SGK’ya Olan Borçların Ödenmemesi Halinde Ortaklığın Feshi İstenebilir mi?
5510 sayılı Kanunun 88. maddesinin onaltıncı fıkrasına göre Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç, diğer maddeleri uygulanmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumu, 6183 sayılı Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır.
6183 sayılı Kanun’da yer alan söz konusu maddeler gecikme zammı, tahsilat zamanaşımı ve terkin uygulamalarına ilişkindir. Dolayısıyla bu konular dışındaki 6183 sayılı Kanunda yer alan tüm hükümler sosyal güvenlik alacaklarına da uygulanmaktadır. Kanunda yer alan hükme göre Kurum alacaklarına da herhangi bir kısıtlama da getirilmemiştir. Ancak yetki ile ilgili olarak 6183 sayılı Kanunda Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkilerin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kullanılacağı belirtilmiştir.
5510 sayılı Kanunda belirtilen hükme göre 6183 sayılı Kanunda düzenlenmiş olan ortaklığın feshini isteme uygulamalarının da sosyal güvenlik alacaklarının tahsili amacıyla tatbik edilmesi mümkün bulunmaktadır. Bu çalışmamızda 6183 sayılı Kanunda yer alan ortaklığın feshini isteme uygulamalarının sosyal güvenlik alacakları açısından nasıl tatbik edileceği hususu üzerinde durulacak ve gerekli açıklamalarda bulunulacaktır.
Ortaklığın Feshinin İstenmesinde Kapsam
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 34. maddesi kamuya olan borçların ödenmemesi halinde ortaklığın feshinin istenebileceği durumları ve şartları düzenlemiştir. Söz konusu maddeye göre kamuya (dolayısıyla da Sosyal Güvenlik Kurumu’na) olan şahsi borcunu ödemeyen gerçek kişilerin ortağı bulunduğu şahıs şirketlerinin feshi istenebilmektedir. Burada önemli olan nokta borcun ortaklıktan değil şahsın kendisinden kaynaklanıyor olmasıdır. Ayrıca feshi istenebilecek olan ortaklıklar, şahıs şirketleri olup bunlara adi ve eshamlı komandit şirketlerdeki komandite ortakların şahsi borçlarından dolayı yapılan takipler de eklenebilmektedir.
Amme borçlularının sermayesi hisselere bölünmüş şirketlerdeki payları için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 34. maddesi hükmü uygulanamaz. Bu hisseler 6183 sayılı Kanunun 3. maddesindeki tanım uyarınca menkul mal hükmündedir. Dolayısıyla bunlar menkul mal olarak haciz edilebilir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 34. maddesi hükmünden açıkça anlaşıldığı üzere, ortağın şahsi borcu için ortaklık payı üzerine haciz veya ihtiyati haciz uygulanamamaktadır. Alacaklı Amme İdaresinin ortaklığa yönelmesi sadece, genel hükümler dairesinde ortaklığın feshini isteme imkanı verir.
Gerekli Şartlar
Ortağın şahsi borcu dolayısıyla ortaklığın feshini isteyebilmek için aşağıdaki şartlardan birisinin vuku bulması gerekmektedir. Söz konusu şartlar şunlardır;
a) Borçluya ait mal bulunmaması,
b) Borçlunun malının borcu karşılamaya yetmemesi,
c) Borçlu veya ortaklığın 6183 sayılı Kanun’a göre teminat göstermemiş olması.
Ortaklığın feshinin istenebilmesine ilişkin gerekli olan şartlar bu şekilde olmasına karşın söz konusu şartların hangi aşamalarda tayin olunacağına ilişkin bir takım tereddütler bulunmaktadır. Yukarıda belirtilen şartlardan borçluya ait mal bulunmaması ve malının borcu karşılamaya yetmemesi halleri daha ziyade ödeme emrinin gönderilmesi ile başlayan cebren tahsil safhasında ortaya çıkmaktadır.
Diğer şart olan teminat gösterilmemiş olması hali ise 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 9. maddesinde yer alan teminat istenmesi gereken hallerin oluşması halinde ortaya çıkabilecektir. Söz konusu maddeye göre 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344. maddesi uyarınca vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren haller ile 359. maddesinde sayılan hallere (vergi kaçakçılığı suçları) temas eden bir amme alacağının salınması için gerekli muamelelere başlanmış olduğu takdirde vergi incelemesine yetkili memurlarca yapılan ilk hesaplara göre belirtilen miktar üzerinden tahsil dairelerince teminat istenir. Ayrıca Türkiye'de ikametgahı bulunmayan amme borçlusunun durumu, amme alacağının tahsilinin tehlikede olduğunu gösteriyorsa, tahsil dairesi kendisinden teminat isteyebilir. SGK uygulamalarında teminat istenmesi hususu ile alakalı olarak, 6183 sayılı Kanun’un 9 ila 12. maddelerinin yanı sıra Sosyal Güvenlik Kurumunca 6183 Sayılı Kanuna Göre Kullanılacak Yetkilere İlişkin Yönetmelikte bir takım düzenlemelere yer verilmiştir.
Yönetmeliğin 5. maddesine göre; tahsil dairesi, Türkiye’de ikametgâhı bulunmayan borçlunun durumu, Kurum alacağının tahsilinin tehlikede olduğunu gösteriyor ise borçludan mevzuatta belirtilen teminatı isteyebilir. Ayrıca Yönetmeliğin aynı maddesine göre; Kurum alacağını tahakkuk ettirecek gerekli işlemlere başlanmış olması hâlinde, Kurumun denetim ve kontrolle görevlendirilmiş memurlarınca yapılan tespitler sonucunda bulunan tutar üzerinden tahsil dairesince teminat istenebilir. Görüldüğü üzere her iki halde de teminat istenmesi idarenin inisiyatifine bırakılmış olup, zorunlu bir uygulama bulunmamaktadır.
Ortaklığın Feshinin İstenmesi Usulü
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 34. maddesi, ortaklığın feshinin istenmesi durumu ile alakalı olarak kapsam ve şartları belirtmiş olmasına karşın söz konusu istemin ne şekilde ve hangi mercilerce yapılacağı hususunda net açıklamalarda bulunmamıştır. Dolayısıyla ortaklığın feshinin talebi genel hükümlere göre yapılması gerekmektedir. Buna göre, idare fesih talebini Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre adli yargıya yani Ticaret Mahkemelerine iletmeli ve ortaklığın feshi hususu da söz konusu mahkemelerde karara bağlanmalıdır. Şirketin, fesih sebebi bulunmadığı yolundaki itirazlarını bu aşamada adli yargıda dermeyan etmesi gerekmektedir.