1- Banka Teminat Mektuplarının Hukuki Niteliği
Banka teminat mektubu ile banka, lehtarın temel borç ilişkisine aykırı hareket etmesi halinde muhatabın uğrayacağı zararı, teminat mektubunda belirtilen tutar oranında tazmin borcu altına girmektedir. Bu durumda, lehtar ile muhatap arasındaki ilişki, temel borç ilişkisidir. Lehtar ile banka arasındaki ilişki, teminat mektubu temin etme sözleşmesi, muhatap ile banka arasındaki ilişki ise garanti sözleşmesi olarak değerlendirilmelidir.
Genel olarak garanti sözleşmelerinde garanti veren asıl borçtan bağımsız olarak 3.kişiye karşı taahhüt ettiği borçtan sorumludur. Garanti verenin borcu başka, bağımsız bir borç teşkil eder.
Yargıtay 1967 tarihli içtihadı birleştirme kararında, banka teminat mektuplarının hukuki niteliğini teferruatlı olarak tartışmış ve bu mektupların kefalet niteliğinde olmadığını, garanti sözleşmesi sayılması gerektiğini kabul etmiştir. Anılan İçtihadı Birleştirme Kararına göre “…bankanın sıfatı teminatı veren olduğundan, taahhüdün, esas sözleşmeyi yapan taraflardan ve esas akitten ayrı ve tamamen müstakil olduğunu, banka taahhüdünün lehtarın borcunun geçerliliğine ve varlığına bağlı olmaksızın garanti taahhüdü olarak tecessüm edeceğini; asıl borçlunun ileri sürebileceği itirazlara bakılmaksızın borcun yerine getirilmemesinden doğan zararın tazmininin kabul edilmesi hâlinde, garanti verme durumunun söz konusu olduğu, üçüncü şahsın fiilini garanti edenin müstakil bir taahhüt altına girdiği…” belirtilmiştir (13.12.1967 gün ve 1966/16 E., 1967/7 K. sayılı İBK).
Keza, 1967 tarihli bir başka İçtihadı Birleştirme Kararında: “…Teminat mektuplarının mahiyet itibariyle 6098 Sayılı Borçlar Kanunu 128. maddesinde sözü edilen üçüncü şahsın fiilini taahhüt niteliğinde bir garanti akdi olduğu…” hüküm altına alınmıştır (11.06.1969 gün ve 1969/4 E., 1969/6 K. sayılı İBK.).
2- Teminat Mektubunun Konkordato Hükümleri ve Konkordatonun Amacı Açısından Değerlendirilmesi
Kural olarak, borçlunun konkordato ilan etmiş olması, aldığı teminat mektubu dolayası ile alacaklı durumunda bulunan muhatabın teminat mektubunun tazminini talep etme hakkını etkilememektedir. İİK 297.madde çerçevesinde mahkemeler, mühlet süreleri içerisinde borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alabilecektir. Burada değerlendirilmesi gereken konu, mahkemeler tarafından teminat mektuplarının nakde çevrilmesinin önlenmesi yönünde karar verilmesinin mümkün olup olmadığıdır.
Teminat mektubu ile her ne kadar banka ile muhatap arasında ayrı bir borç ilişkisi doğuyor ise de bu ilişkinin 3. Tarafı Lehtarın Konkordato sürecinde girmesi halinde, Konkordato hükümleri ve amacı da değerlendirilerek teminat mektupları hakkında bir karar verilmesi uygun olacaktır. Teminat mektubu rehin olmadığından, Konkordato sürecinde “teminat mektuplarının nakde çevrilmesinin önlenmesi” ancak bu durumun borçlunun mal varlığının muhafazası için gerçekten gerekli olması halinde tedbir kararı verilerek uygulanabilir.
Uygulamada bankalar, teminat mektubu verirken, lehtara Genel Kredi Sözleşmesi imzalatmakta, teminat mektubu paraya çevrildiğinde de bu kredi sözleşmesini güncelleyerek lehtarı borçlandırmaktadır.
Bu durumda her ne kadar sadece Alacaklının kimliğinin değişeceği, alacak miktarının değişmeyeceği düşünülse dahi, alacak miktarı ile teminat mektubu rakamları arasında farklılıklar olabilmekte ve Konkordato talep eden, alacağından fazla tahsilat yapan Alacaklıdan alacağını tahsil edebilmek için tekrar bir hukuki sürece girmek zorunda kalmaktadır.
Ayrıca Bankaların, teminat mektubunun paraya çevrilmesinden sonra kredi sözleşmesini güncelleyerek Konkordato talep eden şirketlerden alacağını tahsil etmeye çalışacağı düşünüldüğünde, aslında Konkordato kapsamında olan bir borcun, teminat mektubunun paraya çevrilmesinden sonra Konkordato kapsamı dışına çıkması, konkordatonun koruyucu hükümlerinden faydalanılamaması sonucu doğabilecektir. Bu durum zaten mali yönden güçlük içinde olan Konkordato talep eden şirketleri zor duruma sokacaktır.
Konkordato sürecinde en önemli amaçlardan biri alacaklılar arasında eşitsizlik yaratmamaktır. Alacaklılar arasında eşitsizlik yaratılmaması konkordato komiserlerinin de en önemli görevlerinden biridir. Teminat mektubunun paraya çevrilmesi ile Muhatap alacaklılar, diğer alacaklılardan daha önce alacağına kavuşmuş olacaktır. Bu da Konkordato sürecinde alacağını tahsil etmeyi bekleyen diğer alacaklılar için de eşitsizlik yaratabilecektir.
T.C. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 2018/2680 E., 2018/2187 K., 13.12.2018 tarihli kararında da;
“...Benzer şekilde teminat mektuplarının da paraya çevrilmesinin önlenmemesi halinde de aynı sonuca ulaşmak mümkündür. Teminat mektubunun paraya çevrilmesinden sonra muhatap bankanın ödediği bedeli, davacı şirketin hesaplarından kesinti/mahsup sureti ile almak isteyecektir. Buna izin verilmediğinde de davacı şirketin alacaklısının yerine muhatap banka konulmuş olacaktır.
Açıklanan nedenlerle ve özellikle 2004 sayılı İİK’nun 287. Maddesindeki mahkemenin borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alır düzenlemesi de göz önünde bulundurularak, konkordatonun amacı ile aykırı düşmeyecek, davacı şirket lehine düzenlenen teminat mektuplarının, geçici mühlet kararının verilmesinden sonra muhatap bankaya ibraz eden taraflara ödenmesinin tedbiren önlenmesine karar vermek gerekmektedir.” şeklinde hüküm kurmuştur.
3- Sonuç
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, Konkordato sürecinde teminat mektuplarının paraya çevrilmesinin mahkemece tedbiren önlenmesinin konkordatonun amacına ve ruhuna uygun olduğu kanaatindeyiz. Uygulamada da mahkemeler, tensip zaptı ile birlikte teminat mektuplarının nakde çevrilmesinin önlenmesi yönünde genel bir karar vermese bile, konkordato talep eden borçlunun ayrıca talepte bulunması ve söz konusu teminat mektuplarını ve dayanak sözleşmelere ilişkin bilgileri sunması halinde, komiser heyetinin de görüşüne başvurarak, konkordatonun amacına aykırı bir durum söz konusu değil ise, teminat mektuplarının nakde çevrilmesine yönelik tedbir kararı verebilmektedir.