Yolsuzluğun Hukuki Boyutu Yazı Dizisi - I: Bu İşi Aramızda Çözsek Olmaz Mı? Konu ABD Yolsuzluk Yasaları (FCPA) ise Cevap Hayır

Yolsuzluk, neredeyse insanlık tarihinin başlangıcından beri toplum hayatında varlık göstermektedir. Birey-birey, kurum-birey ve nihai olarak devlet-birey arasındaki ilişkilerin hemen hemen her boyutunda varlık gösterebilen yolsuzluk, normatif hukuku sistemini oluşturan kuralların, bunların icrası üzerinde etki sahibi olan bireyler tarafından esnetilmesi veya eşitler arası bir değerlendirmede liyakat esasına dayanmadan karar verilmesi şeklinde kendisini gösterebilmektedir. Yolsuzluk mekanizmasını işleten diğer önemli unsur ise sunulan haksız avantajlar karşılığında maddi veya gayri maddi bir menfaatin, doğrudan veya dolaylı şekilde el değiştirmesi veya benzer bir etki oluşturacak şekilde karşılıklı bir fayda temin edilmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyal devlet fonksiyonları ile kamusal idare faaliyetleri arasına da eklemlenebilen yolsuzluk, bu oluşumların etkinliklerini azaltmakta ve zaman içerisinde hantallaşıp işlevsizleşen yapılar üzerinden toplumsal düzeyde tahribatlara sebep olmaktadır.

Hal böyle olunca, yolsuzluk olgusunun oluşumunu inceleyerek uluslararası hukukun mukayeseli kaynaklarının yolsuzluk ile nasıl mücadele ettiğini değerlendirmek de önem kazanmaktadır. Bu sebeple, işbu yazımız ile yolsuzlukla mücadele alanına öncülük eden yasal metinlerin başında gelen Amerika Birleşik Devletleri (“ABD”) yolsuzlukla mücadele yasalarının sınır ötesi uygulama prensipleri ile bunların iş çevreleri tarafından ne şekilde entegre edilmesi gerektiğini ele alacağız. Uygulama kapsamı itibariyle egemen devlet sınırlarını aşan bir yeki alanına sahip olan bu yasalar, bu yönleri ile etkin ve bütüncül bir uyum yönetimi gerektirmektedir. Özellikle, ülkemiz iş çevrelerince ele alınan uluslararası ticari meselelerin uyum risklerini düşürmek ve bu anlamda etkin bir farkındalık oluşturmanın; gerek olası yaptırımlardan korunmak gerekse ticaret hayatını yolsuzluktan arındırarak hukuk eliyle toplumsal refahı artırmak açısından oldukça önemli olduğunu değerlendiriyoruz.

Bu itibarla, burada ilkini paylaştığımız “Yolsuzluğun Hukuki Boyutu” isimli yazı dizimiz kapsamında; sınır ötesi yaptırım gücüne sahip kaynaklar başta olmak üzere uluslararası yolsuzluk mevzuatlarını ele alarak yolsuzluk ile mücadele ve uyum yönetiminin doktrinsel ve içtihadi temellerine dair iç görüler sunacağız.

Yolsuzluk Olgusu ve Yolsuzlukla Mücadele

Yukarıdaki açıklamalarımız ışığında, yolsuzluk ile mücadelenin önemli bir kaynağını oluşturan ABD uygulamalarının detaylarına girmeden evvel, yolsuzluğun tarihsel gelişimine hızlıca göz atmamız faydalı olacaktır. Bu yönü ile incelendiğinde, tarihte kaydı tutulmuş ilk rüşvet eyleminin Sümerler döneminde vuku bulduğu görülmektedir. Okulda maruz kaldığı muameleden hoşnut olmayan bir öğrencinin, ailesini teşvik etmesi sonucu eve çağırılan öğretmenine mükellef bir sofra açılması ve (aralarında değerli bir yüzüğün de olduğu) hediyelerin kendisine takdim edilmesi ile başlayan bu naif ve kadim rüşvet hikâyesi, kısa sürede yolsuzluğun olumsuz sonuçlarını ortaya çıkarmış ve el değiştiren maddi menfaatler karşısında, öğretmenin çocuğa karşı davranışları hemen değişmiştir. Primus inter pares (eşitler arasında birinci) tipi bir kayırma getiren bu küçük pakt neticesinde öğrencinin okuldaki yaşantısı kolaylaşıp diğer öğrencilere nazaran avantajlı hale gelirken öğretmenin de maddi varlıkları ile övgü benliği kuvvetlenmiştir.

Öte yandan, insanlık tarihinde yolsuzluğun kendisi kadar köklü olan bir diğer olgu ise yolsuzlukla mücadele olarak kendisini göstermektedir. Bu kapsamda kaleme alınmış ilk eserlerden biri de Kau-tiliya’nın milattan önce dördüncü yüzyıl Hindistan’ında kamusal yönetimleri değerlendirdiği Arthasastra isimli eserdir. Dönemin kamusal yapılarını değerlendiren eser, resmi görevlilerin yolsuzlukla ilişkisine dair; “Suda hareket eden balıkların suyu yutup yutmadığını bilemeyeceğimiz gibi, devlet görevinde çalışan kamu görevlilerinin kendileri için para ayırıp ayırmadığını bilemeyiz” ifadelerini kullanmaktadır[1].

Tüm bunlar bizlere göstermektedir ki, toplum hayatı ile kurumsal ve kamusal fonksiyonların pek çok farklı boyutunda eklemlenebilen ve gerek bireysel gerekse toplumsal sonuçları itibariyle sosyal devletin ve serbest piyasa ekonomisinin güvene dayalı şeffaf işleyiş prensiplerini akamete uğratan yolsuzluk olgusu karşısında yürütülen fiili ve hukuki mücadeleler elzem niteliktedir. Gerçekten de, kanun koyucuların elinde şekillenen yasama siyaseti, gerek ülkemizde gerekse mehaz yetki alanlarında uzun yıllardır yolsuzluk, rüşvet, beyaz yaka suçları ve kara para aklama gibi eylemler karşısında önleyici ve/veya cezalandırıcı kurallar ihdas etmekte ve bu kuralların icrası için özgülenmiş kurum ve kuruluşlar oluşturmaktadır.

Amerika Birleşik Devletleri Yolsuzlukla Mücadele Yasaları

Yıllar içerisinde yolsuzlukla mücadeleye ayrılan tüm kaynak ve işgücüne karşın, yeni yüzyıldaki teknolojik ilerleme ve yaratıcı yıkım süreci, yolsuzluk ve diğer beyaz yaka suçların icra ediliş biçimlerini de daha karmaşık hale getirmiştir. Önceleri sarı zarflar veya deri çantalar içerisinde el değiştiren bazı kayıt dışı menfaatler, bugün deniz aşırı hesaplar üzerinden küresel dolaşıma sokulmakta ve hatta çok uluslu ticari yapılar içerisinde muhasebeleştirilebilmektedir. Ekonomik teşebbüslerin genişlemesi ile etkinlik artışlarının işlem maliyetlerini düşürmesi sonucu küresel iştiraklerin sayısı artmış ve bu şekilde oluşan çok boyutlu düzlem içerisinde beyaz yaka suçların takibi de zorlaşmıştır.

Tüm bu zorluklar karşısında uluslararası mukayeseli hukukun ürettiği ve yolsuzluk cephesinde hukuka uyumu teşvik eden en kapsamlı kaynakların başında ABD Yurtdışı Yolsuzlukla Mücadele Yasası - Foreign Corrupt Practices Act (“FCPA”) gelmektedir. Ticari hakkaniyet ve güvenin tesis ve temini amacıyla ABD tarafından 1977 yılında çıkarılan FCPA, ABD piyasalarını ve bu piyasalar ile herhangi bir ticari, hukuki veya coğrafi temas noktasına sahip olan tüm gerçek ve tüzel kişileri kapsamaktadır. Bu yönü ile bir yandan Amerikan usul hukukunun “uzanan el” prensibi doğrultusunda egemen sınırlarının ötesine geçen durumlara müdahale edebilen FCPA, diğer yandan da tavizsiz uygulama trendleri ile kendisine tabi olan unsurlar üzerinde önemli bir caydırıcılık etkisi göstermektedir.

Çağın değişen şartları karşısında yüksek bir adaptasyon kabiliyeti gösterebilen FCPA, küresel düzlemde oldukça geniş bir uygulama alanı bulmaktadır. FCPA’i ülkemiz iş çevreleri açısından tehlikeli hale getiren önemli bir unsur ise şirketlerin ve iş adamlarının bu uygulamaların ne zaman gündeme gelebileceği konusunda net bir ayrım yapmakta güçlük çekmeleridir. Bu itibarla, özellikle küresel düzlemde iş yapan şirketlerin, yolsuzlukla mücadele ve hukuka uyum çalışmaları kapsamında dikkate alması gereken unsurların başında FCPA ve ABD yaptırımları ile uyum gelmektedir.

FCPA Uygulamalarına Tabi Olanlar

Belirtmek gerekir ki, FCPA uyumunun en önemli adımı uygulamaların kapsamını isabetli şekilde tespit edebilmektir. Mevzuatı bu açıdan değerlendirdiğimizde, ABD Sermaye Piyasası Kurulu’na (Securities and Exchange Commission - SEC) tabi olan şirketler ile bu şirketlerin bünyesinde yer alan tüm iştirakler ve bunların yöneticileri, çalışanları, temsilcileri, görevlileri ve acentelerinin kapsama dâhil olduğu görülmektedir.

Ayrıca, ABD içerisinde ofisi olan teşebbüsler ile bu teşebbüslerin ABD içinde veya dışında bulunan iştirakleri ve bunların çalışanları da uygulamaların kapsamına dâhil olabilmektedir. Ayrıca, yetki alanını belirlerken ilave bir coğrafi parametre daha getiren FCPA, ABD içerisinde faaliyet gösteren tüm teşebbüsler ile bunların çalışanlarının da bahse konu uygulamalara tabi olabileceğini düzenlemektedir.

Düzenlemelerin İçeriği ve Yasaklanan Eylemler

İçerik açısından incelediğimizde ise FCPA’in temel olarak (i) rüşvetle mücadele ve (ii) muhasebe kayıtlarının düzeni olmak üzere iki kamp halinde düzenlemeler getirdiği görülmektedir.

(i) Rüşvetle mücadele kampında getirilen hükümler, kapsama giren gerçek ve tüzel kişilerin, faaliyet gösterdikleri ülkelerin kamu görevlileri ile rüşvet, hediye veya herhangi bir başka değer karşılığı olacak şekilde iş ve işlemlerin tamamlanması, hızlandırılması veya kolaylaştırılması yönünde bir angajmana girmesini yasaklamaktadır. Benzer bir şekilde, ABD içerisinde faaliyette bulunan birimlerin de bir işi almak, elde etmek veya devam ettirmek adına rüşvet ve türevi bir menfaati teklif etmesini veya bu işlemi icra etmesi de bahse konu uygulamalar ile engellenmeye çalışılmaktadır.

(ii) FCPA’in muhasebe kayıtlarının düzenine ve düzenliliğine dair hükümleri ise bahse konu kayıtların şeffaflığını sağlamayı esas almakta ve muhasebe kayıtlarının her bir işlem özelinde detaylı ve açıklayıcı şekilde dokümante edilmiş olmasını aramaktadır. Muhasebe kayıtlarının doğru ve hakkaniyetli biçimde temsil edilmesini amaçlayan bu hükümler, şeffaflığı temin etmek adına etkin ve işlevsel iç kontrol sistemlerinin gerektiğini de belirtmektedir.

Yaptırım Riskleri

Tüm yasalarda olduğu gibi, FCPA uygulamalarında da caydırıcılığı sağlayan unsur verilen cezaların ciddiyetidir. Bu yönü ile incelendiğinde, FCPA kapsamında getirilen yaptırımların hürriyeti bağlayıcı hapis cezaları ve parasal yaptırımlar olmak üzere iki yöne ayrıldığı görülmektedir. Dolayısıyla, uygulamanın kapsamına giren şirket, kuruluş ve teşebbüsler ile bunların yöneticileri, pay sahipleri, yönetim kurulu üyeleri, temsilcileri ve çalışanları, haklarında para ve hapis cezalarına karar verilebilmektedir.

Bu kapsamda FCPA, her bir rüşvet ihlali başına şirket ve kuruluşlara iki milyon dolar tutarında para cezası uygulanabileceğini öngörmektedir[2]. İhlale taraf olan gerçek kişilere ise aynı kapsamda 250 bin Dolar ve beş yıla kadar hapis ile cezalandırılabilmektedir[3].

Muhasebe düzenine aykırılık içeren her bir ihlal başına ise şirket ve kuruluşlara 25 milyon Dolar tutarında para cezası ile gerçek kişilere ise beş milyon Dolar para cezası ile 20 yıla kadar hapis cezası uygulanabileceği öngörülmektedir[4]. Hapis ve para cezalarının yanısıra, FCPA soruşturmaları sonucunda ağır itibar kayıpları da yaşanmakta ve firmalar, marka değerinin düşmesi ile güven algısının azalması gibi gayri nakdi sonuçlar üzerinden ilave nakdi zararlara ve iş kayıplarına da uğrayabilmektedir.

Yasanın uygulanmasından sorumlu olan ve bu kapsamda gerekli soruşturmaları yürütüp uzlaşma süreçlerine de dâhil olan kurumlar ise ABD Adalet Bakanlığı (Department of Justice - DoJ) ile ABD Sermaye Piyasası Kurulu (SEC) ortak biçimde yetkilendirilmektedir.

İşbirlikçi – Whistleblower Sistemi

Yukarıda da belirtildiği üzere, FCPA uygulamaları değişen şartlara adapte olmak noktasında etkin bir yapıya sahiptir. Bu durumun önemli göstergelerinden biri de yolsuzluk eylemlerinin ortaya çıkarılması için kurum içi çalışanlara sunulan “ihbarcı” -veya daha yaygın uluslararası terminolojisiyle “whistleblower”- programlarıdır.

Gerçekten de, çalışanı olduğu bir kurum içerisinde yaşanan yolsuzlukları ortaya çıkarmak yönünde inisiyatif alan ve ABD otoritelerine bilgi ve işbirliği sağlayan kişilere, bu eforları karşılığında kimliklerinin mahremiyeti ve çeşitli ödül mekanizmaları sağlayan whistleblower sistemi; soruşturma otoritelerine aksi takdirde elde etmeleri mümkün olmayan pek çok bilgiye ulaşma imkânı sağlamaktadır. Hukuka uyum ve regülasyonun diğer cephelerinde de artan oranda önem atfedilen bu mekanizmalar, rekabet ve veri koruma hukukunda olduğu gibi yolsuzlukla mücadele kapsamında da önem arz etmektedir.

Bu kapsamda, 12 Ağustos 2011 tarihinde whistleblower programını yürürlüğe koyan ABD Sermaye Piyasası Kurulu (SEC), ödüle layık bulunan işbirlikçilerde aranacak şartları düzenlemekte ve çalışanların kurum içi ihbar sistemleri üzerinden aksiyon almalarını da teşvik etmektedir[5].

Kurum içi sistemlerin yanı sıra, işbirlikçiler doğrudan doğruya SEC’in whistleblower birimine de elektronik ortamda veya posta ortamında başvuru yapabilmektedir. Eğer bu başvurular isimsiz biçimde yapılacaksa, SEC sunulan bilgilerin başvurucuyu temsilen bir avukat vasıtası ile sunulmasını gerekli kılmaktadır. İşbirlikçinin bir mahremiyet talebi olmadığı durumlarda dahi SEC, bu başvuruları mümkün olduğunca gizli tutmaya çalışmaktadır[6].

Rüşvet ve Muhasebe Düzensizliğine Somut Örnekler

Bu kurumların içtihadını incelediğimizde, yolsuzluk uygulamaları ile bunlar kapsamında el değiştirecek menfaatlerin neler olabileceğinin de geniş bir skalada değerlendirilebildiğini görmekteyiz. Hürriyeti bağlayıcı hapis cezalarına sebep olan rüşvet eylemlerini bir örnek ile somutlaştırmak gerekirse; muhatap olduğu devlet görevlisinin kuzenine ve yakın bir arkadaşına uçak bileti almak suretiyle seyahat giderlerini karşılayan bir sanığın, sağladığı bu menfaat karşılığında bir nüfuz elde etmesi sebebiyle hapis cezası ile cezalandırıldığı görülmektedir[7]. Buradan da anlaşılacağı üzere, her ne kadar yüksek tutarlar ihlal riskini artırsa da, FCPA uygulamalarında ihlal tespit edilebilmesi el değiştiren tutarın büyüklüğü ile bağlantılı değildir[8].

FCPA cezalarının muhasebe kayıtlarını ilgilendiren kısmına da somut bir örnek vermek gerekirse; İsviçre menşeli bir şirketin muhasebe kayıtlarında düzensizliğe neden olan bir “kolaylaştırıcı ödeme” (facilitating payment) üzerinden yürütülen süreç neticesinde, hem muhasebe düzeni kurallarından hem de rüşvetten ayrı ayrı ihlal tespiti yapıldığı görülmektedir[9]. Her ne kadar kolaylaştırıcı ödemeler, belirli şartlar dâhilinde FPCA uygulamalarında kabul görse de, defter kayıtlarına kolaylaştırıcı ödeme yazmak bu şartları sağlamak için yeterli olmamaktadır[10].

Firma çalışanlarına eğitim vermeleri karşılığında belirli kişilerin seyahat masraflarının karşılandığı bir diğer örnek kapsamında belirtmek gerekir ki; bahse konu seyahatlerin şirketin hiçbir iştiraki olmayan destinasyonlara yöneltilmiş olduğunu tespit eden ABD otoriteleri, bu durumu hem şirket kayıtları açısından hem de rüşvet iddiaları açısından şüphe çekici olarak değerlendirebilmektedir[11].

Doğası gereği rüşvet ve yolsuzluk eylemlerine açık olan ihale süreçleri de FCPA’in sıkı denetimi altında bulunmaktadır. Bu düzlemde verilen önemli cezalar arasında, küresel bir çelik boru üreticisinin, petrol ve doğalgaz iletim ihalesine tedarik sağlayabilmek amacıyla Özbekistan devlet görevlilerine rüşvet vermesi karşılığında ihdas edilen ve tutarı on milyon Dolar’a yaklaşan para cezaları bulunmaktadır[12].

Yine uygulama kapsamı açısından incelediğimizde, İsviçre menşeli bir taşımacılık firmasının ABD iştiraki üzerinden bazı müşterileri adına rüşvet vermesi soruşturulmuş ve firma ile adına rüşvet verdiği yedi adet müşterisine toplam 236,5 milyon Dolar tutarında ceza verilmiştir[13]. Burada İsviçre menşeli firma, rüşvet eylemi kapsamında kendisi adına hareket etmemesine rağmen cezaya tabi kılınmıştır. Benzer süreçler kapsamında Çin’deki distribütörüne, oradaki yerel yetkililere rüşvet vermesi için yetki veren bir medikal şirketinin cezalandırılması da örnekler arasına eklenebilir[14].

Yolsuzluğa dâhil olan şirketler ile bu şirketlerin adına hareket eden acentelerin beraber cezalandırıldığı durumlara da örnek vermek gerekirse; özel kimyasal ürünler üreten bir firma ile bu firmanın acentesi olarak hareket eden Kanada asıllı bir gerçek kişi, ürün satışı yapabilmek amacıyla Irak yetkililerine rüşvet vermiş ve bu eylemlerinin FCPA’i ihlal etmesi sebebiyle cezaya çarptırılmıştır[15].

Acenteler üzerinden yapılan rüşvet ödemelerinin cezalandırıldığı bir diğer örnekte ise bir petrol arama şirketi, Nijerya gümrüklerinde imtiyaz sağlamak amacıyla acentesine yetki vermekte ve 2,1 milyon Dolar tutarında 378 adet rüşvet ödemesi gerçekleştirilmektedir[16].

Bu örnekten hareketle, rüşvet eylemlerine yatkınlık gösteren bir diğer mecra olan gümrüklerdeki uygulamaları da örneklendirecek olursak; Oklahama’da mukim bir şirketin, yerel şartları sağlamayan ürünlerin gümrükten geçirilmesi için Arjantin’de 166 bin Dolar ve Venezuela’da da yedi bin Dolar tutarında rüşvet vermesinin FCPA’in ihlal olarak değerlendirildiği görülmektedir[17].

Dört farklı şirketten oluşan bir ortak girişimin, İngiliz asıllı bir avukat ile Japon menşeli bir ticaret şirketi üzerinden (doğal gaz projelerini kazanmak amacıyla) Nijerya hükümet yetkililerine verdiği rüşvet sonucu kesilen 1,7 milyar Dolar tutarındaki ceza ise FCPA uygulamaları ile cezalandırılan karmaşık ihlal yapılarına örnek teşkil etmektedir. Bahse konu rüşvet angajmanının, çok uluslu bir yapı içinde 10 yıla yakın süre devam ettiği de düşünüldüğünde, uygulayıcıların büyük montanlı soruşturmalardaki etkinliği de anlaşılmaktadır. İhlale taraf olan dört şirketin ve diğer Japon ticaret şirketinin cezalandırıldığı bu dosyada, İngiliz asıllı gerçek kişi avukat ve bazı gerçek kişi şirket yöneticilerine de ciddi hapis cezaları verilmiştir[18].

Ayrıca belirtmek gerekir ki, soruşturma konusu eylemlerin bir başka ülkenin yasaları kapsamında uygun veya gerekli olması yönündeki savunmalar da FCPA soruşturmaları kapsamında sonucu değiştirmeye yeterli olmamaktadır. Bu durumun somut örneklerinden birini, Azeri hukukunda sağlanan bir istisna hükmünün, soruşturma konusu rüşveti yasallaştırmayacağına hükmeden ABD yargı organı kararı oluşturmaktadır[19].

Tüm bu somut örneklerden da anlaşılacağı üzere, FCPA uygulamaları geniş bir ufuk çizgisine sahiptir ve doğrudan, dolaylı veya üçüncü taraflar aracılığıyla gerçekleştirilen tek taraflı veya çok taraflı tüm yolsuzluk eylemlerini, dünyanın herhangi bir köşesinde tespit edip cezalandırabilmektedir.

FCPA’in Türkiye’deki Uygulamasına Dair Güncel Bir Karar

Yukarıda detaylıca aktarılan örneklerin de ortaya koyduğu üzere, FCPA uygulamaları herhangi bir coğrafi sınıra tabi değildir ve yetki bulduğu yolsuzluk eylemlerini küresel olarak soruşturup cezalandırmaktadır.

Elbette, bu tür FCPA uygulamalarının ülkemizde de birtakım yansımaları olmaktadır. İşte bu yansımalara en güncel örnek, Microsoft’un Türkiye’deki birtakım uygulamaları ile FCPA’i ihlal etmesine ilişkin 25,3 milyon Dolar tutarındaki uzlaşma kararıdır. Türkiye’nin yanı sıra Microsoft’un Macaristan, Suudi Arabistan ve Tayland’daki faaliyetlerini de inceleyen ABD Adalet Bakanlığı (DoJ) ile ABD Sermaye Piyasası Kurulu (SEC), FCPA’in ihlal edildiğine dair bulguları üzerinden şirket ile bir uzlaşmaya varmış ve bahsi geçen tutarın ödenmesi kararlaştırılmıştır.

İnceleme konusu olayın Türkiye boyutu ise 2014 yılında gerçekleştirilen ve yetkisiz bir üçüncü tarafın da dâhil olduğu bir kamu ihalesini ilgilendirmektedir. Kararın içeriği incelendiğinde, Microsoft’un iştiraklerinde görev alan yöneticilerin, Türkiye’de bir kamu ihalesi kapsamında yüksek oranda bir indirim verilmesini onayladıkları fakat bahse konu üçüncü tarafın ilgili hizmeti gerçekten sağladığına dair herhangi bir kanıtın bulunmadığı görülmektedir[20]. Bir yolsuzluğun varlığına dair kanaat oluşturan bu durum, Microsoft’u ABD Adalet Bakanlığı (DoJ) ile ABD Sermaye Piyasası Kurulu (SEC) karşısında uzlaşma bedeli ödemeye zorlayan faktörler arasında olduğu değerlendirilmektedir.

Sonuç

Yukarıdaki açıklamalarımız kapsamında belirtmek gerekir ki, FCPA’in süzgecine takılan uygulamalar genellikle büyük şirketler eliyle gerçekleştirilmektedir. Öte yandan, verilen cezalar yalnızca şirket tüzel kişiliği ile sınırlı kalmamakta ve teşebbüsün yönetim kurulu üyeleri, yöneticileri, pay sahipleri, çalışanları ve temsilcilerinin de şahsi sorumluluğuna gidilebilmektedir. Yüksek tutarlı para cezalarının yanında hürriyeti bağlayıcı hapis cezalarının da gündeme gelebildiği bu süreçler, ABD yargı organları karşısında yürütülmekte ve FCPA’i icra etmekle sorumlu olan ABD Adalet Bakanlığı (DoJ) ile ABD Sermaye Piyasası Kurulu (SEC) tarafından takip edilmektedir.

Hal böyle olunca, ABD ile iş yapan, ABD’de faaliyetleri bulunan veya uygulama kapsamına giren diğer unsurlar arasında dirsek teması bulunan gerçek ve tüzel kişiler; dünyanın farklı bir köşesinde ihdas edilen ve kendilerine uygulanabileceğini öngörmedikleri bu yasanın sert yaptırımları ile karşı karşıya kalabilmektedir. FCPA ile getirilen yaptırımların kapsam ve ciddiyeti de göz önüne alındığında, ABD ile herhangi bir temas noktası bulunan tüm teşebbüslerin, faaliyetlerini doğrudan ve dolaylı FCPA risklerine karşı kontrol etmeleri ve bu riskler karşısında iç denetim ve uyum yönetimi gibi önleyici tedbirler almaları gerekmektedir.

Dipnotlar:


  1. Prof. Dr. Turgay BERKSOY ve Öğr. Gör. Nuh Ekrem YILDIRIM, “Yolsuzluk Kavramina Genel Bir Bakış:
    Problemler ve Çözüm Önerileri”, Journal of Awareness, Cilt: 2 Sayı: 1, 2017. ↩︎

  2. 15 U.S.C. §§ 78dd-2(g)(1)(A), 78dd-3(e)(1)(A), 78ff(c)(1)(A). ↩︎

  3. 15 U.S.C. §§ 78dd-2(g)(2)(A), 78dd-3(e)(2)(A), 78ff(c)(2)(A); 18 top,” “mood in the middle,” and “buzz at the bottom.” Id. 1.9-1.10. U.S.C. § 3571(b)(3), (e). ↩︎

  4. 15 U.S.C. § 78ff(a). ↩︎

  5. A Resource Guide to the FCPA U.S. Foreign Corrupt Practices Act, Criminal Division of the U.S. Department of Justice and the Enforcement Division of the U.S. Securities and Exchange Commission. ↩︎

  6. A Resource Guide to the FCPA U.S. Foreign Corrupt Practices Act, Criminal Division of the U.S. Department of Justice and the Enforcement Division of the U.S. Securities and Exchange Commission. ↩︎

  7. Judgment, United States v. Liebo, No. 89-cr-76 (D. Minn. Jan. 31, 1992). ↩︎

  8. A Resource Guide to the FCPA U.S. Foreign Corrupt Practices Act, Criminal Division of the U.S. Department of Justice and the Enforcement Division of the U.S. Securities and Exchange Commission. ↩︎

  9. Complaint, SEC v. Noble Corp., No. 10-cv-4336 (S.D. Tex. Nov. 4,2010). ↩︎

  10. A Resource Guide to the FCPA U.S. Foreign Corrupt Practices Act, Criminal Division of the U.S. Department of Justice and the Enforcement Division of the U.S. Securities and Exchange Commission. ↩︎

  11. A Resource Guide to the FCPA U.S. Foreign Corrupt Practices Act, Criminal Division of the U.S. Department of Justice and the Enforcement Division of the U.S. Securities and Exchange Commission. ↩︎

  12. Tenaris, S.A. May 17, 2011. ↩︎

  13. Complaint, SEC v. Panalpina, Inc., No. 10-cv-4334 (S.D. Tex. Nov. 4, 2010), ECF No. 1. ↩︎

  14. United States v. AGA Medical Corp., No. 08-cr-172, ECF No. 1 (D. Minn. June 3, 2008). ↩︎

  15. SEC v. Innospec, supra note 79; Criminal Information, United States v. Innospec, supra note 79. ↩︎

  16. Vetco Gray Controls Inc., et al., No. 07-cr-4 No. (S.D. Tex. Jan. 5, 2007), ECF Nos. 1-2 ↩︎

  17. Helmerich & Payne, Inc. ( July 29, 2009). ↩︎

  18. United States v. Marubeni Corp., No. 12- cr-22 (S.D. Tex. Jan. 17, 2012), ECF No. 1. ↩︎

  19. United States v. Kozeny, 582 F. Supp. 2d 535, 537-40 (S.D.N.Y. 2008). ↩︎

  20. https://www.fcpablog.com/blog/2019/7/22/microsoft-pays-25-million-to-resolve-widespread-fcpa-violati.html ↩︎