Prof. Dr. Bilge Umar’ın Hukuk Fakültesi Öğrencileri İçin Ders Çalışma ve Soru Cevaplama Tavsiyeleri
Bu yazıda, “Bilge Umar: Medenî Usûl Hukuku ve İcra İflâs Hukuku Mes’eleleri, İstanbul, Çağlayan Kitapevi, 1963” isimli eserin birinci kısmı aktarılmaktadır. Söz konusu kısmı aktarmadan önce, bu yazıyı hazırlamaya nasıl karar verdiğimi kısaca anlatmak istiyorum:
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi kütüphanesinde araştırma yaptığım sırada, katalog üzerinden Prof. Dr. Bilge Umar’ın “Medenî Usûl Hukuku ve İcra İflâs Hukuku Mes’eleleri” isimli 1963 tarihli bir eserini gördüm. Medenî usûl ve icra iflâs hukukuna ilişkin Prof. Dr. Bilge Umar Hocanın böyle bir genel eseri olduğuna daha önce denk gelmemiştim, bu durum beni şaşırttı ve hemen kitabın içeriğine baktım. Söz konusu eser, bugün pratik çalışmalar olarak adlandırdığımız türde bir kitaptı. Esasen Prof. Dr. Bilge Umar Hocanın böyle bir genel eseri olmadığını düşünmem konusunda haklı çıkmak beni memnun etmişti.
Prof. Dr. Bilge Umar’ın “Medenî Usûl Hukuku ve İcra İflas Hukuku Mes’eleleri” isimli eseri yalnızca pratik çalışma soru ve cevaplarından ibaret değildi. Eserin birinci kısmında “Genel Tavsiyeler ve Öğrencilere Hatırlatmalar” başlığı altında sekiz sayfadan ibaret maddeler hâlinde Hoca’nın kaleme aldığı çok değerli açıklamalar yer almaktaydı. Zaman zaman derslerde, sınav dönemlerinden önce öğrencilere yapılan bazı hatırlatmaların, bu kadar yerinde tespitlerle ve hepsi bir arada olacak şekilde yazıya dökülmüş olduğunu görmek beni hayran bıraktı. Keza 1963 senesinde hukuk öğrencisine verilecek tavsiyeler ile bugün verilecek tavsiyeler arasında neredeyse hiç fark bulunmamaktaydı. Birinci kısmı okuyup bitirdiğimde aklıma ilk gelen şey, günümüzde de hukuk fakültesi öğrencilerinin bu tavsiyeleri mutlaka okumaları gerektiği idi. Ardından da bu eseri hukuk fakültesi öğrencilerine ulaştırmayı ve yaymayı bir görev olarak görüp bir şeyler yapmam gerektiğini düşündüm. Ayrıca 1963 senesinde Hoca’nın yazdığı bu notlar, “söz uçar, yazı kalır” atasözünü de haklı çıkarmaktaydı. Bu yüzden Prof. Dr. Bilge Umar’ın 1963 yılında yazılı hâle getirdiği tavsiyelerin bugün de öğrencilere ulaşmasına tekrar vesile olmak temennisi içerisindeyim. İnternet üzerinden bu yazıyı yayımlamayı tercih etmemin sebebi de, daha fazla hukuk öğrencisine ulaşmasını sağlamaktır.
Prof. Dr. Bilge Umar’ın hukuk fakültesi öğrencilerine tavsiyeleri aslında bu kitapta yer alan tavsiyelerden ibaret değildir. Kıymetli Hocamızın “Üniversite Öğreniminde Başarının Tekniği” isimli, 2008 tarihli, üniversite öğrencilerine yönelik tavsiyelerinin bulunduğu oldukça kapsamlı bir eseri daha bulunmaktadır. Dileyen daha fazla bilgi için bu eseri de okuyabilir.
İşte bu nedenlerle Prof. Dr. Bilge Umar’ın “Medenî Usûl Hukuku ve İcra İflâs Hukuku Mes’eleleri” eserinin “Genel Tavsiyeler ve Öğrencilere Hatırlatmalar” isimli birinci kısmı altında kaleme aldığı hususlar bu yazı altında aynen aktarılmaktadır.
Esere ilişkin notlar:
-
Kimi zaman bazı kelimelerin günümüz Türkçesi ile karşılığı, parantez içinde eğik biçimde belirtilerek aktarılmıştır.
-
Üçüncü paragrafta“Mes’eleler nasıl çözülür?” başlığı altında her ne kadar pratik çalışma sorularının cevaplanmasına yönelik tavsiyeler yer alsa da bu tavsiyeler sınav soruları çözülürken de doğrudan uygulanabilir.
-
Yazar, önemli gördüğü kelimeleri vurgulamak için harfleri b o ş l u k l u yazmıştır, yazı aktarılırken bu yöntem aynen muhafaza edilmiştir.
§1. Malzeme
Medenî Usûl Hukuku ve İcra-İflâs Hukuku derslerine çalışılırken faydalanılacak a s g a r î malzeme, kürsü öğretim üyelerinin hazırladıkları ders kitapları ile kanun metnidir.
Öğrenci ayrıca, karşılaştırmalar yapmak veya belli konularda daha geniş bilgi edinmek için, diğer ders kitaplarına ve makale yahut monografilere [özel ve tek bir konuyu inceleyen ilmî (bilimsel) kitaplara] başvurulabilir. Medenî Usûl Hukuku ve İcra-İflâs Hukuku ile ilgili başlıca Türkçe, Almanca ve Fransızca eserlerin bir listesi bu kitabın sonuna eklenmiştir.
Burada, imtihanlarda (sınavlarda) başarısızlığın en başta gelen sebeplerinden birine özellikle dikkati çekmek isteriz. Öğrencilerin ders çalışırken, dersle ilgili kanun metnini daima önünde bulundurması ve bu metne ders kitabı kadar, hatta daha fazla önem vermesi elzemdir (gereklidir). Öğrencilerin çoğunluğu bu lüzuma uymamaktadırlar ve bazen Kanunun adının dahi yanlış söylendiği (Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na “Medenî Usûl Kanunu” dendiği) görülmektedir.
§2. Öğrencilere ders çalışma metodu tavsiyesi
Her öğrencinin ayrı kabiliyetleri ve doğru yahut yanlış, alışageldiği bir çalışma metodu vardır. Biz, belirteceğimizden başka hiçbir metodun elverişli olmadığı gibi bir iddiada bulunmaksızın, tecrübelerin ışığında, orta kabiliyette bir öğrenciyi göz önünde tutarak, başarıya ulaştıracak bir metod tavsiye edeceğiz.
Bu metodun esasları şunlardır:
-
Derslere devam ediniz. Bilhassa pratik çalışmaları kaçırmamaya özel bir dikkat gösteriniz. Derslere devamda sayısız fayda vardır. Mümkünse hemen o gün, o derste veya pratik çalışmada anlatılan bahisleri gözden geçiriniz. Üzerinde özellikle durulan noktaların (meselâ kitapta altını çizerek) önemine işaret ediniz.
-
İmtihana girmeden önce ders kitaplarını en az üç kere okuyunuz. Fevkalâde bir zekâya sahip değilseniz, kitabı bir iki kere okumakla orada verilen bilgileri hazmetmeniz pek beklenemez.
-
Ders kitabında özel bir önem verilerek üzerinde durulan yerleri iyi öğrenmek için siz de özel gayret gösteriniz. Bu gibi bahislere Medenî Usûl Hukukunda hâkimlerin reddi, içtihatların birleştirilmesi, vazife ve selahiyet (görev ve yetki) kaidelerine (kurallarına) riayetsizliğin (aykırılığın) neticeleri, dâvâ hakkının unsurları, tesbit dâvâlarının caiz olup olmadığı, terditli dâva, dâvaların birleştirilmesi, vekâlet ücreti anlaşmaları, iddia ve müdafaanın genişletilememesi, davalı şeyin veya hakkın temliki, gıyabî muhakeme usulünün tatbik şartları ve hükümleri, isbat yükü, ikrar ve ikrarın bölünebilip bölünemeyeceği, kanunî delillerle isbat mecburiyeti olan haller ve bu konudaki kaidenin hukukî mahiyeti, kaziyei muhkeme (kesin hüküm), temyiz tetkikatı (incelemesi) ve nakızdan (bozmadan) sonra yapılacak muameleler, nakız (bozma) kararının şümûlü; İcra Hukukunda: şikâyet, itiraz ve özellikle itirazın sıhhat şartları, itirazın ref’ini (kaldırılmasını) sağlayacak vesikaların (belgelerin) haiz olması gereken vasıflar, mahkemelerin cebrî icranın seyrine müdahaleleri, haczin muteberlik şartları, haczedilemeyen mallar ve özellikle borçlunun evinin haczi, istihkak davası, satıştan başka paraya çevirme şekillere (özellikle İİK m. 89 ile m. 120 hakkında verilen bilgiler ve bu iki hükmün birbiri karşısındaki durumu ile ilgili açıklamalar), mükellefiyet listesi, gayrimenkulün ihalesi ve ihale bedelinin ödenmemesinin neticeleri, ihalenin feshi, ilâmlı icranın geri bırakılması; İflâs hukukunda: iflâsla haciz arasındaki münasebetler, iflasın hukukî neticeleri ve özellikle müflisin tasarruflarının âkıbeti, iflâs idaresinin vazife ve salahiyetleri (görev ve yetkileri), iflâsta istihkak davaları, iptal davası, konkordato prosedürü, konkordato mühletinin neticeleri, konkordatonun tasdik şartları, konkordatonun hükümleri vs. ö r n e k olarak gösterilebilir.
-
Kitabı bir kere devrettikten sonra, müteakip devir için uzun bir süre geçirmeyiniz.
-
K a t’ i y e n e z b e r c i l i k u s u l ü i l e ç a l ı ş m a y ı n ı z .
-
Karıştırılmaya müsait bahisler (konular), ders kitaplarınızda birbiri ile mukayese edilmemiş dahi olsa, bunları mukayese ediniz ve farklarını bulunuz (meselâ, Medenî Usul Hukukunda eski hâle getirme bahsi ile ıslah bahsi; İcra hukukunda itiraz bahsi ile şikâyet bahsi)
-
Çalışırken kanun daima önünüzde olmalıdır.
-
Kanun maddelerinin numaralarını ezberlemek gerekli değildir. Keza içtihatların [bu arada Tevhidi İçtihat (içtihadı birleştirme) kararlarının] tarihlerinin, numaralarının ezberlenmesi de gerekmez. Gereken ve yeten, p r e n s i p l e r i n öğrenilmiş olmasıdır.
-
Ders kitaplarında zikredilen Tevhidi İçtihat (içtihadı birleştirme) kararlarına özel önem veriniz.
-
Bir mes’ele üzerinde çeşitli fikirler öne sürülmüş ise, h a n g i fikrin k i m e ait olduğunu öğrenmeye ve bunları karıştırmamaya dikkat ediniz.
-
Dipnotlarında verilen bilgilerin önemini azımsamayınız.
-
Medenî Usûl Hukuku ve bir dereceye kadar da İcra-İflâs Hukuku, Medenî Hukuk ile yakından ilgilidir. Ders çalışırken Medenî Kanun ve Borçlar Kanunu da önünüzde olmalıdır. Ders kitaplarınızda bir Medenî Hukuk mes’elesi ile (meselâ terekenin borca batık olmasından dolayı hükmün reddi) ilgili izahlar (açıklamalar) yer alıyorsa, Medenî Kanuna ve o bahisle ilgili Medenî Hukuk kitaplarına bakarak Medenî Hukuk bilginizi tazeleyiniz.
§3. Mes’eleler nasıl çözülür?
I. Problemi ve soruları anlamak
- Verilen bilgiyi değerlendirmek.
Verilen bilginin bütün parçaları, çözüm için önem taşırlar. Çünkü bir problemin çözümü, hukuk prensiplerini, verilen müşahhas (somut) vakıalara tatbik etmekten ve teşbih caizse (benzetmek yerindeyse) vakıa malzemesini hukukî prensiplerin kalıbına dökmekten başka bir şey değildir. Ancak dikkat etmek gerekir ki bazen, verilen vakıa malzemesinin hepsi bu kalıplara sığmaz, bir kısmı dışarıda kalır; yani, verilen bilginin bir kısmı, problem çözülürken belli bir hataya düşülüp düşülmeyeceğini anlamak için f a z l a d a n verilmiş olabilir. Bu son ihtimalde, verilen fazladan bilginin, problemin çözümüne niçin etki etmeyeceği de problem çözülürken belirtmelidir.
Problem üzerinde düşünülürken, verilen bütün bilgiler gerçeğin ifadesi olarak kabul edilmelidir. Verilen bilginin gerçek olmaması ihtimalini de hesaplayarak problemi çözmek tamamen lüzumsuzdur. Buna karşılık, verilen bilgi parçası m ü p h e m ise yani çeşitli ihtimalleri içine alıyorsa bu takdirde bütün bu ihtimaller ayrı ayrı göz önünde tutularak problem çözülmelidir.
Dikkat etmek gerekir ki, hâdisede (olayda) tarafların hukukî tavsifleri (nitelendirmeleri), verilen vakıa malzemesine nazaran, yanlış olabilir.
- Problemin b ü t ü n ü n e dikkat etmenin önemi.
Verilen bilgilerin bütününü ve ondan sonra da soruların hepsini dikkatle okuyup bir süre hepsinin üzerinde düşünmedikçe sorulara cevap vermeye başlamayınız. Gerek bir içtihat tahlilinde ele alınacak mes’eleler, gerek pratik çalışma için ödev olarak verilen veya yazılı imtihanda sorulan problemlerin soruları çoğu zaman birbirine bağlıdır. Sorular arasındaki bu bağlılığa dikkat etmek üç bakımdan gereklidir:
a) Birinci olarak, birbirine bağlı sorulardan birine yanlış cevap verilmesi diğerlerinin de yanlış cevap verilmesine sebep olur.
b) İkinci olarak, bir sorunun cevabı yanlış hatırlandığı takdirde, bununla bağlantılı olan diğer bir sorunun cevabını bilmek, bağlantının farkında olmak şartı ile ilk soruda yapılan yanlışı gösterebilir ve bunu düzeltmek imkânı verebilir.
c) Üçüncü olarak, birbirine bağlı sorulardan birini yanlış, diğerini doğru ve böylece tenakuz (çelişki) ifade eden tarzda cevaplandırmak doğru olan cevabın da değerini azaltır.
- Sorunun ifade tarzının etkisi altında kalmamaya dikkat etmek.
Soru, buna cevap verilirken bir yanlışa düşülüp düşülmeyeceğini kontrol etmek için özel bir şekilde ifade edilmiş olabilir. Meselâ vazifesizlik (görevsizlik) itirazı HUMK m. 7 f. 2 gereğince muhakeme bitinceye kadar öne sürülebileceği yani bir müddete tâbi olmadığı halde, “vazifesizlik itirazının öne sürülmesi bir müddete tâbi midir?” diye sorulmaz, “vazifesizlik itirazı ne zaman öne sürülmek lâzımdır?” diye sorulur. Bu yüzden sorunun ifade tarzının etkisi altında kalmamaya dikkat etmek ve ifade tarzı ne olursa olsun, sorunun konusu olan mes’ele ile ilgili hukukî kaideyi ve verilen mes’eleye bu kaidenin nasıl tatbik edileceğini doğru olarak yazmak gerekir.
- Problemde ve sorularda geçen teknik terimlere dikkat etmek.
Teknik terimler, problem metninde ve sorularda daima istenerek kullanılmışlardır. Bunların ihmal edilmesi ya istenen cevabın verilmemesine yol açar ya da istenen cevaptan fazlası verilir ki böyle bir fazla kısım cevabın değerini hiç arttırmaz; tersine, fazla kısımda yanlışlık yapılmışsa cevabın değeri azalır.
II. Problemi çözmek ve sorulara cevap vermek.
- Hangi sorulara cevap istendiği belirtilerek verilen bir problemin çözümünde, aşağıda söylenen hususlara dikkat edilmelidir:
a) Sorulara i s t e n e n cevabı vermek. Bunun anlamı şudur:
aa) Soruya istenenden b a ş k a cevap verilmemelidir.
bb) Soruya istenenden e k s i k cevap verilmemelidir. Özellikle, sorulan mes’ele ile ilgili hukuk kaidelerinin belirtilmesi, fakat bunların müşahhas hâdiseye tatbik edilmesi suretiyle hâdisede hangi çözüme varmak gerektiğinin gösterilmemiş olması hâlinde, verilen cevap çok eksiklidir.
cc) Soruya istenenden f a z l a cevap verilmemelidir. Meselâ hâdisede hükmün hangi sebeplerden dolayı temyiz edilebileceği sorulmuşsa, h â d i s e d e k i temyiz sebeplerini yazmak yeter, bütün temyiz sebeplerini yazmaya hiç lûzum yoktur.
b) G e r e k ç e l i cevap vermek.
Gerekçesiz cevap hiç verilmemiş gibidir. Soruya cevap verilirken, konu ile ilgili hukuk kaidelerinin gerekçe olarak gösterilmesi lâzımdır. Öğrencilerin u y d u r m a gerekçe vermekten kaçınmaları tavsiye olunur; çünkü böyle gerekçe verilmesi, o konu ile ilgili hukuk kaidesinin bilinmediğini gösterdikten başka, bir hukukî gaf yapılmasına ve başka kaidelerin de bilinmediğinin anlaşılmasına yol açabilir.
c) Ş a h s î k a n a a t izhar ederken (belirtirken) dikkatli olmak.
Bunun gereği kendiliğinden anlaşılır. Ayrıca hatırlatmak yerinde olur ki, şahsî kanaat ve mütalâaların açıklanması için, yazılı imtihan (sınav) pek elverişli bir zaman değildir. Çünkü imtihan kâğıdında yapılan hatayı düzeltmek yâni orada belirtilen görüş yanlış idiyse bundan dönmek mümkün olmaz. Bu bakımdan, konuyu ö z e l o l a r a k incelemiş bulunmayan öğrencinin yazılı imtihanda şahsî kanaatlerini belirtmesi, zaten hiç lûzumlu olmadıktan başka, tavsiye de edilemez.
- Hangi sorulara cevap verilmesi istendiği belirtilmeksizin tahlil edilmesi istenen bir içtihad veya makale vs. parçası tahlil edilirken (incelenirken) aşağıdaki noktalar göz önünde bulundurulmalıdır:
a) Bir tahlil yazısının şu veya bu türlü belli bir plânı aynen ihtiva etmesi şüphesiz şart değildir; bu yazının doğru bir tahlil ihtiva etmesi ve zihinde yapılan tahlil ameliyesini (işini/uygulamasını) makul herhangi bir plân dâhilinde (ve daima gerekçe göstererek) belirtmesi yeter.
b) Zihnî tahlilin ilk safhası, incelenen içtihad veya yazıda h a n g i h u k u k î p r o b l e m üzerinde çözüme varıldığının araştırılmasıdır. Tahlil yazısında da önce bunun belirtilmesi yerinde olur. Keza içtihad veya yazıda varılan çözümün başka türlü değil de öyle olmasının ö n e m i tahlil yazısında belirtilmelidir.
c) Zihnî tahlilin ikinci safhası, içtihad veya yazıda çözülen problemle ilgili hukuk kaidelerinin hatırlanmasıdır. Bundan sonra (eğer varsa) aynı konu üzerinde öne sürülebilecek veya esasen sürülmüş olan başka görüşler ve bunların gerekçeleri araştırılır.
d) Zihnî tahlilin üçüncü safhası, ele alınan içtihad veya yazının o çözüme varmak için kullandığı gerekçelerin ve (eğer varsa) aynı konuda öne sürülmüş veya sürülebilecek başka görüşlerin gerekçelerinin doğru olup olmadığının araştırılmasıdır.
Bu araştırma ve değerlendirme safhasında ilmî şüphecilik esasına sadık kalmak gerekir. Bunun sonuçlarından biri şudur ki, ele alınan gerekçe pek şöhretli bir hukuk otoritesi tarafından öne sürülmüş veya ezici bir çoğunluk tarafından kabul edilmiş olsa dahi aynı dikkatle değerlendirilmelidir.
Ayrıca, belli bir görüşü öne sürenlerin unuttuğu başka gerekçelerin de aynı görüş lehine olarak bulunabilip bulunamayacağı da araştırılmak ve böylesi bulunursa, bunlar dahi değerlendirilmek gerekir.
e) Son safha, s o n u ç safhasıdır. Eğer varılan sonuç değişik ise, bu değişik sonucun önemi de tahlil yazısında ayrıca belirtilmelidir.
III. Üslûp
Söylenmek istenen fikir a p - a ç ı k anlatılmalıdır. Yazınızı okuyan kimse, sizin söylemek istediğiniz fikri değil, ancak söylediğinizden anlaşılan fikri değerlendirebilir. Fikirleri teknik terimlerle anlatmanın bir gereği de buradadır.