COVID-19 Salgını Nedeniyle Yürürlüğe Giren 7226 Sayılı Kanun’un Geçici 1. Maddesinin Çek Açısından Sonuçları

I. Giriş

Dünyayı etkisine alan Covid-19 salgınının ülkemizde de baş göstermesi nedeniyle salgının olası olumsuz ekonomik sonuçlarını ortadan kaldırmak veya en aza indirmek amacıyla bazı hukuki düzenlemelerin yapılması ihtiyacı doğmuştur.

İşte bu düzenlemelerden biri de 25.03.2020 tarihli ve 7226 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”dur[1]. Anılan Kanun’un Geçici 1. Maddesi’nde Covid-19 salgını nedeniyle bazı sürelerin işlemesinin 30.04.2020 tarihine kadar durduğu düzenlenmiştir. İnceleme konumuz açısından önem taşıyan 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. Maddesi’nin (a) bendine ilişkin düzenlemesi aynen aşağıya alınmıştır:

“GEÇİCİ 1. MADDE: (1) Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla;
a) Dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler; 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar bakımından belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen süreler ile arabuluculuk ve uzlaştırma kurumlarındaki süreler 13/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden,
b) (…)
itibaren 30/4/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durur. Bu süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar. Durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılır. Salgının devam etmesi halinde Cumhurbaşkanı durma süresini altı ayı geçmemek üzere bir kez uzatabilir ve bu döneme ilişkin kapsamı daraltabilir. Bu kararlar Resmî Gazete’de yayımlanır”.

Görüldüğü gibi, (a) bendinde sayılan süreler, Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmesi sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla 13.03.2020 tarihinden 30.04.2020 tarihine kadar durmuştur. Bir diğer ifadeyle bu süreler maddede belirtilen tarih aralığında işlemeyecektir.

Bu çalışmamızda, (maddede belirtilen sürelerin sadece usul hukukundaki sürelerle sınırlı mı olarak anlaşılması gerektiği; yoksa maddenin zamanaşımı, hak düşürücü gibi maddi hukukta karşılığı olan her türlü süreyi kapsayacak şekilde geniş mi yorumlanacağı[2] yönündeki tartışmaya değinmeksizin) maddenin aralarında özellikle çekin ibraz sürelerinin de bulunduğu maddi hukuka ilişkin sürelerin de işlemesinin durduğu yönündeki görüşün kabul edilmesi halinde, bu kabulün, mücbir sebeplerin varlığı halinde çeklerin ibrazına ilişkin kuralları düzenleyen TTK m. 811 hükmü çerçevesinde sonuçları hakkında görüşümüzü açıklamaya çalışacağız.

II. Geçici 1. Madde’nin Çekte İbraz Sürelerine Etkisi

1. Geçici 1. Madde’nin Kapsamına Giren Çekler

Bilindiği gibi 5941 sayılı Çek Kanunu’nun Geçici 3. Maddesi’nin 5. Fıkrasına göre 31.12.2020 tarihine kadar[3], üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin (vadeli/ileri tarihli/postdate çek) ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir.

Her ne kadar maddede ibrazın geçersizliğinden bahsedilmiş olsa da, hukuki işlem benzeri fiil niteliğinde olan ibrazın, “fiil (eylem)” niteliğinden dolayı geçersizliğinden bahsetmek mümkün olmadığından “bankaya ibrazı geçersizdir” ibaresini “bankaya ibraz edilmesi, ibrazın hukuki sonuçlarını doğurmaz” şeklinde anlamak gerekmektedir[4].

Buna göre üzerinde yazılı düzenleme tarihi 30.04.2020 ve sonrası tarihli olan çekler şu an için maddenin kapsamı dışındadır. Zira bu çekler, üzerlerinde yazılı düzenleme tarihinden önce bankaya ibraz edilemeyecekleri, bir diğer ifadeyle ibraz süreleri henüz daha işlemeye başlamamış olduğu için 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. Maddesi’ne değil, Çek Kanunu Geçici 3/5 maddesine tabidirler.

Buna karşın, ibraz süresi 13.03.2020 tarihinde başlayan veya daha önceki bir tarihte başlamış olup da 13.03.2020 tarihinde henüz sona ermemiş olan çekler 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. Maddesi kapsamındadır.

Geçici 1. Madde’nin kapsamındaki çeklerden ibraz süresi 10 gün olanların (TTK m. 796/1) 13.03.2020 tarihi itibariyle ibraz süresinin bitmesine ne kadar süre kalmış olursa olsun ibraz süreleri 30.04.2020 tarihinden itibaren 15 gün uzatılmıştır. Zira, 7226 sayılı Kanun Geçici 1. Maddesi uyarınca “Durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılır”. Örneğin, durma süresinin başlangıcı olan 13.03.2020 tarihi, ibraz süresi 10 gün olan bir çekin ibraz süresinin 9. günü ise bu çekin ibraz süresi (10 günlük ibraz süresinin bitimine bir gün kalmış olmasına rağmen) 30.04.2020 tarihinden itibaren 15 gün uzatılmış olmaktadır. Aynı şekilde ibraz süresi 10 gün olan bir çekin ibraz süresinin ilk günü 13.03.2020 olsa bile ibraz süresi 30.04.2020 tarihinden itibaren 15 gün uzatılmıştır. Her iki ihtimalde de çek, 15.05.2020 tarihine kadar (bu tarih dahil) ibraz edilebilecek, ibrazın hukuki sonuçları doğacaktır.

İbraz süreleri bir ay ve üç ay olan çekler (TTK m. 796/2) için ise bir ayrım yapılması gerekmektedir. Durma süresinin başladığı 13.03.2020 tarihi itibariyle ibraz süresinin bitimine on beş gün veya daha az kalan çekler için ibraz süresi 30.04.2020 tarihinden itibaren 15 gün uzamıştır. Bu ihtimalde yukarıda ifade ettiğimize paralel olarak ibraz süresi, 15.05.2020 tarihine kadar devam etmektedir. Buna karşın bu çeklerin 13.03.2020 tarihi itibariyle ibraz sürelerinin bitmesine on beş günden daha fazla bir süre varsa, bu durumda sürenin işlemesi duracak ve ibraz süresi 30.04.2020 tarihinden itibaren tekrar kaldığı yerden işlemeye başlayacaktır. Dolayısıyla ibraz süresi bir ay ve 3 ay olan çeklerin 30.04.2020 tarihinden sonra ibraz edilmeleri halinde ibraz sürelerinin dolup dolmadığı, çekin ibraz edildiği muhatap banka tarafından bu esaslar çerçevesinde yapılacak hesaplama ile tespit edilecektir.

2. Aşılması İmkansız Bir Sebeple Çekin İbraz Edilememesine İlişkin TTK m. 811 Düzenlemesi

TTK m. 811/1 uyarınca “Kanunen belirli olan süreler içinde çekin ibrazı veya protesto edilmesi veya buna denk bir belirlemenin yapılması, bir devletin mevzuatı veya herhangi bir mücbir sebep gibi aşılması imkânsız bir engel nedeniyle gerçekleştirilememişse, bu işlemler için belirli olan süreler uzar”.

Bu hükme göre, çekin ibraz eylemi veya protesto edilmesi ya da buna denk (çekin arkasına karşılıksız şerhinin yazılması) bir eylem devletin mevzuatı veya mücbir sebep gibi aşılması imkansız bir engel nedeniyle gerçekleştirilemiyorsa ibraz, protesto veya çekin karşılıksız olduğunun arkasına yazılması gibi protestoya denk işlemin yapılması için kanunda öngörülen süreler uzamaktadır.

Hükmün amacı, aşılması imkansız bir engel sebebiyle bu eylem ve işlemlerin tabi oldukları süreler içinde hamilin, kendisi için hukuken bir külfet niteliğinde olan bu eylem ve işlemleri gerçekleştirememesinden dolayı alacağına kavuşma imkanını kaybetmesinin ve bu suretle hak kaybına uğramasının önüne sürelerin uzatılması suretiyle geçmektir. Farklı bir açıdan açıklamak gerekirse, hükmün amacı mücbir sebebe dayanarak çek bedelinin ödenmemesi olanağını tanımak değildir. Dolayısıyla, bu süreçte uygulamada gözlemlendiği gibi çek düzenleyenin muhatap bankaya ihtarname göndererek çekin ibrazı halinde çek bedelinin TTK m. 811’e dayanarak ödenmemesini ihtar etmesinin herhangi bir hukuki etkisi ve sonucu bulunmamaktadır[5].

Burada dikkat edilmesi gereken nokta, maddede belirtilen eylem ve işlemler için öngörülen sürelerin uzaması sonucunun ortaya çıkmasının bunların gerçekleştirilmesinin aşılması imkansız bir engel sebebiyle olması şartına bağlanmış olmasıdır. Devletin mevzuatı veya mücbir sebep, “aşılması imkansız engel”e örnek olarak verilmiş olup numerus clausus niteliği taşımamaktadır, aşılması imkansız engelin bu sebeplerden başka sebeplerden de kaynaklanması yeterlidir. Ancak, aşılması imkansız sebebin objektif nitelikte olması, bir diğer ifadeyle herkes için aşılması imkansız nitelikte olması gerekmektedir. Bu husus “Hamilin veya çeki ibraz etmekle, protesto çekmekle ya da aynı nitelikte bir belirlemeyi yaptırmakla görevlendirdiği kişinin, sadece kendileriyle ilgili olgular mücbir sebep sayılmaz” şeklindeki TTK m. 811/5 hükmünden anlaşılmaktadır.

Bu noktada üzerinde durulması gereken husus, COVİD-19 salgınının çeki ibraz edecek kişi olan hamil açısından objektif nitelikte aşılması imkansız bir engel olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğidir. Öncelikle hemen belirtmek gerekir ki, birçok banka çalışma saatlerinde kısıtlamaya gitmiş olsa da, bankalar faaliyetlerine devam ettiğinden hamiller açısından aşılmaz bir engel teşkil edecek nitelikte, bankalardan kaynaklanan ibrazı engelleyici bir durum bulunmamaktadır.

Buna karşın, içinde bulunduğumuz dönemde 65 yaş ve üstü, bağışıklık sistemi düşük, ve kronik akciğer hastalığı, astım, KOAH, kalp/damar hastalığı, böbrek, hipertansiyon ve karaciğer hastalığı olanlar[6] ile 20 yaş altında hamiller açısından[7] sokağa çıkma yasağı söz konusu olduğundan bu kapsamdaki hamiller veya kanuni temsilcileri açısından TTK m. 811/1’de belirtilen “devletin mevzuatından” kaynaklanan objektif nitelikte aşılamaz bir engelin varlığı şüphe götürmemektedir.

Yasak kapsamında olmayan çek hamilleri açısından ise COVID-19 salgını mücbir sebep olarak nitelendirilebilir mi? Mücbir sebep, kişinin kontrol alanı dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcun ihlâline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır[8]. Bu kapsamda, genel bir sokağa çıkma yasağı uygulamasının bulunmadığı, çalışma hayatının -bazı sektörlerde faaliyet gösteren işletmelerin faaliyetlerinin durdurulmasına ilişkin mevzuat düzenlemelerine rağmen – devam ettiği, dolayısıyla TTK m. 811/1 anlamında çek hamilinin çeki muhatap bankaya ibraz edebilmesi açısından aşılması imkansız bir engelden bahsedilemeyeceği ileri sürülebilir.

Buna karşın Devlet’in en üst merciinden en alt merciine kadar salgından korunmak ve salgının yayılmasının önüne geçmek için görsel, işitsel ve sosyal medya yoluyla sosyal izolasyonu, kalabalık ortamlardan uzak durmayı, sosyal mesafeyi korumayı, herkesin evinde kalmasını teşvik etmesi ve bu yönde yoğun çağrılar ve kampanyalar yapması karşısında, tüm dünyayı etkisine alan bu salgının, kişilerden genel davranış normlarını gerçekleştirmelerinin beklenemeyeceği bir mücbir sebep oluşturduğundan şüphe etmemek gerekir. Hiç kimseden salgın döneminde gerek kendilerinin gerek yakınlarının ve toplumun diğer fertlerin sağlığını ve hayatlarını tehlikeye sokarak bulundukları ortamları terk etmeleri beklenemez. Genel bir sokağı çıkma yasağının olmaması, ekonomik, sosyal ve çalışma hayatının kısıtlamalara rağmen devam etmesinin, salgının mücbir bir sebep olarak nitelendirilmemesine bir gerekçe olamayacağını düşünmekteyiz. Bu sebeple, kanaatimizce sokağa çıkma yasağı kapsamı dışında kalan çek hamilleri açısından dahi, yaşanan bu salgın mücbir bir sebep oluşturmakta ve dolayısıyla çekin ibrazı açısından aşılmaz bir engel teşkil etmektedir.

TTK m. 811/1’de aşılması imkansız bir engel nedeniyle çekin ibrazı ve fıkrada sayılan diğer işlemlerin hamil tarafından gerçekleştirilememesi sebebiyle bu işlemler için belirlenen sürelerin uzayacağı düzenlenmiş ise de, bu sürelerin ne kadar bir süre uzayacağı düzenlenmemiştir. Buna karşın TTK m. 811/3’ün “Mücbir sebebin ortadan kalkmasından sonra hamil, çeki gecikmeksizin ödeme amacıyla ibraz etmek ve gereğinde protesto veya buna eş değerde bir belirlemeyi yaptırmak zorundadır.” hükmünden sürenin mücbir sebebin ortadan kalkmasına kadar uzadığı anlaşılmaktadır.

Çek hamilinin çekin ibrazı ve 811/1’de düzenlenen diğer işlemleri gerçekleştirmesi açısından aşılmaz bir engel içinde bulunması, ibraz ve diğer işlemler için belirlenen sürelerin ipso iure uzaması sonucunu doğurmamaktadır. Bu sürelerin uzaması için TTK m. 811/2’de hamile bir külfet yüklenmiştir. Gerçekten TTK m. 811/2’ye göre “Hamil, mücbir sebebi gecikmeksizin kendi cirantasına ihbar etmeye ve bu ihbarı çeke veya alonja kaydedip, bunun altına, yerini ve tarihini yazarak imzalamakla zorunludur. 723 üncü madde hükümleri burada da uygulanır”. Bu ihbar külfetinin amacı, hamilin aşılması imkansız bir engel sebebiyle çekin ibrazını veya TTK m. 811/1’deki diğer işlemleri gerçekleştiremediği hususunda ilgilileri haberdar etmektir. Bu külfet yerine getirilmemişse durumdan haberdar olunmaması sebebiyle örneğin düzenleyen çekten cayabilir (TTK m. 799) veya başvuru hakları kaybedilebilir.

Mücbir sebep, ibraz süresinin bitiminden önce olmak şartıyla, hamilin bu sebebi kendinden önce gelen borçluya ihbar ettiği günden itibaren on beş günden fazla devam ederse, çekin ibrazına ve protesto çekilmesine veya buna eş değerde bir belirlemeye gerek kalmaksızın başvurma hakkı kullanılabilir (TTK m. 811/4).

3. COVID-19 Salgını Sürecinde TTK m. 811’in 7226 Sayılı Kanun’un Geçici 1. Maddesi Karşısında Uygulanabilirliği

7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. Maddesi, COVID-19 salgınının daha uzun bir süre sürme ihtimalinden bağımsız olarak maddede belirtilen sürelerin işlemesini 30.04.2020 tarihine kadar durdurmuştur. Bu tarihten önce salgın sona erse ve dolayısıyla da mücbir sebep ortadan kalksa dahi hamil çeki bu tarihten sonra 15 gün içinde muhatap bankaya ibraz edebilecektir. Bu açıdan hükmün, TTK m. 811/3’deki “mücbir sebebin ortadan kalkmasından sonra çekin gecikmeksizin ibrazı” şartını ortadan kaldırdığı söylenebilir.

Ne var ki bu noktada, Geçici 1. Madde’nin öngördüğü ibraz süresinin uzaması sonucunun ortaya çıkması için hamilin TTK m. 811/2’deki ihbar külfetini yerine getirmesinin gerekip gerekmediği sorusu da akla gelmektedir. Ancak 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. Maddesi, aynı zamanda “bildirim” de dahil olmak üzere “bir hakkın kullanımına ilişkin” tüm süreleri durdurmuştur. Dolayısıyla, Geçici 1. Madde, TTK m. 811/2 ve 4’teki ihbar külfetini de ortadan kaldırmıştır.

Tüm bunların birlikte değerlendirilmesi sonucunda 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. Maddesi’nin TTK m. 811 karşısında özel hüküm niteliğinde olduğunun ve 30.04.2020 tarihine kadar TTK m. 811’in uygulama alanı bulamayacağının kabulü gerekir. Bu tarihten sonra mücbir sebep niteliğindeki salgının halen devam etmesi ve sürenin Cumhurbaşkanı tarafından uzatılmaması halinde ise TTK m. 811 uygulama alanı bulabilecektir. Bu durumda, ibraz süresi TTK m. 811’deki şartlar çerçevesinde mücbir sebebin sona ermesine kadar uzamış olur.

4. 30.04.2020 Tarihine Kadar Çekin Muhatap Bankaya İbrazının Mümkün Olup Olmadığı Sorunu

Doktrinde bir görüş[9], çekteki ibraz sürelerinin, 13.03.2020’den başlayarak 30.04.2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durduğunu COVID-19 dönemi açısından -Cumhurbaşkanlığı’nca başka bir uzatma kararı alınmadıkça- 13.03.2020 – 01.05.2020 tarihleri arasında çekin ödenmek üzere muhatap bankaya ibrazının geçersiz olduğunu; bu süreler zarfınca ibraz sürelerinin durması nedeniyle duran süre içinde (ayrıca tatil günlerine denk geldikleri için 1-4 Mayıs tarihlerinde) çekin hamil tarafından ibrazının da mümkün olmadığını; 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. Maddesi’nin amacının hak kaybını önlemek olduğunun hükümde yazılı olduğunu ve hak kaybının alacaklıya, yani hamile yönelik olduğunu; ancak hamilin hakkı korunurken borçlu konumundaki düzenleyenin durumunun göz ardı edilmesinin düşünülemeyeceğini; üstelik, mevcut salgın ortamında makro endişenin, alacaklılardan daha çok borçlular üzerinde olduğunu; tüm bunların ötesinde 7226 sayılı Kanun Geçici m. 1’deki süre durması/uzatımı, alacaklıyı ön plâna alsa da çek hukukunun Çek Kanunu Geçici m. 3/5’den kaynaklanan mevcut durumu karşısında işlemeyen bir ibraz süresi içerisinde borçlu konumdaki düzenleyenin de bir ödeme sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini savunmaktadır.

Bu görüşe aşağıda belirttiğimiz gerekçelerle kesinlikle katılma olanağı
bulamamaktayız:

a. Geçici 1. Maddede belirtilen sürelerin durmasının amacının, bu süreler içinde COVID-19 salgını sebebiyle sürelere ilişkin hukuki işlem benzeri fiilleri ve hukuki işlemleri gerçekleştiremeyecek olan hak sahiplerinin, bunları gerçekleştirememelerinden kaynaklanan hak kayıplarını önlemek olduğu açıktır. Dolayısıyla hüküm hak sahibinin lehinedir.

Hak sahibinin lehine olan bir hükmün sürelerin durduğu ve işlemediği dönemde hakkını kullanamayacağı sonucuna götürecek şekilde yorumlanması, hak sahibinin aleyhine buna karşın borçlu lehine olan sonuçlar doğuracağı gibi hükmün taşıdığı amacın tam tersi bir sonucu ortaya çıkarır ki amacı alacaklı hak sahibini korumak olan hükmün böyle bir sonuç ortaya çıkarmasının kabul edilebilmesi mümkün değildir. Nasıl ki, zamanaşımının durmasına rağmen alacaklının dava açmasına ve takipte bulunmasına bir engel yoksa[10] ve borçlu zamanaşımının durmasının kendisi lehine sonuçlar doğurduğunu ileri süremezse, hak sahibinin hakkını kullanmak için öngörülen sürenin durması halinde de hakkını kullanmasında, yani çeki bankaya ibraz etmesinde ve bu suretle ibraza bağlanan hukuki sonuçların doğmasını sağlamakta hiçbir bir engel yoktur.

b. Amacı hak sahibini (hamili) korumak olan hükmün, borçlu konumundaki düzenleyenin konumunun göz ardı edildiği gerekçesiyle hak sahibi yerine borçluyu koruyacak şekilde yorumlanması hükmün amacıyla bağdaşmaz. Bir diğer ifadeyle, borçlu korunmak isteniyorsa bunun yolu, hak sahibi (alacaklı, hamil) lehine olan hükmün amacın tam tersine olacak şekilde borçlunun menfaatlerini gözeterek yorumlamak değildir. Borçluyu korumak amacıyla Kanunkoyucu’nun elinde borçlu menfaatleri doğrultusunda hüküm koymak gibi bir olanak vardır.

Nitekim bu salgın dönemine yönelik olarak borçlu lehine olarak yurt genelinde yürütülmekte olan -çeki karşılıksız çıkan düzenleyeni de kapsayacak şekilde - tüm icra ve iflas takiplerinin durdurulmasına ve bu çerçevede taraf ve takip işlemlerinin yapılmamasına, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınmamasına ve ihtiyati haciz kararlarının icra ve infaz edilmemesine yönelik Cumhurbaşkanı Kararı yayımlanmıştır[11]. Yine 7226 sayılı Kanun’un 24.03.2020 tarihine kadar işlenen karşılıksız çek düzenleme suçunun ortaya çıkardığı hukuki ve cezai sonuçlarını -yeterli olmasa da - ortadan kaldırmaya yönelik olarak 7226 sayılı Kanun’un 48 maddesiyle 2/1/2009 tarihli ve 5834 sayılı Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması Hakkında Kanuna Geçici 2. Madde, 49. maddesiyle de Çek Kanunu’na Geçici 5. Madde eklenmiştir. Görüldüğü üzere, yeterlilikleri tartışmalı da olsa bu salgın dönemine ilişkin borçlular lehine de mevzuat düzenlemeleri yapılmaktadır.

c. Mevcut salgın ortamında makro endişenin, alacaklılardan daha çok borçlular üzerinde olduğu yönündeki görüşe de katılmamız mümkün değildir. Özellikle işletmeler açısından nakit akışının mal ve hizmet üretiminin, çalışanlara düzenli maaş ve ücret ödemelerinin devamlılığını (böylece işten çıkarma veya ücretsiz izinlerin mümkün olduğu kadar asgari düzeyde tutulmasını) ve giderek işletmenin ayakta kalmasını sağlama açısından çok daha büyük bir önem kazandığı bu dönemde alacaklı işletmenin ekonomik endişesinin borçlununkinden daha az olduğunu ileri sürmek mümkün değildir.

ç. Çek Kanunu Geçici m. 3/5’in de 7226 sayılı Kanun Geçici Madde 1’in çek borçlusu lehine yorumlanmasında bir argüman olarak ileri sürülmesi mümkün değildir. Tam aksine, üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin bankaya ibrazını açık kanuni düzenlemeyle yasaklayan Kanunkoyucu’nun, ibraz süresi içinde çekin ibrazını yasaklamak için evleviyetle kanuni bir düzenleme yapması gerekir. Ancak ibraz süresi içinde çekin ibrazını içinde bulunduğumuz salgın döneminde yasaklayan bir kanuni düzenleme mevcut değildir.

d. Kaldı ki, Geçici 1. Maddenin borçlu lehine yorumlanarak maddede öngörülen süreler içerisinde ibrazının mümkün olmadığını ileri sürmek TTK’nın kambiyo senetlerinde mücbir sebebe ilişkin düzenlemelerinin (TTK m. 731 ve TTK 811) hamilin hak kaybını önlemek amacı taşıdığı olgusuyla da bağdaşmamaktadır. Üstelik, 7226 sayılı Kanununun Geçici 1. Maddesi TTK m. 811’deki hamilin, -bir yönüyle borçlu lehine olduğu dahi söylenebilecek - ihbar külfetini dahi ortadan kaldırarak hamilin durumunu çek borçlusu karşısında daha da güçlendirmiştir. Bu olgudan yola çıkarak Geçici 1. Maddenin yorumlanmasında salt alacaklı lehine yorum esasının benimsenmesi gerektiğini düşünmekteyiz.

Yukarıda açıklamaya çalıştığımız gerekçelerimiz doğrultusunda, çekin 30.04.2020 tarihine kadar bankaya ibraz edilebileceği ve karşılığın bulunması halinde çek bedelinin ödenmesi, kısmen veya tamamen karşılığının bulunmaması halinde muhatap bankanın ödemekle yükümlü olduğu asgari miktarı ödemesi, karşılıksız işleminin yapılması gibi ibraza bağlı tüm hukuki sonuçların doğacağı kanaatini taşımaktayız.


Dipnotlar


  1. Resmi Gazete; Tarih: 26.03.2020 Sayı: 31080 (Mükerrer). ↩︎

  2. Bununla beraber, çekin ibraz süresi bakımından hükmün uygulanacağını kabul eden görüşler dahi kapsam ve uygulama şekli yönünden farklılıklar taşımaktadır: PASLI, Ali, COVID-19 Salgınının Çek Hukukuna Etkisi: Güncel Koşullar Sürerken Çek İbrazı Mümkün Müdür?, www.ticaretkanunu.net (E.T. 08.04.2020); SARIKAYA, Sinan, 7226 Sayılı Kanun’un Geçici 1. Maddesinin Çeklerin İbrazı ve Karşılıksız Çek Suçuna Etkisi, blog.lexpera.com.tr (E.T. 08.04.2020). ↩︎

  3. 31.12.2020 tarihinden sonra ise, şu an yürürlüğü askıda olan vadeli çeklere ilişkin Çek Kanunu m. 3/8’in “Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihinden önce ibraz edilen çekin karşılığının Türk Ticaret Kanununun 707 nci maddesi uyarınca kısmen veya tamamen ödenmemiş olması hâlinde, bu çekle ilgili olarak hukukî takip yapılamaz. İleri düzenleme tarihli çekle ilgili olarak hukukî takip yapılabilmesi için, çekin üzerindeki düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve karşılıksızdır işlemine tabi tutulması şarttır” hükmü yürürlüğe girecektir. ↩︎

  4. İbraz fiilinin en önemli sonuçları, hesapta karşılığının bulunması halinde karşılığın hamile ödenmesi; hesapta kısmen veya tamamen bulunmaması halinde ise bankanın ödemekle yükümlü olduğu asgari tutarı hamile ödemesi (Çek Kanunu m. 3/3) ve karşılıksız işleminin yapılması (Çek Kanunu m. 3/4) olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sonuçlara, çekin ibrazında hesapta karşılığın bulunmasına rağmen banka tarafından ödenmemesi halinde bankanın gecikme cezası ödeme yükümlüğünün (Çek Kanunu m. 3/7) ve karşılığı olan çekin bedelini ödemeyen banka görevlisinin cezai sorumluluğunun da (Çek Kanunu m.7/5 eklenmesi gerekir. ↩︎

  5. Aynı yönde SARIKAYA, 7226 Sayılı Kanun’un Geçici 1. Maddesinin Çeklerin İbrazı ve Karşılıksız Çek Suçuna Etkisi, blog.lexpera.com.tr (E.T. 08.04.2020). ↩︎

  6. https://www.icisleri.gov.tr/65-yas-ve-ustu-ile-kronik-rahatsizligi-olanlara-sokaga-cikma-yasagi-genelgesi ↩︎

  7. İçişleri Bakanlığı’nın 03.04.2020 tarih ve 6235 sayılı Genelgesi. İçişleri Bakanlığı’nın bu yönde bir genelgesinin bulunduğu, Valilikler aracılığıyla çeşitli kamu kurumlarına gönderilen yazılardan anlaşılmaktadır. Ancak söz konu genelgeye internette yapılan araştırmalar sonucunda ulaşmak mümkün olamamıştır. ↩︎

  8. EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2017, s. 2017. ↩︎

  9. PASLI, COVID-19 Salgınının Çek Hukukuna Etkisi: Güncel Koşullar Sürerken Çek İbrazı Mümkün Müdür?, www.ticaretkanunu.net ↩︎

  10. ERDEM, Mehmet, Özel Hukukta Zamanaşımı, İstanbul 2010, s. 269. ↩︎

  11. Resmi Gazete; Tarih: 22.03.2020 Sayı: 31076. ↩︎