Uzun süreden beri tartışılan, ancak bir türlü hayata geçirilmeyen hâkim ve savcı yardımcılığı konusundaki bazı düşünce ve önerilerimizi, konunun tekrar gündeme geldiği zamanda paylaşmayı yararlı görüyoruz. Burada ayrıntılı akademik ve teorik tartışmalara girmeden, sadece kendi düşünce, tecrübe ve değerlendirmelerimize yer vereceğiz. Konuyla daha ayrıntılı ilgilenilmek istenirse, bu konuda az sayılmayacak
Giriş
Bölge adliye mahkemelerinin kurulması ve istinaf sisteminin kabulüyle, kanun yolu sistemimiz değişmiş ve iki dereceli yargılamadan üç dereceli (ilk derece-istinaf-temyiz) yargılamaya geçilmiştir. Bunun bir sonucu olarak bazı kararların istinafta kesinleşmesi, ayrıca istinafın hem maddî vakıa hem hukukî denetim yapması sebebiyle, Yargıtay’ın bir yandan iş yükü eskisine göre azalırken
A. İlgili Düzenlemeler ve Daire Başkanlığının Yazısı
Önce 2279 sayılı (22.03.2020 tarihli) Cumhurbaşkanlığı Kararıyla İİK m. 330 uygulamaya sokulmuş, ardından da aynı yönde 7226 sayılı Kanun kabul edilmiştir. Her iki düzenlemede de, salgın sürecinde takiplerin 30.4.2020 tarihine kadar duracağı açıkça belirtilmiştir. 7226 sayılı Kanunun konuyla
“Savaşmasını bilenler öfkelenmez, kazanmasını bilenler korkmazlar, akıllılar savaşmadan kazanır” - Sun-Tzu
-
Roma Hukukundan bugüne kadar, hatta daha eski dönemlerden beri hukukta yapılan temel bir ayrım vardır, özel hukuk-kamu hukuku ayrımı. Özel hukukta asıl olan eşitlik, irade serbestisi; kamu hukukunda ise, kamunun üstün gücünün kullanılması ve irade serbestisinin sınırlanmasıdır. Şüphesiz özel
A. Anayasa Mahkemesi’nin Aile Konutunun Haczedilmezliğine İlişkin Kararının Genel Çerçevesi
Anayasa Mahkemesi yeni yayınlanan bir kararında[1] kısaca, bir eşin borcundan dolayı diğer eşin de, aile konutu hakkında haczedilmezlik şikâyetinde bulunabileceğini, aile konutu bir eşin mülkiyetinde olsa dahi, aile konutunun tüm aile bireylerini korumaya yönelik bir alan olduğunu, gerek







