Lexpera Blog

7244 Sayılı Kanun’la Getirilen Düzenlemeler Kapsamında ve Koronavirüs (Covid-19) Ortamında Sermaye Şirketlerinde Genel Kurul Yapılması ve Kararların İcrasına İlişkin Sorunlar

17.04.2020 tarih, 31102 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7244 sayılı Yeni̇ Koronavi̇rüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etki̇lerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişikli̇k Yapılmasına Dai̇r Kanun’un 2. maddesiyle dernekler ve kooperatifler ile çeşitli birliklerin genel kurulları 31.07.2020 tarihine kadar ertelenmiştir.

I- Uygulamanın Kapsamı ve Süresi

7244 sayılı Kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) ve (d) bentleriyle dernekler ve kooperatiflerin, (e) bendi ile de 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu ile 5200 sayılı Tarımsal Üretici Birlikleri Kanunu kapsamındaki birliklerin ve kuruluşların genel kurul toplantılarının 31.07.2020 tarihine kadar ertelenmesi ve bu sürenin 3 aya kadar ilgili bakanlıklarca uzatılabileceği, ertelenen genel kurul toplantılarının, ertelemenin sona erdiği tarihten itibaren derneklerde 30 gün içinde, kooperatiflerde ve (e) bendi kapsamındaki birliklerde ise 3 ay içinde yapılması öngörülmüştür. Ayrıca derneklerin, kooperatiflerin ve birliklerin mevcut organlarının görev, yetki ve sorumluluklarının erteleme süresi sonrasında yapılacak ilk genel kurula kadar devam edeceği anılan madde düzenlemesiyle belirlenmiştir. Aynı maddenin (f) bendiyle 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun 61 inci maddesi uyarınca 2020 yılı Mayıs ayı içinde yapılması gereken Birlik Genel Kurulunun ise bir sonraki yıl Genel Kurulu ile birlikte yapılması hüküm altına alınmıştır.

Madde düzenlemesinin lafzı gereği hukuken emredici nitelikte kabul edilen bu hükümle, dernek ve kooperatifler ile (e) bendi kapsamındaki birliklerin yapmaları gereken 2020 yılı olağan genel kurulları 31.07.2020 tarihine kadar ertelenmiş, (f) bendi doğrultusunda TOBB’nin Mayıs 2020 tarihinde yapılacak genel kurulunun 2021 genel kurulu ile birlikte yapılması öngörülmüş; bir anlamda belirlenen tarihlerin sonuna kadar genel kurulların toplantıya çağrılması ve toplanarak karar almaları yasaklanmıştır. Üstelik dernek ve kooperatifler ile (e) bendi kapsamındaki birlikler açısından anılan tarihlerin ilgili bakanlıkların kararıyla uzatılması da mümkün hale getirilmiştir.

II- Madde Düzenlemesinin Hukuka Uygunluğu

Anılan düzenlemenin temelinde, 7244 sayılı Kanun’un genel amacı doğrultusunda koronavirüs (Covid-19) pandemisinin yayılmasının engellenmesi ve pandeminin hem ekonomiye, hem de toplum yaşamına olumsuz etkilerinin bertaraf edilebilmesi düşüncesi yatmaktadır. Ne var ki, ilgili Kanun’un kamu menfaatinden yola çıkarak belirlenen bu amacına uygun olarak koopeatifler, dernekler ve diğer kurum ve kuruluşlar için getirilen bu düzenlemenin sermaye şirketleri için öngörülmemesi eksiklik olmuştur.

Öyle ki, Türk Ticaret Kanunu’nun 124/1 maddesi kapsamında ticaret şirketleri arasında kabul edilen kooperatiflerin genel kurullarının 7244 sayılı Kanun’la ertelenmesine, organlarının yetki ve sorumluluklarının devamına karar verilir iken; diğer ticaret şirketleri arasında uygulamada en sık görülen ve bu kapsamda ortaklar arası -iç- ilişkileri ile yönetim, temsil konuları ve karar mekanizmaları bağlamında dış ilişkileri açısından bu dönemde düzenlemeye en çok muhtaç olan limited ve anonim şirketlerde benzer bir düzenlemeye gidilmemesi ve bu sermaye şirketlerinin kapsam dışı bırakılması doğru olmamıştır.

Kanun koyucunun düzenleme amacı doğrultusunda, -pandeminin engellenmesi hedefine bağlı kalarak- genel kurulları ertelenen dernek ve kooperatiflerin idare ve temsilinde (organlarında) ortaya çıkabilecek boşluğunun yaratacağı olumsuzlukların ortadan kaldırılabilmesini teminen getirilen düzenlemelere, tek ortaklı şirketler dışındaki sermaye şirketlerinde ihtiyaç duyulduğu noktasında kimsenin bir şüphesi olamaz. Anılan düzenlemenin amacı gerekçede bu yönde açıkça kaleme alınırken, anılan gerekçeden sermaye şirketlerinin yoksun olduğunu düşünmek hukuk düzeni açısından doğru olamaz. Tek ortaklı limited ve anonim ortaklıklarda, ortağın aynı zamanda idare ve temsil konusunda tek yetkili sıfatıyla şirketin organı olarak karar alması ve şirket adına tasarrufta bulunması hukuken mümkün olduğundan tek ortaklı şirketlerde bu yönde acil bir düzenlemeye ihtiyaç olmadığı söylenebilir.

Anılan düzenlemenin kapsamına ilişkin eksiklik bir yana, temelde hukuka uygunluk bakımından da eleştiriye matuf olduğunu söylemek gerekmektedir. Nitekim hukuken vazgeçilmez nitelikte olan genel kurula katılma ve oy kullanma hakkına sahip olan (genel kurulu oluşturan) kişilerin TC. Anayasası’nın eşitlik ilkesi kapsamında eşit işleme tabi tutulmaları esastır. Nisbi eşitlik olarak nitelenen, aynı durumda bulunan kişilerin aynı işleme tâbi tutulmalarının bir diğer hukuki görünümü ise idare makamlarının da tıpkı kanun koyucu gibi kanun önünde eşitlik ilkesini gözeterek hareket etme mükellefiyeti ile bağlı olmalarıdır. Kamu menfaati bağlamında pandeminin yayılmasının engellenmesi ve toplum sağlığının korunması, ekonomiye yönelik olumsuz etkilerin bertaraf edilmesi amacıyla 7244 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle getirilen bu düzenlemeyle aynı zamanda genel kurula (asaleten veya vekâleten) katılarak oy kullanacak ve şirketi temsilen hareket edecek kişilerin korunması da hedeflenmektedir. Düzenlemenin amacı göz önüne alındığında, kooperatifleri, dernekleri ve diğer birliklerin genel kurullarını ve yasal yürütme organlarını oluşturan gerçek kişilerin, diğer sermaye şirketlerindeki kişilerden daha çok korunduğu, aralarında bu anlamda bir fark olduğu veya ayrım yaratıldığını düşünmek doğru olmaz. Dolayısıyla her bireyin kamu önünde eşit haklara sahip olduğunu, korunduğunu ve düzenleme temelinde şahıslarına karşı girişilen eylemlerde ve hareketlerde kendilerine de -aynı şekilde- eşit davranılmasını bekleme haklarının bulunduğunu ve aksi bir durumda kişilerin eşitlik ilkesine aykırılığı gündeme getirmelerinin mümkün ve de doğal olduğunu söylemek gerekmektedir. Aynı hukuksal durumda olan kişilerin aynı işleme ve eyleme tabi tutulmalarını beklemek Anayasa’nın ilgili hükümleri doğrultusunda hukuk devletinin bir gereğidir.

III- Düzenlemenin Uygulanma Problemi

Yukarıda belirtilen çekincenin uygulamaya farklı şekillerde yansıması mümkündür. Her şeyden evvel pay sahiplerinin ve genel kurula katılacak olan diğer kişilerin Covid-19 pandemisi üzerine alınan tedbirler kapsamında seyahat sınırlamalarından tutun yaş sınırı sebebiyle sokağa çıkma yasağına varan bir dizi engeller karşısında genel kurula fiilen katılmaları (ve bu niteliği haiz yetkilendirilmiş kişilerin temsil yetkilerini yerine getirmeleri) imkan dahilinde olmayacaktır. Kişiye sağladığı haklar bağlamında vazgeçilemez nitelikte (ortadan kadırılamayan ve sınırlandırılamayan) müktesep bir hak olan genel kurula katılma hakkı ve oy kullanma hakkının fiilen engellendiği bu durumda, tüzel kişiliğin kendisi ve tüzel kişi ile ilişki içerisinde bulunan kişiler, menfaat sahibi 3. kişilerin hakları ve hukuki ilişkileriyle ilgili olarak uygulamada birçok ihtilaf ortaya çıkabilecek ve hak kayıpları yaşanabilecektir. Bunun yanında Türk Ticaret Kanunu ile koruma altında olan azınlıkların hak ve menfaatlerinin zedelenmesine neden olabilecek kararların genel kurulda alınması ve icrası halinde; hem bu kişilerin yargıya müracaat zorunluluğu ile karşı karşıya bırakılarak sıkıntıya sokulması ve (7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ve Cumhurbaşkanlığı kararı ile yargıda sürelerin ve sonuç olarak yargılamaların 15 Haziran 2020 tarihine kadar ertelendiği düşünüldüğünde) zarara uğratılması, yargıya ek bir yük getirilmesi; hem de tüzel kişilik ve/veya menfaat çevresinin zararına eylem ve işlemlere neden olunması gündeme gelebilecektir.

Halka açık ortaklıklar açısından ele alındığında, bu risklerin engellenmesinin ne denli önemli olduğunu ve ortaklar, yatırımcılar ve diğer menfaat sahipleri aleyhine neticeler doğurabilecek nitelikte muhtelif problemlere ve ekonomik kayıplara sebep olabileceğini söylemek gerekmektedir. Tüm bunlardan öte, bir kişi pandemi olarak nitelenen böylesi bir tehlike ortamında bırakın genel kurula katılmayı, dışarıya çıkarak hem kendisinin hem de çevresindekilerin hayatını riske atmayı pekâlâ akla, mantığa ve vicdana uygun da bulmayabilir ki, kişinin sahip olduğu temel hakları da bu öngörü, düşünce ve davranışlarını hukuken destekler. Dolayısıyla anılan düzenlemeyle, bir yanda Anayasa ile güvence altına alınmış temel haklarını kullanarak genel kurula katılımı hukuken mümkün ve de uygun görmeyen ve aksinin bir genel kurul iptali ve/veya butlanla maluliyeti sonucunu doğuracağını düşünen kişi; diğer yanda ise ortaklıklara egemen olan ilkelere dahi aykırı olacak ve eşitlik ilkesini zedeleyebilecek şekilde genel kurulların yapılarak oy kullanılması suretiyle hayati önemi haiz kararların alınabilmesini ve hukuka, ekonomiye, topluma, kamuya etki eden ihtilafa gebe uygulamaların ortaya çıkma riskini gereğince değerlendirmeyen iradenin arasındaki (hukukun aradığı adil) denge sorunsalı su yüzüne çıkmıştır.

Üstelik, anonim ortaklıklarda –limited ortaklıklarda olduğu gibi- elden dolaştırma yoluyla karar alınmasının mümkün olmaması, elektronik ortamda genel kurul yapılmasının ve oy kullanılmasının birçok şirket açısından hem hukuken, hem de fiilen imkansız olması şeklindeki çekinceler de (mevcut düzenleme nedeniyle genel kurulların fiziken toplanmasının gerektiği bu ortamda) yukarıda saydığımız sorunların halihazırda var olduğunu ve çözüme muhtaç olduklarını gözler önüne sermektedir.

Sermaye şirketleri arasında en önemlisi kabul edilerek geniş ve detaylı düzenlemelere konu edilen anonim ortaklıklarda çoğunluk ilkesine (sermaye ve oy çoğunluğuna) göre yönetim esastır. Çoğunluk ilkesinin uygulama alanı ve hayat bulduğu yer ise genel kurullardır. Anonim ortaklıklara hakim olan çoğunluk ilkesinin zedelenmesi halinde ortaklar arası iç ilişkide ve de temsil yetkisinin kullanılmasıyla şirketin ilişkide bulunduğu 3. kişiler ve ortaklıkla alakalı menfaat sahipleri arasındaki dış ilişkide ihtilaflar ortaya çıkabilecektir. Çoğunluk ilkesi gibi anonim ortaklıklara ve limited ortalıklara hakim olan ilkelerden bir diğeri de eşit işlem/eşitlik ilkesidir. Yukarıda açıkladığımız üzere, sermaye şirketlerinde genel kurulların yapılmaya devam edilmesine rağmen hukuki imkansızlık nedeniyle genel kurula katılması mümkün olmayan, bir anlamda genel kurula katılımına ve oy kullanımına engel olunan hak sahiplerinin yaşayabileceği bu menfaat zedelenmesinin adil olmadığı ortadadır.

Modern tüm hukuk sistemlerinde Covid-19 pandemisinin yarattığı bu ortamda kamu menfaati ve toplum sağlığı esas alınarak muhtelif alanlarda yeni düzenlemelere gidilmiş, hak ve yükümlülüklerin kapsamı ve uygulama alanı ile ilgili birçok kısıtlamalar ve/veya değişiklikler gündeme gelmiştir.

Bizim uygulamamız açısından ele alır isek, dernek ve kooperatifler ile bazı birliklerde genel kurulların yapılmasının belirli bir süre yasaklandığı böyle bir ortamda sermaye şirketlerinin ayrık tutulmasının ve başta bu şirketlerin genel kurullarına katılan kişiler ve görevliler olmak üzere genel anlamda toplum sağlığı açısından bir risk yokmuş gibi hareket edilerek genel kurul toplantılarının yapılmaya devam edilmesine imkan sunan bu düzenlemelerin hukuki temelden yoksun olduğunu söylemek gerekmektedir.

Bu çerçevede, bir ticaret şirketi olan kooperatifte dahi genel kurulların ertelenmesine karar veren, aynısını birliklerde, derneklerde ve odalarda geçerli olacak şekilde uygun bulan kanun koyucunun, Anayasa’ya hakim olan ilkeler ışığında Türk Ticaret Kanunu ve temel esasların düzenlendiği Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu düzenlemelerinin tümünü bir bütün olarak ele alarak; (ayrıca şirket, pay sahipleri ve diğer menfaat sahibi kişiler ile toplum ve kamu arasındaki hassas ve adil dengenin kurulması gereğini gözeterek) en azından belirli bir süre için de olsa -benzer şekilde-genel kurul toplantılarının ertelenmesi, mevcut organların görev, yetki ve sorumluluklarının bu erteleme süresi sonrasında yapılacak ilk genel kurula kadar devam edeceğine yönelik düzenlemeleri bir an evvel sermaye şirketlerini de kapsama alacak şekilde hayata geçirmesi gerekmektedir.

Lexpera Blog’da yayımlanan yazılar, yazarlarının görüşlerini ifade eder. Lexpera Blog’da bir yazıya yer verilmesi, o yazıda savunulan görüşlerin On İki Levha Yayıncılık tarafından benimsendiği anlamına gelmez. Yazılar, bilgi amaçlı olup, hukuki mütalaa ya da tavsiye niteliği taşımamaktadır.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve diğer mevzuat hükümlerine aykırı ve bilimsel yazma etik kurallarını aşan iktibaslar konusunda yazarların ve On İki Levha Yayıncılık’ın rızası bulunmamaktadır.