Lexpera Blog

Şirketlerde Birleşme Veya Bölünme Yoluyla İşyerinin Devri ve İşçi Alacaklarından Sorumluluk

İşverenler, ekonomik ve teknolojik sebeplerle işyerlerinde birtakım değişiklikler yapmak isteyebilirler. “İşyerinin veya bir bölümünün hukuki bir işleme dayalı olarak bir başkasına devri” olarak tanımlanan işyeri devri de bu değişikliklerden biridir. İş sözleşmesinin “işveren” tarafını değiştiren devir işlemi, iş güvencesini tehlikeye düşürme riskini de içinde barındırdığı için işyeri devrinde iş ilişkilerinin akıbetinin ne olacağı, öteden beri önemli bir sorun olarak çalışmalara konu olmuştur. Hukukumuzda, modern iş güvencesinin iş ilişkisini mümkün olduğunca ayakta tutma amacı göz önünde bulundurularak işyerinin devri halinde mevcut iş sözleşmelerinin aynı şartlarla devralan işverene geçeceği esası kabul edilmiştir (İş Kanunu m. 6).

I. BİRLEŞME VEYA BÖLÜNME YOLUYLA İŞYERİ DEVRİ

Satış, kira, özelleştirme gibi hukuki işlemlerin yanında, ticaret şirketlerinde birleşme veya bölünme şeklinde gerçekleştirilen yapısal değişiklikler de işyeri devrine sebep olabilir.

Türk Ticaret Kanunu’na göre birleşme, birden fazla ticaret şirketinin, aralarından birinin bünyesinde (devralma şeklinde) veya yeni kurulacak bir şirkette (yeni kuruluş şeklinde), birleşmeye katılan şirketlerin pay sahiplerine belli bir değiştirme ölçüsüne göre birleşmenin yapıldığı şirkette pay sahibi olma imkanı sunarak malvarlığı tasfiye edilmeksizin birleşmesidir. Birleşmeye külli halefiyet ilkesi hakim olduğu için tüzel kişiliği ortadan kalkan şirketlerin tüm hak ve borçları yanında iş sözleşmeleri de birleşmenin ticaret siciline tesciliyle kendiliğinden (ipso iure) yeni kurulan veya devralan ortaklığa geçer. Bu yeni ortaklık kendiliğinden işverenlik sıfatını kazanır. Böylece birleşme işlemi aynı zamanda işyerinin devri niteliği taşımış olur.

Şirketlerde bir yeniden yapılanma modeli olarak bölünme ise, sermaye şirketleri ve kooperatiflerin malvarlıklarını tamamen ya da kısmen ayırarak kısmi külli halefiyete dayalı olarak tasfiye yapmaksızın başka bir yeni kurulan ya da mevcut sermaye şirketleri veya kooperatiflere devretmesidir. Bölünmede, bölünen şirketin tüzel kişiliği ortadan kalkıp ortada tek bir tüzel kişilik kaldığı için bir işveren değişikliği söz konusudur. Bölünme konusu malvarlığına bir işyeri veya işyeri bölümü dahilse burada da işyeri devri hükümleri uygulama alanı bulacaktır.

II. UYGULANACAK MEVZUAT

Hukukumuzda işyeri devri genel olarak İş Kanunu m. 6’da düzenlenmiştir. Ancak Türk Ticaret Kanunu m. 178’de de, şirketlerde yapısal değişikliklere gidilmesi halinde iş ilişkilerinin durumunu ele alan bir hüküm mevcuttur. İki hüküm arasında itiraz hakkı, teminat yükümlülüğü, müteselsil sorumluluk gibi konularda bazı önemli farklılıklar bulunmaktadır. Bu nedenle ticaret şirketleri birleşme veya bölünme yoluyla işyerini devrettiğinde hangi kanunun uygulanacağı konusunda tereddütler hasıl olmuştur.

Bu konuda özel kanun-genel kanun ilkesi veya önceki kanun-sonraki kanun ilkesi sağlıklı bir sonuca ulaşmaya imkan vermez. Türk Ticaret Kanunu’nun gerekçesine ve kanun koyucunun iradesine baktığımızda, TBMM Adalet Komisyonu Raporu’nda TTK m. 178’in birleşme, bölünme, tür değiştirme durumlarında İşK m. 6’ya nazaran özel bir düzenleme olduğu; işçinin daha lehine ve toplumsal yönü güçlü bir düzenleme olduğu; bu nedenle öncelikle uygulanacağı ve İşK m. 6’nın yalnızca boşlukların doldurulmasında kullanılacağı sonucuna varılmıştır.
Bu durumda, kanun koyucunun iradesi karşısında TTK m. 178, İşK m. 6 karşısında özel hükümdür ve öncelikle uygulanacaktır. TTK m. 178 ile İşK m. 6 hükümlerinin çatıştığı noktalarda TTK m. 178 hükümleri uygulanacak, İşK m. 6’ya ise sadece TTK m. 178’de düzenlenmeyen hususlarda başvurulacaktır. TTK hazırlanırken İş Kanunu m. 6 ilkelerinin bilinçli bir şekilde ikincil hüküm haline getirilmesi ve İşK m. 6’nın hemen hemen aynısı olan Türk Borçlar Kanunu m. 428 hükmünden hiç bahsedilmemesi de bu sonucu doğrulamaktadır.

III. İŞÇİ ALACAKLARINDAN SORUMLULUK

İşyeri devrinin işçi ve işveren açısından pek çok hukuki sonucu vardır. İş ilişkilerinin devralan işverene geçmesi, işçinin hizmet süresinin korunması, salt devir nedeniyle feshin yasaklanması bunlardan bazılarıdır. İncelenmesi gereken en önemli başlıklardan biri de, işçi alacaklarından hangi işverenin ne ölçüde sorumlu olacağının belirlenmesidir. İşyeri devri durumunda mevcut iş sözleşmelerinin yeni işverenle devam edeceğine yönelik temel kuralın modern iş güvencesine hizmet ettiği açıktır. İşte işçiye sağlanan bu güvencenin, devirden önce hak edilmiş işçilik alacaklarının güvence altına alınması yoluyla desteklenmesi gerekmektedir. Bu nedenle işyeri devrinde, işçi alacaklarından devreden ve devralan işveren müteselsil sorumlu tutulmuştur. İşçinin çoğu zaman devir işleminde muvazaa olup olmadığını yahut devralan işverenin ödeme gücünü bilmesinin mümkün olmaması göz önünde bulundurulduğunda, müteselsil sorumluluğun getirilmesi işçi için koruyucu bir şemsiye olmuştur.

Şirketlerdeki yapısal değişikliklerde müteselsil sorumluluk konusunu iki ayrı başlık halinde incelemek yararlı olacaktır. Çünkü TTK m. 178 hükmünde müteselsil sorumluluktan bahsedilmekle birlikte, esasında müteselsil sorumluluk yalnızca kısmi bölünme halinde söz konusu olmaktadır. Bu durum, kanun koyucunun yabancı ülke düzenlemelerini gerekli uyarlamaları yapmaksızın birebir çevirmesinden kaynaklanmaktadır.

1. Birleşme ve Tam Bölünmede Sorumluluk

TTK m. 178/3 hükmüne göre, “Eski işveren ile devralan, işçinin bölünmeden evvel muaccel olmuş alacakları ile hizmet sözleşmesinin normal olarak sona ereceği veya işçinin itirazı sebebiyle sona erdiği tarihe kadar geçen sürede muaccel olacak alacaklarından müteselsilen sorumludur.” Birleşmeye ilişkin m. 158/4’te m. 178’e atıfta bulunulduğu için birleşmede de m. 178/3 hükmü uygulanacaktır.

Madde hükmüne göre, ilk bakışta birleşme ve bölünme durumlarının hepsinde devralan işverenle devredenin, borcun devirden önce doğup doğmadığına bakılmaksızın, işçi itiraz etse bile işçilik alacaklarından müteselsil sorumlu olduğu sonucu çıkmaktadır. Ancak müteselsil sorumluluğa ilişkin hüküm tüm yapısal değişiklik hallerinde uygulanma kabiliyetini haiz değildir. Çünkü devralma şeklinde birleşmede ve yeni kuruluş yoluyla birleşmede devrolunan şirket ya da şirketlerin tüzel kişiliği ortadan kalktığı için müteselsil sorumluluğa ilişkin TTK m. 178/3’te yer alan hükmü uygulamak mümkün olmaz. Ticaret şirketlerinin tam bölünmeye gitmeleri halinde de aynı sonuç söz konusudur. Zira tam bölünme halinde bölünen şirketin tüzel kişiliği ortadan kalktığı için müteselsil sorumluluğun uygulanması mümkün olmaz. Nitekim İşK m. 6/4’te de tüzel kişiliğin birleşme veya katılma ya da türünün değişmesiyle sona ermesi halinde birlikte sorumluluk hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiştir.

Bu bilgiler ışığında yalnızca kısmi bölünme halinde devreden ve devralan işverenler için müteselsil sorumluluğun uygulama alanı bulacağını söyleyebiliriz. Birleşme ve tam bölünmede, ortada birlikte sorumlu tutulabilecek birden fazla işveren bulunmadığı için, yalnızca tek bir işveren olduğu için tüm alacaklardan o işveren tek başına sorumludur.

İşK m. 6 kapsamına giren devirlerde devirden önce sona ermiş iş sözleşmelerinden kaynaklanan borçlardan devralan işveren sorumlu olmaz. Fakat birleşme gibi, İşK m. 6’da düzenlenmekle birlikte külli halefiyetin söz konusu olduğu hallerde devralan işveren devirden önce sona ermiş sözleşmelerden doğan borçlardan da sorumlu olur. Zira burada devralan şirket, külli halefiyet ilkesi gereği tüm hak ve borçları uhdesine geçirmektedir.

Kıdem tazminatını düzenleyen 1475 sayılı İş Kanunu m. 14/2 hükmünde birleşme, katılma veya tür değiştirme durumunda kimin sorumlu olduğunu gösteren bir hüküm bulunmamasına rağmen ortada birlikte sorumlu tutulabilecek birden fazla işveren bulunmadığı için işçinin devreden işveren yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapılarak hesaplanacak olan kıdem tazminatından yalnızca devralan işveren tek başına sorumlu olacaktır.

İhbar tazminatı için de aynı esas geçerlidir. Belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalışan bir işçinin sözleşmesi, devir tarihinden önce İşK m. 17’de belirlenen sürelere riayet edilmeksizin sona erdirilirse hak kazanacak olduğu ihbar tazminatından devralan işveren tek başına sorumlu olur.

Devirden önce sona erip ermediğine bakılmaksızın iş sözleşmelerinden doğan ve ödenmemiş olan ücret, ikramiye, prim, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ödenmemiş yıllık izin ücreti gibi işçilik alacaklarından da devralan işveren tek başına sorumlu olur.

2. Kısmi Bölünmede Müteselsil Sorumluluk

Sorumluluğun kapsamı: TTK m. 178/3 hükmü, müteselsil sorumluluğun kapsamı ve süresini İşK m. 6’ya kıyasla oldukça geniş tutmuştur. Madde metnine göre eski işveren ile devralan, üç alacak kaleminden müteselsil sorumlu tutulmuştur:

Eski işverenle devralanın müteselsil sorumlu olduğu ilk alacak kalemi, işçinin bölünmeden evvel muaccel olmuş alacaklarıdır. İşK m. 6’da öngörülen esastan farklı olarak, TTK m. 178’de müteselsil sorumluluk için borcun devirden önce doğmuş olma şartı aranmamış, tek kriter olarak “muacceliyet” öngörülmüştür. Bu durumda maddenin lafzı dikkate alındığında devreden işveren devir tarihinden sonra doğmuş olsa bile maddede belirtilen tarihlere kadar muaccel olan alacaklardan sorumlu olacaktır.

Devreden işverenin müteselsil sorumlu tutulacağı ikinci alacak kalemi, hizmet sözleşmesinin normal olarak sona ereceği tarihe kadar geçen sürede muaccel olacak alacaklardır. Belirli süreli sözleşmelerde, sorumluluğun sözleşme süresi dolana kadar doğacak alacaklar bakımından olduğu kabul edilmektedir. Belirsiz süreli sözleşmeler açısından ise devreden işverenin sorumlu olduğu alacaklar, varsayıma dayalı bir sona erme tarihi belirlenerek tespit edilmektedir. Yani iş sözleşmesi devir tarihinde feshedilseydi en erken ne zaman sona erecek idiyse o zamana kadar, diğer bir deyişle devir tarihi baz alınarak belirlenen fesih bildirim süresi doluncaya kadar muaccel olan alacaklardan devreden işveren müteselsilen sorumlu olacaktır. Eğer bildirim süresi sözleşmeyle artırılmış ise yasal fesih bildirim süresi değil, artırılmış süreler esas alınır; zira Kanunda açıkça yasal fesih bildirim sürelerinden bahsedilmemiştir.

Devreden ve devralan işverenin müteselsil sorumlu tutulduğu üçüncü alacak kalemi, işçinin itiraz hakkını kullanması halinde sözleşmenin sona ereceği tarihe kadar geçen sürede muaccel olacak alacaklardır. İşçi iş ilişkisinin geçişine itiraz ettiği takdirde sözleşme, TTK m. 178/2 gereği kanuni işten çıkarma süresinin sonunda sona erer. Bu durumda işçinin itirazının işverene ulaştığı tarihten itibaren hesaplanacak olan kanuni fesih bildirim süresinin sonuna kadar muaccel olacak alacaklardan devreden ve devralan işveren müteselsil sorumlu olacaktır. Burada işçi lehine oldukça kapsamlı bir koruma getirildiğini görmekteyiz. Zira hükümde açık bir şekilde belirtilmese de işçi itiraz etse de etmese de işverenlerin müteselsil sorumluluğunun benimsendiği görülmektedir. Bu durumda işçi itiraz ettiğinde sözleşme bildirim süresi sonunda sona erecek olmasına rağmen devralan işveren devirden önce doğmuş olsa bile tüm alacaktan sorumlu tutulabilecektir.

TTK m. 178/3 hükmü işçiyi ekonomik açıdan işverene karşı korumayı hedefleyen nispi emredici bir düzenleme olduğu için devreden ve devralan işveren bir tarafın borçları üstlenmeyeceğine dair anlaşsalar bile müteselsil sorumluluk devam eder.

Çeşitli işçilik alacaklarından sorumluluk: Devir anında mevcut olan ve devralan işverene geçen iş sözleşmelerinden doğan ücret, ikramiye, prim, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ve genel tatil ücreti, ulusal bayram ücreti gibi alacaklardan devreden ve devralan işveren müteselsil sorumludur. Bölünen kısımda çalışan ve sözleşmesi bölünmeden evvel sona ermiş olan işçilerin alacaklarından devredenin yanında devralan işveren de sorumlu tutulacaktır. Çünkü külli halefiyet ilkesi gereği devralan şirket devrolunan şirketin tüm borçlarından sorumludur.

Feshe bağlı işçilik alacakları da müteselsil sorumluluk kapsamına dahildir. İşçinin kullanmadığı yıllık izin ücreti alacağı varsa sözleşmenin sona ermesiyle birlikte muaccel hale gelecektir. Bu alacaktan devreden işveren ile devralan müteselsil sorumlu olurlar.

Belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalışan işçinin sözleşmesi İşK m. 17’de belirtilen sürelere riayet edilmeksizin feshedilirse feshin devirden önce yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın doğacak olan ihbar tazminatından devreden işveren devralanın yanında müteselsil sorumlu tutulur.

Sözleşme belirlenen süresinden önce sona erdirilirse ve işveren aleyhine cezai şart öngörülmüşse yapılan fesihle doğacak olan cezai şarttan veya bakiye süre ücreti tutarındaki tazminattan hem devreden hem devralan işveren müteselsil sorumlu tutulacaktır.

Kıdem tazminatı: İşK m. 6 kapsamına giren devirlerde kıdem tazminatından sorumluluk konusunda 1475 sayılı İşK m. 14 hükmü uygulanacaktır.

TTK m. 178 kapsamına giren kısmi bölünme halinde ise kıdem tazminatından doğan sorumluluk konusunda hangi kanun hükmünün uygulanacağı tartışmalıdır. TTK m. 178/3’te müteselsil sorumluluk için borcun devirden önce doğmuş olması şartına yer verilmemiş, devreden ve devralan işverenin müteselsil sorumluluğu için alacağın muaccel olması tek kriter olarak belirlenmiştir. Bu durumda, müteselsil sorumluluk süresi sona erinceye kadar işçi veya devralan işveren tarafından sözleşmenin kıdem tazminatına hak kazanılacak biçimde feshedilmesi ya da işçinin ölmesi durumunda yahut işçinin itiraz hakkını kullanması ile sözleşmenin sona ermesi halinde, TTK m. 178/3 gereği, devreden şirket kıdem tazminatının tamamından devralan işverenle birlikte sorumlu olacaktır. Buna karşın, 1475 sayılı İşK m. 14/2’de, TTK’dan oldukça farklı olarak, devredenin müteselsil sorumluluğu kendi döneminde geçen hizmet süresine tekabül eden miktarla sınırlandırılmıştır. Bu miktar hesaplanırken işçinin devir tarihinde aldığı ücret düzeyinin göz önünde bulundurulacağı belirtilmiştir.

Hangi hükmün uygulanacağını belirlemek için konuyu işçi menfaati açısından ele aldığımızda, TTK m. 178/3’te, kıdem tazminatı alacağının tamamından devreden ve devralan işveren müteselsil sorumlu olduğu için bu maddenin 1475 sayılı İşK m. 14/2’ye nazaran daha geniş kapsamlı ve işçinin daha lehine bir sorumluluk öngördüğünü söyleyebiliriz Ancak sorumluluk için öngördüğü süre düşünüldüğünde, TTK m. 178/3 hükmü her zaman işçinin lehine sonuç vermeyebilir. Zira TTK m. 178/3 hükmü devreden işvereni belli bir tarihin sona ermesine kadar sorumlu tutarken 1475 sayılı İşK m. 14/2 hükmü müteselsil sorumluluğun süresi için bir üst sınır belirlememiştir.

Sorunu özel kanun-genel kanun ilişkisi içinde ele alırsak, kıdem tazminatının 1475 sayılı İşK m. 14’te özel olarak düzenlendiği ve bu maddenin işyeri devrinde işverenlerin sorumluluğuna ilişkin getirdiği esasın kısmi bölünme halini de kapsadığı kabul edilebilir. Buna karşın, Adalet Alt Komisyonu’nun TTK m. 178 ile İşK m. 6’nın uygulama alanını ele aldığı tartışmalarda, m. 178’in toplumsal yönünün daha iyi ve işçi lehine olarak nitelendirilmesi karşısında, TTK m. 178/3 hükmünün kıdem tazminatından doğan sorumluluk konusunda da özel hüküm niteliği taşıdığı düşünülebilir. Komisyondaki tartışmalarda her ne kadar bahis konusu yaptığımız çatışmadan yahut TTK m. 178/3’ün 1475 sayılı İşK m. 14/2’ye nazaran öncelikli olduğundan açıkça bahsedilmese de kanaatimizce TTK m. 178/3 hükmü kısmi bölünme hallerinde kıdem tazminatından doğan sorumluluğu da özel olarak düzenlemektedir.

Sonuç olarak, müteselsil sorumluluk süresi sona erinceye kadar işçi veya devralan işveren tarafından sözleşmenin kıdem tazminatına hak kazanılacak biçimde feshedilmesi ya da işçinin ölmesi durumunda yahut işçinin itiraz hakkını kullanması ile sözleşmenin sona ermesi halinde, TTK m. 178/3 gereği, devreden şirket kıdem tazminatının tamamından devralan işverenle birlikte sorumlu olacaktır.

Sorumluluğun Süresi: TTK m. 178/3’te müteselsil sorumluluk için herhangi bir süre sınırı öngörülmeyerek İşK m. 6’ya nazaran süre geniş tutulmuştur. Zira İşK’da devreden işverenin sorumluluğu 2 yıl ile sınırlandırılmışken TTK’da böyle bir sınırlamaya yer verilmemiştir. Kısmi bölünme durumunda işçi müteselsil sorumluluk kapsamına giren bir alacağı için devralan işverene başvurabildiği süre içinde devreden işverene de başvurabilecektir. Başka bir deyişle, süre sınırı getirilmediği için söz konusu işçi alacağı zamanaşımına uğrayana ya da başka bir şekilde ortadan kalkana kadar müteselsil sorumluluk devam edecektir.

Konu hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.onikilevha.com/yayin/916/sirketlerde-birlesme-boeluenme-veya-tuer-degistirmenin-is-soezlesmelerine-etkisi

Lexpera Blog’da yayımlanan yazılar, yazarlarının görüşlerini ifade eder. Lexpera Blog’da bir yazıya yer verilmesi, o yazıda savunulan görüşlerin On İki Levha Yayıncılık tarafından benimsendiği anlamına gelmez. Yazılar, bilgi amaçlı olup, hukuki mütalaa ya da tavsiye niteliği taşımamaktadır.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve diğer mevzuat hükümlerine aykırı ve bilimsel yazma etik kurallarını aşan iktibaslar konusunda yazarların ve On İki Levha Yayıncılık’ın rızası bulunmamaktadır.
Author image
seymakkasoglu@hotmail.com