Lexpera Blog

Doğal Afet Sigortaları Kurumu’nun Hukuki Durumu ve Sözleşme Sonrası Bilgilendirme Yükümlülüğü

Aktif bir deprem kuşağında bulunan ülkemiz deprem riskiyle karşı karşıyadır ve meydana gelen depremler büyük hasarlara sebep olmaktadır. 6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu’nun genel gerekçesinde de ifade edildiği gibi söz konusu riskler “katastrofik” niteliktedir. Başka bir deyişle gerçekleşmesi halinde yıkıcı etkileri söz konusu olmaktadır. Riskin, sunulan teminatın, ve bu teminatın karşılanması için gerekli olan kaynağın büyüklüğü Doğal Afet Sigortaları Kurumu gibi bir teşkilatın kurulmasını gerektirmiştir. Öyle ki 6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu’nun 1. maddesinde; binalarda deprem sonucu meydana gelebilecek maddi zararların karşılanması için yaptırılacak zorunlu deprem sigortasına ilişkin usul ve esasları düzenlemek amacıyla yasal düzenleme yapıldığı açıklanmıştır. Aynı Kanun’un Doğal Afet Sigortaları Kurumu’nu düzenleyen 3. maddesinde ise; “Bu Kanuna göre sunulacak sigorta ve reasürans teminatları, Bakanlık nezdinde kurulan kamu tüzel kişiliğini haiz Doğal Afet Sigortaları Kurumu tarafından verilir.” denilmiştir.

Böylece “Zorunlu Deprem Sigortası” ve bu sigorta teminatlarını sunmak üzere Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) teşekkül ettirilmiştir. “Zorunlu Deprem Sigortası” adı üstünde zorunlu bir sigorta türüdür ve zarar sigortası niteliğindedir. Ayrıca bina malikinin mülkiyet hakkından kaynaklanan menfaatini koruduğu gözetildiğinde bir mal sigortası olarak nitelendirilmelidir.

Bu çalışmada; DASK’ın teşekkülü, hukuki durumu ve yapısı ile DASK’ın diğer sigorta sözleşmelerinde olduğu gibi bilgilendirme yükümlülüğünün olup olmadığına dair sorulara Zorunlu Deprem Sigortası’nda uygulanacak hükümler dikkate alınarak cevap aranacaktır.

A. Doğal Afet Sigortaları Kurumu’nun Doğuşu

Deprem zararlarının giderilmesine yönelik finansmanın sağlanması amacıyla yapılan ilk özel düzenleme, 4484 sayılı Kanun’la değişik 27.08.1999 tarihli ve 4452 sayılı Kanun’un verdiği yetkiye dayanılarak çıkartılan 587 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’dir. 587 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile depremin doğrudan veya dolaylı olarak neden olacağı zararları 10. maddede belirlenen tutara kadar teminat altına alan bir zorunlu deprem sigortası yapmak ve bu Kanun Hükmünde Kararname ile verilen görevi yerine getirmek üzere DASK kurulmuştur.

587 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’den sonra deprem ve diğer doğal afet risklerine karşı teminat sağlamak amacıyla DASK’ın işlevini ele alan kanun tasarıları hazırlanmıştır. En nihayetinde ise 6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu kabul edilmiştir. 18/08/2012 tarihinde yürürlüğe giren Afet Sigortaları Kanunu’nun 15. maddesi ile 25.11.1999 tarih ve 587 sayılı Zorunlu Deprem Sigortası’na dair Kanun Hükmünde Kararname yürürlükten kaldırılmıştır. Dolayısıyla bugün itibariyle DASK’ın pozitif hukuktaki temelini 6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu oluşturmaktadır.

6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu’nun DASK’ı tarif eden 3. maddesinde;

(1) Bu Kanuna göre sunulacak sigorta ve reasürans teminatları, Bakanlık nezdinde kurulan kamu tüzel kişiliğini haiz Doğal Afet Sigortaları Kurumu tarafından verilir. Kurumun merkezi, teknik işleticinin idare merkezinin bulunduğu yerdir. Kurumun tescilli isim hakkı Müsteşarlığa aittir.
(2) Kurum ve gelirleri her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.
(3) Kurum ile bu Kanun kapsamında gerçekleştirilen iş ve işlemler, 2/4/1987 tarihli ve 3346 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile Fonların Türkiye Büyük Millet Meclisince Denetlenmesinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun, 3/12/2010 tarihli ve 6085 sayılı Sayıştay Kanunu, 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi değildir.
(4) Kurumun taşınır ve taşınmaz varlıkları ile diğer hak, gelir ve alacakları haczedilemez, Kurum iflas yoluyla takip edilemez. Kurumun süresinde ödenmeyen sigorta primi alacakları, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.
(5) Kurumun yıllık hesap, iş ve işlemleri ile harcamaları Müsteşarlık tarafından denetlenir. Müsteşarlık, Kurumun faaliyetlerine ve denetim sonuçlarına ilişkin olarak her yıl Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonuna bilgi verir.” denilmiştir.

Bu halde DASK’ı; “sosyal işlevi olan, kâr amacı gütmeyen, depremin ve depreme bağlı oluşan afetlerin devlete getirdiği mali yükü önemli ölçüde azaltmak amacıyla kurulan ve esas gelirlerini sigorta primleri ile bunlardan elde edilen mali gelirlerin oluşturduğu kamu tüzel kişiliğini haiz bir kurum” olarak tanımlamak mümkündür. 6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu’nun 3. maddesinin gerekçesindeki tanım da bu yöndedir.

Yine 6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu’nun genel gerekçesinde DASK’ın kuruluşu ve faaliyet amacı açıklanırken;

"Zorunlu deprem sigortası uygulaması ile, konut sahiplerine konutları ile ilgili olarak, Devletin bütçe imkanları ile ilişkili olmaksızın ve maddi kayıpları derhal telafi eden somut bir güvence temin edilmektedir. Aynı zamanda, ödenen küçük miktardaki sigorta primleri yoluyla sosyal dayanışmanın gereği en iyi şekilde gerçekleştirilmiş olmakta, ülke çapında risk paylaşımı ve dayanışma sağlanmakta, yeterli iç kaynak birikimi sağlanıncaya kadar riskin belli bir kısmı reasürans yoluyla uluslararası piyasalara plase edilmekte, deprem nedeniyle Devlet bütçesi üzerinde oluşan mali yük azalacağından muhtemel ek vergiler önlenmiş olmaktadır. Deprem gibi katastrofık riskler, çok büyük boyutlarda teminat sunumunu ve bunu karşılamak üzere büyük kaynak birikimini gerektirdiği için bu tür risklere karşı riske maruz ülkelerde, sigortacılık terminolojisinde "sigorta havuzu" adı verilen teşkilatlanmalara gidilmektedir. DASK, sigortacılıktaki bu anlayış esas alınarak kurulmuş bir kurumdur. DASK'ın kendine özgü organizasyon yapısı, ülkemizde sık rastlanmayan kamu ve özel sektör iş birliğinin de en somut örneklerinden birini oluşturmaktadır. DASK'ın, işlerinin yürütülmesi için fiziki bir yapılanmaya ihtiyacı yoktur ve yönetim kurulu dışında hiçbir personeli bulunmamaktadır. Bunun yerine, etkinliğin artırılması ve maliyetlerin asgari düzeyde tutulması amacıyla tüm işlerini dışarıdan hizmet alımı şeklinde yürütmektedir” denilmiştir.

Bu açıklamalar dikkate alındığında DASK’ın bir sigorta şirketi olduğu söylenemeyecektir. Nitekim Sigortacılık Kanunu m. 2/1, p hükmünde yer alan tanıma göre, sigorta şirketi, “Türkiye’de kurulmuş sigorta şirketi ile yurt dışında kurulmuş sigorta şirketinin Türkiye’deki teşkilâtını, ifade eder”. Keza, “Türkiye’de faaliyet gösterecek sigorta şirketleri ile reasürans şirketlerinin anonim şirket veya kooperatif şeklinde kurulmuş olması şarttır” (SK m. 3/1).

DASK bir sigorta şirketi olmadığı gibi DASK ile yapılan işlemlerin bir tüketici işlemi olarak nitelendirilmesine de imkân bulunmamaktadır. Zira Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un m.3/1, 1 hükmüne göre tüketici işlemini bir tarafını tüketiciler oluştururken, diğer tarafında “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler…” yer almalıdır.

Oysa DASK; deprem ile sınırlı olmamakla birlikte diğer doğal afetler neticesinde meydana gelecek zararların, devlete getireceği yükün olumsuz etkilerini azaltmak ve riski paylaştırmak gibi kamusal bir fayda gözetilerek kurulmuştur. Dolayısıyla ticari veya mesleki amaçlarla hareket etmediği, kâr amacı gütmediği gözetildiğinde DASK ile yapılan işlemlerin bir tüketici işlemi olarak değerlendirilmesi de mümkün değildir.

B. Zorunlu Deprem Sigortası Bakımından Uygulanacak Hükümler

Yukarıda açıklandığı gibi DASK bir kamu tüzel kişisidir ve özel statüsü 6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu’nda düzenlenmiştir. 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu’nun Amaç ve Kapsam başlıklı 1. maddesinin 3. fıkrasında; “Sosyal güvenlik kurumları, Türkiye İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketi ile bu Kanunun denetimle ilgili hükümleri hariç olmak üzere özel kanunlarına göre sigortacılık faaliyetinde bulunan diğer kuruluşlar bu Kanun kapsamında değildir.” denilmiştir. Bu itibarla 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun temel ilke ve esasları, bu kanuna göre çıkarılmış alt düzenlemeler (Yönetmelik, talimat, genelge, tebliğ vb gibi) DASK bakımından uygulanamayacaktır. DASK’ın sigortacılık faaliyeti yürütmeye yönelik bir ruhsatının bulunmaması da bu durumu ayrıca teyit etmektedir. Zira 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 5. maddesindeki, sigorta şirketlerinin ruhsat alma zorunluluğuna dair düzenleme dahi DASK bakımından uygulanmamaktadır.

Bu tespitten sonra hemen belirtmek gerekir ki Türk Ticaret Kanunu’nun Sigorta Hukuku’na ilişkin hükümlerinin uygulama alanı bulması için ruhsat almış bir sigorta şirketinin bulunması şarttır. Zira Türk Ticaret Kanunu’nun m.1401/2 hükmünde; “Ruhsatsız bir şirket ile onun bu durumunu bilerek yapılan sigorta sözleşmeleri hakkında Türk Borçlar Kanunu’nun 604 ve 605 inci maddeleri uygulanır. Türkiye’de yerleşik olmayan sigorta şirketleriyle kurulan sigorta sözleşmelerinde bu hüküm uygulanmaz.” denilmiştir. Böylece ruhsat sahibi olmayan bir kimse ile akdedilen sigorta sözleşmeleri bakımından Türk Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. O halde DASK’ın sağladığı sigorta teminatı bakımından Türk Ticaret Kanunu hükümleri de uygulanmayacaktır.

Bu açıklamalarımız sonrasında zorunlu deprem sigortasını, eğer Türk Ticaret Kanunu’nda esasları belirtilen ilkelere göre tasnif etmek gerekirse şu tespitlere ulaşmak mümkündür. Bilindiği üzere, sigortalar, zarar sigortaları ve can sigortaları olarak ayrılmaktadır. Zorunlu deprem sigortasının bu tasnifte zarar sigortaları arasında yer aldığı açıktır. Zarar sigortalarını ise kendi içinde aktif ya da pasifin teminat altına alınmasına göre mal sigortaları ve sorumluluk sigortaları olarak ikiye ayrılmaktadır. Deprem sigortası, kişinin aktifini teminat altına aldığına göre mal sigortası olacağı ve sorumluluk sigortası olmayacağı da ortadadır. Türk Ticaret Kanunu’nda ise “zorunlu mal sigortası” hakkında herhangi bir düzenleme yoktur. Türk Ticaret Kanunu’ndaki zorunlu sigortaya ilişkin mevcut düzenlemeler yalnızca “Zorunlu Sorumluluk Sigortaları” ile ilgilidir. Bu itibarla Türk Ticaret Kanunu’nun “Zorunlu Sorumluluk Sigortaları” hükümlerinin doğrudan zorunlu mal sigortası niteliğinde “Zorunlu Deprem Sigortası”na uygulanması da mümkün değildir. Zira sorumluluk sigortasının esasları ile mal sigortasına ilişkin esaslar birbirinden tamamen farklıdır.

Yukarıda belirttiğimiz şekliyle DASK; ruhsatı bulunmayan, kanunla kurulmuş, kendine özgü istisnai bir kurumdur. DASK bir sigorta şirketi değildir. Faaliyette bulunmak için ruhsatı da mevcut olmadığından hatta ruhsata da ihtiyacı olmadığından Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi olmayacaktır. Bu halde DASK ile girilen hukuki ilişkilerden doğan uyuşmazlıklarda Afet Sigortaları Kanunu ve diğer ikincil mevzuatlar uygulanmalıdır. Yine belirtelim ki, Afet Sigortaları Kanunu’nda Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulanabilmesine imkân veren bir atıf hükmü de bulunmamaktadır. Özel kanun ve alt mevzuatta hüküm bulunmaması halinde ise 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Hukukun Uygulanması ve Kaynakları” başlıklı 1. maddesi gereğince kıyasen yorum yapılarak Türk Ticaret Kanunu ve Sigortacılık Kanunu hükümleri uygulama alanı bulabilecektir. Hemen belirtelim ki bir kanun hükmünün veya bu hükmün içinde bulunan ilkenin benzer bir olaya uygulanmasına kıyas denir. Kıyasen uygulama için mevcut olaya lafzen veya ruhen uygulanabilir bir hükmün yer almaması gerekir. Bunun yanında kıyasen uygulama yapılabilmesi için çözümü gereken olay ile kıyas yoluyla uygulanacak hükme esas teşkil eden menfaatler durumu arasında benzerlik bulunması gerekir. Bu şekilde kıyas yoluyla uygulanacak hükmün ancak mevcut durum karşısındaki benzerlik ölçüsünde uygulanmasına gidilebilecektir. O halde kıyasen Türk Ticaret Kanunu hükümlerine başvurulurken Zorunlu Deprem Sigortası’nın hukuki niteliğine ve bu sigortanın oluşturulma amacına uygun hareket etmek gerekmektedir.

Dolayısıyla DASK’ı standart bir sigorta şirketi olarak değerlendirip, yaptığı işi standart bir sigorta sözleşmesi olarak görmek mümkün değildir.

Ayrıca belirtelim ki 13 Mayıs 2011 Tarihli ve 27933 Sayılı Resmi Gazete’nin Tebliğler bölümünde Sigortacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu tarafından Zorunlu Deprem Sigortası Genel Şartları[1] yayımlanmıştır. Zorunlu Deprem Sigortası Genel Şartları’nda 29/12/2012[2] ve 31/12/2015[3] tarihlerinde değişikliğe gidilmiştir. Zorunlu Deprem Sigortası Genel Şartları’nın idare tarafından hazırlanması nedeniyle teknik açıdan diğer genel şartlar gibi “genel işlem şartları” niteliğinde olduğu da söylenemeyecektir. Anılan genel şartlar idare hukukundaki “düzenleyici işlem[4] niteliğindedir. Bu açıdan, Zorunlu Deprem Sigortası Genel Şartları’nın özel hukukta belirtildiği şekilde “genel işlem şartı” olarak nitelendirilmesi mümkün olmayıp, idarenin görev ve işleyişine ilişkindir. Zorunlu Deprem Sigortası Genel Şartları’nın denetiminin Danıştay’ın yetki alanında olması da bu tespiti teyit etmektedir.

C. Sorumluluk, Sigorta Bedelinin Tespiti ve Bilgilendirme Yükümlülüğü

6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu’nun 7. maddesinde Zorunlu Deprem Sigortası teminatının münhasıran DASK tarafından verileceği belirtilmektedir. Aynı hükmün 2. fıkrasına göre teminatlara ilişkin limitlerin, sigorta genel şartları ve tarifelerin nasıl tespit edileceği hususunun müsteşarlık (Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu) tarafından belirlenecektir. Yine 6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu’nun “Tarife ve Talimatlar ile Uygulama Esasları ve Genel Şartlar” başlıklı 13. maddesinin 1. fıkrasında; “Zorunlu deprem sigortasına ilişkin tarife ve talimatlar ile azami teminat tutarı her yıl Bakan tarafından belirlenir ve Resmî Gazetede yayımlanır. Sigorta primlerinin tespitinde; binanın yüzölçümü, inşaat türü ve kalitesi, binanın üzerinde bulunduğu arazinin zemin özellikleri, deprem riski ve benzeri unsurlar değerlendirilir.” şeklinde hükme yer verilmiştir. Zorunlu Deprem Sigortası Genel Şartları A.4. maddesinde ise “Sigorta Bedelinin Tespiti”ne dair açıklamalara yer verilmiştir. Buna göre, “Sigorta bedelinin tespitinde sigorta edilen meskenin yapı tarzı için Hazine ve Maliye Bakanlığınca yayımlanan ‘Zorunlu Deprem Sigortası Tarife ve Talimatı’nda belirlenen metrekare bedeli ile aynı meskenin brüt yüzölçümünün (veya yaklaşık yüzölçümünün) çarpılması sonucu bulunan tutar esas alınır. Zorunlu Deprem Sigortası yapılan bir meskenin, sigorta bedeli, her halde ‘Zorunlu Deprem Sigortası Tarife ve Talimatı’nda belirlenen azami teminat tutarından çok olamaz.”

Tüm bu açıklamalardan görüleceği üzere Zorunlu Deprem Sigortası; sigorta ettirenin tüm (gerçek) zararının karşılanması anlayışıyla oluşturulmamıştır. Zorunlu Deprem Sigortası’nda amaç deprem ve depreme bağlı hasarların devletin üzerinde oluşturacağı yükü hafifletmek ve zarar görenlerin zararlarını belirli oranda önceden düşük primler ödemek suretiyle gidermeye yönelik teminat sağlamaktır. Bu kapsamda Zorunlu Deprem Sigortası’nın azami teminat tutarları her yıl Bakanlık tarafından Resmî Gazete’de yayınlanmakta ve sağlanan teminat tarife ile sınırlı tutulmaktadır. Bu sınırı aşan miktarda bir teminat için Doğal Afet Sigortaları Kurumu Çalışma Esasları Yönetmeliği’nin 19. maddesinde belirtildiği gibi ihtiyari deprem sigortası yaptırılabilecektir. Ancak DASK tarafından yapılan Zorunlu Deprem Sigortası, standart bir sigorta sözleşmesi değildir.

Bilindiği gibi TTK m.1425/3 hükmünde; “Kanunlarda aksine hüküm bulunmadıkça, genel şartlarda sigorta ettirenin, sigortalının veya lehtarın lehine olan bir değişiklik hemen ve doğrudan uygulanır. Ancak, bu değişiklik ek prim alınmasını gerektiriyorsa, sigortacı değişiklikten itibaren sekiz gün içinde prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının sekiz gün içinde kabul edilmemesi hâlinde sözleşme eski genel şartlarla devam eder.” denilmiştir.

Ülkemizde de 25.11.2022 tarihinde Zorunlu Deprem Sigortası tarifelerinde değişiklik yapılmıştır. Öyle ki 17.11.2021 tarihli tarifede betonarme yapılar için sigorta bedeli hesabına esas metrekare bedeli 1.508 TL iken 3.016 TL; diğer yapılar için ise 1.040 TL iken 2.080 TL; bir mesken için verilebilecek azami teminat tutarı ise yapı tarzı ayrımına gidilmeksizin 320.000 TL iken 640.000 TL’ye çıkarılmıştır.

Ancak yukarıda yer verilen gerekçelerle TTK m.1425/3 hükmünün DASK aleyhine, sigortalı lehine uygulanması mümkün değildir. Zira her şeyden önce TTK m. 1425/3 hükmü genel şartlara ilişkindir. Zorunlu Deprem Sigortası kapsamında sağlanan teminat ise genel şart değişikliği ile değil; her yıl Resmi Gazetede yayınlanan tarife ve talimatlar ile yapılmaktadır.

Diğer yandan Zorunlu Deprem Sigortası yapmak ile görevli olan DASK’ın zeyilname düzenlenmeksizin ve ek pirim alınmaksızın değişen tarifeye göre otomatik olarak ödeme yapacağına ilişkin hiçbir hukuki dayanak yoktur. Aksi durum limite dayalı bir teminat sunan Zorunlu Deprem Sigortası’nın niteliğine ters düşecektir.

Bir an için “Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmelik[5] hükümlerinin uygulanacağı kabul edilse dahi, “10 uncu madde kapsamındaki bilgilendirme, Bakanlıkça uygun görülmesi halinde basın ve yayın kuruluşları vasıtasıyla yerine getirilebilir (m. 11).” hükmü gözetilmelidir. O halde tarife ve talimatta yapılan değişiklik Resmi Gazete’de yayınlanmış olduğundan ayrıca bir bilgilendirmeye zaten gerek bulunmamaktadır. Dolayısıyla DASK güncel tarife üzerinden sigorta bedelinin ödenmesi Zorunlu Deprem Sigortasının amacı ve işlevi ile bağdaşmayacak ve sigortalı açısından sebepsiz zenginleşmeye neden olacaktır.

Bu açıklamaların yanında; Zorunlu Deprem Sigortası Talimat ve Tebliği ve Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği’nde bankaların poliçe yenilemesine ilişkin bilgilendirme yükümlülüğü de ele alınmalıdır. Keza Zorunlu Deprem Sigortası Talimat ve Tebliği’nin[6]Yetkili sigorta şirketleri ve primlerin tahsili” başlıklı 7. maddenin 2. fıkrasında; “Bankalar tarafından kullandırılan konut kredileri ile bağlantılı olarak yaptırılması gereken zorunlu deprem sigortası, konut kredisi kullanan tarafından yaptırılmamış ise krediyi veren banka tarafından sigortalıya bilgi verilerek yapılır. Kredi süresince, sigortalı tarafından yenileme yapılmaması durumunda, banka tarafından sigortalıya bilgi verilerek ilgili poliçenin yenilemesi gerçekleştirilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği’nde[7] de zorunlu sigortalar için Yenileme ve Bildirim başlığı altında yer alan 12/1. Maddede; “Kredi bağlantılı sigortalarda, kredi vadesi boyunca, yenileme sorumluluğu kredi kullanana, sigorta sözleşmesinin yenilenmesine ilişkin bildirim yapma sorumluluğu ise kredi kuruluşuna aittir.”

Belirtilen hükümlerden de anlaşılacağı üzere bankalar için bu bilgilendirme yükümlülüğünün dahi yalnızca yenilemeye ilişkin olduğu; değişen tarife nedeniyle ek prim alınması ve zeyilname düzenlenmesi gerektiğine ilişkin bir bildirim olmadığı açıktır.

Sonuç

  • DASK bir sigorta şirketi değildir.
  • DASK 6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu kapsamında faaliyet gösteren bir kamu tüzel kişisidir.
  • DASK hakkında Sigortacılık Kanunu ile Türk Ticaret Kanunu hükümleri doğrudan uygulanamaz.
  • DASK ile tesis edilen hukuki işlemler bir tüketici işlemi değildir.
  • DASK’ın sunduğu Zorunlu Deprem Sigortası’nın amacı zarar görenin tüm zararını karşılamak değil, meydana gelen doğal afetin devletin üzerinde oluşturacağı yükü hafifletmek ve zarar görenlerin zararlarını belirli oranda önceden düşük primler ödemek suretiyle gidermeye yönelik teminat sağlamaktır.
  • Zorunlu Deprem Sigortası ile sağlanan teminatın limitlerini belirleme yetkisi Hazine ve Maliye Bakanlığı’na aittir ve Zorunlu Deprem Sigortası Tarife ve Talimatı ile bu sınırlar belirlenmektedir.
  • DASK tarafından Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde değişen teminat limitlerine göre sigortalılara bildirimde bulunulması, ek prim talep edilmesi söz konusu değildir.
  • Bu halde DASK’ın zeyilname düzenlenmeksizin ve ek pirim alınmaksızın değişen tarifeye göre otomatik olarak sorumlu olacağına ilişkin hiçbir hukuki dayanak yoktur.

Dipnotlar


  1. R.G. T:13.05.2011 Sayı:27933 ↩︎

  2. Zorunlu Deprem Sigortası Genel Şartlarında Değişiklik Yapılmasına İlişkin Genel Şartlar (RG T:29.12.2012, Sayı:28512) ↩︎

  3. Zorunlu Deprem Sigortası Genel Şartlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (RG T:31/12/2015 Sayı:29579 4. Mükerrer) ↩︎

  4. “Zorunlu” Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının bazı kısımlarının iptaline yönelik verilen Anayasa Mahkemesi iptal kararında genel şartların idarenin düzenleyici işlemleri niteliğinde olduğuna dikkat çekilmiştir. 2019/40 E., 2020/40 K., 17/07/2020 T. R.G. T:09.10.2020 Sayı:31269, Anayasa Mahkemesi Kararı ↩︎

  5. R.G. 14.02.2020 Tarih ve 31039 Sayı ↩︎

  6. R.G. 31.12.2016 Tarih ve 29935 Sayı ↩︎

  7. R.G. 13.03.2015 Tarih ve 29294 Sayı ↩︎

Lexpera Blog’da yayımlanan yazılar, yazarlarının görüşlerini ifade eder. Lexpera Blog’da bir yazıya yer verilmesi, o yazıda savunulan görüşlerin On İki Levha Yayıncılık tarafından benimsendiği anlamına gelmez. Yazılar, bilgi amaçlı olup, hukuki mütalaa ya da tavsiye niteliği taşımamaktadır.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve diğer mevzuat hükümlerine aykırı ve bilimsel yazma etik kurallarını aşan iktibaslar konusunda yazarların ve On İki Levha Yayıncılık’ın rızası bulunmamaktadır.