Covid-19 Aşı Zorunluluğu Tartışmaları ve İş İlişkilerine Etkileri

Giriş

Tüm dünyayı kısa sürede etkisi altına alan Yeni Tip Koronavirüs (COVID-19) salgın hastalığı sebebiyle salgının yayılmasının önlenmesi ve can kayıplarının azaltılması amacıyla birçok ülkede sokağa çıkma yasağı, maske zorunluluğu ve çalışma hayatının düzenlenmesine ilişkin çeşitli tedbir ve önlemler alınmıştır. Ülkemizde ise benzer şekilde Yeni Tip Koronavirüs (COVID-19) salgın hastalığının yayılmasının önlenmesi ve salgınla mücadele kapsamında birçok tedbir alınmış, alınan bu tedbirlerin ise hukuka uygunluğu tartışma konusu olmuştur.

Bununla birlikte yeni aşı çalışmaları insanlığın salgınla mücadelede en büyük umudu olmuş; ülkemizde aşılamanın başlamasıyla birlikte salgınla mücadelede büyük bir adım atılmıştır. Aşılamanın yaygınlaşması ile salgınla mücadelede aşı olmanın zorunlu tutulup tutulamayacağı, kişiden aşı olup olmadığına ilişkin bilgi talep edilip edilemeyeceği, aşı kartlarının işlenip işlenmeyeceği, işverenlerin çalışanlarına aşılamayı zorunlu hale getirip getirmeyeceği, COVID-19 kapsamında toplanan verilerin hukuki niteliği ve aşı uygulamalarının hukuka uygunluğu dahil ve fakat bunlarla sınırlı olmamak üzere yeni tartışmalar ve sorunlar gündeme gelmiştir.

Bu çalışmamızda tüm dünyanın gündeminde olan aşı zorunluluğu, işverenin işçisine aşı olma zorunluluğunu yükletip yükletemeyeceği, ülkemizdeki aşı uygulamalarına ilişkin verilerin niteliği ve bu verilerin işveren tarafından işlenip işlenemeyeceği iş hukuku ve kişilerin verilerin korunması hukuku çerçevesinde ana hatlarıyla ele alınacaktır.

1. Covid-19 Aşı Zorunluluğu Uygulanabilir Mi?

Bilindiği üzere COVID-19 aşı uygulaması ülkemizde hızla devam etmekte olup aşılama sürecinde en çok tartışılan konulardan biri de aşı zorunluluğunun uygulanabilirliği veya aşı olmayan kişilerin belirli haklardan yoksun bırakılıp bırakılamayacağı hususudur. Önemle belirtmek isteriz ki, COVID-19 aşılarının etkinliği ve koruma süreleri günümüzde araştırılmaya devam etmekle birlikte yapılan bilimsel araştırmalar kapsamında aşıların Yeni Koronavirüs üzerinde etkili olduğu ve salgın hastalığın yayılımını azaltabildiği tespit edilmiştir. Bu kapsamda kamu sağlığının korunması amacıyla aşılama yapılması salgınla mücadelede önemli bir rol oynamaktadır.

Ülkemizde de etkisini sürdürmeye devam eden Yeni Koronavirüs salgın hastalığı sebebiyle bilindiği kadarıyla tüm dünyada dört milyonu aşkın insan hayatını kaybetmiş olup uluslararası hukuk boyutunda da zorunlu aşı uygulamasına yönelik tartışmalar gündeme gelmektedir.

Bu konuda öncelikli olarak değerlendirilmesi gereken husus, zorunlu aşı uygulamalarının Anayasa[1]’ya aykırı olup olmadığıdır. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17. maddesi mucibince “Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz.” hükmü düzenlenmiş olup tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında tıbbi bir müdahale olan aşının zorunlu uygulaması yasaklanmıştır. Ancak Yeni Koronavirüs (COVID-19) salgın hastalığının yayılımının önlenmesi amacıyla zorunlu tutulacak aşı uygulamasının ülkemiz de dahil olmak üzere birçok ülkede zorunlu aşı uygulamasının gündeme gelebileceği ve kanuni düzenlemelerin yapılabileceği kanaatindeyiz[2].

Konuya ilişkin olarak hukukumuzda aşı uygulamalarına ilişkin düzenleme getiren tek kanun 1930 yılında kabul edilen 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu[3] olup, işbu kanun kapsamında çiçek aşısının zorunlu aşılama kapsamına alındığını önemle vurgularız. İlgili mevzuat açısından zorunlu aşı uygulaması sadece çiçek aşısı ile sınırlandırılmış ve bunun dışında aşılar için bir zorunluluk getirilmemiştir. Zorunlu aşı uygulamalarının hayata geçirilmesi için öncelikle kanunilik ilkesi çerçevesinde açık ve anlaşılabilir bir düzenlemenin varlığı gereklidir[4]. Bir görüşe göre, bu alan birçok kanunu gözden geçiren değişiklikleri içeren temel kanun niteliğinde bir düzenlemeye konu olması gerektiği öne sürülürken[5], kanaatimizde 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun güncellenmesi ve somut ihtiyaçlara uygun hale getirilmesi ile gerekli mevzuat ihtiyacının karşılanacağı kanaatindeyiz.

Anayasa Mahkemesi ise 11/11/2015 tarihli 2013/1789 başvuru numaralı Halime Sare AYSAL dosyasında[6]; incelemeye konu olan ilgili mahkeme dosyasında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Uşak İl Müdürlüğünce, başvurucu çocuğun bebeklik aşılarının anne ve babası tarafından yaptırılmadığından bahisle, çocuk hakkında 5395 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendi uyarınca sağlık tedbiri uygulanmasına karar verilmesi talep edilmiştir. Velayet altında bulunan başvurucuya bebeklik dönemi aşılarının uygulanması ebeveyn tarafından kabul edilmediği hâlde bu hususta Mahkemece sağlık tedbiri uygulanmasına karar verilmesi nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlali iddiasına ilişkin olarak başvuru tarafından Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunulmuştur. Anayasa Mahkemesi tarafından başvuruya konu müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığına ve belirtilen kapsam ve amaçlarla zorunlu aşı uygulamasına ilişkin öngörülebilir nitelikte bir kanuni düzenlemenin bulunmadığı değerlendirilerek, başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.

Nitekim, AİHM’in 15/01/1998 tarihli 26536/95 başvurulu numaralı Carlo Boffa ve Diğer 13 Başvuran/San Marino kararında[7];başvuran, çocuğunu hepatit B dâhil olmak üzere bir dizi hastalığa karşı aşılamayı zorunlu kılan yasaların öncelikle yaşam hakkını ihlal ettiğini ve bu düzenlemelerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (“AİHS”)[8] 2, 5, 8, 9 ve 10. maddelerine aykırı olduğunu iddia etmiştir. Komisyon ise 2. maddenin öncelikle yaşamdan kasıtlı bir şekilde yoksun bırakılmaya karşı koruma sağladığını ve fiziksel olarak yaralanmama hakkını koruduğunu belirtmiş, aşının yaşam hakkı kapsamında başlı başına yasaklanan bir müdahale olmadığını hatırlatmıştır. Komisyon, somut olayda başvuranın aşıların çocuğunun yaşamı için gerçek bir tıbbi tehlike oluşturacağına dair herhangi bir kanıt sağlamadığını vurgulayıp söz konusu maddenin ihlal edilmediğine karar vermiştir.

Söz konusu kararda AİHM’in dikkate aldığı nokta hepatit B ve söz konusu diğer aşıların çocuğun yaşamı için tıbbi tehlike oluşturmayacağı yönünde olduğu için kişinin yaşam hakkının ihlal edilmediğine karar verilmiştir. Ancak Yeni Koronavirüs aşıları hepatit B aşıları kadar geçmişi olan ve güvenilirliği kanıtlanan aşılar değillerdir. Dolayısıyla etkileri uzun vadede ortaya çıkabilecek bu aşılar bakımından kişinin yaşam hakkının ihlal edilip edilmediğine ilişkin değerlendirmede bulunmak şu aşamada oldukça güçtür.

Konuya ilişkin olarak son günlerde hukuk çevresinde tartışılan önemli bir karar ise AİHM’nin 08/04/2021 tarihli ve 47621/13 başvuru numaralı Vavřıčka ve Diğerleri/Çek Cumhuriyeti kararı[9] olmuştur. AİHM’in anılan kararı, Çek Cumhuriyeti’nde başvuranların yasal olarak zorunlu olmasına rağmen bu kapsamdaki aşıları çocuklarına yaptırmayı reddetmesi üzerine bir aileye verilen para cezası ile bazı ailelerin çocuklarının anaokulu dışında bırakılmasına ilişkin olup AİHM işbu kararında “AİHM, karara bağlanacak meselenin, daha az kuralcı bir politikanın benimsenip benimsenemeyeceği değil; Çek makamlarının, denge kurarken bu husustaki geniş takdir yetkilerinin içinde kalıp kalmadıklarını belirlemek olduğuna açıklık getirmektedir. Bu noktada ulaştığı sonuç, ulusal makamların takdir yetkilerini aşmadıkları ve böylelikle şikâyet edilen tedbirlerin “demokratik bir toplumda gerekli” görülebileceğidir.” ifadeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8. maddesi olan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının korunması bağlamında bir ihlal olmadığına karar vermiştir. Bununla birlikte AİHM, ulusal sistem bağlamında değerlendirildiklerinde başvuranların şikâyet ettiği tedbirlerin, davalı devlet tarafından aşı yükümlülüğü yoluyla güttüğü meşru amaçlarla makul bir orantılılık ilişkisinde olduğunu değerlendirmektedir.

Dikkat edilmesi gereken en önemli husus ise anılan kararın gerekçesi ışığında Yeni Koronavirüs aşılarına ilişkin olarak benzer nitelikte bir zorunluluğun öngörülebileceği, aşı olmayan kişilerin belirli yerlerde bulunmaktan yoksun bırakılabileceği veyahut belirli meslek gruplarının aşı olmasının zorunlu kılınabileceğinin kabulüdür[10]. Söz konusu olan bu güncel kararın mevcut Yeni Koronavirüs (COVID-19) salgını koşulları altında zorunlu aşılama olasılığına meşruiyet kazandırma ihtimalinin mevcut olabileceği kanaatindeyiz. Ancak anılan hususların Yeni Koronavirüs (COVID-19) salgın hastalığına ve aşılama süreçlerine ilişkin olarak değerlendirilmediğinin kabulü ile mevcut hukuk sistemlerinde yaşanan gelişmeler doğrultusunda doğru ve uygun nitelendirmelerin ve mevzuata ilişkin gerekli düzenlemelerin yapılmasını beklemek gerekecektir. Her ne kadar Yeni Koronavirüs aşıları bakımından verilmiş bir karar olmasa da AİHM ve Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda anılan kararları çerçevesinde kanunilik esasına[11] bağlı kalmak şartıyla toplum sağlığının korunması amaçlanarak yapılan zorunlu aşı uygulamaları söz konusu olabilir. Ancak aşı, Anayasa’nın 17. maddesinin ikinci fıkrası[12] mucibince de kişinin vücut bütünlüğüne[13] zarar veren ve normal şartlar altında kişinin rızası olmadan yapılamayan bir tıbbi müdahale olduğu için[14] Yeni Koronavirüs aşıları bakımından da alınacak kararlar için somut olay temelinde değerlendirme yapılması daha uygun olacaktır.

2. İşveren Aşı Zorunluluğunu Öngörebilir Mi?

Yeni Koronavirüs aşılarının ülkemize gelmesi ve aşılama süreçlerinin başlaması ile birlikte ülkemizde normalleşme adımları atılmış olup bu kapsamda özellikle salgın hastalık sürecinde uzaktan çalışma sistemine geçen çalışanların işyerlerine dönmesi, daha az kapasiteyle çalışan işyerlerinde çalışmanın normale dönmesi ve benzer normalleşme adımları kapsamında işverenlerin aşı zorunluluğunu öngörüp öngöremeyeceği hususu gündeme gelmiştir.

6098 Türk Borçlar Kanunu[15], 4857 sayılı İş Kanunu[16], 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu[17] ve sair mevzuat kapsamında işverenin hak ve yükümlülükleri düzenlenmiş olup bu kapsamda dikkat edilecek en önemli hususlardan birini işverenin işçiyi koruma ve gözetme borcu oluşturmaktadır. İşveren, işyerinin sağlık ve güvenliğinden sorumludur[18]. Bu kapsamda ise işverenler salgın hastalık sürecinde gerekli önlemleri almak ve tedbirleri uygulamak zorundadır. Ancak bu tedbirler kapsamında işçilere aşı zorunluluğunun öngörülebilmesi, Anayasa ile korunan bir hakkın işverence ihlali olarak nitelendirilecek olup böyle bir uygulamanın kanun kapsamında düzenlenmesi dahi tartışma konusu yapılmaktayken işverence işyerinde aşı uygulamasının zorunlu tutulmasının işçiyi koruma ve gözetme borcu kapsamında değerlendirilemeyeceği[19] ve böyle bir durumun hukuka aykırılık yaratacağı kanaatindeyiz[20]. Bu çerçevede, aşı zorunluluğunun uygulanabilmesi, ancak kanuni düzenlemelerin yapılması ile mümkün olabilecektir[21].

Bunun yanında işverence aşı zorunluluğunun öngörülemeyeceği açık olup aşı zorunluluğuna ilişkin bir kanuni düzenleme de bulunmadığından aşı olmanın reddedilmesi hali, iş sözleşmesinin haklı veyahut geçerli sebeple feshine gerekçe oluşturmayacaktır[22]. İşverenin yönetim hakkı ve aşı olunmasına ilişkin talimatları ise hukuka uygun olarak nitelendirilemeyecek ve işçinin kişilik haklarının ihlalini oluşturacaktır[23]. Yürürlükteki mevzuatımız ışığında görülmektedir ki, işveren bu kapsamda yalnızca aşı olmayı teşvik edebilecektir[24].

İşverenlerce aşı zorunluluğunun öngörülebilmesi hususu yalnızca ülkemizde değil diğer ülkelerde de tartışma konusu olmuştur. Özellikle bazı ülkelerde belirli çalışan grupları için aşı zorunluluğunun öngörüldüğüne rastlanmaktadır. Örneğin İtalya’da tüm sağlık çalışanlarının aşı olması zorunlu kılınmış ve aşının reddedilmesi halinde sağlık çalışanlarının görevlerinin yılın geri kalan bölümünde askıya alınacağı ve bu süre içinde sağlık çalışanlarının ücretlerinin ödenmeyeceği kararlaştırılmıştır[25]. Benzer şekilde Fransa, Birleşik Krallık ve Yunanistan’da da sağlık çalışanlarının ve yaşlı bakım evlerinde çalışanların zorunlu olarak aşı yaptırmasına ilişkin düzenlemeler öngörülmektedir. Ülkemizde de benzer nitelikle zorunlulukların düzenlenmesi hususu tartışılmakta olup belirli meslek gruplarına aşı zorunluluğunun öngörülmesi halinde özellikle ölçülülük ilkesi[26] başka olmak üzere anayasal hakların korunmasında uyulması gereken ölçütlere uygun düzenlemelerin getirilmesi önem taşımaktadır.

3. Aşılanma Bilgisi Kişisel Veri Niteliği Taşır Mı?

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVK Kanunu”)[27] uyarınca kişisel veri kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgiyi ifade etmektedir. Bununla birlikte, kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileri özel nitelikli kişisel veri olarak nitelendirilmektedir. Bu kapsamda ise aşı bilgisinin sağlık verisi kategorisinde değerlendirilmekte olduğu ve özel nitelikli kişisel veri niteliğine haiz olduğu hususunda şüphe bulunmamaktadır[28]. Nitekim uluslararası mevzuat çerçevesinde yerini alan Genel Veri Koruma Tüzüğü (“GDPR”) kapsamında da aşı bilgisi sağlık verisi kategorisinde değerlendirilmiştir[29].

Günümüzde içinde bulunduğumuz süreç içinde kişilerin aşı olup olmadıkları, aşılanma takvimleri, ateş ölçüm değerleri, PCR test sonuç bilgisi, temaslı olma bilgisi, aile yakınlarına ait bilgiler ve salgın hastalığın önlenmesine ilişkin birçok kişisel veri işlenmekte veyahut işlenmek istenmektedir. Anılan hususlar dahilinde dikkat edilmesi gereken en önemli husus ise özel nitelikli kişisel verilerden sağlık verisi kategorisinde bulunan aşı bilgisi verisinin işlenip işlenemeyeceğidir.

Öncelikle belirtmek isteriz ki, KVK Kanunu kapsamında özel nitelikli kişisel verilerin, ilgilinin açık rızası olmaksızın işlenmesi yasaklanmış olup işbu hükmün istinası olarak bazı durumlarda sağlık ve cinsel hayat dışındaki kişisel verilerin kanunlarda öngörülen hâllerde ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın işlenebileceği düzenlenmiştir. Bunun yanında, KVK Kanunu’nun 6/3. Maddesi uyarınca sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilecektir. Buna göre, sağlık verisi ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla işlenebilecek olup işbu amaçların bulunması halinde dahi yalnızca sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından işlenebilecektir.

Buna göre sağlık verisi kategorisinde bulunan aşı bilgisinin, Yeni Koronavirüs salgın hastalığı sürecinde kamu sağlığını ilgilendirdiği düşünüldüğünde bu kapsamda değerlendirme yapılarak, ilgili kişinin açık rızası aranmadan sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından işlenebileceği kanaatindeyiz. İşyerleri ve işverenler açısından ise aşı bilgisi anılan hukuki gerekçe ile işyeri hekimi tarafından işlenebilecektir[30]. Bu hususta ise karşılaşılan en önemli sorun, işyeri hekimi bulunmayan işyerlerinde aşı bilgisinin nasıl işlenebileceğidir. İşyeri hekimi bulunmayan işyerlerinde, KVK Kanunu gereğince ilgili kişinin rızası olmaksızın özel nitelikli veri işleme şartlarına uygun olarak sağlık verisinin işlenebileceğinden bahsetmek mümkün görülmemektedir. Buna göre, işyeri hekimi bulunmayan işyerlerinde ilgili kişinin aşı bilgisi ancak ilgili kişinin açık rızası dahilinde işlenebilecektir[31].

Bununla birlikte önemle belirtmek isteriz ki, aşı bilgisi işlenirken kişisel verilerin korunması hukuku kapsamında kişisel verilerin işlenmesine ilişkin şart ve yükümlülükler geçerliliklerini korumaktadır. Bu kapsamda açık rıza alınmasının gerekmesi halinde aydınlatma yükümlülüğü de yerine getirilecektir. Unutulmamalıdır ki, her veri işleme faaliyetinde olduğu gibi aşı bilgisinin işlenmesi hususunda da KVK Kanunu ve ilgili mevzuat kapsamında yer alan yükümlülüklere uygun hareket edilmeli ve kişisel verilerin korunmasına ilişkin tedbirler eksiksiz olarak uygulanmalıdır. Bu yeni veri işleme kategorisi neticesinde ise veri sorumlularının kişisel veri envanterini ve VERBİS (“Veri Sorumluları Sicil Bilgi Sistemi”) kayıtlarını güncellemeleri ve bu veri işleme faaliyetine yönelik sair idari tedbirleri almaları mevcut mevzuat açısından önem arz etmektedir.

Sonuç

Yeni Koronavirüs salgın hastalığının yayılmasının önlenmesi ve etkilerinin azaltılması amacıyla alınan tedbirler kapsamında günlük hayatımızda birçok değişiklik yaşanmış olup bu süreçte hukuk sistemlerinin öngörmediği durumlarla karşılaşılmış ve birçok hukuki tartışma ortaya çıkmıştır. Ülkemizde de özellikle aşılamada zorunlulukların düzenlenmesi hususu tartışılmakta olup belirli meslek gruplarına aşı zorunluluğunun öngörülmesi halinde özellikle ölçülülük ilkesi[32] başka olmak üzere anayasal hakların korunmasında uyulması gereken ölçütlere uygun düzenlemelerin getirilmesi[33] önem taşımaktadır. Sağlık verisi kategorisinde bulunan aşı bilgisinin, ilgili kişinin açık rızası aranmadan sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından işlenebileceği kanaatindeyiz. İşyerleri ve işverenler açısından ise aşı bilgisi anılan hukuki gerekçe ile işyeri hekimi tarafından işlenebilecektir[34]. İşyeri hekimi bulunmayan işyerlerinde ilgili kişinin aşı bilgisi ancak ilgili kişinin açık rızası dahilinde işlenebilecektir. Bu noktada ise, söz konusu olan yeni veri işleme kategorisi neticesinde veri sorumlularının kişisel veri envanterini ve VERBİS kayıtlarını güncellemeleri ve bu yeni veri işleme faaliyetine yönelik sair idari tedbirleri almaları mevcut mevzuat açısından önem arz etmektedir. Unutulmamalıdır ki, bu süreçte yürürlükteki mevzuat çerçevesinde yapılan öğretisel tartışmalar ve uluslararası düzenlemeler ışığında uygulamada çeşitlilik görülebilecek ve yargı kararları ışığında hukuki görüş ve nitelendirmeler belirli hale gelebilecektir.


Dipnotlar


  1. RG. 20.10.1982/17844 No.: 2709 Kabul Tarihi: 18.10.1982 Yürürlüğe Giriş Tarihi: 20.10.1982. ↩︎

  2. Kanadoğlu, Korkut: Zorunlu Aşının Anayasallığı, 20/02/2020, https://blog.lexpera.com.tr/zorunlu-asinin-anayasalligi/; Akbulut, Olgun: Covıd-19’a Karşı Türkiye’de Zorunlu Aşı Mümkün mü?, Politika Notu, İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü, https://d4b693e1-c592-4336-bc6a-36c134d6fb5e.filesusr.com/ugd/c80586_029a2dded4164c6ea81d94e2810b9e73.pdf, sf. 5.; Covid-19 Aşısı Türkiye’de Zorunlu Hale Getirilebilir mi?, http://www.kasaroglu.av.tr/tr/covid19-asisi-turkiyede-zorunlu-hale-getirilebilir-mi#_ftnref2; Ünal Adınır, Canan: Covid-19 Aşısının İş İlişkilerine Etkileri, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt 27, Sayı 1, Haziran 2021, sf. 697. ↩︎

  3. RG. 06.05.1930/1489 No.: 1593 Kabul Tarihi: 24.04.1930 Yürürlüğe Giriş Tarihi: 06.11.1930. ↩︎

  4. Aynı görüşte: Akbulut, sf. 5. ↩︎

  5. Akbulut, sf. 5. ↩︎

  6. https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2013/1789. ↩︎

  7. https://hudoc.echr.coe.int/eng#{"itemid":["001-88051"]}. ↩︎

  8. https://www.echr.coe.int/Documents/Convention_ENG.pdf ↩︎

  9. https://hudoc.echr.coe.int/tur#{"tabview":["document"],"itemid":["001-209039"]}. ↩︎

  10. Ünal Adınır, sf. 704: “Benzer düzenlemelerin hukukumuzda da öngörülmesinin isabetli olacağı kanaatindeyiz. Bu amaçla, icrasında Covid-19 aşısının esaslı gereklilik oluşturduğu meslekler için aşı zorunluluğu getiren kanuni değişiklik yapılmalıdır.” ↩︎

  11. Akbulut, sf. 3: “Dolayısıyla mevcut mevzuat ve hukuki öngörülebilirlik kapsamında COVID-19’a karşı geliştirilebilecek bir aşının, hukuken zorunlu aşı kapsamında olmadığı söylenebilir. Kanun kapsamına alınmadan böyle bir zorunlu aşı uygulaması ise anayasanın ihlali anlamına gelecektir.”. ↩︎

  12. Anayasa’nın 17. maddesinin ikinci fıkrası: “Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz.” ↩︎

  13. Kanadoğlu; Akbulut, sf. 3. ↩︎

  14. Akbulut, sf. 5: “İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi de ana ilke olarak “tıbbi müdahalelere rıza” kavramını öne çıkarmaktadır. Sözleşme açıkça müdahalenin amacı ve niteliği ile sonuçları ve tehlikeleri hakkında önceden bilgilendirme sonrası özgürce verilecek rıza şartını koymuştur.”; Ünal Adınır, sf. 695-697. ↩︎

  15. RG. 04.02.2011/27836 No.: 6098 Kabul Tarihi: 11.01.2011 Yürürlüğe Giriş Tarihi: 01.07.2012. ↩︎

  16. RG. 10.06.2003/25134 No.: 4857 Kabul Tarihi: 22.05.2003 Yürürlüğe Giriş Tarihi: 10.06.2003. ↩︎

  17. RG. 30.06.2012/28339 No.: 6331 Kabul Tarihi: 20.06.2012 Yürürlüğe Giriş Tarihi: 30.06.2012. ↩︎

  18. Ünal Adınır, sf. 712. ↩︎

  19. Ünal Adınır, 702. ↩︎

  20. Aynı görüş: Ünal Adınır, sf. 701. ↩︎

  21. Akbulut, sf. 4; Ünal Adınır, sf. 696-697. ↩︎

  22. Ünal Adınır, sf. 704; Aksi görüş: Aşı Olmak İstemeyen Çalışanı İşveren Aşıya Zorlayabilir mi?, https://kplegal.com.tr/asi-olmak-istemeyen-calisani-isveren-asiya-zorlayabilir-mi; Mercan, Aysima Ezgi: İşverenin Covid-19 Aşısını Zorunlu Tutup Tutamayacağı Hakkında, https://www.mtopaloglu.av.tr/img/makaleler/isverenin-covid-19-asisini-zorunlu-tutup-tutamayacagi-hakkinda-881.pdf, “Dolayısıyla Covid-19 salgınının, “çalışanın çevresinde meydana gelmesi ve çalışanı bir haftadan fazla süre ile çalışmaktan alıkoyması” durumunda işveren açısından zorunlu neden olarak kabul edilir ve buna dayanılarak çalışanın iş akdine haklı nedenle son verilebilir. Ancak bu düzenleme Covid-19 salgınına halihazırda yakalanmış bulunan işçi için geçerlidir.” ↩︎

  23. Ünal Adınır, sf. 704. ↩︎

  24. Ünal Adınır, sf. 706. ↩︎

  25. Ünal Adınır, sf. 703. ↩︎

  26. Ünal Adınır, sf. 704. ↩︎

  27. RG. 07.04.2016/29677 No.: 6698 Kabul Tarihi: 24.03.2016 Yürürlüğe Giriş Tarihi: 07.04.2016. ↩︎

  28. Ünal Adınır, sf. 708; Dülger, Murat Volkan, Covıd-19 Aşılaması Ve Kişisel Verilerin Korunması Üzerine İşverenler Tarafından Aşılanma Bilgisi İşlenebilir mi?, sf. 2 (https://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=3878209). ↩︎

  29. Assessment of the EU Member States’ rules on health data in the light of GDPR; DG Health and Food Safety, Specific Contract No SC 2019 70 02 in the context of the Single Framework Contract Chafea/2018/Health/03, Erişim Tarihi: 15.07.2021; https://ec.europa.eu/health/sites/default/files/ehealth/docs/ms_rules_health-data_en.pdf, Covid-19 Vaccine rollout overview, Key figures on the vaccine rollout in the EU/EEA as of week 31, 2021 (8 August 2021), Erişim Tarihi: 8.08.2021 , https://covid19-vaccine-report.ecdc.europa.eu/. ↩︎

  30. Dülger, sf. 5; işçinin sağlık verisinin işyeri hekimi tarafından işverene aktarımı yönünden görüş: Ünal Adınır, sf. 712: Ünal Adınır’a göre, işyeri hekiminin işçinin söz konusu sağlık verisini işveren ile paylaşması, KVKK m. 6/3 hükmünde yazılı amaçlar dışında kaldığından hukuka aykırı bir işleme faaliyetidir. Bu durumda ayrıca hekimin sır saklama yükümlülüğüne aykırılığın da ortaya çıktığı belirtilmektedir. ↩︎

  31. Dülger, sf. 5. ↩︎

  32. Ünal Adınır, sf. 702. ↩︎

  33. Kanadoğlu; Ünal Adınır, sf. 713. ↩︎

  34. Ünal Adınır, sf. 712; Dülger, sf. 5. ↩︎

Kaynakça

Akbulut, Olgun: Covıd-19’a Karşı Türkiye’de Zorunlu Aşı Mümkün mü?, Politika Notu, İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü, https://d4b693e1-c592-4336-bc6a-36c134d6fb5e.filesusr.com/ugd/c80586_029a2dded4164c6ea81d94e2810b9e73.pdf.

Dülger, Murat Volkan, Covıd-19 Aşılaması Ve Kişisel Verilerin Korunması Üzerine İşverenler Tarafından Aşılanma Bilgisi İşlenebilir mi?, sf. 2 (https://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=3878209).

Kanadoğlu, Korkut: Zorunlu Aşının Anayasallığı, 20/02/2020, https://blog.lexpera.com.tr/zorunlu-asinin-anayasalligi/.

Mercan, Aysima Ezgi: İşverenin Covid-19 Aşısını Zorunlu Tutup Tutamayacağı Hakkında, https://www.mtopaloglu.av.tr/img/makaleler/isverenin-covid-19-asisini-zorunlu-tutup-tutamayacagi-hakkinda-881.pdf.

Ünal Adınır, Canan: Covid-19 Aşısının İş İlişkilerine Etkileri, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt 27, Sayı 1, Haziran 2021, sf. 693-715.

Yararlanılan Dijital Kaynaklar

Covid-19 Aşısı Türkiye’de Zorunlu Hale Getirilebilir mi?, http://www.kasaroglu.av.tr/tr/covid19-asisi-turkiyede-zorunlu-hale-getirilebilir-mi#_ftnref2;

https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2013/1789.

https://hudoc.echr.coe.int/eng#{"itemid":["001-88051"]}.

https://www.echr.coe.int/Documents/Convention_ENG.pdf

Aşı Olmak İstemeyen Çalışanı İşveren Aşıya Zorlayabilir mi?, https://kplegal.com.tr/asi-olmak-istemeyen-calisani-isveren-asiya-zorlayabilir-mi

https://hudoc.echr.coe.int/tur#{"tabview":["document"],"itemid":["001-209039"]}.

Assessment of the EU Member States’ rules on health data in the light of GDPR; DG Health and Food Safety, Specific Contract No SC 2019 70 02 in the context of the Single Framework Contract Chafea/2018/Health/03, Erişim Tarihi: 15.07.2021; https://ec.europa.eu/health/sites/default/files/ehealth/docs/ms_rules_health-data_en.pdf,

Covid-19 Vaccine rollout overview, Key figures on the vaccine rollout in the EU/EEA as of week 31, 2021 (8 August 2021), Erişim Tarihi: 8.08.2021 , https://covid19-vaccine-report.ecdc.europa.eu/.