Özet
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 11.maddesinde ticari işletmenin tanımı yapılmıştır. İlgili hükme göre ticari işletme; esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Bununla birlikte, ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır Cumhurbaşkanı kararıyla belirlenir. TTK’nın 11.maddesinin 3.fıkrasında ticari işletmenin devri durumu düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre, “Ticari işletme, içerdiği malvarlığı unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek olmaksızın bir bütün hâlinde devredilebilir ve diğer hukuki işlemlere konu olabilir. Aksi öngörülmemişse, devir sözleşmesinin duran malvarlığını, işletme değerini, kiracılık hakkını, ticaret unvanı ile diğer fikrî mülkiyet haklarını ve sürekli olarak işletmeye özgülenen malvarlığı unsurlarını içerdiği kabul olunur. Bu devir sözleşmesiyle ticari işletmeyi bir bütün hâlinde konu alan diğer sözleşmeler yazılı olarak yapılır, ticaret siciline tescil ve ilan edilir.” İlgili madde de görüleceği üzere, ticari işletmenin devredilmesi durumunda inceleme konumuzu da oluşturan kiracılık hakkı da devredilmiş olacaktır. TTK’da kiracılık hakkının ticari işletmenin devredilmesiyle birlikte devralana geçtiği düzenlenmişken, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda kira sözleşmelerinin devrinin kiraya verenin yazılı rızasına bağlı olduğu düzenlenmektedir. TBK m.323/I hükmüne göre, “Kiracı, kiraya verenin yazılı rızasını almadıkça, kira ilişkisini başkasına devredemez. Kiraya veren, işyeri kiralarında haklı sebep olmadıkça bu rızayı vermekten kaçınamaz.” TBK’daki bu düzenleme uygulamada tartışmalara yol açmaktadır. Ancak belirtilmelidir ki, ticari işletmeyi işleten tacirin işletme halinde olduğu taşınmaza malik olmaması ve ticari işletmeyi devretmesi durumunda TTK’daki açık hüküm gereği kiracılık hakkı kiraya verenin yazılı rızasına bağlı olmaksızın devralana geçecektir.
Anahtar Kelimeler: Ticari İşletme, Ticari İşletmenin Devri, Kira Sözleşmesinin Devri, Kiraya Verenin Onayı
Abstract
The definition of commercial enterprise is made in the 11th article of the Turkish Commercial Code No. 6102. According to the relevant provision, commercial enterprise; It is an enterprise where activities aiming to generate income exceeding the limit set for the artisan enterprise are carried out continuously and independently. However, the border between the commercial enterprise and the tradesman enterprise is determined by the President's decision. In the 3rd paragraph of the 11th article of the TCC, the transfer of the commercial enterprise is regulated. According to the said article, “The commercial enterprise may be transferred as a whole and may be subject to other legal proceedings without the necessity of making separate disposition transactions for the transfer of the assets it contains. Unless otherwise stipulated, the transfer agreement is deemed to include fixed assets, business value, tenancy right, trade name and other intellectual property rights, and assets that are permanently assigned to the business. With this transfer agreement, other agreements that cover the commercial enterprise as a whole are made in writing, registered and announced in the trade registry". As can be seen in the relevant article, in case of transfer of the commercial enterprise, the tenancy right, which is also the subject of our examination, will also be transferred. While it is regulated in the TCC that the tenancy right passes to the transferee with the transfer of the commercial enterprise, it is regulated in the Turkish Code of Obligations No. 6098 that the transfer of lease agreements is subject to the written consent of the lessor. According to Article 323/I of the TCO, “The lessee cannot transfer the rental relationship to another person unless he obtains the written consent of the lessor. The lessor cannot refrain from giving this consent unless there is a justifiable reason in the workplace leases". This regulation in the TCO leads to discussions in practice. However, it should be noted that in the event that the merchant operating the commercial enterprise does not own the immovable in which he is operating and transfers the commercial enterprise, the right of tenancy will pass to the transferee without the written consent of the lessor, pursuant to the express provision in the TCC.
Keywords: Commercial Operation, Transfer of Commercial Operation, Transfer of Lease Agreement, Approval of the Lessor.
Giriş
Türk Ticaret Kanunu’nun 11.maddesinin 3.fıkrasında ticari işletmenin devredilmesi durumunda kiracılık hakkının da devredileceği düzenlenmektedir. Buna karşılık, Türk Borçlar Kanunu’nun 323.maddesinin 1.fıkrasında kira sözleşmesinin devredilmesinin kiraya verenin yazılı rızasına bağlı olduğu ancak işyeri kiralarında kiraya verenin haklı bir sebep olmadan rıza vermekten kaçınamayacağı ifade edilmiştir. Burada üzerinde durulması gereken durum, ticari işletmenin devredilmesi durumunda işletmenin faaliyet gösterdiği ve tacire ait olmayan taşınmaz üzerindeki kiracılık hakkının da kiraya verenin yazılı rızası olmaksızın devredilip devredilemeyeceğidir. Doktrinde bazı yazarlar TBK m.323 hükmüne öncelik tanıyarak kiraya veren tarafından kira ilişkisinin devrine yazılı rıza gösterilmedikçe, ticari işletmenin devredilmesinin kiracılık hakkının da devredilmesi sonucunu doğurmayacağını ifade etmektedirler. Buna karşılık TTK’daki hükmün uygulanması gerektiğini savunan yazarlara göre ise, TTK’daki hükmün TBK’daki hükme göre özel hüküm niteliğinde olduğu ve ticari işletmenin devrinin, kiraya verenin yazılı rızasına gerek olmaksızın kiracılık hakkının da devralana geçmesi sonucunu doğuracağını ifade etmektedirler.
Bu çalışmada, TTK’daki hüküm ile TBK’daki hüküm karşılaştırmalı olarak değerlendirilerek ticari işletmenin devredilmesi durumunda kiracılık hakkının da devredildiği kabul edilmekle birlikte, söz konusu devir işleminde kiraya verenin yazılı rızasının gerekli olup olmadığı üzerinde durulacaktır.
I. Ticari İşletmenin Tanımı
Türk Ticaret Kanunu’nun 11/I hükmünde, “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.” şeklinde ticari işletmenin tanımı yapılmıştır. Belirtilmelidir ki, ticari işletme faaliyeti, her şeyden önce bir ekonomik faaliyettir ve gelir elde etmek amacıyla yapılmaktadır[1]. Bir ticari işletmeden söz edebilmek için öncelikle yapılan faaliyetin gelir sağlamak amacına yönelmiş olması gerekmektedir. Ticari işletme aynı zamanda bir iktisadi işletmedir[2]. Bir işletmenin ticari işletme olarak nitelendirilebilmesi için öncelikle TTK m.11/I'de yer alan şartları taşıması gerekmektedir. Bu bağlamda, söz konusu işletme esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamalı, iktisadi faaliyet amacı olmalı, faaliyetleri devamlı olmalı ve bu faaliyetleri bağımsız olarak sürdürmelidir. Bu unsurların bulunması halinde ticari işletme sıfatı kendiliğinden kazanılır. Herhangi bir unsurun kaybedilmesi halinde ise kendiliğinden kaybedilir[3]. Ticari işletme sıfatının kazanılması veya kaybedilmesi için ayrıca yapılması gereken şekli bir işlem bulunmamaktadır. Her ticari işletme özünde bir işletme olmakla birlikte, her işletme bir ticari işletme değildir[4].
Ticari işletmenin iktisadi faaliyet unsuru ile ilgili olarak şu hususların belirtilmesinde yarar vardır. İktisadi faaliyet denilmesiyle anlaşılması gereken, işletme faaliyeti sonucunda gelir elde etmeyi amaçlamaktır[5]. Gelir sağlamayı hedeflemekle birlikte, ticari işletmenin faaliyetleri neticesinde hiç gelir elde edememiş olması ticari işletme sıfatını etkilemez[6]. Ticari işletmenin bir diğer unsuru işletme içerisinde yürütülen faaliyetlerin devamlılık taşımasıdır. Bundan anlaşılması gereken, devamlı olmayan faaliyetlerin ticari işletme sıfatının kazanılmasına engel oluşturacağıdır. Ancak, devamlılık denilmesiyle işletmenin kesintisiz olarak faaliyet göstermesi anlamına ulaşılmamalıdır. Kısa süreli de olsa belirli bir zaman diliminde icra edilen faaliyetler açısından devamlılık unsurunun gerçekleştiği söylenebilir[7]. Ayrıca, devamlılık amacıyla başlatılan faaliyetin sonradan herhangi bir nedenle kesintiye uğraması halinde devamlılık unsurunun varlığı ortadan kalkmaz[8]. Ticari işletmenin bağımsızlık unsuru, işletmenin hem iç ilişkide hem de dış ilişkide işleten dışında başka bir kişinin iradesine bağlı olmadan faaliyet göstermesidir[9]. Son olarak belirtilmelidir ki, bir işletmenin ticari işletme olarak nitelendirilebilmesi için işletme faaliyetinde yürütülen faaliyetin belirli bir kapasiteyi aşmasıdır[10]. TTK m.11/I de ölçü olarak esnaf işletmesi için öngörülen sınır esas alınarak, bu sınırı aşmayan işletmelerin ticari işletme olarak nitelendirilemeyeceği belirtilmiştir.
II. Ticari İşletmenin Devri
Ticari işletmenin devriyle ilgili olarak mevzuatta yer alan kanuni düzenlemelere bakıldığında, TTK’nın 11/III ve TBK’nın 202.maddesine değinmekte yarar vardır. TTK m.11 hükmü, ticari işletmenin devrini düzenlemektedir. Söz konusu düzenlemede, ticari işletmenin devriyle birlikte içerdiği malvarlığı unsurlarının da devredilmiş olduğu ve bunlar için ayrıca zorunlu tasarruf işlemlerinin yapılmasının gerekmediği belirtilmektedir. Bununla birlikte, ilgili madde de “devir sözleşmesinden” de söz edilmektedir. Buna göre, ticari işletmenin devri sözleşmesi yazılı olarak yapılacak, buna ek olarak ticaret siciline tescil ve ilan edilecektir[11]. Kanunda öngörülen şekil, geçerlilik şartına bağlandığı için söz konusu şekil şartına uyulmadan kurulan devir sözleşmesi geçersiz olacaktır[12].
TBK m.202 de ise “Bir malvarlığını veya bir işletmeyi aktif ve pasifleri ile birlikte devralan, bunu alacaklılara bildirdiği veya ticari işletmeler için Ticaret Sicili Gazetesinde, diğerleri için Türkiye genelinde dağıtımı yapılan gazetelerden birinde yayımlanacak ilanla duyurduğu tarihten başlayarak, onlara karşı malvarlığındaki veya işletmedeki borçlardan sorumlu olur.” denilmektedir. Söz konusu hükümden anlaşılması gereken, devrin geçerli olabilmesi için ticari işletmenin aktif ve pasifleriyle birlikte bir bütün olarak devredilmesinin gerektiğidir[13]. Ancak, bu noktada şu hususun belirtilmesinde yarar vardır. Ticari işletmenin devredilmesi, malvarlığına dahil olan bütün unsurların devredilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. TTK m. 11/III c.2 de, “Aksi öngörülmemişse, devir sözleşmesinin duran malvarlığını, işletme değerini, kiracılık hakkını, ticaret unvanı ile diğer fikrî mülkiyet haklarını ve sürekli olarak işletmeye özgülenen malvarlığı unsurlarını içerdiği kabul olunur.” denilmesiyle açıkça görülmektedir ki ticari işletmenin malvarlığına dahil bazı unsurların sözleşmede öngörülmek kaydıyla devrin kapsamı dışında bırakılması mümkündür[14]. Burada dikkat edilmesi gereken durum, ticari işletmenin devrinin TTK m.11/III kapsamında değerlendirilebilmesi için devredilen unsurlar ile ticari işletmenin faaliyetlerine devam edebilmesinin mümkün olmasıdır. Devredilen unsurlar, devamlılığı sağlayacak nitelikte değilse ticari işletmenin devrinden söz edilmeyecektir ve bu durumda TTK m.11/III kapsamında değerlendirilmeyecektir[15].
Ticari işletmenin devrinde yalnızca aktiflerin devredilip devredilemeyeceği doktrinde tartışmalı bir durumdur. TBK m.202 de belirtilen “aktif ve pasifleriyle birlikte” ifadesiyle ticari işletmenin devredilmesi durumunda aktif ve pasiflerin birlikte devredilmesi gerektiği anlamına ulaşılmaktadır. ARICI’ya göre, TBK m.202 hükmü emredici nitelikte olmadığı için ticari işletmenin devredilmesi durumunda yalnızca aktiflerin devredilmesi mümkündür[16]. Buna ek olarak, KENDİGELEN de, ARICI’nın bu konu ile ilgili gerekçelerini isabetli bularak ticari işletmenin devrinde sözleşmede açıkça öngörülmek kaydıyla pasiflerin tamamının veya bir kısmının devrin kapsamı dışında bırakılabileceğini belirtmektedir[17].
Buna karşılık, doktrinde baskın olan ve bizim de katıldığımız görüşe göre, ticari işletmenin devredilmesi durumunda yalnızca aktiflerin devrini öngören sözleşmenin TBK m.202 hükmü karşısında geçersiz sayılması gerekmektedir[18]. Bu hususta EREN’e göre, TBK m.202 hükmü uyarınca, taraflar malvarlığının aktif ve pasifinin tamamı üzerinde işlem yaparlar. Burada üçüncü bir kişi, bir malvarlığını veya işletmeyi sahibiyle anlaşarak aktif ve pasifiyle birlikte devralmaktadır. Ancak, anlaşma halinde aktifte yer alan bazı değerlerin sözleşme dışında bırakılması mümkündür[19]. Ticari işletmenin devredilmesi durumunda aktifler ile birlikte pasiflerin de devredilmesi alacaklıları korumak amacıyla öngörülmüştür. Belirtilmelidir ki, ticari işletmenin devrinde yalnızca aktiflerin devredilmesi buna karşılık pasiflerin devredilmemesi durumunda söz konusu borcun alacaklıları teminatsız kalacaktır[20]. Ayrıca, bu noktada şu hususun belirtilmesinde yarar vardır. Ticari işletmenin aktif ve pasifleriyle birlikte devredilmesinde TBK m.202 uyarınca alacaklıların rızası aranmamaktadır[21].
Ticari işletmenin devrinde değinilmesi gereken bir diğer husus, bazı hallerde Rekabet Kurulu’ndan izin alınmasıdır. Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un[22] m.7/II hükmünde, “Hangi tür birleşme ve devralmaların hukuki geçerlilik kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul, çıkaracağı tebliğlerle ilan eder.” denilmektedir. Bu düzenleme kapsamında, TTK m.11/III (ile TBK m.202) hükmüne dayalı ticari işletme devirlerinin geçerliliğini sağlamak için Rekabet Kurulundan izin alınması gerekebilecektir[23]. Söz konusu hükme göre düzenlenen 2010/4 sayılı Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ[24]in 7.maddesinde hangi durumlarda Rekabet Kurulundan izin alınması gerektiği belirtilmiştir. Söz konusu hükme göre, “İşlem taraflarının Türkiye ciroları toplamının yedi yüz elli milyon TL’yi ve işlem taraflarından en az ikisinin Türkiye cirolarının ayrı ayrı iki yüz elli milyon TL’yi veya Devralma işlemlerinde devre konu varlık ya da faaliyetin, birleşme işlemlerinde ise işlem taraflarından en az birinin Türkiye cirosunun iki yüz elli milyon TL’yi ve diğer işlem taraflarından en az birinin dünya cirosunun üç milyar TL’yi, aşması halinde söz konusu işlemin hukuki geçerlilik kazanabilmesi için Kuruldan izin alınması zorunludur.”
III. Ticari İşletmenin Devrinin Hüküm ve Sonuçları
Ticari işletmenin devredilmesiyle birlikte, işletme içinde en önemli unsuru teşkil eden müşteri çevresi de alıcıya geçer. Bunun bir sonucu olarak, devreden bakımından devrettiği işletme ile rekabet etmeme borcu oluşmaktadır. Doktrinde bu görüş, Türk Medeni Kanunu’nun 2.maddesine dayandırılmıştır[25]. Ayrıca belirtilmelidir ki, ticari işletmenin devri genellikle bir satış sözleşmesine bağlı olduğundan bu sözleşmeyle ilgili olarak ayıp ve zapta karşı tekeffül hükümleri de ticari işletmenin devrinde uygulanacaktır[26]. Ticari işletmenin devrinin hüküm ve sonuçlarına ilişkin detaylı değerlendirmeye aşağıda yer verilmiştir.
A. Tacir Sıfatının Sona Ermesi
Ticari işletmenin devredilmesiyle birlikte, şayet devreden tacirin başka bir ticari işletmesi bulunmuyorsa tacir sıfatı da sona ermektedir[27]. Buna karşılık, birden fazla ticari işletmesi bulunan bir gerçek kişi tacirin, ticari işletmelerinin bir kısmını devretmesiyle birlikte en az bir ticari işletmesini işletmeye devam etmesi durumunda tacir sıfatı da bu işletme nedeniyle devam edecektir[28]. İcra ve İflas Kanunu’nun 44.maddesi[29] bu husus bakımından önemli niteliktedir. Nitekim söz konusu hükme göre, ticareti terk eden tacir on beş gün içerisinde keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirmeye ve içeriği belirlenmiş bir mal beyanında bulunmaya mecburdur. Ayrıca belirtilmelidir ki, ticareti terk eden tacir, bu ilan tarihinden itibaren bir yıl süre ile iflas yoluyla takip edilebilecektir. Burada şu hususa değinmekte yarar vardır. TBK m.202/II hükmüne göre, “Bununla birlikte, iki yıl süreyle önceki borçlu da devralanla birlikte müteselsil borçlu olarak sorumlu kalır. Bu süre, muaccel borçlar için, bildirme veya duyuru tarihinden; daha sonra muaccel olacak borçlar için ise, muacceliyet tarihinden işlemeye başlar.” Bundan anlaşılması gereken, ticari işletmesini devreden tacir devralan ile birlikte işletme borçlarından iki yıl süre ile müteselsil borçlu olarak sorumlu olacaktır. Bu durumda, İİK’daki hükme göre ticareti terk eden tacirin bir yıllık süre ile iflas yoluyla takip edilebilme imkanının bulunmasına ek olarak, bir yıllık sürenin geçmesinin ardından TBK m.202/II hükmü gereği, kalan süre için haciz yoluyla takip edilebilmesi mümkündür.
Ancak, ticaretin kısmen terkinde tacir sıfatı sona ermediği için İİK m.44 hükmünde yer alan iflas yoluyla takibe ilişkin hüküm uygulanmayacaktır. Zira, bu durumda ticari işletmeyi devreden kişinin tacir sıfatı sona ermemektedir. Bu durumda söz konusu tacir, herhangi bir süre sınırı olmadan ve her türlü borcu için iflas yoluyla takip edilebilecektir[30].
B. İşletmeyi Devralan ve Devredenin Sorumluluğu
TBK m.202 uyarınca, ticari işletmeyi devralan kişi bu durumu alacaklılara bildirdiği veya ticari işletmeler için Ticaret Sicili Gazetesinde, diğerleri için Türkiye genelinde dağıtımı yapılan gazetelerden birinde yayımlanacak ilanla duyurduğu tarihten başlayarak, onlara karşı malvarlığındaki veya işletmedeki borçlardan sorumlu olmaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken husus, taraflar arasında borcun nakli sözleşmesi yapılmadan ticari işletmeye ait borçlar kanunen devralana geçmektedir[31]. Ayrıca belirtilmelidir ki, devralanın tüm malvarlığı ile sorumlu olduğu bu durum, her bir borca ilişkin öngörülmüş zamanaşımı süresince devam etmektedir[32]. Devralanın işletme borçlarından dolayı sorumlu olması için öncelikle taraflar arasında geçerli bir devir sözleşmesi bulunması gerektiği de ayrıca dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Zira, taraflar arasındaki devir sözleşmesi geçerli değilse TBK m.202 kapsamında herhangi bir sorumlu ortaya çıkmayacaktır[33].
Ticari işletmenin devredilmesi durumunda devreden ile devralan arasında devir sözleşmesinde öngörülen sorumluluğun sınırlandırılmasına ilişkin anlaşmaların alacaklılara karşı ileri sürülüp sürülemeyeceği hususunda doktrinde farklı görüşler yer almaktadır. KENDİGELEN’e göre, sorumluluğun sınırlandırılmasına ilişkin anlaşmalar iç ilişkide geçerli olduğu gibi, devralan tarafından yapılan bildirim veya duyuruda açıkça yer verilmek kaydıyla işletme alacaklılarına karşı da ileri sürülebilecektir[34]. Buna benzer bir diğer görüşe göre, devreden ile devralan arasında sorumluluğun sınırlandırılmasına ilişkin yapılan anlaşmanın devralan tarafından bildirim veya duyuru yoluyla bildirilmesi durumunda, söz konusu sınırlamalar alacaklılara karşı geçerli olacaktır[35]. Buna karşılık, ARKAN’a göre, devralanın sorumluluğuna ilişkin anlaşmalar devralan ile devreden arasındaki iç ilişkide geçerli olacaktır. Bu durum, bildirim veya duyuru yoluyla belirtilmiş olsa dahi alacaklılara karşı ileri sürülemeyecektir[36].
Kanun koyucu, ticari işletmenin devrinde alacaklıları korumak bakımından devralan ile birlikte devredenin de ticari işletmenin borçlarından sorumlu olduğunu düzenlemiştir. Nitekim TBK m.202/II hükmüne göre, ticari işletmeyi devreden tacir iki yıl süre ile devralan ile birlikte sorumlu tutulmuştur. Bundan anlaşılması gereken, alacaklılar devre rağmen öngörülen bu süre içerisinde devredene de başvurabilecek ve alacaklarını devreden kişiden talep edebileceklerdir[37]. Kanunen öngörülen iki yıllık sürenin başlangıcı, muaccel borçlar için yapılan duyuru veya bildirim tarihi, daha sonra muaccel olacak borçlar için ise (duyuru veya bildirim yapılmış olmak kaydıyla) muacceliyettarihidir. Ancak belirtilmelidir ki, devralan tarafından bildirim veya ilanla duyurma yükümlülüğü yerine getirilmediği sürece iki yıllık süre işlemeye başlamayacaktır. (TBK m.202/IV). TBK m.202/II'de düzenlenen iki yıllık süre, hak düşürücü niteliktedir[38].
IV. Kira İlişkisinin Devri
Kira ilişkisinin devri, TBK’nın 323.maddesinde düzenlenmektedir. Söz konusu hükme göre, “Kiracı, kiraya verenin yazılı rızasını almadıkça, kira ilişkisini başkasına devredemez. Kiraya veren, işyeri kiralarında haklı sebep olmadıkça bu rızayı vermekten kaçınamaz. Kiraya verenin yazılı rızasıyla kira ilişkisi kendisine devredilen kişi, kira sözleşmesinde kiracının yerine geçer ve devreden kiracı, kiraya verene karşı borçlarından kurtulur. İşyeri kiralarında devreden kiracı, kira sözleşmesinin bitimine kadar ve en fazla iki yıl süreyle devralanla birlikte müteselsilen sorumlu olur.”
TBK m.323 hükmünde düzenlenen kira ilişkisinin devrinin hukuki niteliği ile ilgili olarak bilgi vermek gerekmektedir. Doktrinde, kira ilişkisin devrinin hukuki niteliği bakımından farklı görüşler mevcuttur. GÜMÜŞ’e göre, kiranın devri ile kiracının sahip olduğu kiralayan ile arasındaki kira sözleşmesinden doğan kullanma hakkı, alacağın temliki hükümlerine göre üçüncü bir kişiye devredilmektedir[39]. Buna karşılık KAHVECİ’ye göre, kira ilişkisinin devri sözleşmenin devri niteliğindedir[40].
Belirtilmelidir ki, kira ilişkisinin devri kiraya verenin devir işlemine devir işleminden önce onay vermesi, devir işlemi yapıldıktan sonra onay vermesi veya devir sözleşmesine katılması ile gerçekleşir. Bununla birlikte, kiraya verenin onayına kadar kira ilişkisinin devri askıdadır[41].
V. Kira İlişkisinin Devrinin Şartları
A. Geçerli Bir Kira Sözleşmesinin Olması
Sözleşmenin devrinden söz edebilmek için öncelikle geçerli bir kira sözleşmesinin bulunması gerekmektedir. Sözleşmenin devri kiraya veren ve kiracı için malvarlığına etkisi bakımından bir tasarruf işlemidir[42]. Bundan anlaşılması gereken, taraflar arasında geçerli bir kira sözleşmesi bulunmaması durumunda devir gerçekleşmeyecektir. Zira, mevcut olmayan bir kira sözleşmesinin devri, taraflar bakımından tasarrufi bir işlem olarak nitelendirilemez[43].
B. Devir Anlaşması
Kira sözleşmesinin devredilebilmesi için geçerli bir kira sözleşmesine ihtiyaç bulunmakla birlikte, devreden eski kiracı ile devralan kiracı arasında bir devir sözleşmesi yapılması da gerekmektedir[44]. Devir sözleşmesinin tarafları kira ilişkisini devreden kiracı ile devralan kiracıdır. Esasen, kiraya verenin bu sözleşmeye taraf olabilmesi mümkün ise de zorunlu değildir. Nitekim, TBK m.205/II hükmünde, “Sözleşmeyi devralan ile devreden arasında yapılan ve sözleşmede kalan diğer tarafça önceden verilen izne dayanan veya sonradan onaylanan anlaşma da, sözleşmenin devri hükümlerine tabidir.” denilmekle bu durum ifade edilmektedir. Devir anlaşmasının şekline ilişkin düzenlemede TBK m.205/III hükmünde yer almaktadır. Söz konusu hükme göre, “Sözleşmenin devrinin geçerliliği, devredilen sözleşmenin şekline bağlıdır.” Bundan anlaşılması gereken, kira sözleşmesi yazılı olarak düzenlenmiş ise devir sözleşmesi de yazılı olarak düzenlenecektir.
C. Kiraya Verenin Onayı
Kira sözleşmesinin devredilebilmesi için kiraya verenin eski kiracı ve yeni kiracı arasında akdedilen devir sözleşmesine yazılı onay vermesi gerekmektedir. Nitekim bu husus TBK m.323 hükmünde, “Kiracı, kiraya verenin yazılı rızasını almadıkça, kira ilişkisini başkasına devredemez. Kiraya veren, işyeri kiralarında haklı sebep olmadıkça bu rızayı vermekten kaçınamaz.” şeklinde ifade edilmektedir. Ancak kiraya verenin yazılı onayının alınmasıyla taraflar arasındaki devir sözleşmesi hüküm ve sonuçlarını doğuracaktır[45]. Kiraya verenin beyan edeceği onayın muhatabı devreden kiracı olup, kira ilişkisini devralan kiracının kiraya verenden yazılı onay vermesini talep etme olanağı bulunmamaktadır[46]. Kanun hükmünde kiraya verenin onayının yazılı şekilde olması gerektiği ifade edilmektedir. Onaya ilişkin öngörülen yazılı şekil, geçerlilik şartıdır. Kiraya veren yazılı rıza beyanından dönemeyeceği gibi bu rızasını şarta da bağlayamaz[47].
İşyeri kiraları bakımından kanunda farklı bir düzenleme yer almaktadır. TBK m.323 hükmünde, “Kiraya veren, işyeri kiralarında haklı sebep olmadıkça bu rızayı vermekten kaçınamaz.”denilmektedir. Bundan anlaşılması gereken, kanunda bu şekilde bir düzenlemeye yer verilmesiyle konut kiralarında kiraya verenin sözleşmenin devrine herhangi bir gerekçe göstermeden izin vermemesinin mümkün olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Kiraya veren tarafından onay verilmemesi durumunda, devreden kiracı kira sözleşmesinin tarafı olarak kalmaya devam edecektir. Kira ilişkisini devralmak isteyen üçüncü kişinin kiralanan taşınmazı kullanması kiracı bakımından sözleşmeye aykırı bir davranış teşkil edecektir[48]. Kiraya veren bu durumda kiracıya aykırılığı durdurması için süre vermelidir, verilen süre içerisinde kiracının aykırılığı durdurmaması halinde kiraya veren TBK m.316 uyarınca kira sözleşmesini feshedebilecek ve uğradığı zararları varsa bunların tazminini isteyebilecektir[49].
VI. Kira İlişkisinin Devrinin Hüküm ve Sonuçları
TBK m.323/II hükmüne göre, “Kiraya verenin yazılı rızasıyla kira ilişkisi kendisine devredilen kişi, kira sözleşmesinde kiracının yerine geçer ve devreden kiracı, kiraya verene karşı borçlarından kurtulur.” Kiraya verenin yazılı onayı ile birlikte kira sözleşmesini devralan kiracı bu sözleşmeden doğan bütün hak ve borçları üstlenmiş olmaktadır. Devreden kiracı ise kira sözleşmesinden kaynaklanan bütün borçlardan kurtulmuş olmaktadır. Devirle birlikte devreden kiracı kira sözleşmesinden çıkarken devralan kiracı kira sözleşmesinin tarafı haline gelmektedir[50]. Ancak, devreden kiracının kira sözleşmesinden kaynaklanan borçlardan sorumluluğu bakımından kanunda işyeri kiraları için farklı bir düzenlemeye yer verilmiştir. İşyeri kiralarında devreden kiracı kira sözleşmesinin bitimine kadar ve en fazla iki yıl süre ile devralan kiracıyla birlikte müteselsilen sorumlu olacaktır.
Kira ilişkisinin devriyle birlikte kira sözleşmesinin tarafı haline gelen devralan kiracıya karşı kiraya veren, sözleşmeden doğan fesih ve diğer tüm inşai haklarını kullanabilecektir[51]. Burada üzerinde durulması gereken bir başka husus, kira sözleşmesinin devriyle birlikte sözleşmede ancak taraf değişikliği meydana gelmektedir. Bunun dışında sözleşmenin içeriğinde herhangi bir değişiklik olmamaktadır[52]. Bu bağlamda, kiralanan taşınmazın kullanım amacı ve kira süresi bakımından herhangi bir değişiklik meydana gelmemektedir[53].
VII. TTK m.11/III ve TBK m.323 Hükümlerinin Değerlendirilmesi
TTK m.11/III de yer alan hükümle, TBK m.323 hükmünü değerlendirirken öncelikle ticari işletme ve işyeri kavramlarının farkına değinmek gerekir. TTK m.11/I hükmünde ticari işletme, “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.” olarak tanımlanmaktadır. Buna karşılık, TBK m.323 hükmünde işyeri kavramından söz edilmektedir, “Kiracı, kiraya verenin yazılı rızasını almadıkça, kira ilişkisini başkasına devredemez. Kiraya veren, işyeri kiralarında haklı sebep olmadıkça bu rızayı vermekten kaçınamaz.” Kiralanan yerin kiracının ekonomik faaliyetlerine veya mesleğinin icrasına hizmet etmesi durumunda kira sözleşmesinin işyeri kirası niteliğinde olduğu kabul edilmektedir[54]. Ancak belirtilmelidir ki, her işyeri ticari işletme niteliğinde değildir. Zira, Türk Ticaret Kanunu’nda yer alan tanımdan da anlaşılacağı üzere ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan işletmedir. Buna karşılık, bir esnaf veya serbest meslek sahibi, örneğin avukat, doktor tarafından yapılan kira sözleşmeleri işyeri kirası niteliğindedir[55]. Mesleki faaliyetlerin icra edildiği bu tür yerler işyeri olmakla birlikte, ticari işletme niteliğinde değildir. İşyeri kavramı ticari işletme kavramına göre çok daha geniş bir alanı kapsar[56].
Ticari işletme ve işyeri kavramları arasındaki bu ayrımın esasen kanun sistematiği içerisinde büyük bir önemi bulunmaktadır. Zira, bir yerin işyeri olarak kabul edilmesi durumunda söz konusu işletmenin kira sözleşmesinin devredilmesi durumunda Türk Borçlar Kanunu hükümleri gereğince kiraya verenin yazılı rızası gerekirken, ticari işletme olarak kabul edilmesi durumunda Türk Ticaret Kanunu gereğince söz konusu işletmenin devredilmesi durumunda kiracılık hakkı da herhangi bir rıza gerekmeksizin devredilmiş olacaktır. Varılan bu sonuca göre, TTK m.11/III uyarınca, ticari işletmenin devri durumunda kiracılık hakkı da devralana geçmektedir. Ticari işletmenin faaliyet gösterdiği ve işletene ait olmayan taşınmaz üzerindeki kiracılık hakkı, ticari işletmenin iktisadi unsurlarına dahil olması nedeniyle, aynı zamanda işletme değerine dahil olduğu için kiracılık hakkının da ticari işletmenin devrine dahil olduğunun kabulü gerekmektedir[57].
TBK m.323/I’de “Kiracı, kiraya verenin yazılı rızasını almadıkça, kira ilişkisini başkasına devredemez. Kiraya veren, işyeri kiralarında haklı sebep olmadıkça bu rızayı vermekten kaçınamaz.” denilmektedir. Bundan anlaşılması gereken, işyeri kiralarında da kiracı, kiraya verenin yazılı rızasını almadıkça kira ilişkisini başkasına devredemeyecektir. Ancak, kiraya verenin işyeri kiraları bakımından bu rızayı vermemesi için haklı bir sebebinin bulunması gerekmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, kira sözleşmesinin devrinde kiraya verenin yazılı rızasının bulunması durumu kira sözleşmesinin ticari işletmeden ayrı olarak devrinde aranır[58]. Ticari işletmenin devri durumunda ise kira sözleşmesi ve buna bağlı olarak kiracılık hakkı kanun gereği devredildiğinden kiraya verenin rızası aranmayacaktır. TTK m.11 hükmünün bütünlük ilkesini düzenlemesinin temel nedeni işletme düzeninin bozulmamasıdır. Ticari işletme bir bütün olarak ifade eder, ekonomiye ve topluma yararlı olabilmesi bakımından bütünlüğünün korunması gerekmektedir[59]. Bundan anlaşılması gereken, ticari işletmenin devredilmesi durumunda bütünlük ilkesi gereğince kiraya verenin onayı alınmadan kiracılık hakkının da devralana geçtiği kabul edilmelidir.
Sonuç
TTK’nın 11.maddesinin 3.fıkrasında ticari işletmenin devri durumu düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre, “Ticari işletme, içerdiği malvarlığı unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek olmaksızın bir bütün hâlinde devredilebilir ve diğer hukuki işlemlere konu olabilir. Aksi öngörülmemişse, devir sözleşmesinin duran malvarlığını, işletme değerini, kiracılık hakkını, ticaret unvanı ile diğer fikrî mülkiyet haklarını ve sürekli olarak işletmeye özgülenen malvarlığı unsurlarını içerdiği kabul olunur. Bu devir sözleşmesiyle ticari işletmeyi bir bütün hâlinde konu alan diğer sözleşmeler yazılı olarak yapılır, ticaret siciline tescil ve ilan edilir.” İlgili madde de görüleceği üzere, ticari işletmenin devredilmesi durumunda kiracılık hakkı da devredilmiş olacaktır. TTK’da kiracılık hakkının ticari işletmenin devredilmesiyle birlikte devralana geçtiği düzenlenmişken, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda kira sözleşmelerinin devrinin kiraya verenin yazılı rızasına bağlı olduğu düzenlenmektedir. TBK m.323/I hükmüne göre, “Kiracı, kiraya verenin yazılı rızasını almadıkça, kira ilişkisini başkasına devredemez. Kiraya veren, işyeri kiralarında haklı sebep olmadıkça bu rızayı vermekten kaçınamaz.” TBK’daki bu düzenleme uygulamada tartışmalara yol açmaktadır. Ancak belirtilmelidir ki, ticari işletmeyi işleten tacirin işletme halinde olduğu taşınmaza malik olmaması ve ticari işletmeyi devretmesi durumunda TTK’daki açık hüküm gereği kiracılık hakkı kiraya verenin yazılı rızasına bağlı olmaksızın devralana geçecektir.
Ticari işletme ve işyeri kavramları arasındaki ayrımın kanun sistematiği içerisinde büyük bir önemi bulunmaktadır. Zira, bir yerin işyeri olarak kabul edilmesi durumunda söz konusu işletmenin kira sözleşmesinin devredilmesi durumunda Türk Borçlar Kanunu hükümleri gereğince kiraya verenin yazılı rızası gerekirken, ticari işletme olarak kabul edilmesi durumunda Türk Ticaret Kanunu gereğince söz konusu işletmenin devredilmesi durumunda kiracılık hakkı da herhangi bir rıza gerekmeksizin devredilmiş olacaktır. Varılan bu sonuca göre, TTK m.11/III uyarınca, ticari işletmenin devri durumunda kiracılık hakkı da devralana geçmektedir. Ticari işletmenin faaliyet gösterdiği ve işletene ait olmayan taşınmaz üzerindeki kiracılık hakkı, ticari işletmenin iktisadi unsurlarına dahil olması nedeniyle, aynı zamanda işletme değerine dahil olduğu için kiracılık hakkının da ticari işletmenin devrine dahil olduğunun kabulü gerekmektedir. Sonuç olarak, ticari işletmenin bütünlüğünün korunması, bu hususun TTK m.11 hükmünde açıkça düzenlenmiş olması karşısında, ticari işletmenin devredilmesi durumunda kiraya verenin yazılı rızasına gerek olmadan kiracılık hakkının devralana geçtiği kabul edilmelidir.
Dipnotlar
ÜLGEN, Hüseyin/HELVACI, Mehmet/KENDİGELEN, Abuzer/KAYA, Arslan/ERTAN NOMER, Füsun, Ticari İşletme Hukuku, On İki Levha Yayıncılık, 5.Bası, İSTANBUL 2015, s.145, ARKAN, Sabih, Ticari İşletme Hukuku, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 24.Bası, ANKARA 2018, s.27, ARICI, Fatih Mehmet, Ticari İşletmenin Aktif ve Pasifi ile Devri, Vedat Kitapçılık, 1.Bası, İSTANBUL 2008, s.16 vd. AYDIN, Sema/KAPLAN, Hasan Ali/KALYON ŞEN, Arzu, "Ticari İşletme Devri ve Devrin Hukuki Sonuçları", Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. XVII, Y.2013, S.1-2, s.(229-260), s.231. ↩︎
ÜLGEN/HELVACI/KENDİGELEN/KAYA/NOMER, s.146. ↩︎
KARAHAN, Sami, "Ticari İşletme ve Tacir Kavramları ile İlgili 6102 Sayılı Ticaret Kanunu Hükümlerinin Değerlendirilmesi", Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Y.2012, C.18, S.2,3-10, s.(3-9), s.5. ↩︎
ARKAN, s.27, AYDIN/KAPLAN/ŞEN KALYON, s.231. ↩︎
KARAHAN, s.5, ÜLGEN/HELVACI/KENDİGELEN/KAYA/NOMER, s.149. ↩︎
KARAHAN, s.5. ↩︎
ÜLGEN/HELVACI/KENDİGELEN/KAYA/NOMER, s.150, KARAHAN, s.6. ↩︎
ÜLGEN/HELVACI/KENDİGELEN/KAYA/NOMER, s.150, KARAHAN, s.6. ↩︎
ÜLGEN/KENDİGELEN/HELVACI/KAYA/NOMER, s.151, KARAHAN, s.6, ARKAN, s.31. ↩︎
ÜLGEN/HELVACI/KENDİGELEN/KAYA/NOMER, s.152, KARAHAN, s.6. ↩︎
TOPÇUOĞLU, Metin, "Yeni TTK‘nın ve Yeni TBK‘nın Ticari İşletmenin ve Kiracılık Hakkının Devrine İlişkin Hükümlerinin Değerlendirilmesi", Terazi Hukuk Dergisi, C.8, S.81, MAYIS 2013, s.(14-27), s.4, ÜLGEN/HELVACI/KENDİGELEN/KAYA/NOMER, s.196, ARKAN, s.42. ↩︎
TOPÇUOĞLU, s.4. ↩︎
AYDIN/KAPLAN/ŞEN KALYON, s.231. ↩︎
ÜLGEN/HELVACI/KENDİGELEN/KAYA/NOMER, s.200, AYDIN/KAPLAN/ŞEN KALYON, s.231. ↩︎
ÜLGEN/HELVACI/KENDİGELEN/KAYA/NOMER, s.201, AYDIN/KAPLAN/ŞEN KALYON, s.232, ARKAN, s.42. ↩︎
ARICI, s.150. ↩︎
ÜLGEN/HELVACI/KENDİGELEN/KAYA/NOMER, s.204. ↩︎
ARKAN, s.42, AYDIN/KAPLAN/ŞEN KALYON, s.232. ↩︎
EREN, Fikret/ DÖNMEZ, Ünsal, Eren Borçlar Hukuku Şerhi, Yetkin Yayınları, C.3, ANKARA 2022, s.3006. ↩︎
AYDIN/KAPLAN/ŞEN KALYON, s.232 ↩︎
AYDIN/KAPLAN/ŞEN KALYON, s.232, ARICI, s.138. ↩︎
Resmi Gazete Tarihi - No: 13.12.1994 – 22140. ↩︎
ÜLGEN/HELVACI/KENDİGELEN/KAYA/ARSLAN/NOMER, s.209. ↩︎
Resmi Gazete Tarihi - No: 7.10.2010 – 27722. ↩︎
ARKAN, s.45, ÜLGEN/HELVACI/KENDİGELEN/KAYA/NOMER, s.223. ↩︎
ARKAN, s.45. ↩︎
ÜLGEN/HELVACI/KENDİGELEN/KAYA/NOMER, s.222, ARKAN, s.44, AYDIN/KAPLAN/ŞEN KALYON, s.238. ↩︎
ÜLGEN/HELVACI/KENDİGELEN/KAYA/NOMER, s.222, ARKAN, s.44. ↩︎
İİK m.44: ” Ticareti terk eden bir tacir 15 gün içinde keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirmeye ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunmaya mecburdur. Keyfiyet ticaret sicili memurluğunca ticaret sicili ilanlarının yayınlandığı gazete’de ve alacaklıların bulunduğu yerlerde de mütat ve münasip vasıtalarla ilan olunur. İlan masraflarını ödemiyen tacir beyanda bulunmamış sayılır. Bu ilan tarihinden itibaren bir sene içinde, ticareti terk eden tacir hakkında iflas yolu ile takip yapılabilir. Ticareti terk eden tacir, mal beyanının tevdii tarihinden itibaren iki ay müddetle haczi kabil malları üzerinde tasarruf edemez. Üçüncü şahısların zilyedlik ve tapu sicili hükümlerine dayanarak iyi niyetle elde ettiği haklar saklıdır. Ancak karı ve koca ile usul ve füru, neseben veya sıhren ikinci dereceye kadar (Bu derece dahil) hısımlar, evlat edinenle evlatlık arasındaki iktisaplarda iyi niyet iddiasında bulunulamaz.” ↩︎
ÜLGEN/HELVACI/KENDİGELEN/KAYA/NOMER, s.222. ↩︎
AYDIN/KAPLAN/ŞEN KALYON, s.243, ÜLGEN/HELVACI/KENDİGELEN/KAYA/NOMER, s.215. ↩︎
ÜLGEN/HELVACI/KENDİGELEN/KAYA/NOMER, s.215, AYDIN/KAPLAN/ŞEN KALYON, s.243, ARKAN, s.45. ↩︎
ÜLGEN/HELVACI/KENDİGELEN/KAYA/NOMER, s.215. ↩︎
ÜLGEN/HELVACI/KENDİGELEN/KAYA/NOMER, s.219. ↩︎
AYDIN/KAPLAN/ŞEN KALYON, s.244, Selahattin Sulhi TEKİNAY/ Sermet AKMAN/ Haluk BURCUOĞLU/ Atilla ALTOP, Borçlar Hukuku,7. Bası, İstanbul 1993, s. 289. ↩︎
ARKAN, s.46. ↩︎
ÜLGEN/HELVACI/KENDİGELEN/KAYA/NOMER, s.220. ↩︎
ÜLGEN/HELVACI/KENDİGELEN/KAYA/NOMER, s.221, AYDIN/KAPLAN/ŞEN KALYON, s.246. ↩︎
GÜMÜŞ, Alper, Mustafa, Yeni 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Göre Kira Sözleşmesi Vedat Kitapçılık, İSTANBUL 2011, s.217. ↩︎
KAHVECİ, Nalan, "6098 Sayılı TBK’nun 323. Maddesi Çerçevesinde Kira İlişkisinin Devri Durumunda Kira Sözleşmesinden Doğan Borçlardan Sorumluluk", D.E.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Şeref ERTAŞ’a Armağan, C. 19, Özel Sayı-2017, s.(695-728), s.698. ↩︎
KAHVECİ, s.699. ↩︎
TOPUZ, Seçkin/CANBOLAT, Ferhat, "Kira İlişkisinin Devri Yeni Türk Borçlar Kanununun İlgili 323. Maddesinin Değerlendirilmesi", TBB Dergisi, 2011, 95, s.(98-134), s.103. ↩︎
TOPUZ/CANBOLAT, s.103. ↩︎
İNCEOĞLU, Murat, Kira Hukuku, On İki Levha Yayıncılık, C.1, İSTANBUL 2014, s.532. ↩︎
EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Yetkin Yayınları, 7.Baskı, ANKARA 2019, s.372, İNCEOĞLU, s.533. ↩︎
EREN, s.372. ↩︎
EREN, s.373. ↩︎
İNCEOĞLU, s.551. ↩︎
İNCEOĞLU, s.551. ↩︎
EREN, s.374. ↩︎
EREN, s.374. ↩︎
İNCEOĞLU, s.554. ↩︎
TOPUZ/CANBOLAT, s.118. ↩︎
İNCEOĞLU, s.538. ↩︎
İNCEOĞLU, s.539. ↩︎
SEVEN, Vural, Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu’na Göre Taşınır (Varlık) Rehni, Filiz Kitabevi, 2.Baskı, İSTANBUL 2019, s.84. ↩︎
AYHAN/Rıza, ÇAĞLAR/Hayrettin, Ticari İşletme Hukuku Genel Esaslar, Yetkin Yayınları, 10.Bası, ANKARA 2017, s.127. ↩︎
AYHAN/ÇAĞLAR, s.127. ↩︎
SEVEN, s.85. ↩︎
Kaynakça
ARICI, Fatih Mehmet, Ticari İşletmenin Aktif ve Pasifi ile Devri, Vedat Kitapçılık, 1.Bası, İSTANBUL 2008
ARKAN, Sabih, Ticari İşletme Hukuku, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 24.Bası, ANKARA 2018
AYDIN, Sema/KAPLAN, Hasan Ali/KALYON ŞEN, Arzu, "Ticari İşletme Devri ve Devrin Hukuki Sonuçları", Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. XVII, Y.2013, S.1-2
AYHAN, Rıza/ÇAĞLAR, Hayrettin, Ticari İşletme Hukuku Genel Esaslar, Yetkin Yayınları, 10.Bası, ANKARA 2017
EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Yetkin Yayınları, 7.Baskı, ANKARA 2019
EREN, Fikret/ DÖNMEZ, Ünsal, Eren Borçlar Hukuku Şerhi, Yetkin Yayınları, C.3, ANKARA 2022
GÜMÜŞ, Alper, Mustafa, Yeni 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Göre Kira Sözleşmesi Vedat Kitapçılık, İSTANBUL 2011
İNCEOĞLU, Murat, Kira Hukuku, On İki Levha Yayıncılık, C.1, İSTANBUL 2014,
KAHVECİ, Nalan, "6098 Sayılı TBK’nun 323. Maddesi Çerçevesinde Kira İlişkisinin Devri Durumunda Kira Sözleşmesinden Doğan Borçlardan Sorumluluk", D.E.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Şeref ERTAŞ’a Armağan, C. 19, Özel Sayı-2017
KARAHAN, Sami, "Ticari İşletme ve Tacir Kavramları ile İlgili 6102 Sayılı Ticaret Kanunu Hükümlerinin Değerlendirilmesi", Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Y.2012, C.18, S.2,3 10
SEVEN, Vural, Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu’na Göre Taşınır (Varlık) Rehni, Filiz Kitabevi, 2.Baskı, İSTANBUL 2019
TEKİNAY Selahattin Sulhi /AKMAN Sermet /BURCUOĞLU Haluk /ALTOP Atilla, Borçlar Hukuku,7. Bası, İstanbul 1993,
TOPÇUOĞLU, Metin, "Yeni TTK’nın ve Yeni TBK’nın Ticari İşletmenin ve Kiracılık Hakkının Devrine İlişkin Hükümlerinin Değerlendirilmesi", Terazi Hukuk Dergisi, C.8, S.81, MAYIS 2013
TOPUZ, Seçkin/ CANBOLAT, Ferhat, "Kira İlişkisinin Devri Yeni Türk Borçlar Kanununun İlgili 323. Maddesinin Değerlendirilmesi", TBB Dergisi, 2011, 95
ÜLGEN, Hüseyin/HELVACI, Mehmet/KENDİGELEN, Abuzer/KAYA, Arslan/ERTAN NOMER, Füsun, Ticari İşletme Hukuku, On İki Levha Yayıncılık, 5.Bası, İSTANBUL 2015