Lexpera Blog

Hukuk Atölyesi #5'in Konuğu: Av. Dr. Ayça Akkayan Yıldırım

"Yazdığım dilekçeler için kitap gibi olmuş eleştirisi alıyorum."


Hocam sizi tanımama da vesile olan “Genç Hukukçuya e-Postalar” projesi ile başlamak istiyorum. Bu projeyi neden oluşturdunuz? Bu projeyi neden oluşturdunuz? Çünkü görebildiğim kadarıyla projenin içerisinde yönteme ilişkin birçok yazı bulunuyor ve buradan hareketle sormak istediğim bir başka soru da yöntem sizce neden önemli?

(…)

Yönteme ilişkin dediğiniz gibi çok fazla yazı ya da paylaşım oldu ya da aralara sıkışan paragraflar cümleler oldu. Neden? Çünkü aslında yöntem her şey. Yöntem dediğimiz netice itibari ile belirli bir sonuca erişmek için izlediğimiz bir yol. Ne yaparsanız yapın yöntemsiz ilerlerseniz savrulursunuz. Hukukta yöntem de hukuksal akıl yürütmenin yolu olduğuna göre, hukukçu gibi düşünmenin yolu olduğuna göre aynı zamanda bunun paralelinde de netice itibariyle önümüze bir hadise geldiğinde değerlendirmemiz elbette ilk etapta gerekli olan ama aynı zamanda da bir araştırma yapmamız ve o çerçevede de bu değerlendirmelerimizi zenginleştirip ortaya bizim sonucu koymamız gerekiyor.

(…)

Şu an avukatlık yapıyorsunuz ama bunun öncesinde İstanbul Hukuk Fakültesi’nde uzun yıllar öğretim üyeliği yaptınız. Buradaki öğretim üyeliği tecrübenizin tabii internette de yansımaları var. İnternette size ilişkin birçok olumlu yoruma şahit oldum. Yani benim anladığım öğrencileriniz ile çok iyi bir iletişiminiz var. Siz öğrencileriniz ile nasıl bu kadar iyi iletişim kuruyorsunuz? İstanbul Hukuk Fakültesi maceranızdan oradaki tecrübenizden hareketle neler söylersiniz?

Yine şunu söyleyeyim samimi olarak: Bu konuda da bir sırrım yok. Ama genel anlamda insanlara dostça davranmak beni mutlu ediyor. Yani bu benim kişilik özelliğim. Mümkün olduğunca da açık fikirli ve duyarlı olmaya da çalışıyorum her alanda, yaşamımın her alanında ama. Bu kişisel özelliklerim ve tercihlerim sanırım öğrencilerimle olan ilişkilerimde de her zaman yansımasını buldu. Sanırım bu bilinçli olarak, ilk etapta kişisel bir yaklaşımla başlasam da bilinçli olarak devam ettirdim çünkü sonuçlarını gördüm. Yol göstermek ya da bakın şöyle şeyler de var dediğimde bunla ilgili hiçbir fikri olmadığı için hiçbir aksiyon almayacak kişilerin çok farklı şeyler yapabildiğini gördüm. Bu yüzden de bir etkileşim içinde de devam etti bu ilişkiler diyebilirim.

(…)

Sormak istediğim şey şu hocam: Bir medeni hukukçu için hep önerilen İsviçre’de ya da Almanya’da bir lisansüstü eğitime başlamak, orada lisansüstü çalışmaları sürdürmek. Ama siz yüksek lisans eğitiminizi Boston’da Anglo-Amerikan sisteminde yer alan bir okulda yaptınız. Bu anlamda bir medeni hukukçu olarak orada böyle bir eğitimi tamamlamış olmak size ne kattı?

Sadece o anda medeni hukukçu olarak, yani o kariyer dilimine değil, yıllar sonra da bazı planlı ya da planlı olmayan kişisel ve mesleki birçok bakımdan bana kapıyı açtı bu farklılık diyebilirim. Mesleki anlamda hiç tereddütsüz mesleki dil yeterliliğimi geliştirdi ve o global hukuki düşünme dediğimiz, yani farklı bir bakış açısını kazandırdı diyebilirim.

(…)

Avukatlık kariyerinize ilişkin bir şeyler sormak istiyorum Hocam. 2017’den bu yana Türkiye’de baroya kayıtlı bir avukat olarak, Amerika’da ise lisanslı bir danışman olarak görev yapıyorsunuz. Daha öncesinde de akademik bir kariyeriniz var. Sormak istediğim akademik bir perspektife sahip olmak size avukatlık kariyerinizde neler kattı?

Akademisyenliğin bu her ikisi bakımından da artısı hiç tereddütsüz bence araştırma ve yazmadaki. Oradaki harcadığın çabalar burada kesinlikle karşılığını buluyor. Şunu da yine parantez içinde söyleyeyim: İstanbul Hukuk’un şöyle bir avantajı vardır. Hiçbir hoca, istisnalar elbette olabilir ama, uygulamadan çok kopuk değildir.

(…)

Yazıma özel bir ilginizin olduğunu biliyorum. Bir hukukçu yazılı dilde kendini ifade ederken nasıl hareket etmelidir. Siz kendi tecrübelerinize dayanarak neler söyleyebilirsiniz?

Gençler bakımından ben buna bakıyorum. Yani genel bir eleştiri ya da yaklaşım değil gençler nasıl yönlenebilir bakımından baktığımda şöyle düşünüyorum: Gerçekten siz dil hakimiyeti, uygun üslup daha sonra da redaksiyon dediğimiz yani editting yapacaksınız ki, ortaya gerçek anlamda parlamış bir mesleki yazma faaliyeti çıksın. İlk başta tabii bilgi birikiminiz burada düşüncelerinizi ve yaptığınız araştırmaları düzgün organize edip tutmuş, bir araya getirmiş olup olmamak hiç tereddütsüz bir ön şart.

(…)

Yazıma ilişkin Türkçe hukuki yazım ve İngilizce hukuki yazım arasındaki farklara ilişkin neler söyleyebilirsiniz hocam? Çünkü iki farklı dilde aynı mantıkla bir şeyler kaleme alabilmek çok mümkün değil.

Türkçe düşündüğün sürece İngilizce yazamazsın. İngilizce düşünmen lazım yani cümleyi ona göre kurgulaman lazım ve şunu düşünmen lazım: Ben bu noktayı koyduğumda kafamda söylemek istediğimi acaba okuyan anlayacak mı? Yani önemli olan bir şeyleri tercüme etmek değil. Anlamın tercüme içinde kaybolma olasılığı bana göre yüzde doksanlarda ve kayboluyor. Onun için kesinlikle İngilizce düşünerek bir kere yazabilmek lazım, tercüme ile iş yürümüyor.

(…)

Karşılaştırmalı metoda geçebiliriz hocam. Karşılaştırmalı metodu nasıl değerlendiriyorsunuz? Aynı zamanda bunun yazılarınızda yalnızca akademisyenler açısından değil avukatlar ve uygulamacılar açısından da değerli olduğunu söylüyorsunuz, ki programın başında da bunu ifade ettiniz? Buna ilişkin neler söylersiniz?

Hiç tereddüt yok en başta da vurguladığımız o globalleşme ya da her ne adına söylersen söyle bir şekilde insanlar, hizmetler, para, sermaye her şey daha fazla dolaşıyor. Bu da ilişkiyi beraberinde getiriyor. Bu da ilişkiyi beraberinde getiriyor. Neden dolaşıyor? Çünkü bu ilişkiler kurulduğu geldiği için dolaşıyor. E o zaman sen de farklı etkilerde kalan birçok farklı etkiye açık hukuki soru ve sorunlarla karşılaşıyorsun. Yani mesleki faaliyette artık önüne gelen uyuşmazlıkla tabii ilgili olarak, bu karşılaştırmalı hukukun hiçbir zaman işimize yaramadığı söyleminin yeri hiç tereddütsüz yok.

(…)

Hocam son olarak Genç Hukukçuya e-Postalar projesinin sahibi bir akademisyen avukat olarak Y ve Z kuşağı meslektaşlarınıza neler tavsiye edersiniz?

Bir ahbap olarak söyleyeceğim. Hani Ölü Ozanlar Derneği diye bir kitap ve film var. Ben filmi daha çok beğenmiştim kitaptan sonra doğrusunu istersen ama oradaki, Ölü Ozanlar Derneği’ndeki, gibi Mr. Keating gibi ilham kaynağı çıkacak, tüm hayata bakışımı, kariyerimin akışını değiştirecek şeklinde bir romantik hikaye beklemesinler bir kere.

Lexpera Blog’da yayımlanan yazılar, yazarlarının görüşlerini ifade eder. Lexpera Blog’da bir yazıya yer verilmesi, o yazıda savunulan görüşlerin On İki Levha Yayıncılık tarafından benimsendiği anlamına gelmez. Yazılar, bilgi amaçlı olup, hukuki mütalaa ya da tavsiye niteliği taşımamaktadır.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve diğer mevzuat hükümlerine aykırı ve bilimsel yazma etik kurallarını aşan iktibaslar konusunda yazarların ve On İki Levha Yayıncılık’ın rızası bulunmamaktadır.
Author image
Ankara Websitesi
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde araştırma görevlisi.