Lexpera Blog

Karar İncelemesi – Sigorta Tazminat Hesaplaması – TRH Hesap Tablosu Kullanılması – Teknik Faiz İşletilmesi Hususu

A. İnceleme Konusu Karar

Yargıtay: 17. Hukuk Dairesi 22/12/2020 E. 2019/5206, K. 2020/8874; Mahkemesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi, 13/06/2019, 2019/1718-2019/1212 sayılı kararı; İlk Derece Mahkemesi: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/2618.

Karar Metni:Davacılar vekili, davalının trafik sigortacısı olduğu aracın karıştığı çift taraflı kaza sonucunda, araçta yolcu olarak bulunan davacıların eşi / babası / oğlu ...... öldüğünü, davacıların ölenin desteğinden yoksun kaldığını, davalı tarafından kısmi ödeme yapılmışsa da ödenen bedelin gerçek zararı karşılamadığını belirterek, belirsiz alacak davası olarak açtıkları davada şimdilik 21.000,00 TL. tazminatın kaza tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 04.11.2016 tarihli artırım dilekçesiyle, toplam taleplerini 136.276,00 TL'ye yükseltmiştir. Davalı vekili, davacılara 28.07.2016'da 160.910,00 TL. ödediklerini, destek hatır için taşındığından tazminattan indirim yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyeti'nin 15.11.2016 tarih - 2016/32489 sayılı kararı ile; davanın kabulüne, davacı ....... için 15.057,00 TL, ....... için 10.788,00 TL, ......... için 92.334,00 TL, ........ için 10.068,00 TL, .............. için 8.029,00 TL. olmak üzere toplam 136.276,00 TL. destekten yoksun kalma tazminatının 28.07.2016 tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; bu karara, davacılar vekili ve davalı vekili tarafından itiraz edilmiştir. İtiraz Hakem Heyeti'nin 16.01.2017 tarih - 2017/İHK-175 sayılı kararı ile davalı vekilinin itirazının reddine, davacılar vekilinin itirazının kabulü ile UHH kararında belirlenen tazminatların avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; karara karşı, davalı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi tarafından; tazminat hesaplamasının, yeni ZMSS Genel Şartları'na göre yapılması için ek rapor alınarak karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, İtiraz Hakem Heyeti kararının kaldırılmasından sonra, İHH tarafından yeniden yapılan yargılama sonunda alınan ve benimsenen bilirkişi raporu gereği, davanın kısmen kabulü ile davacı......... için 39.425,00 TL, ......... için 15.051,00 TL, .......... için 10.788,00 TL,.......... için 10.068,00 TL, ....... için 8.029,00 TL. olmak üzere toplam 83.361,00 TL. destekten yoksun kalma tazminatının 28.07.2016 tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; karara karşı, davacı ....... vekili ile davalı sigorta şirketi vekili istinaf yoluna başvurmuştur. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi tarafından; davalı vekilinin istinaf başvurusunun, davacı ........ için hükmedilen bedel kesin olduğundan reddine; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İHH kararının kaldırılmasına ve yeniden hüküm tesisiyle, davacı ……… için 78.795,31 TL. destek tazminatının 28.07.2016'dan işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; karar, davalı vekili ve davacı ......... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1- Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu'nun 19.06.2020 tarih, 2019/4-2019/1 sayılı kararı ile 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu'nun 30. maddesi ile kurulan sigorta tahkim komisyonu itiraz hakem heyetinin bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başladığı 20.07.2016 tarihinden 2017/536 E.- 2017/849 K. sayılı ve 13.06.2019 tarih, 2019/1718 E.- 2019/1212 K. sayılı kararları kaldırılmak ve davacı ......... vekilinin daha önceki istinaf dilekçesi de temyiz dilekçesi olarak kabul edilmek suretiyle, davacı ........... vekili ve davalı vekilinin Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti kararına yönelik temyiz isteminin incelenmesi gerekmiştir.

2-5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan 6456 sayılı Kanun'la değiştirilen 30. maddesinin 12. fıkrasında; 5.000,00 TL'nin altındaki uyuşmazlıklar hakkında verilen hakem kararlarının kesin olduğu; 5.000,00 TL. ve daha üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında verilen hakem kararlarına karşı kararın Komisyonca ilgiliye bildiriminden itibaren on gün içinde bir defaya mahsus olmak üzere Komisyon nezdinde itiraz edilebileceği; 40.000,00 TL'nin üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında itiraz üzerine verilen kararlar için temyize gidilebileceği belirtilmiştir. İhtiyari dava arkadaşı olan davacılardan davacı ....... lehine hükmedilen tazminata ilişkin karar, anılan yasanın yürürlüğünden sonra verildiğinden, miktar itibariyle davalı yönünden kesin niteliktedir. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay'ca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceğinden, davalı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.

3-Dava, trafik kazası sonucu oluşan ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Desteğin ve hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa'dan alınan 1931 tarihli "PMF" cetvellerine göre saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi'nin çalışmalarıyla "TRH 2010" adı verilen "Ulusal Mortalite Tablosu" hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumu'nca da ilk peşin sermaye değerlerinin hesabında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu'na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Bu itibarla; tazminat hesaplamasında, TRH 2010 Tablosu'nun kullanılmasında bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı ......... hak kazanabileceği destek tazminatının hesaplanması için alınan ve İHH tarafından da karara esas kabul edilen 25.02.2019 tarihli aktüer ek raporunda; 01.06.2015 tarihli ZMSS Genel Şartları dahilinde, TRH 2010 Yaşam Tablosu'na göre ve %1,8 teknik faiz uygulanarak tazminat hesabının yapıldığı belirtilmiş olmakla birlikte, hesaplamaya ilişkin ayrıntılı cetvele raporda yer verilmediği görülmektedir ki rapor bu yönüyle denetime elverişli değildir.

Diğer yandan; tazminat hesaplamasında, yeni ZMSSGŞ ve ekindeki cetvellere göre hesaplama yapılmış ise de, Anayasa Mahkemesi'nin 17.07.2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK'nın 90. maddesindeki "bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir" bölümündeki "bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda" ibaresinin Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; destek tazminatı hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz uygulaması da anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Tazminat hesaplamasının, %1,8 teknik faiz uygulanmadan yapılması gereklidir ki, esas alınan rapor bu yönüyle de yeterli bir rapor değildir. Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; davalı sigortacı tarafından davacılara davadan önce ödendiği bildirilen 160.910,00 TL'lik toplam tazminattan her bir davacı hak sahibine ödenen miktarların tespiti için, gerekli belgelerin davalıdan temin edilmesinden sonra; davaya konu kazada ölen ........ hak sahibi olan tüm davacılar için, TRH 2010 Tablosu'na göre ve % 1,8 teknik faiz uygulanmadan (hesabın diğer unsurları aynı kalmak ve işlemiş / işleyecek devre için 2019 yılı esas alınmak suretiyle) hesaplama yapılması; 2019 verileriyle yapılacak hesapla, tüm davacılar için belirlenen toplam tazminat miktarının, davalı poliçesindeki limiti (310.000,00 TL'yi) aşması halinde, KTK'nın 96.maddesi gereği garame hesabı ile her bir hak sahibinin (davacının) payına düşecek tazminat miktarının belirlenmesi; daha sonra da, her bir hak sahibi davacıya davadan önce ödenen bedellerin güncellenmiş değerinin, kararı davacı yanca itiraza konu edilmediği için kesinleştiğinden, yeniden hüküm kurulmadan ve davacı ........ için oluşan usuli kazanılmış hak da dikkate alınarak) gerekirken, eksik incelemeyle karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. Kabule göre ise; karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT'nin 17/2.maddesi gereği, davacı ............ lehine hükmedilecek nisbi ücretin 1/5'i oranındaki ücret, tarifedeki maktu ücretin altında kaldığından, davacı için maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmeyişi de doğru değildir. Yine kabule göre; davacı tarafça yapılan itiraz ücreti 2.044,00 TL'nin yargılama giderleri içinde ve davadaki kabul red oranına göre davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği halde, anılan bedelin hesapta dikkate alınmayışı da hatalıdır.

B. Olayın Özeti

Davacılar vekili, davalının trafik sigortacısı olduğu aracın karıştığı çift taraflı trafik kazası sonucunda, araçta yolcu olarak bulunan davacıların eşi / babası / oğlunun öldüğünü, davacıların ölenin desteğinden yoksun kaldığını, davalı tarafından kısmi ödeme yapılmışsa da ödenen bedelin gerçek zararı karşılamadığını belirterek, belirsiz alacak davası olarak açtıkları davada şimdilik 21.000,00 TL. tazminatın kaza tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 04.11.2016 tarihli artırım dilekçesiyle, toplam taleplerini 136.276,00 TL'ye yükseltmiştir. Davalı vekili, davacılara 28.07.2016'da 160.910,00 TL ödediklerini, destek hatır için taşındığından tazminattan indirim yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

C. Merci Kararları

1. Uyuşmazlık Hakem Heyeti Kararı

Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyeti'nin 15.11.2016 tarih- 2016/32489 sayılı kararı ile; davanın kabulüne, davacılar için ayrı ayrı 15.057,00 TL, 10.788,00 TL, 92.334,00 TL, 10.068,00 TL, 8.029,00 TL. olmak üzere toplam 136.276,00 TL. destekten yoksun kalma tazminatının 28.07.2016 tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

2. İtiraz Hakem heyeti Kararı

Her iki taraf vekili tarafından itiraz edilmiştir. İtiraz Hakem Heyeti'nin 16.01.2017 tarih- 2017/İHK-175 sayılı kararı ile davalı vekilinin itirazının reddine, davacılar vekilinin itirazının kabulü ile UHH kararında belirlenen tazminatların avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; karara karşı, davalı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur. İtiraz hakem heyeti ilk kararı faiz yönünden değiştirerek avans faizi ile tahsiline hükmetmiştir.

3. Bölge Adliye Mahkemesi Kararı

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi tarafından; tazminat hesaplamasının, yeni ZMSS Genel Şartlarına göre yapılması için ek rapor alınarak karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, İtiraz Hakem Heyeti kararının kaldırılmasından sonra, İHH tarafından yeniden yapılan yargılama sonunda alınan ve benimsenen bilirkişi raporu gereği, davanın kısmen kabulü ile toplam 83.361,00 TL. destekten yoksun kalma tazminatının 28.07.2016 tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; karara karşı, davacı vekili ile davalı sigorta şirketi vekili istinaf yoluna başvurmuştur. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi tarafından; davalı vekilinin istinaf başvurusunun, davacı için hükmedilen bedel kesin olduğundan reddine; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İHH kararının kaldırılmasına ve yeniden hüküm tesisiyle, davacı … için 78.795,31 TL. destek tazminatının 28.07.2016'dan işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; karar, davalı vekili ve davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

4. Yargıtay Kararı

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu'nun 19.06.2020 tarih, 2019/4-2019/1 sayılı kararı ile 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu'nun 30. maddesi ile kurulan sigorta tahkim komisyonu itiraz hakem heyetinin bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başladığı 20.07.2016 tarihinden 2017/536 E.- 2017/849 K. sayılı ve 13.06.2019 tarih, 2019/1718 E.- 2019/1212 K. sayılı kararları kaldırılmak ve davacı vekilinin daha önceki istinaf dilekçesi de temyiz dilekçesi olarak kabul edilmek suretiyle, davacı vekili ve davalı vekilinin Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti kararına yönelik temyiz istemi incelenmiştir.

5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan 6456 sayılı Kanun'la değiştirilen 30. maddesinin 12. fıkrasında 5.000,00 TL'nin altındaki uyuşmazlıklar hakkında verilen hakem kararlarının kesin olduğu; 5.000,00 TL. ve daha üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında verilen hakem kararlarına karşı kararın Komisyonca ilgiliye bildiriminden itibaren on gün içinde bir defaya mahsus olmak üzere Komisyon nezdinde itiraz edilebileceği; 40.000,00 TL'nin üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında itiraz üzerine verilen kararlar için temyize gidilebileceği belirtilmiştir. İhtiyari dava arkadaşı olan davacılardan davacı lehine hükmedilen tazminata ilişkin karar, anılan yasanın yürürlüğünden sonra verildiğinden, miktar itibariyle davalı yönünden kesin niteliktedir. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay'ca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceğinden, davalı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiştir.

Dava, trafik kazası sonucu oluşan ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Desteğin ve hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa'dan alınan 1931 tarihli "PMF" cetvellerine göre saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi'nin çalışmalarıyla "TRH 2010" adı verilen "Ulusal Mortalite Tablosu" hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumu'nca da ilk peşin sermaye değerlerinin hesabında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu'na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Bu itibarla; tazminat hesaplamasında, TRH 2010 Tablosu'nun kullanılmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.

Davacı hak kazanabileceği destek tazminatının hesaplanması için alınan ve İHH tarafından da karara esas kabul edilen 25.02.2019 tarihli aktüer ek raporunda; 01.06.2015 tarihli ZMSS Genel Şartları dahilinde, TRH 2010 Yaşam Tablosu' na göre ve %1,8 teknik faiz uygulanarak tazminat hesabının yapıldığı belirtilmiş olmakla birlikte, hesaplamaya ilişkin ayrıntılı cetvele raporda yer verilmediği görülmektedir ki rapor bu yönüyle denetime elverişli değildir.

Diğer yandan; tazminat hesaplamasında, yeni ZMSSGŞ ve ekindeki cetvellere göre hesaplama yapılmış ise de Anayasa Mahkemesi'nin 17.07.2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK' nun 90. maddesindeki "bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir" bölümündeki "bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda" ibaresinin Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; destek tazminatı hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz uygulaması da anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir.

Tazminat hesaplamasının, %1,8 teknik faiz uygulanmadan yapılması gereklidir ki, esas alınan rapor bu yönüyle de yeterli bir rapor değildir. Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; davalı sigortacı tarafından davacılara davadan önce ödendiği bildirilen 160.910,00 TL'lik toplam tazminattan her bir davacı hak sahibine ödenen miktarların tespiti için, gerekli belgelerin davalıdan temin edilmesinden sonra; davaya konu kazada ölen hak sahibi olan tüm davacılar için, TRH 2010 Tablosuna göre ve % 1,8 teknik faiz uygulanmadan (hesabın diğer unsurları aynı kalmak ve işlemiş/ işleyecek devre için 2019 yılı esas alınmak suretiyle) hesaplama yapılması; 2019 verileriyle yapılacak hesapla, tüm davacılar için belirlenen toplam tazminat miktarının, davalı poliçesindeki limiti (310.000,00 TL'yi) aşması halinde, KTK'nun 96.maddesi gereği garame hesabı ile her bir hak sahibinin (davacının) payına düşecek tazminat miktarının belirlenmesi; daha sonra da, her bir hak sahibi davacıya davadan önce ödenen bedellerin güncellenmiş değerinin, kararı davacı yanca itiraza konu edilmediği için kesinleştiğinden, yeniden hüküm kurulmadan ve davacı için oluşan usuli kazanılmış hak da dikkate alınarak) gerekirken, eksik incelemeyle karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. Kabule göre ise; karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT'nin 17/2.maddesi gereği, davacı lehine hükmedilecek nisbi ücretin 1/5'i oranındaki ücret, tarifedeki maktu ücretin altında kaldığından, davacı için maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmeyişi de doğru değildir. Yine kabule göre; davacı tarafça yapılan itiraz ücreti 2.044,00 TL'nin yargılama giderleri içinde ve davadaki kabul red oranına göre davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği halde, anılan bedelin hesapta dikkate alınmayışı da hatalıdır.

D. Değerlendirme

1. Hukuki Sorun

Yargıtay teknik faiz uygulanması açısından “Anayasa Mahkemesi'nin 17.07.2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz uygulaması da anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir” şeklinde bir karar vermiştir. Trafik genel şartlarının ekinde yer alan cetvel ile belirtilen teknik faizin uygulanmaması yönünde gerekçenin Türkiye şartlarına uygun olup olmadığı, gerçek zararı tespiti açısından yeterli olup olmadığı değerlendirilmelidir. Haksız fiil neticesinde ortaya çıkan bedensel zarar tazminatlarında sadece sigorta kuruluşları sorumlu olmamakta, tazmin borçlusu gerçek kişi de olabilmektedir. Ayrıca sigorta kuruluşlarının poliçe limitini aşan veya rücu edilen tazminatlarda da borçlu gerçek kişi olabilmektedir. Dolayısıyla bu hususta verilecek karar birçok kesimi ilgilendirmektedir. İrat halinde bilinmeyen dönem için tazmin edilecek tazminat tutarının peşin ödenmesi durumunda iskonto yapılıp yapılamayacağı hususunun yeniden değerlendirilmesi gerekecektir. Bu itibarla teknik faiz uygulanmaması ile ortaya çıkan yeni durumun hukuken değerlendirilmesi gerekmiştir.

2. TRH 2010 “Ulusal Mortalite Tablosu” nun Kullanılması yönünde içtihat oluşması

Muhtemel bakiye ömür, kişinin mutlaka yaşayacak olduğu ömür değildir. Yaşama ihtimali olan ömürdür. Bu sebeple kesin olarak saptanması mümkün değildir. Bu belirsizliğin giderilmesi için varsayıma başvurulmaktadır. Aksi halde problem çözümsüz kalacaktır. Bu nedenle PMF 1931 veya TRH 2010 hayat tablosuna göre bakiye ömür saptaması gerekmektedir. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi Sosyal Güvenlik Kurumu’nun 2012/32 sayılı Genelgesi ile ilk peşin sermaye değerinin hesabında Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başken Üniversitesinin çalışmalarıyla hazırlanan Ulusal Mortalite Tablosu kısaca TRH 2010 tablosunun uygulanmasına karar verdikten sonra, bakiye ömrün tespiti için TRH 2010 tablosunun uygulanması gerektiğini içtihat etmiştir[1]. Aktüer hesaplamalarına konu uyuşmazlıklar trafik kazalarından kaynaklı bedensel zararlar 17. Hukuk Dairesi, iş kazaları 21. Hukuk Dairesi, SGK’nın rücu davaları 10. Hukuk Dairesi olmak üzere birkaç kısımda toparlanmıştır. 10. Hukuk dairesinin TRH tablosu kullanımına yönelik içtihadı 17. Hukuk Dairesi tarafından da uygulanmaktadır.

TRH tablosunun kullanılması ile ilgili Yargıtay görüşüne katılmaktayız. Zira alternatif olarak sunulan Yargıtay’ın önceki kararlarında esas aldığı tablo PMF’ dir. Yeni genel şartlar kapsamında TRH 2010 tablosunun kullanımı hususu yargı mercilerinde (mahkeme ve sigorta tahkim) istikrar kazanmıştır. Tazminat ödeyecek olan sigorta kuruluşları açısından belirlilik oluşması, menfaat sahiplerinin de alacağına hızlı kavuşması açısından bu husus oldukça önemlidir. Zira genel şart sonrası uyuşmazlığa neden olan önemli konulardan birisi de hesaplamada esas alınacak hayat tablosudur. TRH 2010 öncesi Yargıtay PMF tablosunun uygulanmasını öngörmüş ancak TRH 2010 tablosunun hazırlanması sonrası bu tabloyu esas almaya başlamıştır[2].

3. Teknik Faiz Uygulanması Hususu

Teknik faiz ileride elde edilecek destek miktarının bugünkü değerini bulmak amacıyla kullanılan faiz oranıdır. Teknik faiz oranı geçmiş belli bir yıla ilişkin veriler göz önünde tutularak yatırım araçlarının reel getirileri ile gelirdeki reel artış arasındaki fark dikkate alınarak yapılmaktadır. T.C. Hazine Müsteşarlığı Zorunlu Sigortalar (Güvence Hesabı Kapsamındaki Sigortalar) çerçevesinde Aktüeryal hesaplamayı Gerektiren Tazminatlar Ödemelerinde Uygulamaya ilişkin 05.02.2010 tarih ve 2010/4 yılı genelgesinde teknik faizin sigorta kuruluşlarında en fazla %3 olarak kullanılabileceğini belirtmiştir[3]. Yürürlükten kaldırılan bu genelge kimi çevrelerce eleştirilmiş, Yargıtay tarafından kabul edilen %10 artırım %10 indirim öngören hesaplama yani sıfır teknik faiz uygulaması da yetersiz bulunmuştur[4]. Aktüerlerin kabul ettiği yöntemlerin yargıya önerilmesini hatalı gören görüşler de mevcuttur[5].

Uyuşmazlık konusu davalara konu trafik sigorta poliçeleri kapsamına, hiç şüphesiz trafik sigortası genel şartları da dâhildir. Genel şartlarda gerçekleştirilen sürekli regülasyon değişikliklerinin, yargı kararları ile tazminat riskinde gerçekleşen azalma ve artışların prim tutarlarını etkilediğini söyleyebiliriz. Yüksek fiyat uygulamasının önüne geçilmesi için T.C. Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü tarafından 10.04.2017 tarihli ve 2017/1 sayılı "Karayolları Motorlu Araçlar ile 10.04.2017 tarihli Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Primlerine İlişkin Genelge" ve 2017/1 sayılı "Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Sözleşmelerinin Sonlandırılmasına İlişkin Sektör Duyurusu" ile 12.01.2017 tarihinden itibaren trafik sigortasında serbest tarife dönemi sona ermiş ve tavan fiyat politikası uygulanması hayata geçirilmiştir. İlgili genelgeyle uyuşmayan prim ve acente-aracı komisyon hesaplaması yapan veya uygulayan sigorta şirketleri için mevzuat kapsamında yaptırım uygulanacaktır[6].

T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığınca düzenlenen genel şartlar kapsamında poliçenin ayrılmaz parçası olan hesaplama yöntemleri eklenmiştir. Poliçe içerisine dâhil edilen bu hesap yöntemlerinin yargı yoluyla sonradan değişmesi sigorta şirketleri açısından olumsuz durum yaratmaktadır. Zira yargı yoluyla genel şartların bir kısmının kaldırılması hususu söz konusudur. Bu hususta çözüm üretme gereği açıktır. Çünkü bu değişiklik ile ödenecek tazminatta artış söz konusu olmaktadır. Tazminatlarda ciddi oranda artış olması ek prim farkı istenmesini de gerektirir bir durumdur. TTK m. 1425Kanunlarda aksine hüküm bulunmadıkça, genel şartlarda sigorta ettirenin, sigortalının veya lehtarın lehine olan bir değişiklik hemen ve doğrudan uygulanır. Ancak, bu değişiklik ek prim alınmasını gerektiriyorsa, sigortacı değişiklikten itibaren sekiz gün içinde prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının sekiz gün içinde kabul edilmemesi hâlinde sözleşme eski genel şartlarla devam eder”.

T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığınca aktüer hesaplamalarla getirilen 1,8 teknik faizin gerekçe gösterilmeksizin yok sayılması sigorta kuruluşları açısından olumsuzluk meydana getirmektedir. Prim farkını isteme hakkı, eski genel şartlarla devam etme hakkı sigorta şirketinin elinden alınmaktadır. Bu husus kanunla getirilen bir hakkın da kullanılamamasına yol açmaktadır. Dolayısıyla kararın gerekçelendirilmesi, salt Anayasa Mahkemesi tarafından ek cetvelin kaldırılması gerekçe gösterilerek iskonto yapılamayacağına karar verilmesi hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir. Hemen belirtelim ki, AYM esasen var olan genel şartları değil kendi yetkisi dâhilinde olan Kanun’a ilişkin iptal işlemi gerçekleştirmiştir. Zaten normlar hiyerarşisinde yerini koruyan ve esasen TBK m. 20 vd. anlamında genel işlem koşulu olan sözü geçen genel şartların faraza iptali hususunda Anayasa Mahkemesi’nin değil gerekirse başka yargı birimlerinin görev ve yetkisinde olduğu bir gerçektir. Bu itibarla Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ile ZMMS genel şartları da iptal edilmiş olmayacaktır. Artık sadece bu kısım normlar hiyerarşisi çerçevesinde kanun mesabesinde değil, kendi sırasında genel şarlar mesabesinde uygulama alanı bulur ve bulmalıdır.

Teknik faiz sıfır alınarak yapılan hesaplamalarda TRH tablosu esas alınarak yapılan hesaplama PMF’ ye göre %30,5 daha fazla çıkmaktadır[7]. Dolayısıyla hesaplamanın sigorta kuruluşu aleyhine ciddi anlamda haksız zarara yol açacağı ödenecek tazminatların %30 daha fazla hesaplanacağı aşikârdır. Diğer yandan rücu durumunda da sigorta ettirene rücu edilecek tutar artacaktır. Aktüerlerin akademik önerileri sadece sigorta şirketlerince ödenecek tazminat için değil gerçek zararın tespit edilmesine yöneliktir. Tazminat ödeyen taraf her durumda sigorta şirketi yani sermaye şirketi olmayacaktır. Gerçek kişi zararlarında da tazminat borçlusu gerçek kişi olacaktır. bu durumda gerçeğe aykırı hesap yöntemi kullanılması bir tarafı haksız olarak fakirleştirecek diğer taraf zenginleşecektir. Sigorta şirketleri düşük tazminat ödemek istiyor algısı ile hareket etmemek gerekmektedir. Ayrıca özel sigorta şirketi veya SGK tarafından rücu edilen tutarlarda, vatandaş, ödenen tazminat ile sorumlu olmaktadır. Poliçe limitini aşan hallerde de yine şahıs sorumluluğu devam etmektedir. Bu noktadan bakıldığında ülke gerçekleri açısından aktüer teknik ile değerlendirme yapılması ve gerçek zararın tespit edilmesi gerekmektedir.

Yapılan eleştirilerde tazminat miktarının azlığı veya çokluğuna değinilmektedir. Oysa amaç gerçek zararı tespit etmek olmalıdır. Anayasa Mahkemesi kararı ile trafik genel şartları ilgili düzenlemesine yönelik değişiklik bu hususta boşluk doğurmuştur. Bu boşluk doldurulmaksızın teknik faiz uygulanmaması yönünde görüş bildirenlerin bu hususta gerekçelendirmelerinde eksiklik söz konusudur. Tazminat hesaplanmasına yönelik husus, teknik bilirkişilerin hesaplama yöntemleri ile belirlenebilecektir. Yargıtay’ın PMF yaşam tablosu esas alınarak verdiği önceki kararlarında peşin ödeme sebebiyle yapılan %10 indirimin yanı sıra gelir artışındaki %10 artış sebebiyle iskonto uygulanmamaktadır. Oysa ücret artışları ile paranın erken ödenmesi sebebiyle elde edilen faiz getirisi düşünüldüğünde mağdur tarafından elde edilen peşin gelir farkı dikkate alınmalıdır. Kısaca özetlersek genellikle yıllık enflasyon oranlarına göre yapılan ücret artışları, faiz veya diğer yatırım araçları ile elde edilen gelirden daha düşük tutardadır.

Tazminatların peşin olarak hesaplanması, buna karşılık gelirin taksit taksit elde edilmesi, bu sebeple belirlenen tazminatın her taksitte ödenen kısmın bakiyesinden faiz geliri elde edileceğinden sermayeye ekleneceği nazara alınarak tazminata esas gelire artırım ve iskonto uygulanmaktadır. Peşin sermayeden elde edilecek değer peşin sermaye kadardır[8]. Yargıtay önceleri yıllık gelir artışını %5 olarak hesaplamıştır. 1984 sonrası enflasyonist baskıları göz önüne alarak bu oranın hak ve nefaset kuralları gereği saptanması gerektiğini belirtmiştir. Sonraki yıllarda %10 artırma esas alınmıştır. AYİM halen %5 üzerinden hesaplama yapmaktadır[9].

Yargıtay 1994 yılı ocak ayından itibaren her yıl artır, her yıl eksilt diğer bir deyişle progresif rant tekniği uygulamaktadır. Yıllık kazancı her yıl %10 artırılmakta ve fakat bu kazanç peşin ödenmesi sebebiyle her yıl %10 iskonto uygulanarak kazancın peşin değeri bulunmaktadır.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 6664 / 8981, 19.10.1984SSK.'nun 22. maddesine göre, Çalışma Bakanlığı'nca hazırlanan "population mascu line etfeminine" kelimelerinin baş harflerinden oluşan P.M.F. Fransız cetvelleri benimsenerek belirleme yapılmaktadır. 2. hususun tayininde zarar gören kişinin yaşı, yetenekleri, halen gördüğü iş, mesleğinde ilerleme derecesi gibi hususlar göz önünde bulundurulur. Kazancın belirli aralarla belirli oranda artacağı varsayımından hareket olunurken bunu tayin eden unsurlar değerlendirilip açıklanmalıdır. Olayda kazalının iş görebilirlik çağının sonuna kadar her yıl gelirinde % 15 oranında artış olacağı esası benimsenmiş, bunu belirleyen etkenler yeterli açıklanmamış, zararın hesabındaki gelir artış oranı ile bu oranlar sonunda kaza tarihinden yaşam boyu bulunacak toplam zararın tamamının bugün ödenmesi nedeniyle peşin sermayeye çevrilirken uygulanacak iskonto oranında da değişiklik gerekip gerekmeyeceği, gerek artırım gerek iskonto oranlarında değişiklik gerekiyorsa Türkiye genelinde hesap dönemi içinde gelişerek ekonomik ve mali konjonktür ile bu tür hesaplarda uygulanan matematiksel formüle etken hususlar da dikkate alınarak üniversitelerin sigorta ve aktüer hesaplarla ilgili kürsülerinin öğretim elemanlarından seçilecek bilirkişilere incelettirilerek sonucu uyarınca da karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” kararında sigorta ve aktüer hesaplarla ilgili kürsüden öğretim elemanlarınca yapılacak inceleme ile gelir artış ve peşin ödeme iskonto oranının belirlenmesi gerektiğini belirtmiştir[10]. Devre başı ödemeli belirli süreli rant tekniği sigortacının sorumluluğu açısından öngörülen bir hesaplama tekniği olarak Hazine Müsteşarlığı tarafından aktüerlerden görüş alınarak belirlenen bir yöntemdir. Dolayısıyla bu yöntemin tamamen görmezden gelinmemesi gerekmektedir.

Mevduat faizinin yüksek olduğu dönemlerde (1984 dönemi) Kn-1/ K-1 formülü ile kazançlardaki yıllık artış %10 artış karşılığında reel faiz geliri %30 olarak öngörülmüş; %30 iskontoya tabi tutulmuştur[11]. Örneğin Kartal İş Mahkemesi 5.07.1991 tarihli bir kararında iş kazası neticesinde %7 çalışma gücü ve %20 kusura denk gelen bir tazminat hesaplaması ile tahsiline karar verilen tutarın banka mevduat faizine yatırılması halinde elde edilen meblağın maruz kalınan zararın peşin değerini kat kat aştığı değerlendirilmiştir. Hükmolunan tazminat sabit görülen zarar miktarını fahiş derecede aşmakta; davacının haksız yere zenginleşmesine yol açmaktadır[12]. Kişinin çalışma gücünü ölümüne kadar muhafaza etmediği, azalma olabileceği, bu sebeple tazminat gerçek zarara tekabül etmemektedir. Peşin değer cetvellerinin hazırlanma sebebi budur. İsviçre Yargılamasında da sorun teşkil eden bu hususa ilişkin peşin değer cetvelleri hazırlanarak sorun giderilmeye çalışılmıştır[13].

Ülkemizde 1991 yılına değin ne aktif ne de mortalite istatistik ve cetvelleri mevcut olmadığından yabancı menşeli istatistikler kullanılmıştır. Sosyal Sigortalar Kurumu PMF 1931 cetvellerini esas alarak %5 iskonto ile bağlanan gelirin peşin değerini hesaplamıştır. İsviçre yargılamasında taksit vadeleri için ay, bizde ise yıl esas alınmaktadır. Bir iradın peşin değeri (kıymeti hazırası =Barwert) demek, iradı iktisap edebilmek için elde bulunması icap eden sermaye demektir. Peşin değer, taksitler toplamına eşit değildir. Vadesi gelecek olan irat taksitleri iskontoya tabi tutulacaktır. Yargıtay yerleşik içtihatı ile müterakki (progressif) artış %10 olarak belirlenmiştir. Bilirkişilerce iradın zamlı değerini bularak devam süresine bölmekte, tazminatın lüzumsuz ve haksız yere artmasına sebebiyet vermektedir. Yapılacak hesaplama faiz ile de bağlantılıdır. Örneğin yıllık taksiti 5.000.000 olan 15 senelik bir iradın peşin değeri, yüzde 5, 10, 20, 30 üzerinden sırasıyla 51.898,30; 38.030.400; 23.377.487; 16.341.050 olabilecektir. Bilirkişilerin yoğunlukla kullandığı yöntemde yüzde 15 civarı bir fazlalık çıkmaktadır. Bu hususta enflasyon ve faiz hadleri dikkate alınmalıdır. Örneğin 1991 yılı itibariyle enflasyonun %66, banka faizlerin %70 lerde olduğu dönemlerde dahi %10 tatbik edilmesi haksız ve adaletsiz sonuçlar doğurmaktadır. Bu surette daha yüksek olması gerektiği belirtilmiştir. Fransız cetveli ile yapılan hesaplamada %5 faiz ile hak sahibine istihkakından fazla ödeme yapmaktadır. Bu durumda rücu hususunda da haksız ve fahiş talepler söz konusu olmaktadır. Peşin değer tazminatlarında iskonto oranı enflasyon ve faiz arttıkça daha yukarı çıkmalıdır[14].

Tazminat hesabı varsayımları yaşanılan bölge, toplum yapısı, gelenek, örf ve adetler, sosyo-ekonomik unsurlar göz önüne alınarak değerlendirilmelidir. Bakiye ömür kavramı, bakiye ömrü belirleyen hayat tablosu, gelecek dönem için hesaplanan desteğin irat gelirinin peşin değer hesabında kullanılan hesap yöntemi, bu hesaba uygulanacak iskonto oranları hesabın aktüeryal boyutunu ortaya koymaktadır. Hesap yöntemi, kullanılacak hesap tablosu ve iskonto oranının doğru belirlenmesi tazminatın belirlenmesinde adaletin sağlanması ve sebepsiz zenginleşmeye yol açılmaması açısından önemlidir. Hesap yöntemi ve uygulanacak iskonto önemli bir aktüeryal unsurdur[15]. Yargıtay’ın PMF tablosunu esas aldığı dönemlerde kullandığı yöntem, hesap tarihi itibariyle belirlenen gelire her yıl için %10 artış yapılarak gelirin belirlenmesi, bu gelirle hesaplanacak tazminatın peşin ödenmesi sebebiyle de her yıl için %10 iskonto yapılarak reel olarak %0 iskonto ile sonuca ulaşılmaktadır[16].

Tazminat hesaplaması yapılırken kişinin ömrü boyunca elde edeceği gelirin tek ödeme için peşin değere çevrildiği hesaplamada reel olarak %0 iskonto kullanılması bilimsel açıdan gerçekçi değildir. Yıllar boyunca elde edilecek iratların toplamı ile tek ödeme karşılığı hesaplanan peşin değerin birbirine eşit olması ve bununla birlikte hak sahibine yapılan tek ödemenin tarafa gelecekte getireceği muhtemel getirileri ile birlikte düşünürsek sebepsiz zenginleşmeye yol açacaktır. Bu sebeple reel iskonto sıfırdan büyük değer alması aktüeryal açıdan gerçekçi olacaktır. İskonto oranı ülkemizin bazı finansal göstergelerine, gelirdeki artışlar, yatırım araçlarının getirileri, enflasyon, faiz ve benzeri unsurlar çerçevesinde belirlenmesi gereken bir kavramdır[17].

Merkez Bankası verileri dikkate alındığında Mevduat faiz oranları 2000 yılından itibaren ortalama %20 son 10 yıl alındığında ise %11,2 olduğu görülmektedir[18].


TL Mevduat Faiz Oranı
2000 45,6
2001 63,9
2002 48,0
2003 28,1
2004 19,9
2005 15,5
2006 18,3
2007 16,9
2008 18,1
2009 8,8
2010 7,9
2011 10,0
2012 9,6
2013 8,2
2014 9,8
2015 10,2
2016 10,7
2017 12,8

Aynı dönem için enflasyon oranı dikkate alındığında 2007-2017 yılları arasında enflasyon oranları ortalamasının ise ÜFE için %8,54 TÜFE için %8,44 olduğu görülmektedir[19].


Üretici Fiyatları Endeksi (ÜFE) Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE)
2017 Yıllık %15,47 2017 Yıllık %11,92
2016 Yıllık %9,94 2016 Yıllık %8,53
2015 Yıllık %5,71 2015 Yıllık %8,81
2014 Yıllık %6,36 2014 Yıllık %8,17
2013 Yıllık %6,97 2013 Yıllık %7,40
2012 Yıllık %2,45 2012 Yıllık %6,16
2011 Yıllık %13,33 2011 Yıllık %10,45
2010 Yıllık %8,87 2010 Yıllık %6,40
2009 Yıllık %5,93 2009 Yıllık %6,53
2008 Yıllık %8,11 2008 Yıllık %10,06
2007 Yıllık %5,94 2007 Yıllık %8,39
2006 Yıllık %11,58 2006 Yıllık %9,65
2005 Yıllık %2,66 2005 Yıllık %7,72

Ülkemizde enflasyon oranı, mevduat faiz oranlarının altında seyretmektedir. Gelir artışı için enflasyon oranının daha altında artış yapılması da bir diğer gerçektir. Reel faiz getirisinin gelir artışına oranla daha yüksek olduğu düşünüldüğünde reel faiz getirisinin belirli oranda iskonto edilmesi yerinde olacaktır. Hazine Bakanlığınca belirlenen iskonto oranı 1,8 uygulaması, teknik hesaplamalarla Türkiye verileri dikkate alınarak devlet tarafından belirlenmiştir. Defaten peşin ödenen tazminatın, reel faiz getirisi kadar iskonto edilmemesi zarar gören bakımından sebepsiz zenginleşmeye, davalı bakımından fakirleşmeye neden olacağından ve Türk Borçlar Kanunu’na göre zararın hesaplanması esaslarına aykırı olacağından, hakkaniyete aykırıdır. Bankalarca mevduat ağırlıklı ortalama yıllık faiz oranlarının TÜFE karşısındaki reel getirisinin 2010-2019 yılları dahil olmak üzere 10 yıllık dönemde yıllık %1,805 olduğu göz önüne alındığında %1,8 teknik faizin uygulanmasının Türkiye’nin 2010-2019 yıllarının baz alındığı 10 yıllık en güncel finansal durumuna aykırı olmayacağı ve uygulanmasının Türk Borçlar Kanunu’nun zararın hesaplanması ilkeleri gereği olduğu açıktır. Bu nedenlerle; Anayasa Mahkemesi’nin ilgili iptal kararı sonrasında, destekten yoksun kalma ve sürekli sakatlık hallerinde tazminat hesaplamasında TRH 2010 hayat tablosunun ve %1,8 teknik faizin uygulanmasının Türk Borçlar Kanunu’nun gerçek zararın tespiti ilkelerine aykırı değildir.

Diğer yandan sigortacının ödemeyi üstlendiği zarar her türlü zarar değil, sigorta sözleşmesi ile tazmin etmeyi üstlendiği zarardır (TTK m. 1459)[20]. Dolayısıyla Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi tarafından teknik faiz uygulanmasına yönelik ek cetvelin kaldırılmış olması yorumu sigortacının sigorta sözleşmesi ile tazminini üstlendiği zararı aşacak derecede sorumluluk doğurmaktadır. Anayasa Mahkemesi kararından sonra düzenlenmiş sigorta poliçelerinde bu etkinin yaratılması sigortacı için de hakkaniyetli olacaktır. Diğer yandan uygulama aksi halde devam eder ve sigortacının fazla ödeme yapmasına neden olan hal söz konusu olursa KTK m.95 uyarınca sigorta ettirene rücu hakkı doğacaktır. Diğer yandan ödenen tazminatları trafik genel şart kapsamında rücu edilmesi, durumunda da gerçek zarardan fazla ödenen tazminat rücu edilecek kişi açısından da adaletsizlik yaratacaktır.

E. Kararın Değerlendirilmesi ve Sonuç

Karar, (Anayasa Mahkemesi iptal kararı sonrası olması sebebiyle) TRH 2010 tablosunun uygulama devamlılığı açısından istikrar kazandırmış, devam eden uyuşmazlıklar açısından PMF mi yoksa TRH 2010 mu kullanılacağı yönünde çelişkileri ortadan kaldırmıştır. Bu yönüyle isabetlidir. Ancak teknik faiz uygulanmaksızın hesaplama yapılması hususu gerekçelendirilmemiştir. Teknik faiz (1,8) genel şart eki olması ve Anayasa Mahkemesi kararı ile yürürlükten kaldırılmasıyla mı uygulanmaktan vazgeçilmiştir yoksa teknik faiz uygulamasının gerçek zararın hesaplanmasına olumsuz bir etkisi mi vardır. Bu hususta Yargıtay gerekçe göstermeksizin uygulanmaksızın ifadesine yer vermiştir.

Aktüer hesaplamalarda peşin ödenen ve erken ödenen tazminatın belirli bir iskonto oranına tabi tutulması gerektiği açıktır. İrat halinde ödeme[21] söz konusu olabilecekken peşin sermaye olarak ödenen tazminattan iskonto yapılmalıdır. Sermaye olarak ödenen tazminatta hak sahibinin yaşama tablosunda belirlenen tarihten önce ölmesi, eşin tazminattan hemen sonra evlenmesi gibi durumlarda kesin hüküm ardına gizlenen sakat durumlar ortaya çıkmaktadır. Bu husus yüksek Mahkemeyi de uğraştırmakta ve çözüm oluşturulamadığı görülmektedir[22].

Tazminat hesaplamalarında belirsizlikler ve hakkaniyetsizlikler nedeniyle tazminat ödemesinin gecikmesi, her iki taraf açısından da olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Sigorta şirketleri ödenmesi muhtemel tazminata zorunlu karşılık ayırmakta, bu husus şirket açısından mali açıdan olumsuz yük getirmektedir. Daha önce de bahsettiğimiz gibi ödenen tazminatın rücu edildiği durumlarda rücu borçlusu açısından da hakkaniyetsizlik söz konusu olacaktır. Trafik kazalarının sıkça yaşadığı ülkemizde zorunlu sigorta yapmakla yükümlü olan gerek sigorta şirketleri gerekse Güvence Hesabının faaliyetlerinin yaşatılması üzerinde durulması gereken bir konudur. Yılda 186 bin ölümlü ve yaralanmalı kaza gerçekleşmekte olup, 6-7000 bin kişi hayatını kaybetmiş; 300.000 civarında kişi de yaralanmıştır[23]. Bu sayılar bedeni hasarlardan kaynaklı tazminat davalarında ülke genelinde yaklaşık uyuşmazlık adetlerine de yön vermektedir. Zorunlu sigortalar ile ülke genelinde önemli bir risk sigorta şirketlerine ve Güvence Hesabına yüklenmektedir. Burada ödenecek tazminatların gereğinden fazla yüksek olması ise trafik sigortalarının primlerinin hesaplamasında da diğer vatandaşlara yüklenebilecektir. Sigorta sektörü ekonominin ihmal edilmeyecek önemde sektörlerinden biridir. Ekonomideki diğer faaliyet alanlarını da etkilemektedir. Sigorta sektörü gelişmiş ülkelerde yapısı itibariyle ekonomideki diğer faaliyet alanlarını da etkileyen ve destekleyen bir sektör konumundadır. 2004 yılı itibariyle sektör 12.140 kişiyi istihdam etmiş olup bu rakam 2008 yılı sonu itibariyle 16.069’a ulaşmıştır. Şirketlerde çalışan 16.069 personelle birlikte acente, broker ve eksper olarak çalışanlar da dikkate alındığında, sigortacılık sektörünün 50 binden fazla kişiye istihdam sağladığı ortaya çıkmaktadır[24].

Hesaplamaya ilişkin bir diğer husus bilinen döneme ilişkin olarak hesaplanan tazminata işletilecek faizin başlangıç tarihidir. Tazminata esas alınan gelir aylığın neti belirlenerek asgari ücretin netine oranlanarak artan gelir belirlenerek gerçek zarar tespit edilmektedir[25]. Tazminat hesaplamalarında mükerrer faize neden olan bir hususa da açıklama getirmek gerekir. Bu hususta ayrıca sebepsiz zenginleşmeye yol açacak bir durumdur. Hesap tarihi itibariyle belirlenen ve geleceğe dönük iratların peşin değerinin belirlendiği işleyecek dönem tazminat tutarına olay veya dava tarihi itibariyle faiz işletilmesi reel olarak mükerrer faiz işletilmesi sorununu da ortaya çıkarmaktadır. Haksız fiil gerçekleri ile hesaplama yapılmış olsaydı uygulanan faiz reel kabul edilebilecekti; ancak güncel hesap tarihi ile hesaplama yapıp sonrasında yeniden geçmiş tarihten faiz işletmek aktüeryal olarak hatalı olmasının yanında sebepsiz zenginleşmeye sebebiyet vermektedir[26]. Hem bilinen hem de bilinmeyen dönem için tazminat değeri rapordaki değer olmaktadır. Bu sebeple temerrüt tarihinin rapor tarihi olarak belirlenmesi yerinde olacaktır[27].

Önemli olan husus tazminatın doğru hesaplanması, ülke verileriyle örtüşür olmasını sağlamaktır. Aktüer hesaplama teknikleri görmezden gelinerek sebepsiz zenginleşmeye yol açacak tazminat hesaplamaları yapılmamalıdır. Hazine Müsteşarlığı tarafından yeni bir teknik faiz oranı belirlenene kadar 1,8 uygulamasına devam edilmesi; Merkez Bankası tarafından açıklanan faizler gibi sigorta sektöründe de uygulanacak faiz ve enflasyon verileri dikkate alınarak hesaplanacak teknik faiz (iskonto) oranı SDDK veya TÜİK gibi kurumlarca belirlenerek, mahkemelerin bu verileri dikkate almaları gerekmektedir.

Bir diğer taraftan değerlendirme kısmında da ifade ettiğimiz üzere Anayasa Mahkemesi tarafından verilen iptal kararı ZMMS genel şartlarının kimi kısımlarının kanun hükmü haline getirilmesinin anayasaya aykırı olduğu gerekçesi ile iptal edildiğinin oysa ZMMS genel şartlarının Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmediğinin görülmesi gerekmektedir. Kaldı ki, Anayasa Mahkemesi’nin anayasal yetkileri bellidir ve ZMMS gibi genel şartların iptali için de Anayasa Mahkemesi’nde dava açılmaz. Burada görevli ve yetkili yargı alanı idari yargıdır.

Bu itibarla Hazine tarafından onaylanarak yürürlüğe konulan ve işaret ettiğimiz üzere TBK m. 20 vd. anlamında genel işlem koşulu olan ZMMS genel şartları sigorta hukukunun kaynakları arasında yer almaya devam etmektedir[28]. Artık Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen kısımlar da normlar hiyerarşisine uygun olarak sigorta genel şartları sırasında uygulama alanına sahiptir. Bu esasen böyle olmalıdır. Elbette bu husus başkaca bir üst düzenleme ile düzenlenmiş olsaydı o düzenleme uygulama alanı bulurdu. Öyleyse sigorta genel şartları niteliğinde olan ZMMS genel şartları kanunların emredici hükümlerine aykırılık teşkil etmediği sürece uygulanır. Kanaatimizce bu konuda yetkili kılınan T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı tarafından bu hususta yeni bir sigorta genel şartları çıkarılmadığı sürece yürürlükteki ZMMS genel şartlarının uygulanması gerekir. Yargıtay’ın bu kararında bu yönü değerlendirmemiş olması kanımızca isabetli olmamıştır.


Dipnotlar


  1. Mehmet Sinan Cebe, Destekten Yoksunluk ve İş Görmezlik Tazminatı ile Aktüeryal Hesap Esasları, SGŞ 2020 Değişikliğine Uyarlı, 2. Bası, Ankara, Seçkin, 2020, s.273-277; Sema Güleç Uçakhan, Maddi Tazminat Esasları ve Hesaplaması, 8. Bası, Ankara, Seçkin, 2017, s. 428 vd.. ↩︎

  2. Yargıtay 17 nci Hukuk Dairesi, 2598 / 34, 14.01.2021 tarihli kararı “Desteğin veya hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa'dan alınan 1931 tarihli "PMF" cetvelleri ile saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi'nin çalışmalarıyla "TRH 2010" adı veriler. "Ulusal Mortalite Tablosu" hazırlanmış olup, Sosyal Kurumu’nca da ilk peşin sermaye değerlerinin hesabında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi de göz önüne alındığında Dairemizce de 2020 yılı Aralık ayı itibari ile tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Buna göre temyiz edenin sıfatına göre, davacı tarafından kararın temyiz edilmediği de dikkate alınarak, kazanılmış haklar gözetilerek (tazminata esas alınan gelir, esas alınan asgari ücret yılı, işlemiş/işleyecek dönem tarihleri gibi) davacının ve desteğin muhtemel bakiye yaşam süresinin TRH 2010 Yaşam Tablosu'na göre belirlenmesi suretiyle tazminat miktarının hesaplanması için bilirkişiden ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” Aynı dairenin 3610 / 4373, 19.04.2018 tarihli kararıSomut olayda, desteğin yolcusu olduğu araç ile seyri sırasında 29.02.2016 tarihinde tek taraflı kazada öldüğü, poliçenin düzenlenme tarihinin de 18.09.2015 tarihi olduğu anlaşılmaktadır. Davalının sorumluluğunun kapsamı ise 01.06.2015 yani davaya konu trafik kazasından önce yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları’ na göre belirlenecektir. Mahkemece alınacak 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe trafik sigortası genel şartlarına öngörülen esaslara göre ve TRH-2010 tablosu esas alınmak suretiyle hesaplama yapılması gerekirken PMF yaşam tablosu esas alınmak suretiyle hazırlanmış olan rapor çerçevesinde hüküm kurulmuştur.” Yine 17nci Hukuk Dairesi 3610/4373 K. Sayılı 19.04.2018 tarihli kararında; “… Mahkemece alınacak 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe trafik sigortası genel şartlarına öngörülen esaslara göre ve TRH-2010 tablosu esas alınmak suretiyle hesaplama yapılması gerekirken PMF yaşam tablosu esas alınmak suretiyle hazırlanmış olan rapor çerçevesinde hüküm kurulmuştur. … … Genel şartların 3 nolu ekinde; tazminat hesabında nelerin esas alınması gerektiği düzenlenmiştir. Buna göre PMF yaşam tablosu kullanılmak suretiyle yapılan hesaplamanın hükme esas alınması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde karar verilerek, gerçek zararın tespitinde TRH 2010 hayat tablosundaki verilerin kullanılması gerektiği yönünde karar vermiştir. Yargıtay 10 uncu Hukuk Dairesi 2014/21066 E., 2015/22727 K. sayılı kararında “...Gerçek zarar hesaplanmasında ise; zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, iş görmezlik ve karşılık kusur oranları, destek görenlerin gelirden alacakları pay oranları, eşin evlenme olasılığı, gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerekir. Anlaşılacağı üzere rücu alacağından sorumluk belirlenirken gelirlerin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerleri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak gerçek (maddi) zarar karşılaştırması yapılıp düşük (az) olan tutarın hükme esas alınması gerekir. Gerçek zarar miktarı; işçinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Sigortalı veya hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvelleri ile saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunun 2012/32 sayılı Genelgesiyle de ilk peşin sermaye değerlerinin hesabında anılan tablolarının uygulanmasına geçilmiştir. Gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda ülkemize özgü ve güncel verileri içeren TRH2010 tablosunun bakiye ömrün belirlenmesinde esas alınması gerekecektir.” şeklinde karar verilmiştir. ↩︎

  3. Meral, Sucu, Hayat Sigortası Matematiği, Hacettepe Üniversitesi Fen Bilimleri Aktüerya Bilimleri Bölümü, e-kitap, Temmuz, 2014, s. 107-108 https://ets.anadolu.edu.tr/storage/nfs/FIN102U/ebook/FIN102U-13V2S1-8-0-1-SV1-ebook.pdf) (erişim tarihi: 28.03.2021). ↩︎

  4. Çelik Ahmet Çelik, Hazine Müsteşarlığı Genelgesi Hakkında, s. 1 vd. https://www.tazminathukuku.com/arastirma-yazilari/hazine-mustesarligi-genelgesi-hakkinda.htm, Erişim Tarihi: 28.03.2021. ↩︎

  5. Sema Güleç Uçakhan, Farklı Hesap Yöntemlerinin Uygulanmasının Adil Yargılanma Hakkını İhlali, Akit Dışı Bedensel Zararlar Uluslararası kongre, Ankara, 2018, TBB Yayınları, s. 977. ↩︎

  6. Cüneyt Tun / Özgür Akpınar, Zorunlu Trafik Sigortasındaki Mevzuat kaynaklı Değişikliklerin Prim üretimine Etkisi, Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl: XI Sayı: Eylül-2018 Sayfa:221-236, s. 221 vd.. ↩︎

  7. Eren Öğütoğulları, Bedensel Zararlarda Aktüeryal Tazminat Hesabı, Ankara, Adalet Yayınevi, 2021, s. 77-78. ↩︎

  8. Cebe, s. 279. ↩︎

  9. Uçakhan, Kitap, s. 577. ↩︎

  10. Uçakhan, Kitap, s. 578. ↩︎

  11. Uçakhan, Kitap, s. 592 vd. ↩︎

  12. Tahir Çağa, Ölüm ve Cismani zarar Hallerinde Ödenecek Tazminatın Hesabına Dair, Sigorta Hukuku Sempozyumları, İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, 2018, s. 262-263. ↩︎

  13. Çağa, s. 266. ↩︎

  14. Çağa, s. 279-287. ↩︎

  15. Uğur Karabey, Destekten Yoksun Kalma Hesabında Aktüerya, Sigorta Hukuku Sempozyumları, İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, 2018, s. 25-26. ↩︎

  16. Karabey, s. 25-26; Meral Sucu, Tazminat Hesaplamalarına Aktüeryal Yaklaşım, Akit Dışı Sorumlulukta Bedensel Zararlar Uluslararası Kongre, Ankara, 2018, TBB yayınları, s. 915. ↩︎

  17. Karabey, s. 28. ↩︎

  18. https://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:mxtHXQjXdPcJ:https://sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2019/01/Tab4-11-Faiz-Oranlar%C4%B1.xls+&cd=5&hl=tr&ct=clnk&gl=tr) (Erişim tarihi: 28.03.2021). ↩︎

  19. https://kpmgvergi.com/ufe-tufe-orani (Erişim tarihi: 01.04.2021). ↩︎

  20. Aslıhan Sevinç Kuyucu, Zarar Sigortalarında Sigortacının Ödeme Yükümlülüğü ve Sınırları, Sigorta Hukuku Sempozyumları, İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, 2018, s. 60. ↩︎

  21. İrat şeklinde ödeme, beden tamlığı ihlal edilen kişinin daha ne kadar yaşayacağını, çalışıp çalışmayacağını, maluliyet oranının artıp artmayacağı, iyileşme nedeniyle azalma ihtimalinin önceden tahmin edilebilmesi güç olmaktadır. İrat şekli daha gerçekçi bir yoldur.” bknz. Uçakhan, Kitap, s. 655-656. “Destekten yoksun kalanlar destekleri yaşıyormuş gibi; iş görmezliğe düşmüşler malul kalmamış gibi aynen gelir alacaklardır. Tazminatın ana işlevi önceki durumu aynen ihya etmektir. Tazminatın sermaye olarak belirlenmesi bilgisiz ve tecrübesiz zarar görenler için sakıncalıdır. Büyük paralar, gereğince değerlendirme yeteneği elde edememiş kişiler için uçan kağıtlardır. İrat zarar göreni uzun zaman içinde gerektiğinde ve yeteri kadar nakde kavuşturmaktadır.” bknz. Ahmet İyimaya, Tazminatın İrat Şeklinde Belirlenmesi, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 1990/1, s.24 (Erişim tarihi: 28.03.2021, http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m1990-19901-1037). İrat, tazminat hesabında benimsenen varsayımlarla olayların çatışmasını önler. Varsayımlar içerisinde yatan adalet duygusunu inciten isabetsizlikleri giderir. Büyük ölçüde gerçek hesap sonucu doğurur. bknz. Suat İnce, Tazminat Hesaplarında Geleceğe Yönelik Olasılıklar Konusunda Bir Araştırma, YD, 1986, S.1-2, s. 109; İyimaya, s. 25. ↩︎

  22. YHGK, 10-603/301, 26.3.1986, Yargıtay Karar Dergisi, 1989, S. 4, s. 455 vd; Yargıtay 10. HD, 6905/6946 6.12.1988, Yargıtay Karar Dergisi, 1989, S. 4, s. 512 vd; Kararlarda, evlenmenin ve ölümün olağan evrelerde yokluğu tezi ile kurumun rücu alacağının tahsiline ilişkin hükmün, ölüm ve evliliğin olduğundan erken gerçekleşmesi hipotezinde bulunan sonraki devrelere ait ve kurumun tahsil ettiği hakkın işverence kesin hüküm engeli nedeniyle önlenemeyeceği (geri alınamayacağı) öngörülmüştür. Aynı şekilde, bkz. YHGK, 10-800/827, 16.10.1985, Yargıtay Karar Dergisi, 1986, S. 10, s. 1439 vd; İyimaya, s. 25. ↩︎

  23. TUİK, https://data.tuik.gov.tr/Kategori/GetKategori?p=ulastirma-ve-haberlesme-112&dil=1, Erişim Tarihi: 29.03.2021. ↩︎

  24. Faruk Akın / Nalan Ece, Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde sigortacılık sektörü: Türk sigorta sektörü üzerine bir değerlendirme, ABMYO Dergisi. 21, (2011) (85-97), s. 94 vd. ↩︎

  25. Yargıtay 17. HD. 2013/12630 E, 2013/14929 K, 01.11.2013 tarihli karar; Öğütoğulları, s. 123. ↩︎

  26. Karabey, s. 28. ↩︎

  27. Sucu, Kongre, s. 920. ↩︎

  28. Bu konuda bkz. Şaban Kayıhan / Özcan Günergök, Türk Özel Sigorta Hukuku Dersleri, 5. Baskı, İstanbul, s.84. ↩︎

Yararlanılan Kaynaklar

Ahmet İyimaya, Tazminatın İrat Şeklinde Belirlenmesi, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 1990/1, s.24 (Erişim tarihi: 28.03.2021, http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m1990-19901-1037).

Aslıhan Sevinç Kuyucu, Zarar Sigortalarında Sigortacının Ödeme Yükümlülüğü ve Sınırları, Sigorta Hukuku Sempozyumları, İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, 2018.

Cüneyt Tun / Özgür Akpınar, Zorunlu Trafik Sigortasındaki Mevzuat kaynaklı Değişikliklerin Prim üretimine Etkisi, Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl: XI Sayı: Eylül-2018.

Çelik Ahmet Çelik, Hazine Müsteşarlığı Genelgesi Hakkında, s. 1 vd. https://www.tazminathukuku.com/arastirma-yazilari/hazine-mustesarligi-genelgesi-hakkinda.htm, Erişim Tarihi: 28.03.2021.

Eren Öğütoğulları, Bedensel Zararlarda Aktüeryal Tazminat Hesabı, Ankara, Adalet Yayınevi, 2021.

Faruk Akın / Nalan Ece, Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde sigortacılık sektörü: Türk sigorta sektörü üzerine bir değerlendirme, ABMYO Dergisi. 21, (2011) (85-97).

Mehmet Sinan Cebe, Destekten Yoksunluk ve İş Görmezlik Tazminatı ile Aktüeryal Hesap Esasları, SGŞ 2020 Değişikliğine Uyarlı, 2. Bası, Ankara, Seçkin, 2020.

Meral Sucu, Tazminat Hesaplamalarına Aktüeryal Yaklaşım, Akit Dışı Sorumlulukta Bedensel Zararlar Uluslararası Kongre, Ankara, 2018, TBB yayınları.

Meral Sucu, Hayat Sigortası Matematiği, Hacettepe Üniversitesi Fen Bilimleri Aktüerya Bilimleri Bölümü, e-kitap, Temmuz, 2014, s. 107-108 https://ets.anadolu.edu.tr/storage/nfs/FIN102U/ebook/FIN102U-13V2S1-8-0-1-SV1-ebook.pdf) (erişim tarihi: 28.03.2021).

Sema Güleç Uçakhan, Farklı Hesap Yöntemlerinin Uygulanmasının Adil Yargılanma Hakkını İhlali, Akit Dışı Bedensel Zararlar Uluslararası kongre, Ankara, 2018, TBB Yayınları, s. 977.

Sema Güleç Uçakhan, Maddi Tazminat Esasları ve Hesaplaması, 8. Bası, Ankara, Seçkin, 2017. (Kitap).

Şaban Kayıhan / Özcan Günergök, Türk Özel Sigorta Hukuku Dersleri, 5. Baskı, İstanbul 2020.

Tahir Çağa, Ölüm ve Cismani zarar Hallerinde Ödenecek Tazminatın Hesabına Dair, Sigorta Hukuku Sempozyumları, İstanbul, 12 Levha, 2018, s. 262-263.

Uğur Karabey, Destekten Yoksun Kalma Hesabında Aktüerya, Sigorta Hukuku Sempozyumları, İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, 2018, s. 25-26.

Lexpera Blog’da yayımlanan yazılar, yazarlarının görüşlerini ifade eder. Lexpera Blog’da bir yazıya yer verilmesi, o yazıda savunulan görüşlerin On İki Levha Yayıncılık tarafından benimsendiği anlamına gelmez. Yazılar, bilgi amaçlı olup, hukuki mütalaa ya da tavsiye niteliği taşımamaktadır.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve diğer mevzuat hükümlerine aykırı ve bilimsel yazma etik kurallarını aşan iktibaslar konusunda yazarların ve On İki Levha Yayıncılık’ın rızası bulunmamaktadır.
Author image
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku ABD. Öğretim Üyesi
Author image
İstanbul Barosu Avukatı