Lexpera Blog

Suriyeliler Türkiye’de Taşınmaz Mal Edinemez

Suriye’de ikamet eden Türk vatandaşlarının mallarına birtakım kısıtlamalar getirilmesi üzerine, 1929 yılında bir kararname[1] ile Suriye uyrukluların Türkiye’deki taşınmazlarına el konulmuştur. Bu karar Türkiye ile Fransa arasında 1932 yılında Ankara’da imzalanan 9 Ocak 1933 tarihli ve 2089 sayılı kanunla Kabul edilen Suriye’de Türklere Ait Emlak ve Türkiye’de Suriyelilere Ait Emlak Hakkında İtilâfname ile yürürlükten kaldırılmıştır.[2]

İtilâfnamede öngörülen komisyonun çalışmalarından bir sonuç elde edilememesi üzerine ve Suriye’de bulunan Türk vatandaşlarına ait taşınmaz mallar üzerindeki kısıtlamaların arttırmaya yönelmesi üzerine 1939 yılında, bir kararname[3] ile Suriye uyruklu kişilerin Türkiye’deki mallarının üçüncü kişilere ipotek ve ferağı durdurulmuştur. Ayrıca, 1942 yılında bir kararname[4] ile üçüncü kişilerin bu taşınmaz mallar üzerine haciz koydurarak satmalarının önlenmesine ve kamulaştırılan Suriye uyruklulara ait emlakın kamulaştırma bedellerinin Hazine eline emaneten muhafaza edilmesi kabul edilmiştir.

1957 yılında bir kararname[5] ile Suriye uyruklu kişilere ait taşınmaz mallar üzerinde inşaat yapmak veya fidan dikmek suretiyle temellükü ve Suriye uyrukluların hissedar bulunduğu taşınmaz mallarının anlaşma suretiyle taksim ve ifraz edilmesi yasaklanmış, ortaklığın giderilmesi suretiyle yapılacak satışlarda Suriye uyrukluya isabet eden bedelin Hazine elinde emaneten muhafaza edilmesi kararlaştırılmıştır.

Suriye’nin, Suriye’deki Türk vatandaşlarının mal varlıkları bedelini ödemeksizin el koyma yönündeki politikasını sürdürmesi üzerine bir kararname[6] ile Suriye uyruklu bütün özel ve tüzel kişilerin Türkiye’de bulunan taşınır ve taşınmaz malları ( zati ve eşyası hariç ) ile bütün hak ve menfaatlerine 1062 sayılı Kanun gereğinde el konulmuştur. El koyma işlemi ile el konulan Suriye uyruklulara ait mallar hakkında yapılacak işlemlere ilişkin iki ayrı yönetmelik[7] çıkarılmıştır. Bu malların idare konusunda yetki Maliye Bakanlığı’na verilmiştir. El konulan malların tasfiyeye kadar iyi şekilde muhafaza edilmesi, bu mallardan kiraya verilecek durumda olanların Hazinece kiraya verilmesi ve el konulan mallarda ikamet eden Suriye uyrukluların eş ve çocuklarından kira alınması öngörülmüştür.

Suriye uyruklular ile ilgili olarak, 1967 yılında çıkarılan bir kararname[8] ile bu kişiler adına tahakkuk etmiş ve edecek her çeşit vergi, resim ve harçların, yine bu kişiler aleyhine Türk mahkemelerinden sadır olmuş ve olacak ilamlar muhtevası olan nafaka borçlarının ve mallarının işletilmesi için gerekli olan masrafların, bu kişilerin Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasında bloke edilmiş paraların ödenmesi kararlaştırılmıştır.

1972 yılında, Türkiye-Suriye Emlak Komisyonu tarafından bir Protokol imzalanmıştır.[9] Protokolde, her iki tarafın el konulan mallar ve bloke edilen paralar ile ilgili uyuşmaya gittikleri görülmektedir.[10] Aynı yıl içinde, Türkiye Cumhuriyeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Arasında Emlak Sorunlarının Çözülmesine Dair Sözleşme ve bu sözleşmeye ekli ödeme protokolü imzalanmıştır.[11] Fakat Başbakanlık, Sözleşme ve Ödeme Protokolü’nün onay belgesinin teatisini, milli güvenlik sebebiyle durdurmuştur. Dolayısıyla Sözleşme ve Ödeme Protokolü yürürlüğe girmemiş ve her ikisinde de öngörülen esaslar uygulama alanı bulmamıştır. Bu husus çeşitli Danıştay kararlarında da vurgulanmıştır.

El koyma ve idare bakımından 17 Ekim 1966 tarihinde iktisap edilmiş uyrukluk esas alınır. Ancak 13 Ocak 1939, 14 Şubat 1942 ve 18 Kasım 1957 tarihli kararnameler ile takyidat konulan taşınmaz malların Suriye uyruklu malikleri 13 Ocak 1939 tarihinden sonra başka bir devlet uyruğuna geçmiş olsalar dahi taşınmaz malları yönünde Suriye uyruklu sayılırlar.[12]

Yargıtay’ın Suriye uyruklular ile ilgili olarak verdiği kararları bulunmaktadır.

Yargıtay 1958 yılında verdiği kararda, 1062 sayılı Kanuna göre verilen 13 Ocak 1939 tarihli ve 2/10250 sayılı Bakanlar Kurulu Kararınca Suriye uyruklu kişilerin Türkiye’deki taşınmaz mallarını satmaları yasaklandığından, bu kararname aksine hüküm tesisinin yolsuz olduğu belirtilmektedir.[13]

Yargıtay 1973 ve 1974 yıllarında verdiği kararlarında, 17 Ekim 1966 tarihli Yönetmelik hükümlerine göre Suriye uyruklu kişilere ait taşınmazlara Hazinece el konulduğunu, bu durumda her türlü satış ve benzeri işlemleri geçersiz bulunduğunu belirtmektedir.[14]

Yargıtay’ın 2004 yılında verdiği kararında, “Mustafa Şah’ın Türk vatandaşlığını kazanmadığı halde usulsüz olarak nüfusa tescili işleminin yetkili organ kararı ile terkin edildiği ve Bakanlar Kurulu Kararı ile 1941 yılından itibaren Suriyelilerin Türk vatandaşlarına mal devirleri yasaklanmış olduğundan davalılara yapılan satış işlemlerinin hükümsüz olup iyiniyet savunmasında bulunamazlar” denilmektedir.[15]

Yargıtay’ın 2004 yılında verdiği kararında “Suriye uyruklu şahsın gayrimenkulleri mirasçısı Türk dahi olsa ona geçmez. Sadece emanate alınan bedelleri Türk mirasçısına verilir. Suriye uyrukluların Türkiye’de bulunan taşınmaz malları üzerinde Bakanlar Kurulu’nun 13.11.1939 gün ve 2/10250 sayılı ve 18.11.1966 tarih 4/7104 sayılı kararname ile takyitler konmuş olup her türlü değişim (tedavül) ve üzerinde ayni hak tesisi yasaklanmıştır. Bu yön gözetilmeden davanın reddi yerine kabulü ve yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir” denilmektedir.[16]

Detayları açıklandığı üzere 5901 sayılı Vatandaşlık Kanunu uyarınca Suriye vatandaşları Türk vatandaşlığına Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile alınsa bile taşınmaz edinemez. Vatandaşlık Kanunu’nun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 20. maddesi, diğer kanun ve kararnamedeki kısıtlamaları ortadan kaldırmamaktadır. 1966 yılında yürürlüğe giren yönetmelik uyarınca Suriye vatandaşları ister Türk vatandaşlığını isterse de başka bir devletin vatandaşlığını kazansın, bu durumları taşınmaz mal iktisapları açısından bir gerekçe olamaz. Zira 1062 sayılı Kanun, ülke güvenliği ve ülke menfaatleri için düzenleme getiren bir yasadır. Zaten 1966 yılında çıkarılan Yönetmelikte, Suriyelilerin başka bir ülkenin vatandaşlığını kazansa dahi yine de 1062 sayılı Kanun çerçevesinde getirilen sınırlamalara tabi olacakları açıkça düzenlenmiştir. Bu nedenle Türk vatandaşlığına geçen Suriyelilere taşınmaz satılması yasalara aykırıdır.


Dipnotlar


  1. Bakanlar Kurulu’nun 17 Nisan 1929 tarih ve 7887 sayılı kararı. ↩︎

  2. İtilâfname ile Türklerin Suriye ve Lübnan’da bulunan taşınmaz malları ile Suriyelilerin Türkiye’de taşınmaz malları üzerine ilgili hükümetlerce konulan önlemlerin İtilâfname’nin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 18 ay içinde kaldırılması öngörülmüştür. Bu süre çeşitli kanunlar ile 11 Ekim 1936 tarihine kadar uzatılmıştır. İtilâfname ile ayrıca iki ülke arasında İtilâfname’nin uygulanmasından doğacak sorunların çözümü için bir komisyonun çalışmalarını sürdürmesi kabul edilmiştir. ↩︎

  3. Bakanlar Kurulu’nun 13 Ocak 1939 tarihli ve 2/10120 sayılı kararı. ↩︎

  4. Bakanlar Kurulu’nun 14 Şubat 1942 tarihli ve 2/17317 sayılı kararı. ↩︎

  5. Bakanlar Kurulu’nun 18 Kasım 1957 tarihli ve 4/9697 sayılı kararı. ↩︎

  6. Bakanlar Kurulu’nun 1 Ekim 1966 tarihli ve 6/7104 sayılı kararı. ↩︎

  7. Suriye Uyrukluların Mallarının Tespiti ve Bu Mallara El konulması Hakkında Yönetmelik (RG 17.10.1966/12428); Suriye Uyruklu Özel ve Tüzel Kişilerin Hazinece El Konulan Malların İdaresi Hakkında Yönetmelik (RG 8 Kasım 1967/12743). ↩︎

  8. Bakanlar Kurulu’nun 12 Haziran 1967 tarihli ve 6/8328 sayılı kararı. ↩︎

  9. Türkiye-Suriye Emlak Komisyonu Hakkında Protokol (RG, 21 Temmuz 1972/14252). Türkiye-Suriye Emlak Komisyonunun yapmış olduğu çalışmalar gerek vatandaşlarımızın Suriye’deki gerek Suriye vatandaşlarının ülkemizdeki mal varlıklarının envanterinin çıkarılması bakımından yararlı olmuştur. ↩︎

  10. Suriye’de malı olan Türk vatandaşlarının en geç 9 Kasım 1972 tarihine kadar Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nden alacakları beyannameleri doldurarak vermekle yükümlü tutulmuşlardır. Hakların düzenlenmesi amacıyla Suriye’de taşınmaz malları olan Türk vatandaşları, Türkiye-Suriye Emlak Komisyonu tarafından ellerinde bulunan taşınmaz mallara ait belgeler ile birlikte Şam’a çağırılmışlardır. ↩︎

  11. Onaylamaya ilişkin Bakanlar Kurulu’nun 28 Şubat 1983 tarihli ve 83/6123 sayılı kararı (RG 11.3.1983/17984). ↩︎

  12. Gazi KAPAN, Yabancıların Türkiye’de Taşınmaz Edinmelerine İlişkin İşlemler, Ankara 1998, s 17-19; 1062 sayılı Mukabele Bil-misil Kanunu ve Bu Kanun Çerçevesinde Suriye Uyrukluların Ülkemizdeki Mallarının Durumu, E- Yaklaşım, Ağustos 2006, S. 37. ↩︎

  13. 6. HD, 20.10.1958, E. 7009, K. 6999; 2. HD, 21.03.1963, E. 1638, K. 1687: 1062 sayılı Kanuna dayalı çıkarılan kararlar ile Suriye uyruklu kişilere ait mallar bloke edilmiştir. Bu nedenle bunların artık teminat olarak değerlendirilmeleri mümkün değildir. ↩︎

  14. 8. HD, 22.1.1974, E. 1973/6016, K. 1974/163; 8. HD, 17.12.1973, E. 1973/5489, K. 1973/7465. ↩︎

  15. 1. HD, 26.2.2004, E. 2004/1201, K. 2004/1866. ↩︎

  16. Y. 2. HD, 15.3.2004, E. 2004/1803, K. 2004/3241. ↩︎

Lexpera Blog’da yayımlanan yazılar, yazarlarının görüşlerini ifade eder. Lexpera Blog’da bir yazıya yer verilmesi, o yazıda savunulan görüşlerin On İki Levha Yayıncılık tarafından benimsendiği anlamına gelmez. Yazılar, bilgi amaçlı olup, hukuki mütalaa ya da tavsiye niteliği taşımamaktadır.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve diğer mevzuat hükümlerine aykırı ve bilimsel yazma etik kurallarını aşan iktibaslar konusunda yazarların ve On İki Levha Yayıncılık’ın rızası bulunmamaktadır.
Author image
Hakkında Nihat Kandaloğlu
Tapu ve Kadastro (Em.) Başmüfettişi