Lexpera Blog

Anonim Şirketler Yönünden Sermaye Kaybı ve Borca Batık Olma Hadiseleri

1. Giriş

Anonim şirketlerin finansal durumunun bozulması durumunda, zararların sermayeyi ne ölçüde etkilediği önem taşımaktadır. Finansal durumunun bozulması, zararların sermayeyi belirli ölçülerde karşılıksız bırakması, yani sermaye kaybı veya şirket aktifinin borç ve yükümlülükleri karşılayamaması sonuçlarını doğurabilir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) anonim şirkette sermaye kaybı ve borca batıklık halinde alınacak önlemleri düzenleyen hükümlerin esas amacı, sermaye şirketlerinde alacaklıların temel güvencesini oluşturan şirket sermayesinin tam olarak teşekkülünün ve korunmasının sağlanmasıdır.

TTK’ya göre, sermaye kaybı ve borca batıklığın saptanmasında, sermayenin yanı sıra, kanuni yedeklerin de dikkate alınması gerekir. Bu değişiklik, şirketin mali durumunun bozulması halinde daha erken müdahale etmeyi ve tedbir almayı gerektireceğinden olumlu bir değişikliktir. Sermayenin ortaklık sona erinceye kadar korunmasını amaçlayan en önemli ve en çok tartışılan düzenlemeye, TTK m.376/1-2’de rastlanmaktadır. TTK m.376, şirketin finansal durumunun bozulduğu hallerde alınması gereken tedbirleri düzenler. Söz konusu hükmün ilk iki fıkrası, sermayenin belirli oranlarda kaybedilmesi halinde yönetim kurulunun görevlerini düzenlediğinden sadece bu iki fıkra sermayenin korunmasına ilişkindir. TTK’da gerek sermaye kaybı gerekse borca batıklık halinde yapılacak işlemler yönetim kuruluna görev olarak yüklenmiştir. Ek olarak, TTK’da borca batıklık durumunun varlığında mahkemeye bildirimde bulunulması, yönetim kurulunun devredilemez görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.

Bu çalışmada, esasen sermayenin kaybedilmesi halinde anonim şirketler bakımından yapılması gerekenler üzerinde durulacaktır.

2. Kavram Karşılaştırması[1]

‘Borca batıklık’ kavramı, Türk hukuk yazınında en geniş anlamıyla, “bir ticari işletmenin varlıklarının borçlarını karşılayamaması durumu” olarak tanımlanmaktadır. Ancak, uygulamada borca batıklık ‘ödeme güçlüğüne düşme ya da borç ödemeden aciz olma’, ‘ödemenin tatil edilmesi’ gibi diğer bazı kavramlar ile karıştırılabilmektedir.

2.1. Ödeme Güçlüğü İçine Düşme (ya da Borç Ödemeden Aciz Olma) ile Borca Batıklık

Türk hukukunda aciz hali “muaccel borçların, ödeme araçlarındaki yetersizlikten ötürü ifa olunamaması ve bunun süreklilik arz etmesi” olarak tanımlamaktadır. Ödeme güçlüğü içine düşmede ya da acizde, anonim şirketin malvarlığı durumuna bakılmaksızın, şirketin muaccel (vadesi gelmiş) borçları, ödeme araçlarındaki geçici olmayan yoksunluk sebebiyle karşılanmazken, borca batıklıkta şirketin tüm aktifi (ödeme araçları, alacaklar ve diğer malvarlığı) “muaccel olsun olmasın, şirketin bütün borçlarını” karşılamaya yetmemektedir.

Borca batıklık da borç ödemeden aciz hali gibi, borçlu durumundaki anonim şirket tarafından mahkemeye belirtilen bir husustur. Bu nedenle her iki kavram, uygulamada birbirine sıkça karıştırılmaktadır. Borç ödemeden aciz hali ile borca batıklık kavramları arasındaki en önemli farklardan biri aciz halinde ‘ihtiyari’, borca batıklık halinde ise ‘zorunlu’ bir iflas sebebinin söz konusu olmasıdır. Kanun koyucuya göre şirketin borca batıklığı, alacaklılar için borç ödemeden aciz haline oranla daha tehlikelidir. Zira borca batıklıkta, şirket aktifinin tamamen paraya çevrilmesi halinde dahi alacaklılar alacaklarını tam olarak alamayabileceklerdir. Borç ödemeden aciz halinde ise, en azından borca batıklık durumu yoksa alacaklıların, alacaklarının tamamının ödenmesine olanak verecek bir paraya çevirmeye götürebilir.

2.2. Ödemelerin Tatili ile Borca Batıklık

Borca batık olma, aciz halinin bir türü veya görünüş şekli olan ve doğrudan doğruya iflas sebebi teşkil eden ödemelerin tatilinden [İİK m.177/1(b.2)] farklıdır. Borca batık bir anonim şirket, kredileri sayesinde ödemelerini sürdürmekte olabileceği gibi, borca batıklık söz konusu olmamasına karşın sırf nakit yokluğu sebebiyle, ödemelerini tatil etmiş olması da olasıdır.

2.3. Zarar Bilançosu ile Borca Batıklık

Borca batık olma, oldukça benzer bir durumu ifade eden, ‘zarar bilançosu’ kavramından da farklıdır. Zarar bilançosu, sonuç olarak zararı gösteren bir bilançodur. Zarar bilançosunun tespitinde, bilançonun aktif tarafı ile pasif tarafta yer alan tüm değerler karşılaştırılacaktır. Ayrıca zarar bilançosu halinin tespiti kural olarak, yıllık bilanço üzerinden yapılır; yani ‘işletmenin devamı’ esas alınarak düzenlenen bir bilanço belirleyici olacaktır. Borca batıklığın tespitinde ise, bilançonun aktifi, pasifin tümüyle değil, sadece bir bölümünü oluşturan ‘şirket borçları’ ile karşılaştırılmakta ve borca batıklık halinin tespitindeki bilançoda aktifi oluşturan unsurlar, işletmenin devam değerleri değil, paraya çevirme değerleri (satış fiyatları) üzerinden değerlendirilmektedir. Borca batık olma halinde, mutlaka zarar bilançosu söz konusudur; ancak her zarar bilançosu mutlaka borca batıklık sonucunu doğurmaz. Bu anlamda borca batıklık, zarar bilançosu halinin özel bir türüdür.

3. Mülga 6762 Sayılı TTK’daki Durum

Bilindiği üzere, anonim şirketlerde, pay sahiplerinin şirket borçlarına ilişkin sorumlulukları sınırlı olarak düzenlenmektedir. Yani, pay sahiplerinin şirket borç ve yükümlülüklerinden doğan sorumlulukları “taahhüt etmiş oldukları sermaye tutarı ile sınırlı” tutulmaktadır.

Buna karşılık, anonim şirket malvarlığındaki pasif değerlerin yükselmesi sonucunda şirket sermayesinde yaşanan kaybın, şirket alacaklılarının haklarını tehlikeye düşürmesini engellemek amacıyla, mülga 6762 sayılı TTK’da yönetim kurulu ve genel kurulca alınması gereken önlemler düzenlenmiştir. Şirket alacaklılarını koruma amacıyla alınması öngörülen bu önlemler “Şirket Malvarlığının Korunması İlkesi”nin de temelini oluşturmaktadır.

Mülga TTK’nın “Şirket Mali Durumunun Bozulması”na ilişkin 324’üncü maddesi, şirket faaliyetleri süresince oluşacak zararlar nedeniyle, şirket kuruluşunda muvazaadan ari olarak taahhüt edilen sermaye kaybını engellemeye yönelik düzenlemeyi içermektedir.

Anonim şirketlerde mali durumun bozulması üç temel ölçüt çerçevesinde değerlendirilmiş olup, bunlar;

i. Son yıllık bilançoda şirket esas sermayesinin ½’sinin karşılıksız kaldığının saptanması,
ii. Yönetim kurulu tarafından hazırlanan ara bilançoda şirket esas sermayesinin 2/3’ünün karşılıksız kaldığının saptanması ve
iii. Şirket aktifinin şirket alacaklılarının alacaklarının karşılanmasında yetersiz kalmasıdır.

Buna göre, bilançoda 2/3 oranında esas sermaye kaybı mevcutsa, genel kurul ya ‘sermayenin tamamlanması’ önlemini ya da ‘kalan 1/3 sermayeyle yetinilmesi’ önlemini almak zorundadır. Yani alınacak önlemler tamamlama veya kalan sermayeyle yetinme ile sınırlandırılmış bulunmaktadır.

4. Yönetim Kurulunun Sorumluluğu

Anonim şirketlerde yönetim kurulları 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümleri doğrultusunda organ yapısına sahip olup, şirketin yönetiminden sorumlu olduğu gibi dışarıya karşı temsilini de sağlamaktadır. Bu niteliğinden ötürü şirket adına hak kazanan ve borç altına giren eylem ve işlemler de yönetim kurulları tarafından gerçekleştirilmektedir[2].

TTK’nın 359/1 hükmüne göre, anonim şirketin, esas sözleşmeyle atanmış veya genel kurul tarafından seçilmiş, bir veya daha fazla kişiden oluşan bir yönetim kurulu bulunur.

Yönetim kurulunun görev ve yetkileri, TTK m.374 ila m.389 arasında düzenlenmiştir.

Yönetim kurulu ve kendisine bırakılan alanda yönetim, kanun ve esas sözleşme uyarınca genel kurulun yetkisinde bırakılmış bulunanlar dışında, şirketin işletme konusunun gerçekleştirilmesi için gerekli olan her çeşit iş ve işlemler hakkında karar almaya yetkilidir (TTK m.374).

TTK m.375’e göre, yönetim kurulunun “devredilemez ve vazgeçilemez görev ve yetkileri” bulunmakta olup, bu görev ve yetkiler aşağıda verilmektedir:

a) Şirketin üst düzeyde yönetimi ve bunlarla ilgili talimatların verilmesi,
b) Şirket yönetim teşkilatının belirlenmesi,
c) Muhasebe, finans denetimi ve şirketin yönetiminin gerektirdiği ölçüde, finansal planlama için gerekli düzenin kurulması,
d) Müdürlerin ve aynı işleve sahip kişiler ile imza yetkisini haiz bulunanların atanmaları ve görevden alınmaları,
e) Yönetimle görevli kişilerin, özellikle kanunlara, esas sözleşmeye, iç yönergelere ve yönetim kurulunun yazılı talimatlarına uygun hareket edip etmediklerinin üst gözetimi,
f) Pay, yönetim kurulu karar ve genel kurul toplantı ve müzakere defterlerinin tutulması, yıllık faaliyet raporunun ve kurumsal yönetim açıklamasının düzenlenmesi ve genel kurula sunulması, genel kurul toplantılarının hazırlanması ve genel kurul kararlarının yürütülmesi,
g) Borca batıklık durumunun varlığında mahkemeye bildirimde bulunulması.

Dikkat edilecek olursa, ‘borca batıklık durumunun varlığında mahkemeye bildirimde bulunulması’ da anonim şirket yönetim kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez görevleri arasında sayılmıştır.

5. Sermayenin Kaybı Sorunu[3]

Sermaye şirketlerinde[4] ortakların mali sorumluluğu, şirkete getirmeyi taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlıdır. Bu durum, sermaye şirketlerinin alacaklılarının alacaklarını, şirketin mal varlığının yetersizliği nedeniyle tahsil edememeleri durumunda bile ortakların kişisel mal varlıkları ile sorumlu olmalarını engellemektedir.

Söz konusu uygulama, girişimci bir sermayedar açısından olumlu olarak değerlendirilecekse de sermaye şirketlerinin sermayelerini oluşan zararlar sonucu kaybetmeleri veya şirket aktifinin şirket borçlarını karşılayacak değerde olmaması nedeniyle borca batık durumuna gelmeleri, alacaklıların şirketten alacaklarını tahsil edememeleri sonucunu doğurabilmekte ve bu durum alacaklıların haklarını zarara uğratabilmektedir.

Dolayısıyla kanun koyucu, alacaklıların haklarına zarar gelmemesi maksadıyla sermaye kaybı veya borca batıklık hallerinde alacaklıların haklarının korunmasını sağlamak üzere TTK’nın 376 ve 377’nci maddelerinde anonim şirketlerde sermaye kaybı ve borca batıklık hallerinin tespiti, sonuçları ve şirket yönetim kurulunun görev ve yetkilerini düzenlemiştir.

5.1. Sermaye Kaybının Saptanması[5] Aşaması[6]

5.1.1. Son yıllık bilançodan, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kaldığının anlaşılması

TTK’nın 376’ncı maddesinin birinci fıkrasına göre; son yıllık bilançodan, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının (yani 1/2) zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşılırsa[7], yönetim kurulu, genel kurulu hemen toplantıya çağırır ve bu genel kurula uygun gördüğü iyileştirici önlemleri sunar[8].

Yukarıdaki hükme göre, son yıllık bilançodan sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının zararlar sonucu karşılıksız kaldığının, yani yitirilmiş bulunduğunun anlaşılması halinde, yönetim kurulu, genel kurulu hemen toplantıya çağırmak ve uygun gördüğü gerekli önlemleri kurula sunmak zorundadır.

Bu önlemler;

  • Sermaye artırımı,
  • Bazı üretim birimlerinin veya bölümlerin kapatılması ya da küçültülmesi,
  • İştiraklerin satışı,
  • Pazarlama sisteminin değiştirilmesi vs.

biçiminde olabilir.

Önlemler, TTK m.378[9] uyarınca tehlikelerin erken teşhisi komitesince de zaten daha önceki tarihlerde önerilmiş olabilir. Hükmün uygulanabilmesi için, kanuni yedek akçeler dışındaki açık yedek akçelerle de zararın kapanmamış olması ve arta kalan zararın sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısını geçmesi gerekir.
‘Sermaye’ kavramıyla bilançoda sermaye kalemi altında yer alan esas sermaye ve kayıtlı sermaye sistemine sahip şirketlerde çıkarılmış sermaye; kanuni yedek akçe ile TTK m.519’da düzenlenen genel kanuni yedek akçeler[10] kastedilmiştir.

Yönetim kurulunun, genel kurulu hemen toplantıya çağırması, şirketin finansal yönden kötü durumda bulunduğunu bütün açıklığıyla kurula anlatması, hatta bu konuda bir rapor vermesi, zararların sebeplerini (kaynaklarını) göstermesi ve tedavi çareleri önermesi gerekir, aksi halde yönetim kurulu sorumlu olur.

Bu hükme göre, durum son yıllık bilançoya göre belirlenir. Söz konusu açık, bir ara bilançodan anlaşılmışsa, yönetim kurulu son yıllık bilançoyu beklememelidir. Kaybın varlığı bu hükmün işlemesi için yeterlidir. Kötüleşme aylık hesaplardan anlaşıldığı takdirde, yıllık bilanço esaslarına göre bir ara bilanço çıkarılması da gerekebilir. Yönetim kurulunun genel kurulu toplantıya çağırma görevini ihmal etmesi halinde, bu kurulu azınlık (azınlık paylar) toplantıya çağırabilir.

5.1.2. Sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin (2/3) zarar sebebiyle karşılıksız kaldığının anlaşılması[11]

TTK’nın 376’ncı maddesinin ikinci fıkrasına göre; son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin (yani 2/3) zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde[12], derhal toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona erer.

Son yıllık bilançodan, zararlar sebebiyle sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının 2/3’ünün karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, yönetim kurulunun çağrısı üzerine genel kurul 2 karardan birini alabilir:

a) Sermayenin 1/3’ü ile yetinme, yani sermayenin azaltılıp zararın bünye dışına atılması,
b) Tamamlama.

Bu iki karardan birini almamışsa anonym şirket sona erer.

TTK’nın genel kurulu bu seçenekler arasında tercih yapmaya zorlamasının sebebi, şirketin durumunu bir an önce açıklığa kavuşturmak düşüncesidir.

Tamamlama ile;

  1. Azaltılan sermaye kadar veya ondan fazla sermaye artırımı yapılması veya
  2. Bilanço açıklarının paysahiplerinin tümünce veya bazı pay sahipleri tarafından kapatılması ya da
  3. Bazı alacaklıların alacaklarını silmesi

kastedilmektedir.

Tamamlamada oybirliği sağlanırsa her paysahibi bilanço açığını kapatacak parayı vermekle yükümlüdür. Bu yoldaki bir genel kurul kararı belirli bir olaya özgü ek yüküm ihdas etmiş demektir. Bu ek yüküm ne sermaye konulması ne de borç verilmesi olmayıp, karşılıksızdır. Oybirliği sağlanmamışsa bazı paysahiplerinin kendi istekleriyle tamamlama yapmalarına engel yoktur.

Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 376 ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ’in ‘Sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kalması halinde genel kurul’ başlıklı 7’nci maddesine göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kalması halinde, toplantıya çağrılan genel kurul;

a) Sermayenin üçte biri ile yetinilmesine ve TTK’nın 473 ilâ 475’inci maddelerine göre sermaye azaltımı yapılmasına,
b) Sermayenin tamamlanmasına,
c) Sermayenin artırılmasına,

karar verebilir.

5.1.3. Sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının tamamının karşılıksız kalması (Borca batık olma durumu veya özsermayenin negatif olması hali)

Borca batık olma durumu, şirketin aktiflerinin borçlarını karşılayamaması halidir. Borca batık durumda olmanın işaretleri, yıllık ve ara dönem finansal tablolardan, denetime tabi şirketlerde denetim raporlarından, erken teşhis komitesinin raporlarından, yönetim organının belirlemelerinden ortaya çıkabilir.

Şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa, yönetim organı, aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartır.

Yönetim organı, hem işletmenin devamlılığı esasına hem de aktiflerin muhtemel satış değerlerine göre çıkarılan ara bilânço üzerinden aktiflerin şirket alacaklarını karşılamaya yetmediğine karar vermesi ve

a) Sermayenin üçte biri ile yetinilmesi ve TTK m.473 ilâ m.475 uyarınca sermaye azaltımı yapılması,
b) Sermayenin tamamlanması,
c) Sermayenin artırılması

tedbirlerini almaması halinde şirketin iflası için mahkemeye başvurur.

5.1.4. Sermayenin kaybı veya borca batık olma durumlarında birleşmeye katılma

Sermaye kaybı veya borca batık durumda olan bir şirket, kaybolan sermayeyi karşılayabilecek tutarda serbestçe tasarruf edilebilen özvarlığa sahip bulunan bir şirket ile birleşebilir. Birleşmeye taraf olan bir şirketin, sermayesiyle kanuni yedek akçeleri kaybolmuş veya borca batık durumda olması halinde; birleşmeye taraf olan diğer şirketin kaybolan sermayeyi veya borca batıklık durumunu karşılayacak miktarda serbestçe tasarruf edebileceği özvarlığa sahip bulunduğu ve buna ilişkin tutarların, hesap şekli de gösterilerek doğrulandığı veya belirtilen durumların mevcut olmadığının doğrulandığı yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir raporu ile ortaya konulur. Devrolunan şirketlerin denetime tabi olması halinde bu rapor, denetime tabi şirketin denetçisi tarafından da hazırlanabilir.

5.1.5. Esas alınacak finansal tablolar ve kur farklarının durumu

Şirketlerin sermaye kaybı veya borca batık olma durumları, TTK m.88’e göre hazırlanacak finansal tablolar esas alınarak belirlenir. Finansal tabloların düzenlenmesinde ihtiyari olarak Türkiye Muhasebe Standartlarının uygulanmasının tercih edilmesi halinde, bahsi geçen durum bu şekilde hazırlanan finansal tablolar üzerinden değerlendirilir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 376’ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ’in geçici 1’inci maddesine göre, 01 Ocak 2023 tarihine kadar, TTK m.376 kapsamında sermaye kaybı veya borca batık olma durumuna ilişkin yapılan hesaplamalarda, henüz ifa edilmemiş yabancı para cinsi yükümlülüklerden doğan kur farkı zararları dikkate alınmayabilir (yani kur farklarının dikkate alınması ihtiyaridir)[13].


Kutu 1: Sermayesi 90.000 TL ve kanuni yedek akçeleri 10.000 TL olan bir şirketin, yılsonu bilançosundaki özsermayesine göre, TTTK m.376 karşısındaki durumu

Özsermaye Tutarı (TL) Özsermayenin TTK m.376 Karşısındaki Durumu Şirketin Vaziyeti
100.000 TL ve > Kapsamda değil Özsermayesi nominal sermayesinden fazla olduğundan sermaye kaybı yoktur.
50.000 ≤ özsermaye < 100.000 TL Kapsamda değil Şirket sermayesinde %50’den az bir kayıp vardır.
33.334 ≤ özsermaye ≤ 49.999 TTK m.376/1 içinde Şirket sermayesinde %50’den fazla kayıp vardır./td>
0,01 ≤ özsermaye < 33.334 TTK m.376/2 içinde Şirket sermayesinin 2/3’ten fazlası kaybolmuştur.
özsermaye < 0 TTK m.376/3 içinde Şirket sermayesinin tamamı kaybolmuştur.

5.2. Sermaye Kaybının İyileştirilmesi Aşaması[14]

5.2.1. Kalan sermayeyle yetinme/devam etme[15]

Anonim şirketin finansal durumunun bozulmasına bağlı olarak alınabilecek önlemlerden ilki “zarar karşılığı sermaye azaltımı”dır. Esas sermaye olarak şirket esas sözleşmesinde kayıtlı ve ticaret sicilinde tescil edilmiş bulunan sermayenin zararlar mahsup edilerek azaltılması şeklinde gerçekleştirilen bu azaltım türünde ortaklara bir geri ödeme yapılmamaktadır.

Ancak, zarar karşılığı yapılacak sermaye azaltımı ile şirket esas sermayesinin anonim şirketlerde asgari sermaye tutarı olan 50.000,-TL’nin altına indirilmesi olanaksızdır.

TTK m.473-475’de düzenlenen sermaye azaltımı bilançodaki sermaye kaleminin düşürülmesi işlemidir. Sermaye azaltımı kararı esas sözleşme değişikliği gerektirmekte ve bu yolla pay sahiplerinin hak ve yararlarının yanı sıra, şirket alacaklılarının haklarının da korunması sağlanmaktadır.

Bu itibarla genel kurul esas sermayenin azaltılmasına karar verdiğinde, yönetim kurulu, bu kararı şirketin internet sitesine koyduktan sonra, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde (TTSG) ve aynı zamanda esas sözleşmede öngörüldüğü şekilde, yedişer gün arayla, üç defa ilan eder. İlgili ilanlarda, sermaye azaltılmasının nedenleri, izlenilen usul ve amaçları açıkça anlatılmalıdır. İlanda alacaklılara, TTSG’deki üçüncü ilandan itibaren iki ay içinde, alacaklarını bildirerek bunların ödenmesini veya teminat altına alınmasını isteyebilecekleri belirtilir.

Ancak TTK m.474/2 uyarınca, sermaye, zararlar sonucunda bilançoda oluşan bir açığı kapatmak amacıyla ve bu açıklar oranında azaltılacak olursa, yönetim kurulunca alacaklıları çağırmaktan ve bunların haklarının ödenmesinden veya teminat altına alınmasından vazgeçilebilir[16].

5.2.2. Sermayenin tamamlanması[17]

5.2.2.1. Sermaye azaltımı ve sermaye artırımının aynı anda yapılması[18]

Anonim şirket sermayesinin aynı anda azaltımı ve artırımı, aynı genel kurul toplantısında alınacak bir kararla, sermaye bilanço zararları karşılığında azaltılacak ve aynı anda azaltılan sermaye tutarı veya ondan daha fazla bir tutarda artırılacaktır. Bu durumda, genel kurul eş zamanlı sermaye azaltımı ve artırımı yapmak amacıyla ve buna bağlı olarak esas sözleşme değişikliği yapmak üzere toplantıya çağırılacaktır. Bu kapsamda, yönetim kurulunca aynı anda sermaye azaltımı ve artırımının nedenlerini ve amaçlarını içerecek birer rapor hazırlanacak, bağımsız denetime tabi şirketler denetçiden, diğer şirketler ise Yeminli Mali Müşavir (YMM) veya Serbest Muhasebeci Mali Müşavirden (SMMM) sermayenin tamamının ödendiğine, sermayenin hangi oranda karşılıksız kaldığına ilişkin bir rapor temin edilecek, esas sözleşmenin tadili için genel kurul toplanacak, eğer artırılan tutar, azaltılan tutardan fazlaysa, aradaki tutarın ¼’ünün ödendiğine dair banka mektubu alınacaktır.

Artırım bilançodaki iç kaynaklardan yapıldığında, Bağımsız Denetçi veya YMM/SMMM’den temin edilecek raporda artırımda kullanılacak tutarın iç kaynaklarda mevcut olduğunun tespiti de gerekir. Şirketin pay sahiplerine olan borçlarını gösteren ortaklara borçlar hesabı kaleminin altında yazılı olan tutarlar da sermaye azaltımı ile eş zamanlı yapılacak sermaye artırımında kullanılabilir. Böyle bir durumda artırılan tutarın ¼’ünün defaten ödendiğinin banka mektubu ile tevsik edilmesi gerekmez.

5.2.2.2. Bilanço açıklarının pay sahiplerince kapatılması

Bu yöntemde, pay sahipleri bilanço açığının kapatılması için genel kurulda oy birliğiyle karar alarak ek bir yükümlülük altına girerler. Bilanço açığının pay sahiplerince kapatılması için şirkete kaynak transfer edilmesi, sermaye artırımı sonucunu doğurmayacak, borç olarak da değerlendirilmeyecektir. Genel kurulda oy birliğinin sağlanamaması durumunda, açığı kapatmak isteyen pay sahiplerinin bu yönde hareket etmelerine bir engel bulunmamaktadır. Bilanço açığının kapatılması için pay sahiplerince gerçekleştirilecek kaynak aktarımları uygulamada “sermaye tamamlama fonu” veya “zarar telafi fonu” olarak tanımlanmaktadır. Pay sahiplerinin şirkete aktardıkları kaynağın tutulduğu fon, bilançoda özkaynaklar hesabında ayrı bir hesaba kaydedilir.

5.2.2.3. Bazı alacaklıların alacaklarını silmesi

Bazı alacaklıların alacaklarını silmesi, yani alacaklarından vazgeçmesi durumunda bilanço zararını kapatabilecek tutarda bir gelir yaratılmaktadır. Vazgeçilen alacak, borçlu yönünden pasifte bir azalma yaratmış ve özsermayeyi artırmıştır. Dolayısıyla vazgeçilen alacak, borçlu yönünden kar niteliğindedir. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu m.324’e göre, “Konkordato veya sulh yoluyla alınmasından vazgeçilen alacaklar, borçlunun defterlerinde özel bir karşılık hesabına alınır. Bu hesabın muhteviyatı alacaktan vazgeçildiği yılın sonundan başlayarak üç yıl içinde zararla itfa edilmediği takdirde kar hesabına naklolunur.” Söz konusu hüküm uyarınca; borçlu, alacaklının alacağından vazgeçmesi üzerine, defter kayıtlarında açacağı bir karşılık hesabında, bu alacağı (borcunu) izler. Alacağın vazgeçildiği hesap döneminden itibaren üç yıl içinde, doğacak zararlar karşılık hesabındaki vazgeçilen alacak miktarıyla itfa edilir. Üçüncü yılın sonuna kadar itfa işlemi tamamlanamazsa kalan kısım kara aktarılır.

5.3. Konuya İlişkin Diğer TTK Hükümleri

Yukarıda verilen hükümlerin yanı sıra, TTK’nın “Konkordato” başlıklı 377’inci maddesinde yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklının, TTK’nın 376’ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca yapacağı iflâs talebiyle birlikte veya bu kapsamda yapılan iflâs yargılaması sırasında 2004 sayılı Kanunun 285’inci ve devamı maddeleri uyarınca konkordato da talep edebileceği hükmolunmuştur[19].

İcra ve İflas Kanunu (İİK) m.285’e göre[20];

a) Borçlarını, vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen,
b) Vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan
herhangi bir borçlu konkordato talebinde bulunabilecektir. Bununla birlikte, iflas talebinde bulunabilecek her alacaklı da borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebilecektir. Aynı maddeye göre, konkordato talep edilmesinin temel amacı;

  • Borcun vadesinin uzatılması,
  • Borçtan indirim yapılmasının istenmesi veya
  • Muhtemel bir iflâstan kurtulmaktır.

Bilindiği gibi, konkordato; “vade konkordatosu” ve “tenzilat konkordatosu” olarak ikiye ayrılmaktadır. Aslında bu ayırım İİK’da yer almamakla birlikte öğretide genellikle kabul edilen bir ayırımdır. Tenzilat konkordatosunda alacaklılar, borçluya karşı, alacaklarının belirli bir yüzdesini tahsil etmekten vazgeçerler ve borçlu borçlarının konkordatoda kabul edilen kısmını (yüzdesini) ödemek suretiyle borçlarının tamamından kurtulur. Vade konkordatosunda ise, borçlu borcunun tamamını ödemek için alacaklılarından bir vade ister veya borçlarını taksitlendirir. Ülkemiz uygulamasında çok kere borçlu alacaklılarından hem vade ve hem de tenzilat istemekte ve böylece karma konkordato teklif etmektedir. Borca batık olmamakla birlikte borç ödemeden aciz halinde bulunan bir borçlunun vade konkordatosu istemesi mümkündür. Diğer bir deyişle, mevcudu borçlarının tamamını ödeyebilecek durumda olan bir borçlunun mallarını o anda satarak vadesi gelmiş bütün borçlarını ödemesi mümkün değilse, o zaman borçlu borçlarını yüzde yüz, yani tamamen ödeme taahhüdünde bulunarak alacaklılarından kendisine bir mühlet verilmesini isteyebilir (vade konkordatosu). Bu durumdaki bir borçlunun normal olarak tenzilat konkordatosu isteyebilmesi mümkün olmamak gerekir, zira böyle bir teklif, ödenmesi “teklif edilen meblağın borçlunun kaynakları ile orantılı olması” şartına uygun düşmez. Fakat hazırlık çalışmaları sırasında, mahkemelerin somut olayın özelliklerine göre değerlendirme yapabilmeleri yolunu açık tutmak gerektiği ileri sürüldüğünden, madde metnine bu yönde bir sınırlama getirilmesinden kaçınılmıştır. Maddenin birinci fıkrasıyla, kaynak Kanuna ve mevcut Kanunumuza uygun olarak, tacir olmayanların da konkordato talep edebilmesi kabul edilmiştir. Bu açıdan bakıldığında önemli olan, konkordato talep edenin, vadesi geldiği halde borçlarını ödeyememesi veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında olmasıdır. Ancak, konkordato sürecinin başarısız olması halinde, tacir olmayanlar hakkında iflas kararı verilemeyecektir. Bu noktada kaynak Kanundan ve mevcut Kanundaki düzenlemesinden ayrılmak suretiyle farklı bir hukuki sonuç kabul edilmektedir. Konkordato uygulamasında, asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu kabul edilmektedir. Ayrıca konkordato talebinde bulunanın, Adalet Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulacak tarifede belirtilen konkordato gider avansını yatırmaya mecbur olduğuna ilişkin bir hüküm konulmakta ve böylece sürecin gecikmesinin önüne geçilmek istenmektedir. Bu gider avansının hukuki statüsü ve sonuçları Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 114 ve 115’inci maddelerine[21] atıf yapılarak düzenlenmektedir. Şu halde, konkordato talebinde bulunanın, gider avansı konusunda gerekli hassasiyeti göstermemesinin yaptırımı gayet ağırdır.


Kutu 2: Limited Şirketlerdeki Durum

TTK’nın “Devredilemez ve vazgeçilemez görevler” başlıklı 625’inci maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi uyarınca, limited şirketlerde müdürün/müdürlerin şirketin borca batık olması halinde durumun mahkemeye bildirilmesi görevi bulunmaktadır. Yine, aynı maddenin ikinci fıkrasına göre, şirket sözleşmesinde, müdürün veya müdürlerin münferit sorunları genel kurulun onayına sunmaları gereği öngörülebilir. Genel kurulun onayı müdürlerin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz, sınırlandırmaz. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 51 ve 52’nci madde (*) hükümleri saklıdır. Ayrıca, 6102 sayılı TTK’nın “Sermaye kaybı ve borca batıklık” başlığı altında düzenlenen 633 ve 634’üncü maddeleri gereğince, esas sermayenin kaybı ya da borca batık olma hallerinde anonim şirketlere ilişkin ilgili hükümler kıyas yoluyla limited şirketlere de uygulanır. Ek ödeme yükümlülüğü hakkındaki hükümler saklıdır. Keza, iflasın bildirilmesi ve ertelenmesine ilişkin AŞ hükümleri de uygulanır.
(*) 04.02.2011 tarihli ve 27836 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve 01.07.2012 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 11.01.2011 tarihli ve 6098 sayılı TBK’nın anılan hükümleri şu şekildedir: m.51: “Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler. Tazminatın irat biçiminde ödenmesine hükmedilirse, borçlu güvence göstermekle yükümlüdür.” m.52: “Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir.”

5.4. TTK’daki Düzenlemenin Getirdiği Başlıca Yenilikler

TTK m.376 gereğince, son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının 2/3’nün zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığında, derhal toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin 1/3’üyle yetinmeye veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediğinde şirket kendiliğinden sona erer.

Buradaki son yıllık bilançodan kasıt, yalnızca son yıl bilançosu olmayıp, bir ara bilançoda veya riskin erken saptanması ve yönetimi komitesinin vereceği raporda da durum tespit edilmişse, yönetim kurulunun son yıllık bilançoyu beklemesi gerekmeyecektir.

Bu düzenlemenin mülga 6762 sayılı TTK m.324’de yer alan düzenlemeden farkı, 6102 sayılı TTK’da sermayenin tamamlanması ile madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, sermayenin; azaltılan sermaye kadar veya ondan daha fazla sermaye artırımı yapılması veya bilanço açıklarının pay sahiplerinin tümünce veya bazı pay sahipleri tarafından kapatılması ya da bazı alacaklıların alacaklarını silmesi kastedilmektedir. Tamamlama konusunda oybirliği varsa her pay sahibi bilanço açığını kapatacak parayı vermek zorundadır. Bu ek yükümlülük, ne sermaye konulması ne de borç verilmesi değil, tamamen karşılıksız bir ödemedir. Burada oybirliği sağlanmamışsa, pay sahiplerinin bazılarının kendi istekleriyle tamamlama yapmalarına bir engel durum yoktur.

Böylece, yeni düzenleme ile azaltılan sermayeden daha fazla sermaye artırımına izin verilmekte, yine bilanço açıklarının bazı pay sahiplerince kapatılması ve bazı alacaklıların alacaklarını silmesi konularında yenilikler getirilmektedir.

Ayrıca, yukarıdakine paralel olarak, iflasın ertelenmesi konusunda da yenilikler getirilmiştir. Kısacası, bu değişiklikle şirket ortaklarının şirketi devam ettirmek istemeleri halinde, şirketin iflası yerine, şirketi devam ettirmelerinin önü açılmış olmaktadır.

6. Sermaye Piyasası Mevzuatındaki Durum

6.1. Halka Açık Anonim Şirketler Bakımından TTK m.376 Uygulaması

TTK m.376’da düzenlenmiş bulunan borca batıklık konusunda, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nda (SPKn) her hangi bir düzenleme yapılmamıştır[22]. Halka açık anonim şirketler açısından TTK m.376’nın uygulanması, Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) 10.04.2014 tarihli ve 2014/11 sayılı Haftalık Bülteni’nde yayımlanarak kamuya duyurulmuş bulunan 10.04.2014 tarihli ve 11/352 sayılı İlke Kararı ile düzenlenmiştir. Anılan Karar’da yer alan esaslar şöyledir:

6.1.1. TTK m.376/1 uygulaması

  1. Sermaye ve kanuni yedek akçelerin toplamının yarısının karşılıksız kaldığına ilişkin tespit, SPK’nın II-14.1 sayılı “Sermaye Piyasasında Finansal Raporlamaya İlişkin Esaslar Tebliği” (II-14.1 Tebliği) çerçevesinde hazırlanıp kamuya açıklanan yıllık finansal durum tablolarından (bilanço) yapılacaktır.

  2. Sermaye kaybının tespitinde II-14.1 Tebliği uyarınca hazırlanan finansal durum tablosunda (bilanço) yer alan kalemler dikkate alınarak, [(Sermaye + Kanuni Yedek Akçeler) - Özkaynaklar[23]) / (Sermaye + Kanuni Yedek Akçeler)] formülü uygulanacaktır (Özkaynaklar tutarı, konsolide finansal tablo düzenleyenler için “Ana Ortaklığa Ait Özkaynaklar” kalemi değil özkaynakların tamamı olarak dikkate alınacaktır).

  3. Sermaye ve kanuni yedek akçelerin toplamının yarısının karşılıksız kaldığının tespiti halinde, şirket yönetim kurulu genel kurulu derhal toplantıya çağırmak ve iyileştirici önlemleri genel kurula sunmakla yükümlüdür.

6.1.2. TTK m.376/2 uygulaması

  1. Sermaye ve kanuni yedek akçelerin toplamının üçte ikisinin karşılıksız kaldığına ilişkin tespit, II-14.1 Tebliği çerçevesinde hazırlanıp kamuya açıklanan yıllık finansal durum tablolarından (bilanço) yapılacaktır.

  2. Sermaye kaybının tespitinde II-14.1 Tebliği uyarınca hazırlanan finansal durum tablosunda (bilanço) yer alan kalemler dikkate alınarak, [(Sermaye + Kanuni Yedek Akçeler) - Özkaynaklar / (Sermaye + Kanuni Yedek Akçeler)] formülü uygulanacaktır ( Özkaynaklar tutarı, konsolide finansal tablo düzenleyenler için “Ana Ortaklığa Ait Özkaynaklar” kalemi değil özkaynakların tamamı olarak dikkate alınacaktır).

  3. Sermaye ve kanuni yedek akçelerin toplamının üçte ikisinin karşılıksız kaldığının tespiti halinde, şirket yönetim kurulu, genel kurulu derhal toplantıya çağırmak ve bu genel kurulda sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanması kararlarından birinin alınması amacıyla gündeme madde eklemekle yükümlüdür.

  4. Sermaye ve kanuni yedek akçelerin toplamının üçte ikisinin karşılıksız kaldığının tespiti halinde, şirket yönetim kurulunun, şirketin borca batıklık durumunu da incelemesi gerekmektedir.

6.1.3. 6362 sayılı SPKn’nun 136’ncı maddesi uyarınca banka ve sigorta şirketleri ile 21.11.2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu uyarınca finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketlerinin, TTK’nın 376’ncı maddesine ilişkin özel mevzuatlarında yer alan hükümleri uygulamaları, yukarıda yer verilen TTK’nın 376’ncı maddesine ilişkin olarak öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmesi hükmünde olup, konuya ilişkin olarak kamuya yapılacak açıklamalar hususunda bu Karara tabidirler.

TTK’nın 376’ncı maddesi kapsamında yapılan/yapılacak işlemler yönetim kurulunun veya yerine geçecek müessesenin sorumluluğundadır.

6.2. Aracı Kurumlar Bakımından TTK m.376 Uygulaması

Aracı kurumlar[24] açısından TTK m.376’nın uygulanması, SPK’nın 17.07.2014 tarihli ve 2014/21 sayılı Haftalık Bülteni’nde yayımlanarak kamuya duyurulmuş bulunan 17.07.2014 tarihli ve 22/711 sayılı İlke Kararı ile düzenlenmiştir. Anılan Karar’da yer alan esaslar da aşağıdadır:

6.2.1. TTK m.376/1 uygulaması

  1. Sermaye ve kanuni yedek akçelerin toplamının yarısının karşılıksız kaldığına ilişkin tespit, II-14.1 sayılı Tebliğ çerçevesinde hazırlanıp kamuya açıklanan yıllık finansal durum tablolarından (bilanço) yapılacaktır.

  2. Sermaye kaybının tespitinde II-14.1 Tebliği uyarınca hazırlanan finansal durum tablosunda (bilanço) yer alan kalemler dikkate alınarak, [((Sermaye + Kanuni Yedek Akçeler) – Özkaynaklar) / (Sermaye + Kanuni Yedek Akçeler)] formülü uygulanacaktır.

  3. Sermaye ve kanuni yedek akçelerin toplamının yarısının karşılıksız kaldığının tespiti halinde, şirket yönetim kurulu genel kurulu derhal toplantıya çağırmak ve iyileştirici önlemleri genel kurula sunmakla yükümlüdür.

6.2.2. TTK m.376/2 uygulaması

  1. Sermaye ve kanuni yedek akçelerin toplamının üçte ikisinin karşılıksız kaldığına ilişkin tespit, II-14.1 Tebliği çerçevesinde hazırlanıp kamuya açıklanan yıllık finansal durum tablolarından (bilanço) yapılacaktır.

  2. Sermaye kaybının tespitinde II-14.1 Tebliği uyarınca hazırlanan finansal durum tablosunda (bilanço) yer alan kalemler dikkate alınarak, [((Sermaye + Kanuni Yedek Akçeler) – Özkaynaklar) / (Sermaye + Kanuni Yedek Akçeler)] formülü uygulanacaktır.

  3. Sermaye ve kanuni yedek akçelerin toplamının üçte ikisinin karşılıksız kaldığının tespiti halinde, şirket yönetim kurulu, genel kurulu derhal toplantıya çağırmak ve bu genel kurulda sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanması kararlarından birinin alınması amacıyla gündeme madde eklemekle yükümlüdür.

  4. Sermaye ve kanuni yedek akçelerin toplamının üçte ikisinin karşılıksız kaldığının tespiti halinde, şirket yönetim kurulunun, şirketin borca batıklık durumunu da incelemesi gerekmektedir.

TTK’nın 376’ncı maddesi kapsamında yapılan/yapılacak işlemler yönetim kurulunun sorumluluğundadır.

7. Sonuç

Anonim şirkette sermaye kaybının tespiti ve alınacak önlemlere ilişkin olarak TTK m.376-378 hükümleri ile gelen yenilik ve değişiklikler şöyle sıralanabilir:

  • Sermaye kayıplarının saptanmasında (=1/2 ve 2/3) esas sermaye veya çıkarılmış sermaye ile birlikte kanuni yedek akçeler de dikkate alınır.

  • ‘½’ sermaye kaybında yönetim kurulu genel kurula sadece durumu bildirmekle yetinemez, uygun gördüğü iyileştirme önlemlerini de sunar.

  • Üçte iki sermaye kaybı, aktiflerin satış fiyatları üzerinden hazırlanan ara bilançodan değil, son yıllık bilançodan tespit edilir.

  • Ara bilanço, aciz hali şüphesi üzerine değil, borca batıklık şüphesi üzerine düzenlenir.

Diğer taraftan, TTK m.376 ve m.377’de düzenlenen ve anonim şirketlerin mali durumunda oluşan bozulmaların önüne geçmek amacıyla şirket yönetim kuruluna yüklenmiş olan görevleri, maddedeki koşullar oluşmasına karşın yerine getirmeyen yönetim kurulları ve bu kurulları oluşturan üyelerin, TTK, Türk Borçlar Kanunu, İcra ve İflas Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Vergi Usul Kanunu vb. açısından zincirleme sorumlulukları doğabilir.


Bu yazıda yer alan görüşler yazarına ait olup çalıştığı kurumu bağlamaz, yazarın çalıştığı kurum veya göreviyle ilişki kurulmak suretiyle kullanılamaz. Yazıda yer alan tüm hatalar, noksanlıklar ve eksiklikler yazarına aittir.


Dipnotlar


  1. Bu konuda lütfen bkz. Bahtiyar KURT, ‘Anonim Şirketlerde Borca Batıklık Durumu ve İflasın Ertelenmesine Etkileri’, 31.01.2010 < www.gencavukatlarbirligi.org> erişim tarihi 01 Kasım 2020; Sakıp ŞEKER, ‘Borca Batıklık ve Çözüm Yolları’, 12.04.2013, Niso HÂKİM, ‘Borca Batık Olma Durumu’, 05.09.2014 < http://batilaw.com/borca-batik-olma-durumu/> erişim tarihi 01 Kasım 2020; Yavuz AKBULAK, ‘Anonim Şirketlerde Borca Batıklık Konusundaki Yeni Düzenlemeler’, Maliye Postası, 15.09.2012, 769. ↩︎

  2. Bu konuda bkz. Ender DEDAĞAÇ ve Oğuzhan SAPAN, Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu ve Sorumluluğu (2013), Ankara Barosu Dergisi, 8. ↩︎

  3. Bu konuda ayrıntılı bilgi için lütfen bkz. Yavuz AKBULAK, ‘Anonim Şirketlerde Borca Batıklık’ (2015), Mali Hukuk Dergisi, 11(130) 35-54; Yavuz AKBULAK, ‘Anonim Şirketlerde Borca Batıklık Konusundaki Yeni Düzenlemeler’, Maliye Postası, 15.09.2012, 769; Tuna ÇOLGAR, ‘Anonim Şirketlerde Sermayenin Kaybı’; Özdem Satıcı TOPRAK, ‘Anonim Şirketlerin Sermaye Kaybı ve Borca Batık Olma Hali’ (2012), e-Yaklaşım Dergisi ↩︎

  4. Anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketi sayılır (TTK m.124/2). ↩︎

  5. Sermaye Kaybı Yüzdesi = Özsermaye / [Ödenmiş (esas sermayeli şirketlerde) / Çıkarılmış (kayıtlı sermayeli şirketlerde) Nominal Sermaye + Kanuni Yedekler] ↩︎

  6. Burada bir hususun vurgulanmasına yarar bulunmaktadır. Şirketin nominal sermayesi ile kanuni yedek akçelerinin toplamının %50 ve daha az bir bölümü kaybedilmişse, TTK m.376’da buna ilişkin herhangi bir tedbir öngörülmemiştir. ↩︎

  7. ‘½’ sermaye kaybı şu formülle saptanır: [Aktif toplamı – Borçlar ≤ (Sermaye + Kanuni Yedekler)/2]
    Örnek olarak; anonim şirketin aktifi 100.000,-TL, borçları 60.000,-TL, esas sermayesi 70.000,-TL, kanuni yedekleri 20.000,-TL ise, şirketin öz sermayesi 40.000,-TL olup, bu tutar sermaye ve kanuni yedekler toplamının yarısı olan 45.000,-TL’den daha küçük olduğundan, şirkette “½” sermaye kaybı gerçekleşmiş olur. ↩︎

  8. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 376’ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ’in ‘Genel kurulun toplantıya çağrılması’ başlıklı 5’inci maddesine göre, son yıllık bilançodan, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az yarısının ya da üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde yönetim organı, genel kurulu hemen toplantıya çağırır. Genel kurulun gündem maddeleri arasında, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının karşılıksız kaldığı belirtilir. Sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az yarısının ya da üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı durumlarda farklı bir gündem ile toplantıya çağrılmış olsa dahi bu husus genel kurulda görüşülür.
    Diğer taraftan, aynı Tebliğ’in ‘Sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az yarısının karşılıksız kalması halinde genel kurul’ başlıklı 6’ncı maddesi uyarınca, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az yarısının karşılıksız kalması halinde yönetim organı, bu genel kurula uygun gördüğü iyileştirici önlemleri sunar. Yönetim organı [Anonim şirketlerde yönetim kurulu, limited şirketlerde müdür veya müdürler kuruludur.], sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde yöneticiyi veya yöneticileri, son bilançoyu genel kurula sunarak şirketin finansal yönden bulunduğu durumu bütün açıklığıyla ve her ortağın anlayabileceği şekilde anlatır. Bu hususta genel kurula rapor da sunulabilir. Yönetim organı, şirketin mali durumundaki kötüleşmeyi ortadan kaldırmak veya en azından etkilerini hafifletmek amacıyla, uygun gördüğü sermayenin tamamlanması, sermaye artırımı, bazı üretim birimlerinin veya bölümlerinin kapatılması ya da küçültülmesi, iştiraklerin satışı, pazarlama sisteminin değiştirilmesi gibi iyileştirici önlemleri alternatifli ve karşılaştırmalı olarak aynı genel kurula sunar ve açıklar. Genel kurul, sunulan iyileştirici önlemleri aynen kabul edebileceği gibi değiştirerek de kabul edebilir ya da sunulan önlemler dışında başka bir önlemin uygulanmasına karar verebilir. ↩︎

  9. 6102 sayılı m.378 (Riskin erken saptanması ve yönetimi): “Pay senetleri borsada işlem gören şirketlerde, yönetim kurulu, şirketin varlığını, gelişmesini ve devamını tehlikeye düşüren sebeplerin erken teşhisi, bunun için gerekli önlemler ile çarelerin uygulanması ve riskin yönetilmesi amacıyla, uzman bir komite kurmak, sistemi çalıştırmak ve geliştirmekle yükümlüdür. Diğer şirketlerde bu komite denetçinin gerekli görüp bunu yönetim kuruluna yazılı olarak bildirmesi halinde derhal kurulur ve ilk raporunu kurulmasını izleyen bir ayın sonunda verir. Komite, yönetim kuruluna her iki ayda bir vereceği raporda durumu değerlendirir, varsa tehlikelere işaret eder, çareleri gösterir. Rapor denetçiye de yollanır.” ↩︎

  10. TTK m.519/1 uyarınca, “yıllık karın %5’i, ödenmiş sermayenin %20’sine ulaşıncaya kadar genel kanuni yedek akçeye ayrılır.” Diğer taraftan, aynı maddenin üçüncü fıkrasına göre, genel kanuni yedek akçe sermayenin veya çıkarılmış sermayenin yarısını aşmadığı takdirde, sadece zararların kapatılmasına, işlerin iyi gitmediği zamanlarda işletmeyi devam ettirmeye veya işsizliğin önüne geçmeye ve sonuçlarını hafifletmeye elverişli önlemler alınması için kullanılabilir. ↩︎

  11. Sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kalması halinde genel kurulun, a) Sermayenin üçte biri ile yetinilmesi ve TTK m.473 ilâ m.475 uyarınca sermaye azaltımı yapılması, b) Sermayenin tamamlanması, c) Sermayenin artırılması, tedbirlerinden birine karar vermemesi halinde şirket kendiliğinden sona erer. Bu şekilde sona eren şirketin tasfiye işlemleri, TTK m.536 ve devamı maddelerine göre yürütülür. ↩︎

  12. Üçte iki sermaye kaybı şu formülle tespit edilir: [Aktif toplamı – Borçlar ≤ (Sermaye + Kanuni Yedekler)/3] Örnek olarak; anonim şirketin aktifi 300.000,-TL, borçları 270.000,-TL, esas sermayesi 100.000,-TL, kanuni yedekleri 20.000,-TL ise, şirketin öz sermayesi 30.000,-TL olup, bu tutar sermaye ve kanuni yedekler toplamının üçte biri olan 40.000,-TL’den daha küçük olduğundan, şirkette üçte iki sermaye kaybı gerçekleşmiş olur. ↩︎

  13. Burada bir hususun vurgulanmasında yarar vardır: 2019 yılı sonlarında başlayan ve tüm Dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de hâlihazırda sürmekte olan Covid-19 salgını nedeniyle neredeyse tüm işletmelerin mali yapıları olumsuz etkilenmiş olup, kur farkı kaynaklı zararlar dâhil edilmese dahi borca batıklıktan kurtulamama durumu söz konusudur. Yani şirketlerin teknik iflas ve borç ödeyememe durumları çoktan geçilmiş, doğrudan iflas aşamasına gelindiği gözlenmektedir. Dolayısıyla bu konuların da dikkate alınacağı yeni hukuki düzenlemelere gereksinim duyulduğu düşünülmektedir. ↩︎

  14. Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Zekeriya Başar ÖZBİLEN, ‘Anonim Şirketlerde Sermaye Kaybının Tespiti ve Mali Durumun İyileştirilmesi’ (2015), Vergi Gündem Dergisi, 5-8; İsmail KAYAR, ‘Yeni TTK’ya Göre Anonim Şirkette Sermaye Kaybı ve Borca Batıklığın Tespiti ve Sonuçları’, Tebliğ Metni, 643-658 ↩︎

  15. Örneğin, esas sermayesi 900.000 TL kanuni yedekleri 300.000 TL olan bir şirkette aktiflerden borçları düştükten sonra kalan rakamın (öz sermaye) sıfır ile 400.000 TL arasında olduğu bütün durumlar kanunda “üçte iki” sermaye kaybı olarak nitelendirilmiştir. Kanunda “üçte iki” kavramı böyle belirlendiği için “kalan üçte bir sermaye” kavramı da “kalan sermaye” olarak anlaşılmalıdır. Bu konuda bkz. KAYAR, a.g.m. 651 ↩︎

  16. TTK m.474’de, uygulamada kötüye kullanılan, üç ilan şartının amaca uygun bir şekilde gerçekleştirilmesi yönünde bir değişiklik yapılmıştır. Uygulamada, üç ilan aralıksız olarak yapılmakta, bu suretle maddenin ilana bağladığı yarar ortadan kaldırılmaktadır. TTK’nın amacı olabildiğince çok alacaklının durumdan haberdar edilmesidir. Oysa uygulamada aralıksız yapılan ilanlarla haberdar olmaları olanağı tamamen ortadan kaldırılmaktadır. Hükümde yedişer gün ara verilerek TTK’nın amacına uygun düzenleme yapılmıştır. TTK m.474, Gerekçesi ↩︎

  17. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 376’ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ’in ‘Sermayenin tamamlanması’ başlıklı 9’uncu maddesi şöyledir: “Sermayenin tamamlanması, bilânço açıklarının ortakların tamamı veya bazı ortaklar tarafından kapatılmasıdır. Kanuni yedek akçelerin yitirilen kısımlarının tamamlanmasına gerek yoktur. Sermayenin tamamlanmasına karar verilmesi halinde her ortak zarar sebebiyle karşılıksız kalan tutarı kapatacak miktarda parayı vermekle yükümlüdür. Her ortak, payı oranında tamamlamaya katılabilir ve verdiğini geri alamaz. Bu yükümlülük, sermaye konulması veya borç verilmesi niteliğinde olmayıp karşılıksızdır. Ayrıca yapılan ödemeler, gelecekte yapılacak sermaye artırımına mahsuben bir avans olarak nitelendirilmez. Sermayenin tamamlanmasında, anonim ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler bakımından Kanunun 421’inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi, limited şirketler bakımından ise 603 ve devamı maddeleri uygulanır. Sermayenin tamamlanamaması, bazı ortakların kendi istekleriyle tamamlama yapmasına engel oluşturmaz. Bilanço zararlarının kapatılması için getirilen yükümlülükler uyarınca yapılan ödemeler öz kaynaklar içerisinde sermaye tamamlama fonu hesabında toplanır ve takip edilir.” ↩︎

  18. Bu konuyla ilgili 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 376’ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ hükümleri de şöyledir:
    Sermayenin azaltılması: Sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az üçte ikisi zarar sebebiyle karşılıksız kalan şirketin genel kurulu, sermayenin üçte biriyle yetinmeye karar verdiği takdirde sermaye azaltımı TTK’nın 473 ilâ 475’inci maddelerine göre yapılır. Bu madde kapsamında yapılacak sermaye azaltımında yönetim organı, alacaklıları çağırmaktan ve bunların haklarının ödenmesinden veya teminat altına alınmasından vazgeçebilir.
    Sermayenin artırılması: Genel kurul tarafından; a) Sermayenin zarar sonucu ortaya çıkan kayıp kadar azaltılması ile birlikte eş zamanlı olarak istenilen tutarda artırımına karar verilebilir. Sermayenin azaltılması işlemi ile birlikte eş zamanlı sermaye artırımında artırılan sermayenin en az dörtte birinin ödenmesi şarttır. b) Sermayenin zarar sonucu ortaya çıkan kayıp kadar azaltılması yoluna gidilmeden sermaye artırımına karar verilebilir. Bu şekilde yapılacak sermaye artırımında sermayenin en az yarısını karşılayacak tutarın tescilden önce ödenmesi zorunludur. ↩︎

  19. TTK’nın m.565 hükmü gereğince, komanditelerin birbirleriyle, komanditerlerin tümüyle ve üçüncü kişilerle hukuki ilişkileri, özellikle şirketin yönetimine ve temsiline ilişkin görev ve yetkileri, şirketten ayrılmaları, komandit şirketlerdeki hükümlere tabidir. Burada gösterilen hususların dışında, TTK’da aksine hüküm bulunmadıkça anonim şirket hükümleri uygulanır. TTK’nın ‘Bildirim yükümlülüğü’ başlıklı 633’üncü maddesine göre, esas sermayenin kaybı ya da borca batık olma hallerinde anonim şirketlere ilişkin ilgili hükümler kıyas yoluyla uygulanır. Ek ödeme yükümlülüğü hakkındaki hükümler saklıdır. Aynı Kanun’un 7101 sayılı Kanun’un 63’üncü maddesi ile değişik ‘İflasın bildirilmesi ve konkordato talebi’ başlıklı 634’üncü maddesi uyarınca, iflasın bildirilmesi ve konkordato talebine anonim şirket hükümleri uygulanır. ↩︎

  20. Bu konuda ayrıntılı bilgi için lütfen bkz. Yavuz AKBULAK, ‘Yeni Düzenlemeler Işığında Konkordato ve Sonuçları’ (2018), Banka ve Finans Hukuku Dergisi, 7(25) ↩︎

  21. HMK m.114: “Dava şartları şunlardır:
    a) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.
    b) Yargı yolunun caiz olması.
    c) Mahkemenin görevli olması.
    ç) Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması.
    d) Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması.
    e) Dava takip yetkisine sahip olunması.
    f) Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması.
    g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması.
    ğ) Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi.
    h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması.
    ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması.
    i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması
    .
    Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.”
    HMK m.115: “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.” ↩︎

  22. 5411, 5684 ve 6361 sayılı Kanunlarda (banka, sigorta ve diğer finansal kurumlar) yapılan taramalarda da borca batıklık konusuna ilişkin bir hükme rastlanamamıştır. ↩︎

  23. SPK’nın II-14.1 Tebliği’nin 5’inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca, “işletmeler, finansal tablolarının hazırlanmasında Kamu Gözetimi Kurumu tarafından yayımlanan Türkiye Muhasebe Standartları/Türkiye Finansal Raporlama Standartlarını (TMS/TFRS) esas alırlar.” TMS bakımından özkaynakların içeriği şöyledir:

    Ödenmiş Sermaye
    Geri Alınmış Paylar (-)
    Paylara İlişkin Primler
    Kar veya Zararda Yeniden Sınıflandırılmayacak Birikmiş Diğer Kapsamlı Gelirler veya Giderler
    Kar veya Zararda Yeniden Sınıflandırılacak Birikmiş Diğer Kapsamlı Gelirler veya Giderler
    Kardan Ayrılan Kısıtlanmış Yedekler
    Geçmiş Yıllar Karları/Zararları
    Dönem Net Karı/Zararı

    Özkaynaklar, işletmeye ait tüm yükümlülüklerin işletme varlıklarından indirilmesi durumunda geriye kalan varlıklar üzerindeki paylardır. Ödenmiş sermaye (imtiyazlı paylar belirtilerek) ve yedekler gibi çeşitli sınıflara ayrılmış olan özkaynaklara ilişkin dipnotta, TMS 1’in 79’uncu paragrafı uyarınca gerekli açıklamalar yapılır.
    Ödenmiş Sermaye: İşletmeye tahsis edilen sermayenin ortaklarca ödenmiş olan kısmı bu kalemde gösterilir. Kayıtlı sermaye sistemini uygulayan işletmelerde bu kalemde çıkarılmış sermaye tutarı gösterilir.
    Sermaye Düzeltme Farkları: Ödenmiş sermaye tutarının yüksek enflasyon dönemlerinde TMS 29 kapsamında düzeltilmesi sonucu ortaya çıkan farklar bu kalemde gösterilir.
    Geri Alınmış Paylar (-): TMS 32’nin 33’üncü paragrafı kapsamında işletmenin kendi paylarını alması durumunda, bu paylara ilişkin alım bedelleri özkaynaktan düşülerek “Geri Alınmış Paylar (-)” kaleminde gösterilir. Payların konsolidasyona dâhil olan diğer taraflarca satın alınması halinde de alınan paylar bu kapsama girmekle birlikte, bu tutarlar TMS 32 kapsamında “Karşılıklı İştirak Sermaye Düzeltmesi” kaleminde gösterilir, geri alınmış payların alımı ve satımı neticesinde doğan farklar kar veya zararda gösterilmez.
    Karşılıklı İştirak Sermaye Düzeltmesi (-): Bu kalem, işletmenin paylarının konsolidasyona dâhil olan diğer taraflarca satın alınması halinde ödenmiş sermayesinin yasal kayıtlardaki tutarıyla gösterimini teminen, ödenmiş sermaye tutarının, ödenmiş sermaye dışındaki bir kalemle düzeltilmesini sağlamak için kullanılır.
    Paylara İlişkin Primler: Pay ihraç primleri, iptal edilen ortaklık payları, kontrol gücü devam eden ortaklıkların pay satış kârları gibi sermaye hareketleri dolayısıyla ortaya çıkan ve sermayenin bir parçası sayılan tutarların izlendiği kalemdir.
    Kar veya Zararda Yeniden Sınıflandırılmayacak Birikmiş Diğer Kapsamlı Gelirler veya Giderler: Bu kalemde, diğer kapsamlı gelir unsuru olarak tanımlanan ve ortaya çıktıkları dönemde doğrudan özkaynak unsuru olarak raporlanan ve hiçbir durumda kar veya zarara aktarılamayacak aşağıdakiler gibi diğer kapsamlı gelir unsurları izlenir:
    -Maddi duran varlıklar yeniden değerleme artış/azalışları
    -Maddi olmayan duran varlıklar yeniden değerleme artış/azalışları
    -Tanımlanmış fayda planları yeniden ölçüm kazançları/kayıpları
    -Özkaynak yöntemiyle değerlenen yatırımların diğer kapsamlı gelirinden kâr/zararda sınıflandırılmayacak paylar
    -Diğer kar veya zarar olarak yeniden sınıflandırılmayacak diğer kapsamlı gelir unsurları
    Kar veya Zararda Yeniden Sınıflandırılacak Birikmiş Diğer Kapsamlı Gelirler veya Giderler: Bu kalemde, diğer kapsamlı gelir (gider) unsuru olarak tanımlanan ve ortaya çıktıkları dönemde doğrudan özkaynak unsuru olarak kaydedilen ve sonradan kâr veya zarara aktarılabilen aşağıdakiler gibi diğer kapsamlı gelir (gider) unsurları izlenir:
    -Yabancı para çevirim farkları
    -Satılmaya hazır finansal varlıkların yeniden değerleme ve/veya sınıflandırma kazançları/kayıpları
    -Nakit akış riskinden korunma kazançları/kayıpları
    -Yurtdışındaki işletmeye ilişkin yatırım riskinden korunma kazançları/kayıpları
    -Özkaynak yöntemiyle değerlenen yatırımların diğer kapsamlı gelirinden kâr/zararda sınıflandırılacak paylar
    -Diğer kar veya zarar olarak yeniden sınıflandırılacak diğer kapsamlı gelir unsurları.
    Kardan Ayrılan Kısıtlanmış Yedekler: Önceki dönemlerin karından, kanun veya sözleşme kaynaklı zorunluluklar nedeniyle veya kar dağıtımı dışındaki belli amaçlar (örneğin iştirak satış kazançlarından vergi avantajı elde edebilmek) için ayrılmış yedeklerdir. Bu yedekler, yasal kayıtlardaki tutarları üzerinden gösterilecek olup, TMS çerçevesinde yapılan değerlemelerde ortaya çıkan farklılıklar geçmiş yıllar kar/zararıyla ilişkilendirilir.
    Geçmiş Yıllar Karları/Zararları: Net dönem karı dışındaki birikmiş kar/zararlar bu kalemde netleştirilerek gösterilir. Özleri itibarıyla birikmiş kar/zarar niteliğinde olan -dolayısıyla kısıtlanmamış olan- olağan üstü yedekler de birikmiş kar sayılır ve bu kalemde gösterilir.
    Dönem Net Karı/Zararı: Bu kalemde işletmenin raporlanan döneme ilişkin nihai faaliyet sonucu gösterilir. ↩︎

  24. 6362 sayılı SPKn m.3/a uyarınca, aracı kurum SPKn’nun 37’nci maddesinin birinci fıkrasındaki yatırım hizmet ve faaliyetlerinden (a), (b), (c), (e) ve (f) bentlerinde yer alanları münhasıran olmak üzere SPK tarafından yetkilendirilen yatırım kuruluşunu ifade etmekte olup, m.37/1’de yer alan faaliyetler şunlardır:
    a) Sermaye piyasası araçlarıyla ilgili emirlerin alınması ve iletilmesi,
    b) Sermaye piyasası araçlarıyla ilgili emirlerin müşteri adına ve hesabına veya kendi adına ve müşteri hesabına gerçekleştirilmesi,
    c) Sermaye piyasası araçlarının kendi hesabından alım ve satımı,
    e) Sermaye piyasası araçlarının halka arzında yüklenimde bulunularak satışa aracılık edilmesi,
    f) Sermaye piyasası araçlarının halka arzında yüklenimde bulunmaksızın satışa aracılık edilmesi. ↩︎

Kaynakça

Kitaplar ve Makaleler

AKBULAK, Yavuz, ‘Anonim Şirketlerde Borca Batıklık’ (2015), Legal Mali Hukuk Dergisi, 11

AKBULAK, Yavuz, ‘Anonim Şirketlerde Borca Batıklık Konusundaki Yeni Düzenlemeler’ (2012), Maliye Postası, 769

AKBULAK, Yavuz, ‘Anonim Şirketlerde Mali Durumun Bozulması Sorunu’, Dünya Gazetesi, 18.06.2011

AKBULAK, Yavuz, ‘Anonim Şirketlerde Sermayenin Kaybı Sorunu’ (2016), Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi, 156

AKBULAK Yavuz, ‘Yeni Düzenlemeler Işığında Konkordato ve Sonuçları’ (2018), Banka ve Finans Hukuku Dergisi, 7(25)

ÇOLGAR Tuna, ‘Anonim Şirketlerde Sermayenin Kaybı’ < http://www.erdem-erdem.com/articles/anonim-sirketlerde-sermayenin-kaybi/> erişim tarihi 01 Kasım 2020

DEDAĞAÇ, Ender ve Oğuzhan SAPAN, Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu ve Sorumluluğu (2013), Ankara Barosu Dergisi

HÂKİM, Niso, ‘Borca Batık Olma Durumu’, 05.09.2014 < http://batilaw.com/borca-batik-olma-durumu/> erişim tarihi 01 Kasım 2020

KAYAR, İsmail, ‘Yeni TTK’ya Göre Anonim Şirkette Sermaye Kaybı ve Borca Batıklığın Tespiti ve Sonuçları’, Tebliğ Metni, ss.643-658 < http://e-dergi.marmara.edu.tr/maruhad/issue/viewFile/5000001563/5000000559> erişim tarihi 01 Kasım 2020

KURT, Bahtiyar, ‘Anonim Şirketlerde Borca Batıklık Durumu ve İflasın Ertelenmesine Etkileri’, 31.01.2010 < www.gencavukatlarbirligi.org > erişim tarihi 01 Kasım 2020

ÖZBİLEN, Zekeriya Başar, ‘Anonim Şirketlerde Sermaye Kaybının Tespiti ve Mali Durumun İyileştirilmesi’ (2015), Vergi Gündem Dergisi, ss.5-8

ŞEKER, Sakıp, ‘Borca Batıklık ve Çözüm Yolları’, Ankara YMM Odası, 12.04.2013 (PPt Sunum Metni)

TOPRAK, Özdem Satıcı, ‘Anonim Şirketlerin Sermaye Kaybı ve Borca Batık Olma Hali’ (2012), e-Yaklaşım Dergisi, < http://www.gtmder.org.tr/article/show/24-anonim-sirketlerin-sermaye-kaybi-ve-borca-batik-olma-hali.html> erişim tarihi 01 Kasım 2020

Mevzuat

Sermaye Piyasası Kanunu, Kanun Numarası: 6362, Kabul Tarihi: 06.12.2012, RG 30.12.2012/28513

Türk Ticaret Kanunu, Kanun Numarası: 6102, Kabul Tarihi: 13.01.2011, RG 14.02.2011/27846

Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324; Sıra Sayısı:96)

6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 376 ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ, RG 14.09.2018/30536

Aracı Kurumlar Bakımından 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 376’ncı Maddesinin Uygulaması, SPK İlke Kararı, Karar Tarihi: 17.07.2014 Karar Sayısı: 22/711, Yayımlandığı SPK Haftalık Bülteni: 2014/22

Halka Açık Şirketler Bakımından 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 376’ncı Maddesinin Uygulaması, SPK İlke Kararı, Karar Tarihi: 10.04.2014 Karar Sayısı: 11/352, Yayımlandığı SPK Haftalık Bülteni: 2014/11

Lexpera Blog’da yayımlanan yazılar, yazarlarının görüşlerini ifade eder. Lexpera Blog’da bir yazıya yer verilmesi, o yazıda savunulan görüşlerin On İki Levha Yayıncılık tarafından benimsendiği anlamına gelmez. Yazılar, bilgi amaçlı olup, hukuki mütalaa ya da tavsiye niteliği taşımamaktadır.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve diğer mevzuat hükümlerine aykırı ve bilimsel yazma etik kurallarını aşan iktibaslar konusunda yazarların ve On İki Levha Yayıncılık’ın rızası bulunmamaktadır.
Author image
Hakkında Yavuz Akbulak
SPK Başuzmanı