Markanın İptali

1. Genel Olarak Markanın İptali

Sınai Mülkiyet Kanunu’nda (SMK) “Hakkın Sona Ermesi” başlıklı beşinci kısım altında düzenlenen markanın iptali, marka hakkının sona erme hallerinden birini oluşturmaktadır. Hükümsüzlük, koruma süresinin sona ermesi ve yenilenmemesi ile vazgeçme halleri de markanın diğer sona erme halleridir. Markanın iptali, üçüncü kişiler tarafından talep olunmasıyla markanın sona ermesidir[1]. Üçüncü kişiler tarafından talep olunarak markayı sona erdiren bir diğer hal ise, hükümsüzlüktür.

Mülga 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’de hükümsüzlük ve iptal nedenleri ayrı ayrı düzenlenmeyerek 42.madde ile hükümsüzlük halleri başlığı altında tüm haller gösterilmekte idi. Bu durum, uygulamada belirsizlik yaşanmasına ve farklı yorumlar getirilmesine sebep olmaktaydı[2]. MarKHK’nın 42.maddesinin hükümsüzlük halleri başlıklı olmasına karşılık, birinci paragrafının c, d, e ve f bentleri uygulamada ve doktrinde birtakım yazarlar tarafından iptal nedeni olarak gösterilmekteydi[3]. Belirtilen bentlerde; markanın kullanılmaması, markanın yaygın ad haline gelmesi, markanın halkı yanıltıcı hale gelmesi ve teknik yönetmeliğe aykırı kullanım halleri gösterilmekteydi. Ayrıca, mehaz AB mevzuatında hükümsüzlük ve iptal hallerinin ayrı ayrı düzenlenmesi karşısında mülga MarKHK düzenlemesi, AB mevzuatı ile uyum göstermemekte idi[4].

Uygulamada ve doktrinde yer alan bu karışıklıkların giderilmesi ve AB mevzuatıyla uyumun sağlanması amacıyla[5] SMK’da hükümsüzlük sebepleri 25.maddede, iptal sebepleri ise 26.maddede olmak üzere ayrı hükümler altında düzenlenmiştir. Söz konusu hüküm ile markanın iptali sebepleri olarak; markanın kullanılmaması, markanın yaygın ad (jenerik) hale gelmesi, markanın yanıltıcı hale gelmesi, garanti markası ve ortak markanın teknik şartnameye aykırı kullanımı halleri gösterilmiştir.

Markanın iptali, markanın tescili sırasında var olmayan fakat sonradan ortaya çıkan sebepler sonucu meydana gelmektedir[6]. Nitekim markanın iptal halleri söz konusu olduğunda markanın tescili sırasında var olmayan bir sebep, sonradan ortaya çıkabilmekte ve iptal talebine konu olabilmektedir. Hükümsüzlük ise markanın tescili esnasında, baştan itibaren var olan sebepler sonucu ortaya çıkabilmektedir[7].

Markanın iptali talebinin gündeme gelebilmesi için öncelikle iptali talep olunan markanın Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli bir marka olması gereklidir[8]. Henüz tescilli olmayan veya tescil prosedürü devam eden markalar hakkında iptal talebinde bulunulamaz. Aksi takdirde zamansız talepte bulunulması nedeniyle talep, reddedilecektir[9]. Markanın tescilli olup olmadığı ve tescil aşamasında bulunup bulunmadığı hususlarında, iptal incelemesi sırasında TÜRKPATENT’ten gerekli bilgi ve belgeler getirtilerek sonuca göre karar verilmesi gerekecektir. İptal talebinde bulunulduğu sırada tescilli olmayan bir markanın iptal incelemesi devam ederken tescil edilmesi halinde, uygulamada talepte bulunulan tarihteki duruma göre karar verilerek talep reddedilmekte ise de bu durum doktrinde usul ekonomisine aykırı olduğu gerekçesi ile eleştirilmektedir[10]. Ancak kanaatimizce bu eleştiriye katılmak mümkün değildir. Nitekim iptal sebepleri tescilden sonra ortaya çıkan durumlar olduğundan tescil başvuru aşamasında marka sahibinin iptal nedenleri olarak gösterilen nedenlerden sorumlu tutulması beklenemez. Örneğin markanın kullanılmaması nedeniyle iptali talebi söz konusu ise kullanmama süresinin tescilden itibaren hesaplanabildiği göz önünde bulundurulduğunda henüz tescil edilmemiş ancak inceleme aşamasında olan bir markanın başvuru sahibince kullanılması zorunluluğu doğmamış olduğundan bu sebeple iptali mümkün görünmemektedir.

Marka tescilinin ülkesel nitelikte olması ve Türk Mahkemeleri yargı yetkisinin, yabancı ülkelerdeki marka tescillerini kapsamaması sebepleriyle Türkiye dışında tescilli, ancak TÜRKPATENT nezdinde tescili bulunmayan bir markanın 10.01.2024 tarihinden sonraki dönemde TÜRKPATENT veya 10.01.2024 tarihine dek olan dönemde Türk Mahkemeleri nezdinde iptal incelemesi görülemeyecektir[11].

Markanın yıllık ücretlerinin ödenmemesi nedeniyle marka, müddet marka halini almış, hükümden düşmüş ise böyle bir durumda tescilli bir marka bulunmadığından tescilin iptali talebi ileri sürülemeyecek, ileri sürülmesi halinde talep reddedilecektir[12].

2. İptal Talebi

Markanın sona erme hallerinden iptalini düzenleyen SMK madde 26 ile iptal hallerinden biri mevcut ise talep halinde markanın iptaline karar verileceği belirtilmiştir[13]. Markanın iptalinin söz konusu olabilmesi için öncelikle iptal talebinde bulunulması gerekmektedir. İptal talebi bulunmadıkça markanın iptaline karar verilemez[14].

2.1. Yetkili Makam

SMK ile getirilen idari iptal prosedürü düzenlemesiyle iptal talebinin yöneltileceği yetkili makam, TÜRKPATENT olarak gösterilmiştir. Ancak söz konusu idari iptal prosedürüne ilişkin hükümlerin yürürlüğü ileri bir tarihe bırakılmıştır. SMK ilgili düzenlemeleri sonucu olarak iptal yetkisi 10.01.2024 tarihine kadar mahkemeler tarafından, 10.01.2024 tarihinden itibaren ise TÜRKPATENT tarafından kullanılacaktır. Yürürlük tarihinde görülmekte olan marka iptali davalarının ise mahkemeler tarafından sonuçlandırılacağı geçici madde 4/2 ile hükme bağlanmıştır. Hükmün sonucu olarak, 10.01.2024 tarihinde derdest olan markanın iptali davalarının yargılamasına mahkemelerce devam olunarak karar verilecektir.

Markanın iptalinde SMK ile idari iptal yetkisinin benimsenmesi, 2015/2436 sayılı AB Direktifi ve 2015/2424 sayılı AB Marka Tüzüğü’ne uyum çerçevesinde düzenlenmiştir[15]. Ancak, 2015/2436 sayılı AB Direktifi’nin 45.maddesinde idari iptal prosedürü düzenlenerek Direktifin 54.maddesi ile üye devletlerin 14.01.2023 tarihinde dek 45.maddeyi iç hukuklarına uygulamak üzere gerekli hukuki düzenlemeleri yürürlüğe koyacağı belirtilmiştir[16]. Türkiye’de ise idari iptal prosedürüne ilişkin SMK madde 26 hükmünün, madde 192 uyarınca 10.01.2024 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek olması nedeniyle düzenleme, AB mevzuatıyla tam bir uyum sağlamamaktadır[17].

SMK uyarınca TÜRKPATENT’e idari iptal yetkisi verilmekle birlikte iptal prosedürünün ne şekilde işletileceği ve talebin verileceği TPMK birimi belirtilmemiştir. Doktrinde, iptal talebinin TÜRKPATENT Markalar Dairesi Başkanlığı’na sunulacağı ve Daire kararına karşı YİDK nezdinde itirazda bulunabileceği, YİDK kararlarına karşı ise ihtisas mahkemelerinde kararın iptali talepli dava açılabileceği belirtilmektedir[18].

2.2. Taraflar

2.2.1. İptal Talebinde Bulunabilecek Kişiler

Markanın iptalini düzenleyen 26.maddenin 2.fıkrasında ise “ilgili kişiler”in, Kurum’dan markanın iptalini talep edebileceği şeklinde düzenleme yapılmıştır. Ancak “ilgili kişiler” kavramı SMK’da tanımlanmamış olup, madde gerekçesinde de “ilgili kişiler” kavramına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir. Yasa koyucunun bu hususta kesin bir sınırlama getirmeyerek “ilgili kişiler” şeklinde bir düzenleme yapması ile iptal talebinde bulunabilecek kimselerin kapsamını geniş tutulduğu söylenebilir[19]. İlgili kişiler kavramı geniş yorumlanarak iptal talebinde bulunacak kişinin, markanın iptalinde hukuki menfaati bulunması yeterlidir[20]. Tüm iptal halleri söz konusu olduğunda şirketlerin talepte bulunabileceği hallerde ise ortaklar tek başına talepte bulunamamaktadır[21].

Markanın iptal halleri söz konusu olduğunda her bir iptal haline göre markanın iptalini talep edebilecek ilgili gerçek ve tüzel kişiler değişebileceğinden iptal hallerinden hareketle bir ayrıma gidilebilir[22]. Nitekim, mehaz AB mevzuatında da iptal talebinde bulunabilecek kişiler[23], iptal hallerine göre ayrı ayrı ele alınarak düzenlenmiştir[24].

Markanın iptal hallerinden kullanmama hali söz konusu olduğunda “ilgili kişiler” kavramına, markaya konu işareti kendi adına tescil ettirmek yahut kullanmak isteyen gerçek veya tüzel kişiler, markanın iptalini talep edebilecek kimseler olarak dahil olabilecektir[25]. İlgili kişiler kavramı içerisinde markanın kullanılmaması halinde menfaatleri zedelenen ya da zedelenme ihtimali bulunan kişiler söz konusu olabilir.

SMK madde 26/1(c) ile düzenlenen iptal hallerinden bir diğeri olan markanın halkı yanıltıcı hale gelmesi söz konusu olduğunda ise “ilgili kişiler” kavramı daha geniş yorumlanabilir. Belirtilen iptal hali söz konusu olduğunda, markayı kendi adına tescil ettirmek isteyen veya markaya konu işaret ve/veya işaretleri kullanmak isteyen gerçek veya tüzel kişiler, iptal talebinde bulunabilecek ilgili kişilerdendir. Markanın halkı yanıltıcı hale gelmesi durumunda kamu menfaatine aykırı bir durum gerçekleşeceği açıktır. Bu nedenle markanın halkı yanıltıcı hale gelmesi durumunda Cumhuriyet Savcıları[26] ve/veya tüketici haklarının korunması amacını taşıyan kurum ve kuruluşlar ve mesleki menfaatleri zarar gören yahut zarar görme tehlikesi altında bulunan meslek ve oda birlikleri[27] gibi her gerçek veya tüzel kişinin de iptal talebinde bulunabilecek ilgili kişiler olarak yer alabileceği kanaatindeyiz.

İptal hallerinden SMK madde 26/1(b) ile düzenlenen markanın jenerik hale gelmesi söz konusu olduğunda ise yine kamu menfaatine ilişkin bir durum oluşacağından markanın yaygın bir ad hale gelmesi nedeniyle iptal talebinde bulunabilecek “ilgili kişiler” kavramı geniş yorumlanabilir[28]. Markanın jenerik hale gelmesi durumunda markaya konu işaret veya işaretleri kendi adına tescil ettirmek isteyen veya kullanmak isteyen kişiler, iptal talebinde bulunabilecek kimselerdendir. Bu kişilerin yanı sıra piyasadaki rekabeti dengelemek isteyen kurum ve kuruluşlar ile tüketicilerin yanılgıya düşmesini engellemeye çalışan kurum ve kuruluşlar (tüketici hakları dernekleri gibi) markanın iptali talebinde bulunabilecek “ilgili kişiler” olarak somut olaya göre değerlendirilebilecekleri[29] kanaatindeyiz[30].

Markanın iptal hallerinden SMK madde 26/1(ç) ile düzenlenen garanti markaları ve ortak markalarının teknik yönetmeliğe aykırı kullanımı söz konusu olduğunda markanın iptali talebinde bulunabilecek kişiler SMK madde 32/7 hükmü[31] ile düzenlenmiştir. Söz konusu hüküm uyarınca ilgili kişiler, Cumhuriyet Savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının markanın iptalini talep edebilecek kişilerdendir. SMK madde 32/7 hükmünde iptal talebinde bulunabilecek kimseler arasında “ilgili kişiler” kavramına yer verilmesi, hükümde sayılanların sınırlı sayıda olmadığını, geniş yorumlanabileceğini göstermektedir. Bunun yanı sıra garanti markası veya ortak markanın teknik yönetmeliğe aykırı kullanımı söz konusu olduğunda, kamu menfaatine aykırı bir durum ortaya çıkacağından “ilgili kişiler” kavramı geniş yorumlanabilir. Bu sebeple garanti markası veya ortak marka teknik şartnamesine aykırı kullanım söz konusu olduğunda menfaati bulunan her gerçek veya tüzel kişinin iptal talebinde bulunabileceği söylenebilir[32]. Bu kapsamda ilgili kişiler olarak garanti markası veya ortak markayı kullanmaya yetkili kişiler de gösterilebilir[33].

2.2.2. İptal Talebinin İleri Sürülebileceği Kişiler

İptal talebinin ileri sürülebileceği kişiler, SMK’nın 26.maddesinin 3.fıkrasında gösterilmiştir. Söz konusu hükümde markanın iptali talebinin, talep tarihinde sicilde markanın sahibi olarak kayıtlı kişi veya kişilere yahut hukuki haleflerine yöneltileceği düzenlenmiştir. Hukuki halefler, marka sahibinin mirasçıları olabileceği gibi markayı devren iktisap[34] eden kişiler de söz konusu olabilir. İptal talebinin, markayı lisans alana veya rehin alacaklısına karşı yöneltilmesi ise mümkün değildir [35].

SMK madde 26/6 uyarınca iptal incelemesi sırasında hak sahibi değişirse işlemler, sicilde hak sahibi olarak görünen kişiye karşı devam eder. Devir sicile kaydedilmemiş ise devralan kişiye karşı inceleme yöneltilmeyecek, sicilde marka sahibi olarak görünen kişiye karşı inceleme devam edecektir. Devir işleminin taraflarının devrin sicile kaydı için talepte bulunması, bu bakımdan önem arz etmektedir.

İptal incelemesi devam ederken iptali talep olunan markanın talepte bulunan kişiye devri halinde ise inceleme konusuz kalmaktadır. Bu halde talebin esasına dair karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulmalıdır[36]. Zira husumet yokluğu ve hukuki menfaat eksikliğinin söz konusu olacaktır.

Marka sicilde gösterilen hak sahibinin birden fazla olması halinde iptal talebinin, tüm hak sahiplerine yöneltilmesi gerekmektedir[37].

İptal talebi TÜRKPATENT’e sunulduktan sonra hak sahibine tebliğ edilir[38]. Hak sahibi, hukuki dinlenilme hakkına[39] uygun olarak düzenlenen SMK madde 26/7 hükmü uyarınca[40] tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde iptal talebine karşı savunma ve delillerini TÜRKPATENT’e sunabilecektir. Verilen bir aylık süre içerisinde TÜRKPATENT’ten ek süre talep edilmesi halinde bir aya kadar ek süre verilebilir. TÜRKPATENT, gerekli gördüğü takdirde, taraflardan ek bilgi ve belge sunulmasını da isteyebilir.

2.3. Süre

İptal talebinde bulunabilme süresi hakkında SMK’da açık bir düzenleme bulunmamaktadır. İptal halleri, markanın tescilli olduğu süre boyunca her aşamada ortaya çıkabilecek sebeplerdir.

İptal hallerinden SMK madde 26/1(a) ile gösterilen, markanın kesintisiz olarak beş yıl kullanılmaması hali söz konusu olduğunda iptal talebinin ileri sürülebileceği süre bakımından dolaylı olarak bir süre ortaya çıkmaktadır. Yasal düzenlemede markanın kullanılmaması nedeniyle iptal edilebilmesi için 5 yıllık kesintisiz bir kullanmama hali arandığından iptal talebinin ileri sürülebilmesi için markanın tescilinden itibaren 5 yıllık sürenin geçmiş olması gerekmektedir[41]. Tescilden itibaren 5 yıllık süre geçmiş olmasının, iptal talebinde dava şartı teşkil ettiği söylenebilir[42]. Markanın tescil tarihinden itibaren 5 yıllık süre ile kullanılmaması veya kullanımına 5 yıllık süre ile ara verilmesi halinde iptalinin talep olunabileceği, Yargıtay kararlarında[43] da belirtilmektedir.

Markanın diğer iptal halleri olan SMK madde 26/1(b), (c) ve (ç) bentleri ile düzenlenen markanın yaygın ad haline gelmesi, halkı yanıltıcı hale gelmesi ve garanti markası veya ortak markanın teknik yönetmeliğe aykırı kullanımı halleri ise markanın tescil tarihinden itibaren her zaman ortaya çıkabilecek durumlardır. Bu nedenle belirtilen iptal halleri söz konusu olduğunda ilgili kişilerin tescilden itibaren her zaman markanın iptali talebinde bulunabilmesi mümkündür.

2.4. İspat Yükü

HMK ile düzenlenen iddiada bulunanın iddiasını ispatla yükümlü olduğunu düzenleyen genel kural, markanın iptal hallerinden yaygın ad haline gelmesi, teknik yönetmeliğe aykırı kullanım ve markanın halkı yanıltıcı hale gelmesi hallerine ilişkin iptal talepleri bakımından da geçerlidir[44]. Belirtilen iptal hallerinin oluştuğu iddiası ile markanın iptali talebinde bulunan kişinin iptal halinin meydana geldiğini gösterir deliller ile iddiasını ispatlaması gerekmektedir.

Markanın iptal hallerinden SMK madde 26/1 (a) ile düzenlenen markanın 5 yıl süre ile kesintisiz kullanılmadığı iddiası ile iptalinin talep olunması halinde, SMK madde 26/7 hükmü uyarınca marka sahibine savunma ve delillerini sunması için süre verilecektir. Bu süre içerisinde marka sahibi, tescilden itibaren 5 yıllık süre geçmemiş ise bu sürenin geçmediğine yönelik savunma sunarak reddini talep edebilecek, ispata muhtaç başkaca bir husus kalmayacak, sicilde görünen tescil tarihi ve talep tarihi arasında geçen süre incelenerek karar verilecektir.

SMK madde 9/1’de ise belirtilen şartlardaki 5 yıllık kullanmama durumunun haklı bir sebebe dayanmaması halinde markanın iptal edileceği öngörülmüştür. Bu nedenle marka sahibi, markanın kullanılmaması nedeniyle iptali talebine karşı haklı nedeninin varlığı savunmasında bulunabilir. Haklı nedenin varlığını ispat yükünün de marka sahibine ait olacağı kanaatindeyiz. HMK ile düzenlenen, iddia edenin iddiasını ispatla yükümlü olduğuna ilişkin genel kural, markanın kullanılmamasında haklı sebebi olduğu iddiasında bulunan marka sahibi bakımından da uygulanacaktır.

Marka sahibi, markanın kullanılmaması nedeniyle iptali talebine ilişkin kendisine verilen süre içerisinde, markayı kullandığı savunmasında bulunabilir. Ancak bu kullanma halini ispat, marka sahibine aittir[45]. Şöyle ki, kullanmama hali olumsuz bir davranışa dayalı olduğundan, iptal talebinde bulunan kişinin bunu ispat etmesi fiilen imkansızdır[46]. Kullanmama hali nedeniyle ileri sürülen iptal talepleri söz konusu olduğunda, markayı kullandığı yönünde savunmada bulunan marka sahibinin markayı ciddi ve markasal kullanıma uygun olarak kullandığını gösteren deliller ile kullanımı ispatlaması gerekecektir. Yargıtay kararlarında da kullanmama nedeniyle markanın iptalinin talep olunması halinde marka sahibinin kullandığını gösterir deliller ile kullanımı ispatlaması gerektiği belirtilmiştir[47].

2.5. İptal Talebinin Sonuçları

Markanın iptali talebi ileri sürüldükten sonra iptali istenen marka sahibine tebligat yapılarak verilen süre içerisinde marka sahibinin savunma ve delillerini sunması istenir. Gerekli görülür ise ek belge ve bilgi istenerek iptal halinin mevcut olup olmadığına ilişkin inceleme yapılır. Toplanan iddia, savunma ve sunulan deliller çerçevesinde TÜRKPATENT tarafından dosya üzerinden yapılan inceleme ile karar verilecektir. SMK madde 26/7 son hükmünde bu husus açıkça düzenlenmiştir. TÜRKPATENT’in idari iptal yetkisinin yürürlüğe gireceği 10.01.2024 tarihine dek olan dönemde ise iptal talepleri mahkemeler tarafından değerlendirilerek karara bağlanacaktır. Mahkemeler ise bu yetkisini HMK hükümleri çerçevesinde yazılı yargılama usulüne uygun olarak kullanmaktadır. Markanın iptali talebinin reddine karar verilebileceği gibi, markanın tamamen iptaline yahut markanın tescilli olduğu mal ve hizmetler yönünden kısmen iptaline yönelik karar verilebilir[48]. İptal kararı, marka örneğini değiştirecek biçimde verilemeyecektir[49]. Marka, iptal kararı sonucunda tüm unsurları ile birlikte terkin edilecektir. Markanın içerdiği işaretlerin bölünmesi suretiyle, sadece bir kısmı için iptal kararı verilmemelidir[50].

TÜRKPATENT’in iptal talebi hakkında verdiği kararlara karşı YİDK nezdinde itiraz edilebilir. İtiraz hakkında YİDK tarafından yapılan inceleme neticesinde verilen kararlara ilişkin Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde itirazda bulunulabilir[51].

3. İptal Kararının Etkileri

Markanın iptali kararının etkileri, SMK madde 27 içerisinde düzenlenmektedir. Hükmün ikinci fıkrası uyarınca markanın iptali kararı, iptal talebinin Kurum’a sunulduğu tarihten itibaren etkilidir. Markanın iptali yetkisinin mahkemeler tarafından kullanılacağı 10.01.2024 tarihine kadar olan dönemde ise markanın iptali kararı, davanın açıldığı tarihten itibaren etkilidir.

3.1. İptal Kararının Geçmişe Dönük Etkisi

SMK madde 27/2 hükmünde iptal kararının, iptal talebinin ileri sürüldüğü tarihten itibaren ileriye etkili olmasına ilişkin genel kurala istisna getirilerek markanın iptalinin birtakım şartlar altında geçmişe dönük etkisi düzenlenmiştir. Bu istisnayı, markanın iptaline neden olan durumun daha önceki bir tarihte meydana gelmiş olması oluşturmaktadır. Ancak markanın iptalinin geçmişe dönük etkisinin ortaya çıkabilmesi için öncelikle iptal talebinde bulunanın bu hususu talep etmesi gerekmektedir. Mehaz AB düzenlemesinde de[52] iptal kararının iptal halinin daha önceki bir tarihte meydana gelmesi halinde talep üzerine bu tarihten itibaren etki edeceği belirtilmiştir[53].

Ancak kanaatimizce markanın jenerik hale gelmesi nedeniyle iptali talep olunan hallerde, markanın yaygın ad haline geldiği tarihin belirlenebilmesi güç olduğundan genel kural uyarınca iptal talebinin sunulduğu tarihten itibaren markanın iptaline karar verilmesi yerinde olacaktır.

3.2. Geçmişe Dönük İptal Kararının Etki Etmeyeceği Haller

Markanın geçmişe dönük iptali kararının etki etmeyeceği iki istisnai durum, SMK madde 27/3 ile iki bent olarak sayılmaktadır. Söz konusu istisnai hallerde, markanın geçmişe dönük iptal kararı etki etmeyecektir.

Geçmişe dönük marka iptali kararının etki etmeyeceği halleri düzenleyen SMK madde 27/3 hükmünde marka sahibinin ağır ihmali veya kötü niyetli olarak hareket etmesi halinde zarar görenlerin tazminat talepleri saklı tutulduğu açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle geçmişe dönük etkili markanın iptali kararının etki etmeyeceği istisnai haller söz konusu olduğunda dahi marka sahibinin ağır ihmal veya kötü niyet ile hareket etmesi halinde zarar görenler, zararlarının tazmini için marka sahibinden tazminat talebinde bulunabilecektir.

3.2.1. Tecavüz Nedeniyle Açılan Davalarda Verilmiş Kararlar

Markanın iptalinin geçmişe dönük yürürlüğünün etki etmeyeceği hallerden ilkini, karardan önce, markanın sağladığı haklara tecavüz nedeniyle açılmış davada verilen “kesinleşmiş” ve “uygulanmış” kararlar[54] oluşturmaktadır. Bahsedilen istisnada tecavüz nedeniyle açılan davada verilen kararın markanın geçmişe dönük iptal kararından etkilenmemesi için kesinleşmiş olmasının yanı sıra icrasının da gerçekleşmiş olması, diğer bir deyişle uygulanmış olması aranmaktadır[55]. Kesinleşmiş ancak henüz uygulanmamış mahkeme kararları bakımından ise, markanın iptal kararının geçmişe dönük etkisi hüküm doğuracaktır.

Bu istisna ile iptal yetkisinin Mahkemeler tarafından kullanılacağı dönemde mahkemenin vermiş olduğu geçmişe dönük etkili iptal kararı, başka bir mahkemece tecavüz nedeniyle verilen kesinleşmiş kararın icrasını ortadan kaldıracaktır. Ancak idari iptal yetkisinin TÜRKPATENT tarafından kullanılmaya başlanacağı 10.01.2024 tarihinden itibaren bu husus tartışmalara yol açabilecek niteliktedir. İdare tarafından verilen bir karar ile kesinleşmiş mahkeme kararının uygulamasının ortadan kaldırılması durumu, Anayasa madde 138/4 hükmüne aykırılık teşkil edebilecek olması bakımından eleştirilebilir[56]. Zira Anayasa madde 138/4 hükmü ile idarenin; mahkeme kararlarına uyma zorunluluğu düzenlenmiş, hiçbir suretle mahkeme kararlarını değiştiremeyeceği ve uygulanmasını geciktiremeyeceği belirtilmiştir.

3.2.2. Marka Üzerinde Yapılan Sözleşmeler

Markanın iptali kararının geçmişe dönük etkisinin etkilemeyeceği halleri düzenleyen SMK madde 27/3 hükmünün (b) bendi uyarınca ikinci istisna ise karardan önce kurulmuş ve uygulanmış olan sözleşmelerdir. Ancak somut duruma ve koşullara göre, haklı sebepler ve hakkaniyet gereği sözleşme uyarınca ödenen bedellerin kısmen veya tamamen iadesi mümkün olabilir[57]. Sözleşmenin kurulmuş olmasının yanı sıra uygulanmış olması koşulu da açıkça yasa düzenlemesinde belirtildiğinden, henüz akdedilmiş ancak uygulanmamış olan sözleşmeler bakımından markanın iptali kararının geçmişe dönük etkisi hüküm doğuracaktır.

3.3. İptal Kararının Kesinleşmesi

Markanın iptaline ilişkin karar kesinleşmesi ile birlikte sicilden terkin edilerek Bültende yayınlanır ve kesinleşmiş iptal kararı, herkese karşı hüküm doğurur[58]. İptal kararının yerine getirilebilmesi için her şeyden önce bu kararın usulen kesinleşmesi gerekmektedir[59].

SMK geçici madde 4/3 hükmü ile mahkemelerin iptal yetkisini kullanacağı 10.01.2024 tarihine kadar markanın iptaline hükmetmesi halinde bu kararı kesinleşmesinden sonra resen TÜRKPATENT’e göndereceği düzenlenmiştir. Söz konusu düzenleme ile iptal kararının resen yerine getirilmesi usulü benimsenmiştir[60].


Bu konuda ayrıca Meltem Aras'ın "Markanın İptali ve İptal Halleri" adlı eserine başvurulabilir.

On İki Levha Yayıncılık


Dipnotlar


  1. SULUK, Cahit/ KARASU, Rauf / NAL, Temel; Fikri Mülkiyet Hukuku, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2017, s. 218. ↩︎

  2. Yasaman’a göre, MarKHK’da söz edilen hükümsüzlük kavramı, hem hükümsüzlük hem de iptal hallerini kapsayacak şekilde anlaşılmalıdır. Bkz: YASAMAN, Hamdi / ALTAY, Sıtkı Anlam / AYOĞLU, Tolga / YUSUFOĞLU, Fülürya / YÜKSEL, Sinan; Marka Hukuku, C. II, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2004, s. 850. Tekinalp’e göre, MarKHK’da hükümsüzlük ve iptal kavramları eş anlamlıdır. Hükümsüzlük yanında iptal ya da iptal davası kavramına da yer verilmesi özensizliktir. Bkz: TEKİNALP, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2012, s. 472-473. ↩︎

  3. KARASU, s. 218. Mülga 556 sayılı MarKHK döneminde hükümsüzlük halleri olarak düzenlenen hallerden bir kısmının uygulamada iptal olarak uygulandığı yönünde Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin E.2016/6070 K.2016/6690 sayılı 16.6.16 tarihli ve E.2013/10848 K.2014/284 sayılı 8.1.14 tarihli ilamları örnek verilebilir. ↩︎

  4. ÇOLAK, Uğur; Türk Marka Hukuku, İstanbul, Oniki Levha Yayıncılık, 2018, s. 933 ↩︎

  5. Sınai Mülkiyet Kanunu’nun iptal hallerini düzenleyen 26.maddesi gerekçesinde, 2015/2436 sayılı AB Direktifi ve 2015/2424 sayılı AB Marka Tüzüğü doğrultusunda düzenleme yapıldığı belirtilmiştir. ↩︎

  6. GÜNEŞ, İlhami; Sınai Mülkiyet Kanunu Işığında Uygulamalı Marka Hukuku, Ankara, Adalet Yayınevi, 2018, s. 466, ÇOLAK, s. 933. ↩︎

  7. GÜNEŞ, İlhami; Sınai Mülkiyet Kanunu Kapsamında Marka Tescilinin İptali, Terazi Aylık Hukuk Dergisi, Nisan 2018 Fikri Mülkiyet Hukuku Özel Sayısı, Cilt 13, Sayı 140, Seçkin Yayıncılık, 2018, s. 90. ↩︎

  8. ÇOLAK, s. 1015. ↩︎

  9. ÇOLAK, 1015. ↩︎

  10. Yargıtay 11.HD, E. 2010/3497, K. 2012/3268, T. 06.03.2012, ÇOLAK, s. 1016. ↩︎

  11. ÇOLAK, s. 1017. ↩︎

  12. ÇOLAK, s. 1017. ↩︎

  13. SMK madde 26; “(1) Aşağıdaki hâllerde talep üzerine Kurum tarafından markanın iptaline karar verilir” şeklinde markanın iptalinin talep üzerine karar verileceğini belirterek devamında iptal sebeplerini düzenlemektedir. ↩︎

  14. BEKTAŞ, İbrahim; “Sınai Mülkiyet Kanununa Göre Markanın Kullanmama Nedeniyle İptali – AB Adalet Divanı’nın Güncel Kararları Işığında Bir Değerlendirme”, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt 17/2, 2018, s. 224. ↩︎

  15. SMK madde 26 gerekçesinde bu husus; “Madde ile, bir markanın iptal halleri 2015/2436 sayılı AB Direktifi ve 2015/2424 sayılı AB Marka Tüzüğü doğrultusunda söz konusu yetki Enstitüye verilerek yeniden düzenlenmiştir.” Şeklinde belirtilmektedir. ↩︎

  16. 2015/2436 sayılı AB Direktifi, Art. 45, Art. 54, www.wipo.int ↩︎

  17. ÇOLAK, s. 934. ↩︎

  18. BAHADIR, Zeynep; Markanın Hükümsüzlüğü ve İptali, Ankara, Turhan Kitabevi, 2018, s. 221-222. ↩︎

  19. ÇOLAK, s. 1031. Çolak’a göre, ilgili kişiler kavramı geniş yorumlanırsa, markanın tescil kapsamındaki mal ya da hizmetler yönünden tüketiciler de dahil olmak üzere, sektördeki rakipler, ticaret odaları, meslek örgütleri, kamu kurum ve kuruluşları, tüketici dernekleri ve menfaati zarar görenler gibi çok geniş bir kitlenin iptal talebinde bulunabilecekleri söylenebilir. Eğer bu kavram dar olarak yorumlanacak olursa sadece sektördeki rakipler ve menfaati zarar görenler gibi daha dar bir çerçevedeki kimselerin iptal talebinde bulunabileceği söylenebilir. ↩︎

  20. GÜNEŞ, s. 474. ↩︎

  21. TEKİNALP, s. 476, KARAHAN, Sami; Marka Hukukunda Hükümsüzlük Davaları, Konya, 2002, Hükümsüzlük, s. 141. ↩︎

  22. ÇOLAK, s. 1031. ↩︎

  23. İngiliz Hukukunda ise 1994 tarihli Markalar Kanunu’nun 46.maddesi uyarınca herkesin markanın iptali talebinde bulunabileceği belirtilmektedir. TORREMANS, Paul; Holyoak & Torremans Intellectual Property Law, 7th Edition, Oxford University Press, 2013, s. 516. ↩︎

  24. Çolak’a göre, iptal hallerine göre iptal talebinde bulunabilecek kişileri ayrı ayrı gösteren 2017/1001 sayılı AB Marka Tüzüğü düzenlemesi, 6769 sayılı SMK düzenlemesine göre daha doğrudur. ÇOLAK, s. 1031. ↩︎

  25. Yargıtay 11.HD E.2008/3682 K.2009/12954 sayılı 15.12.2009 tarihli bir kararında dava konusu markaya konu işaretin tescili isteminde bulunan bir kişinin davayı açmakta hukuki yararı bulunduğunu hükme bağlamıştır. ↩︎

  26. Bahadır, markanın halkı yanıltıcı hale gelmesi söz konusu olduğunda Cumhuriyet Savcılarının da iptal talebinde bulunabileceğini belirtmiş ancak tüketici haklarının korunması amacı taşıyan kurum ve kuruluşlara ilişkin bir değerlendirmede bulunmamıştır. Bkz; BAHADIR, s. 222. ↩︎

  27. TEKİNALP, s. 475. ↩︎

  28. KARAHAN, s. 141. ↩︎

  29. Karahan’a göre, markanın halkı yanıltıcı hale gelmesi, markanın yaygın ad haline gelmesi, garanti markası ve ortak markanın teknik şartnameye aykırı kullanımı halinde, herkes iptal talebinde bulunabilir. KARAHAN, s. 141. ↩︎

  30. Benzer görüş için bkz; BAHADIR, s. 222. ↩︎

  31. SMK madde 32/7; “Marka sahibinin, garanti markası veya ortak markanın devamlılık arz eder biçimde teknik şartnameye aykırı olarak kullanılmasını engellemek için gerekli önlemleri almaması sebebiyle ilgili kişilerin, Cumhuriyet savcısının veya ilgili kamu kurum ve kuruluşunun başvurusu üzerine tanınan süre içinde söz konusu aykırı kullanımın düzeltilmemesi hâlinde, markanın iptaline karar verilir.” Şeklinde düzenlenmektedir. ↩︎

  32. Tekinalp’e göre garanti markası veya ortak markanın teknik şartnameye aykırı kullanımı söz konusu olduğunda herkes dava açabilir. Bkz; TEKİNALP, s. 476. ↩︎

  33. BAHADIR, s. 223. ↩︎

  34. SMK madde 148/1 uyarınca marka, devredilebilir, miras yolu ile intikal edebilir, lisans konusu olabilir, rehin verilebilir, teminat olarak gösterilebilir, haczedilebilir veya diğer hukuki işlemlere konu olabilir. ↩︎

  35. YASAMAN / YUSUFOĞLU, s. 897, MERAN, Necati; Marka Hakları ve Korunması, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2008, s. 314. ↩︎

  36. ÇOLAK, s. 1033 ↩︎

  37. KARAHAN, Hükümsüzlük, s. 142. ↩︎

  38. SMK madde 160/6 hükmü uyarınca Tebligat Kanunu’nun elektronik tebligat ve ilanen tebligata ilişkin hükümlerine bağlı kalmaksızın Kurum, kendi elektronik tebligat ve ilanen tebligat sistemi ile tebligat yapabilecektir. YAŞAR, İbrahim; Türk Sınai Mülkiyet Sistemindeki Temel Yenilikler ve Kurumsal Kapasite, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu Sempozyumu, Editör Prof. Dr. Feyzan Hayal Şehirali Çelik, T. İş Bankası A.Ş. Vakfı Yayınları, Ankara, 2017, s. 92. ↩︎

  39. Hukuki dinlenilme hakkı, HMK madde 27/1 ile düzenlenmiş olup unsurları şunlardır; a. Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunması hakkı, b. Açıklama ve ispat hakkı ve c. Mahkemenin, tarafların iddia ve savunmalarını dikkate alma ve gerekçeli karara bağlama zorunluluğu. Detaylı bilgi için bkz; KURU, Baki / ARSLAN, Ramazan / YILMAZ, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara, Yetkin Yayınları, 2012, s. 348-349. ↩︎

  40. 6769 sayılı SMK madde 26/7 gerekçesinde marka sahibine verilen bir aylık süre içerisinde delil ve cevaplarını sunma hakkının, hukuki dinlenilme hakkına uyum sağlanması amacıyla düzenlendiği belirtilmiştir. ↩︎

  41. TEKİNALP, s. 460, KARAHAN, s. 128, BAHADIR, s. 225. ↩︎

  42. KARAHAN, Hükümsüzlük, s. 128. ↩︎

  43. Yargıtay 11 HD, E.2012/13423 K.2013/12221 sayılı 12.6.2013 tarihli ilamı. ↩︎

  44. ÇAĞLAR, Hayrettin; Marka Hukuku Temel Esaslar, Ankara, Adalet Yayınevi, 2013, s. 196, BAHADIR, s. 229. ↩︎

  45. YASAMAN / YÜKSEL, C. 1, s. 655. ↩︎

  46. ÇAĞLAR, s. 197, ↩︎

  47. Yargıtay 11.HD, E.2015/7560, K.2016/1982 sayılı 24.2.2016 tarihli ilamında, marka sahibinin kullandığını gösterir kanıtlarla kullanımı ispatlaması gerektiği, marka sahibinin markanın kullanıldığını gösterir deliller ibraz edememesi sebebiyle markanın kullanılmadığı gerekçesiyle iptaline hükmeden yerel mahkeme kararının onanmasına hükmetmiştir. ↩︎

  48. BAINBRIDGE, David I.; Intellectual Property, Ninth Edition, Essex, Pearson Education, 2012,s. 755, ÇOLAK, s. 1010, 6769 sayılı SMK madde 26/5. ↩︎

  49. 6769 sayılı SMK madde 26/5. ↩︎

  50. YASAMAN / YUSUFOĞLU, Cilt 2, s. 911. ↩︎

  51. SMK madde 156/2 hükmü ile Kurum’un kararlarına karşı açılacak davalarda görevli ve yetkili mahkemenin Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğu belirtilmiştir. ↩︎

  52. 2015/2436 sayılı AB Marka Direktifi, madde 47, www.wipo.int. ↩︎

  53. BAINBRIDGE, s. 756. ↩︎

  54. Çolak’a göre, madde düzenlemesindeki “kararlar” kavramının gümrük idareleri tarafından verilen, “gümrük işlemlerinin durdurulması” şeklindeki idari kararları da kapsaması gerekmekte idi. Detaylı bilgi için bkz; ÇOLAK, s. 1050. ↩︎

  55. YASAMAN / YUSUFOĞLU, Cilt 2, s. 908. ↩︎

  56. Benzer görüş için bkz; BAHADIR, s. 236. Bahadır’a göre, belirtilen bu sorun, markanın iptali kararının geçmişe dönük etkisinin kaldırılması yolu ile çözümlenebilir. ↩︎

  57. YASAMAN / YUSUFOĞLU, Cilt 2, s. 909. ↩︎

  58. 6769 sayılı SMK madde 27/5; “Markanın hükümsüzlüğüne veya iptaline ilişkin kesinleşmiş kararlar, herkese karşı hüküm doğurur.” şeklinde düzenlenmektedir. ↩︎

  59. ÇOLAK, s. 1042. ↩︎

  60. ÇOLAK, s. 1042. ↩︎