Lexpera Blog

7226 Sayılı Kanun’un Geçici 1. Maddesinin Çeklerin İbrazı ve Karşılıksız Çek Suçuna Etkisi

I- Giriş

Koronavirüs (COVID – 19) salgını, Dünya Sağlık Örgütü tarafından 12/03/2020 tarihinde tüm dünyayı etkileyen salgın hastalık yani pandemi ilan edilmiştir[1]. 11/03/2020 tarihinde ülkemizde görülen ilk vakadan sonra bu salgınla mücadele edebilmek amacıyla çok sayıda hukuki ve idari tedbir alınmıştır.

Alınan hukuki tedbirlerden biri de 26/03/2020 tarih 31080 Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7226 sayılı Kanun (“7226 sayılı Kanun”) Geçici Madde 1’de[2] yer alan sürelerin durmasına ilişkin düzenlemedir. Anılan düzenlemeye göre, kapsamı maddede belirtilen süreler, 13/03/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden itibaren 30/04/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar duracaktır.

Bu çalışmada 7226 sayılı Kanun’la getirilen sürelerin durmasına ilişkin düzenleme çerçevesinde çekte ibraz sürelerinin de durup durmadığına ve bu tespite bağlı olarak karşılıksız çek düzenleme suçuna ilişkin değerlendirmeler yapılacaktır.

II- 7226 Sayılı Kanun’un Geçici 1. Maddesinin Çekte İbraz Sürelerine Etkisi

Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m. 796/I’de çekte ibraz süresi “bir çek düzenlendiği yerde ödenecekse on gün; düzenlendiği yerden başka bir yerde ödenecekse bir ay içeresinde muhataba ibraz edilmelidir.” hükmüyle düzenlenmiş; TTK m. 796/II’de ise “Ödeneceği ülkeden başka bir ülkede düzenlenen çek, düzenlenme yeri ile ödeme yeri aynı kıtada ise bir ay ve ayrı kıtalarda ise üç ay içinde muhataba ibraz edilmelidir.” denilmiştir. Böylece TTK düzleminde çek için on gün, bir ay ve üç aylık ibraz süreleri öngörülmüş olmaktadır.

Esasen bir ödeme aracı olan çekin, ibrazında ödenmesi gerekli olsa da (TTK m. 795/I); Çek Kanunu (“ÇekK”) Geçici Madde 3/V gereği “31/12/2020 tarihine kadar, üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir.” Bu sebeple, 31/12/2020 tarihine kadar için çekler, üzerlerinde yazılı düzenleme tarihinden itibaren TTK m. 796’ya göre belirlenen ibraz süresi içinde muhataba ibraz zorunluluğuna tabidir. Bu noktada 7226 sayılı Kanun’un getirdiği sürelerin durmasına ilişkin düzenlemenin çekte ibraz sürelerine etkisinin tespiti büyük önem taşımaktadır.

Konuyla ilgili değerlendirmelerimize geçmeden önce 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesini alıntılamayı uygun görüyoruz:

(1) Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla;
a) Dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibrazve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere** bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler; … 13/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden, … itibaren 30/4/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durur**. Bu süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar. Durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılır. Salgının devam etmesi halinde Cumhurbaşkanı durma süresini altı ayı geçmemek üzere bir kez uzatabilir ve bu döneme ilişkin kapsamı daraltabilir. Bu kararlar Resmî Gazete’de yayımlanır.

Tartışma 7226 sayılı Kanun’un getirdiği bu düzenlemenin çekte ibraz sürelerini durdurup durdurmadığı noktasında toplanmaktadır. Bu noktada iki farklı görüş ortaya konulabilir.

A- 7226 Sayılı Kanun’un Çekte İbraz Sürelerini Durdurduğuna İlişkin Görüş

Bu görüşe göre hüküm ilk bakışta usul hukukuna ilişkin süreleri durduruyor gibi gözükse de esasen Kanun metninde koyu işaretlediğimiz ifadelerden de anlaşılacağı üzere “ibraz” ve özel hukuktaki “bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler”i de durdurmaktadır. Bu sebeple doktrinde, çekte ibraz sürelerinin de hükmün kapsamında olduğu, 13/03/2020 ilâ 30/04/2020 tarihleri arasında, bu tarihler de dahil olmak üzere, anılan sürelerin durduğu kanaatine varılmaktadır[3].

7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesinin çek ibraz sürelerini de durdurduğuna ilişkin dayanak olarak, bizatihi maddede “hak düşürücü” sürelerden de bahsedilmiş olması, ibraz süresinin zamanaşımı süreleri ile birlikte anılmış olması, dahası “bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler”in zikredilmiş olması gösterilmektedir. Öte yandan hükmün hemen başında “Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla” ifadesinin kullanılmış olması da bu sonucu değiştirmeyecektir; zira maddede yalnızca usul hukuku ile ilgili süreler düzenlenmemekte, yargısal uygulamayı aşan, maddi hukukta karşılığı olan süreler de kapsam içinde yer almaktadır.

Peki içinde bulunduğumuz süreçte sürelerin durması, bankaya çekin ibraz edilemeyeceği anlamına gelir mi? Burada önem taşıyan husus ibraz süresinin işleyip işlemediği veya 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi ile ötelenen ibraz süresinden önce çekin ibrazının mümkün olup olmadığıdır.

7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesinin çekte ibraz sürelerini durdurduğu kabulünde, ÇekK m. 3/VIII ve ÇekK Geçici Madde 3/V uyarınca yorum yapılmaktadır. ÇekK m. 3/VIII’e göre ibraz süresi başlamayan çek ibraz edilir ve muhatap tarafından ödenir ise bu ödeme geçerli olup sebepsiz zenginleşme teşkil etmeyecek; hatta hesapta karşılık varsa, ibraz süresi başlamayan çekin ibrazı hâlinde bankaca ödemede bulunulması gerektiği söylenebilecektir. Ancak ÇekK Geçici Madde 3/V düzenlemesi karşısında ÇekK m. 3/VIII kapsamında dahi varlığını koruyan çekin görüldüğünde ödeneceği kuralının, Nitekim ÇekK Geçici Madde 3/V’e göre 31/12/2020 tarihine kadar askıda olduğu ifade edilmektedir. 31/12/2020 tarihine kadar, üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir. Bu düzenleme, TTK m. 795/II’deki ileri düzenleme tarihli çeklerin üzerinde yazılı olan tarih gelmeden ibrazı durumunda ödenmesi gerekliliğinin, yeni düzende işlememesini sağlamaya matuftur. ÇekK ile birlikte bilhassa geçici madde sonrasında, ibraz süresi, aynı zamanda alacaklı olan hamilin ibraz olanağının bulunduğu zaman aralığını göstermektedir. O zaman bu sürenin durması ve işlememesi, ibrazın da mümkün olmaması anlamına gelecektir. Bu sebeple, sürelerin durduğu şu dönemde, ibraz süresinden önce çekin muhataba ibrazı ile ödeme alınmaya çalışılmasının da mümkün olmadığı sonucuna varılmaktadır.

Bu görüş kabul edilirse, 13/03/2020 ilâ 30/04/2020 tarihleri arasında, bu tarihler de dahil olmak üzere, çek hamilleri çekleri bankaya ibraz edemeyecekler; ibraz etseler bile bankalar karşılığını ödeyemeyecek yahut karşılık bulunmuyorsa karşılıksızdır işlemi yapamayacak; ödenmesi zorunlu asgari tutarın (2.225.-TL) (ÇekK m. 3/III) ödemesini gerçekleştiremeyeceklerdir. Yine kıymetli evrak hukukunun ibraz için öngördüğü sonuçlardan ibraz süresinin geçmesinden sonra yapılan cironun alacağın temliki hükümlerini doğurması (TTK m. 793/I), düzenleyenin çekten cayması (TTK m. 799), hamilin başvuru hakkının doğması (TTK m. 808 vd.) gibi hususlar gerçekleşmeyecektir.

İbraz süresinin durması gerek hamil, gerek düzenleyen, gerek diğer çek borçluları, gerekse de muhatap banka nezdinde hukuki sonuç doğuracaktır. Bu halde muhatap banka, düzenleyenin hesabında karşılık olsa ve çek, ödeme talebi ile yetkili hamil tarafından kendilerine sunulsa bile geçersiz bir ibrazın varlığı karşısında çek bedelini ödememek ve çeki aynen hamile iade etmek zorundadır. Banka, hesapta karşılık yoksa da çekin arkasına karşılıksızdır şerhini yazamayacaktır. Buna rağmen hamile ödeme yapan bankaların ise düzenleyene karşı sorumluluğu doğabilecektir.

Önem taşıyan bir diğer husus, Cumhurbaşkanı tarafından ayrı bir uzatma kararı alınmadıkça, çeklerin ne zaman ibraz edilebileceğidir. Süreleri durduran kanun hükmü, sürelerin yeniden işlemeye başlamasından sonra nasıl işleyeceğini de düzenlemiştir. Hükme göre “Bu süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar. Durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılır.” Buna göre 13/03/2020 itibarıyla bitimine on beş ve daha az kalmış olan çek ibraz süreleri, 01/05/2020’den itibaren 15 gün uzamış sayılacak; 15/05/2020 tarihinde, mesai bitiminde sona erecektir[4].

Öyleyse uygulamada genel itibarıyla karşılaşılan on günlük çek ibraz süresinin, 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi özelinde on beş güne uzadığı kabul edilecektir. Örneğin; on günlük sürede ibraz edilmesi gereken çeklerde, ibraz süresi 04/03/2020[5] ve sonrasında başlamış ve bu çek bankaya ibraz edilmemiş ise, çek ibraz süreleri uzayacak ve çek 15/05/2020 tarihine kadar ibraz edilebilecektir. Yine ibraz süreleri 13/03/2020’den sonra başlayacak çekler için de aynı sonuca varılacaktır. Ancak 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesinin 26/03/2020’de yürürlüğe girdiği göz önüne alındığında, bu tarihe kadar ibraz edilip, ödemesi alınan çekler için herhangi bir sorun ortaya çıkmamış olacaktır.

Bir aylık sürede ibraz edilmesi gereken çeklerde ise, ibraz süresi işlemeye başlamış ise ne kadar süre kaldığına göre ayrıma gidilmelidir. 7226 sayılı Kanun’un milat kabul ettiği 13/03/2020 itibarıyla ibraz süresinin bitimine on beş gün veya daha az kalmışsa, bu durumda 15/05/2020 tarihine kadar ibraz gerçekleştirilebilecektir. Ancak on beş günden fazla süre kaldı ise, 01/05/2020 tarihinden başlayarak kalan süre hesaplanmalıdır.

TTK m. 796/I süreyi otuz gün olarak değil “bir ay” olarak belirlemiştir. Ancak burada karşımıza “ay” olarak belirlenen süreden, belirli sayıda gün işledikten sonra, kalan sürenin de gün olarak hesaplanması problemi çıkmaktadır. Kanaatimizce bu halde Türk Borçlar Kanunu m. 92/I-4’teki “Yarım aydan onbeş günlük süre anlaşılır.” hükmünün kıyasen uygulanması sonucu bir ay otuz gün kabul edilerek kalan sürenin hesaplanması yoluna gidilebilir. Örneğin, ibraz süresi 10/03/2020 tarihinde işlemeye başlamış ise, üç gün süre işleyip 13/03/2020’de 7226 sayılı Kanun’un süreleri durdurucu etkisi devreye gireceğinden kalan yirmi yedi günlük süre 01/05/2020 tarihinden itibaren işletilerek 27/05/2020 tarihine kadar ibraz gerçekleştirilebileceği sonucuna varılabilir.

Aktardığımız görüş uyarınca, ticaret hayatının silsilesi içinde sorunlar meydana gelebileceği gerekçesiyle, ÇekK Geçici m. 3/V’in ivedilikle yürürlükten kaldırılması önerilmektedir. Bu olasılıkta ÇekK m. 3/VIII’deki orijinal sisteme dönülmüş olacağından, 7226 sayılı Kanun Geçici m. 1 ile çekteki ibraz süreleri durmuş olsa da ibraz süresi öncesindeki ibraz geçersiz sayılmayacak; hesapta karşılık varsa bankanın ödeme yapma sorumluluğu söz konusu olacaktır. Zira karşılığı bulunan çeki ödeme noktasındaki bankanın yasal sorumluluğu, çekin ibraz süresi içinde ibraz edilmesine değil, yetkili hamil tarafından “ibraz edilmesine” bağlıdır. Ancak bu olasılıkta da hesapta yeterli karşılık yoksa, çek yasal ibraz süresi içinde ibraz edilmemiş olduğu için hamilin/alacaklının hukuki takip yapabilmesine olanak olmayacaktır.

Son olarak bu görüşün kabulü halinde, esasen ileri tarihli (post date) çek düzenlenmesine bağlı olarak uygulamada karşımıza çıkan, çek üzerine yazılan düzenleme tarihinde (konumuzu ilgilendiren kısmıyla da Mayıs ayında) şirketi temsil ve ilzama yetkili kimselerin değiştirilmesi yoluyla, çekin şirketi bağlamadığı iddiaları ile karşı karşıya kalınması olasıdır. Bu halde 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi çerçevesinde düzenleme tarihinin değil, ibraz süresinin ötelendiği alınmalı ve çekin eğer davada ispat edilebiliyorsa fiilen lehtara teslim edildiği veya bunun ispatlanamadığı hallerde üzerinde yazılı olan düzenleme tarihine göre değerlendirme yapılmalıdır.

B- 7226 Sayılı Kanun’un Çekte İbraz Sürelerini Durdurmadığına İlişkin Görüş

1- Genel Değerlendirme

7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesinin yukarıda alıntıladığımız lafzına bakılırsa, oldukça geniş bir ifadeyle karşılaşılmaktadır. Kapsamın genişliğinin daha iyi anlaşılması adına hükümde zikredilen süreleri tablolaştırmak yerinde olacaktır. Hükme göre

  • Dava açma,
  • icra takibi başlatma,
  • başvuru,
  • şikâyet,
  • itiraz,
  • ihtar,
  • bildirim,
  • ibraz ve
  • zamanaşımı süreleri,
  • hak düşürücü süreler ve
  • zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere
  • bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler
  • 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu,
  • 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve
  • 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile
  • usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar bakımından belirlenen süreler ve
  • bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen süreler ile
  • arabuluculuk ve
  • uzlaştırma kurumlarındaki süreler

kapsama alınmıştır. 2. fıkrada ise yine ilk fıkrada sayılan usul kanunlarındaki birtakım süreler madde kapsamı dışına alınmıştır. Görüldüğü üzere hüküm bize hem usul hukuku hem de maddi hukuka ilişkin bir süreler demeti sunmaktadır. Buna karşılık hükmün en başında düzenlemenin, “Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla” yapıldığı ifade edilmiş durumdadır. Hükme bu açıdan bakıldığında, “ibraz” kavramının HMK’nın pek çok maddesinde düzenlendiği şekliyle (örneğin, HMK m. 76, 217, 219, 220, 222) sınırlı olarak anlaşılması mümkün olacaktır.

Çekte ibraz süresinin hak düşürücü süre olduğu kabul edilmektedir. Hak düşürücü süreler de 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesinde sayılmıştır. Bu sebeple, ibraz sürelerinin madde kapsamında kaldığı düşünülebilir. Ancak çek hukukuna ilişkin meri düzenlemelerin oluşturduğu sistem bu düşüncenin tersine bir istisna yaratılmasını gerekli kılmaktadır.

Bir kere, kıymetli evrak hukukunun ticari ilişkilerde arz ettiği önem ve kendine has yapısı göz önüne alındığında, TTK ve ÇekK’nın çekin ibrazına ilişkin getirdiği düzenlemelerin özel hüküm niteliğinde olduğu; bu açıdan çeklerle ilgili bir açıklık taşımayan 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesinin geçici süre de olsa bu hükümleri ilga etmediği, dolayısıyla ibraz süresi rejimini değiştirmediği savunulabilir. Burada 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddenin başında yer alan “Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla” ifadesinden yola çıkılarak maddenin yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi çerçevesinde dar yorumlanması gerektiği sonucuna varılabilir.

İkinci olarak, 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesinin uygulanmasıyla çek ibraz sürelerinin Mayıs ayına ötelendiği kabul edilirse, ÇekK Geçici Madde 3/V hükmü gereği sürelerin durduğu aralıkta yapılan ibrazların da geçersiz olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu durum ise amacı koronavirüs (COVID – 19) salgını süresince hak sahiplerinin kayba uğramamasını temin etmek olan düzenlemenin, tam ters sonuçlar doğurmasına, yani hak kayıpları yaratmasına sebep olabilecektir. Nitekim, duran içinde bir dava dilekçesi yahut delil ibrazı yapıldığı takdirde bunun geçersiz olduğu ve süreler işlemeye başladıktan sonra tekrar yapılması gerektiği söylenemezken; çek hukukundaki özellik arz eden durum gereği çeklerin ibrazının geçersiz olduğu ve Mayıs ayında yeniden ibraz edilmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır. Çek ödemelerinin ülke çapında Mayıs ayına kadar durdurulması, zaten nakit akışında büyük sorunlar olan piyasanın daha büyük krize girmesine sebep olabilir. Bunun yanında mevcut banka uygulamasının halen TTK ve ÇekK düzleminde gittiği göz önüne alındığında, çeklerini şu an ibraz etmeyip veya edemeyip, Mayıs ayında ibraz edecek hamillerin, ibraz süresinin dolduğu savunmasıyla karşılaşmaları olasıdır. Tüm bunlar göz önüne alındığında kanun koyucu, çeklerin ödenmemesinin salgın şartlarında makro ekonomik bir gereklilik olduğu kanaatinde ise, bunu yoruma imkan vermeyecek ve hukuki güvenlik ilkesini zedelemeyecek şekilde açıkça düzenlemesi yerinde olacaktır.

Belirtmek gerekir ki bu görüşün kabulü halinde çek ibrazı yapılabilirse de 22/03/2020 tarihli ve 31076 sayılı Resmî Gazete ‘de yayımlanan 2279 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı[6] ile icra ve iflas takiplerinin durdurulmasına karar verildiğinden, çekin karşılıksız çıkması durumunda icra takibi yapılması mümkün olmayacaktır.

2- Mücbir Sebep Dolayısıyla İbraz Edilemeyen Çeklerin Durumu

Bu görüşün kabulü halinde, koronavirüs (COVID – 19) salgını sebebiyle çekleri bankaya ibraz edemeyen hamillerin durumları da ele alınmalıdır.

Özel hukuktaki anlamıyla mücbir sebep, kişinin kontrol alanı dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcun ihlâline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır[7]. Bu kapsamda, alınan her türlü tedbire, sahip olunan tüm imkânlara ve araçlara rağmen, mücbir sebep teşkil eden olayın sonuçları kesinlikle önlenemez olmalıdır[8].

Bu noktada, çeklerin ibrazı ile ilgili mücbir sebep uygulamasına bakmak gerekecektir. Konuyu düzenleyen Türk Ticaret Kanunu’nun 811. maddesinde aynen:

(1) Kanunen belirli olan süreler içinde çekin ibrazı veya protesto edilmesi veya buna denk bir belirlemenin yapılması, bir devletin mevzuatı veya herhangi bir mücbir sebep gibi aşılması imkânsız bir engel nedeniyle gerçekleştirilememişse, bu işlemler için belirli olan süreler uzar.
(2) Hamil, mücbir sebebi gecikmeksizin kendi cirantasına ihbar etmeye ve bu ihbarı çeke veya alonja kaydedip, bunun altına, yerini ve tarihini yazarak imzalamakla zorunludur. 723 üncü madde hükümleri burada da uygulanır.
(3) Mücbir sebebin ortadan kalkmasından sonra hamil, çeki gecikmeksizin ödeme amacıyla ibraz etmek ve gereğinde protesto veya buna eş değerde bir belirlemeyi yaptırmak zorundadır.
(4) Mücbir sebep, ibraz süresinin bitiminden önce olmak şartıyla, hamilin bu sebebi kendinden önce gelen borçluya ihbar ettiği günden itibaren onbeş günden fazla devam ederse, çekin ibrazına ve protesto çekilmesine veya buna eş değerde bir belirlemeye gerek kalmaksızın başvurma hakkı kullanılabilir.
(5) Hamilin veya çeki ibraz etmekle, protesto çekmekle ya da aynı nitelikte bir belirlemeyi yaptırmakla görevlendirdiği kişinin, sadece kendileriyle ilgili olgular mücbir sebep sayılmaz.
” ifadeleri yer almaktadır.

21 Mart 2020 tarihinde yayımlanan genelge[9] ile “65 yaş ve üzeri ile bağışıklık sistemi düşük ve kronik akciğer hastalığı, astım, KOAH, kalp/damar hastalığı, böbrek, hipertansiyon ve karaciğer hastalığı olanlar ile bağışıklık sistemini bozan ilaçları kullanan vatandaşların 21.03.2020 saat 24.00’den sonra ikametlerinden dışarı çıkmaları, açık alanlarda, parklarda dolaşmaları ve toplu ulaşım araçları ile seyahat etmeleri sınırlandırılarak sokağa çıkmaları” yasaklanmıştır. Salgının seyrine göre bu yasağın genişletilebileceği yetkili mercilerce ifade edilmektedir.

TTK m. 811 uyarınca 21/03/2020 tarihli genelge ile sokağa çıkma yasağı ile karşı karşıya olan 65 yaş ve üzeri ile bağışıklık sistemi düşük ve kronik akciğer hastalığı, astım, KOAH, kalp/damar hastalığı, böbrek, hipertansiyon ve karaciğer hastalığı olanlar ile bağışıklık sistemini bozan ilaçları kullanan hamiller için çek ibrazı yönünden mücbir sebep gerçekleşmektedir. Kanaatimizce, sokağa çıkamayan hamilin tahsil cirosu yaparak çeki tahsil ettirme imkanının bulunması mücbir sebebin gerçekleşmediği anlamına gelmemelidir. Nitekim salgın hastalık koşullarında risk altında bulunan kimsenin dışarıdan bir kimse ile temas etmek zorunda bırakılması düşünülemez. Tüzel kişiler açısından ise çeki tahsile yetkili kimselerin tamamının Genelge kapsamında olan kişiler olması durumunda TTK m. 811’in bu tüzel kişiler açısından uygulanması da düşünülebilir.

TTK m. 811/II’ye göre mücbir sebebin gerçekleşmesi üzerine hamil, mücbir sebebi gecikmeksizin kendi cirantasına ihbar etmeye ve bu ihbarı çeke veya alonja kaydedip, bunun altına, yerini ve tarihini yazarak imzalamakla zorunludur. Ancak bu ihbarın 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi gereği 01/05/2020’den itibaren yapılması mümkün olacaktır[10]. 01/05/2020 tarihinden sonra sokağa çıkma yasağının devam etmesi halinde ise şu değerlendirmeler yapılabilir:

TTK m. 811/II’de ihbarın şekli konusunda 723. maddeye atıf yapılmaktadır. TTK m. 723/V hükmüne göre ihbarı yapacak kişi bunu noter aracılığıyla yapabileceği öngörülse de bu zorunlu tutulmamıştır. Bu ihbarın TTK m. 18/III’teki şekillerle, yani taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imzayla dahi yapılması mümkün görülebilir. Sokağa çıkma yasağına tabi hamillerin, eğer önceden güvenli elektronik imza edinmemişlerse yahut bir başkasına, örneğin avukatlarına, ihtar keşide etme yetkisi vermemişlerse, diğer yollarla ihbarda bulunması mümkün olmayacaktır. Noterlikte çalışan bir görevlinin eve gelerek işlem yapması şeklinde bir yöntem bulunsa da içinde bulunulan salgın hastalık koşullarında bu imkânın kullanılması beklenemez. Bu sebeple mücbir sebebin sokağa çıkma yasağı şeklinde tezahür etmesi karşısında, TTK m. 811/II’nin gereğinin sokağa çıkma yasağının kalkmasından hatta yetkili mercilerce evde kalma çağrısının sona erdirilmesinden sonra yapılması yerinde olacaktır. Böylece hamilin ihbar yükümlülüğünü “derhal” yerine getirememesi sebebiyle hak kaybı yaşamaması sağlanacaktır.

TTK m. 811/V uyarınca mücbir sebep halinin kişisel sebeplere dayandırılamayacağı açıkça ifade edildiğinden, sokağa çıkma yasağına tabi olmayan hamiller bakımından ise, genel geçer bir tespit yapmak yerine her somut olay bazında değerlendirme yapmak doğru olacaktır.

Çek düzenleyenler bakımından konu ele alındığında ise salgının ortaya çıkmasından sonra uygulamada pek çok şirketin muhatap bankalara ihtar çektikleri, bu ihtarda TTK m. 811’i dayanak gösterip çeklere karşılıksızdır işlemi yerine “mücbir sebep” şerhi düşülerek iade edilmesi taleplerinde bulundukları, kimi bankaların da bu talepleri yerine getirdiği görülmektedir. Ancak TTK m. 811 mücbir sebebi düzenleyen açısından değil, hamil açısından ele alan bir düzenlemedir. Bunun yanında 7226 sayılı Kanun’un 48. maddesi ile 5834 sayılı Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun'a eklenen Geçici Madde 2 uyarınca kredi ödemelerini aksatan kişilerin belirli şartlarda karşılıksız çek de dahil olmak üzere Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi nezdinde tutulan kayıtlarının kredi kuruluşları ve finansal kuruluşlar tarafından dikkate alınmayacağına ilişkin düzenlenme getirilmektedir. Görüldüğü üzere burada çeke karşılıksızdır işlemi yapılması değil, bu sebeple uygulamada “kara liste” olarak adlandırılan listeye girilmemesi hüküm altına alınmıştır. Bu sebeple, TTK m. 811 veya 5834 sayılı Kanun’un Geçici 2. maddesi dayanak gösterilerek çeklere karşılıksızdır işlemi uygulanmaması ve çeklerin mücbir sebep kaydı düşülerek iade edilmesi mümkün gözükmemektedir.

III- Çek İbraz Sürelerinin Uzadığı Kabulünde Karşılıksız Çek Düzenleme Suçuna İlişkin Ortaya Çıkabilecek Hukuki Sorunlar

Bilindiği üzere çekin ödenmemesine bağlı olarak ortaya çıkan en önemli sonuçlardan birisi karşılık çek düzenleme suçudur. ÇekK m. 5/IÜzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi”nin cezalandırılmasını öngörmektedir.

Suçun çalışmamızı ilgilendiren unsuru, “üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibraz”dır. Normal şartlarda burada kastedilen TTK m. 796’ya göre belirlenen sürelerdir. Ancak 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi uyarınca ibraz sürelerinin ötelendiği kabulünde, Mayıs ayında gerçekleştirilecek karşılıksızdır işlemlerinin cezai sonuçlarının ne olacağı önemli bir sorundur.

Bu noktada ÇekK m. 5/I’in ceza hukukuna hakim olan kanunilik ilkesinin (Türk Ceza Kanunu (“TCK”) m. 2) bir sonucu olarak “belirlilik”[11] çerçevesinde yalnızca TTK m. 796'ya göre belirlenen ibraz sürelerinde ibraz edilen ancak karşılıksızdır işlemi yapılan çekler için uygulanabileceği, 7226 sayılı Kanun’la yapılan düzenlemenin “üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazı” şartını sağlamadığı savunulabilir[12].

Ancak bize göre 7226 sayılı Kanun çerçevesinde uzamış sayılan ibraz sürelerinde de karşılıksız çek düzenleme suçu meydana gelebilir. Bir kere yukarıda açıkladığımız çerçevede uzayan ibraz sürelerinin, yine bir kanunla öngörülmüş olması karşısında, “kanuni ibraz süresi” olarak kabul edilmesi gerekir. Bu noktada sürelerin çekin “üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre” değil de bizatihi 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesine göre belirlendiği itirazı yapılabilir. Ancak her halükarda o çeke ait ibraz süresinin 7226 sayılı Kanun’un kapsamına girip girmediği çek üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre belirlendiğinden, bu itiraz da bertaraf edilebilir.

Karşılıksız çek düzenleme suçunun bir diğer unsuru ise, çekin karşılığı olmaması sebebiyle ödenmemesidir. Bu noktada koronavirüs (COVID – 19) salgınına özgü olarak ortaya çıkabilecek durum, tartışma konusu yaptığımız çeklerin ibraz edileceği Mayıs ayında salgın sebebiyle ortaya çıkacak ekonomik zorluklardır.

Şu anki TTK ve ÇekK düzenlemeleri dikkate alındığında, ibraz sürelerinin Mayıs ayına ötelendiği görüşü kabul edilirse, fiilen 04/05/2020 tarihinden itibaren ibraz edilecek çekler için, koronavirüs (COVID – 19) salgını ve düzenleyenin içinde bulunduğu ekonomik durum nedeniyle karşılıksızdır işlemi yapılmasını engelleyecek bir hukuki altyapı bulunmamaktadır. Bu noktada yine makro ekonomik planda, çeklere karşılıksızdır işlemi yapılmasının engellenmesi gerektiği şeklinde bir ihtiyaç olduğu düşünülüyorsa, kanuni düzenlemeye gidilmesi yerinde olacaktır. Ancak her halükarda karşılıksızdır işlemi yapılmadığı ihtimallerde, suçun unsuru yerine gelmeyeceğinden suçun da oluşmadığının kabul edilmesi gerekecektir.

Yine ilk görüşün kabulü halinde, Mayıs ayında ibraz edilecek ve karşılıksız çıkacak çekler için anılan suç oluşabilecektir. Ancak şikayet üzerine yapılan yargılamada salgının yarattığı ekonomik yıkım, sokağa çıkma yasağı, işyerlerinin aylardır kapalı olması gibi argümanlarla savunma yapılması olasıdır. Kanaatimizce bu savunmalar mahkemelerce TCK m. 25/II’de düzenlenen ve kusurluluğu ortadan kaldıran “zorunluluk hali” çerçevesinde değerlendirilebilecektir. Eğer salgının yarattığı durum, somut olayın şartlarında “zorunluluk hali” olarak nitelendirilirse, kusursuz olduğu kabul edilen faile ceza verilmeyecektir.

İkinci görüşün kabulü halinde, sokağa çıkma yasağına tabi hamiller bakımından, çek ibrazının mücbir sebebin ortadan kalktığı, yani sokağa çıkma yasağının sona erdiği tarihten itibaren “gecikmeksizin” (TTK m. 811/III) gerçekleştirilmesi gerekecektir. Bu şekilde yapılan ibrazda çekin karşılıksız çıkması halinde ise, kanaatimizce, karşılıksız çek düzenleme suçu oluşmayacaktır. Nitekim burada mücbir sebebin ne kadar süreceğinin dolayısıyla çekin ne zaman ibraz edileceğinin belirsizliği; ceza hukukuna hakim olan kanunilik ilkesinin bir sonucu olarak “belirlilik” kriterine aykırılık teşkil edecektir. Hamil açısından mücbir sebebin ne zaman biteceğini bilemeyen düzenleyenin, karşılıksız çek düzenleme suçundan cezalandırılması mümkün olmamalıdır.

IV- Sonuç

7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesinin çekte ibraz sürelerini durdurup durdurmadığı, piyasalarda çekin çok sık kullanılan bir araç olduğu dikkate alındığında son derece büyük önem arz etmektedir.

Bu hususta doktrinde savunulan bir görüşe göre, anılan düzenleme ile çekte ibraz süreleri 01.05.2020 (fiilen 04.05.2020) tarihinden başlayacak şekilde ötelenmiştir. 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi ile ÇekK Geçici Madde 3/V birlikte yorumlandığında, 13/03/2020 tarihinden 30/04/2020 tarihine kadar çeklerin muhataba ibraz edilmesi mümkün olmayıp, geçersizdir. Bu görüş uyarınca, ticaret hayatının silsilesi içinde sorunlar meydana gelebileceği gerekçesiyle, ÇekK Geçici m. 3/V’in ivedilikle yürürlükten kaldırılması ve ÇekK m. 3/VIII düzenine dönülmesi önerilmektedir.

Buna karşılık 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesinin başında yer alan “Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla” ifadesinden yola çıkılarak dar yorumlanması gerektiği; öte yandan kıymetli evrak hukukunun ticari ilişkilerde arz ettiği önem ve kendine has yapısı göz önüne alındığında TTK ve ÇekK’nın çekin ibrazına ilişkin getirdiği düzenlemelerin özel hüküm niteliğinde olduğu; ÇekK Geçici Madde 3/V karşısında sürelerin durduğu zaman aralığında yapılacak çek ibrazlarının geçersiz olduğu sonucuna varılacağından, 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesinin uygulanmasının öngörülme amacının tam tersi şekilde hak kayıplarına sebep olacağı; bu açıdan çeklerle ilgili bir açıklık taşımayan 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesinin geçici süre de olsa bu hükümleri ilga etmediği, dolayısıyla ibraz süresi rejimini değiştirmediği de savunulabilir.

İkinci görüşün kabul edilmesi halinde ise koronavirüs (COVID – 19) salgını sebebiyle çekleri ibraz edemeyen hamillerin durumu TTK m. 811’deki mücbir sebep hükmü çerçevesinde değerlendirilecektir. Kanaatimizce sokağa çıkma yasağına tabi hamiller bakımından mücbir sebep gerçekleşmiştir. Sokağa çıkma yasağına tabi olmayan hamiller bakımından ise, genel geçer bir tespit yapmak yerine her somut olay bazında değerlendirme yapmak doğru olacaktır.

Öte yandan, ilk görüşün kabulü halinde Mayıs ayında ibraz edilecek ve karşılıksızdır işlemi yapılacak çekler için ÇekK m. 5’te düzenlenen suçun oluşup oluşmadığı da ayrı bir tartışma konusu olacaktır. ÇekK m. 5/I’in ceza hukukuna hakim olan kanunilik ilkesinin bir sonucu olarak “belirlilik” çerçevesinde yalnızca TTK m. 796’da belirlenen ibraz sürelerinde ibraz edilen ancak karşılıksızdır işlemi yapılan çekler için uygulanabileceği, 7226 sayılı Kanun’la yapılan düzenlemenin “üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibraz” şartını sağlamadığı savunulabilir. Ancak kanaatimizce 7226 sayılı Kanun çerçevesinde uzamış sayılan ibraz sürelerinde de karşılıksız çek düzenleme suçu meydana gelebilir. Çünkü ibraz sürelerinin uzadığı kabulünde, bunun yine bir kanunla yapılmış olması karşısında, Mayıs ayında yapılacak ibrazların da “kanuni ibraz süresi” içinde yapıldığının kabul edilmesi gerekir. Bu noktada sürelerin çekin “üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre” değil de bizatihi 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesine göre belirlendiği itirazı yapılabilir. Ancak her halükarda o çeke ait ibraz süresinin 7226 sayılı Kanun’un kapsamına girip girmediği çek üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre belirlendiğinden, bu itiraz da bertaraf edilebilir.

İkinci görüşün kabul edilmesi halinde ise, sokağa çıkma yasağına tabi hamiller bakımından mücbir sebebin ne kadar süreceğinin dolayısıyla çekin ne zaman ibraz edileceğinin bilinememesi; ceza hukukuna hakim olan kanunilik ilkesinin bir sonucu olarak “belirlilik” kriterine aykırılık teşkil edecektir. Hamil açısından mücbir sebebin ne zaman biteceğini bilemeyen düzenleyenin, karşılıksız çek düzenleme suçundan cezalandırılması mümkün olmamalıdır.

Sonuç olarak, koronavirüs (COVID – 19) nedeniyle hak kayıplarını önlemek amacıyla getirilen 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi, kanunlaştığı olağanüstü koşullar, hızlı bir şekilde kaleme alınması ve kapsamının iyi belirlenememesi sebebiyle, çekte ibraz süreleri bakımından öngörülme amacının tam tersi sonuçlar doğurmaya gebe bir düzenlemedir. Çekin piyasada çok kullanılan bir araç olduğu nazara alındığında, düzenlemenin yarattığı belirsizliğin kanun koyucu tarafından bir an önce giderilmesinde fayda vardır.


Dipnotlar


  1. Bkz. WHO Director-General's opening remarks at the Mission briefing on COVID-19 - 12 March 2020; https://www.who.int/dg/speeches/detail/who-director-general-s-opening-remarks-at-the-mission-briefing-on-covid-19---12-march-2020 ↩︎

  2. Belirtmek gerekir ki bu düzenleme 7226 sayılı Kanun m. 52/I-f uyarınca yayımı tarihinde yani, 26/03/2020’de yürürlüğe girmiştir. ↩︎

  3. Bu başlık altında aktaracağımız görüş Doç. Dr. Ali Paslı tarafından savunulmaktadır. bkz. Ali Paslı: COVID-19 Salgınının Çek Hukukuna Etkisi: Güncel Koşullar Sürerken Çek İbrazı Mümkün Müdür?, http://www.ticaretkanunu.net/ali-pasli-covid-19-salgininin-cek-hukukuna-etkisi-guncel-kosullar-surerken-cek-ibrazi-mumkun-mudur/, (Erişim Tarihi: 31/03/2020). Bunun yanında Prof. Dr. Adnan Deynekli de, 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi uyarınca çekteki ibraz sürelerinin sonunun 13/03/2020 – 30/04/2020 tarihleri içine denk gelmesi halinde çekte ibraz sürelerinin uzadığını savunmaktadır. bkz. Adnan Deynekli, 7226 Sayılı Kanunla Yapılan Düzenlemenin Sürelere Etkisi Yönünden Değerlendirme, http://app.e-uyar.com/blog/index/478d6362-2806-49be-a6c2-89976b382794 (Erişim Tarihi: 02/04/2020). ↩︎

  4. Fiilen ibrazın yapılabileceği ilk gün ise 04/05/2020 tarihi olacaktır. Nitekim 01/05/2020 resmi tatile, 02 ve 03/05/2020 tarihleri ise hafta sonu tatiline denk gelmektedir. ↩︎

  5. Nitekim ibraz süresi 04/03/2020’de başlayan on günlük ibraz süresinin onuncu ve son günü 13/03/2020’ye denk gelmektedir. ↩︎

  6. İlgili kararda; “COVID-19 salgın hastalığının ülkemizde yayılmasını önlemek amacıyla alınan tedbirler kapsamında; bu Kararın yürürlüğü girdiği tarihten 30.04.2020 tarihine kadar, nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere, yurt genelinde yürütülmekte olan tüm icra ve iflas takiplerinin durdurulmasına ve bu çerçevede taraf ve takip işlemlerinin yapılmamasına, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınmamasına ve ihtiyati haciz kararlarının icra ve infaz edilmemesine karar verilmiştir.” denilmektedir. ↩︎

  7. EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2017, s. 582. ↩︎

  8. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu mücbir sebep unsurlarını şu şekilde tanımlamaktadır (Yarg. HGK, E. 2017/1190, K. 2018/1259, T. 27.6.2018, Lexpera, Erişim Tarihi: 01.04.2020): “Öncelikle mücbir sebep, zorlayıcı bir olaydır. Bu olay doğal, sosyal veya hukuki bir olay olabileceği gibi insana bağlı beşeri bir olay da olabilir. Bu olay, zarar verenin faaliyet ve işletmesi dışında kalan bir olay olmalıdır. Mücbir sebep sebebiyle zarar veren, bir davranış normunu veya sözleşmeden doğan bir borcu ihlal etmiş olmalıdır. Yine mücbir sebep, davranış normunun ihlali ya da borca aykırılığın sebebi olmalı ve kaçınılmaz bir şekilde buna yol açmış olmalıdır. Kaçınılmazlık kavramı, mücbir sebep yönünden karşı konulmazlık ve önlenemezlik kavramını da kapsar. Mücbir sebebin bir diğer unsuru ise öngörülmezliktir.↩︎

  9. 65 Yaş ve Üstü ile Kronik Rahatsızlığı Olanlara Sokağa Çıkma Yasağı Ek Genelgesi, https://www.icisleri.gov.tr/65-yas-ve-ustu-ile-kronik-rahatsizligi-olanlara-sokaga-cikma-yasagi-ek-genelgesi, Erişim Tarihi: 31/03/2020. ↩︎

  10. Belirtmek gerekir ki bu tespit, ÇekK Geçici Madde 3/V gereği ibraz süresinden önce yapılan ibrazın geçersiz olduğu sonucuna bağlı olarak, çekte ibraz sürelerinin 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi kapsamında olmadığı görüşü ile çelişki oluşturmamaktadır. Çünkü, cirantaya yapılacak ihbarda, sürelerin durduğu süreçte yapılacak ihbarın geçersiz olması gibi bir sonuç doğmayacaktır. ↩︎

  11. Buna göre, bir fiilin cezalandırılabilmesi için onun kanunda düzenlenmesinin yanında, kanunun hangi fiilin cezalandırılacağı hususunda net ve açık olması gerekmektedir. ↩︎

  12. Öte yandan ceza hukukuna hakim olan bu ilkenin ekonomik suçlarda esnetildiği görülmektedir. Örneğin, TTK m. 62/I-a’da m. 55’teki haksız rekabet fiillerinden birini kasten işleyenlerin cezalandırılması öngörülmüştür. Oysa TTK m. 55 kullandığı “özellikle” ifadesi ile haksız rekabet teşkil eden fiiller bakımından sınırlayıcı bir sayım yapmamaktadır. ↩︎

Lexpera Blog’da yayımlanan yazılar, yazarlarının görüşlerini ifade eder. Lexpera Blog’da bir yazıya yer verilmesi, o yazıda savunulan görüşlerin On İki Levha Yayıncılık tarafından benimsendiği anlamına gelmez. Yazılar, bilgi amaçlı olup, hukuki mütalaa ya da tavsiye niteliği taşımamaktadır.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve diğer mevzuat hükümlerine aykırı ve bilimsel yazma etik kurallarını aşan iktibaslar konusunda yazarların ve On İki Levha Yayıncılık’ın rızası bulunmamaktadır.
Author image
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi