Karar: Bavyera Eyaleti-Esterbauer Yayınevi Ltd. kararı (Avrupa Adalet Divanı, 29.10.2015-C-490), Alman Telif Hakları Kanunu § 87a (UrhG=ATHK) uyarınca veri tabanları (Datenbanken) korunmasının şartı olarak bağımsız öğeler konusuna açıklık getirmiştir. AAD, nihayetinde haritaların da veri tabanı olarak kabul edileceği sonucuna varan bir yorum yapmıştır.
Somut Olay ve Tartışmalar: İlk derece mahkemeleri nezdinde, topografik haritaların Alman Telif Hakları Kanunu § 87a/I anlamında veri tabanı olup olmadığı tartışılmıştır. Somut olayda, Bavyera Eyaleti Jeodezi ve Jeoinformasyon Dairesi tarafından yayınlanan ve bilhassa bisiklet rotalarının hesaplanması ve şirketin kendine özgü bisiklet rotası çizmesi amacıyla Avusturya şirketi olan Esterbauer Yayınevi Ltd. tarafından kullanılan topografik haritalar ihtilafa sebep olmuştur. Bu noktada tartışmalar, yalnızca veri bankasının tanımı kapsamında ele alınan ve bu yüzden de ATHK §. 87a vd.2 uyarınca veri bankası üreticisinin korunması şartları arasında yer alan bağımsız öğe kavramına yoğunlaşmıştır.
Hukuki Değerlendirme: Haritaların telif hakları korumasına konu olabileceği kabul edilirken, bunların aynı zamanda veri tabanı üreticisi hakkı, bilhassa bağımsız öğe şartı çerçevesinde korunup korunamayacağı bugüne kadar tartışmalıydı.
Hukuki Çerçeve: Haritaların telif haklarıyla bağlantılı olarak sahip olduğu ekonomik değer açısından bu sorun pratik sonuçlar doğurmaktadır. Bu sorunu çözmek için ilk olarak, AB/96/9 sayılı Veri Tabanı Direktifi’nde doğan ve hem elektronik hem de elektronik olmayan veri tabanlarını kapsayan korumaya dikkat çekilmesi gerekir. Zira günümüzde haritalar, örneğin ATKIS gibi elektronik veri tabaları şeklinde hazırlanmakta ve güncellenmektedir. İkinci olarak ele alınması gereken hüküm ATHK § 5’tir. Uzun süreden beri haritaların ATHK § 5’e tabi olmadığı yönünde karar verilmektedir.[1]
Eğer haritalar korunacak olursa, veri tabanı derleyicisi hakkı kapsamında, elektronik veri tabanları ve buna temel teşkil eden haritaların birbirinden ayrılabilmesi ihtimalinde, bunların yalnızca dolaylı biçimde kullanılmasını kapsayacak ek bir koruma daha söz konusu olacaktır. Somut olayda, kaynak haritanın veri tabanı niteliği ele alınmıştır.
Öğelerin bağımsızlığı konusunda AAD ve Alman Federal Mahkeme (BGH) içtihadı kapsamında, içeriğin değerine zarar gelmeksizin öğelerin birbirinden ayrılıp ayrılamayacağı, yani öğelerin birbirinden ayrıldıktan sonra da başlı başına bilgi değerine sahip olup olmayacağı ölçüt olarak kabul edilmektedir.
Somut Olay Kapsamında AAD’ye Sorulan Soru: Münih 1. Eyalet Mahkemesi (LG München)[2], haritaların genelde belirli amaç uğruna kullanılan birçok münferit verinin derlenmesinden ibaret olduğunu belirtmiştir.
Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG München) ise verilerin yalnız başına değere sahip olmadığı ve bu yüzden bağımsız öğe niteliğinde olmadığı sonucuna ulaşmıştır.[3] Mahkemeye göre bilginin kapsamı ve değeri, verilerle bilginin karşılıklı olarak birbirine sıkı sıkıya bağlı olmasından kaynaklanmaktadır. Mahkeme, belirli bir noktaya yönelen yalın bilginin ilk etapta değersiz olacağını, ancak yöneldiği istikamette faydalı hale geleceğini söylemiştir.
Federal Yüksek Mahkeme ise, bu farklı yaklaşımları tek potada eritmiştir. Mahkemeye göre cevaplanması gereken soru, akla gelen her bilgi değerinin mi yoksa yalnızca değerin mi karar için önem arz ettiğidir. Söz konusu değerin, ilgili derlemenin yöneldiği amaç ve bundan kaynaklanan tipik kullanıcı davranışı temelinde tespit edilmesi gerekir. İşte bu noktada bilgi ve veri arasındaki fark hatırlanmalıdır.
Bilgi Değeri ve Tespiti: AAD, kendisine sorulan soruyu teleolojik bir yaklaşımla yanıtlamıştır: Veri tabanı kavramı geniş yorumlanmalıdır. Veri Tabanı Direktifi’nin hedefi de veri tabanlarının kurulmasını teşvik etmektir.
AAD’ye göre, bilgi ve verinin birbirinden ayrılması sırasında bilgi değerinin azalması halinde bağımsız öğe söz konusu olmaz. Çünkü bilginin veri tabanına eklenmesi, korunma amacına uygun biçimde değeri zaten yükseltmiş olur (knr. 23). Ancak azalma konusunda AAD sayısal bir alt sınır koymamıştır.
AAD, tipik kullanıcı perspektifinden yapılan sınırlamayı iki nedenden ötürü reddetmektedir. İlk olarak, kullanım sayısı ve çeşitliliği arttıkça tipik kullanıcının tespiti zor olacaktır. Diğer yandan bu tarz kısıtlayıcı bir yaklaşım geniş anlamda veri tabanı kavramıyla çelişmektedir. Bunun sonucu olarak, AAD’ye göre bağımsız bilgi değeri açısından tipik kullanıcıya değil, verilerle ilgilenen üçüncü kişinin baz alınması gerekir. Bu yüzden de bağımsız değer, veri tabanının bilgisel çerçevesinden değil, verilerle ilgilenen üçüncü kişinin bakış açısından değerlendirilmelidir.
AAD’nin sonraki tespiti ise şu şekildedir: Bağımsız değer, bilgileri değerlendiren firmaların müşterilerine gönderdiği önemli bilgilerden elde edilir. Bu bakımdan da doğal olarak, bilgi değerinin verilerin dâhil edildiği yeni bir ortamdan doğduğunun göz önünde bulundurulması gerekir. Elbette verilerin yalnız başına ekonomik değere sahip olduğu yadsınamaz. Ancak somut olayda böyle bir durum söz konusu değildir. Sonuç olarak Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi’nin tespiti yerinde değildir. Zira AAD haklı olarak ortama bağlılığa vurgu yaparken, Mahkeme verilerin bilgi değerini yalnız başına değerlendirmiştir.
Somut olarak verileri alan şirket (ve müşterileri) açısından değerlendirme yapılıp yapılamaması gerektiği veya verilerin herhangi bir üçüncü kişi için bağımsız bir bilgi değerine sahip olmasının yeterli olup olmadığı konularının ucu açık bırakılmıştır. Nispi ya da mutlak kişisel bağlantı söz konusu olduğunda, verilerin korunması hakkının uygulanabilirliği açısından bu tartışma yapılagelmektedir.
Veri Kombinasyonları Öğe Midir?: AAD, alternatif bir gerekçe öne sürmektedir. Buna göre veri kombinasyonları da münferit bağımsız öğeler olarak kabul edilebilir (knr. 20). Coğrafi koordinasyon ve işaretler buna örnek verilebilir. Bu noktada başka bir sorun ortaya çıkmaktadır. Çünkü ATHK § 87a/I’deki veri tabanı tanımında hem veriler hem de diğer bağımsız öğeler sayılmış, yani alternatif olarak kullanılmıştır. Eğer AAD veri ve diğer öğeler arasında ayırım gözetirse bu yanlış olur. Ancak eğer öğeler açısından veri kombinasyonları kast ediliyorsa ve bu hiçbir şekilde sınırlandırılmazsa, veri tabanı kavramı –AAD’nin eğilimi uyarınca– keyfi hale gelir ve makul biçimde sınırlandırılması söz konusu olmaz. Bunun yerine veri ve diğer öğeler ayırımında ilgili veri tabanı kavramı dayanak alınmalıdır. Eserler de verilerden oluşabilir. Ancak bir veri tabanı, bir müzik eseri içerebilir. Bu durumda bu eser veri tabanının temel öğesi olacaktır. Aynı şekilde, iki veriden oluşsa da, örneğin burada kiliseyi işaret eden coğrafi koordinat ve işarette olduğu gibi, topografik haritalarda da kilise veya cadde münferit öğe olabilir. Hataya yola açacağından dolayı, veri kombinasyonları bu bağlamda ele alınmamalıdır.
Kararın Uygulama Açısından Önemi: Artık elektronik veri tabanlarından yalnızca verilerin çekilmesinin lisansa tabi olması değil, taranan eski haritaların kullanımının da üreticinin/derleyenin hakkını ihlal edebilecek olması kararın pratik önemidir. Kararın uygulama açısından taşıdığı başka bir önem ise, PSI Direktifi’nde[4] yapılan değişiklik sonrasında artık herhangi bir ayırıma tabi tutulmaksızın kamusal alanda kaydedilen bilgilerin tekrar kullanılması mümkün olacaktır.
Dipnotlar:
- Derleyen: Prof. Dr. Savaş Bozbel ve Arş. Kerem Öz (Prof. Dr. Andreas Wiebe, GRUR-Prax 2016, s. 49 vd.’den derlenmiştir)