Lexpera Blog

Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti Kararlarında Direnme ve Kanun Yararına Temyiz Sorunu

Sigortacılıkta tahkimi düzenleyen 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu m. 30’da, Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde sigorta hakemleri eliyle gerçekleştirilen yargılama neticesinde verilen kararın devlet yargısı tarafından kontrolünün temyiz incelemesi yoluyla gerçekleşeceği ifade edilmiştir. Ayrıca aynı maddenin 12. fıkrasında, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun temyize ilişkin hükümlerinin sigorta hakem kararlarının denetiminde de geçerli olacağı kabul edilmiştir.

Çalışmamızda, itiraz hakem heyetlerinin Yargıtay’ın bozma kararına karşı direnme kararı verip veremeyeceği ve itiraz hakem heyeti kararları için kanun yararına temyiz yoluna başvurup başvurulamayacağı incelenecektir.

Konunun anlaşılması ve sorunun çözümü bakımından Sigortacılık Kanunu (SK) m. 30/12. fıkrasının ayrıntılı olarak incelenmesi gerekmektedir.

Sigortacılık Kanunu m. 30/12. fıkrasının yürürlüğe giren ilk halinde[1]Tahkim sistemine üye olmak isteyenlerden katılma payı, uyuşmazlık çözümü için Komisyona başvuranlardan ise başvuru ücreti alınır. Uyuşmazlığa düşen taraflar arasında, açık ve yazılı şekilde yapılması gereken sözleşme ile daha yüksek bir tutar belirlenmemişse, hakemin verdiği kırkbin Türk Lirasına kadar olan kararlar her iki taraf için kesindir. Kırkbin Türk Lirasının üzerindeki kararlar için temyize gidilebilir. Her halükârda Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununun 533 üncü maddesi hükümleri saklıdır. Temyize ilişkin usûl ve esaslar hakkında Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu uygulanır.” denilmiştir.

6327 sayılı Kanun m. 58[2] ile on ikinci fıkranın dördüncü cümlesi şu şekilde değiştirilmiştir; “Ancak, tahkim süresinin sona ermesinden sonra karar verilmiş olması, talep edilmemiş bir şey hakkında karar verilmiş olması, hakemlerin yetkileri dahilinde olmayan konularda karar vermesi ve hakemlerin, tarafların iddiaları hakkında karar vermemesi durumlarında her hâlükarda temyiz yolu açıktır.”.

6456 sayılı Kanun m. 45[3] ile ise on ikinci fıkranın ikinci ve üçüncü cümleleri şu şekilde değiştirilmiştir; “Beş bin Türk Lirasının altındaki uyuşmazlıklar hakkında verilen hakem kararları kesindir. Beş bin Türk Lirası ve daha üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında verilen hakem kararlarına karşı kararın Komisyonca ilgiliye bildiriminden itibaren on gün içinde bir defaya mahsus olmak üzere Komisyon nezdinde itiraz edilebilir.” ve üçüncü cümleden sonra gelmek üzere şu cümleler eklenmiştir; “İtiraz talebinde bulunmak için bu madde uyarınca belirlenen başvuru ücretinin Komisyona yatırılması şarttır. İtiraz üzerine hakem kararının icrası durur. İtiraz talebi münhasıran bu talepleri incelemek üzere Komisyon tarafından teşkil edilen hakem heyetlerince incelenir. İtiraz talebi hakkında işin heyete intikalinden itibaren iki ay içinde karar verilir. Beşbin Türk Lirası ve daha üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında verilen hakem kararları bu madde uyarınca süresinde itiraz başvurusunda bulunulmaması hâlinde kesinleşir. Bu uyuşmazlıklar hakkında bu madde uyarınca yapılan itiraz üzerine verilen karar kesindir. Kırk bin Türk Lirasının üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında itiraz üzerine verilen kararlar için temyize gidilebilir.”.

Sigortacılık Kanunu m. 30/12. fıkrasının son hali ise şu şekildedir; “Tahkim sistemine üye olmak isteyenlerden katılma payı, uyuşmazlık çözümü için Komisyona başvuranlardan ise başvuru ücreti alınır. (Değişik ikinci ve üçüncü cümle: 3/4/2013-6456/45 md.) Beş bin Türk Lirasının altındaki uyuşmazlıklar hakkında verilen hakem kararları kesindir. Beş bin Türk Lirası ve daha üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında verilen hakem kararlarına karşı kararın Komisyonca ilgiliye bildiriminden itibaren on gün içinde bir defaya mahsus olmak üzere Komisyon nezdinde itiraz edilebilir. (Ek cümle: 3/4/2013-6456/45 md.) İtiraz talebinde bulunmak için bu madde uyarınca belirlenen başvuru ücretinin Komisyona yatırılması şarttır. (Ek cümle: 3/4/2013-6456/45 md.) İtiraz üzerine hakem kararının icrası durur. (Ek cümle: 3/4/2013-6456/45 md.) İtiraz talebi münhasıran bu talepleri incelemek üzere Komisyon tarafından teşkil edilen hakem heyetlerince incelenir. (Ek cümle: 3/4/2013-6456/45 md.) İtiraz talebi hakkında işin heyete intikalinden itibaren iki ay içinde karar verilir. (Ek cümle: 3/4/2013-6456/45 md.) Beşbin Türk Lirası ve daha üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında verilen hakem kararları bu madde uyarınca süresinde itiraz başvurusunda bulunulmaması hâlinde kesinleşir. (Ek cümle: 3/4/2013-6456/45 md.) Bu uyuşmazlıklar hakkında bu madde uyarınca yapılan itiraz üzerine verilen karar kesindir. (Ek cümle: 3/4/2013-6456/45 md.) Kırk bin Türk Lirasının üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında itiraz üzerine verilen kararlar için temyize gidilebilir. (Değişik cümle: 13/6/2012-6327/58 md.) Ancak, tahkim süresinin sona ermesinden sonra karar verilmiş olması, talep edilmemiş bir şey hakkında karar verilmiş olması, hakemlerin yetkileri dahilinde olmayan konularda karar vermesi ve hakemlerin, tarafların iddiaları hakkında karar vermemesi durumlarında her hâlükarda temyiz yolu açıktır. Temyize ilişkin usûl ve esaslar hakkında Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu uygulanır.”. Sigortacılık Kanunu m. 30/12. fıkrasının tarihi gelişimi bu şekilde özetlenebilir.

A. İtiraz Hakem Heyetlerinin Yargıtay’ın Bozma Kararına Karşı Direnme Kararı Verip Veremeyeceği Sorunu

İlgili fıkranın ilk halinden bugünkü haline kadar yapılan düzenlemede, hakem kararlarına karşı temyize gidilebileceği belirtilmiş ve “Temyize ilişkin usûl ve esaslar hakkında Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu uygulanır.”ifadesine yer verilmiştir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) ve HMK’ya bakıldığında, iki yerde temyiz ifadesine yer verildiği görülmektedir. Bunlardan birincisi mahkeme kararlarına ilişkin iken, diğeri ise hakem kararlarına ilişkindir (HUMK m. 427 vd. ile 533, HMK m. 361 vd. ile 439/6). Burada tespit edilmesi gereken husus bu temyiz atfının nereye yapıldığıdır.

Sigortacılık Kanunu m. 30/12. fıkrasının ilk halinde, “temyize gidilebilir” ifadesinden sonra HUMK m. 533 hükmünün saklı tutulduğu belirtilmiştir. HUMK m. 533[4]ise hakem kararlarına ilişkin temyizi düzenlemektedir. Kanun koyucunun aynı şeyi iki defa zikretmesinin bir anlamı olamayacağına göre, buradaki “temyiz” ifadesi HUMK m. 427 vd. yapılmış sayılmalıdır (HMK m. 361 vd.). Böylece, Sigorta Tahkim Komisyonu itiraz hakem kararlarının esas bakımından denetlenmesi amaçlanmıştır.

Sigortacılık Kanunu m. 30/12. fıkrasının sonraki halinde ise, yine temyiz ifadesi kalmış ve HUMK m. 533 hükmü saklı metne işlenmiştir. Ayrıca, hakem kararlarının temyizine ilişkin parasal sınır olmasına rağmen, HUMK m. 533 maddesinin içeriği olan hallerde her hâlükarda temyiz yolunun açık olduğu belirtilmiştir.

Yargıtay ilgili dairelerinin süre gelen uygulamasına göre, itiraz hakem heyetlerinin verdiği kararlar esastan denetlenmekte ve bozma, onama veya düzelterek onama kararları verilmektedir. Başka bir ifade ile HMK m. 361 vd. hükümlerine göre denetim yapılmaktadır.

Diğer taraftan temyiz ifadesi, HUMK’da “İkinci Fasıl” (m. 427 vd.) ve HMK’da “İkinci Bölüm” (m. 361 vd.) olarak düzenlenmiş ve kanun yolu denetiminin bütününü ifade etmekteyken, tahkim de ise bir madde (HUMK m. 533) ya da bir fıkra (HMK m. 439/6) olarak yer almaktadır.

Keza, “Temyize ilişkin usûl ve esaslar hakkında Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu uygulanır.” ifadesi de bu atfın bir bütünü ifade eden (Fasıl/Bölüm) m. 361 vd. yapıldığının açık bir kanıtıdır. Sigortacılık Kanunu m. 30/23’te “Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununun hükümleri, sigortacılıktaki tahkim hakkında da kıyasen uygulanır.” denilmiştir. Bu maddede de açıkça görüleceğe üzere, HMK’nın temyiz dışındaki diğer hükümleri sigorta tahkim yargılamasına kıyasen uygulama imkanına sahipken, temyiz hükümleri doğrudan uygulanacaktır.

Hukuk Genel Kurulu’nun kararlarına bakıldığında, konuyla doğrudan ilgilisi olan Sigortacılık Kanunu m. 30/12 son cümle olan, “Temyize ilişkin usûl ve esaslar hakkında Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu uygulanır.” hükmünün gerekçede kullanılmadığı da görülecektir[5]. Gerekçede “Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununun hükümleri, sigortacılıktaki tahkim hakkında da kıyasen uygulanır.” hükmüne ve genel tahkim kurallarına yer verilerek eksik değerlendirme yapılmıştır.

Söz konusu atfın bir bütünü ifade eden temyize ilişkin fasıl/bölüme yapıldığı kabul edildiğinde, sigorta itiraz hakem heyetlerinin HUMK m. 439 ve HMK m. 373’e göre direnme haklarının olduğunun kabulü gerekmektedir. Aksinin kabulü, mevcut durumda bir çelişkiye neden olmaktadır. Şöyle ki; bir taraftan HMK m. 439/6 ile iptal sebepleri ile bağlı olmadan esasa girilerek bozma kararları verilmekte, diğer taraftan direnme hakkının olmadığı kabul edilmektedir. Direnme hakkının olmadığının kabul edilebilmesi için temyiz denetiminin m. 439/6’da açıkça ifade edildiği gibi sadece iptal sebepleri ile sınırlı olarak yapılması gerekmektedir. Konuya yukarıdaki gerekçeler ve tarihi gelişimi ile bakıldığında, kanun koyucunun diğer tahkim hükümlerinden farklı ve özel olarak düzenlediği sigorta tahkimde, direnme hakkının da olması bu farklı ve özel düzenlemenin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.

B. İtiraz Hakem Heyeti Kararları İçin Kanun Yararına Temyiz Yoluna Başvurup Başvurulamayacağı Sorunu

Kanun yararına temyiz yolu, temyizin özel bir görünüm biçimini oluşturur[6] ve HMK’nın kanun yollarına ilişkin düzenlenmelerin yer aldığı sekizinci kısmının temyize ilişkin ikinci bölümü altında düzenlenmiştir.

HMK’nın kanun yararına temyize ilişkin 363. maddesinin lafzında[7], kendisine karşı kanun yararına temyiz yoluna başvurulacak kararları veren merciler ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemelerinin hukuk daireleriyle sınırlandırılmıştır. Ancak bu durum, sigortacılıkta tahkimin de kanun yararına temyiz yoluna başvuru yolunun kapalı olduğu anlamına gelmez. Zira böyle bir gerekçe her şeyden önce, HMK’nın klasik temyiz incelemesine ilişkin hükümlerinin de sigorta hakemlerinin kararlarının temyiz incelenmesinde uygulanamaması sonucunu doğurur ki, bunun kabulü mümkün değildir. Kaldı ki, hakemler de işlevsel açıdan, bir hukuk kuralını somut bir olay veya ilişkiye yargısal usûllere riayet etmek suretiyle uygulayan yani yargılama faaliyeti gerçekleştiren tarafsız ve bağımsız bir karar mercii konumunda bulunup; yargılama süreci içerisinde görmüş oldukları iş itibarıyla aralarında devlet mahkemeleriyle herhangi bir farklılık var olmadığından mahkeme olarak adlandırılabilmektedir.

HMK’nın kanun yararına temyize ilişkin 363. maddesinde kanun yararına temyiz yolunun işletilebilmesi için öngörülen diğer bir şart, verildiği anda kesin olan veya kanun yolu incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bir kararın varlığıdır. Sigorta hakemleri tarafından verilen kararlar da Kanun’da öngörülen temyiz sınırının altında kalması veya usûlüne uygun bir temyiz başvurusu yapılmaması hâlinde kesinleşir. Dolayısıyla sigorta hakemleri tarafından verilen kararlar bu şartı da sağlayabilmektedir.

Kanun yararına temyizin işlevi, kanun yolu incelemesinden geçmeden kesinleşen kararların yürürlükteki hukuka açıkça aykırılık oluşturduğu hâllerde, bu hatanın tespit edilip alenileştirilmesi suretiyle bundan sonraki evrede, aynı ya da birbirine benzeyen olaylarda hukuka aykırılık arz eden uygulamanın sürdürülmesinin önüne geçmektir. Sigorta hakemleri de uyuşmazlıkları yürürlükteki hukuk kurallarını esas alarak karara bağladığından, yürürlükte hukuka açıkça aykırılık teşkil eden hakem kararları bakımından da bu yolun işletilmesi gerekliliği doğabilir.

Bu noktada, kanun koyucunun sigorta tahkiminde de bir hakem kararı söz konusu olmasına rağmen bu kararın denetimi için sınırlı ve ilke olarak esasa ilişkin bir denetimin yapılmadığı iptal davası (HMK m. 439) yerine, temyiz yolunu tercih etmesi ve temyiz sebepleri bakımından herhangi bir sınırlama getirmemiş olması da yol göstericidir. Kanun koyucu sigorta hakem kararlarının devlet mahkemesi tarafından denetimindeki bu tercihiyle, sigorta hakem kararlarının yürürlükteki hukuka uygunluğuna, hukukî güvenliğin sağlanmasına ve hukukun uygulanmasındaki yeknesaklığa verdiği önemi göstermiştir. Dolayısıyla, bu amaçları da içeren kanun yararına temyiz yolunun sigorta tahkiminde de uygulama alanı bulacağının kabulü kanun koyucunun amacına uygun olacaktır.

Sigorta hukukuna ilişkin davalarda taraflar arasındaki uyuşmazlığın belli başlı noktalarda toplandığı ve sigorta tahkiminde hakem kararlarının uygulamada sigorta hakemleri arasında hızlıca yayıldığı gerçeği karşısında, yürürlükte hukuka açıkça aykırılık teşkil eden bir kararın ileride birçok dosyayı etkilemesi riski bulunur. Bu riskin doğurduğu pratik ihtiyaç nedeniyle de kanun yararına temyiz yolunun sigorta tahkiminde de işletilebileceğinin kabulü isabetli olur. Bu gerekçe bakımından, sigorta tahkiminde temyiz sınırının bugün için 238.730-TL olduğu ve bu nedenle birçok dosyanın açık bir hata nedeniyle aleyhine karar verilen taraf istese dahi temyiz incelemesinden geçmesinin mümkün olmadığına özellikle dikkat çekilmelidir. Sigortacılık Kanunu m. 30/12’de “tahkim süresinin sona ermesinden sonra karar verilmiş olması, talep edilmemiş bir şey hakkında karar verilmiş olması, hakemlerin yetkileri dahilinde olmayan konularda karar vermesi ve hakemlerin, tarafların iddiaları hakkında karar vermemesi” durumlarında temyiz yolunun uyuşmazlığın değeri önemli olmaksızın açık olması bu son işaret ettiğimiz endişeyi giderici nitelikte olmadığı da vurgulanmalıdır[8]. Zira anılan nedenlerin kapsamı çok sınırlı olup, hakem kararının yürürlükte hukuka açıkça aykırılık teşkil etmesi tek başına, hukuka aykırılığın anılan sebepler kapsamında kaldığını göstermez.

Kanun yararına temyizin diğer bir işlevi, kesin hüküm halini almış ve fakat akla, temel hukuk ilkeleriyle açık hukuk kurallarına aykırı kararlar nedeniyle bireylerin yargıya ve hukuka olan güvenin sarsılmasının önüne geçmektir. Sigorta Tahkim Komisyonu’nun da dayanağının kanun olduğu, tarafların Komisyon nezdindeki yargılama sürecine etki etmelerinin ilke olarak mümkün olmadığı göz önüne alındığında hukuka açık aykırılık teşkil eden, akla ve mantığa uymayan kararların hatalı olduğunun ve yargı sistemi tarafından benimsenmediğinin alenileştirilmemesi genel olarak yargıya özel olarak da Sigorta Tahkim Komisyonu’na olan güveni sarsar. Komisyon’a olan güvenin sarsılması ise temelde, sigorta şirketi karşısında çoğu kez zayıf konumda bulunan sigortalıların veya üçüncü kişilerin haklarına hızlı bir şekilde kavuşmasını sağlamak için ihdas edilen bu yola başvuru konusunda tereddüt oluşturur. Dolayısıyla kanun yararına temyizin bu sakıncaları engelleyici işlevi bakımından da, sigorta tahkiminde de uygulama alanı bulabileceğinin kabulü isabetli olur.

Öğretide de hakem kararının temyize tabi olduğu HUMK döneminde, ihtiyari veya mecburi tahkim neticesinde verilmiş olması önemli olmaksızın tüm hakem kararlarına karşı olağanüstü temyiz yoluna başvurulabileceği ileri sürülmüştür[9].

HMK m. 439’da hakem kararına karşı yalnızca iptal davası açılabileceği düzenlenmiştir. Yine aynı maddenin ikinci fıkrasında, hakem kararının hangi sebeplerle iptal edilebileceği sayılmıştır. Hakem kararına karşı iptal davası açılabilmesi bakımından ise herhangi bir parasal sınır öngörülmemiştir. Uyuşmazlığın değeri 1.000-TL dahi olsa iptal davası açılması mümkündür. Bu sayede akla, mantığa, temel hukuk ilkelerine aykırı kararların taraf iradesiyle de olsa iptali mümkün kılınmış; tahkimde hukuka olan güveni sarsacak kararların yalnızca parasal sınırı aşmadığı için kesinleşmesinin önüne geçilmiştir. Bu durum HMK kapsamında yürütülen tahkim yargılamaları neticesinde verilen kararlara yönelik kanun yararına temyiz ihtiyacını büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır.

Ancak sigorta tahkiminde, hakem kararının devlet yargısı tarafından yegâne kontrol yolu olan temyiz için 238.730-TL (2023-24) gibi yüksek bir parasal sınır belirlenmiştir. Bu parasal sınırın yüksekliği, hukuka açıkça aykırılık teşkil eden kararların yalnızca temyize ilişkin parasal sınırın aşılamaması nedeniyle devlet yargısının denetiminden muaf kalmasına neden olmaktadır. Yukarıda da belirtildiği üzere, sigorta tahkiminde parasal sınır önemli olmaksızın temyiz yoluna başvuru imkânın kapsamı dar tutulduğundan, bu imkân da işaret edilen endişeyi ortadan kaldırmamaktadır. Bu durum ise genel tahkim yargısından farklı olarak sigorta tahkiminde kanun yararına temyiz yolunun işletilmesi gerekliliğini doğurmaktadır.

Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde iki dereceli bir hakem yargılaması gerçekleştirilir. İlk derecede uyuşmazlık hakemleri tarafından verilen kararlara karşı, bugün için 15.000-TL ve üzerindeki bir uyuşmazlığa ilişkinse Komisyon nezdinde itiraz yoluna başvurulması mümkündür (SK m. 30/12). İtiraz incelemesi, Komisyon tarafından atanan ve itiraz hakemi olarak adlandırılan üç sigorta hakemi (itiraz hakem heyeti) tarafından yapılır. İlk derece uyuşmazlık hakemi tarafından verilen kararın itiraz incelemesinden geçmiş olması kanun yararına temyiz yoluna başvuruya engel olarak görülmemelidir. Zira kanun yararına temyize başvuru şartı, kararın adlî yargı içinde bir üst derece mahkemesi tarafından kontrol edilmemiş olmasıdır. Komisyon tarafından atanan hakemlerden oluşan itiraz hakem heyetleri adlî yargı içerisinde yer alan bir üst derece mahkeme niteliğini haiz değildir.

HMK’nın “Kanun yararına temyiz” başlıklı 363. maddesinde temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşen kararlara karşı yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek kanun yararına temyiz yoluna gidilebilmektedir. Kanun yararına temyiz yolunun, temyizin özel bir görünüm biçimi olduğu ve HMK’nın kanun yollarına ilişkin düzenlenmelerin yer aldığı sekizinci kısmının temyize ilişkin ikinci bölümü altında düzenlendiği göz önüne alındığında, Sigortacılık Kanunu m. 30/12’de temyize ilişkin HMK’ya yapılan yollamanın kanun yararına temyizi de kapsadığı sonucuna varılması gerekir. Bu açıklamalara göre, sigorta tahkiminde kanun yararına temyiz yoluna başvuruya dayanak teşkil edecek bir yasal düzenlemenin var olduğu görülmektedir.

Keza, Yargıtay da bazı kararlarında, hakem kararlarının kanun yararına temyiz yoluyla bozulmasına karar verdiği tespit edilmiştir.

“..3353 sayılı Yasanın 1. maddesindeki düzenlemeye göre genel, katma ve özel bütçelerle yönetilen daireler ve belediyelerle sermayesinin tamamı Devlete veya belediyelere yahut özel idarelere ait daire ve müesseseler arasında çıkan uyuşmazlıklardan adalet mahkemelerinin görevi içinde bulunanlar o yasada yazılı tahkim usulüne göre çözümlenir. Davacının statüsü gereğince dava dilekçesinin mahkeme esas defterine kaydı ile mahkeme olarak bakılıp sonuçlandırılması gerekirken hakem sıfatıyla karar verilmiş olması bozmayı gerektirir[10]

Sonuç

Sigortacılık Kanunu m. 30/12. fıkrasında, HMK’nın temyize ilişkin hükümlerinin sigorta hakem kararlarının denetiminde de geçerli olacağı kabul edilmiştir. Bu fıkrada atfın bir bütünü ifade eden temyize ilişkin fasıl/bölüme yapıldığı görüldüğünden, sigorta itiraz hakem heyetlerinin HUMK m. 439 ve HMK m. 373’e göre direnme haklarının olduğu kabul edilmelidir.

İtiraz hakem heyeti kararları için kanun yararına temyiz yoluna başvurup başvurulamayacağına bakıldığında ise; kanun yararına temyizin, temyizin özel bir görünüm biçimi olduğu ve HMK’nın kanun yollarına ilişkin düzenlenmelerin yer aldığı sekizinci kısmının temyize ilişkin ikinci bölümü altında düzenlendiği dikkate alındığında, Sigortacılık Kanunu m. 30/12’de temyize ilişkin HMK’ya yapılan yollama kanun yararına temyizi de kapsadığından itiraz hakem heyeti kararları için kanun yararına temyiz yoluna başvurulması mümkündür.


Dipnotlar


  1. RG; 14.06.2007, 26552. ↩︎

  2. RG; 29.06.2012, 28338. ↩︎

  3. RG; 18.04.2013, 28622. ↩︎

  4. HUMK m. 533 - “Hakemlerin kararı ancak aşağıdaki hallerde temyizen nakzolunur:
    1 – Tahkim müddetinin inkızasından sonra karar verilmiş olması,
    2 – Talep edilmemiş bir şey hakkında karar verilmesi,
    3 – Hakemlerin salahiyetleri dahilinde olmıyan meseleye karar vermeleri,
    4 – Hakemlerin, iki tarafın iddialarından her biri hakkında karar vermemeleri,
    Karar son üç sebepten birine binaen temyizen nakzedilirse hakemler ve müddet yeniden intihap ve tayin olunur
    .” ↩︎

  5. Yarg. HGK, 02.11.2021, E.2018/(17)4-686, K.2021/1318. ↩︎

  6. Öğretide Kuru, kanun yararına temyizi kendine özgü bir temyiz yolu olarak nitelemiştir (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. V, 6. Baskı, Demir Demir Yayıncılık, İstanbul 2001, s. 4819-4820). ↩︎

  7. HMK m. 363 - “(1) İlk derece mahkemelerinin kesin olarak verdikleri kararlar ile istinaf incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına ve bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla kesin olarak verdikleri kararlar ile yine bu sıfatla verdikleri ve temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına karşı, yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek Adalet Bakanlığı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna başvurulur.
    (2) Temyiz talebi Yargıtayca yerinde görüldüğü takdirde, karar kanun yararına bozulur. Bu bozma, kararın hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmaz.
    (3) Bozma kararının bir örneği Adalet Bakanlığına gönderilir ve Bakanlıkça Resmî Gazetede yayımlanır
    .” ↩︎

  8. Yargıtay tarafından bu yol da işletilmemektedir., “…Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.” Bkz. 4. HD. Esas No: 2023/11224 Karar No: 2023/12999, T. 04.12.2023. ↩︎

  9. Ejder Yılmaz, Olağanüstü Temyiz, Yetkin Yayınları, Ankara 2003, s. 78. ↩︎

  10. Bkz. 4.HD. E. 2002/7548 K. 2002/8095 T. 27.6.2002; 1. HD E. 2006/6222, K. 2006/7562 T. 29.6.2006. ↩︎

Lexpera Blog’da yayımlanan yazılar, yazarlarının görüşlerini ifade eder. Lexpera Blog’da bir yazıya yer verilmesi, o yazıda savunulan görüşlerin On İki Levha Yayıncılık tarafından benimsendiği anlamına gelmez. Yazılar, bilgi amaçlı olup, hukuki mütalaa ya da tavsiye niteliği taşımamaktadır.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve diğer mevzuat hükümlerine aykırı ve bilimsel yazma etik kurallarını aşan iktibaslar konusunda yazarların ve On İki Levha Yayıncılık’ın rızası bulunmamaktadır.