Lexpera Blog

Savunma Hakkı ve Kişisel Veri Gerilimi: Avukatın Delilleri Kullanırken Kişisel Veri ile Adil Yargılanma Hakkı Arasındaki İmtihanı

Kişisel Veri Nereye Kadar Korunmalı? İnsanların Hayatı Pahasına Mı?

29 Mart 2015.

Son yüzyılın, dünya sivil havacılık tarihindeki belki en kötü günlerinden birisi.

German Wings Havayolları’nda çalışan ve ağır psikolojik sorunlar yaşamakta olan bir pilot, intihar eder ve 149 kişinin hayatını yitirmesi ile sonuçlanan bir uçak kazası gerçekleşir. 150 kişinin ölümüne sebep olan bu olay Kıta Avrupası’nda tartışmalara sebebiyet verdi. Bu facia bazı sivil havacılık kurallarının revize edilmesine sebep oldu, aynı zamanda psikiyatristlerin meslekî sır saklama yükümlülüklerini özellikle Almanya’da tartışmaya açtı. Ağır depresyon tanısı konulan bir pilot hakkında psikiyatristinin meslekî sır saklama yükümlülüğü sebebiyle durumla ilgili uçak şirketini bilgilendirmemesi eleştirilere konu oldu. Uzmanın meslekî sır saklama yükümlülüğü bir yandan belirli meslek gruplarının güven duyulması gereken kişilerden oluşması zorunluluğundan doğmakta, diğer yandan son yılların temel haklar öğretisi içerisinde yükselişteki konularından olan kişisel verilerin korunması ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Bu sebeple, psikiyatristin uçak şirketini bilgilendirmemesinin meşru sebebi meslekî sır saklama yükümlülüğüne ve kişisel verilerin korunmasına dayanmaktaydı. 150 kişinin ölümünü kişisel verileri koruma amacına bağlamak doğru değil ise de, olayın özellikle kişisel verilerin ve meslekî sırrın hangi ölçüye kadar korunması gereği ile ilgili tartışmalar doğurduğu ve birtakım değişimlere sebep olduğu da bilinmektedir[1].


KVKK’nin Tartışmalı Bir Kararı

Kişisel Verileri Koruma Kurulu (KVKK) Mayıs 2022’de yayımladığı, 2 Kasım 2021 tarihli kararı ile avukatlar arasında önemli tartışma yaratan bir karara imza attı[2]. Kararda bir işçilik alacağından doğan uyuşmazlıkta, avukat tanığın kimlik numarası üzerinden bir ceza dosyasına ulaşmış ve bu dosya üzerinden ulaştığı tanığın resmî belgede sahtecilik suçundan mahkûm edildiği bilgisine dilekçesinde yer vermiştir. Bu sebeple yapılan şikâyet üzerine avukat KVKK tarafından 75 bin lira idarî para cezasına mahkûm edildi. Cezanın sebebi, avukatın, tanığın kişisel verilerini ihlâl etmiş olmasıydı[3].

Kararın teknik açıdan kişisel verilerin korunması mevzuatına uygunluğu pek çok hukukçu tarafından başarı ile savunulabilir. Ancak, kararın yarattığı tehlike, yargılama hukuku boyutu ile ciddidir. Söz konusu para cezasından sonra yalan tanıklık suçundan (TCK m. 272) mahkûm olsa dahi, tanığa ilişkin bu bilgiyi, bir avukatın yargılama sırasında iddia ve ispat etme iradesini göstermesi oldukça güçleşecektir. Oysa ki, esasında -bu durumun tam aksine-, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 254. ve 255. maddeleri, tanığa itirazı bulunan tarafa, tanığın kimliği ve güvenilirliği konusunda bir imkân tanımakta, hatta beyanına güvenilebilecek bir tanık olmadığını iddia ve ispat yükü yüklemektedir[4]. Hukukumuzda prensip olarak yargılamada üçüncü kişi konumunda olan herkes tanıklık yapabilir. Bu sebeple baştan bir kimsenin tanık olamayacağını söylemek mümkün değildir. Ancak bu herkesin tanıklığının aynı değerde olacağı anlamına da gelmez. Farklı sebeplerle (maddî veya manevî) ve gerekçelerle bir tanığın beyanının değerlendirilmesinde dikkate alınması gereken hususları tarafların ileri sürmesi ve mahkemenin de değerlendirmesi gerekebilir[5]. Bu durum aynı zamanda tanığın takdirî bir delil olmasının da bir sonucudur. Ayrıca, canlı delil diyebileceğimiz tanık, örneğin cansız delil olarak daha objektif niteliğe sahip senetten bu açıdan da farklılık göstermektedir. Bu sebeple örneğin, tanığa yemin ettirilmesi (HMK m. 258), tanıkların ayrı ayrı dinlenmesi, dinlenirken önceden hazırlanmış notlardan kural olarak yararlanamaması (HMK m. 261), tanıklığın öneminin anlatılması (HMK m. 256) gibi hususlar bunun sonucudur.

Tanığın güvenilirliğinin test edilmesi hem Kıta Avrupası hukuk sistemlerinde -HMK’nın 254. ve 255. maddelerine benzer şekillerde- kabul edilmekte hem de Anglo-Sakson sistemlerinde “character evidence” kuralı ile mümkün olmaktadır[6]. Tanığın güvenilirliğinin test edilmesi doğrudan doğruya silâhların eşitliği ilkesinden ve âdil yargılanma hakkından kaynaklanmaktadır[7]. Buna karşılık KVKK kararı genel bir uygulama oluşturacak olursa, hukuk sistemimiz bakımından avukat, müvekkili aleyhine tanıklık yapan ve dolandırıcılık, resmî belgede sahtecilik, keza yalancı tanıklık gibi güvenilirliğini ciddi ölçüde zedeleyecek bir suçtan ceza alan tanığın adlî sicil verisini dilekçe kapsamında dosyaya sunamayacaktır. Kaldı ki, çoğu zaman mahkemelerin de -açık Kanun hükmü bulunmasına rağmen- kişisel verilerin korunması adına kendilerine yöneltilen bu tür talepleri reddettiği bilinmektedir. Bu durumda hakkını arayan kişilerin aleyhine -yalan tanıklıktan mahkûmiyeti bile bulunsa- uygulamadaki ifadesiyle bir tanık ‘ayarlandığında’, tanığın kişisel verilerinin korunması meşru sebebi ile hak arama özgürlüğü, âdil yargılanma hakkı, etkin hukukî korunma hakkı, silâhların eşitliği ilkesi gibi pek çok yargısal temel hak ihlâl edilecektir.


Kişisel Verilerin Korunması Menfaati Mi, Hak Arama Özgürlüğü Mü? Söz Konusu Temel Hakları Dengeleyecek Altın Bir Terazi Var Mıdır?

KVKK’nin verdiği karardaki kişisel verilerin korunması veya uçak kazası örneğinde psikiyatristin hastasının kişisel verilerini koruması elbette kişiler için anayasal bir haktır. Ancak hak arama özgürlüğü, âdil yargılanma hakkı, etkin hukukî korunma da birer anayasal haktır. Bu iki tür hak çatıştığında ne olacağı sorunu, Anayasa’ya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine dayalı temel hak dengelenmesi ile çözülebilecektir. Çatışan temel hakların dengelenmesi her zaman kolay bir iş değildir. Bununla birlikte bu dengelemenin yapılması gereken durumlarda özellikle üstün yarar ve hakkın özüne dokunma kriterlerinin dikkatle uygulanması gerekir[8].

KVKK’nin vermiş olduğu karar tekrar dikkate alındığında, tanığın kişisel verilerini koruma gerekçesiyle avukatların temsil ettikleri kişilerin ispat hakkını, âdil yargılanma hakkını, hak arama özgürlüğünü hakkın özüne dokunacak derecede zedelemek yargı sistemi bakımından son derece tehlikeli sonuçlar doğurabilecek niteliktedir. Bu karar sonrası, avukatların, duruşmalarda okunan kimlik numaraları sebebiyle bile alenîyetin kaldırılması gerektiği konusunda sorular gündeme getirmesini olağan karşılamak gerekir. Bu kararın devamında KVKK’nin atacağı bir sonraki adımın, duruşmaların alenî şekilde yapılmasının (Ay. m. 141) kişisel verileri (Ay. m. 20) ihlâl ettiği gerekçesiyle hâkimler veya belki yine avukatlar aleyhine para cezası verip vermeyeceği konusunda haklı endişeler doğmaktadır.


Daha Ölçülü Bir Müdahale Mümkün Müydü?

Türkiye’de çok sayıda avukatın çok da yüksek olmayan ücretlerle çalıştığı gözetildiğinde, özellikle bir kuruma ya da başka bir avukata iş sözleşmesiyle bağlı çalışan avukatlar bakımından, bir avukatı tanığın ceza mahkûmiyeti bilgisine yer verilen ve dolayısıyla adlî sicil verisini içerir dilekçe ibraz etmesi sebebiyle 75 bin lira gibi, -asgarî ücretin neredeyse 20 katı kadar- idarî para cezasına mahkûm etmenin hafif bir yaptırım olduğundan söz etmek güçtür. Hele ki, avukat adlî sicil verisini Avukatlık Kanunu m. 2’ye dayanarak yapmış olduğu bir inceleme neticesinde temin etmişse, sorumluluğun doğması bakımından illiyet bağının kesilip kesilmediği bile tartışılabilir. Kişinin kimlik numarası ile soruşturma bürosundan ilgili kişinin o adlî yargı çevresinde ceza dosyasının bulunup bulunmadığı bilgisinin adlî makamlardan edinilebilmesi karşısında, avukatlara bu konuda sorumluluğun yüklenmesi yerinde midir? Bu anlamda meşru ve maruf bir yöntem ile resmî bir makam aracılığıyla temin edilen adlî sicil verilerinin yargılamada ‘zehirli ağacın meyvesi’ hâline gelmesi, hukukî güvenlik ile bağdaşır mı? Bu durumda adlî sicil verisini uhdesinde bulunduran adlî makamlara hiçbir yaptırım/uyarıda bulunulmaz iken, avukatı 75 bin lira gibi günümüzün ekonomik koşullarında ağır sayılabilecek miktarda para cezasına mahkûm etmek orantılı mıdır? Avukatlık Kanunu’nun (uygulamada sorunlar yaşansa da) çok geniş şekilde delil, belge ve bilgi toplama yetkisi tanıdığı da hukukî bir durumdur (Avukatlık Kanunu m. 2).

Esas itibariyle verilen karar, KVKK’nin önceki kararları ile de çelişkilidir. 6 Ağustos 2021 tarihli ve 2021/761 sayılı kararına konu olayda, cezaevinde bulunan ebeveynin avukatı, vekâletnamesinde özel yetkisi bulunmamasına rağmen çocuğunun hastane raporunu hastane çalışanlarından temin etmiştir. Adlî sicil verileri gibi hassas veri niteliğinde olan hasta kayıtları, avukatın adlî sicil verisini temin etmesinde olduğu gibi teknik hukuk bakımından yetkisiz şekilde elde edilmiştir. Bu olayda hassas veriyi, yetkisiz kişiye aktaran adlî makamlar değil, hastane çalışanlarıdır. Bu şikâyette ise KVKK, yetkisi bulunmadığı ifade edilen avukat aleyhine herhangi bir yaptırım uygulamamış; yapılan hukuka aykırı veri aktarımının sistemsel hatadan kaynaklandığını belirtmiş; hastaneye de bundan sonra kime, hangi belgenin verilebileceğine dair personel ve çalışanlarını eğitme yükümlülüğü yüklenmiştir[9]. Bu açıdan bakıldığında KVKK’nin vermiş olduğu işbu kararın ölçülü olduğu ifade edilebilir. Ancak bu kararı incelediğimiz tanıkla ilgili karar bakımından da çelişki taşıdığı aşikârdır. Burada özellikle hukuku bilen ve bu konuda uzman olan adlî mercilerin adlî sicil verilerini vermesi veya dosya kapsamında incelemeye açmaları da ayrıca dikkate alınmamıştır.


KVKK, Âdil Yargılanma Hakkının Güvenceleri Konusunda Söz Konusu Kararı Verebilecek Uzmanlığa Sahip Midir?

Söz konusu ihlâl kararını veren KVKK, âdil yargılanma hakkının güvencelerinden birisi olan tanığa itiraz hakkını önemli ölçüde tehlikeye atan ve böylece sıradan bireylerin hak arama özgürlüğüne Anayasa’ya aykırı bir müdahalede bulunarak temel hakların dengelenmesi konusunda Anayasa’ya uygun olmayan bir karar vermiştir. KVKK “kişisel verilerin işlenmesinde başta özel hayatın gizliliği olmak üzere kişilerin temel hak ve özgürlüklerini korumak” temel görevini yerine getirmekle yükümlüdür (6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu m. 1). Diğer yandan bu kararları verecek olan KVKK’ye üye olabilmek için “Kurumun görev alanındaki konularda bilgi ve deneyime sahibi olmak” yeterlidir ve hatta Kurul üyelerinin hukuk fakültesinden mezun olma şartı dahi bulunmamaktadır (6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu m. 21). Bu durumda hukuk fakültesi eğitimi bulunmayan üyelerin temel hak ve özgürlüklerin korunması görevini Anayasa’nın ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin belirlediği kriterleri sağlayarak tesis edebilmesinin mümkün olup olmayacağı şüphesi doğmaktadır. Tartışmalı ve gri alanlardaki bir konunun kişisel verilerin korunması kapsamına girip girmediği ya da başka bir temel hakla ilişkisi özel değerlendirme yapılması gereken bir konudur. Şayet bu değerlendirme yapılmaz ve hassas denge gözetilmezse, bundan sonra özellikle yargılamalarda kullanılacak her delil, o delili değerlendirmek bakımından toplanacak her bilgi kişisel veri ihlâli riski ile karşı karşıya kalacaktır. KVVK’nın bu şekilde ölçüsüz müdahaleleri genişlerse, bir delilin sıhhati, caiziyeti veya o delilin değerlendirmedeki kuvveti, keza karşı ispat faaliyeti gibi hususlar bir süre sonra yerine getirilemez hale de gelebilir.

KVKK, 2 Kasım 2021 tarihli kararında âdil yargılanma hakkı başta olmak üzere yargısal temel haklar ve özellikle avukatlık faaliyeti bakımından oldukça tehlikeli bir karara imza atmış; bu karara çok benzer ve çok yakın tarihli -6 Ağustos 2021 tarihli karara konu olan- başka bir somut olayda ise, tamamen zıt yönde karar vererek hukukî güvenlik ilkesini de zedelemiştir. Temel hakların korunması görevini yürüten KVKK’nin âdil yargılanma hakkına ve hukukî güvenlik ilkesine hizmet eden kararlar vermesi, hukuk devletinin gerekliliklerindendir. Aksi hâlde, KVKK sadece ve mutlak olarak kişisel verileri koruma altına alırsa, temel hak dengelemesinde tamamen gözardı edilen diğer temel hakların hukuken güvencesiz hâle gelmesi gibi bir sonucun doğması kaçınılmazdır.


Her zaman olduğu gibi Saygıdeğer Hocam Prof. Dr. Muhammet Özekes’e çalışmayı okuyup değerlendirdiği ve değerli katkılarda bulunduğu için müteşekkirim.

Dipnotlar


  1. https://www.dw.com/de/konsequenzen-aus-dem-germanwings-absturz-gefordert/a-19113808; https://www.zeit.de/wissen/2015-03/airbus-a320-germanwings-absturz-frankreich-faq?utm_referrer=https%3A%2F%2Fwww.google.com.tr%2F ↩︎

  2. KVKK 02.11.2021, 2021/1111 (https://kvkk.gov.tr/Icerik/7266/2021-1111?fbclid=IwAR0cvMozaHvlNHDEAQrGPZfsYpMtutKKO7JdsCpA6eIRvkka9fHgvjszD10). ↩︎

  3. “Mevcut tüm bilgi ve belgeler itibarıyla; ilgili kişinin adli sicil bilgisi kişisel verisinin işlenmesi faaliyetinde veri sorumlusu tarafından 6698 sayılı Kanun’un 6’ncı maddesinde düzenlenen hukuki sebeplerden herhangi birine dayanılmadığı, bu hususun ise veri güvenliğine ilişkin yükümlülüklerin düzenlendiği 6698 sayılı Kanun’un 12’nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan ‘Kişisel verilerin hukuka aykırı olarak işlenmesini önlemek amacıyla uygun güvenlik düzeyini temin etmeye yönelik gerekli her türlü teknik ve idari tedbirleri almak zorundadır.’ hükmüne aykırılık teşkil ettiği dikkate alındığında 6698 sayılı Kanun’un 18’inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine istinaden veri sorumlusu hakkında 75.000 TL idari para cezası uygulanmasına,
    Veri sorumlusu tarafından ilgili kişi hakkında başlangıçtan itibaren hukuka aykırı nitelikte kişisel veri işleme faaliyetinde bulunulduğu kanaatine ulaşıldığından, ilgili kişinin veri sorumlusu nezdinde tutulan ve hukuka aykırı işleme amacıyla bağlantılı kişisel verilerinin 6698 sayılı Kanun’un 7’nci maddesi ile Kişisel Verilerin Silinmesi, Yok Edilmesi veya Anonim Hale Getirilmesi Hakkında Yönetmelik uyarınca imha edilmesi ve sonucundan Kurula bilgi verilmesi hususunda veri sorumlusunun talimatlandırılmasına,
    Söz konusu verinin paylaşılmasının 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri kapsamında suç unsuru barındırabileceği dikkate alındığında, bu hususta işlem tesis edilmesini teminen Cumhuriyet Başsavcılığına başvurulabileceği hususunda ilgili kişiye bilgi verilmesine…” KVKK 02.11.2021, 2021/1111 (https://www.kvkk.gov.tr/Icerik/7266/2021-1111). ↩︎

  4. Tanığın kimliğinin tespiti
    HMK m. 254: (1) Dinleme sırasında öncelikle tanıktan adı, soyadı, doğum tarihi, mesleği, adresi, taraflarla akrabalığının veya başka bir yakınlığının bulunup bulunmadığı, tanıklığına duyulacak güveni etkileyebilecek bir durumu olup olmadığı sorulur.
    Tanıklara itiraz
    HMK m. 255: (1) Tanığın davada yararı bulunmak gibi tanıklığının doğruluğu konusunda kuşkuyu gerektiren sebepler varsa, bunu iki taraftan biri iddia ve ispat edebilir. ↩︎

  5. Bu konuda bkz. Ali Cem Budak / Vural Karaaslan, Medeni Usul Hukuku, Filiz Kitabevi, İstanbul 2021, s. 301-302; Ejder Yılmaz / Ramazan Arslan / Sema Taşpınar Ayvaz / Emel Hanağası, Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2021, s. 449-450; Hakan Pekcanıtez / Oğuz Atalay/ Muhammet Özekes, Medeni Usul Hukuku, Ders Kitabı, Oniki Levha Yayınları, İstanbul 2021, s. 416-417; Mesut Ertarhan, Medeni Yargılama Hukukunda Tanık ve Tanıklık, Seçkin Yayınevi, Ankara 2005, s. 295 vd.; Murat Atalı / İbrahim Ermenek / Ersin Erdoğan, Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2021, s. 516-518; Mustafa Göksu, Amerikan Yargılama Hukukunda Tanık, Ankara 2001 (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), s. 1 vd.; Nedim Meriç, “Türk ve Alman Hukukunda Tanık İfadesinin Değerlendirilmesi”, Legal MİHDER 2005/1, s. 89-122; Oğuz Atalay, Pekcanıtez Usul, Cilt II, Oniki Levha Yayınları, İstanbul 2017, s. 1909-1911; Süha Tanrıver, Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, Cilt I, Ankara 2021, s. 878-879. ↩︎

  6. Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Mesut Ertarhan, Medeni Yargılama Hukukunda Tanık ve Tanıklık, Seçkin Yayınevi, Ankara 2005, s. 298 vd. ↩︎

  7. Bu konuda bkz. Emel Hanağası, Silahların Eşitliği İlkesi, Yetkin Yayınevi, Ankara 20216, s. 411-412. ↩︎

  8. Bu konuda ayrıntılı değerlendirmelerimiz için bkz. Pınar Çiftçi, Medeni Yargılama Hukukunda İspat Hakkı ve Sınırlamaları, Adalet Yayınevi, Ankara 2018, s. 501 vd.; Pınar Çiftçi, Medenî Yargılama Hukuku Açısından Hak Arama Özgürlüğünün (Ay. m. 36) Sınırlandırılması Sorunu, Legal Medenî Usûl ve İcra İflâs Hukuku Dergisi 2016/2, Cilt 12, S. 34, s. 361-400. ↩︎

  9. “… Veri sorumlusu Sağlık Bakanlığı bünyesindeki çalışanların tereddütte kalmadan takip edebilecekleri sistemli, kuralları net, yönetilebilir ve sürdürülebilir ayrı bir politika hazırlaması gerektiği hususunda veri sorumlusunun talimatlandırılmasına,
    İdari bir tedbir olarak ilgili Eğitim ve Araştırma Hastanesi çalışanlarının kişisel verilerin korunması uyum çalışmaları kapsamında eğitim alması, bu eğitimde özel nitelikli kişisel verilerle muhatap olan hastane personelinin kişisel verilerin işlenmesinde yetki kapsamlarına açıkça yer verilmesi ve alınan eğitim belgelerinin Kuruma sunulması hususunda veri sorumlusunun talimatlandırılmasına,
    Kişisel verilerin güvenliğinin sağlanması açısından teknik bir tedbir olarak hastane otomasyon sisteminin erişim loglarının görüntüleme işlemi de dâhil olmak üzere tutulmasını sağlamak için sistemin güncellenmesi ve Kuruma bilgi verilmesi hususunda veri sorumlusunun talimatlandırılmasına,
    Hastanedeki tüm doktor ve hasta kayıt personelinin tüm hasta kayıtlarına erişmesi yerine, yalnızca hastaların muayene ve tedavisi ile ilgili olarak çalışan personelin ve doktorların söz konusu verilere erişmesine dair yetki matrisinin net bir şekilde ortaya konulması hususunda veri sorumlusunun talimatlandırılmasına,
    Hastane otomasyon sisteminden hasta kayıt örneklerinin çıktı alınması konusunda belirli prosedürlerin ve yetkili personelin belirlenmesi hususunda veri sorumlusunun talimatlandırılmasına, bu çerçevede kişisel verilerin korunması hususunda verilen tüm talimatlara ilişkin yapılan işlemlerin sonucundan Kurula bilgi verilmesine,
    Veri sorumlusu bünyesinde çalışan kişinin, ilgili kişinin çocuğuna ait özel nitelikli kişisel verileri ilgili avukata 6698 sayılı Kanunun 8 inci maddesinde yer alan aktarım şartlarından herhangi birine dayanmadan aktardığı, bu çerçevede veri sorumlusu tarafından Kanunun 12 nci maddesi kapsamında gerekli idari ve teknik tedbirlerin alınmadığı kanaatine varıldığından, Kanunun 18 inci maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca ilgili kamu kurum ve kuruluşundaki sorumlular hakkında disiplin hükümlerine göre işlem yapılmasına ve sonucundan Kurula bilgi verilmesine karar verilmiştir.” KVVK, 06.08.2021, 2021/761 (https://www.kvkk.gov.tr/Icerik/7137/2021-761). ↩︎

Lexpera Blog’da yayımlanan yazılar, yazarlarının görüşlerini ifade eder. Lexpera Blog’da bir yazıya yer verilmesi, o yazıda savunulan görüşlerin On İki Levha Yayıncılık tarafından benimsendiği anlamına gelmez. Yazılar, bilgi amaçlı olup, hukuki mütalaa ya da tavsiye niteliği taşımamaktadır.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve diğer mevzuat hükümlerine aykırı ve bilimsel yazma etik kurallarını aşan iktibaslar konusunda yazarların ve On İki Levha Yayıncılık’ın rızası bulunmamaktadır.
Author image
Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Usul ve İcra-İflas Hukuku Anabilim Dalı