Milletvekilliği Düşürülen Bir Kişi Anayasa Mahkemesi Tarafından Verilen Bir İhlal Kararı Sonrasında Yeniden Milletvekili Sıfatını Kazanabilir mi?
Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Kadri Enis Berberoğlu Kararı (2) gerekçesi ile birlikte yayınlanınca Enis Berberoğlu'nun milletvekili sıfatını tekrar kazanıp kazanamayacağı sorusu gündeme geldi. Kararda ağrılık olarak daha önce yasama dokunulmazlığı kaldırılan bir milletvekilinin seçim sonucunda dokunulmazlığı yeniden elde etmesine rağmen hakkında yürütülen yargılamaya devam edilmesinin bireysel başvuru konu edildiği görülüyor. AYM kararında Enis Berberoğlu’nun dokunulmazlığı olmasına rağmen kaldırılmaksızın yargılanmasına devam edilmesi nedeniyle seçme ve seçilme hakkının (Anayasa, md. 67), tutuklu yargılanması nedeniyle ise kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının (Anayasa, md. 19) ihlaline hükmedilmiştir. Bu kısa yazıda kararın içeriği değil, kararın etkisi üzerinde durulmuş, bu konuda dile getirilen ve ileride getirilebilecek olası kimi sorulara yanıt verilmeye çalışılmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, AYM’ye bireysel başvuru yapılması başvuruya konu yargılamada verilen nihai kararın kesinleşmesini engellememektedir. Bu nedenle doğabilecek sakıncaları engellemek için 6216 sayılı Kanun md. 49(5)’te tedbir kararına yer verilmiştir. Kaldı ki, söz konusu tedbir kararları dahi hükmün kesinleşmesini engellememekte yalnızca hükmün doğurduğu bazı sonuçların gerçekleşmesini belirli bir süre için ertelemektedir. Enis Berberoğlu hakkında verilmiş ve kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı söz konusudur. Bu karara ilişkin AYM’nin bireysel başvuru usulünde bozma kararı vermediği/veremediği dikkate alındığında öncelikle verilen ihlal kararı ile yeniden yargılama yapılarak söz konusu karar ortadan kaldırılmalıdır.
Enis Berberoğlu tarafından yapılan bireysel başvuru ceza mahkemesi tarafından verilen ve kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararını konu ettiği için AYM yeniden yargılama kararı vermiştir. AYM bir yargı organının kararını bozmamakla ve ortadan kaldırmamakla birlikte “kesin hüküm” niteliğini ortadan kaldırabilmekte ve yargılamanın kendisi tarafından olmasa bile derece mahkemeleri tarafından yeniden yapılmasını sağlayabilmektedir. Bu nedenle bireysel başvuru usulünde verilen ihlal kararlarının zaman bakımından etkisi norm denetiminde verilen kararlara göre farklılaşmaktadır ve bir anlamda geriye yürüyebilmektedir.
AYM’nin verdiği yeniden yargılama kararları her durumda doğrudan beraat kararı verilmesini gerektirmeyebilir. Bazen sadece ihlale yol açan bir önceki yargılamanın bu kez ihlale yol açmaksızın yenilenmesi yeterli olabilmektedir. Örneğin eğer Enis Berberoğlu ile ilgili adil yargılanma hakkının ihlaline karar verilseydi bu tür bir durumun ortaya çıkma ihtimali mevcuttu. Ancak bazen yargılamayı yapan mahkemenin belirli bir karar vermek dışında bir seçeneğinin bulunmadığı durumlar da olabilmektedir. Örneğin AYM eğer milletvekilliği dokunulmazlığı olan bir kişinin Anayasa’ya aykırı bir şekilde yargılanması nedeniyle bir ihlal kararı vermişse artık yargılamayı yapan derece mahkemesinin yeniden yargılamada buna uygun bir karar vermesi zorunludur. Bunun için başvurucu tarafından bu yönde bir talepte bulunulması dahi gerekmemektedir ve ilk derece mahkemesinin resen yeniden yargılamaya başlayıp dosya üzerinden karar vermesi yeterlidir. Bu noktada AYM’nin Enis Berberoğlu’nun mahkumiyetine yol açan yargılama sürecine ilişkin bir tespitte bulunmadığını eklemek gerekiyor. Mahkeme tarafından verilen karar yeniden yargılamaya başlanıp milletvekili dokunulmazlığı nedeniyle yargılamanın durması ile sınırlı görünüyor. Yargılamanın durmasına özellikle vurgu yapılması ilk derece mahkemesi tarafından yeniden yargılamada uyuşmazlığın esasına girilmesinin gerekmediğine ve duruşma açılmasına gerek olmadığına işaret etmektedir. AYM de bu durumu kararın 140. paragrafında “İlk derece mahkemesince yapılması gereken ilk iş (…)” ifadesi ile vurgulamış görünüyor. Bu nedenle AYM kararı doğrultusunda ihlalin ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın ivedilikle, dosya üzerinden sonuçlandırılarak hızlıca durma kararı verilmesi gerekmektedir.
AYM kararlarında genellikle ihlalin sonuçlarının nasıl kaldırılacağı açıkça belirtilmemektedir. İstisnai durumlarda, ihlal ve sonuçlarının ancak tek bir biçimde ortadan kaldırılması mümkündür ve AYM de bu durumu kararında belirtebilmektedir. Örneğin tutuklamanın Anayasa md. 19’a aykırılığına karar verildiğinde genelde “ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için” karar ilgili mercie gönderilirken, istisnai durumlarda “Kararın bir örneğinin başvurucunun tutukluluk hâlinin sona erdirilmesi suretiyle ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/112) gönderilmesine” şeklinde de karar verilebilmektedir (Şahin Alpay (2) Kararı, B. No: 2018/3007, 15.03.2018). AYM alınması gereken bir tedbiri açıkça gösterdiğinde ilgili merci tarafından bu tedbirin alınması zorunludur ve Anayasa md. 153’ün bir gereğidir. Kararda bu tür bir tedbirin açıkça belirtildiği görülmektedir. Bu nedenle somut durumda kararın gereğinin nasıl yerine getirileceğine dair derece mahkemelerinin takdir yetkisi bulunmamaktadır.
Mevcut durumda yeniden yargılama sonunda verilecek bir durma kararı olmaksızın Enis Berberoğlu’nun milletvekili sıfatı kazanmasının mümkün olmadığını söylemek gerekir. AYM bireysel başvuru usulünde iptal veya bozma gibi kararlar vermediği için Enis Berberoğlu hakkında verilen bir mahkûmiyet kararı yeniden yargılama sonunda beraat kararı veya somut durumda durma kararı gibi başka bir karar ile birlikte ortadan kaldırılmadığı sürece hukuken geçerliliğini sürdürür ve bu durum Anayasa md. 76’ya göre milletvekili seçilmesini engeller. Halihazırda hukuka aykırı bir yargılama ile de olsa seçilme yeterliliğini kaybetmiş bir kişi yeniden milletvekili sıfatını doğrudan kazanamayacaktır.
AYM önünde sonuçlanan bireysel başvuru Enis Berberoğlu’nun mahkumiyetine yol açan yargılama bazı yönlerine ilişkindir. TBMM tarafından milletvekilliğinin düşürülmesi ise ayrı bir işlemdir. Karardan tam anlaşılamamakla birlikte buna dair başvuru yapılmamış veya yapılmış ancak AYM tarafından iki başvuru birleştirilmemiş olabilir. Ancak yine de pek örneği olmasa da AYM tarafından kararında Enis Berberoğlu’nun milletvekili sıfatını yeniden kazanmasını teminen kararın bir örneğinin TBMM’ye gönderilmesine karar verilebilirdi. Verilmesi halinde elbette TBMM Başkanlığı tarafından ihlalin ortadan kaldırılması için bir işlem yapılması gerekecekti. Öte yandan AYM kararı her ne kadar milletvekilliğinin düşmesine ilişkin olmasa da kararın bu konuda da etki doğurması mümkündür. Enis Berberoğlu’nun milletvekilliğinin düşmesi ihlal kararına konu olan bir yargılama sonucunda verildiği için kararın bu bakımından da etki doğurması gerektiği kuşkusuzdur. TBMM her durumda bu ihlal kararının sonuçlarını ortadan kaldırma yükümlülüğü altındadır. Bir AYM kararı alenileştikten sonra AYM tarafından karar TBMM’ye gönderilsin veya gönderilmesin her durumda ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için TBMM Başkanlığınca gerekli işlemlerin yapılması Anayasa md. 153’ün bir gereğidir. Aksi bir durum ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılmadığı ve etkisizleştirildiği anlamına gelecektir. Hatta bu noktada bu yönde bir başvuruda bulunulması dahi gerekli değildir ve TBMM Başkanlığınca resen işlem yapılması mümkündür.
Daha önce bu şekilde bir konunun TBMM gündemine gelmemiş olması Enis Berberoğlu’nun yeniden milletvekili sıfatı kazanmasına engel değildir. TBMM’nin böyle bir adım atmasını engelleyen Anayasal veya yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Anayasa md. 84’e göre milletvekilli sıfatının yasama dönemi sürerken herhangi bir nedenden dolayı kendiliğinden veya TBMM kararıyla düşme yoluyla sona ermesi mümkündür. Somut durumda Enis Berberoğlu’nun milletvekilliği kesinleşmiş mahkeme kararının TBMM Genel Kuruluna bildirilmesiyle düşmüştür. Bu nedenle TBMM Genel Kurulunda Enis Berberoğlu’nun yeniden milletvekili sıfatını kazandığının bildirilmesinin milletvekili sıfatını kazanması açısından yeterli kabul etmek mümkündür. Milletvekilliğinin kesin hüküm nedeniyle düşmesi, mahkeme kararının kesinleştiği tarihte değil, kararın TBMM Başkanlığınca Genel Kurula bildirildiği tarihte gerçekleşmektedir. Anayasa’da bu yetkinin yargı organlarına değil TBMM’ye bırakıldığı dikkate alındığında söz konusu kararı Genel Kurula bildiren TBMM Başkanlığının benzer şekilde düşme kararını hükümsüz kılmasının mümkün olduğu kabul edilebilir. Ancak elbette yukarıda da belirtildiği gibi bunun için öncelikle mahkûmiyet kararının ortadan kaldırılması gerekmektedir. Öte yandan bir mahkûmiyet kararı ortadan kaldırıldıktan sonra Enis Berberoğlu’nun milletvekili statüsünü başkaca bir işlem yapılmaksızın kazanabileceği de ileri sürülebilir. Ancak mevcut duruma yol açan işlemi yapan makamın benzer bir usulle bu işlemi geriye alması daha uygun bir çözüm olarak gözükmektedir. Burada tartışmasız olan hangi şekilde olursa olsun yeniden milletvekili sıfatının kazanılmasının mümkün olduğudur. Nitekim AYM kararının 140. paragrafındaki “İlk derece mahkemesince yapılması gereken ilk iş Yargıtay’ın onama kararına bağlı sonuçların geri alınması amacıyla yeniden yargılama kararı verdikten sonra başvurucu hakkındaki yargılamanın durmasına karar vermekten ibarettir.” ifadesi AYM’nin de zımnen bu yönde bir düşünceyi paylaştığına işaret etmektedir. Milletvekilliği sıfatının kazanılamadığı/bulunmadığı durumda yargılamanın durmasına karar verilemeyeceği için AYM’nin kararı ile yukarıda belirtilen hususların örtüştüğü görülmektedir.
Enis Berberoğlu’nun milletvekili sıfatını yeniden kazanması bireysel başvuru usulünün olağan bir sonucudur. Bireysel başvuru usulünde verilen ihlal kararları sadece tespit niteliğinde değildir ve sonrasında ihlalin sonuçları ile birlikte ortadan kaldırılması gerekmektedir. AYM’nin bireysel başvuru usulünde verdiği kararlar devlete üç farklı şekilde yükümlülük getirmektedir. Bu yükümlülükler devam eden bir ihlalin sonlandırılması, ihlalin sona erdiği durumda ihlalden önceki duruma dönülmesi (eski hale iade-restitutio in integrum) ve benzer nitelikli ihlalleri önlenmesi şeklinde somutlaştırılabilir. Yükümlülükler bireysel ve genel nitelikli tedbirler alınmasını gerektirmektedir. İlk iki yükümlülük bakımından bireysel tedbirler gündeme gelirken, sonuncu yükümlülük beraberinde genel tedbirler alınmasını gerektirir. Bireysel tedbirler büyük oranda maddi/manevi tazminat ödenmesi veya kamu gücünü kullanan makamlarca bir işlem veya eylemin gerçekleştirilmesi biçiminde ortaya çıkar. Genel tedbirler ile ise AYM’ye bireysel başvuru usulü ile Anayasa’da güvence altına alınmış olan haklar, hem somut olarak başvuruda dile getirilen ihlal iddiası bakımından hem de benzer durumda olan ve henüz bireysel başvuruda bulunmamış kişiler bakımından koruma altına alınır. Genel tedbirlere örnek olarak yukarıda da belirtildiği gibi benzer bir ihlale yol açabilecek bir normda, uygulamada veya içtihatta değişikliğe gidilmesi verilebilir. İlk iki yükümlülük bireysel başvurunun sübjektif yönüne işaret etmektedir ve bireysel başvuru usulü bu şekilde kişilerin haklarının kişisel düzeyde korunması biçiminde bir işlev üstlenmektedir. İkinci durum ise bireysel başvurunun objektif yönüne işaret etmektedir ve benzer durumda olan ve hakları ihlal edilmiş veya henüz edilmemiş kişiler bağlamında hakların korunması bakımından işlev üstlenmektedir.
Yukarıda belirtilenler ışığında Enis Berberoğlu’nun milletvekilliği sıfatını kazanmasının hukuken mümkün, hatta AYM kararının bir gereği olduğunu söylemek mümkündür. AYM kararı sonucunda somut durumda Enis Berberoğlu ile ilgili AYM kararının tam anlamıyla icrası ve ihlalden dolayı ortaya çıkan tüm sonuçların eksiksiz bir biçimde ortadan kaldırılması için yapılacak bir yeniden yargılama ile birlikte geçmişteki mahkûmiyet hükmünün ortadan kaldırılması, milletvekili sıfatının yeniden kazanması/kazandırılması, milletvekilliğinin düştüğü tarihten yeniden bu sıfatı kazandığı tarihe kadar geçen zaman içinde yoksun kaldığı hakların iadesi gerekmektedir. Ayrıca genel nitelikli bir tedbir olarak TBMM Başkanlığının AYM’ye bireysel başvuru yapıldığı durumlarda kesinleşmiş mahkûmiyet kararlarının TBMM Genel Kuruluna bildirilmemesine dair bir tutum değişikliğine gitmesi ve hatta bu konuda TBMM İçtüzüğüne açık bir hüküm konulması yerinde bir çözüm olacaktır.