Lexpera Blog

2279 sayılı Cumhurbaşkanı (Fevkalâde Mühlet) Kararı ile 7226 Sayılı Kanunun Geçici 1. Maddesinin Birlikte Değerlendirilmesi

I. Genel Olarak

22.03.2020 gün ve 31076 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2279 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile fevkalâde hallerde tatilden daha geniş bir uygulama kabul edilmiştir. İcra ve İflâs Kanunumuzun fevkalâde mühletle ilgili 330. maddesi, Kanunun yürürlüğünden bu yana ilk kez uygulanmaktadır. Bu maddeye göre,

“Salgın hastalık, umumi bir müsibet veya harb halinde Cumhurbaşkanı karariyle memleketin bir kısmında veya bazı iktisadi zümreler lehine muayyen bir müddet için icra takipleri durdurulabilir”. Buna fevkalâde hallerde tatil denir.

Fevkalâde hallerde tatilde sadece başlamış olan icra takiplerinin durması kabul edilmişken (İİK.m.330), Cumhurbaşkanı Kararında takiplerin durması yanında,

  • icra ve iflâs hukuku ile taraf ve takip işlemleri yapılmamasına,
  • yeni icra takiplerinin alınmamasına ve
  • ihtiyati haciz kararlarının icra ve infaz edilmemesine de karar verilmiştir.

Özellikle iflâs takipleri de tatil sürecine dahil edilmiştir.

Fevkalâde mühlet süresi içinde, yani 20.03.2020 ilâ 30.04.2020 tarihleri arasında tüm icra ve iflâs takiplerinin durmasına karar verilmiştir. Böylelikle mevcut takipler bakımından yapılacak takip işlemleri bakımından süreler, fevkalâde mühlet süresi boyunca işlemeyecektir. Fevkalâde mühlet süresi içinde bu yasağa rağmen işlem yapılması halinde, bu işlemler kamu düzenine aykırı olacağından, süresiz şikâyet yolu ile her zaman iptal edilebilecektir.

Fevkalade mühlet hakkında Cumhurbaşkanı Kararından sonra, 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Geçici 1. maddesi ile sürelerin durdurulması hakkında ikinci bir düzenleme yapılmıştır. Bu Kanun ise 26.03.2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu iki düzenlemenin amacı aynı olmak yanında, düzenlediği bazı alanlar da ortaktır. Ancak 7226 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesi ile daha geniş bir uygulama kabul edilmiş, bazı tereddütler de giderilmiştir. Aslında her iki düzenlemenin 7226 sayılı Kanunda birlikte yapılması mümkün olabilecekken, üç dört gün ara ile benzer konularda tekrar düzenleme yapılmıştır. 7266 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesi şu şekildedir.

*GEÇİCİ MADDE 1- (1) Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla;*

a) Dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler; 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar bakımından belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen süreler ile arabuluculuk ve uzlaştırma kurumlarındaki süreler 13/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden,

b) 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlarda belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim veya icra ve iflas daireleri tarafından tayin edilen süreler; nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere tüm icra ve iflas takipleri, taraf ve takip işlemleri, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınması, ihtiyati haciz kararlarının icra ve infazına ilişkin işlemler 22/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden,

itibaren 30/4/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durur. Bu süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar. Durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılır. Salgının devam etmesi halinde Cumhurbaşkanı durma süresini altı ayı geçmemek üzere bir kez uzatabilir ve bu döneme ilişkin kapsamı daraltabilir. Bu kararlar Resmî Gazete’de yayımlanır.

(2) Aşağıdaki süreler bu maddenin kapsamı dışındadır:
a) Suç ve ceza, kabahat ve idari yaptırım ile disiplin hapsi ve tazyik hapsi için kanunlarda düzenlenen zamanaşımı süreleri.
b) 5271 sayılı Kanunda düzenlenen koruma tedbirlerine ilişkin süreler.
c) 6100 sayılı Kanunda düzenlenen ihtiyati tedbiri tamamlayan işlemlere ilişkin süreler
.

(3) 2004 sayılı Kanun ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlar kapsamında;
a) İcra ve iflas daireleri tarafından mal veya haklara ilişkin olarak ilan edilmiş olan satış gününün durma süresi içinde kalması halinde, bu mal veya haklar için durma süresinden sonra yeni bir talep aranmaksızın icra ve iflas dairelerince satış günü verilir. Bu durumda satış ilanı sadece elektronik ortamda yapılır ve ilan için ücret alınmaz,
b) Durma süresi içinde rızaen yapılan ödemeler kabul edilir ve taraflardan biri, diğer tarafın lehine olan işlemlerin yapılmasını talep edebilir,
c) Konkordato mühletinin alacaklı ve borçlu bakımından sonuçları, durma süresince devam eder,
ç) İcra ve iflas hizmetlerinin aksamaması için gerekli olan diğer tedbirler alınır
.

(4) Durma süresince duruşmaların ve müzakerelerin ertelenmesi de dâhil olmak üzere alınması gereken diğer tüm tedbirler ile buna ilişkin usul ve esasları;
a) Yargıtay ve Danıştay bakımından ilgili Başkanlar Kurulu,
b) İlk derece adli ve idari yargı mercileri ile bölge adliye ve bölge idare mahkemeleri bakımından Hâkimler ve Savcılar Kurulu,
c) Adalet hizmetleri bakımından Adalet Bakanlığı,
belirler.

7226 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesi, fevkalâde mühlet hakkındaki düzenlemenin kapsam ve uygulanması bakımından tüm hususları düzenlediği gibi, başka alanlarda da hükümler içermektedir. Bundan sonra asıl olarak fevkalade mühlet hakkındaki Cumhurbaşkanı Kararı’nı da içine alan düzenlemeler hakkındaki 7226 sayılı Kanun hükümleri uygulanacaktır. Böylelikle hukukumuzda ilk kez uygulanan fevkalâde hallerde tatile ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı, sadece beş gün fiilen uygulamada kalmıştır. Aşağıda asıl olarak 7226 sayılı Kanun bakımından hükümler esas alınarak değerlendirme yapılacaktır.

II. Genel Hükümlere Göre Dava Açma Süreleri Bakımından Değerlendirme

7226 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesi, tüm yargı kolları içinde açılabilecek davalar bakımından sürelerin durmasını düzenlemişse de, biz sadece hukuk davaları bakımından değerlendirme yapacağız. Kanunda herhangi bir dava çeşidi ayırımı yapılmaksızın, dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri ile hak düşürücü sürelerin, 13.3.2020 (bu tarih dâhil) tarihinden, 30.04.2020 tarihine kadar durması öngörülmüştür. Böylelikle Kanun geçmişe etkili, fevkalâde mühletten daha öncesine ilişkin bir düzenleme getirmiştir. O halde İcra ve İflâs Kanununda düzenlenmiş olan davalar dışında kalan davalar bakımından süre, 13.03.2020 tarihinden itibaren durmuş sayılacaktır. Geçici maddenin “b” bendinde “İcra ve İflas Kanunu ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlarda belirlenen süreler” ayrıca düzenlendiğinden, bu ifade, İcra ve İflâs Kanununda açılacak davalar bakımından düzenlenmiş olan süreleri de kapsamaktadır. Ancak bunun için durma süresi 22.03.2020 tarihinden itibaren başlamaktadır. Bu durumda farklı davalar bakımından durma süresi, farklı zamanlarda işlemeye başlayacaktır ki, böyle bir ayrımın haklı bir sebebi yoktur. Yine Geçici 1. maddenin “a” bendinde genel olarak davaların, “b” bendinde ise, İcra ve İflâs Kanununda düzenlenmiş olan davalara ilişkin sürelerin durması düzenlenmişken, “a” bendinde “şikâyet” ve “itiraz”dan söz edilmesi isabetli olmamıştır. Eğer “a” bendinde sözü edilen şikâyet, İcra ve İflâs Kanununun 16. maddesinde düzenlenmiş şikâyet ise, durma süresi, İcra ve İflas Kanundaki düzenlenen süreler bakımından da farklı tarihlerde başlayacaktır.

İcra ve İflâs hukukuna özgü başvurular için süreler “b “ bendinde düzenlendiğine göre, “a “ bendinde yapılan düzenleme sürelerin farklı tarihlerde durmasına neden olmuştur. Nitekim şikâyet için süre 13.03.2020 tarihinden itibaren duracak, İcra ve İflâs Kanununda düzenlenmiş davalar bakımından ise süreler, 22.03.2020 tarihinde durmuş olacaktır. Tüm süreler bakımından ortak bir tarihin kabul edilmesi karışıklığı önleyebilecek ve farklı sürelerin kabulü hakkında hiçbir haklı sebep bulunmazken, Geçici 1. maddenin “a” ve “b” bentlerindeki ayrımın makul sebebi anlaşılamamaktadır.

Kanunda genel olarak davadan söz edilirken, özel olarak tahkimde açılacak olan davalar bakımından özel bir hüküm getirilmemiştir. Kanaatimce Kanunun kabulünü gerektiren koşullar ve amacı, tahkim davaları bakımından da geçerli olduğundan, buradaki sürelerin durmasını, Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre tahkim yolu ile açılacak ya da açılmış davalar bakımından da geçerli kılmak gerekir. Ancak kurumsal tahkim kuralları hakkında sürelerin durması söz konusu olmayacaktır. Bu konuda kurumlar kendileri süre bakımında genel bir düzenleme yapabilirler. Yine tüketici hukuku bakımından hakem heyetine yapılacak başvurular hakkındaki sürelerin de 13.3.2020 tarihinden itibaren duracağını kabul etmek gerekir.

Kanun davaların durmasından söz etmekte ise de, Geçici maddenin “a” bendinde “usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar bakımından belirlenen süreler“ de duracağından, çekişmesiz yargı işleri bakımından sürelerin durması kabul edilmelidir.

Dava açma yanında açılmış ve görülmekte olan davalar bakımından da kanuni sürelerin durma süresi içinde işlemeyeceği kabul edilmiştir. Bunun gibi hakim tarafından verilmiş olan süreler de durma süresi içinde işlemeyecektir. Dava açmak yanında, davadan önce zorunlu arabuluculuk öngörülmüşse, buradaki sürelerin da yine durması kabul edilmiştir.

Dava sonunda verilen hükümlere karşı kanun yoluna başvuru süresi de aynı şekilde 13.3.2020 tarihinden itibaren durmuştur. Olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın iadesi yoluna başvuru süresinin de durması gerekmektedir.

Kanun sadece sürelerin durması yönünde düzenleme getirmektedir. Bunun anlamı durma süresi içinde dava açılmasını engelleyen bir hüküm bulunmamaktadır. Dava açılmasıyla meydana gelen sonuçlar doğacaktır. Bu nedenle dava açılmasıyla meydana gelen maddi ve usul hukuka ilişkin sonuçlar doğacaktır. Durma süresi içinde tebligat yapılmasını önleyen bir hüküm de bulunmamaktadır. Bu nedenle taraflara durma süresi içinde tebligat yapılabilir. Ancak bu tebligat herhangi bir şekilde sürenin işlemeye başlamasını sağlamayacaktır. Örneğin durma süresi içinde davalıya dava dilekçesi tebliğ edilirse, davalı bakımından durma süresi olan 30.04.2020 tarihine kadar cevap süresi işlemeye başlamayacak bu sürenin bitiminden sonra süre işleyecektir.

III. İcra ve İflâs Kanunundaki Süreler Bakımından Değerlendirme

İcra ve iflâs hukuku bakımından Cumhurbaşkanı kararı ile fevkalâde mühlet içinde sürelerin işlemesi durdurulmuştu. Ancak bu Kararda bazı dava ve şikâyet gibi hukuki çareler bakımından açıklık bulunmadığından, farklı yorumların yapılabilmesi mümkündü. 7226 sayılı Kanunda İcra ve İflâs Kanununda belirtilmiş olan tüm sürelerin 22.03.2020 tarihinden itibaren duracağı kabul edilmiştir. Ayrıca “a “ bendinde şikâyet ve itiraz sürelerinin de duracağı söylenmiştir.

Cumhurbaşkanı kararında ve 7226 sayılı Kanunda, başlamış olan takiplerin durması yanında, 30.04.2020 tarihine kadar taraf ve takip işlemleri yapılmayacağı belirtilmiştir. Kararda, taraf ve icra takip işlemi arasında ayrım yapmamıştır. İcra hukukunda “takip işlemi”nin teknik bir anlamı vardır. Takip işlemleri, taraf ve icra takip işlemleri olarak ikiye ayrılarak incelenir. İcra takip işlemleri icra organlarınca borçluya karşı yapılan, cebri icranın ilerlemesini sağlayan işlemlerdir. Örneğin ödeme emri gönderilmesi, haciz, satış gibi işlemler durma süresi içinde yapılamayacaktır. Taraf takip işlemleri ise, genel anlamıyla takip alacaklısı ve borçlu tarafından yapılan işlemlerdir. Borçlu da ödeme emrine itiraz edemeyecektir. Gecikmiş itirazın da (İİK.m.65) durma süresi içinde yapılamaması gerekir.

Durma süresi içinde üçüncü kişilere yönelik işlem yapılıp yapılamayacağı da önemlidir. Özellikle üçüncü kişilere haciz ihbarnamesi gönderilebilecek midir? Haciz ihbarnamesi ile borçlunun üçüncü kişilerdeki mal ve alacaklarının haczi gerçekleştirilir (İİK.m.89). Durma süresi içinde haciz yapılamayacağından, bu takip işleminin üçüncü kişilere yönelik olarak da yapılamayacağı kanısındayım. Bu nedenle durma süresi içinde üçüncü kişilere haciz ihbarnamesi gönderilememelidir. Buna rağmen gönderilen haciz ihbarnamesi ise hiçbir sonuç doğurmamalıdır. Mühletin bitiminden sonra üçüncü kişiye yeniden haciz ihbarnamesi gönderilmelidir.

Durma süresi sadece icra takiplerinin durmasına sebep olduğundan, başlamış olan takiplerde mevcut işlemler geçerliliğini muhafaza edecektir. Bu nedenle hacizler geçerliliğini muhafaza edecek, satış yapılmışsa, bu satış da geçerli sayılacaktır. Önceden gönderilmiş olan haciz ihbarnamesi de sonuç doğuracaktır. Fevkalâde mühlet süresinin başlangıcı olan 20 Marttan önce gönderilmiş olan haciz ihbarnamesi için, 20 Marttan sonraki süreler duracak ve 30 Nisandan itibaren kaldığı yerden işlemeye devam edecektir. Daha önce birinci haciz ihbarnamesi gönderilmiş ise, durma süresi içinde ikincisi gönderilmeyecek, durma süresinin sona ermesinden sonra gönderilebilecektir. Ancak gönderilecek olan ikinci haciz ihbarnamesi olup, yeniden birinci haciz ihbarnamesi gönderilmeyecektir. Yine birinci haciz ihbarnamesinin gönderilmesinde sonra durma süresi başlamışsa, bu ihbarnameye itiraz süresi 20 Marttan itibaren işlemeyecektir. Bu konuda, İcra ve İflâs Kanununun 56. maddesinde, "takip talikleri esnasında müddetlerin cereyanı durmaz. Müddetin nihayeti bir talik gününe rastlarsa müddet talikin bitiminden sora bir gün uzatılır." biçimindeki hükmün, fevkalâde mühlet içinde uygulanması söz konusu olmamalıdır. Buna karşılık, 20 Mart 2020 tarihinden önce gönderilmiş olan ve itiraz edilmeyerek ya da kabul edilerek kesinleşmiş ve ödeme yapılmış olan haciz ihbarnameleri bakımından, 20 Mart 2020’den sonra bir ödeme (kesinti) yapılması gerekiyorsa, bu ödemeye devam edilmelidir. Zira durma süresi içinde icra ve iflâs hukuku bakımından doğan sonuçlar ortadan kalkmayacak muhafaza edilecektir. Nasıl hacizler durma kararından sonra muhafaza ediliyorsa, haciz ihbarnameleriyle konulmuş olan hacizler de geçerliliğini muhafaza edecektir. Eğer kesinleşen haciz ihbarnamesi üzerine kesinti yapılarak icra dairesine ödeme yapılmazsa, bu durum hacizlerin kalkması anlamına gelecektir. Çünkü kesinti yapılmazsa, bu tutarın kime ödeneceği sorulmalıdır. Alacaklı yerine, borçluya ödenirse, bu haczin kalkması anlamını taşır ve böylelikle hacizleri kaldırmış oluruz. Dikkat edilirse, gerek fevkalade hallerde tatil ve gerekse 7226 sayılı Kanun, olağanüstü koşullara rağmen, mevcut durumun muhafaza edilmesini amaçlamaktadır. Açık bir kanun hükmü olmadan haciz ihbarnameleri ile kesinleşen haczin tatbik edilmemesi durma değil, haczin kalkması olur. Ayrıca mevcut hacizleri muhafaza ederken, haciz ihbarnameleri ile konulan hacizleri kaldırmak haklı ve makul bir ayırım olmayacaktır. Bu nedenlerle, daha önce kesinleşmiş haciz ihbarnamesine göre ödenmesi gereken alacakların, durma süresi içinde kesilerek alacaklıya ödenmesine devam edilmesi gerekir. Bu konuda işçi alacakları bakımından da bir farklılık olmamalıdır. Çünkü kanun imtiyazlı alacaklar bakımından bir farklılık getirmemiştir. İşçinin ücretine 20 Marttan önce usulüne uygun olarak haciz ihbarnamesi ile haciz konulmuş ve kesinleşmiş ise, 20 Marttan sonra da bu kesintiler yapılıp icra dairesine ödenmelidir.

Cumhurbaşkanı Kararı ve ardından 7226 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinde tüm icra takiplerinin duracağından söz edildiği için, ilâmlı ve ilâmsız icra takiplerinin tümü bakımından durma söz konusu olacak ve bu takipler başlatılamayacaktır. Bu nedenle ilâmsız takipler gibi, ilâmlı takipler de yapılamayacak, keza rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takiplerin yapılması mümkün olmayacaktır. Hatta çocuk teslimine ilişkin ilâmların icrası hakkında da bir istisna kabul edilmediğinden, bu takipler yapılamadığı gibi, fevkalâde mühlet süresi içinde daha önce başlamış olan takipler duracaktır.

İcra ve İflâs Kanununda öngörülen süreler gibi, maddi hukuka göre işleyen zamanaşımı ve hak düşürücü süreler de duracaktır (Kuru, İcra ve İflâs Hukuku, Cilt 4, İstanbul 1997, s.3927). Bu nedenle takip konusu alacak hakkındaki zamanaşımı süresi durma süresinden itibaren işlemeyecek, mühletin bitiminden sonra kaldığı yerden işlemeye devam edecektir.

Fevkalade mühlet için kabul edilmiş olan ihtiyati hacizlerin icrasının istenemeyeceği 7226 sayılı Kanunla tekrarlanmıştır. Nitekim Geçici 1. maddenin “b” bendine göre,“tüm icra ve iflas takipleri, taraf ve takip işlemleri, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınması, ihtiyati haciz kararlarının icra ve infazına ilişkin işlemler 22/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden, itibaren 30/4/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durur” denilmiştir. İhtiyati hacizler için zaten 20.03.2020 tarihinden itibaren fevkalade hallerde tatil sebebiyle bu süreler durmuştu, dolayısıyla bu süre 22.03.2020 tarihinden sonra da durmaya devam edecektir.

İcra ve İflâs Kanununa göre açılacak davalar bakımından da durma süresi içinde öngörülen süreler işlemeyecektir. Takip işlemleri yanında, durmuş olan icra veya iflâs takibi boyunca İcra ve İflâs Kanunu hükümlerine göre açılacak davalar için konulmuş süreler de duracaktır. 7226 sayılı Kanununu Geçici 1. maddesinde, “2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlarda belirlenen süreler” ifadesi, İcra ve İflâs Kanununda öngörülen dava açılmasına ilişkin süreleri de kapsamına almaktadır. Böyle olunca bu konuda farklı tarihlerdeki sürelerin başlangıcına dikkat edilmesi gerekecektir.

  • 7226 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinin “a” bendine göre açılacak davalar bakımından süreler, 13.03.2020 tarihinden itibaren duracak,

  • 7226 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinin “b” bendine göre İcra ve İflâs Kanuna göre açılacak davalar bakımından süre, 22.03.2020 tarihinden itibaren duracak

  • Bütün bunların yanında fevkalade mühlete göre icra ve iflâs hukukuna göre açılacak davalar bakımından süreler 20.03.2020 tarihinden itibaren duracaktır.

Bu durumda sürelerin durmasıyla ilgili bir karışıklık ortaya çıkmaktadır. Nitekim 7226 sayılı Kanuna göre, açılacak davalar bakımından bu sonuç, 13.03.2020 tarihinden itibaren; İcra ve İflâs Kanunu hükümlerine göre açılacak davalar bakımından ise 22.0.2020 tarihinden; fevkalade mühlet hakkındaki Cumhurbaşkanı Kararına göre ise, 20.03.2020 tarihinden itibaren sonuç doğuracaktır. Öncelikli olarak 13.3.2020 tarihinden itibaren öngörülen durma süresinin icra ve iflâs hukukuna göre açılacak davalar hakkında geçerli olmayacağının kabulü gerekir. Buna karşılık İcra ve İflâs Kanununa göre açılacak davalar 20.03.2020 den itibaren fevkalâde mühlete göre zaten durmuştu. 7226 sayılı Kanunla bu durma, 22.03.2020 tarihinden itibaren devam ettirilmiştir. Buna göre fevkalâde mühlete ilişkin Cumhurbaşkanı kararı, icra ve iflâs hukukuna ilişkin davalar hakkındaki süreyi iki gün önce durdurmuştur.

İcra ve İflâs Kanununda düzenlenmiş olan itirazın iptali (İİK.m.67), itirazın geçici veya kesin kaldırılması (İİK.m.68, 68a), borçtan kurtulma davası (İİK.m.69) ve takibin tatil ve taliki (İİK.m.71) gibi davalar bakımından süreler fevkalâde mühlet süresince işlemeyeceğinden, 20.03.2020 tarihinden itibaren durmuş idi. 7226 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinin “b” bendi gereğince 22.03.2020 tarihinden itibaren durmaya devam edecektir. Bunun gibi, İcra ve İflas Kanununda süresi belirlenmiş olan menfi tespit ve istirdat davalarının (İİK.m.72), ihalenin feshi (İİK.m.134) veya sıra cetveline ilişkin itiraz (İİK.m.142) davaları bakımından süreler önce fevkalâde mühlet nedeniyle 20.03.2020 ve ardından 7226 sayılı Kanun gereğince 22.03.2020 tarihinde itibaren duracaktır.

Geçici 1. maddenin “b” bendine göre, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlarda belirlenen süreler duracağından, taksitle ödeme süresine ilişkin İcra ve İflas Kanunundaki öngörülen süreler de duracaktır (İİK.m.111). Örneğin ikinci taksit, 22 Marttan sonraki bir tarih ise, durma süresi boyunca, kalan süre işlemeyecektir. Buna karşılık taraflar İcra ve İflâs Kanunundaki zorunlu taksit sözleşmesi dışında bir anlaşma yapmışlarsa, burada kararlaştırılan süreler İcra ve İflâs Kanununa tabi olmadığından, durma süresi içinde işlemeye devam edecektir.

İcra takibi sırasında genel hükümlere göre açılacak davalar bakımında fevkalâde mühletin ve ardından 7226 sayılı Kanunun etkisinin ne olacağını da değerlendirmek gerekir. Bu davalara ilişkin süreler, İcra ve İflas Kanununda düzenlenmediğinden, 7226 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinin “a” bendine göre 13.03.2020 tarihinde itibaren durmalıdır. Örneğin başlamış olan bir takiple ilgili genel hükümlere göre açılacak sahtelik davası (HMK.m.209) hakkında fevkalâde mühlet için bir düzenleme yoktu. Ancak 7226 sayılı Kanun takip hukukuyla ilgili diğer kanunlarda düzenlenmiş olan davaları da kapsayacak şekilde bir düzenleme yaptığından, bu tür davalar bakımından sürenin 13.03.2020 tarihinden 30.04.2020 tarihine kadar duracağı söylenmelidir.

III. Duran Sürelerin Tekrar İşlemesi

7226 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesi ile istisna getirilmeyen tüm süreler, 22.3.2020 tarihinden itibaren 30.04.2020 tarihine kadar duracaktır.

Sürelerin durması, sürelerin kesilmesinden farklıdır. Zira süre durduğunda, durma süresinin sona ermesinden itibaren kaldığı yerden tekrar işlemeye devam edilecektir. Bu durum, durma süresinin sona ermesinden sonra, sürelerin hesabında yanlışlıklar yapılarak hak kaybına neden olabilecektir. Bu tehlikeye karşı fevkalâde mühlet bakımından bir düzenleme yapılmamıştır. Sürelerin hatalı hesabı nedeniyle bir hak kaybını önlemek amacıyla, duran sürenin sona ermesinden sonra süre uzatımı kabul edilmiştir. Duran sürenin aslı dikkate alınmadan, durma süresinin başladığı tarihte onbeş günden daha kısa bir süre kalmışsa, bu sürenin durmadan sonra onbeş gün uzatılacağı kabul edilmiştir[1]. Örneğin bir süre daha önce işlemeye başlamış ve 22.03.2020[2] tarihinde duran sürenin dolmasına üç gün kalmışsa, durma sürenin sona ermesinden itibaren bir süre onbeş gün uzatılmış olacaktır. Buna göre uzatılan süre 15 Mayıs 2020 tarihinde sona erecektir. Dikkat edilirse durma süresinden önce kalan sürenin aslının ne kadar olduğu konusunda bir ayırım yapılmamıştır. Tüm süreler esas alınarak, daha önce başlamış olan bir süre, 22.03.2020 tarihinde duracak ve durduğu sırada kalan süre onbeş günden daha az ise, bu süre, 30.04. 2020 tarihinde 15 gün uzatılacaktır.

Bu konuda dikkat edilmesi gereken bir husus da, Hukuk Muhakemeleri Kanununda sürelerin hafta, ay ve yıl olarak düzenlenmiş olmasıdır. Ancak 7226 sayılı Kanunda bu sürelerin hesabı gün olarak hesaplandığından, HMK’na göre işlemeye başlamış süre için 22.3.2020 tarihinde kalan süre gün olarak hesaplamalıdır. İcra ve İflâs Hukuku bakımından süreler gün olarak düzenlendiğinden, bu konuda bir tereddüt yaşanmayacaktır. Bu süre yedi günlük bir şikâyet süresi, on günlük ödeme süresi ya da bir aylık süre olabilir. İşlemeye başlamış olan herhangi bir sürenin 22.03.2020 tarihinde kalan süresi onbeş günden daha az ise, 15 Mayıs 2020 tarihine kadar uzaması gerekecektir. Ancak daha önce işlemeye başlamış olan bir aylık süre 22.03.2020 tarihine gelindiğinde 20 gün kalmışsa, bu sürenin uzatılması 30.04.2020 tarihinden itibaren kalan yirmi gün eklenerek hesaplanacaktır.

İflâs takipleri de durma süresi içinde yapılamayacaktır. Yine iflâs tasfiyesine ilişkin işlemler, alacaklılar toplanması, satış işlemleri yapılmayacaktır. Acaba iflas davası açılabilecek midir? Takipli iflas bakımından açılacak iflas davasının da açılamaması ve sürenin işlememesi düşünülmelidir. Aynı durumu doğrudan iflâsa ilişkin çekişmesiz yargı işleri bakımından da değerlendirmek gerekir.

Konkordato hakkında ise Cumhurbaşkanı Kararında özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Öncelikle borçlu bu süre içinde konkordato talebinde bulunabilir mi? Buna görünürde bir engel bulunmasa da, zaten hakkında takip yapılamayacak borçlunun böyle bir talepte bulunmasında hukuken korunan bir yararı yoktur. Buna karşılık konkordato süreci bakımından yapılacak işlemlerin de fevkalâde mühlet içinde durması ve sürelerin işlememesi gerekir. Nitekim alacaklıların toplanması, oy kullanması bu süreç içinde yapılmaması gereken işlemler olup, konkordatoda da süreler işlememelidir. Böylelikle kanunda ki süreler 20 Mart-30 Nisan 2020 tarihleri arasında işlemeyecek, bir başka ifade ile konkordato mühleti bu şekilde fiilen uzamış olacaktır.

Tasarrufun iptali davalarına ilişkin süreler de duracak ve işlemeyecektir. Ancak alacaklı bu davaları açmadan ihtiyati haciz isteyebilir. Bununla birlikte ihtiyati haczin uygulanmasını talep edemeyecektir. İhtiyati haciz kararı verilmişse, icrası durma süresinin bitiminden sonra mümkün olabilecektir. Eğer alacaklı davadan önce ihtiyati tedbir talep etmiş ve mahkemede ihtiyati tedbire karar vermişse, bu kararın icrası istenebilirse de (HMK.m.393), karardan sonra dava açılması ya da takip yapılması gerekeceğinden, iki haftalık sürenin (HMK.m.397) işlemeyeceği kanısındayım.

V. İstisna Tutulan Hükümler

Durma süresi içinde en önemli istisna nafaka alacakları bakımından kabul edilmiştir. Nafaka alacakları bakımından ilâmlı takip yapılabilecektir. Ancak ilâmda nafaka dışında hükmedilen başka alacaklar varsa, Adalet Bakanlığı İcra Dairesi Başkanlığının 24.03.2020 tarihli açıklamasına göre, bunlar ayırt edilerek, sadece nafaka alacağı için takibe devam edilecektir.

7226 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinin ikinci fıkrasına göre, suç ve ceza, kabahat ve idari yaptırım ile disiplin hapsi ve tazyik hapsi için kanunlarda düzenlenen zamanaşımı süreleridir. İcra ve İflâs Kanunundaki suç ve cezalar da bu kapsamda değerlendirilmelidir.

6100 sayılı Kanunda düzenlenen ihtiyati tedbiri tamamlayan işlemlere ilişkin süreler istisna tutulmuştur. Bu nedenle durma süresi içinde ihtiyati tedbir kararı istenebilecektir. Durma süresi içinde de ihtiyati tedbir kararı alınabilmesi ve alınan kararın icrasının istenebilmesi kabul edilmiştir. Tedbir kararının verilmesinden sonra ise, bu kararın icrasının da istenebileceği kabul edilmiştir. İhtiyati tedbir kararının verildiği tarihten itibaren bir hafta içinde kararın uygulanması talep edilmelidir. Aksi takdirde tedbir kararı kendiliğinden kalkacaktır (HMK.m.393). Ancak ihtiyati tedbir kararı karşı tarafın yokluğunda verilmiş ise, bu karara karşı itiraz süresi yine işlemeyecektir (HMK.m.394). Yine tedbir kararının reddi üzerine bu karara karşı istinaf yoluna gidilmesine ilişkin süre de işlemeyecektir (HMK.m.391,3).

2004 sayılı Kanun ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlar kapsamında; İcra ve iflas daireleri tarafından mal veya haklara ilişkin olarak ilân edilmiş olan satış gününün durma süresi içinde kalması halinde, bu mal veya haklar için durma süresinden sonra yeni bir talep aranmaksızın icra ve iflâs dairelerince satış günü verilir. Bu durumda satış ilânı sadece elektronik ortamda yapılır ve ilân için ücret alınmaz, Hacizli malın satışı için ilân verildikten sonra, satış tarihi durma süresi içinde bir güne rastlarsa, Adalet Bakanlığı İcra İşleri Dairesi Başkanlığının 24.03.2020 tarihli açıklamasına göre, durma tarihinden sonraki bir gün satış tarihi olarak belirlenecektir. Bu satış tarihi yeniden ilân edilecektir. Bu yeni ilânın daha önce ilân yaptırmış olan alacaklıya daha fazla masraf oluşturmaması için, durma süresinden sonra yapılacak ilânların, UYAP İcra Malları e-Satış Portalında yapılması kararlaştırılmıştır.

Durma süresi içinde rızaen yapılan ödemeler kabul edilir ve taraflardan biri, diğer tarafın lehine olan işlemlerin yapılmasını talep edebilir, Fevkalâde mühletin İcra ve İflâs dairelerinin tahsil etmiş olduğu paraların alacaklılara ödemesine bir engel olmadığı kanısındayım. Zira böyle bir ödeme yapılmaması fevkalâde mühlet verilmesindeki amaca aykırılık teşkil edecektir. Ödeme yapılmayan paranın veznede durması, sadece alacaklıya zarar verecek, bir işlem olacaktır. Ancak sıra cetveli yapılmasını gerektiren hallerde, mühlet içinde sıra cetveli yapılamayacağından, ödeme yapılması da mümkün olmayacaktır. İcra ve iflâs daireleri mühlet içinde yapılan ödemeleri kabul edecektir. Mühlet kararı icra dairesine ödeme yapılmasına engel olmaz. Bu nedenle daha önce hakkında takip kesinleşmiş olan borçlu, fevkalâde mühlet içinde borcunu ödeyebilir. Böylelikle borçlu, hakkında başlamış olan takibi sona erdirebilecek, malları üzerine konulmuş hacizleri kaldırılabilecektir. Bunun gibi mühletten önce kesinleşmiş ihalelerle ilgili tescil işlemleri yapılabilecek, tapuya yazı yazılabilecektir.

Geçici 1. maddeye göre, konkordato mühletinin alacaklı ve borçlu bakımından sonuçları, durma süresince devam eder. Bu düzenleme çok açık olmadığı gibi isabetli değildir. Konkordato mühletinin sadece alacaklı ve borçlu bakımından sonuçlarının durma süresi içinde devam edeceğini söylemek yetersizdir. Alacaklı ve borçlu dışında kalan sonuçları ne olacaktır? Örneğin komiserin yetkileri görevi ve süresi nasıl etkilenecektir. Kanaatimce konkordatoda mühletin, diğer süreler gibi durması uygun olur. Konkordato bakımından istisna tutulmadığından, borçlu hakkında imtiyazlı alacaklıların da takip yapmaları mümkün olamayacak ve yine başlamış olan takipler duracaktır. Yine rehnin paraya çevrilmesi yolu ile başlamış takiplerin durması söz konusu olacak henüz başlanılmamış olan takipler başlatılamayacaktır.


Dipnotlar


  1. Fevkalâde mühlet bakımından süreler sadece duracağından, mühletin bitiminden sonra süre kaldığı yerden işlemeye devam edecektir. Örneğin haciz ihbarnamesi 18 Martta gönderilmiş ise, bu ihbarnameye ilişkin süre 19 Martta işlemiş olacak ve ardından duracaktır. Eğer fevkalâde mühlet uzatılmazsa, itiraz süresi 1 Mayıstan itibaren kaldığı yerden, yani bir gün üzerine ilave edilerek işlemeye devam edecektir. Ancak bu konuda 7226 sayılı Kanun hükümleri uygulanacağından, fevkalade mühlete ilişkin hükümler dikkate alınmayacaktır. ↩︎

  2. Fevkalade mühlete tabi süre 20.03.2020 de, genel olarak dava açma süresi ise 13.03.2020 tarihinde duracaktır. ↩︎

Lexpera Blog’da yayımlanan yazılar, yazarlarının görüşlerini ifade eder. Lexpera Blog’da bir yazıya yer verilmesi, o yazıda savunulan görüşlerin On İki Levha Yayıncılık tarafından benimsendiği anlamına gelmez. Yazılar, bilgi amaçlı olup, hukuki mütalaa ya da tavsiye niteliği taşımamaktadır.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve diğer mevzuat hükümlerine aykırı ve bilimsel yazma etik kurallarını aşan iktibaslar konusunda yazarların ve On İki Levha Yayıncılık’ın rızası bulunmamaktadır.
Author image
Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi İcra ve İflâs Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi