Anayasa Mahkemesi'nin Karayolları Trafik Kanunu’nun 94’üncü Maddesi Hakkında Vermiş Olduğu İptal Kararının Değerlendirilmesi
A. Değerlendirme
Anayasa Mahkemesi 23.01.2024 tarih, 2023/130 E. ve 2024/17 K. sayılı kararı[1] ile Karayolları Trafik Kanunu (KTK) m. 94’ün üçüncü ve dördüncü fıkralarının, Anayasa’nın 13. ve 48. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptallerine karar vermiştir.
Çalışmamızda, verilen iptal kararının gerekçesi, anlamı ve mevcut duruma etkileri üzerinde durulacaktır. Bu kapsamda özellikle iptal kararının etkileri bakımından, kanımızca varlığından haberdar olunmadığı anlaşılan[2], Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 1484/2 hükmü üzerinde durulacaktır.
KTK m. 94’te işletenin değişmesi halinde yapılacak işlemler düzenlenmiştir. Bu hükme göre, sigortalı aracın işletenin değişmesi durumunda, aracı devreden kişi 15 gün içinde sigortacıya bu değişikliği bildirmek zorundadır (KTK m. 94/2). Anayasa Mahkemesi tarafından iptaline karar verilen maddenin üçüncü ve dördüncü fıkrasında, “(3) Sigortacı sigorta sözleşmesini durumun kendisine tebliği tarihinden itibaren onbeş gün içinde feshedebilir. (4) Sigorta fesih tarihinden onbeş gün sonrasına kadar geçerlidir.” denilmiştir. Konu ile ilgili olarak Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları (Genel Şartlar)’nın “Sigortalının Değişmesi” başlıklı C.4. maddesinde ise “(1) Sigorta sözleşmesi, sözleşmeye taraf olan sigortalıyı takip eder. (2) Sigortalının değiştiği her durumda mevcut sözleşme değişim tarihi itibarıyla kendiliğinden sona erer ve ilgiliye gün esasına göre prim iadesi yapılır. Ancak, mevcut sözleşme sigortalının değiştiği tarihten itibaren onbeş gün süresince herhangi bir işleme gerek kalmaksızın ve prim ödenmeksizin yeni işleten için sözleşme yapılana kadar geçerlidir.” denilmiştir[3]. Bu kurallar ile sigortalı motorlu aracın işletenin değiştiği hallerde, sigortanın belirtilen koşullarda bir süre daha devam edeceği ifade edilmiştir.
Karayolunda motorlu araç işletilmesi, üçüncü kişilerin yaşamını, maddi ve manevi varlıkları ile mülkiyet haklarının ihlal edilmesi riskini içeren bir faaliyettir. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının 29. paragrafında da belirtildiği üzere, söz konusu kurallarla sigortalı aracın işleteninin değiştiği hallerde, bu aracın işletilmesi sebebiyle zarar gören üçüncü kişilerin uğradığı zararın tazmin edilmesinin güvence altına alınmak istendiği anlaşılmaktadır. Bu bakımdan bu kuralların motorlu aracın işletilmesi dolayısıyla yaşam, maddi ve manevi varlıkları ile mülkiyet hakları ihlal edilebilecek kişilerin, bu haklardan ileri gelen menfaatlerinin korunması için kabul edildiği ve anayasal olarak meşru bir amacının bulunduğu söylenebilecektir.
Anayasa Mahkemesi iptal kararının gerekçesinde; motorlu aracı devreden kişinin üzerinde hukuki ve fiili bir şekilde denetim ve kontrol imkanına sahip olmadığı kişilerin eylemlerinden sorumlu tutulmasının bir zorunluluk olduğunun söylenemeyeceği, bu bakımdan aracı devrederek araç üzerindeki her türlü kontrol ve denetim yetkisini kaybetmiş olan sigortalının böylece işleten sıfatı da kalmadığı halde sözleşmenin sigorta şirketi tarafından feshedilmemesi halinde sözleşme süresince, feshedilmesi halinde dahi fesih tarihinden itibaren on beş gün süresince yeni işletenin üçüncü kişilere vermiş olduğu zararlardan sorumlu tutulabilmesine olanak tanıyan kuralların gerekli olmadığı, bu kurallarla hedeflenen sonuca daha hafif bir sınırlama ile ulaşılmasının mümkün olduğu gözetildiğinde kuralların ölçülülük ilkesini ihlal ettiği kanaatine varmıştır.
Anayasa Mahkemesi, iptal kararının yürürlüğe gireceği gün konusunda ise KTK m. 94/3-4’ün iptal edilmeleri sebebiyle ortaya çıkacak hukuksal boşluğun kamu yararını ihlal edecek nitelikte olduğuna ve iptal hükümlerinin kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak 9 ay sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesi iptal kararının etkileri ve doğacak hukuksal boşluk bakımından TTK m. 1484/2 hükmüne değinmek gerekmektedir. TTK m. 1483 ve 1484’te zorunlu sorumluluk sigortalarına ilişkin özel hükümler getirilmiştir. Zarar görenle ilişkide ifa yükümlülüğünü düzenleyen 1484. maddenin birinci fıkrasında; sigortacının, sigortalıya karşı ifa borcundan kısmen veya tamamen kurtulmuş olması halinde de zarar gören bakımından ifa borcunun zorunlu sigorta miktarına kadar devam edeceği düzenlenmiştir[4]. 1484. maddenin ikinci fıkrasında ise “Sigorta ilişkisinin sona ermesi, zarar görene karşı ancak, sigortacının sözleşmenin sona erdiğini veya ereceğini yetkili mercilere bildirmesinden bir ay sonra hüküm doğurur.” denilmiştir[5]. Bu hükmün kaynağını, Alman Sigorta Sözleşmeleri Kanunu’nun 117. paragrafının ikinci fıkrası oluşturmaktadır. Bu hükümde, zorunlu sorumluluk sigortalarında sigorta sözleşmesinin sona ermesi durumunda sigortacının zarar görene karşı ifa borcundan kurtulabileceği, ancak bunun için sözleşmenin sona ermesinin yetkili makama bildirilmesi ve bu bildirimden itibaren de bir aylık sürenin geçmesi gerektiği düzenlenmiştir[6]. Bu hüküm ile kanun koyucu, sigorta ilişkisi sona ermesine rağmen zorunlu sorumluluk sigortası sigortacısının sözleşmeden kaynaklanan asli edim yükümlülüğü olan rizikoyu taşıma yükümlülüğünün süresini, zarar görene karşı bir ay daha uzatmıştır. Sigorta ilişkisi sona ermekle birlikte zorunlu sorumluluk sigortasında sigortacının zarar görene karşı bir ay daha sorumlu tutulması öğretide “sonraki sorumluluk” olarak da adlandırılmaktadır[7].
Maddenin gerekçesinde; zorunlu sigortalarda amaç kamu menfaatinin korunması olduğundan amaca ulaşılabilmesinde, bu tür sigortalardaki kaçaklarında önüne geçilmesinin en az zorunlu sigortanın ihdası kadar büyük bir önem arz ettiği belirtilmiş ve bu noktada asıl görev denetim birimlerinde olmakla birlikte ikinci fıkrada getirilen düzenlemeyle de denetimi destekleyici ve hatta kolaylaştırıcı bir mekanizma oluşturulmak istendiği ifade edilmiştir.
TTK m. 1484/2 hükmüne göre sigortacı, sözleşme sona ermiş olsa bile, yetkili mercilere bu durumu bildirmediği müddetçe sorumludur. Sözleşmenin sona ereceğini yetkili mercilere bildirdiği durumda ise, bildirim tarihinden itibaren bir ay süreyle sorumluluğu devam eder ve bu bir ayın sonunda zarar görene karşı ifa yükümlülüğü sona erer. Kanun koyucu tarafından öngörülen bu süre emredici niteliktedir; tarafların sözleşme ile bu süreyi azaltmalarına veya uzatmalarına dair şartlar geçersizdir (TTK m. 1486/2). Ancak, bu bir aylık sürede geçerli yeni bir sigorta sözleşmesi akdedilmişse, zarar görenler açısından başvurulabilecek bir sigorta olduğundan ve artık korunmasını gerektiren bir menfaatleri bulunmadığından, TTK m. 1484/2 hükmünün de uygulanmasına gerek kalmayacaktır[8].
Zorunlu trafik sigortasında işletenin değişmesi ve sözleşmenin feshi, sigorta sözleşmesini sona erdiren hallerden biridir. TTK m. 1484/2 ile KTK m. 94 birlikte değerlendirildiğinde, TTK m. 1484/2’nin sonraki hüküm olduğu ve zorunlu sorumluluk sigortalarında sigorta ilişkinin sona ermesinin etkileri bakımından genel hüküm niteliğinde olduğu görülmektedir. Ayrıca TTK m. 1484’ün madde gerekçesinde zorunlu sigortalarda amacın kamu menfaatinin ve zarar gören üçüncü kişinin korunması olduğu vurgulanmış ve zarar görenler açısından daha lehe bir düzenleme getirilmiştir. Bu nedenlerle TTK m. 1484/2 ile KTK m. 94 birlikte uygulama alanı bulması halinde, kanun koyucunun amacı da dikkate alınarak TTK m. 1484/2’ye öncelik tanınması ve bu hükmün uygulanması gerektiği kanaatindeyiz.
Bu sonuca göre mevcut durumda, motorlu aracın işletenin değişmesi halinde sigortacı KTK m. 94/3’e göre durumun kendisine bildirilmesinden itibaren on beş gün için sigorta sözleşmesini feshedebilir[9]. Ancak bu fesih, sigortacının sorumluluktan kurtulabilmesi bakımından bir anlam ifade etmeyecektir. Bu durumda TTK m. 1484/2’ye göre sigortacının sözleşmenin sona erdiğini yetkili mercilere bildirmesi gerekmektedir. Sigortacının bildirim tarihinden itibaren bir ay süreyle sorumluluğu devam edecek olup, bu bir ayın sonunda zarar görene karşı ifa yükümlülüğü sona erecektir. Başka bir ifadeyle KTK m. 94/3-4 yürürlükten kalksa bile, işletenin değişmesi ve sigortacının zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesini feshetmesi ya da sözleşmenin başka bir şekilde sona ermesi, tek başına sigortacının sorumluluktan kurtulmasını sağlamamaktadır. TTK m. 1484/2’ye göre sigortacının zarar görene karşı sorumluluktan kurtulabilmesi için, bu durumu yetkili mercilere bildirmesi ve bir ay beklemesi gerekmektedir. Bu bakımdan Anayasa Mahkemesi iptal kararının yürürlüğe girmesi halinde de sigortacı, işletenin değişmesine ve sözleşme ilişkisi sona ermesine rağmen yine bir ay süre ile sorumlu kalmaya devam edecek ve esasen bir hukuksal boşluk oluşmayacaktır.
Ayrıca Anayasa Mahkemesi iptal kararının 36. paragrafında KTK m. 94’te getirilen kuralın son çare niteliğinde olup olmadığını değerlendirirken; işleteni değişen motorlu araçların tescilinde veya trafiğe çıkarılmasında yeni işleten tarafından zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırılması şartının aranması şeklinde bir yöntemin benimsenebileceğini belirtmiştir[10]. Bu çözüm kanımızca yerinde olarak nitelendirilebilir. Ancak bu durumun beraberinde birtakım sorunlar getireceği de ortadadır[11]. Zira aracın devri anında noterde sigorta sözleşmesi akdedilmesi mümkün olmayacaktır. Ayrıca mevcut koşullarda devirden önce aracın yeni işleten tarafından sigortalanamayacağı da ortadadır. Diğer taraftan aracın devri yapıldıktan sonra yeni işletenin aracı teslim almasından ya da trafiğe çıkarmasından önce sigorta yaptırmasını garanti edecek bir çözüm bulmak da zor görünmektedir. Bu bakımdan yeni işletenin, motorlu aracın devri işleminden önce yani mülkiyetinde olmayan araç için zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırmasını mümkün kılacak (müstakbel işletenin menfaatinin sigortalanması şeklinde) kuralların konulması gerekecektir. Ayrıca böyle bir durumda, hemen geçerli yeni bir sigorta sözleşmesi akdedildiğinden, zarar görenler açısından başvurulabilecek bir sigorta olacağından ve artık korunmasını gerektiren bir menfaatleri kalmayacağından, TTK m. 1484/2 hükmü de uygulama alanı bulmayacaktır.
Sonuç olarak TTK m. 1484/2 ile KTK m. 94 hükümlerinin birlikte uygulama alanı bulması halinde, TTK m. 1484/2’nin sonraki hüküm ve sigorta ilişkinin sona ermesinin etkileri bakımından genel hüküm niteliğinde olması nedeniyle, kanun koyucunun amacı da dikkate alındığında öncelikli olarak uygulanması gerekir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi’nin KTK m. 94/3 ve 4 hakkında vermiş olduğu iptal kararının, kamu yararını ihlal edecek nitelikte bir boşluk doğurmadığı ve pratikte bir anlam ifade etmediği kanaatindeyiz. Zorunlu trafik sigortasında işleten değişmiş ve sigorta sözleşmesi sona ermiş olsa bile, eğer yeni işleten sigorta sözleşmesi akdetmemişse sigortacının zarar görene karşı olan ifa yükümlülüğü, sözleşmenin sona erdiğini veya ereceğini yetkili mercilere bildirmesinden bir ay sonra sona erecektir.
B. Rücu Konusu
Buradaki asıl sorun, sigorta sözleşmesi sona ermesine rağmen, sigortacının sorumluluğunun devam ettiği dönemde, ortaya çıkan kaza sonucunda, sigortacının rücu edebileceği hallerin varlığı ortaya çıkmışsa, bu durumda sigortacı eski işletene mi yoksa yeni işletene mi rücu edecektir. Mevcut düzenlemeye bakıldığında;
KTK m. 94, “Sigortalı aracı işletenlerin değişmesi halinde, devreden kişi 15 gün içinde sigortacıya durumu bildirmek zorundadır.”
Sigortacı sigorta sözleşmesini durumun kendisine tebliği tarihinden itibaren onbeş gün içinde feshedebilir[12].
Sigorta fesih tarihinden onbeş gün sonrasına kadar geçerlidir[13].
TTK m. 1484/2, “Sigorta ilişkisinin sona ermesi, zarar görene karşı ancak, sigortacının sözleşmenin sona erdiğini veya ereceğini yetkili mercilere bildirmesinden bir ay sonra hüküm doğurur.”
Genel Şartlar Sigortalının Değişmesi; “Sigorta sözleşmesi, sözleşmeye taraf olan sigortalıyı takip eder. Sigortalının değiştiği her durumda mevcut sözleşme değişim tarihi itibarıyla kendiliğinden sona erer ve ilgiliye gün esasına göre prim iadesi yapılır. Ancak, mevcut sözleşme sigortalının değiştiği tarihten itibaren onbeş gün süresince herhangi bir işleme gerek kalmaksızın ve prim ödenmeksizin yeni işleten için sözleşme yapılana kadar geçerlidir.”
Yukarıdaki mevcut hükümler iptal kararından sonra birlikte değerlendirildiğinde;
Sigortalı, aracı işletenlerin değişmesi halinde, devreden kişi 15 gün içinde sigortacıya durumu bildirmek zorundadır (KTK m. 94/2).
Sigorta ilişkisinin sona ermesi, zarar görene karşı ancak, sigortacının sözleşmenin sona erdiğini veya ereceğini yetkili mercilere bildirmesinden bir ay sonra hüküm doğurur (TTK m. 1484/2).
Kural olarak işletenin değişmesi halinde sigorta sözleşmesi sona erecektir. Bununla birlikte, devreden işleten, devri 15 gün içinde sigortacıya bildirmek zorundadır (KTK m. 94/2). Devri öğrenen sigortacı bu durumu yetkili mercilere bildirmesinden bir ay sonra hüküm doğuracaktır (TTK 1484/2). Bu durumda, devreden kişi işleten sıfatını kaybetmiş olsa da, devreden işletenin sigortacısı bir müddet daha sorumlu kalmaya devam edecektir. Bu süre içerisinde meydana gelen trafik kazası sonucunda ortaya çıkan zararı sigortacı, sigorta sözleşmesi çerçevesinde karşılaması gerekecektir. Bu durumda rücu hallerinin[14] varlığı halinde, sigortacının eski işletene başvurabilmesi mümkün olacak mıdır..? İlk on beş gün için sorun yoktur. Çünkü, genel şartlardaki, “…Ancak, mevcut sözleşme sigortalının değiştiği tarihten itibaren onbeş gün süresince herhangi bir işleme gerek kalmaksızın ve prim ödenmeksizin yeni işleten için sözleşme yapılana kadar geçerlidir” hükmünü haizdir. Bu süre içinde sözleşme yeni işleten için geçerli olduğundan yeni işletene rücu edilecektir. İlk on beş gün için yeni işleten bakımından geçerli olduğundan sonraki süreler için de artık yeni işleten rücudan sorumlu olmalıdır. Çünkü, önceki işletenin aracı satmakla araç üzerinde fiili ve hukuki hakimiyeti sona ermiştir. Diğer taraftan önceki işletenin yeni işleten üzerinde herhangi bir denetim ve gözetim sorumluluğu bulunmadığı gibi yeni işletenin davranışlarını kontrol etme ve yönlendirme yetkisi ve gücü de mevcut değildir. Önceki işletenin, davranışlarını kontrol etme kudretini haiz olmadığı bir kimsenin üçüncü kişilere zarar veren fiillerinden sorumlu tutulması oldukça ağır bir müdahale niteliği taşımaktadır[15].
Diğer taraftan, devreden kişi işleten sıfatını kaybetmiş olmasına rağmen, devreden işletenin sigortacısı bir müddet daha sorumlu kalmaya devam etmekle birlikte, eski işletenin aracın neden olduğu kazadan dolayı herhangi bir sorumluluğu yoktur. Sorumluluk tamamen yeni işletene aittir (KTK m. 85). Zarar gören üçüncü kişi talebini yeni işletene yöneltmek zorundadır. Zarar gören TTK m. 1484/2’nin verdiği imkândan yararlanarak sigortacıya başvurabilmektedir. Bu imkân eski işletenin sorumlu olmasını gerektiren bir düzenleme değildir. Bu nedenle eski işletene rücu etmek, Kanuni zorunluluğa rağmen (KTK m. 91/1 ve 4) sigorta yaptırmayan yeni işleteni korumak anlamına gelir ve adil bir çözüm olamaz, rücu edilecek kişi yeni işleten olacaktır. Ayrıca, bir ayın sonunda yeni işleten sigorta yaptırmaz ise, zarar gören üçüncü kişi, Sigortacılık Kanunu m. 14/2b’ye göre, “Rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için…” güvence hesabına başvurulabilir.
Dipnotlar
AYM’nin varlığından haberdar olmadığı diğer durum ise SEDDK’dır. Bkz. 8 nolu paragraf. ↩︎
Söz konusu Genel Şartlar hükmünün, KTK m. 94 ile uyumsuz olduğu görülmektedir. Genel Şartlar m. C.4 kanuna nazaran ikincil mevzuat niteliğinde olması sebebiyle, KTK m. 94 ile çeliştiği konularda uygulanamaz. ↩︎
TTK m. 1484 hakkında ayrıntılı inceleme için bkz; ÜNAN Samim, Türk Ticaret Kanunu Şerhi Altıncı Kitap Sigorta Hukuku, C. II, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul 2016, s. 415-510; SOPACI ÖZTUNA Birgül, s. “6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1484. Maddesine Göre Zorunlu Sorumluluk Sigortasında Sigortacının Zarar Görene Karşı İfa Yükümlülüğü”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Y. 2012, C. 18, S. 2, ss. 699-724. ↩︎
“Koruyucu hükümler” başlıklı TTK m. 1486’nın ikinci fıkrasında, 1484. maddeye aykırı sözleşme şartlarının geçersiz olduğu düzenlenerek hükmün emredici olduğu belirtilmiştir. ↩︎
TTK m. 1484/2 hükmünde yetkili makamın neresi olduğu hususunun açıklanmaması öğretide haklı olarak eleştirilmiştir (SOPACI ÖZTUNA, s. 710 vd.). ↩︎
HACIÖMEROĞLU Abdülhamid Oğuzhan, “Zorunlu Sorumluluk Sigortacısının Sonraki Sorumluluğu”, BATIDER, Y. 2020, C. 36, S. 2, ss. 165-192. ↩︎
ÜNAN, s. 425; HACIÖMEROĞLU, s. 183. Ancak önceki sigortanın sona erdiği yetkili mercie bildirilmemişse, zarar görene karşı her iki sigortanın da sorumlu olması gerektiğine dair bkz; ÜNAN, s. 425. ↩︎
KTK m. 94’e göre sigortalı motorlu aracın işletenin değişmesi, zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin sona ermesine neden olmaz. Öğretideki ve yargı kararlarındaki baskın görüşe göre işletenin değişmesi halinde de sözleşme devam eder (ÜNAN, s. 277; YENER Merve İrem, “Sigortalı Malın Sahibinin Değişmesine Dair TTK m. 1470 ile Getirilen Sistem Değişikliğine İlişkin Bir Değerlendirme”, BATIDER, Y. 2021, C. 37, S. 1, s. 197-234, s. 212; YHGK, 30.06.2020, E.2017/17-2701, K.2020/494). Burada ayrıca belirtilmelidir ki, sigorta edilen menfaatin sahibinin değişmesine ilişkin TTK m. 1470 sorumluluk sigortalarında uygulanmaz (TTK m. 1485’te atıf bulunmamaktadır). ↩︎
Bu konuda Karayolları Trafik Yönetmeliği m. 30/1-m bendinde de “Trafikten çekme olarak tescili talep edilen araçlar hariç olmak üzere, satış, devir veya başka nedenlerle araçların tescil plakalarının değiştirilmesinin talebi halinde, malik adına zorunlu mali sorumluluk sigortası bulunması ve muayene süresinin bitmemiş olması zorunludur.” hükmü bulunmaktadır. ↩︎
Ayrıca Anayasa Mahkemesi, işleten değişikliğinin bir devir işlemi sonucunda gerçekleşeceğini varsaymakta ise mutlaka böyle olmak zorunda değildir. Miras, mahkeme kararı veya yasal düzenleme gibi sebeplerle de işleten değişebilir. Hatta araç üzerinde mülkiyet devredilmeden de işleten değişikliği gerçekleşebilir (Örneğin; uzun süreli kiralama gibi). ↩︎
Anayasa Mahkemesinin 23/1/2024 Tarihli ve E: 2023/130, K: 2024/17 Sayılı Kararı ile bu fıkra iptal edilmiştir. Kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra (5/12/2024) yürürlüğe gireceği hüküm altına alınmıştır. ↩︎
Anayasa Mahkemesinin 23/1/2024 Tarihli ve E: 2023/130, K: 2024/17 Sayılı Kararı ile bu fıkra iptal edilmiştir. Kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra (5/12/2024) yürürlüğe gireceği hüküm altına alınmıştır. ↩︎
Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda kazaya sebebiyet veren sigortalıya rücu edebilir.
Sigortalıya başlıca şu nedenlerle rücu edilir:
a) Tazminatı gerektiren olay, sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kasti bir hareketi veya ağır kusuru sonucunda meydana gelmiş ise,
b) Tazminatı gerektiren olay, aracın ilgili mevzuat hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan veya geçerliliğini yitirmiş sürücü sertifikasına sahip ya da ehliyetine geçici/sürekli el konulmuş kimseler tarafından sevk edilmesi veya trafik kurallarının ağır kusur ile ihlali sonucunda meydana gelmiş ise,
c) Aracın, uyuşturucu madde veya ilgili mevzuatta belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar,
ç) Tazminatı gerektiren olay, yolcu taşımaya ruhsatlı olmayan araçlarda yolcu taşınması veya yetkili makamlarca tespit edilmiş olan istiap haddinden fazla yolcu veya yük taşınması veya patlayıcı, parlayıcı ve tehlikeli maddeleri taşıma ruhsatı bulunmayan araçlarda, bu maddelerin parlama, tutuşma ve infilakı yüzünden meydana gelmiş ise,
d) Sigortalının rizikonun gerçekleşmesi halinde bu genel şartların B.1. maddesinde belirtilen yükümlülükleri yerine getirmemesinden dolayı zarar ve ziyan miktarında bir artış olursa,
e) Tazminatı gerektiren olayın aracın çalınması veya gasp edilmesi sonucunda olması halinde, çalınma veya gasp edilme olayında sigortalının kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusurlu olduğu tespit edilirse,
f) Bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranması halinde, ↩︎AYM karar paragraf 35. ↩︎