Uzun süreden beri tartışılan, ancak bir türlü hayata geçirilmeyen hâkim ve savcı yardımcılığı konusundaki bazı düşünce ve önerilerimizi, konunun tekrar gündeme geldiği zamanda paylaşmayı yararlı görüyoruz. Burada ayrıntılı akademik ve teorik tartışmalara girmeden, sadece kendi düşünce, tecrübe ve değerlendirmelerimize yer vereceğiz. Konuyla daha ayrıntılı ilgilenilmek istenirse, bu konuda az sayılmayacak şekilde yayınlanmış olan kaynaklara, proje çıktılarına ve raporlara bakılabilir. Burada ortaya koyduğumuz hususlar, aynı zamanda bu kaynakları da değerlendirmemiz, hatta geçmişte bu projeler içinde yer almamızın sonucu edindiğimiz tecrübelerle, Ülkemiz açısında en doğru ve en uygulanabilir olduğuna inandığımız düşüncelerdir.
A. Görüş ve Öneriler
1. Hâkim ve savcı yardımcılığına giriş, (henüz uygulaması başlamayan) ortak hukuk meslekleri sınavına giriş çerçevesinde olmalıdır. Buradan tespit edilecek belirli bir puanın üzerinde başarı gösterenler, belirlenen kontenjanla kabul edilmelidir. Kanaatimizce buradaki puanın alt sınırı yüksek tutulmalı, bu puanda başarı gösteremeyenler, kontenjan dolmasa dahi kabul edilmemelidir. Kanaatimizce buradaki baraj en az 75 olmalıdır. Yani hukuk bilgisinin 3/4 oranında asgarî bir seviye aranmalıdır. Yüksek puanla mesleğe kabul, standart bir eğitim vermeyen, donanım ve eğitim bakımından yeterli olmayan hukuk fakülteleri bakımından da en azın bir standart getirmeye katkı sağlayacak; ayrıca hangi fakülteden mezun olursa olsun gerçekten belirli bir standardın üzerinde olan adayların kabulü mesleğin kalitesini artıracaktır. Bu durum, aynı zamanda mesleğin prestij kazanmasına da katkı sağlayacaktır.
2. Hâkimlik ve savcılığa asıl geçiş bu yardımcılık üzerinden olmalı, avukatlıktan geçiş belirli başarı, kıdem ve elemeye bağlanarak sınırlı bir kontenjanla gerçekleşmelidir. Avukatlıktan hâkim ve savcılığa geçişte, doğrudan yardımcılığa geçişteki süre kadar olmasa da, mutlaka belirli bir süre hâkim/savcı yardımcısı olarak çalışmak aranmalıdır. Aksi halde hem girişten itibaren bir farklılık oluşacak hem de kalite ve uygulamanın standart hale gelmesi zorlaşacaktır.
3. Hâkim ve savcı yardımcılığına kabul edilenler, önce altı aylık doğrudan bir staja alınmalı, ardından yardımcılık aşamasında zaman zaman meslek için eğitimlere de (Adalet Akademisi’nde) tâbi tutulmalıdırlar. Yardımcılıktan önceki bu kısa süreli stajın bir kısmı Akademi’de, bir kısmı ise ilk derece mahkemelerinde, ancak sadece asliye seviyesindeki mahkemelerde gerçekleşmelidir. Staj sonrası bir değerlendirme ve eleme yöntemi kabul edilmesinde yarar vardır. Böylece daha işin başında hem zaman hem insan gücü ve kaynak kaybetmeden, uygun olmayan kişiler elenecek, doğru kişilerle yardımcılık, daha sonra da hâkim ve savcılık aşamasına geçilmiş olacaktır.
4. Bu altı aylık stajdan sonra, hâkim veya savcı olacak kişiler ayrılmalı, 5 yıl hâkim/savcı yardımcısı olarak çalışılmalı, ardından da mesleğe geçiş sınavı yapılmalı, bu sınavda başarılı olanlar hâkim/savcı olmalıdır. Avukatlıktan geçişlerde staj aranmamalı, ancak mutlaka yardımcılık süreci olmalıdır. Bu süre avukatlıktan geçenler için daha kısa, 3 yıl olarak belirlenebilir; ancak mutlaka yardımcılıktan sonra geçiş olmalıdır.
5. Yardımcılar HSK’ya bağlı olmalı, Adalet Bakanlığı’na bağlanmamalıdır. Çünkü, başlangıçta tam olmasa da hâkim/savcı teminatı, ama daha da önemlisi bu sorumluluk hissedilmeli, hissettirilmelidir. Bu çerçevede yardımcıların statüleri ve özlükleri ayrıca düzenlenmelidir. Kanaatimizce yardımcılar, hâkim/savcılarla, adliye personeli arasında bir statüde yer almalıdır. Yardımcılar hâkim/savcıların tüm güvencelerine değil, ama en azından dış etkilere karşı belirli güvencelere sahip olmalıdır. Şüphesiz, bu konuda yanında çalıştığı hâkim ve mahkemelerle, HSK bakımından daha esnek değerlendirme kriterleri konulabilir. Yardımcılıktan hakim/savcılığa geçiş bakımından, yapılacak değerlendirme ve sınavların HSK nezaretinde olması sağlanmalıdır. Gerek stajdan sonra gerekse yardımcılıktan sonraki sınavlarda, sınavın hem daha sağlıklı hem de objektif olması bakımından belirli kıdem ve nitelikteki öğretim üyelerinden ve hatta barolardan temsilcilerin de bulunması yararlı olacaktır. Sadece bu sınav değil, ayrıca görev yaptıkları mahkemelerdeki raporlar, meslek içi eğitimlerdeki performansları, başarıları vs. hususlar da değerlendirmede bir ölçü olarak alınmalıdır.
6. Hâkim savcı yardımcıları öncelikle bölge adliye mahkemelerinde (BAM) çalıştırılmalı, şayet ilk derecede çalıştırılacaksa da ancak toplu mahkeme olan Asliye Ticaret Mahkemesi veya Ağır Ceza Mahkemelerinde çalıştırılmalıdır. Bunun sağlayacağı faydalar şunlardır:
-
İlk dereceden farklı olarak BAM’larda farlı yerlerden her türlü dosya gelebilmektedir. BAM’larda bulunduğu bölgenin farklı yerlerinden, farklı nitelik ve ağırlıkta dosya geldiğinden, yardımcıların çok değişik dosya görme ve değerlendirme imkânı olacaktır. Ayrıca ilk derece yargılaması tamamlandığından, tam bir dosyayı baştan sona irdeleme imkânı oluşacak, deyim yerindeyse ilk derecedeki tecrübe tam olarak görülecektir. Bunun yanında, tamamlanmış bir ilk derece dosyası sebebiyle, o ana kadar yapılan hataların ve aksaklıkların da daha net şekilde görülmesi ve sonuç çıkartılması mümkün olacaktır.
-
Bu mahkemelerde çalışmanın en önemli yararı, on yıldan az kıdemi olmayan hâkimlerle çalışma imkânına sahip olmaktır. Kıdemsiz hakimlerin yanında yardımcılık yaptırmanın hem yardımcıya hem hâkime bir yararı olmayacak, kendi bilgi ve tecrübesi eksik olanın başkasına bunu kazandırması sağlıklı olmayacaktır. Ayrıca her ikisi de daha mesleğin başında olan kişilerin, bu şekilde çalışmasının psikolojik ve etik bazı sorunları da olabilir. Özellikle şu anda ilk derece hâkimlerinin çok kıdemsiz olduğu düşünülürse, yardımcıları onların yanına vermenin yarardan çok zarar doğuracağı açıktır.
-
Yardımcıların BAM’larda görevlendirilmesinin bir diğer yararı ise, BAM’larda şu anda çok artmış olan iş yüküne katkı sağlamasıdır. Bu sayede mevcut dosyaların en azından şeklî incelemeleri, ön incelemeleri, dosya hazırlığı hızlanacak, dosya yığılması eritilebilecektir. Yardımcılar, kısmen tetkik hakimlerinin işlerine benzer bir işlev de üstlenerek raportörlük de yapacaklardır.
-
Adaylığın son döneminde (örneğin son bir yıl), en az on yıl kıdemi olan hâkimlerin yanında ve bazı yargısal faaliyetlerde ilk derecede görevlendirilerek çalışmaları da sağlanabilir.
7. Yardımcıların çalışacakları görev yerlerinde belirli süreklilik aranmalı, bir mahkemede en az bir yıl çalışılması sağlanmalıdır. Olur olmaz zamanlarda, sık sık yer değiştirmenin hem öğrenme bakımından yarar hem de görev yapılan mahkemeye katkı sağlaması mümkün değildir. Kısa süreli görevlendirmelerde adayın o mahkemece değerlendirilmesi tam olamayacaktır.
8. Yardımcılık döneminin ikinci yarısında belirli konularda hâkim denetimine tâbi kararlar verilmesi de mümkün olabilir. Örneğin, dosya üzerinden yapılacak işlemler, çekişmesiz bazı yargı işleri, ara kararların tesisi ve yerine getirilmesi, arabuluculuk konusundaki işlemler, hâkim veya mahkeme başkanının çizeceği çerçevede karar taslağının oluşturulması yardımcılara bırakılabilir. Hatta kararlarda, kararın hazırlanmasına yardımcı olan hâkim yardımcısının ismi de belirtilebilir. Keza şu anda dosyalar tam takip edilemediği için gereksiz duruşmalar yapılmaktadır. Bunların arada takibi ve gereğinin yapılması, bunlarla ilgili hâkim onayına bağlı olarak mutad işler için ara kararların tesisi ve takibi de yardımcılara bırakılabilir. Böylece sırf dosyayı takip etmek için gereksiz zaman kaybına yol açan duruşma sayısında da azalma olacaktır. Yine mahkeme kalemindeki işlemlerin takibi, düzeni vs. bakımdan bazı hususlar da yardımcılara bırakılabilir. Böylece hâkimin adlî bürokrasi ile daha az uğraşması ve yargılamaya konsantre olması da sağlanacaktır. Yardımcılara bırakılan işlerde, duruma göre bağlı olduğu hâkime itiraz imkânı düşünülebilir. Ancak, geçici hukukî koruma kararı gibi işler dosya üzerinden karar bağlansa da yardımcılara bırakılmamalıdır.
9. Yukarıda belirtildiği üzere bu sistem içinde, belirli bir sınavla hâkim/savcı yardımcılığına alınanlar, altı aylık bir stajdan sonra en az beş yıl yardımcı olarak çalışmalı, bu süreç içinde Adalet Akademisinin periyodik, kısa süreli ve amaca uygun meslek içi eğitimlerine katılmalı, hatta zaman zaman raporlama, akademik yeterlilik ve gelişim, karar değerlendirmesi vs. yapmalıdırlar. Eğitimlerde hukukî bilgi yanında, sözlü ve yazılı anlatım yeteneğinin gelişmesi, iletişim, adlî yönetim, mahkeme ve dava yönetimi gibi eğitimlere de yer verilmelidir. Hatta bu eğitimlerin bir kısmında TBB ve barolarla işbirliği yapılması, erken zamanlardan başlayarak avukat-hâkim/savcı ilişkilerinin de daha sağlıklı oluşmasına önemli katkı sağlayacaktır. Yani deyim yerindeyse, hem meslekî bilgi ve olgunluk meslek içinde kazanılmalı hem de sistematik ve bilgiye dayalı bir eğitim verilmelidir. Beş yıllık yardımcılıktan sonra, bu aşamadaki performanslarına, çalışmalarına ve yapılacak bir geçiş sınavına göre hâkim ve savcılığa geçiş kabul edilmelidirler. Burada değerlendirmenin bir kısmı, belirli bir yüzdesi yardımcılık dönemindeki performans notlarından, bir kısmı ise bu geçiş sınavı notundan oluşmalıdır. Ayrıca yardımcıların aynı zamanda kendi çabaları yanında, meslek içi eğitimlerde yabancı dil eğitimine de yer verilmesi düşünülmeli, hatta bu konuda veya diğer konulardaki gelişimleri, uzmanlıkları, aldıkları lisansüstü eğitimler geçiş kriterlerinde belirli bir puan oluşturmalıdır.
B. Sonuç ve Değerlendirme
Hâkim/savcı yardımcılığı için bugüne kadar çok geç kalınmıştır. Bu sistemin çok önceden kabul edilip uygulanması gerekirdi; ancak bugüne kadar farklı zamanlarda gündeme alınmasına rağmen gerçekleştirilememiştir. Oysa 6100 sayılı HMK kabul edildiğinde, gerekçesinde de hâkim yardımcılığı tavsiye edilmiş, hatta sistemin işlemesi için zorunlu görülmüştür. Şayet ön inceleme ile birlikte sağlıklı işleyen bu sistem kabul edilseydi, şüphesiz daha doğru yargılamalar yapılabilir ve kararlar verilebilir, iş yükü daha azalabilirdi.
Birden çok ve kıdemsiz hâkim/savcı görevlendirmenin, sisteme dahil etmenin sakıncaları ve sorunları her gün yaşanmaktadır. Gelişmiş hukuk devletlerinde bu kadar erken zamanlarda, bu kadar genç ve kıdemsiz hâkimlerin, savcıların ve avukatların görevlendirilmesi görülmemektedir. Bu, öncelikle o hâkim ve savcıların hatası değil, bu sisteme sebep olanların hatasıdır. Oysa hâkim ve savcılık, öncelikle üst seviyede bir bilgi ve donanım gerektirse ve bu onun ön şartı olsa da, sadece bilgiye dayanmayan, belirli tecrübe, etik davranış, olgunluk ve bunların bir bütün olarak kişide yerleşmesiyle yürütülebilen bir faaliyettir. Kısa sürede çokça hâkim/savcı almak yerine, çokça hâkim/savcı yardımcısı alarak bunların içinden kademe kademe eleme usûlüyle gerçekten bu işi yapacakları mesleğe kazandırmak en doğru olandır. Bu şekilde gerçek emek, bilgi, donanım ve tecrübeyle mesleğe başlayanların, başka etkiler altında kalması, siyaset ve yürütmenin deyim yerindeyse adam yerleştirme politikasının bir parçası haline gelmesi, mesleğe uygun olmayan davranışlar sergilemesi ve diğer olumsuzluklar da azalacaktır.
Hukuk fakültesinde bugün bir öğretim elemanının doktorasını verip bağımsız şekilde öğretim üyesi olması için 6 ilâ 10 yıl arasında bir zaman geçmektedir. Şüphesiz hâkim ve savcıların üstlendikleri görev ve bu görevin doğurduğu sonuçlar, çoğu kez bir öğretim üyesinden daha da önemlidir. Bu sebeple, bir öğretim üyesinin yetişmesinden daha az önemsenmemeli ve daha kısa sürede sorumluluk verilmemelidir. Bugünkü sistem gerçekten sağlıksız ve içler acısıdır. Bunun olumsuz sonuçları da her gün her seviyede yaşanmaktadır.
Bu sistemin kabulünde gerek hâkim ve savcı yardımcılarının gerekse hâkim ve savcıların özlükleri, performans değerlendirmeleri, denetimleri de yeniden gözden geçirilmelidir. Bu konuda düzenlemelerin gözden geçirilmesinde, yeniden ele alınmasında, yargı mensupları, barolar ve konunun uzmanlarının görüşlerinin değerlendirilmesine önem verilmelidir.
Hâkim/savcı yardımcılığı yanında avukat yardımcılığı, noter yardımcılığı da gündeme alınmalıdır. Bu kapsamda örneğin, avukat yardımcılığı hâkim/savcı yardımcılığı kadar uzun olmasa da 2 yıllık bir süre tanınmalı, ayrıca bu iki yıldan sonra da 3 yıl süreyle sadece ilk derece mahkemelerinde görev yapması şeklinde bir uygulamaya geçilmelidir. Hâkim/savcıların kalitesini artırırken, avukatları geride bırakmak gerek adlî mekanizmanın işleyişi gerekse mahkeme-avukat ilişkilerinde başka sorunlara yol açacaktır.
Hâkim/savcı yardımcılığı, hatta avukat, noter yardımcılığına geçiş çok önemli bir konu olmakla birlikte, bunun doğru ve sağlıklı tercihler üzerinden yapılması yarar sağlayacaktır. Örneğin, şu andaki verimsiz staj aşamalarını biraz revize ederek yardımcılığa dönüştürmek ya da kısa süreli göstermelik yardımcılıklar icad etmek veya bu yardımcıları Bakanlığın bir personeli haline getirmek, bu kadroları yeni kadrolaşmanın bir parçası olarak düşünmek yarardan çok zarar getirecektir. Umulur ki doğru kabul ve uygulamalarla bu kurumlar kabul edilsin. Unutmamak gerekir ki “Bir ülkede mahkemelerin olması adaletin de olduğu anlamına gelmez, sadece adalete bir şans verildiğini gösterir”. O şansı gerçeğe dönüştürmeyi umut ediyoruz.