Toplumun menfaatine olan tedbirlerden doğan külfete kişilerin tahammül gösterme mecburiyetiyle karşı karşıya bırakılmalarında, kamu yararı ile kişilerin hakları arasında makul bir denge kurulmalıdır.
Karara Konu İşlemler ve Hukuki Süreç
Ankara Ulaşım Koordinasyon Merkezinin (UKOME) kararı ile, yabancı bir devlete ait Büyükelçiliğin bulunduğu sokak, Büyükelçiliğin güvenliğinin sağlanması amacıyla, yaya ve araç trafiğine kapatılmış ve bundan dolayı Anayasa Mahkemesine başvuran davacının, maliki olduğu taşınmazın kira gelirinde azalma düşme meydana gelmiştir.
İlgili idari işlem üzerine, öncelikli olarak Bölge sakinleri tarafından, sokaktaki engel ve bariyerlerin kaldırılması talep edilmiş olup, UKOME Genel Kurulu tarafından 17.6.2005 tarihli kararlar ile ilgili sokaktaki engel ve bariyerlerin kaldırılmasının uygun bulunacağına karar verilmiş ancak bu karar uygulanmamıştır.
Bölge sakinleri tarafından idareye verdikleri dilekçe ile UKOME tarafından alınan kararın uygulanması için gereken eylem ve işlemlerin yapılması talep edilmiş ancak idare tarafından bu talebe cevap verilmemiş olup, talebin zımnen reddi sonucunu doğurmuştur.
Bu durumda başvurucu tarafından ilgili idare Mahkemesinde dava açılmış ancak Mahkeme tarafından başvuru sahibinin talepleri reddedilmiş ve bu karara karşı temyiz talebini inceleyen Danıştay Sekizinci Dairesi ise 1.11.2012 tarihli kararıyla İlk Derece Mahkemesi kararının dayandığı gerekçenin usul ve yasaya uygun olduğu, bozulmasını gerektiren bir nedenin bulunmadığı yolundaki gerekçelerle temyiz istemini de reddederek mahkeme kararını onaylamıştır.
Karar düzeltme talepleri de 30.12.2005 tarihinde reddedilen başvuru sahipleri tarafından Mahkeme ve Danıştay kararlarında kusursuz sorumluluk ilkesinin tartışılmadan değerlendirilmiş olması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvuru yapılmıştır.
İdari Eylem ve İşlemlerden Doğan Zararlara Katlanma Külfeti ve “Fedakârlığın Denkleştirilmesi İlkesi”
Yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından, kişilerin toplumun tümünün menfaatine olan bu tedbirden doğan külfete tahammül gösterme mecburiyetiyle karşı karşıya bırakılmaları, kamu yararı amacı ile malikin mülkiyet hakkı arasında kurulması gereken makul dengenin malik aleyhine bozulması sonucunu doğurması, mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyi orantısız kılması ve “fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesi”nin incelenmemesi gerekçesiyle, 1. B., B. 2014/1546 numaralı ve 2.2.2017 tarihli kararı ile başvurucuların mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
Bu karar ile meydana geldiği ileri sürülen zararın tazminine yönelik olarak açılan tazminat davasında zarar ve illiyet bağının varlığına yönelik yeterli bir inceleme yapılmaksızın, kişilerin yüklendikleri külfeti dengeleme imkânından mahrum kalmalarına yönelik ilk derece mahkemesi ve Danıştay kararlarına karşı ileri sürebilecekleri talepler kesinlik kazanmıştır.
İlgili Danıştay Kararları
Danıştay dava dairelerince uzun yıllar uygulanan ve Anayasa Mahkemesi tarafından da kararda zikredilen, kusursuz sorumluluk sebeplerinden olan “kamu külfetleri karşısında eşitlik” ya da diğer adıyla “fedakârlığın denkleştirilmesi” ilkesinin yer aldığı Danıştay Kararlarına aşağıdaki bağlantılardan ulaşılabilir:
Danıştay 8.D., E. 2014/8596, K. 2015/5879, T. 10.06.2015
Danıştay 8.D., E. 2008/2870, K. 2008/4124, T. 04.06.2008
Danıştay İDDK, E. 2009/901, K. 2010/903, T. 29.04.2010
Danıştay 8.D., E. 2010/4187, K. 2012/429, T. 08.02.2012
Bu konuda daha yakın tarihli Danıştay Kararlarına ilişkin birkaç örnek de aşağıda listelenmiştir:
Danıştay 6.D., E. 2015/10901, K. 2016/1616, T. 12.04.2016