Lexpera Blog

Pandemi Sürecinde Yargının İşleyişine İlişkin Alınan Tedbirlerin Türk Medenî Yargılama Hukukunda Yargısal Temel Haklar ve Özel Olarak Doğrudanlık İlkesi Üzerinde Yarattığı Etkiler

Özet

COVID-19 virüsü ile mücadele için alınan önlemler yargı sistemleri bakımından büyük zorluklar ortaya çıkarmaktadır. İşleyen bir yargı, hukukun üstünlüğü için vazgeçilmezdir. Pandemi döneminde dahi, temel haklara uygun şekilde yargısal faaliyetlerin yürütülmesi gerekir. Bununla birlikte adliyelerde yargısal faaliyetlerin kişilerin sağlığını riske atmadan yürütülebilmesi için birtakım önlemlerin alınması gerekli olmuştur. Olağan bir dönemde yargı faaliyetlerinde uygulanması akla gelmeyecek tedbirler pandemi ile birlikte adliyelerin rutin uygulamalarına dönüşmüştür. Mahkeme salonlarında maske takma zorunluluğu, adliye girişlerinde ateş ölçümü ve HES kodu sorgulaması ve buna bağlı olarak adliye binasına girme yasağı, adliyenin tüm birimlerinde ve mekanlarında insan sayısı bakımından kota sınırlamaları getirilmesi, tarafların dosya inceleme yetkilerine sınırlandırmalar getirilmesi bu tedbirler arasındadır. Bu çalışmada da söz konusu tedbirler yargısal temel haklar bakımından değerlendirilecektir. Yine çalışmamızda, pek çok hukuk sisteminde pandemi dönemine özgü getirilen e-duruşma konusunda yaşanan gelişmeler doğrudanlık ilkesi başta olmak üzere yargılama ilkeleri kapsamında değerlendirilecektir.

Abstract

Measures taken to combat the COVID-19 virus pose great challenges for judicial systems. A functioning judiciary is indispensable for the rule of law. Even during the pandemic period, judicial activities should be carried out in accordance with fundamental rights. However, it was necessary to take some precautions in order to conduct judicial activities in courthouses without risking the health of individuals. In an ordinary period, the unimaginable measures to be implemented in judicial activities have turned into the routine practices of courthouses with the pandemic. Among these measures are the obligation to wear masks in courtrooms, a fire measurement at courthouse entrances and a prohibition of entering the HES code and consequently a ban on entering the courthouse, restrictions in terms of the number of people in all units and venues of the courthouse, and restrictions on the file review powers of the parties. In this study, the mentioned measures will be evaluated in terms of judicial fundamental rights. In our study, the developments regarding the e-hearing in many legal systems, which are specific to the pandemic period, will be evaluated within the scope of the judgment principles, especially the principle of directness.

Giriş

Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını, hemen her sektörü, iş alanını etkilediği gibi yargı düzeni üzerinde de ciddi etkiler bırakmış, bırakmaya devam etmektedir. Salgının pandemi olarak ilân edilmesiyle birlikte pek çok yargı düzeni birtakım tedbirler almıştır. Bir yandan her ne koşul altında olursa olsun, mahkemelerin hukuku uygulama görevinin devamlılığının sağlanması, diğer yandan da yargı faaliyetinin devamlılığının sağlanması için adliyelerin en fazla insan sirkülasyonunun olduğu mekanlar olması, bu konuda birtakım hassas değerlendirmeler yapılmasını gerekli kılmaktadır. Günlük yaşantımızın ayrılmaz bir parçası hâline gelen maske takma zorunluluğu, kapalı mekanlara girişte ateş kontrolünün yapılması, kamu kurumlarına girişlerde HES kodu sorgulaması yapılması, tarafların mahkeme dosyasını inceleme yetkisine sınırlandırmalar getirilmesi gibi birtakım önlemlerin adliyelerde de uygulanması adalete erişim, hak arama özgürlüğü gibi yargısal temel haklara sınırlandırma getirmektedir. Yine pandemi ile birlikte e-duruşma dönemine geçilmesi için kalıcı adımlar atılması, bu konuda doğrudanlık ilkesi merkezinde birtakım tartışmaları doğurmaktadır. Bu çalışmada da özellikle pandeminin medenî yargılama sisteminde yargısal temel haklar ve doğrudanlık ilkesi bakımından yarattığı etkiler üzerinde durulacaktır. Konuya ilişkin tedbirleri değerlendirmeden önce, pandemi döneminde yargının işleyişine ilişkin alınan önlemler üzerinde kısaca durmakta fayda bulunur.

I. Pandemi Sürecinde Yargının İşleyişine İlişkin Alınan Tedbirler

A. Adalet Bakanlığı’nca Alınan Tedbirlere Genel Bakış

Adalet Bakanlığı tarafından Mayıs ayında adliyelerde yeni normal dönemde alınacak tedbirler bir kılavuz altında belirlenmiştir. Bu kurallar “Adalet Hizmetlerinde Koronavirüs Tedbirleri Kapsamında Yeni Çalışma Esasları Kılavuzu” altında Adalet Bakanlığı tarafından yayımlanmıştır[1]. Kılavuz’da ayrıntılı şekilde pandemi sebebiyle adliyelerde alınacak önlemler açıklanmıştır. Aşağıda konumuzla bağlantılı olanlar belirtilecek ve özel başlıklar altında da ayrıca değerlendirilecektir:

  1. Hâkimler, Cumhuriyet savcıları, avukatlar ile tüm personel maske takarak çalışmalıdır (Genel Tedbirler-2).

  2. Adalet hizmetlerinden faydalanmak için adliyeye gelenlerin, maske takmak suretiyle adliye binasına girişleri sağlanmalıdır. Maskesi bulunmayanların adliye dışında ya da adliye içerisindeki kafeterya, mağaza gibi yerlerden maske teminini sağlayacak gerekli tedbirler Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından alınmalıdır (Genel Tedbirler-5).

  3. Adliyelerin girişinde, herkesin (çalışanlar dahil) ateş ölçümü yapılmalı ve ateşinin 38°C’den yüksek olduğu tespit edilen kişi/kişiler içeri alınmayarak sağlık kurumuna yönlendirilmelidir (Genel Tedbirler-7).

  4. Adliyelerin toplam inşaat alanından, otopark, depo, tesisat odası, idari bürolar, çalışan yemekhaneleri, yangın merdiveni vb. alanlar çıkarıldıktan sonra kalan alana kabul edilebilecek kişi sayısı aynı anda 10 m2’ye bir kişi olacak şekilde belirlenmelidir (Genel Tedbirler-17).

  5. Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından, adliyelere aynı anda kabul edilebilecek toplam kişi sayısı, herkes tarafından görülebilecek şekilde asılmalı ve adliyelerin internet sayfalarından bu bilgiye yer verilmelidir (Genel Tedbirler-19).

  6. Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından, aynı anda içeride bulunabilecek kişi sayısı esas alınarak, giriş-çıkışı yönetecek bir sistem kurulmalı, içerideki kişi sayısı maksimum sayıya ulaştığında içeriye kesinlikle iş sahibi/ziyaretçi kabul edilmemelidir (Genel Tedbirler-20).

  7. Adalet hizmetlerinden faydalanan vatandaşların hizmet binalarındaki sirkülasyonlarının azaltılması ve fiziki temasın en aza indirilebilmesi amacıyla ön büro faaliyetlerinin artırılması, ön büro olarak ayrılan yerlerin fiziki kapasitelerinin geliştirilmesi ve mevcut imkânlarının iyileştirilmesi sağlanmalıdır. Fiziki imkanların elvermesi halinde ön bürolar adliyelerin hemen dışarısında konumlandırılmalı, ön bürolarda görev yapan personel ile vatandaşların fiziki temaslarının minimuma indirilmesi amacıyla bankoların üst kısımları imkanlar dahilinde diyafonlu cam bölmeler ya da şeffaf yapı malzemeleri ile kapatılmalıdır. Dosya ve evrak alışverişi esnasında bulaş riskini en aza indirmek için azami dikkatin gösterilmesi sağlanmalıdır (Genel Tedbirler-22).

  8. Adliyelere sadece dosya, evrak sunmak amacıyla gelen iş sahipleri ön bürolara yönlendirilmeli, bu kişilerin adliye içerisine girmelerinin mümkün mertebe önüne geçilmelidir. Ancak duruşmaya katılma, ifade verme, tanıklık yapma, bilirkişilik, icra takibi vb. gibi fiziki olarak adliye içerisinde bulunmayı gerektiren iş ve işlemlerde kişiler adliye içerisine alınmalıdır. Herhangi bir iş veya işlem ile ilgili geldiğini ispat edemeyenler ise adliyelere alınmamalıdır. Bu konuda koruyucu güvenlik personelinin gerekli eğitimleri alması sağlanmalıdır (Genel Tedbirler-23).

  9. Sosyal mesafenin korunması amacıyla adliyelerde bulunan kalem odalarına 4 m²’ye 1 kişi düşecek şekilde personel görevlendirilmesi komisyon başkanlıkları tarafından yapılmalıdır (Mahkemelere İlişkin Alınacak Tedbirler-1).

  10. Avukatların dosya inceleyebilmeleri için imkanlar ölçüsünde masa konulması sağlanmalıdır. Her kullanım sonrasında masanın temizliği yapılmalıdır ve masada mutlaka el antiseptiği bulunmalıdır (Mahkemelere İlişkin Alınacak Tedbirler-4).

  11. Duruşma düzeninin sağlanması mahkeme başkanı veya hakimin görevi dahilinde olduğundan, sosyal mesafenin korunması amacıyla adliyelerde bulunan duruşma salonlarında 4 m²’ye 1 kişi düşecek şekilde yeteri kadar katılımcıyla duruşmaların yapılması konusunda mahkeme başkanı veya hakimler tarafından belirli tedbirler alınmalıdır (Mahkemelere İlişkin Alınacak Tedbirler-6).

  12. Duruşmalara katılmak için bekleyen kişi yoğunluğunun azaltılması amacıyla; duruşma salonlarının kullanımının gün içerisinde sabah ve öğleden sonra dahil olmak üzere haftanın her gününe yayılmasının sağlanması için komisyon başkanlıkları tarafından gerekli düzenlemeler yapılmalıdır (Mahkemelere İlişkin Alınacak Tedbirler-7).

  13. Keşiflere katılan hakimler, Cumhuriyet savcıları ve personel ile bu işlemlere katılan diğer kişilerin kullanmaları amacıyla kişisel koruyucu ekipman (tek kullanımlık önlük, maske, yüz koruyucu/gözlük, eldiven ve el antiseptiği) önceden hazır bulundurmalıdır (Mahkemelere İlişkin Alınacak Tedbirler-10).

  14. Sosyal mesafenin korunması ve fiziksel temasın minimuma indirilmesi amacıyla SEGBİS sisteminin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır (Mahkemelere İlişkin Alınacak Tedbirler-10).

  15. İnsan sirkülasyonunun fazla olduğu icra dairelerinde, normalleşme sürecinde işlemini gerçekleştirmek için icra dairelerine müracaatta bulanacak olan avukat, avukat katibi ve vatandaşlar ile icra dairelerinde çalışan personelin fiziki temasını en aza indirebilmek amacı ile icra daireleri içerisinde oturma ve çalışma düzeni 4 m²’ye 1 kişi düşecek şekilde düzenlenmelidir (İcra Dairelerine İlişkin Alınacak Tedbirler-1).

  16. Bu süreçte icra daireleri içerisinde işlemini gerçekleştirmek isteyen avukat, avukat katibi ve vatandaşların oluşturacağı yoğunluğun önüne geçebilmek amacıyla ön büro faaliyetlerinin artırılması, ön büro olarak ayrılan yerlerin fiziki kapasitelerinin geliştirilmesi ve mevcut imkânlarının iyileştirilmesi sağlanmalıdır. Ön bürolardaki bankolarda görev yapan personel ile vatandaşların fiziki temaslarının minimuma indirilmesi amacıyla bankoların üst kısımları imkanlar dahilinde diyafonlu cam bölmeler ya da şeffaf yapı malzemeleri ile kapatılmalıdır (İcra Dairelerine İlişkin Alınacak Tedbirler-2).

  17. Avukatlar ve dosya taraflarınca icra müdürlüğüne gelinerek dosya incelenmesine yönelik taleplerin yasal olarak reddedilemeyeceği ancak gerek bu taleplerin UYAP üzerinden gönderilmesi gerekse bu talepler gereğince dosya incelenmesinin UYAP sistemi üzerinden yapılmasının tavsiye edilmesi; bu hususta barolarla iletişime geçilerek gerekli farkındalığın oluşturulması; bu uyarılara rağmen fiziken dosya inceleme taleplerinin olması durumunda bu talebin karşılanabilmesi için dosya inceleme alanı bulunmayan icra müdürlükleri açısından dosya ve evrak güvenliğinin sağlanarak dosya incelebilmesi için icra müdürlüğü önündeki bir alanın bu amaca hizmet edecek şekilde düzenlenmesi; gerek evrak ve dosya güvenliğinin sağlanması, gerekse bu alanlarda sosyal mesafeye dikkat edilip edilmediğinin kontrol edilmesi için koruyucu güvenlik personeli görevlendirilmesi sağlanmalıdır (İcra Dairelerine İlişkin Alınacak Tedbirler-9).

  18. İcra dairelerinde yapılacak dosya inceleme taleplerinin, evrakların UYAP’a taranması sağlanarak sistem üzerinden yapılmasına imkan sağlayacak hale getirilmesi amacıyla tarama merkezlerinin etkin kullanılması; tarama merkezi olmayan mahallerde tarama merkezlerinin kurulmasının sağlanması, eksik tarayıcı ve diğer donanımsal ihtiyaçlarının giderilmesi sağlanmalıdır (İcra Dairelerine İlişkin Alınacak Tedbirler-10).

Görüldüğü üzere Adalet Bakanlığı tarafından adliyelerde ve mahkemelerde uygulanmak üzere, doğrudanlık ilkesini sınırlandıran çok sayıda düzenleme kamu menfaati için kabul edilmiştir. Bu tedbirlerin neredeyse tamamı başka hukuk sistemlerinde de kabul edilmiş olmasına rağmen, hukuk sistemimiz bakımından önemli bir eksiklik tedbirlerin kanunla değil, Adalet Bakanlığı tarafından kamuoyu ile bir kitapçık şeklinde paylaşılan kılavuza dayanmasıdır. Bu tedbirlerin tamamı kişilerin adalete erişimine ve hak arama özgürlüğüne sınırlandırma getirmektedir. Dolayısıyla bu düzenlemelerin kanunla değil, idarî bir işlem sayılabilecek bir ‘kılavuz’ ile kabul edilmesi temel haklar bakımından problemlidir.

Avrupa Konseyi Adaletin Etkinliği İçin Avrupa Komisyonu (CEPEJ), Avrupa Birliği’ne üye devletlere pandemi sürecinde yargı sistemlerinde alınacak tedbirlerde uyulması gereken ilkeleri tavsiye etmiştir. Temmuz 2020 tarihinde yayımlanan COVID-19 Pandemisi Sırasında ve Sonrasında Yargı Tarafından Alınan Dersler ve Karşı Karşıya Kalınan Zorluklar Hakkındaki Bildirge (“Declaration on the Lessons Learned and Difficulties Faced by the Judiciary During and After the COVID-19 Pandemic[2]) özellikle kanunîlik, hukukî belirlilik, orantılılık ve tedbirlerin süreli olması gerektiğine vurgu yapmaktadır:

“... Bir kriz, anında ve acil müdahale gerektirir. Ancak krize verilecek her türlü tepki kesinlikle hukukun üstünlüğü ilkesine dayanmalı ve insan haklarına saygı göstermeli, onları korumalıdır. Acil durum önlemleri kanunîlik, hukukî belirlilik ve orantılılık ilkelerine saygı göstermeli ve bu çerçevede sürekli olarak yeniden değerlendirilmelidir. Acil durum düzenlemeleri konusunda, uygun olduğu ölçüde adlî makamlara ve adalet uzmanlarının temsilcilerine danışılmalıdır. Alınan tüm tedbirlerin sabit bir bitiş tarihi olmalı ve zamanında adlî inceleme mümkün olmalıdır.” (COVID-19 Pandemisi Sırasında ve Sonrasında Yargı Tarafından Alınan Dersler ve Karşı Karşıya Kalınan Zorluklar Hakkındaki Bildirge İlke 1)

Benzer şekilde gerek Avrupa, İsviçre, Avusturya gibi Kıta Avrupası gerekse de Birleşik Krallık gibi Anglo-Sakson sistemlerinde bile temel haklara uyum sağlama, alınan tedbirler için belirli sürelerin kabul edilmesi, ölçülülük ilkesine uyum ve özellikle tedbirlerin kanunla düzenlenmesi gibi konulara hassasiyet gösterildiği tespit edilebilir. Bu konuda tüm bu gerekliliklerin sağlanması için öncelikle pandemi döneminde yargıda alınması gereken tedbirler hakkında özel bir kanun kabul edilmesi gerekirdi. Bunun yerine belirli kanunlarda geçici düzenlemeler kabul etmek, covid-19 pandemisinde alınacak tedbirlere ilişkin genel bir kanun çalışması yapılmaması, hukuk sistemimiz bakımından Anayasa’ya aykırılığı da gündeme getirebilecek nitelikte önemli bir eksikliktir[3].

B. Mahkeme Salonlarında Maske Kullanımı

Maske kullanımı Covid-19 virüsünden korunmak için Dünya Sağlık Örgütü tarafından da en etkili önlemler arasında sayılmaktadır. Kamusal alanda veya sosyal temasın bulunduğu her ortamda kişilerin maske takma zorunluluğu bulunur. Bu durum aynı şekilde ve oranda adliyeler ve hatta mahkeme salonları için de geçerlidir. Yargılamaya katılan herkes, mahkeme heyeti, hâkimler, mahkeme görevlileri, mahkeme kalemi, taraflar, vekilleri, tanıklar, bilirkişiler, izleyiciler adliyede bulundukları süreç içerisinde (Genel Tedbirler 2, 5)[4] ve hatta keşif gibi mahkeme dışı bazı işlemlerin icrasında (Mahkemelere İlişkin Alınacak Tedbirler 10)[5] maske takma zorunluluğu altındadır. Bu tedbir sadece ülkemizde değil virüsün etkili olduğu her ülke adliyesinde geçerli bir önlemdir.

Maske kullanımının doğrudanlık ilkesini etkileyen en önemli yönü, özellikle duruşma sırasında da hem tarafların ve vekillerinin hem de tanık, bilirkişi gibi yargılamaya katılan herkesin maske takma zorunluluğu altında bulunmasıdır. Dolayısıyla mahkeme tarafları dinlerken, isticvap ederken, tanıkları dinlerken, gerekli durumlarda bilirkişileri dinlerken bu kişilerin tamamı maske takma zorunluluğu altındadır. Bu durumda doğrudanlık ilkesi bakımından en önemli sorun, hâkimin tarafların ve tanıkların ifadelerini değerlendirme noktasında maske gibi onların yüz ifadelerini, mimiklerini görmelerine engel olacak bir araçla karşı karşıya kalmasıdır. Doğrudanlık ilkesi mahkemenin, yargılamanın süjelerine aralarında herhangi bir fiziki engel olmadan ulaşabilmelerini, onları gözlemleyebilmelerini gerektirir. Adil yargılanma hakkının tesisi için de bu gereklilik bulunur. Bu durumda hâkim özellikle uyuşmazlıkla ilgili örneğin önemli bir tanığı dinlerken onun mimiklerini, yüz ifadelerini gözlemlemek isteyecektir. Bu aynı zamanda hâkimin adalete ve hukuka uygun karar verebilmesi için de bir gerekliliktir.

Böyle bir durumda, maske kullanımı hâkimin takdir yetkisini etkileyecek bir unsur hâline gelirse, belki bu engeli aşmak için mahkeme salonlarına sadece tanık dinlenirken kullanılabilecek cam bölmeler yapılabilir. Bu şekilde tanığın sadece ifadesi alınırken onun kullanabileceği ve maskesiz şekilde bulunduğunda risk oluşturmayacak bir alan yaratılabilir. Tabii ki, bu durum da sadece ölçülü, gerekli ve mâkul olduğu sürece etkili bir araç olarak kullanılabilecektir.

C. Adliyeye Girişlerde Ateş Ölçümü, HES Kodu Sorgulaması Yapılması

Adalet Bakanlığı’nın Kılavuzu’na göre adliyelerin girişinde, herkesin (çalışanlar dahil) ateş ölçümü yapılmalı ve ateşinin 38°C’den yüksek olduğu tespit edilen kişi/kişiler içeri alınmayarak sağlık kurumuna yönlendirilmelidir (Genel Tedbirler-7). Her ne kadar HES kodu sorgulamasına ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmasa da, HES kodu uygulamasının kamuda yaygınlaştırılması ile birlikte bazı adliye girişlerinde de HES kodu sorgulaması yapılmaya başlandı. Bazı adliyelerde HES uygulaması olmayan kişilerin adliyelere alınmadığı yönünde haberler kamuoyu ile paylaşıldı[6]. Bunun yanı sıra İçişleri Bakanlığı’nın yakın bir tarihte yayımladığı genelge sonrası, 23 Eylül 2020 itibariyle Hayat Eve Sığar (HES) kodu, Valilik, Kaymakamlıklar, İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğü, Tapu ve Kadastro II. Bölge Müdürlüğü, İlçe Nüfus Müdürlükleri ve İlçe Tapu Müdürlüklerine randevu talepleri öncesi ve bu kurumlara girişlerde zorunlu olarak kullanılmasına karar verildi. Bu durumda daha pek çok adliyede HES kodu sorgulaması ile kişilerin adliyeye alınması beklenmektedir[7].

HES kodu sorgulaması olmasa da, adliyelere girişlerde ateş ölçümü yapılması başka hukuk sistemlerinde de pandemi sebebiyle alınan önlemlerden birisidir. Bu konuda en yaygın kullanım tespit edebildiğimiz kadarıyla Amerika Birleşik Devletleri’ndedir. Örneğin New York mahkemelerinde 7 Temmuz 2020 tarihinden bu yana ateş ölçümü yapılmakta ve belirli bir derecenin üzerindekiler adliyeye alınmamaktadır[8]. Benzer tedbirleri diğer eyaletler de izlemiştir. Bununla birlikte konu Avrupa Birliği ülkelerinde kişisel verilerin korunması bakımından biraz daha fazla tartışılmaktadır[9].

Pandemi döneminde yaşanmıyor olunsaydı, hiç şüphesiz adliyeye girişlerde ateş ölçümü, HES kodu sorgulaması gibi önlemler adalete erişimi engellerdi. Ancak tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de pandeminin yarattığı etki ile belirtilen türden önlemler ‘ölçülü’, ‘makûl’ olarak değerlendirilebilir. Bu durum sadece avukatlar değil, aynı zamanda dinlenecek olan tanıkların, bilirkişilerin de adliyeye alınmaması ile sonuçlanmaktadır. Her ne kadar pandemi dönemi bakımından alınan bu önlemlerin adalete erişim hakkına ölçülü müdahale barındırdığı kabul edilse de, bu önlemlerin alınması başka hak ihlâllerine sebebiyet vermemelidir.

D. Adliyeye Girişlerde ve Mahkeme Salonlarında Kişi Sayısı Kotası Getirilmesi

Adalet Bakanlığı’nın yayımladığı Kılavuz’da adliyelerde ve mahkeme salonlarında kişi sınırlaması kabul eden çok sayıda düzenleme mevcuttur. Adliye ve mahkemelerde insan sirkülasyonunu azaltmak ve sosyal mesafeyi korumak için alınan bu tedbir hem adliyeye girişlerde ve adliye binalarının içinde (Genel Tedbirler m. 17, 19, 20, 22, 23) hem de mahkeme salonları ile mahkeme kalemi (Mahkemelere İlişkin Alınacak Tedbirler m. 1, 6, 7) hem de icra daireleri (İcra Dairelerine İlişkin Alınacak Tedbirler m. 1) için geçerlidir. Kişi sınırlandırması olağan dönemlerde hiç şüphesiz kişilerin adalete erişimlerini ve hak arama özgürlüklerini sınırlandıran ölçülü olmayan bir önlem olarak değerlendirilebilir. Zira aleniyet ilkesi, mahkemelerin kapasitelerini yani fiilî kapasitelerini aşmadığı sürece herkesin adliyelere ve mahkeme salonlarına girişine imkân verir.

Pandemi döneminde ise, bu tedbir pek çok yargı sisteminin aldığı temel bir tedbir niteliğine bürünmüştür. Ancak elbette kriz anında bile hukuk devletinin gereklilikleri yerine getirilmeli ve bu tedbir kişilerin hak arama özgürlüğü ile adalete erişim hakkını tamamen elinden alacak bir araca dönüştürülmemelidir. Örneğin bir duruşma sırasında, mahkeme salonu için geçerli olan kişi sınırlandırmasına yönelik tedbir sebep gösterilerek taraflardan birinin vekilinin salona alınması engellenemez. Şayet mahkeme salonu taraf vekilleri ile hâkim ve zabıt katibinin bile sağlıklı koşullar altında bir arada olmasına yetecek fiziki imkâna sahip değilse, duruşma ertelenmeli ve mahkeme bir sonraki duruşmada daha büyük bir mahkeme salonunu söz konusu duruşma için kullanmalıdır. Zira hak arama özgürlüğü, adalete erişim hakkı, adil yargılanma hakkı tarafların veya vekillerinin mahkeme salonunda bulunmasını, yargıya etki edebilmesini gerektirir. Dolayısıyla kişi sınırlandırmaları sebebiyle tarafların yargılamaya katılamaması yargısal temel hakları zedeleyebilecektir. Bu sebeple hâkim mahkemede uyguladığı belirli sayıda kişi alma kuralını tarafların kendilerini temsil edemeyecekleri/ettiremeyecekleri bir araca dönüştürmemelidir. Kişi sınırlandırmalarına ilişkin tedbirlerin kişilerin hak arama özgürlükleri ile adalete erişim haklarını sınırlandırdığı göz önüne alınarak bu konuda ölçülü, mâkul önlemlere başvurulmalıdır.

E. Dosya İnceleme Yetkisine İlişkin Sınırlandırmalar

Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca tarafların ve vekillerinin dilediği zaman ilgili oldukları dava ve icra dosyalarını inceleyebilme yetkileri bulunmaktadır. Pandemi tedbirleri bu konuda da bir sınırlandırma getirmektedir (Genel Tedbirler 4, 23; İcra Dairelerine İlişkin Alınacak Tedbirler 9). Gerçekten de adliyelerdeki insan sirkülasyonunu azaltmak için alınan bu tedbir, mahkeme kalemleri ile icra dairelerindeki yoğunluğu ve sosyal teması önemli bir ölçüde önleyebilmektedir. Burada önem arz eden husus ise, tarafların ve vekillerinin dava ve icra takip dosyalarını inceleyebilmelerini farklı yöntemlerle sağlayabilmektir. Zira dosya inceleme taraflar ve vekilleri bakımından önemli yargısal hakların teminini sağlar. Taraflar ve vekiller ancak dava ve icra takibi dosyasını incelemek suretiyle yargılamayla birtakım iş ve işlemler konusunda bilgi edinebilir. Bu şekilde tarafların âdil yargılanma hakkı, eşit silahlarla yargılanma hakkı, hukukî dinlenilme hakkı gibi temel hakları güvence altına alınmış olur. Taraf ve vekillerinin adliyede dava ve icra takip dosyasını inceleyebilmesi aynı zamanda doğrudanlık ilkesine hizmet eder. Zira taraflar yargılama ile ilgili belgeleri incelemek suretiyle dava dosyası/icra dosyası hakkında doğrudan bilgi sahibi olabilir.

Adalet Bakanlığı’nın kabul ettiği Kılavuz’da da, bu konuda alınan tedbirler kapsamında tarafların ve vekillerinin dosya inceleme hakkı ortadan kaldırılmamakta, sadece ikame yöntemlerle bu imkânlar sağlanmaya çalışılmaktadır. Burada tarafların yargısal temel haklarının ihlâl edilmemesi için ilgililerin UYAP üzerinden inceleme yapabilmesine imkân tanımak için belgelerin zamanında sisteme yüklenmesi önem arz eder. Benzer şekilde UYAP’a yüklenmemiş belgelerin ilgililerce mahkeme kaleminde veya icra dairesinde incelenmesine engel olunmaması gerekir. Özetle ilgililer dava dosyası ile ilgili olan belgelere fiilen veya UYAP üzerinden erişme imkânına mutlaka sahip olmalıdır; aksi durum, yargısal temel hakların ihlâli niteliğini taşıyacaktır.

II. Pandemi Sürecinin Uygulama Alanını Genişlettiği ve Değiştirdiği Bir Yenilik: E-Duruşma

A. Genel Olarak

Pandeminin en önemli etkileri arasında mahkemeler ile taraflar arasındaki temasın olabildiğince azaltılması isteği yer almaktadır. Covid-19 pandemisi nedeniyle pek çok ülkede yargı sistemleri, dijital araçlarla yargının işlemesini kolaylaştırmak için tedbirler almaktadır[10]. Bu kapsamda örneğin taraflara dava dosyalarını, icra takip dosyalarını online olarak inceleyebilme imkânlarının verilmesi belirtilebilir. Yine bu tedbirler arasında ses ve görüntü nakliyle duruşmaların gerçekleştirilmesi, yaygın olarak başvurulan bir tedbirdir[11].

Hukuk sistemimizde ise, pandeminin yargının işleyişi üzerine etkileri buraya kadar zikrettiğimiz Adalet Bakanlığı Kılavuzu’nda ayrıntılı olarak düzenlenmiş, bunun haricinde pandeminin etkilerine ilişkin kanun değişikliklerinde konuyla ilgili özel bir düzenleme getirilmemiştir. Pandemi döneminde de -medenî yargı bakımından- mahkemeler bu konuda gerekli altyapıya sahip olmadığından ses ve görüntü nakli yoluyla duruşmaların icrası mümkün olmamıştır. Bununla birlikte pandemi süreci devam ederken 7251 sayılı Kanun ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda değişiklik yapılarak[12] pandemi süreci ile sınırlı olmaksızın duruşmaların ses ve görüntü kaydı yoluyla (Adalet Bakanlığı’nın ifadesiyle “e-duruşma”) gerçekleştirilmesinin yaygınlaştırılması için hukukî zemin hazırlanmıştır. Bugün için sadece pilot mahkemelerde uygulanan bu yöntemin, pandemi sürecinden sonra da uygulanmaya devam etmesi amaçlandığı rahatlıkla ifade edilebilir. Bu konuda ülkemizdeki durumu değerlendirmeden önce, e-duruşmanın doğrudanlık ilkesi bakımından taşıdığı anlam ve bu konuda özellikle pandemi döneminde farklı hukuk sistemlerindeki duruma kısaca göz atmak faydalı olacaktır.

B. E-Duruşmanın Doğrudanlık İlkesi Bakımından Medenî Yargılamadaki Anlamı

Doğrudanlık ilkesi, yargılamanın araya başka bir makam veya kişi girmeden kararı verecek mahkeme önünde ve onun tarafından yürütülmesini ve karar verilmesini ifade eder[13]. Hak arama özgürlüğünü düzenleyen Anayasa’nın 36. maddesi de “Herkes ... yargı mercileri önünde ... âdil yargılanma hakkına sahiptir.” şeklindeki ifadesinde herkesin yargı mercilerinin önünde hak arama özgürlüğü bulunduğunu vurgulayarak doğrudanlık ilkesine yer vermiştir (Ay m. 36). Bu anlamda uyuşmazlık hakkında karar verecek mahkeme, dava malzemesiyle delilleri bizzat değerlendirmeli ve karar vermelidir[14]. Bu hak günümüz yargılama modellerinde geçerli olan yargısal temel haklar doktrini karşısında, temel bir hak olarak kabul edilir[15]. Doğrudanlık ilkesi hukukî korunma talebinin bir gereğidir.

Doğrudanlık ilkesi, HMK m. 25 ve devamında “yargılamaya hâkim olan ilkeler” başlığı altında açıkça düzenlenmemiş olsa da, medenî yargılama hukukumuza şekil veren temel bir ilkedir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda doğrudanlık ilkesini esas alan çok sayıda düzenleme bulunur. Bu düzenlemelerin başında HMK m. 197 yer alır. Bu madde uyarınca, kanunun belirlediği istisnalar dışında deliller, hâkimin huzurunda dinlenir ve incelenir (HMK m. 197). Tarafların yazılı ve sözlü açıklamalarını, sundukları dava malzemesini, delillerini hükmü verecek mahkeme bizzat inceler, tartışır, dikkate alır, değerlendirir ve tüm bunlara dayanarak kararının gerekçesini oluşturur. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması ve tarafların tüm iddialarını, delillerini içerecek bir gerekçenin oluşturulması hukukî dinlenilme hakkı ile âdil yargılanma hakkının tesisi için zorunludur ve sağlıklı bir gerekçenin oluşturulabilmesi için hâkimin dava malzemelerine ve delillere doğrudan doğruya temas etmesi, doğrudanlık ilkesinin şeklen değil tam anlamıyla tesisi için şarttır[16]. Doğrudanlık ilkesi delillerin incelenmesi aşamasında olduğu kadar aynı zamanda duruşmaların yürütülmesinde de son derece önem arz eder.

Kanun’un ifadesiyle “ses ve görüntü nakliyle duruşma icrası”, Adalet Bakanlığı’nın ifadesiyle “e-duruşma” doğrudanlık ilkesi üzerinde doğrudan etki doğurmaktadır. E-duruşmanın uygulanma şekilleri birbirinden farklılık arz edebilir. Örneğin bazı hukuk sistemleri, e-duruşmayı sadece istinabe yönteminin yerine kullanmak amacıyla kabul edebilir; bazı sistemler sadece tanıkların veya bilirkişilerin aynı yargı çevresi içerisinde bile olsa daha kolay dinlenebilmesi için tercih edebilir; bazı sistemlerse -Türk medenî yargılama sisteminin evrildiği şekliyle- avukatların ve yargılamanın diğer süjelerinin evlerinden, ofislerinden ve hatta ellerindeki mobil telefonlardan bile duruşmaya katılabilmelerini sağlayacak bir formatta kabul edebilirler, bazıları ise ancak başka bir mahkemeden ses ve görüntü nakli yoluyla başka bir mahkemedeki duruşmaya katılmaya imkân verir. Aşağıda değinileceği üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 149. maddesinin son kanun değişikliğinden önceki hâli, ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşmayı kanaatimizce daha fazla istinabe yerine uygulama amacıyla getirilmiştir. Gerçekten de istinabe yerine uyuşmazlık hakkında karar verecek olan mahkemenin doğrudan kararını etkileyecek olan delili ses ve görüntü nakliyle de olsa kendisinin temas etmesi, doğrudanlık ilkesine hizmet eden bir uygulamadır. Bununla birlikte HMK’da yapılan değişiklikle birlikte maddenin uygulama amacı değişikliğe uğramış ve hatta bu değişiklik kanaatimizce salt bir maddenin değiştirilmesinden öte, yargılama geleneklerini de etkileyen bir uygulamaya kapı açmıştır. Bu konu aşağıda ayrı bir başlık altında incelenecektir.

C. Farklı Hukuk Sistemlerinin Özellikle Pandemi Döneminde E-Duruşmalara Bakış Açıları

1. Almanya

Alman Medenî Usûl Kanunu’nun 128. maddesi 1. fıkrası uyarınca, taraflar, dava malzemelerini kararı verecek mahkeme önünde sözlü olarak dermeyan ederler[17]. Her ne kadar madde sözlülük ilkesini düzenliyorsa da, sözlülük ilkesi aynı zamanda doğrudanlık ilkesinin de gerçekleştirilmesini sağlamaktadır. Dolayısıyla Alman medenî yargı sisteminde kural, dava malzemelerinin uyuşmazlık hakkında karar verecek mahkemece doğrudan ve sözlü olarak incelenmesidir.

2001 yılında Alman Medenî Usûl Kanunu’na 128a maddesi eklenmiştir. Bu madde ile Alman medenî yargı sisteminde ses ve görüntü nakli yolu ile duruşmaların icrasına istisnaî olarak imkân vermektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 149. maddesi ile benzerlik gösteren Alman Medenî Usûl Kanunu’nun 128a maddesi şu şekildedir:

“Mahkeme, taraflar ile vekillerine ve yardımcılarına talep üzerine veya re’sen sözlü yargılama (duruşma) esnasında başka bir yerde olmalarına ve oradan usuli işlem yapmalarına izin verebilir. Duruşma, aynı zamanda bulundukları yere ve duruşma salonuna görüntü ve ses nakledilmesi yolu ile aktarılır.

Tarafların talebi üzerine mahkeme, tanığın, bilirkişinin veya bir tarafın dinlenilmesi esnasında başka bir yerde bulunmalarına izin verebilir. Dinleme, görüntü ve ses olarak aynı anda duruşma salonuna nakledilir. Taraflara, vekillerine veya yardımcılarına fıkra 1 cümle 1 kapsamında başka bir yerde olmalarına ilişkin izin verilmiş olması halinde, dinleme, onların bulunduğu yere de nakledilir.

Nakledilen görüntü ve ses kaydedilemez. Fıkra 1 cümle 1 ve fıkra 2 cümle 1 kapsamında verilen kararlara itiraz edilemez.”[18]

Alman Medenî Usûl Kanunu’nun 128a maddesindeki düzenlemeye rağmen, pandemi döneminde dahi duruşmaların ses ve görüntü nakli ile gerçekleştirilmesi Alman hukuk uygulayıcılarının mesafe ile yaklaştığı bir konudur. Bazı mahkemelerin gerekli altyapıya sahip olması ve hâkimlerin de bu konuda eğitimli olmalarına rağmen, ses ve görüntü nakli yoluyla duruşma uygulaması yaygın değildir. Bu durum pandemi döneminde de çok fazla değişmemiştir[19]. Bu yöntem, az sayıda eyalet mahkemelerinin altyapılarına ve takdirine bağlı olarak pandemi döneminde dahi istisnaî olarak uygulanmaktadır[20].

2. İsviçre

İsviçre hukukunda 26 Eylül 2020 tarihinde kabul edilen Federal Kanun, e-duruşmalar ve doğrudanlık ilkesi bakımından dikkat çekicidir. Federal Konseyin kabul ettiği “Covid-19 Salgınıyla Mücadele Kararlarının Yasal Dayanağına İlişkin Federal Kanun”un (Bundesgesetz über die gesetzlichen Grundlagen für Verordnungen des Bundesrates zur Bewältigung der Covid-19-Epidemie)[21] “Yargı ve Yargılama Tedbirleri” başlıklı 7. maddesi uyarınca:

“Federal Konsey, yargı ve anayasal usul güvencelerinin işleyişini garanti altına almak için, aşağıdaki alanlarda medeni ve idari konularda federal usul kanunlarının hükümlerinden farklı hükümler çıkarabilir:

a. Yasal veya resmi son tarihlerin ve tarihlerin durması, uzatılması veya eski haline getirilmesi;

b. Tarafların, tanıkların veya üçüncü şahısların katılımıyla usul eylemleri için video ve telefon konferansları gibi teknik araçların veya yardımların, yani müzakere ve duruşmaların kullanılması;

c. Girişlerin, bildirimlerin ve kararların formu ve teslimi ve ayrıca borç icra ve iflas işlemlerinde çevrimiçi açık artırma platformlarının kullanımı.” (Art. 7)

Covid-19 Salgınıyla Mücadele Kararlarının Yasal Dayanağına İlişkin Federal Kanun’un 7. Maddesinin b. fıkrası duruşmaların ses ve görüntü nakli yoluyla gerçekleştirilmesini pandemi dönemi bakımından kabul etmiştir. Bu önlemin pandemi dönemi ile sınırlı olmasının önemli bir göstergesi, söz konusu düzenlemenin 31 Aralık 2021 tarihine kadar geçerli olmasıdır (Art. 21, 2). İsviçre Medenî Yargılama Kanunu’nun 204. maddesi uyarınca duruşmalar mahkemelerde, tarafların bizzat katılımı ile gerçekleşir. Dolayısıyla İsviçre medenî yargılama sistemi bakımından ses ve görüntü nakli yoluyla duruşmaların icrası sınırlı ve istisnaî bir düzenleme niteliğindedir[22].

3. Avusturya

21 Mart 2020 tarihli Federal Resmi Gazete’de 2. Covid-19 Kanunu (“Covid-19 Gesetz”) yayımlanmıştır[23]. Bu Kanun’un 21. maddesinde “Yargıda Covid-19 İçin İlave Tedbirlerle İlgili Federal Kanun” (Bundesgesetz betreffend Begleitmaßnahmen zu COVID-19 in der Justiz) başlığı altında medenî yargıda alınan önlemler belirtilmiştir. Kanun’un 21. maddesinin 3. paragrafına göre mahkemeler, 31 Aralık 2020 tarihinin sonuna kadar tarafların anlaşmasıyla duruşmaları ve tarafların dinlenmesini taraflar ve temsilcileri olmadan uygun teknik iletişim araçlarını kullanarak ses ve görüntü aktarımı yoluyla icra edebilir[24]. Mahkemeler bu şekilde Avusturya Medenî Usûl Kanunu’nun 277. maddesinde öngörülen koşullar olmadan duruşmada veya duruşma dışında delil toplayabilir ve bunun dışında duruşmaya çağırdığı kişilerin katılımını sağlayabilir[25]. Dolayısıyla Avusturya Medenî Usûl Kanunu’nun 277. maddesinde konuya ilişkin düzenleme bulunsa da, pandemi dönemine özgü olarak kanunkoyucu ses ve görüntü yoluyla duruşmaların icrası konusunda özel düzenlemeye gitmiş ve bu düzenlemenin de belirli bir süre için geçerli olmasını kabul etmiştir. Yine bir başka önemli husus ise, bu konuda tarafların rızalarının aranmasıdır.

4. Birleşik Krallık

Birleşik Krallık ve Galler’de online duruşma uygulaması için 7 Mart 2020’de temel ilkeler belirlenmiştir[26]. Bunun ötesinde 25 Mart 2020’de duruşmaların video ve sesli kayıt yöntemi ile gerçekleştirilmesi konusunda pandemi dönemindeki ilk adım atıldı. Koronavirüs Pandemisi Sırasında Görüntülü veya Sesli Duruşmalar başlığını taşıyan 51Y sayılı Uygulama Talimatı (Practice Direction 51Y - Video or Audio Hearings During Coronavirus Pandemic) video konferans veya sesli kayıt yöntemi ile gerçekleştirilecek duruşmalara ilişkin özel düzenlemeler getirmiştir[27]. Bu Uygulama Talimatı’nın özellikle konumuzla ilgili kısımları şunlardır:

“1. Medeni Usul Usulü Kurallarının (“CPR”) 51.2 kuralı uyarınca yapılan bu uygulama talimatı, sesli veya görüntülü duruşmalarla ilgili hükümler getirir. Bu Kanunun 89. maddesi uyarınca 2020 Koronavirüs Yasası’nın yürürlükten kalktığı tarihte yürürlükten kalkar.

2. Bu Yönerge’nin yürürlükte olduğu süreç boyunca, mahkemenin yargılamanın tamamen görüntülü veya sesli olarak yapılmasını emrettiği ve duruşmanın mahkeme binasında yayınlanmasının mümkün olmadığı durumlarda mahkeme, duruşmanın, adaletin düzgün bir şekilde uygulanmasını sağlamak için gerekli olduğu yerlerde özel olarak yapılmasına karar verebilir.

...

4. Paragraf 2 uyarınca özel olarak yapılan bir duruşma, mümkünse mahkemenin belirttiği şekilde kaydedilmelidir. 2013 Suç ve Mahkemeler Yasası’nın 32. maddesi veya 2003 tarihli Mahkemeler Yasası’nın 85A maddesi uyarınca izin verildiğinde (2020 Koronavirüs Yasası ile eklendiği şekilde), mahkeme duruşmanın videoya kaydedilmesi için talimat verebilir, aksi takdirde duruşma ses kaydı yoluyla kaydedilmelidir. Herhangi bir kişinin başvurusu üzerine, bu şekilde yapılan bir kayda, mahkemenin onayı ile bir mahkeme binasından erişilebilir.”

25 Mart 2020’de kabul edilen bu direktiften hemen sonra 26 Mart 2020’de mahkemelerde duruşmaların ne şekilde gerçekleştirileceğine ilişkin ilke kararlar yayımlanmıştır[28]. Bu ilke kararlarda doğrudanlık ilkesiyle ilgili en önemli düzenleme, mahkemelerin, çekişmesiz yargı işi, tanıksız davalar gibi uyuşmazlıkların uzaktan duruşma yöntemi ile görülebileceği, hatta bazen tanıkları uzaktan da dinleyebileceklerine ilişkin düzenlemedir (Kural 12). Bu düzenlemeden Birleşik Krallık ve Galler’de doğrudanlık ilkesinin önemli bir görünümü olan tanığın dinlenmesi konusundaki kuralın, mümkün olduğunca tanığı yüzyüze dinlemek olduğu sonucunu çıkarmak mümkündür.

D. Türk Medenî Yargı Sisteminde, Pandemi Döneminde E-Duruşma Konusunda Kabul Edilen Yenilikler ve Bunların Değerlendirilmesi

Adalet Bakanlığı tarafından yayımlanan Kılavuz’da yargılamalarda elektronik kaynaklardan olabildiğince yararlanacağı benimsenmiş, ancak duruşmaların ses ve görüntü kaydı yoluyla gerçekleştirilmesine ilişkin bir ilke benimsenmemiştir. Hatta yukarıda değindiğimiz pek çok medenî yargı sisteminde pandemi dönemine özgü olarak ses ve görüntü nakliyle duruşmaların gerçekleştirilmesi ya kolaylaştırılmış (Avusturya örneği) ya temel kanunlarda bu yönde düzenleme bulunmamasına rağmen pandemi dönemi için kabul edilmiş (İsviçre gibi). Bizim hukukumuzda ise, pandemi dönemine özgü bir tedbir olarak ses ve görüntü nakliyle duruşma icrasını kolaylaştıran herhangi bir tedbir kabul edilmemiş; zaten mahkemelerde gerekli alt yapı eksik olduğundan, belki de en çok gerekli olan pandemi döneminde ses ve görüntü nakli yoluyla duruşmaların ülke çapında uygulamaya konulması mümkün olmamıştır.

Bununla birlikte ses ve görüntü nakli yoluyla duruşma, diğer adıyla e-duruşma hukuk sistemimize tamamen yabancı bir kurum değildir. Hukuk sistemimizde ceza yargısı bakımından 2004 yılından bu yana SEGBİS sistemi üzerinden e-duruşma uygulamasına başvurulmaktadır[29]. Hukuk Muhakemeleri Kanunu da bu konuda düzenleme getirmiş olmasına rağmen, gerekli altyapı hazırlığı sağlanamadığından medenî yargı bakımından uygulama başlatılamamıştır. Gerçekten de günümüz teknolojisinde gerekli durumlarda, ölçülü bir uygulama ile e-duruşmaların hak arama özgürlüğünü, adil yargılanma hakkını, adalete erişim hakkını güçlendireceği şüphesizdir. Mevcut durum kapsamında, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 149. maddesi 7251 sayılı Kanun ile değiştirilmiş[30] ve kalıcı olarak ses ve görüntü nakliyle duruşmaların gerçekleştirilmesi kolaylaştırılmıştır:

“(1) Mahkeme, taraflardan birinin talebi üzerine talep eden tarafın veya vekilinin, aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden duruşmaya katılmalarına ve usul işlemleri yapabilmelerine karar verebilir.

(2) Mahkeme resen veya taraflardan birinin talebi üzerine; tanığın, bilirkişinin veya uzmanın aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden dinlenilmesine karar verebilir.

(3) Mahkeme, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri dava ve işlerde ilgililerin, aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden dinlenilmesine resen karar verebilir.

(4) Mahkeme, fiilî engel veya güvenlik sebebiyle duruşmanın il sınırları içinde başka bir yerde yapılmasına, yargı çevresi içinde yer aldığı bölge adliye mahkemesi adalet komisyonunun uygun görüşünü alarak karar verebilir.

(5) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikte belirlenir.” (7251 Sayılı Kanun ile değişik HMK m. 149)[31]

Kanun’un 149. maddesinde yapılan değişiklikle özellikle tarafların rızası yerine, taraflardan birinin talebi veya mahkemenin re’sen kararı yeterli bulunmaktadır. Oysa maddenin önceki hâlinde, eski hâlinin Madde Gerekçesi’nde de belirtildiği üzere düzenlemenin en önemli kısmı tarafların rızasının aranmasıydı:

“Her iki fıkrada da tarafların rızası özel olarak aranmıştır. Çünkü doğrudanlık ilkesi gereğince, hâkimin kural olarak delilleri doğrudan ve tarafların huzurunda incelemesi gereklidir. Bu çerçevede, daha iyi değerlendirilme yapılabilmesi açısından, taraflar birbirleri ile ve tanık ya da bilirkişi ile doğrudan aynı ortamda bulunarak soru sormak, cevaplarını tartışmak isteyebilirler. Taraflar kabul etmezse, ses ve görüntü nakli yoluyla diğer tarafın, tanığın veya bilirkişinin uzaktan dinlenmesi mümkün olmayacaktır. Böyle bir durumda ya aynı mahkemede veya istinabe yoluyla başka bir mahkemede doğrudan dinlenilme gerçekleştirilecektir.” HMK m. 149, Madde Gerekçesi[32].

Söz konusu Kanun değişikliğinin ardından aynı zamanda Adalet Bakanlığı tarafından e-duruşmalar için pilot uygulamaya geçilmiştir[33]. 20 Ekim tarihi itibariyle Ankara ve İstanbul’da birtakım mahkemelerde e-duruşma dönemi başlamış, bu konuda kamuoyu çeşitli kanallarla aydınlatılmaya başlanmıştır. Esasen aşağıda yapılan basın açıklamaları dışında da, konuya ilişkin bilgilenmek pek mümkün görünmemektedir. Zira Kanun’un yeni maddesinde konuya ilişkin usul ve esasların yönetmelikle belirleneceği belirtilmiştir. Oysa ki, duruşmalar ile doğrudanlık ilkesi arasındaki bağlantı, doğrudan doğruya yargısal temel hakları düzenleyen böyle bir konunun yönetmelikle değil kanun ile düzenlenmesini gerektirirdi[34]. Bu yöndeki anayasal eksiklik bir yana, şuan için konuya ilişkin bilgiler Adalet Bakanlığı tarafından yapılan kamuoyu açıklamalarından ibarettir:

“Avukatların, bulundukları yerden duruşmalara katılabilmesini sağlayan e-duruşma sisteminin testi, Ankara Batı Adliyesi’nde Adalet Bakanı Sayın Abdulhamit Gül’ün katılımıyla başarılı bir şekilde gerçekleştirildi.

Yazılımı ve geliştirmesi Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Genel Müdürlüğü personeli tarafından yapılan e-duruşma sistemi ile avukatlar, farklı şehirlerdeki duruşmalarına seyahat etmeye gerek kalmaksızın bulundukları yerlerde gerek bilgisayar gerekse mobil platformlar üzerinden video konferans yöntemi ile katılabilecekler.

Avukatlar, UYAP Avukat Portaldan “Duruşma Sorgula”menüsü aracılığı ile duruşmalarını sorguladıktan sonra duruşmadan 24 saat öncesine kadar gerekçesini de yazarak e-duruşma talebi gönderebilecek, hâkimin UYAP üzerinden talebi kabul etmesinden sonra duruşma günü, mahkemenin e- duruşmayı başlatarak aktif etmesi üzerine avukatlar, ilgili duruşmaya portal üzerinden katılabilecekleri gibi aynı işlemleri yapmak suretiyle CELSE uygulaması aracılığıyla cep telefonlarından veya tabletlerinden katılabilecekler.

e-duruşma sistemi, tamamen Adalet Bakanlığı sunucuları üzerinden en kapsamlı UYAP güvenlik prosedürleri ile çalışmaktadır. Merkezi kayıt sistemi sayesinde, tüm e-duruşmaların kayıtları güvenli bir şekilde muhafaza edilmekte ve mahkemenin uygun görmesi ile tarafların erişimine açılabilmektedir.

Avukat Portalda, güvenli elektronik imza yöntemiyle kimlik doğrulaması sağlanmakta olup e duruşma sistemine de avukat portal üzerinden güvenli elektronik imza yoluyla kimlik doğrulaması yapılarak erişim sağlanabilmektedir.
Avukatın konferansa katılırken fotoğrafı ve bilgileri, UYAP sistemi üzerinden hâkim ekranına gösterilmektedir. İlerleyen aşamalarda yüz tarama, parmak izi v.b. kontroller sağlanarak güvenlik seviyesinin arttırılması planlanmaktadır.

e-duruşma sisteminin tüm yazılımı ve geliştirmeleri, Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Genel Müdürlüğü personeli tarafından yapılması nedeniyle kamu kaynağından önemli ölçüde tasarruf da sağlanmaktadır.”[35]

Söz konusu değişiklik yukarıda da ifade ettiğimiz üzere Covid-19 pandemisi döneminde yargıya ilişkin alınan geçici bir tedbir değildir. Aksine kalıcı düzenleme şeklinde HMK’nın 149. maddesi değiştirilerek kabul edilmiştir. Aynı zamanda madde gerekçesi de, değişikliğin pandemi sebebiyle alındığını ifade etmemektedir. Hatta Adalet Bakanlığı’nın yaptığı basın açıklamalarında değişikliğin özellikle ‘avukatların bulunduğu yerden duruşmaya girmesi için’ yapıldığı yönünde yorum yapmak hatalı olmayacaktır[36]. Bu amaçla da getirilse, konuya bu çalışmada ayrı bir başlık açmamızın sebebi, HMK’nın 149. maddesindeki bu değişikliğin pandeminin etkisiyle alınmış olduğu yönündeki oluşan genel kanaattir.

Yapılan kanun değişikliği ile pandemi dönemiyle birlikte e-duruşmaların genel bir uygulamaya dönüşmesi bazı önemli endişeleri de beraberinde getirmektedir:

  • Karşılaştırmalı Hukuk Sistemlerine Göre E-Duruşma Konusunda Başlatılan Uygulamanın Radikal Bir Tercih Olduğu Konusunda Endişeler: Yukarıda çeşitli hukuk sistemlerindeki durum incelendiğinde, pandemi sebebiyle yargı sistemlerinde bir önlem olarak ses ve görüntü nakli yoluyla duruşmanın kabul edildiği istisnaî durumlarda bile HMK’nın değiştirilen hükmü gibi bir düzenlemeye gidilmemiştir. Örneğin İsviçre hukukunda, elektronik duruşma sadece pandemi dönemine özgü olarak ve belirli süreler için kabul edilmiştir. Alman hukukunda, Alman Medenî Usûl Kanunu’nun 128a maddesi, ancak tarafların ortak rızası ile ses ve görüntü nakliyle duruşmaların icrasına imkân vermektedir ki, Alman hukukunun doğrudanlık ilkesinden ödün veren bu uygulamaya herzaman mesafeli olduğu ifade edilmektedir. Yine Avusturya hukukunda pandemi dönemi sebebiyle kolaylaştırılmış elektronik duruşma için tarafların rızası aranmaktadır. Sadece pandemi dönemine ilişkin bir tedbir olarak ve sınırlı süre ile uygulanmasına imkân verilen ses ve görüntü nakliyle duruşmaların icrası konusunda, Türk hukuku bakımından oldukça radikal bir değişiklik olarak kabul edilmiştir. Bu değişiklikte (i) tarafların rızası aranmaksızın duruşmaların bu yöntemle yapılabilmesi, (ii) yine tarafların rızası aranmaksızın tanıkların, bilirkişilerin bu yöntemle dinlenebilmesi, (iii) bu konudaki daha ayrıntılı düzenlemelerin yönetmelikle getirilecek olması düzenlemenin en fazla tartışmaya açık yönleridir.

  • E-Duruşmaların Yargının İşleyişine Katkısı Konusunda Yeterli Araştırma Yapılmadan Uygulamanın Genişletildiği Konusunda Endişeler: Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 149. maddesindeki bu değişiklik, kalıcı bir kanun değişikliği olarak değil, pandemi dönemine özgü alınmış bir tedbir şeklinde kanunlaşmış olsaydı, tamamen olumlu şekilde değerlendirilebilirdi. Ancak öğretide de ifade edildiği üzere, HMK’nın 149. maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten bu yana teknik altyapı hazır olmadığından uygulanmamasından kaynaklı bu konuda henüz tecrübe edilen genel bir uygulama bulunmaması önemli bir eleştiri konusudur[37]. Örneğin Birleşik Krallık’ta uygulama alanın kolaylaştırılan ve yaygınlaştırılan video konferans duruşmalarının, sadece pandemi döneminin başından bu yana yarattığı etkiler sürekli gözlemlenmekte ve buna göre sistem içerisinde revizyonlara gidilmektedir. Maalesef ki, bu yönde yaygın bir uygulama alanını tecrübe edemediğimiz ses ve görüntü nakliyle duruşmaların icrası için kabul edilen kanun değişikliği doğrudanlık ilkesi başta olmak üzere yargılamanın pek çok temel ilkesi bakımından endişeler yaratmaktadır. Doğrudanlık ilkesinin normatif temelinin Anayasa’nın 36. maddesi olduğu ve bu konudaki ihlâllerin adil yargılanma hakkının ihlâli ile sonuçlanacağı göz önüne alındığında, bu konuda bir kanun değişikliği için çok daha fazla araştırma yapılmalıdır.

  • E-Duruşmaların İcrasında Teknik Meselelerin Belirsizliğinin Yarattığı Endişeler: E-duruşmalara pilot mahkemelerde uygulanmaya başlanmıştır. Bununla birlikte pek çok yargısal işlemin ve faaliyetin e-duruşma yöntemi ile ne şekilde gerçekleştirileceği konusunda soru işaretleri bulunur. Örneğin tanıkların e-duruşmada dinlenecekse, bulundukları herhangi bir yerden dinlenebilecek midir? Eğer tanıklar istedikleri yerden dinlenecekse, tanığı bulunduğu ortamda baskı altına alan birisinin yokluğu nasıl ispatlanacak veya bu durumda tutanak nasıl tutulacaktır? Yine e-duruşmalardan, avukatla temsil edilmeyen taraflar yararlanabilecek midir? Duruşma sırasında ayağa kalkma, avukatların cübbe giymesi gibi adlî gelenekler ne ölçüde ve şekilde uygulanacaktır?[38]

  • E-Duruşmaların Yargılamaların Psikolojisi Konusunda Yarattığı Endişeler: Mahkeme salonlarının içerisinde taraflarla hâkimin ve yargılamanın diğer süjelerinin yüzyüze bir araya gelerek duruşmaların icrasının aynı zamanda psikolojik bir tarafı da bulunur. Örneğin hâkimin, aynı mahkeme salonu içerisinde tanıkları dinlemesinin yarattığı etkiyi video konferans yolu ile sağlamak çoğu zaman mümkün olamaz. Her şeyden önce tarafların ve tanıkların adliye saraylarından içeri girmeleri ile yaratılan/yaratılması istenen adalete inanç duygularını video konferans yolu ile sağlamak kolay değildir. Adliyeler sadece kanunların uygulanmasına ilişkin karar verilen alelade binalar değil, adalet dağıtılan yerlerdir. Kişilerin ancak bunun ağırlığını hissedebildikleri, mahkemelerin de yargılamanın süjeleri ile doğrudan ilişki kurabildikleri yerlerde adaletin sağlanması mümkün olabilir. Duruşmalar pek çok yargılama geleneğinin yaşatıldığı, yargısal ilkelerin tezahür ettiği yerlerdir[39]. Elbette bunun gerçekleştirilebilmesi için video konferans yoluyla duruşmanın veya teknolojinin tamamen reddedilmesi doğru olmaz. Bu durum içinde bulunduğumuz yüzyılda mümkün de değildir. Ancak video konferans yoluyla duruşma istisnaî, gerekli ve ölçülü kullanıldığı sürece medenî yargılamanın doğrudanlık ilkesi gibi temel ilkelerine riayet etmiş sayılır. Nitekim mevcut kanun değişikliğinden önce de video konferans yoluyla duruşma yapılmasına gerekli hallerde ve istisnaî olarak başvurulması mümkün idi. Ancak pandeminin yarattığı ortam içerisinde video konferans yoluyla duruşmayı yaygınlaştırarak adeta kural hâline getirmek, doğrudanlık ilkesini ciddi şekilde zedeleyecek bir uygulamaya yol açabilir.

Pandeminin yargılama sistemleri üzerindeki en önemli etkisi, yargıda teknolojinin önemini artırması ve bu konuda adalet çarkında sağladığı inkar edilemez avantajlardır. Dolayısıyla teknolojinin yargıda yarattığı bu olumlu avantajlar bundan sonra da çarkın düzgün bir şekilde işlemesine katkı sağlamalıdır; ancak bu katkı medenî yargılama sistemimizin temel taşlarını da yerinden oynatacak bir nitelik kazanmamalıdır. Doğrudanlık ilkesi de, medenî yargılama sistemimizde yıllardır prosedürü şekillendiren, ona yön veren önemli temel taşlardan birisidir. Yapılan değişiklik sadece pandemi dönemi ile sınırlı olarak kabul edilmiş olsaydı, müdahale ölçülü ve makûl kabul edilebilirdi. Yine normal dönemlerde kanun düzenlemesi, sadece istinaî durumlara hasredilseydi -örneğin ses ve görüntü nakli yoluyla duruşma yapılmadığı takdirde, istinabe yoluna başvurulması gerekecekse- yine düzenleme ölçülü olarak kabul edilebilirdi. Ancak mevcut hâliyle pek çok endişeye gebe düzenlemenin, küresel salgının izlerinin derin şekilde hissedildiği pandemi sürecinde değil olağan dönemde tartışılıp değerlendirilmesi gerekirdi.

Sonuç

Adliye ve mahkeme salonlarında tüm yargı süjelerinin maske kullanması; adliyelere girişte ateş ölçümü, HES kodu sorgulaması ve buna bağlı olarak adliyeye giriş izni verilmemesi; dosya inceleme yetkisine getirilen sınırlandırmalar; yine adliyelerde kişi sayısı kotalarının kabulü gibi pandemi döneminde alınan tedbirlerin önemli bir kısmı, adil yargılanma hakkı, adalete erişim, hak arama özgürlüğü gibi yargısal temel haklara müdahale teşkil etmektedir. Bununla birlikte pandemi dönemine özgü alınan bu tedbirler ölçülü, makûl ve yerinde kullanıldığı takdirde hukuk devletini tehdit eden tedbirler olarak kabul edilmemelidir. Nitekim bu tedbirler sadece ülkemizde değil pek çok hukuk sisteminde bazı farklılıklarla uygulanmaktadır. Bu kapsamda (i) amaçlanan kamusal menfaat değerlendirildiğinde alınan tedbirlerin ölçülü, gerekli ve ilgili olmasına özen gösterilmeli; (ii) çoğusu pek çok yargısal temel hak üzerinde etkiler yaratan bu tedbirlerin ömrünün, pandemi süreci ile sınırlı olması sağlanmalıdır. Bunların yanı sıra uygulanan sınırlamalar kişilerin adil yargılanma hakkı, hak arama özgürlüğü gibi yargısal temel haklarına müdahale teşkil ettiğinden, bu tedbirlerin Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılan bir Kılavuz ile belirlenmemesi Anayasa’ya uygun olurdu. Bu konuda, yani pandemi sebebiyle yargıda alınacak tedbilere ilişkin bir kanun kabul edilip, en azından kanunî temeli oluşturulduktan sonra bu tedbirlerin yönetmelikle düzenlenebilmesi yerinde olurdu. Bu yönüyle halihazırda uygulanan, yargının işleyişi ile ilgili tedbirler, kanunî dayanağı bulunmaması sebebiyle teknik anlamda Anayasa’ya aykırılık sorunu taşımaktadır.

Dünyanın küresel bir sağlık krizi ile mücadele ettiği bu süreçte, pandeminin sonucu olarak alınan önlemlerin etkisinde, ses ve görüntü kaydı yoluyla duruşmaların icrasının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yapılan değişiklik ile hiçbir hukuk sisteminde olmadığı kadar kolaylaştırılarak, pandemi süreci ile sınırlı olmayacak şekilde kabul edilmesi başta doğrudanlık ilkesi olmak üzere yargısal temel haklar bakımından endişe vericidir. Bu değişikliğin ardından Adalet Bakanlığı tarafından ‘e-duruşmalar’ için pilot uygulamaya geçilmiş olması da önemli bir gelişmedir. Ancak bu çalışmada da üzerinden durduğumuz şekilde, e-duruşma uygulaması teknik, psikolojik pek çok endişeyi beraberinde getirdiği gibi yargılama geleneklerini de değiştirecek bir potansiyele sahiptir. Yine en önemli sonuçlarından birisi bu uygulama ile birlikte yargılamaların sanallaşması tehlikesidir. Adalet Bakanlığı e-duruşmaların başlatılmasına ilişkin yaptığı basın açıklamalarında açık bir şekilde e-duruşma dönemini, ‘avukatların bulundukları yerden, adliyeye gitme gereği doğmadan duruşmalara girebilmesine’ olanak sağlayan bir yenilik olarak tanıtmaktadır. Ancak şu sorular kanaatimizce cevaplandırılmalıdır:

  1. Mahkeme salonlarında her gün yapılan duruşmalar, gerçekten Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca yapılması gereken duruşmalar mıdır, yoksa mahkemeleri ağır bir iş yükü altında bırakan ve avukatların saatlerini alan duruşmaların büyük kısmı, sadece belirli delillerin mahkeme dosyasına sunulup sunulmadığına mı ilişkindir? Eğer mahkemeler gereksiz duruşma yapıyorlarsa, bu yanlışı düzeltmek için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nu gerektiği şekilde uygulamak yerine sistemi e-duruşmaya dönüştürmek, yargıyı sanallaştırmak anlamına gelmeyecek midir? Bu durumda Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nu gereğince uygulamak yerine yargıyı sanallaştırmak, devletin üç temel erkinden olan yargının yaptığı yargılama faaliyetini değersizleştirmez mi?

  2. Mahkeme salonlarında her gün yapılan duruşmalar, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre yapılması gereken, uyuşmazlığın çözümüne katkı sağlayan duruşmalar ise, avukatları mahkeme salonlarından sanal ortama itmek, onların mahkeme salonlarında değil bilgisayar ekranında varlığını yeterli görmek, avukatları değersizleştirmez mi?

Çalışmamızda da sıklıkla ifade ettiğimiz üzere, teknolojik gelişmeler ve bu gelişmelere uygun yeniliklerin yargıdan dışlanması günümüz teknolojisinde mümkün olmadığı gibi gerekli de değildir. Ancak bu teknolojik imkânların ölçülü, makûl ve gerektiği şekilde yargılama sürecinde uygulanması gerekir. Akraba hukuk sistemlerinin ses ve görüntü nakliyle duruşmaların icrasına bizdeki kadar kucaklayıcı yaklaşmadığını, pandemi döneminde dahi yargılamaların ruhuna uygun şekilde duruşmaların mahkeme salonlarında icrasını kural aldıkları konusunda da tespitlerimize yer verilmiştir. Bu sebeple mevcut haliyle ‘e-duruşma’ların, pandemi sebebiyle/sürecinde yaygınlaştırılması başta doğrudanlık ilkesi olmak üzere pek çok yargısal temel hakka müdahale teşkil etmektedir. Aynı zamanda bu müdahalenin ölçülülüğü, gerekliliği temel hak tartışmasından öte, hukuk politikası tartışmasıdır. Yargılama hukuklarında ilkesel bir değişiklik ise, kanaatimizce tüm dünyanın küresel bir salgınla mücadele ettiği pandemi döneminde değil, olağan koşullar altında üzerinde durulup değerlendirilmelidir.

Bir hukuk politikası olarak son yıllarda medenî yargı alanında yapılan bazı revizyonlar maalesef ki yargılama faaliyetini, Roma’dan gelen adaleti dağıtma konusundaki kutsal işlevinden uzaklaştırmakta ve Devletin sırtında bir yük olduğu izlenimini yaratmaktadır. Tüm dünyada iradî bir süreç olarak yapılandırılan arabuluculuk uygulamasına ‘zorunlu dava şartı arabuluculuk’ niteliğini kazandırmak, tarafları zorunlu olarak sürece iten bu arabuluculuk faaliyetinin her geçen yıl uygulama alanını genişletmek ve şimdi de ‘avukatlara bulundukları yerden duruşmaya girme imkanı’ tanımak, eş deyişle avukatları duruşmaya katılmak için adeta adliyelere gelme zahmetinden kurtarmak yargılamayı sadece hantal bir yük olarak gören bir anlayışın ürünü olabilir. Pandemi sürecinde de olsa -ki e-duruşma pandemi sürecine özgü değildir- yargıya ilişkin yapılan revizyonların, reformların yargının kalitesini yükseltme amacını taşıması gerekir. Yargılama faaliyetlerini değersizleştiren, yapılan yargılamaların kalitesini yükseltmeyen sadece yargılamanın hızlandırılmasına hizmet eden ‘reformlar’ın, adil yargılanma hakkının teminini güçleştireceği göz ardı edilmemelidir.


Dipnotlar


  1. https://rayp.adalet.gov.tr/Resimler/1/dosya/brosur.pdf (Erişim tarihi: 27.09.2020) ↩︎

  2. https://rm.coe.int/declaration-en/16809ea1e2 (Erişim tarihi: 15.09.2020). ↩︎

  3. Bu konuda tespit ve değerlendirmeler için bkz. Özekes M., Covid-19 Salgınının Medenî Usûl ve İcra İflâs Hukuku Alanında Ortaya Çıkardığı Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Covid-19 Salgını Dolayısıyla Ulusal veya Uluslararası Alanda Ortaya Çıkan/Çıkabilecek Hukuki Sorunların Tespiti ile Bunların Çözümüne Yönelik Öneriler Raporu, TÜBA, Ankara 2020, s. 113. Ayrıca bu konuda bir kanun önerisi teklifi konusunda bkz. Özekes M./Seven V., "Fevkalade Hallerde Adalet Hizmetlerinin Yürütülmesi ve Süreler Hakkında Kanun Önerisi", Covid-19 Salgınının Hukuki Boyutu, Hukukun Tüm Alanlarında Değerlendirmeler (Ed. Özekes M.), On İki Levha Yayınları, 1. Baskı, İstanbul 2020, s. 13-18. ↩︎

  4. Hâkimler, Cumhuriyet savcıları, avukatlar ile tüm personel maske takarak çalışmalıdır (Genel Tedbirler-2).
    Adalet hizmetlerinden faydalanmak için adliyeye gelenlerin, maske takmak suretiyle adliye binasına girişleri sağlanmalıdır. Maskesi bulunmayanların adliye dışında ya da adliye içerisindeki kafeterya, mağaza gibi yerlerden maske teminini sağlayacak gerekli tedbirler Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından alınmalıdır (Genel Tedbirler-5). ↩︎

  5. Keşiflere katılan hakimler, Cumhuriyet savcıları ve personel ile bu işlemlere katılan diğer kişilerin kullanmaları amacıyla kişisel koruyucu ekipman (tek kullanımlık önlük, maske, yüz koruyucu/gözlük, eldiven ve el antiseptiği) önceden hazır bulundurmalıdır (Mahkemelere İlişkin Alınacak Tedbirler-10). ↩︎

  6. https://www.kayserim.net/kayseri-adliyesine-hes-kodu-olmayanlar-alinmadi/ (Erişim Tarihi: 27.09.2020); https://www.sozcu.com.tr/2020/gunun-icinden/adliye-onunde-hes-kodu-kuyrugu-6049256/ (Erişim Tarihi: 27.09.2020); https://www.milliyet.com.tr/gundem/adliyelerde-artik-sart-hes-kodu-gecim-kaynagi-oldu-6312932 (Erişim Tarihi: 27.09.2020). ↩︎

  7. https://odemis.adalet.gov.tr/zorunlu-hes-kodu-uygulamasi(Erişim Tarihi: 27.09.2020); https://silivri.adalet.gov.tr/adliye-binasina-hes-kodu-olmadan-ve-maskesiz-giris-yapilamayacaktir (Erişim tarihi: 15.10.2020) ↩︎

  8. https://brooklyneagle.com/articles/2020/07/07/no-fevers-allowed-temperature-checks-begin-at-nyc-courthouses/ (Erişim tarihi: 22.09.2020). ↩︎

  9. Avrupa Veri Koruma Kurulu (The European Data Protection Board-EPDB), kişisel veriler kapsamında kamu otoriteleri tarafından kişilerin ateş ölçümü konusunda temel haklara uygun hareket edilmesini tavsiye etmektedir (https://edps.europa.eu/data-protection/our-work/publications/guidelines/orientations-edps-body-temperature-checks-eu_en; Erişim tarihi 05.10.2020). ↩︎

  10. Bu konuda bkz. https://e-justice.europa.eu/content_impact_of_the_covid19_virus_on_the_justice_field-37147-en.do (Erişim tarihi: 27.09.2020). ↩︎

  11. Avrupa Birliği ülkelerinin konu ile ilgili olarak başvurduğu dijital önlemlere genel bir bakış için bkz. https://e-justice.europa.eu/content_impact_of_covid19_on_the_justice_field-37147-en.do (Erişim tarihi: 27.09.2020) ↩︎

  12. Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (RG 28.07.2020, S. 31199). ↩︎

  13. Aziz Serkan Arslan, "Doğrudanlık İlkesi", Medenî Usûl ve İcra İflâs Hukukçuları Toplantısı - XII (18-19 Ekim 2014, Isparta), SDÜHFD MİHBİR Özel Sayısı 2014, C. 4, S. 2, (Doğrudanlık), s. 133-143; Erdönmez G., Pekcanıtez Usûl Medenî Usûl Hukuku, Cilt II, 15. Bası, İstanbul 2017, s. 836; Nesibe Kurt Konca, "Medenî Yargılama Hukukunda Doğrudan Doğruyalık İlkesi", Prof. Dr. Bilge Öztan’a Armağan, Ankara 2008, s. 599-625. ↩︎

  14. Erdönmez, Pekcanıtez Usûl, s. 836; A. Arslan, s. 133-135. ↩︎

  15. Bu konuda bkz. Arslan, s. 2. ↩︎

  16. Özekes M., Hukuki Dinlenilme Hakkı, Yetkin Yayınları, Ankara 2004, s. 73. ↩︎

  17. Bu konuda bkz. Özkaya-Ferendeci H.Ö., (Alman Hukuku’ndaki Örneği İle) Sözlülük İlkesi, Beta Yayınları, İstanbul 2019, s. 41. ↩︎

  18. Özkaya-Ferendeci, s. 48. Ayrıca bkz. Aslan A.Ç., "Covid-19 Salgınının Tahkim Yargılamalarındaki Sürelere Etkisi", Covid-19 Salgınının Hukuki Boyutu, Hukukun Tüm Alanlarında Değerlendirmeler (Ed. Özekes M.), On İki Levha Yayınları, 1. Baskı, İstanbul 2020, s. 87. ↩︎

  19. Bu konuda bkz. Aslan, s. 88-89. ↩︎

  20. https://www.gibsondunn.com/wp-content/uploads/2020/04/covid-19-civil-litigation-in-germany.pdf (Erişim tarihi: 02.10.2020) ↩︎

  21. https://www.admin.ch/opc/de/classified-compilation/20202070/index.html (Erişim tarihi: 10.10.2020). ↩︎

  22. Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Dişel B., "İsviçre Hukukunda Covid-19 Sebebiyle Yargıda Alınan Tedbirler Özellikle Medenî Yargıdaki Düzenlemeler ve Bu Düzenlemelerin Ülkemiz Açısından Değerlendirilmesi", Covid-19 Salgınının Hukuki Boyutu, Hukukun Tüm Alanlarında Değerlendirmeler (Ed. Özekes M.), On İki Levha Yayınları, 1. Baskı, İstanbul 2020, s. 67-84. ↩︎

  23. Österreich Bundesgesetzblatt für die Republik https://www.ris.bka.gv.at/Dokumente/BgblAuth/BGBLA_2020_I_16/BGBLA_2020_I_16.html (Erişim tarihi: 26.09.2020) ↩︎

  24. Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Çetin, s. 94-95. ↩︎

  25. Çetin, s. 95. ↩︎

  26. https://www.judiciary.uk/wp-content/uploads/2020/03/Civil-court-guidance-on-how-to-conduct-remote-hearings.pdf (Erişim tarihi: 22.09.2020). ↩︎

  27. https://www.justice.gov.uk/courts/procedure-rules/civil/rules/part51/practice-direction-51y-video-or-audio-hearings-during-coronavirus-pandemic (Erişim tarihi: 28.09.2020) ↩︎

  28. https://www.judiciary.uk/wp-content/uploads/2020/03/Remote-hearings.Protocol.Civil_.GenerallyApplicableVersion.f-amend-26_03_20-1.pdf (Erişim tarihi: 28.09.2020) ↩︎

  29. Bu konuda bkz. Gayretli Aydın S., "Medenî Yargılama Hukukunda Ses ve Görüntü Nakli Yoluyla Duruşmaya Katılma", DEÜ Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Şeref Ertaş’a Armağan, C. 19, Özel Sayı-2017, s. 2101-2126. ↩︎

  30. 7251 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (RG 28.07.2020, S. 31199) m. 17. ↩︎

  31. Maddenin eski metni şu şekildedir: “(1) Mahkeme, tarafların rızası olmak şartıyla, kendilerinin veya vekillerinin, aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden duruşmaya katılmalarına ve usul işlemleri yapabilmelerine izin verebilir.
    (2) Tarafların rızası olmak kaydıyla, mahkeme; tanığın, bilirkişinin, uzmanın veya bir tarafın dinlenilmesi esnasında başka bir yerde bulunmalarına izin verebilir. Dinleme, ses ve görüntü olarak aynı anda duruşma salonuna nakledilir.” ↩︎

  32. Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/574), TBMM, Dönem 23, Yasama Yılı 3, S. Sayısı 393 (https://kgm.adalet.gov.tr/Tasariasamalari/Kanunlasan/2011Yili/kanmetni/6100ss.pdf) ↩︎

  33. Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Mıdık B., Medeni Yargıda E-Duruşma Pilot Uygulaması ve Yargının Elektronik Dönüşümü Üzerine Bazı Düşünceler, https://blog.lexpera.com.tr/medeni-yargida-e-durusma-pilot-uygulamasi-ve-yarginin-elektronik-donusumu-uzerine-bazi-dusunceler/(Erişim tarihi: 25.09.2020). ↩︎

  34. Özekes M., 7251 Sayılı Kanunla Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda Yapılan Değişiklikler, T.C. Kayseri Barosu, s. 35; Pekcanıtez H./Atalay O./Özekes M., Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair 7251 Sayılı Kanun Hakkında Değerlendirme, Türkiye Barolar Birliği Dergisi 2020, Sayı: 150, s. 278. ↩︎

  35. https://bigm.adalet.gov.tr/Home/SayfaDetay/e-durusma-sistemi17062020040538 (Erişim tarihi: 22.10.2020). ↩︎

  36. Aynı yönde yorum için bkz. Kurt Konca N., "Güven Veren ve Erişilebilir Adalet Vizyonunda Üçüncü Yargı Paketi", Seta/Rapor, İstanbul 2020, s. 25; Öztek S./ Taşpınar Ayvaz S./Kale S., "Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında 20 Mart 2020 Tarihli Kanun Teklifi’ne İlişkin Bazı Açıklamalar ve Kanun Teklifinin Değerlendirilmesi”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi 2020, Sayı: 149, s. 120. ↩︎

  37. Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 275-276. ↩︎

  38. Tüm bu eleştiriler için bkz. Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 276-278. ↩︎

  39. Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s. 275. ↩︎

Kaynakça

Aslan A.Ç., "Covid-19 Salgınının Tahkim Yargılamalarındaki Sürelere Etkisi", Covid-19 Salgınının Hukuki Boyutu, Hukukun Tüm Alanlarında Değerlendirmeler (Ed. Özekes M.), On İki Levha Yayınları, 1. Baskı, İstanbul 2020, s. 85-114.

Aziz Serkan Arslan, Doğrudanlık İlkesi, Medenî Usûl ve İcra İflâs Hukukçuları Toplantısı - XII (18-19 Ekim 2014, Isparta), SDÜHFD MİHBİR Özel Sayısı 2014, C. 4, S. 2, (Doğrudanlık), s. 133-143.

Dişel B., "İsviçre Hukukunda Covid-19 Sebebiyle Yargıda Alınan Tedbirler Özellikle Medenî Yargıdaki Düzenlemeler ve Bu Düzenlemelerin Ülkemiz Açısından Değerlendirilmesi", Covid-19 Salgınının Hukuki Boyutu, Hukukun Tüm Alanlarında Değerlendirmeler (Ed. Özekes M.), On İki Levha Yayınları, 1. Baskı, İstanbul 2020, s. 67-84.

Erdönmez G., Pekcanıtez Usûl Medenî Usûl Hukuku, Cilt II, 15. Bası, İstanbul 2017.

Gayretli Aydın S., Medenî Yargılama Hukukunda Ses ve Görüntü Nakli Yoluyla Duruşmaya Katılma, DEÜ Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Şeref Ertaş’a Armağan, C. 19, Özel Sayı-2017, s. 2101-2126.

Kurt Konca N., Güven Veren ve Erişilebilir Adalet Vizyonunda Üçüncü Yargı Paketi, Seta/Rapor, İstanbul 2020.

Mıdık B., Medeni Yargıda E-Duruşma Pilot Uygulaması ve Yargının Elektronik Dönüşümü Üzerine Bazı Düşünceler, https://blog.lexpera.com.tr/medeni-yargida-e-durusma-pilot-uygulamasi-ve-yarginin-elektronik-donusumu-uzerine-bazi-dusunceler/ (Erişim tarihi: 25.09.2020)

Nesibe Kurt Konca, Medenî Yargılama Hukukunda Doğrudan Doğruyalık İlkesi, Prof. Dr. Bilge Öztan’a Armağan, Ankara 2008, s. 599-625.

Özekes M., 7251 Sayılı Kanunla Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda Yapılan Değişiklikler, T.C. Kayseri Barosu.

Özekes M., Hukuki Dinlenilme Hakkı, Yetkin Yayınları, Ankara 2004.

Özekes M., Covid-19 Salgınının Medenî Usûl ve İcra İflâs Hukuku Alanında Ortaya Çıkardığı Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Covid-19 Salgını Dolayısıyla Ulusal veya Uluslararası Alanda Ortaya Çıkan/Çıkabilecek Hukuki Sorunların Tespiti ile Bunların Çözümüne Yönelik Öneriler Raporu, TÜBA, Ankara 2020.

Özekes M./Seven V., "Fevkalade Hallerde Adalet Hizmetlerinin Yürütülmesi ve Süreler Hakkında Kanun Önerisi", Covid-19 Salgınının Hukuki Boyutu, Hukukun Tüm Alanlarında Değerlendirmeler (Ed. Özekes M.), On İki Levha Yayınları, 1. Baskı, İstanbul 2020, s. 13-18.

Özkaya-Ferendeci H.Ö., (Alman Hukuku’ndaki Örneği İle) Sözlülük İlkesi, Beta Yayınları, İstanbul 2019.

Öztek S./ Taşpınar Ayvaz S./Kale S., Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında 20 Mart 2020 Tarihli Kanun Teklifi’ne İlişkin Bazı Açıklamalar ve Kanun Teklifinin Değerlendirilmesi”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi 2020, Sayı: 149, s. 77-152.

Pekcanıtez H./Atalay O./Özekes M., Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair 7251 Sayılı Kanun Hakkında Değerlendirme, Türkiye Barolar Birliği Dergisi 2020, S. 150, s. 247-299.

https://rayp.adalet.gov.tr/Resimler/1/dosya/brosur.pdf

https://rm.coe.int/declaration-en/16809ea1e2

https://www.kayserim.net/kayseri-adliyesine-hes-kodu-olmayanlar-alinmadi/

https://www.sozcu.com.tr/2020/gunun-icinden/adliye-onunde-hes-kodu-kuyrugu-6049256/

https://www.milliyet.com.tr/gundem/adliyelerde-artik-sart-hes-kodu-gecim-kaynagi-oldu-6312932

https://odemis.adalet.gov.tr/zorunlu-hes-kodu-uygulamasi

https://silivri.adalet.gov.tr/adliye-binasina-hes-kodu-olmadan-ve-maskesiz-giris-yapilamayacaktir

https://brooklyneagle.com/articles/2020/07/07/no-fevers-allowed-temperature-checks-begin-at-nyc-courthouses/

https://edps.europa.eu/data-protection/our-work/publications/guidelines/orientations-edps-body-temperature-checks-eu_en

https://e-justice.europa.eu/content_impact_of_the_covid19_virus_on_the_justice_field-37147-en.do

https://www.gibsondunn.com/wp-content/uploads/2020/04/covid-19-civil-litigation-in-germany.pdf

https://www.admin.ch/opc/de/classified-compilation/20202070/index.html

https://www.ris.bka.gv.at/Dokumente/BgblAuth/BGBLA_2020_I_16/BGBLA_2020_I_16.html

https://www.judiciary.uk/wp-content/uploads/2020/03/Civil-court-guidance-on-how-to-conduct-remote-hearings.pdf

https://www.justice.gov.uk/courts/procedure-rules/civil/rules/part51/practice-direction-51y-video-or-audio-hearings-during-coronavirus-pandemic

https://www.judiciary.uk/wp-content/uploads/2020/03/Remote-hearings.Protocol.Civil_.GenerallyApplicableVersion.f-amend-26_03_20-1.pdf

https://bigm.adalet.gov.tr/Home/SayfaDetay/e-durusma-sistemi17062020040538

Lexpera Blog’da yayımlanan yazılar, yazarlarının görüşlerini ifade eder. Lexpera Blog’da bir yazıya yer verilmesi, o yazıda savunulan görüşlerin On İki Levha Yayıncılık tarafından benimsendiği anlamına gelmez. Yazılar, bilgi amaçlı olup, hukuki mütalaa ya da tavsiye niteliği taşımamaktadır.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve diğer mevzuat hükümlerine aykırı ve bilimsel yazma etik kurallarını aşan iktibaslar konusunda yazarların ve On İki Levha Yayıncılık’ın rızası bulunmamaktadır.
Author image
Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Usul ve İcra-İflas Hukuku Anabilim Dalı