Bir süredir haberlerde karşımıza çıkan, araçların ilk tescilinden sonra satışının kısıtlanacağına dair düzenleme, 16 Ağustos 2022 tarihli 31025 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Sadece ikinci el motorlu kara taşıtlarının ticaretiyle uğraşanların değil, oldukça geniş bir kitlenin dikkatini çeken bu hukuki düzenlemeyi yakından incelemek faydalı olacaktır. Nitekim bu düzenleme, yürürlüğe girdiği andan itibaren birçok soruyu ve bilinmezliği de beraberinde getirmiştir.
Öncelikle, düzenlemenin tam metni şöyledir;
“İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmelik (“Yönetmelik”)
Pazarlama ve satış kısıtlaması
Geçici Madde 2
(1) İkinci el kara taşıtı ticaretiyle iştigal edenler, otomobil ve arazi taşıtlarının pazarlanmasını veya satışını ilk tescil tarihinden itibaren altı ay ve altı bin kilometre geçmedikçe 1/7/2023 tarihinden önce doğrudan veya dolaylı olarak yapamaz. Bakanlık, bu tarihi altı aya kadar uzatmaya yetkilidir.
(2) İkinci el motorlu kara taşıtı ticaretiyle iştigal edenler adına bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tescil edilen otomobil ve arazi taşıtlarının 15/9/2022 tarihine kadar pazarlanması veya satılması halinde birinci fıkra uygulanmaz.”
Şimdi bu düzenlemeyi sırasıyla inceleyelim. Bir takvim yılı içinde doğrudan veya aracılık yapmak suretiyle gerçekleştirilen üçten fazla ikinci el motorlu kara taşıtı satışı, aksi Ticaret Bakanlığınca tespit edilmedikçe ikinci el motorlu kara taşıtı ticareti kabul edilir. İkinci el kara taşıtı ticareti yalnızca yetki belgesine sahip işletmeler tarafından yapılabilir.
Bir başka anlatımla bu düzenleme, ikinci el motorlu kara taşıtı ticareti yapma yetki belgesine sahip olan ticari işletmeler ile esnaf ve sanatkar işletmelerini kapsamaktadır. Vatandaşlar ise bu kısıtlama (6 ay ve 6 bin kilometre) ile bağlı değillerdir. Aynı zamanda, ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretiyle iştigal eden işletmelerin kendi aralarındaki satışları da Yönetmeliğin kapsamı dışında bırakıldığından, bu düzenlemeden etkilenmeyecekleri söylenebilir.
Oto kiralama kuruluşları bakımından değerlendirecek olursak, bilindiği üzere, en az bir yıl süreyle kiralanan taşıtların satışını yapan oto kiralama kuruluşları halihazırda Yönetmelik’in kapsamı dışında olup yetki belgesi almaya ihtiyaç duymamaktadır. Ancak ikinci el motorlu kara taşıtı ticareti yapma yetki belgesine sahip olan ve sahip olduğu aracı ilk tescil tarihinden itibaren altı ay ve altı bin kilometre geçmeden satmak isteyen oto kiralama kuruluşları da bu düzenlemeye tabidir.
Düzenlemede açıkça belirtildiği üzere, yalnızca otomobillere (KTY[1] md. 3/c-1: Yapısı itibariyle, sürücüsü dahil en fazla dokuz oturma yeri olan ve insan taşımak için imal edilmiş bulunan motorlu taşıt) ve arazi taşıtlarına (KTY md. 3/c-7: Karayollarında yolcu veya yük taşıyabilecek şekilde imal edilmiş olmakla beraber bütün tekerlekleri motordan güç alan veya alabilen motorlu araç) ilişkin kısıtlama getirilmiştir. Dolayısıyla otobüs, kamyonet, kamyon, çekici, motosiklet gibi motorlu taşıtlar ile motorlu araçların bu düzenlemeden etkilenmediği söylenebilecektir.
Burada üzerinde durulması gereken noktalardan bir diğeri, kısıtlamanın pazarlama faaliyetini de kapsıyor olmasıdır. Nitekim otomobiller ve arazi taşıtlarının yalnızca satışı değil, pazarlamasının da yapılamayacağı düzenlenmiştir. Dolayısıyla işletmeler (galeriler, yetkili bayiler, vb.) satış işlemleri bir kenara dursun, araçları internet üzerindeki pazar yerlerinde (sahibinden.com gibi) dahi ilana koyamayacaklardır. Zira söz konusu araçlar satılmasa da ilanda durdukları müddetçe pazarlama faaliyeti devam etmektedir.
Kısıtlama, yalnızca ilk tescilden sonra yapılacak pazarlama ve satış işlemlerini kapsamaktadır. Dolayısıyla ikinci el olarak satın alınan bir aracı pazarlamak veya satmak için 6 ay ve 6 bin kilometre sınırını tekrar tüketmeye gerek bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, “6 ay ve 6 bin kilometre” şartı düzenlenirken “ve” bağlacının kullanıldığını görüyoruz. Bu nedenle, her iki şartın da birlikte arandığı sonucuna ulaşıyoruz. Örneğin ilk tescil tarihinden itibaren 6 ay geçen fakat henüz 6 bin kilometre şartını sağlamayan bir aracın pazarlaması ve satışı yapılamayacaktır.
Kısıtlama şimdilik 01.07.2023 tarihine kadar geçerlidir. Ancak Ticaret Bakanlığı’na bu süreyi 01.01.2024’e kadar uzatma yetkisi tanınmıştır. Dolayısıyla Ticaret Bakanlığı ihtiyaç gördüğü takdirde kısıtlamanın bir süre daha devam etmesine karar verebilir.
Peki düzenlemede yer alan “doğrudan veya dolaylı” ifadesinden ne anlamak gerekmektedir? Pazarlama faaliyeti bakımından bir örnek verecek olursak; ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretiyle iştigal edenler, araçlarını kendilerine ait kullanıcı hesaplarıyla internet sitesi üzerinden doğrudan pazarlayamayacakları gibi bir başkasına ait kullanıcı hesabı üzerinden de dolaylı olarak pazarlayamayacaklardır.
Son olarak, düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarih olan “16 Ağustos 2022” öncesinde tescil edilmiş olan otomobil ve arazi taşıtlarının “15 Eylül 2022” tarihine kadar pazarlanması veya satılması serbest bırakılmıştır. Bir başka ifadeyle, 16.08.2022 tarihinden önce tescil edilen araçlar, henüz tescil tarihinin üzerinden 6 ay veya 6 bin kilometre geçmemiş olsa da 15.09.2022 tarihine kadar pazarlanabilecek, satılabilecektir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta araçların tescil tarihidir, nitekim düzenleme yürürlüğe girdikten (16.09.2022) sonra tescil edilen araçlar her halükarda bu düzenlemeye tabiidir.
Peki söz konusu düzenlemeye aykırı hareketin yaptırımı nedir? Denetim ve ceza hükümlerinin yer aldığı Yönetmeliğin 23.maddesinde, Yönetmeliğe aykırı hareket edenler hakkında 6585 sayılı Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun (“6585 sayılı Kanun”)’un 18.maddesinde öngörülen idari para cezasının uygulanacağı belirtilmiştir. Buna göre; düzenlemeye aykırı hareket halinde 6585 sayılı Kanun md.18/1-ğ uyarınca 3.000 Türk Lirası, md.18/1-h uyarınca ise 2.000 Türk Lirası idari para cezasıyla karşılaşılabilecektir. Ancak bu idari para cezası tutarları, 6585 sayılı Kanun’un 29.01.2015 tarihli sürümünde yazılı tutarlar olup 5326 sayılı Kabahatler Kanunu md.17/7 uyarınca (her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298’inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılarak) her yıl yeniden değerleme oranında arttırılarak uygulanmaktadır.
Yürürlüğe girdiği andan itibaren sektörde faaliyet gösterenlerin tepkisine neden olan bu düzenleme birçok tartışmayı da beraberinde getirmiştir. Peki bu düzenlemenin anayasal haklar karşısındaki durumu nedir?
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (“Anasaya”) 48.maddesi uyarınca herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Temel haklar arasında sayılan çalışma ve sözleşme hürriyeti, serbest ticaret hakkı özgürlüğünün temelini oluşturmaktadır.
Yine Anayasa’nın 35.maddesi uyarınca herkes mülkiyet hakkına sahiptir. Bu bağlamda malikin mülkünü kullanma, semerelerinden yararlanma ve mülkü üzerinde tasarruf etme yetkilerinden herhangi birinin kısıtlanması veya mülkünden yoksun bırakılması mülkiyet hakkına sınırlama teşkil eder.
Anayasa’nın 13.maddesine göre; temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Pazarlama ve satış kısıtlaması, Yönetmelik ile getirilen bir kısıtlamadır. Temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla sınırlandırılabileceği göz önünde bulundurulursa, söz konusu düzenlemenin bu yönüyle Anayasaya aykırı olduğu sonucuna varılabilir.
Kısıtlamanın esasına ilişkin inceleme yapacak olursak; Anayasa’nın 167. maddesinin birinci fıkrasında “Devlet, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alır;…” denilmek suretiyle devlete, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirler alma yükümlülüğü yüklenmiştir. Pazarlama ve satışa ilişkin kısıtlamanın, piyasaların sağlıklı ve düzenli işlemesi amacıyla getirilen bir tedbir olduğunun kabulü halinde dahi, yine Anayasa’nın 13.maddesi gereğince temel haklara getirilecek sınırlamanın ölçülü olması gerektiğinden, bu tedbirin ne denli ölçülü olduğu tartışılabilecektir.
Nitekim ölçülülük ilkesi kendi içerisinde elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeyi barındırmaktadır ve bu ilkeler göz önüne alınarak yapılacak bir değerlendirmede; pazarlama ile satışa ilişkin kısıtlamayla ulaşılmak istenen meşru amaç ile sözleşme özgürlüğü ve mülkiyet hakkı arasında bulunması gereken makul dengenin gözetilmediği, dolayısıyla anılan özgürlüğe ve mülkiyet hakkına ölçüsüz bir sınırlama getirdiği sonucuna ulaşılmasının kuvvetle muhtemel olduğu görüşündeyiz.
Dipnotlar
KTY: Karayolları Trafik Yönetmeliği ↩︎