Lexpera Blog

Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkının Bir İstisnası Olarak Yakalama, Gözaltı ve Tutuklama Tedbirleri

İnsan hakları, insanın kişiliğine bağlı ve sosyal bir varlık olması dolayısıyla sahip olduğu soyut ve değişmez nitelikteki yetkiler bütünü olarak tanımlanmaktadır[1] . İnsan hakları doktrininde, insan haklarının en temelinde yer alan haklardan birisi olan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, kişinin bedensel olarak istediği gibi hareket edebilme özgürlüğüne ve bunun güvencesine sahip olmasını içerir. Bu hak, kişinin keyfi olarak yakalanıp, gözaltında tutularak, zorla bir yere getirilerek, tutuklanarak, cezalandırılarak, hareket serbestisinin kısıtlanıp, istediği yere gidip gelebilme, dolaşabilme olanağının ortadan kaldırılamamasını ve bunun güvencesi altında yaşamını sürdürmesi ve geliştirilmesini ifade eder[2].

Bu denli önem taşıyan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, Cumhuriyet öncesi ilk olarak Türk Anayasal Metinlerinde düzenlenmiş olsa da (1876 Kanun-i Esasi, madde 10) Cumhuriyet sonrası ilk olarak 1924 Anayasası’nda madde 72’de düzenlenmiştir. Ancak bu maddede yalnızca kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının çerçevesi çizilmiş olup hakkın sınırlarına ve güvencelerine yer verilmemiş; bunları kanuna diğer bir deyişle yasamanın takdirine bırakmıştır. Bu dönemde yürürlükte bulunan kanunlar ise, 1879 Tarihli Usul-i Muhakemat-ı Cezaiyye Kanunu ve 1412 Sayılı CMUK olup ve “tutuklama, yakalama ve gözaltı” hükümlerine yer verildiği görülmektedir.

Daha sonra ise 1961 Anayasası madde 30’da kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı düzenlenmiştir. 1924 Anayasası ile kıyaslandığında oldukça geniş bir düzenleme yapıldığı ve böylece yasamanın geniş takdir yetkisinin azaltıldığı söylenebilir. Bu dönemde yine bir güvence olarak Anayasa Mahkemesi kurulmuştur. 1961 Anayasası döneminde yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK haricinde başka kanunlarda da özellikle gözaltı süreleri düzenlenmiş olup 1961 Anayasası (ve değişiklikleri) ile uyumlu olmayan hükümler (13.05.1971 tarihli 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu md. 15/3) Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir[3].

1982 Anayasası madde 13’te ise kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı 1961 Anayasası’na nazaran oldukça kapsamlı düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin ilk hali ve değişiklikleri zaman içerisinde 5271 sayılı CMK’da yer alan “yakalama, gözaltı ve tutuklama” hükümleri ve değişiklikleri ile uyumlu hale getirilmiştir. Bu dönemdeki bazı düzenlemeler, örneğin, 27.03.2015 tarih ve 6638 sayılı kanunla CMK md. 91’e eklenen fıkra ile suçüstü halleriyle sınırlı kalmak suretiyle kolluk amirlerine de gözaltı yetkisi verilmesi, doktrin tarafından Anayasaya aykırı olduğu yönünde tartışılmıştır. Ancak bu düzenlemeleri Anayasa Mahkemesi iptal etmemiştir. Özellikle Cumhuriyet savcısının bilgisi dışında mülki amirlerince belirlenen kolluk amirlerine kırk sekiz saate kadar gözaltı yetkisi vermesi yürütmenin ceza muhakemesine zemin hazırlamaktadır ve bu durum bazı suçlar için geçerli olsa da gözaltının kötüye kullanılmasını müsait bir hale getirmektedir. Bu dönemde çıkarılan diğer kanunlar[4] da yine Anayasa ve değişiklikleri ile uyumludur.

Son olarak yeni anayasa taslak metinlerinden siyasi partilerin uzlaştığı metine[5] bakıldığında 1982 Anayasası ile oldukça benzer olduğu görülmektedir. Ek olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye’yi sürekli olarak mahkum ettiği sebepler eklenerek taslak maddenin daha da güvenceli hale getirilmeye çalışıldığı görülmektedir. Taslak metinde bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması ayrı bir maddede detaylı olarak düzenlenmiştir. Bu çerçevede 5721 sayılı CMK ile de uyumlu olduğu söylenebilecektir.

Belirtmek gerekir ki, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının birer istisnası olan yakalama, gözaltı ve tutuklama tedbirleri Anayasa, kanun, uluslararası sözleşme, yönetmelik ve diğer düzenlemeler ile düzenlenip normlar hiyerarşisine uygun olarak güvence altına alınmıştır. Bu düzenlemeler her ne kadar kişi lehine olsa da uygulamada aksaklıklar gündeme gelmekte, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından idarenin sorumluluğu oldukça sık bir şekilde gündeme gelmektedir. Bu sebeptendir ki, hakimlerin düzenlemelere sıkı bir şekilde bağlı kalması ve kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının sıkı bir şekilde korunması gerekmektedir.



Bu konuda ayrıca Gözde İbicioğlu'nun Türk Anayasalarında Yakalama, Gözaltı ve Tutuklama adlı eserine başvurulabilir.

On İki Levha Yayıncılık


Dipnotlar:


  1. Süheyl Donay, İnsan Hakları Açısından Sanığın Hakları ve Türk Hukuku, İstanbul, Fakülteler Matbaası, 1982, s. 3. ↩︎

  2. Serap Keskin, “Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkına İlişkin Anayasal Değişiklikler,” İÜHFM, C. 60, S. 1-2, 2002, s. 49. ↩︎

  3. Anayasa Mahkemesi kararı için bkz.: E.: 1971/31, K.: 1972/5, KT.: 15-16.02.1972. ↩︎

  4. 12.04.1991 tarih ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu, 25.10.1983 tarih ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu. ↩︎

  5. Metin için bkz.: (Çevrimiçi) https://anayasa.tbmm.gov.tr/calismalara_iliskin_belgeler.aspx , 17.04.2019. ↩︎

Lexpera Blog’da yayımlanan yazılar, yazarlarının görüşlerini ifade eder. Lexpera Blog’da bir yazıya yer verilmesi, o yazıda savunulan görüşlerin On İki Levha Yayıncılık tarafından benimsendiği anlamına gelmez. Yazılar, bilgi amaçlı olup, hukuki mütalaa ya da tavsiye niteliği taşımamaktadır.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve diğer mevzuat hükümlerine aykırı ve bilimsel yazma etik kurallarını aşan iktibaslar konusunda yazarların ve On İki Levha Yayıncılık’ın rızası bulunmamaktadır.
Author image
Hakkında Gözde İbicioğlu