Lexpera Blog

İcra ve İflas Hukukunda Online Satış

Güncelleme: Bu yazı 5.12.2021 tarihinde güncellenmiştir.


I. Genel Olarak

Çevrimiçi satışlar, elektronik ticaretin en önemli enstrümanlarından birisidir ve bu satış mecrasında sayısız mal ve hizmetin alım satımı mümkün olabilmektedir. Online satışların geleneksel yöntemli satışlara nazaran en önemli avantajı geniş bir alıcı kitlesine hitap edebilmesidir. Bununla birlikte, bu tür satışlarda bina ve personel maliyeti bulunmadığı için yine geleneksel satışlara göre daha fazla verim elde edilmektedir. Çevrimiçi satışların giderek artan cazibesinin cebri icra hukukunu da etkilemesi kaçınılmazdır. Cebri icra hukukunda alacaklının ve borçlunun menfaatleri değerlendirilerek mahcuzun, en iyi fiyattan satılması temel bir kuraldır. Bu bağlamda mahcuz malların olabildiğince yüksek fiyattan satılması gerekir. Borçlunun mallarının cebri icra hukukunda en yüksek değerden satılması devletin de önemli görevlerinden birisidir. İşte bu olumlu avantajları sebebiyle cebri satışların online olarak gerçekleşmesi hem alacaklı hem de borçlu için önemli sonuçları beraberinde getirecektir. Her ne kadar mevcut düzenlememizde cebri satışa online katılma imkânı bulunsa da yapılan değişikliklerle online satışın kurumsallaşması, bu satışlara ilişkin bağımsız bir mecranın yaratılması ve fiziki satışlarda yaşanan olumsuzlukların artık yaşanmayacak olması Kanun değişikliğinin gerekliliğini bir kez daha ortaya koymaktadır.

TBMM Genel Kurulunda 24/11/2021 tarihinde kabul edilen Kanunla İcra ve İflas Kanununda önemli değişiklikler yapılmış ve yapılan değişikliklerle cebri satışlar artık farklı bir boyuta taşınmıştır. Hemen belirtmem gerekir ki, Kanun değişikliğinin yürürlüğe girmesi ile online cebri satışlar hemen başlamayacaktır. Bu maddeyi ihdas eden Kanunun haczedilen malların elektronik ortamda satışına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına, Adalet Bakanlığınca belirlenen il veya ilçelerde, 111/b maddesinin uygulanmasına ilişkin yönetmeliğin - ki bu yönetmelik Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde çıkarılacaktır - yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlanacak ve en geç bir yılın sonunda ülke genelinde uygulamaya geçilecektir (Geçici Madde 18). Online satışa ilişkin hükümlerin hangi il veya ilçede ne zaman uygulanacağı Adalet Bakanlığının resmi internet sitesinde duyurulacaktır. Bu hükümler, uygulamaya geçilen il ve ilçelerde geçiş tarihinden sonra ilanı yapılacak açık artırmalar hakkında uygulanacaktır.

II. Satış Talebi

Alacaklının veya borçlunun haciz tarihinden itibaren bir yıl içinde mahcuz malın satışını talep etmesi gerekir. Maddede yapılan değişiklikle satış isteme süresi, taşınırlar için de taşınmazlar da olduğu gibi bir yıla çıkarılmıştır. Borçlunun üçüncü kişilerde bulunan hakları bakımında da bir yıl süre uygulanacaktır. 106. maddede yapılan değişiklik ile sadece alacaklı değil, borçlu da haczedilen şeyin satışını isteme yetkisine sahip olmaktadır[1]. Yani bu değişiklikle, satış isteme konusunda alacaklıda bulunan inisiyatif borçluya da tanınmaktadır.

Borçluya satış talep etme hakkı sağlayan bu değişikliğin, İİK’ya eklenen 111/a maddesiyle de uyumlu olduğu söylenebilir. Zira yeni ihdas edilen 111/a maddesi ile borçluya bizzat mahcuzu satabilme yetkisi verilmektedir. Borçluya hem satış isteme yetkisi verilmesi hem de koşulları oluşmuşsa borçlunun bizzat mahcuzu satabilmesi, aslında benzer amaçları ihtiva etmektedir. Her iki değişikliğin de hedefinde mahcuzun zaman kaybetmeksizin ve değerinde satılması bulunmaktadır. Yukarıda da belirtildiği gibi, önceki düzenlemeden farklı olarak mahcuzun satılması konusunda inisiyatif artık sadece alacaklıya değil borçluya da aittir. Değişikliklerin kendisine sağladığı imkânı kullanacak olan borçlu, malının bir an önce satılmasını sağlayarak borcunu daha az faiz ödeyerek kapatabilecektir.

İİK m. 106 ile getirilen bir diğer yenilik, mahcuzun satışını talep eden alacaklının sahip olduğu satış isteme süresinin uzatılmış olmasıdır. Maddenin ikinci fıkrasına göre, alacaklı bir yıllık süre için de satış istemiş ve fakat artırma yapılmasına rağmen satış gerçekleşmemişse, -ki satışın gerçekleşmemesi, satış bedelinin ödenmemesi, satış koşullarının oluşmaması şeklinde ortaya çıkabilir- satış isteme süresi, bir yıllık sürenin tamamlanmasından sonra bir yıl daha uzamış olacaktır. Bu meseleyi şu şekilde somutlaştırabiliriz: Alacaklı haciz tarihinden itibaren altı ay sonra usulüne uygun satış talep etmesine rağmen satış ikinci artırmada da koşulların oluşmaması sebebiyle yapılamamışsa, toplamda bir yıl altı ay daha satış isteme hakkını haiz olacağından bu süre kadar mahcuz üzerinde haciz hakkı devam edecektir. Açıklanan bu hususlar hem menkul hem de gayrimenkul satışları için geçerli olacaktır. Hemen belirtmek gerekir ki, maddenin ikinci fıkrası gereğince uzayan satış isteme süresi sadece alacaklı bakımından geçerli olacağından bizzat satışı 111/a gereğince isteyecek olan borçlunun bu yetkiyi hacizde itibaren bir yıl içinde kullanması gerekir.

Maddenin yürürlüğe girmesi ile gerçekleşecek bir diğer değişiklik satış masraflarına ilişkindir. Buna göre, geçerli bir satıştan bahsedebilmek için satış talebi başlı başına yeterli olmayacak, satış talebiyle birlikte Bakanlıkça her yıl belirlenen tarifeye uygun kıymet takdiri ve satış giderlerinin tamamıyla yatırılması da gerekecektir. Sicile kayıtlı motorlu kara taşıtları bakımından ayrıca muhafaza giderlerinin de satış talebiyle birlikte peşin olarak yatırılması aranmaktadır. Bu şekilde önceki düzenlemeden farklı olarak sadece satış talebi yeterli olmayacak, geçerli bir satış talebinden söz edebilmek için masrafların da satış talebiyle birlikte eksiksiz bir şekilde yatırılması gerekecektir. Satış giderlerinin eksik olması durumunda, satış talebi yapılmamış kabul edilecektir. Satış talebinin yapılmamış sayılması süresinde satış istenmemesi sonucunu doğuracağından, bir yıllık sürenin dolması ihtimalinde haciz de düşecektir. Görüldüğü gibi yapılan değişiklikle, süresinde satış talebiyle birlikte gerekli masrafların yatırılmasının önemi artmıştır. Maddenin 6. fıkrasında yapılan değişiklikle de süreçte eksik kalan masrafların yatırılması için icra müdürü tarafından alacaklıya 15 gün süre verileceği, bu süre içinde bakiye tutar ikmal edilmezse satış talebinin vaki olmamış sayılacağı hükme bağlanmıştır. Tekrar edelim ki, artık satış talebiyle birlikte Bakanlıkça her yıl yürürlüğe konulacak tarifedeki ücretin tamamen yatırılması zorunludur. Bu zorunluluk mevcut uygulamada cüzi miktarlar yatırılarak haczi ayakta tutmayı hedefleyen taleplerin de önüne geçmiş olacaktır.

Bu bölümde son olarak değinilmesi gereken husus, her satış talebiyle birlikte kıymet takdiri giderlerinin de ayrıca yatırılmasının gerekli olup olmadığıdır. Zira madde metni, yanlış anlaşılmaya sebebiyet verecek şekilde her satış talebiyle birlikte kıymet takdiri masraflarının da yatırılmasının zorunlu olduğu sonucuna götürmektedir. Aslında bu düzenlememin temel amacı, yukarıda da temas edildiği üzere, satış talebiyle birlikte cüzi bir masraf yatırılarak haczin ayakta tutulmasını sağlayan uygulamanın önüne geçilmesidir. 106. maddeden her satış talebiyle birlikte yeniden kıymet takdiri yapılacağı ve buna ilişkin masrafların yatırılacağı sonucunun çıkarılmaması gerekir. Zira mahcuzun kıymet takdiri m. 87’ye göre haciz aşamasında yapılmış ve kesinleşmiş olabilir. Bu durumda artık satış aşamasında yeniden kıymet takdiri yapılacağı sonucu çıkarılmamalıdır. Şayet satıştan önceki bir dönemde kıymet takdiri yapılmış ve kesinleşmişse artık ne menkuller ne de gayrimenkuller için kıymet takdiri yapılacaktır. Dolayısıyla bu halde satış talebiyle birlikte kıymet takdiri masraflarının da yatırılmasına gerek bulunmayacaktır. Bu durumda satışı talep eden tarafça yatırılması gereken ücret, satış masrafları ile sicile kayıtlı kara taşınmazları için ayrıca muhafaza giderleri olacaktır.

III. Mahcuzun Satılması Konusunda Borçluya Yetki Verilmesi

Haczedilen malın bizzat kendisi tarafından satışı için borçluya yetki verilmesine ilişkin 111/a maddesi yeni bir hükümdür. Maddede bu yetkinin kapsamı, süresi ve usulü düzenlenmektedir. Mevcut düzenleme, Kanun değişikliğin yürürlüğe girdiği, 30/11/2021 tarihinden itibaren uygulamaya geçecektir.

Birinci fıkraya göre borçlu, kıymet takdirinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde haczedilen malın rızaen satışı için kendisine yetki verilmesini talep edebilir. Borçlunun talebi ile icra dairesi tarafından hemen satış yetkisi kendisine verilmeyecektir. İcra dairesinin borçluya satış yetkisi verebilmesi için kıymet takdirinin kesinleşmesini beklemesi gerekecektir. Kıymet takdirinin kesinleşmesinden sonra satış işlemleri durdurularak borçluya on beş gün süre ve satış konusunda yetki verilecektir. Şayet kıymet takdiri yapılmamışsa, borçlu icra dairesinden kıymet takdiri yapılmasını isteyebilecektir. Borçlunun kıymet takdirini icra dairesine başvurmaksızın yaptırabilmesi mümkün değildir. Bu durumda borçlunun kıymet takdirinin yapılabilmesi için icra dairesine başvurması ve başvuru ile gerekli giderleri yatırması lüzumludur. Kıymet takdirinin icra dairesi tarafından ilgililere tebliğ edilmesi ve kıymet takdirine bir itiraz olması halinde kıymet takdirinin kesinleşmesinin de beklenmesi bu maddenin bir gereğidir.

Borçluyla anlaşan alıcı, malın kesinleşen kıymet takdirinin yüzde doksanından veya satış isteyen alacaklının alacağına rüçhanı olan diğer alacaklıların toplamından hangisi fazla ise bu tutarı ve o aşamaya kadar yapılan takip masraflarını yatırmak zorundadır. Bu aşamada aşılması gereken sorun, satış isteyen alacaklının alacağına rüçhanı olan alacaklının değil de mahcuz üzerinde takip alacaklısından başkaca hacizlerin bulunması halidir. Kanaatimce bu durumda da satışın gerçekleşebilmesi için muhammen kıymetin yüzde doksanını karşılayacak rakama ulaşılması yeterlidir. Mahcuz üzerindeki tüm hacizleri karşılayacak bir rakam bu satıştan elbette beklenemez. Satış bedelinden haciz alacaklıları sıra itibariyle istifade edeceklerdir.

Üçüncü fıkraya göre, satış yetkisinin verilmesinden itibaren 15 gün içinde satış bedeli yatırıldığında icra dairesi, sicile kayıtlı malların güncel kayıtlarını temin ederek maddedeki şartların bulunup bulunmadığını değerlendirecek ve satışın onayı ile malın devir ve teslim işlemlerinin yapılmasına karar vermesi için dosyayı derhal icra mahkemesine gönderecektir. Mahcuzun borçlu tarafından satılması durumunda alıcının satış bedeli yatırmasından sonra icra dairesinin bir değerlendirme yapması gerekecektir. Bu değerlendirme kapsamında icra dairesi, Kanunda öngörülen koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğini raporlayarak, satış onayı verilmesi için dosyayı icra mahkemesine gönderecektir. Yasada icra müdürünün bu işlemi derhal yapacağı öngörülmüştür. Dosya önüne geldiğinde mahkeme koşulların oluştuğuna kanaat getirir ve satış bedelinin de yatırıldığını tespit ederse satışa onay verecektir. İcra mahkemesinin kabul kararıyla mahcuzun mülkiyeti alıcıya geçecek ve tüm hacizler kaldırılarak devir teslim işlemleri gerçekleştirilecektir. Her ne kadar icra mahkemesinin kararıyla birlikte mülkiyet alıcıya geçmiş olsa da kanaatimce, malın hasar ve yararı alıcı tarafından satış bedelinin icra dairesine yatırıldığı an itibariyle alıcıya geçecektir. Değişikliklerde bu konuda bir açıklık bulunmamaktadır. İcra mahkemesi buradaki incelemesini dosya üzerinden yapacaktır. Mahkemenin tesis ettiği karar kesin niteliktedir. Mahkemenin ret kararı vermesi halinde yatırılan bedel alıcıya iade edilecektir. Bu noktada akla gelebilecek soru, 111/a maddesine göre yapılan satışın sonradan iptalinin mümkün olup olamayacağıdır. Kanaatimce burada pazarlıkla satışa benzer bir satış söz konusudur. Mahcuz borçlu tarafından satılmış olsa da hem icra dairesinin gerekli değerlendirmeleri yapması hem de satış için son kararı icra organı olan icra mahkemesinin vermesi bu satışa kamusal bir boyut katmaktadır. Bu satışın yine de cebri bir satış olduğunu ve açık artırma suretiyle satıştan farklılığının uygulanan satış yönteminden kaynaklandığını kabul etmek gerekir. Her ne kadar 111/a maddesinin üçüncü fıkrasında icra mahkemesinin talebin kabulüne veya reddine kesin karar vereceğinden bahsedilse de bu kesinlik, satış koşullarının oluşup oluşmadığına ilişkin icra mahkemesince yapılan şekli bir incelemenin kanun yolu değerlendirmesinde geçmeyeceğine yöneliktir. Dolayısıyla 111/a gereğince yapılan satışın iptali için ilgililerin m. 134’ten farklı olarak şikayet yoluna başvurması mümkün olmalıdır.

Borçluya verilen satış yetkisine ilişkin süreden icra mahkemesinin kararına kadar satışa ilişkin süre işlemeyecektir.

Yeni ihdas edilen madde gereğince yapılan satışlar hakkında niteliğine uygun düştüğü ölçüde Kanunun diğer hükümleri uygulanacağından kanaatimce, 134. maddede hükme bağlanan satış bedelinin nemalandırılmasına ilişkin hüküm burada da geçerli olacaktır. Dolayısıyla icra müdürüne nemalandırma konusunda yasal bir zorunluluğun getirildiği kabul edilmelidir. Satışın kesinleşmesinden sonra nema, birlikte hak sahiplerine ödenecektir. Yani ihale alıcısı veya borçlu bu nemadan istifa edecektir. Kanun nemadan istifade edecekleri hak sahibi olarak geniş bir şekilde belirlemiştir (İİK m. 134, f.8).

111/a maddesinde, takip alacaklısının onayı olmaksızın borçluya satış yetkisinin verilmesi bazı sorunlara sebebiyet verebilecektir. Takip alacaklısının rızası olmaksızın borçluya satış yetkisinin verilmesi sebebiyle takip alacaklısının zarara uğraması pekala mümkün olabilir. Özellikle, muhammen bedelinin oldukça yükseğine satılacak mahcuzların sadece muhammen bedelinin yüzde doksanı ile satışına onay verilmesi, alacağı, mahcuzun muhammen bedelinden çok daha yüksek alacaklıların zararına olacaktır. Bu sebeple, borçluya 111/a maddesi gereğince satış yetkisinin verilebilmesi için takip alacaklısının da onayı gerekli bir koşul olarak maddede düzenlenebilirdi. Elbette takip alacaklısının, satış onayı için dosyanın gittiği icra mahkemesine itiraz edebilmesi mümkün olabilecekse de şartların oluştuğunu tespit eden mahkemenin bu satışa onay vermekten başka bir yetkisi bulunmamaktadır.

Bu madde kapsamında son olarak belirtilmesi gereken husus, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılacak olan takiplerde takip borçlusuna, iflasta ise müflise bizzat satış yetkisinin verilmemiş olmasıdır. Özellikle rehnin paraya çevrilmesine ilişkin takiplerde de borçluya bu yetkinin verilmesi faydalı sonuçlar doğurabilirdi.

IV. Elektronik Ortamda Açık Artırma Suretiyle Satışa Hazırlık

Yeni düzenleme gereğince cebri satışlar fiziki mahaller yerine sadece UYAP sistemine entegre elektronik satış portalında açık artırma suretiyle yapılacağından satışa hazırlık işlemlerinin de buna uygun olarak yeniden belirlenmesi gerekmiştir.

İİK m. 114 gereğince, birinci ve ikinci artırmanın yapılacağı gün ve saat aralığı ile artırma şartları, artırmaya başlangıç tarihinden en az on beş gün önce ilân edilir. İkinci artırmanın başlangıç tarihi birinci artırmanın bitim tarihinden itibaren bir ayı geçmeyecek şekilde belirlenmesi gerekecektir.

Artırma ilanı ve varsa şartname ayrıca artırmanın başlayacağı günden on beş gün öncesinden başlamak ve artırmanın bitimine kadar kalmak şartıyla, elektronik satış portalında ilan edilir. Elektronik satış portalındaki bu ilan, artırmanın bitimine kadar erişime açık tutulacaktır. Hemen belirtmem gerekir ki, taşınır ve taşınmaz satışlarında yapılacak tebligatlara ilişkin yeni bir düzenleme Kanun değişikliklerinin konusu olmamıştır.

Taraflar, elektronik satış portalında yer alan ilan metninin masrafı kendilerine ait olmak üzere, diledikleri vasıtalarla ilan edebilirler. Ancak özel nitelikteki bu ilan resmi işlemleri etkilemez. Tarafların kendi imkanlarıyla artırmayı ilan etmeleri oldukça önemlidir, zira bu şekilde artırmaya katılım artacak ve mahcuzun gerçek değerinde satışı mümkün olabilecektir.

İlan edilen metinler arasında farklılık bulunması halinde elektronik satış portalında ilan edilen metin esas alınır. Şu kadar ki gazetede veya elektronik satış portalında ilanı yapılan metindeki hatalar, ihale tarihi değiştirilmeksizin sadece elektronik satış portalında ilanen düzeltilir. Bu düzeltme ilanı ilgililere ayrıca tebliğ edilmez (m.114,f.5). Bu değişiklikle birlikte elektronik satış portalı cebri satışlarda en önemli mecra haline gelmiştir. İİK hükümlerine göre gazete ve başka yollarla ilan hala varlığını korusa da satış portalı cebri satışların esas merkezini oluşturacaktır. Gazete ile yapılan ilanda dahi bir hata bulunması halinde düzeltme yalnızca portalda yapılacak ve bu düzeltme ilgililere tebliğ edilmeyecektir. Bu sayede ilan düzeltmeleri sistemde süratli bir şekilde yapılacak ve zaman kaybı olmadan artırma süreci devam edecektir. Görüldüğü üzere, ilgililerin portalı takip etmesi yeterlidir ve sadece portalı takip ederek satış hakkında bilgi sahibi olabilmeleri rahatlıkla mümkün olabilecektir. Satış portalının cebri satışlarda merkezi bir noktaya taşınması, cebri satışların amacına daha iyi hizmet eden bir nitelik kazandırmıştır. İlgililerin satış portalına rahatlıkla ulaşabilmeleri cebri satışlara olan ilgiyi de arttıracaktır.

Değişikliklerle birlikte satış ilanında, yer alacak unsurlar arasına mahcuzun varsa görselleri de eklenmiştir. Görsellerin ilanda bulunması, özellikle ihaleye katılan kişilerin ihale konusu hakkında karar vermelerini sağlayarak ihaleye iştiraki artıracaktır. Zira elektronik ortamdaki ihaleye mahcuzu bulunduğu yerde fiziken görme imkanı olmayan kişiler, sanki elektronik ticaret sitesinden bir mal alıyorlarmış gibi görselleri görerek ihale konusundaki iradelerini oluşturacaklardır. Elbette satılacak şeyin cinsi, mahiyeti, önemli vasıfları, muhammen kıymeti ve bulunduğu yer satış ilanında bulunması gereken olmazsa olmaz unsurlardır (m.134, f. 6/1).

Bu bağlamda, İİK m. 88, f.2’ye yapılan ek düzenlemenin online satışlarla bir bağlantısı bulunmaktadır. İlgili ek düzenleme uyarınca, haczedilmiş ve fakat henüz muhafaza altına alınmamış mallar, satış talebi üzerine muhafaza altına alınacak ve ihale alıcısına teslim edilebilir hale getirilecektir. Aksi halde satış yapılamayacaktır. İİK’da satışa ilişkin gerçekleşen sistem değişikliği bu eklemeyi zorunlu hale getirmiştir. Zira mahcuzu fiziki olarak hiç görmeden sadece ilanlardaki görsellerle ihaleye iştirak eden ilgililer, görsellerdeki gibi bir şeyin varlığının devlet tarafından tekeffül edildiği inancına sahip olmalıdırlar. Devletin de cebri satışların cazibesini artırabilmesi için satışı yapılan malın, satışa sunulduğu şekilde var olduğunu garanti altına alması gerekir. Tüm bu düşünceler 134. maddenin dokuzuncu fıkrasında yapılan değişikliğin de sebebini oluşturmaktadır. İlgili fıkraya yapılan ekleme ile, ihale konusu malın teslim edilemeyeceği veya teslime hazır hale getirilemeyeceği durumlarda ihale icra müdürü tarafından iptal edilecek ve ihale bedeli ihale alıcısına iade edilecektir.

Artırmaya katılacakların tekliflerini vermeden önce ve artırma süresi bitmeden mahcuzun kıymetinin yüzde onu nispetindeki teminatı satışı yapan icra dairesinin banka hesabına yatırmaları veya bir bankanın kesin ve süresiz teminat mektubunun satışı yapan icra dairesine tevdi etmeleri zorunludur (m.114,f.6/2). Şayet teminat nakit olarak yatırılacaksa, en geç artırma süresinin bitiminden önceki gün saat 23.30 kadar satışı yapacak icra dairesinin banka hesap numarasına yatırılması gerekecektir. Saatin gün sonu değil de 23.30 olarak belirlenmesinin sebebi, bankacılık uygulamasının bir gereğidir. Bankanın gün sonu işlemlerinin doğru bir şekilde tespiti için, günün son saatinin son dakikalarına kadar işlemin yapılabilmesine olanak sağlanmamış, günün sona ermesinden otuz dakika öncesine kadar teminatın nakit olarak yatırılabilmesi mümkün kılınmıştır. Cebri satışa teminat mektubu vermek suretiyle katılmak isteyen alacaklı ise teminat mektubunu en geç artırma süresinin bitiminden önceki iş günü mesai bitimine kadar satışı yapan icra dairesine tevdi etmelidir. Yatırılan teminatın akıbeti ise mülga hükümden farklı olmuştur. Yeni düzenleme kapsamında İİK m. 133 tamamen ilga edilmiştir. Bu durumda, 133 maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen teklif edilen bedelle son ihale bedeli arasındaki farktan sorumluluk ortadan kalktığından, ilk ihalede olsa ikinci ihalede de olsa en yüksek pey ileri sürmesine rağmen bedeli ödemeyen alıcının yatırdığı teminatı iade alabilmesi artık mümkün olmayacaktır (m.114, f.6/9). Yatırılan teminat iade edilmeyip öncelikle satış masraflarından düşülmek üzere alacaklarına mahsuben hak sahiplerine ödenecektir. Değişikliklerin yürürlüğe girmesi ile tamamlayıcı ihale de artık yapılmayacaktır.

114. maddede yapılan bir diğer değişiklikle, temsilci vasıtasıyla artırmaya katılacakların en geç artırma süresinin bitiminden önceki iş günü mesai bitimine kadar satışı yapan icra dairesine müracaat ederek temsilciliğini tevsik eden belgeleri ibraz etmesi gerektiği hükme bağlanmıştır (f.6/4). Elbette buradaki temsilcinin avukat haricindeki diğer temsilciler olduğunun kabulü gerekecektir. Cebri satışa başkasının nam ve hesabına katılmak mümkün olduğundan, avukat dışında diğer temsilcilerin kimin adına satışa katılacaklarını bildirerek, temsil belgelerini artırma süresinin bitiminden önceki iş günü mesai bitimine kadar satışı yapan icra dairesine sunmaları gerekir.

Hisseli satışın mümkün olduğu hallerde açık artırma konusu malı belirli paylarla satın almak isteyen müşterek alıcıların, en geç artırma süresinin bitiminden önceki iş günü mesai bitimine kadar satışı yapan icra dairesine müracaat etmeleri de zorunludur.

Yeni düzenlemede teminattan muaf olacaklar konusunda önceki düzenlemeden daha dar bir çerçeve çizilmiştir (m. 114,f.6/6). Kanun değişikliğinden önce, satışa çıkarılan mahcuz üzerinde hakkı olan alacaklının (örneğin ipotek alacaklısı) alacağı Kanunda öngörülen teminat tutarı kadar ise teminat göstermesi gerekmeyeceği düzenlenmişken, yeni düzenleme ile sadece satış talep eden ve artırmaya katılmak isteyen alacaklının alacağı teminatı karşılayacak durumda ise teminattan muaf olacaktır. Benzer şekilde, ortaklığın satış suretiyle giderilmesinde de artırmaya katılmak isteyen pay sahibinin ortaklık payının teminatı karşılaması durumunda teminattan muaf olacaktır. Teminattan muaf olmak isteyen alacaklının veya pay sahibinin en geç artırma süresinin bitiminden önceki iş günü mesai bitimine kadar satışı yapan icra dairesine başvurarak teminattan muaf olma talebini iletmesi gerekecektir.

İhalenin yapılabilmesi için gerekli olan azami tutara ilişkin koşullar yeni düzenlemede değişmemiştir. Buna göre, elektronik satış portalında verilecek tekliflerin haczedilen malın muhammen kıymetinin yüzde ellisini geçmesi gerekmektedir. Şayet mahcuz ile güvence altına alınmış ve satış isteyen alacaklının alacağına rüçhanı olan alacaklar mevcutsa ve bu alacaklar malın muhammen bedelinin yüzde ellisini geçmişse bu sefer teklifin bu alacağı geçmesi gerekir (m. 114,f. 6/8). Teklif alternatifli bu koşulla birlikte, paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını da karşılamalıdır.

V. Elektronik Ortamda Açık Artırma Suretiyle Satış

Açık artırma, ilanda belirtilen günde teklif verme yoluyla başlayacak ve yedi gün boyunca devam edecektir (111/b, f.2). Satış, haczedilen malın muhammen kıymetinin yüzde ellisi üzerinden başlayacaktır. Şartların yerine gelmesi halinde mal, en yüksek teklif verene ihale edilecektir.

Artırmanın tamamlanmasından sonraki ilk iş gününde artırmanın sonucuyla ilgili bir artırma sonuç tutanağı düzenlenir ve bu tutanaktaki bilgiler yine aynı gün satış portalında ilan edilir. İcra müdürü tarafından hazırlanan bu tutanakta, ihalenin hangi gün ve saatte tamamlandığı, şartların yerine gelmesi halinde en yüksek teklifi verene malın ihale edildiği, tutanağın ilan edildiği günden itibaren 7 gün içinde ihale bedelinin icra dairesinin hesabına yatırılması gerektiği belirtilecektir. Elbette ihalenin başarıyla sonuçlanmadığı durumlarda da ihalenin hangi gerekçeyle yapılmadığı da tutanakta yer alacaktır. Fiziki satışlarda hazırlanan ihale tutanağından farklı olarak bu tutanakta ihale alıcısının ve tellalın imzası bulunmayacaktır.

Artırma başladıktan sonra, takip alacaklısının satış talebini geri alabilmesi mümkün değildir (m.115,f.5). Bu şekilde, satış talebinin geri alınarak yeniden başlatılması, tekrar geri alınarak tekrar başlatılması gibi takibi sürüncemede bırakacak eylemlerin önüne geçilmiş olunacaktır. Bununda ötesinde, alacaklı tarafından satış talebinin geri alınarak satışın düşürülmesi ihaleye katılan alıcıların hukuki durumlarını da olumsuz etkilemektedir. Gerçekten de gerek teminatı peşin yatırarak gerekse de teminat mektubunu icra dairesine tevdi ederek artırmaya katılan ihale alıcıları, satış talebinin geri alınması sebebiyle maddi bir kayba uğrayacaklardır. İhaleye ilişkin hükümlerin kamu düzeninden olduğu ve cebri satışlara olan güvenin artırılması saikleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, satış başladıktan sonra satışın akıbetini takip alacaklısının inisiyatifine bırakmamak daha doğru bir yoldur. Böylelikle, belki de çok yüksek peylerin ileri sürüldüğü bir satış, alacaklının geri alma talebiyle sona erecek ve bu durum borçluyu daha da önemlisi pey süren alacaklıları mağdur edebilecektir. Satışın durdurulması ancak takip konusu alacağın tamamen ödenmesi halinde mümkün olabilecektir. Elbette bu ödeme ana para ve faizle birlikte tüm takip giderlerini kapsayacak şekilde olmalıdır. İhale yapıldıktan sonra satış talebinin geri alınması hiçbir şekilde mümkün olmayacaktır.

İhalede pey ileri sürenlerinin kişisel bilgilerinin gizli tutulması olası manipülasyonların önüne geçilmesi bakımından yerinde bir düzenleme olmuştur. Satış portalında sadece en yüksek pey görünecektir. Pey sürenlerin kimliğinin satış portalında gözükmesi mümkün olmayacaktır. Bu sayede rahat ve her türlü baskıdan uzak bir şekilde ihaleye katılım sağlanmış olacaktır.

Açık artırmada ileri sürülecek peyin düşük olması sebebiyle artırmanın manipüle edilmesine mani olmak amacıyla da teklifin mahcuzun kıymet takdirinde kesinleşen değerinin binde birinden düşük olamayacağı özellikle düzenleme altına alınmıştır (m. 111/b, f.4). Hükümle, artırmanın yoğun olarak yapıldığı esnada çok küçük miktarlı teklifler verilmek suretiyle artırma sürecinin gereksiz yere meşgul edilmesinin önlenmesi amaçlanmaktadır. Böylece malı gerçekten almak isteyen alıcıların artırmaya iştirak etmesi ve malın gerçek değerinde satılması temin edilmiş olacaktır. Teklif edilen bedel her koşulda 100 TL’nin altında olamayacaktır.

Açık artırmada en yüksek teklifi veren, artırma süresi içinde kendisinden yüksek bir teklif verilmedikçe teklifini çekemeyecek ve teminatını alamayacaktır (m. 111/b, f.5).

Açık artırma süresinin son on dakikası içinde yeni bir teklifin verilmesi halinde açık artırma bir defaya mahsus olmak üzere on dakika uzatılır (m. 111/b, f.6). Bu şekilde bir uzatmanın kabul edilmesinin sebebi, satışın olabildiğince yüksek tutardan gerçekleşmesinin önünü açmaktır. Online satışlarda satışın son dakikalarında peylerin daha sık verildiği bilinen bir gerçektir. Cebri satışlarda da benzer bir yoğunluk satışın son dakikalarında gerçekleşecektir. Bu halde ihalenin bitmesine on dakika kala yeni bir teklif gelmişse satış bir kereye mahsus olmak üzere on dakika daha uzayacağından mahcuzun daha yüksek bedelle satılması olasılık dahilindedir.

İcra müdürü, asgari ihale bedelinin teklif edilmediği, ihale bedelinin yatırılmadığı, teklif verme süresinin bitiminden önce borcun ödendiği durumlarda, ihalenin yapılamadığını veya iptal edildiğini tutanakla tespit edecektir (m.115,f.6).Şayet asgari ihale bedelinin teklif edilmemesi veya en yüksek pey sürenin ihale bedelini yatırmadığı tutanakla tespit edilmişse, ikinci artırma, ilanda belirtilen tarihte birinci artırmadaki şartlar çerçevesinde cereyan edecektir (m.114,f.6/10). Her koşulda ilk artırma ile ikinci artırma arasında bir aydan daha uzun bir süre olamayacaktır.

Halihazırda hukukumuzda uygulanmakta olan karma satış sisteminde, internet sitesiyle hiçbir bağlantısı olmayan internet sitelerinin yanıltıcı faaliyette bulunarak, sanki resmi satış sitesiymiş gibi görünümler yarattıkları ve haksız kazanç elde etmek gibi eylemlerde bulundukları bilinen bir gerçektir. Bu olumsuz durum değişikliklerden sonra da devam edecek ve münhasır satış portalının benzeri siteler kurulmak suretiyle ihale alıcılarının yanıltılması ve zarara uğratılması ihtimali mümkün olabilecektir. Belirtilen ihtimaller, katılımcıların kişisel verilerinin veya kredi kartı bilgilerinin yetkisiz kişilerin eline geçmesine ve onların zararına da sebebiyet verecektir. Bu durum açık artırmaya katılımı azaltabileceği gibi resmi elektronik satış portalına olan güveni sarsabilecektir. Aldatıcı internet sitelerine karşı Adalet Bakanlığı tarafından güvenlik tedbirleri alınsa dahi internet teknolojilerinde meydana gelen hızlı gelişmelere bağlı olarak idari tedbirlerin de alınması gerekebilecektir. Bu kapsamda 111/b maddesinin 7.fıkrasıyla elektronik satış sisteminin işleyişine, icra sistemi, taraflar ile ihaleye alıcı olarak katılan kişilerin maddi manevi her türlü hak ve menfaatleriyle güvenliklerine zarar verebilecek internet siteleri hakkında 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun 8/A maddesinin uygulanacağı hususları hükme bağlanmıştır.

Nihayet online satışa ilişkin usul ve esasların Bakanlığın yayınlayacağı yönetmelikte belirleneceği de hükümde belirtilmiştir.

VI. İhale Bedelinin Ödenmesi Ve Satılan Mahcuz Malın Teslimi

Artırma sonuç tutanağının satış portalında ilanından itibaren 7 gün içinde, ihale bedelinin nakden ödenmesi gerekir (m.118). İhalenin feshi yoluna başvurulması bu sonucu değiştirmeyecektir. Değişikliklerin yürürlüğe girmesi ile, 130.maddede yer alan satış bedelinin peşin ödenmesi kuralı değişmiş olacaktır. Her ne kadar değişiklikten önceki düzenlemede icra müdürünün alıcıya on günü geçmemek üzere bedelin ödenmesi için süre verebilmesi mümkün idi ise de bu konuda icra müdürü takdir yetkisini haiz olduğundan icra müdürünün süre vermediği hallerle de karşılaşılmaktaydı. Değişikliklerin yürürlüğe girmesi ile artırma sonuç tutanağının portalda ilan edilmesinden itibaren 7 gün içinde ihale bedeli ödenebilecektir. Değişikliklerde İİK m. 131’de hükme bağlanan, satış bedelinin temini için ayrıca teminat istenebilmesi hükmü değişmediği için icra müdürünün bu yönde bir teminatı ihale alıcısından isteyebilmesi yürürlüğe girecek düzenlemeden sonra da olasılık dahilindedir. Fakat kanaatimce, m.131 gereğince ihale alıcısından paranın ödenmesi konusunda teminat talep edilebilmesi için bu durum artırma şartnamesinde belirtilmesi gerekir.

Yukarıda da belirtildiği gibi, İİK m. 134, f.8 hükmü değişikliklerden sonra da uygulanacağından icra müdürünün ihale bedelini nemalandırması zorunludur.

İhalenin kesinleşmesi üzerine taşınırın ihale alıcısına teslimi veya sicile kayıtlı malın ihale alıcısı adına tescili, damga vergisi ve katma değer vergisinin yatırılmasından sonra gerçekleşecektir (114,f.7). Bu düzenleme sonrasında ihale alıcısından katma değer vergisi ve damga vergisini tahsil edebilmek için ihalenin kesinleşmesini beklemek gerekecektir. Değişiklerle birlikte fiziki satış ortadan kalkacağından artık tellaliye harcı ödenmeyecektir.

Bu noktada son olarak belirtmek gerekir ki, ihale kesinleşmeden resmi sicilde alıcı adına tescil yapılmayacaktır. Değişiklik öncesi dönem gibi ihale konusu taşınmazın ihale alıcısına teslimi için ihalenin kesinleşmesi beklenecektir. Kanaatimce ihale kesinleşmeden her durumda malın ihale alıcısına teslim edilmemesi önemli sorunları beraberinde getirmektedir. Özellikle devamlı işletilmesi ve idare edilmesi gerekli olan fabrika, otel gibi mahcuzların ihale kesinleşmeden ihale alıcısına teslim edilmemesi çok büyük sorunlara sebebiyet vermektedir. Bu gibi durumlarda ihale alıcısı hem ihale bedelini ödemiş hem de cebri satışla aldığını kullanamamış olacaktır. Satış konusu şeyin üçüncü kişiler tarafından idare edilmesi de beklenen yararı sağlayamayacaktır. Ortaya çıkabilecek sakıncaların önlenmesi amacıyla, ihale kesinleşinceye kadar ihale bedelini ödemiş ve ihale ile malın hasar ve yararı üzerinde olan ihale alıcısına malın teslim edilmesi yararlı olabilecektir. Özellikle ihalenin feshinin talep edildiği hallerde ihale alıcısı uzun yıllar beklemek zorunda kalabilecektir. Ortaya çıkan bu sorunlar değişikliklerle birlikte devam edecektir. Kanun değişikliğine rağmen pek az yukarıda belirtilen sorunlar devam edeceğinden, bu sorunların giderilmesi amacıyla, İİK m. 134, f. 1 gereğince ihale kesinleşinceye kadar taşınmazın muhafaza ve idaresinin ne şekilde olacağına karar verecek olan icra dairesinin, ilgili taşınmazı ihale alıcısına teslim edebilmesine cevaz vermek faydalı olabilecektir.

VII. İhalenin Feshi

İhale ile mahcuz malın mülkiyeti ihale alıcısına ait olacaktır. Her ne kadar ihale ile mahcuz mal alıcıya ait ise de ihale kesinleşmeden mal teslim edilip sicilde gerekli değişiklikler yapılamayacağından icra dairesi ihale kesinleşinceye kadar malın ne şekilde muhafaza ve idare edileceğine karar verecektir. İhalenin gerçekleşmesinden sonra, ihale alıcısının talebi üzerine satılan taşınmazda bulunan kiracıdan kira bedelini; kira sözleşmesine dayanmaksızın taşınmazı kullanan kişiye bilirkişi marifetiyle tespit edilen aylık kullanım bedelini icra dairesine yatırması istenecektir. Bu şekilde depo edilen bedel ihale kesinleştikten sonra ihale alıcısına, ihale feshedilirse de borçluya verilecektir. İcra dairesinin 134. maddenin ilk fıkrasına göre belirlenen bedellerinin yatırılmasına ilişkin ihtarına uymayan kiracı ve ilgililerin, İİK m. 356 hükmü gereğince yükümlülüklerle karşı karşıya kalması mümkündür.

134. maddenin ikinci fıkrasının değişiklikten önceki halinde ihalenin feshinin duruşmalı olarak yapılacağı ve fakat tarafların gelmemesi halinde yokluklarında karar verileceği düzenlenmekteydi. Maddenin yeni halinde de ihalenin feshi yargılamasının kural olarak duruşmalı olarak yapılacağı ve tarafların duruşmaya gelmemesi halinde gerekli kararın verileceği belirtilmekle birlikte talebin usulden reddedileceği hallerde duruşma yapılmadan da dosya üzerinden karar verilebileceği hükme bağlanmıştır (m. 134, f. 5).

134. maddenin ikinci fıkrasında yapılan değişiklik sonrasında, satışı isteyen alacaklının, borçlunun, mahcuzun resmi sicilinde kayıtlı olan ilgililerin, sınırlı ayni hak sahiplerinin ve pey sürmek suretiyle ihaleye katılanların, ihalenin feshini talep edebileceği hükme bağlanmıştır. Fıkrada yapılan en temel değişiklik, tapu sicilindeki ilgililer yerine resmi sicilde kayıtlı olan ilgililer ibarelerinin kullanılmış olmasıdır. Bu şekilde sadece taşınmaz satışlarında değil, marka gibi sicile kayıtlı olan hakların satışında lisans sahibi gibi sicile kayıtlı ilgililer de ihalenin feshi davası açabileceklerdir. Kanaatimce, ticaret sicilindeki kayıtların resmi sicil olarak anlaşılmaması gerekir. Yani borçlunun sermaye şirketi olduğu bir takipte şirket ortağının ihalenin feshini talep etme yetkisinin bulunmaması gerekir. Yine bu fıkrada yapılan değişiklikle sınırlı ayni hak sahiplerinin de ihalenin feshini talep edebilecekleri hükme bağlanmıştır.

İhalenin feshi ile ilgili önemli değişikliklerden birisi de satış isteyen alacaklı, borçlu, resmi sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişilerce yapılan ihalenin feshi talebinin, ihale bedeli üzerinden nispi harca tabi olmasıdır (m.134,f.3). Bu harcın yarısı talepte bulunulurken peşin olarak yatırılacak, talebin kabulü halinde ise harç başka bir kimseye yüklenmeyecek ve istem halinde iade edilecektir. Talebin reddi halinde ise alınan bu harç iade edilmeyecek ve harcın kalan kısmı ihalenin feshini isteyenden tahsil edilecektir. Burada dikkat edilecek husus harç, muhammen bedel üzerinden değil, ihale bedeli üzerinden hesaplanacaktır.

Satış isteyen alacaklı, borçlu, resmi sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişilerce yapılan ihalenin feshi talebinde, talepte bulunulurken, ilgili kişilerin muhtemel zararına karşılık olmak üzere ihale bedelinin yüzde beşi oranında teminat gösterilmesi zorunluluğu kabul edilmiştir (m.134, f.4). Talebin reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren bir ay içinde genel hükümlere göre tazminat davasının açılmaması halinde hükmedilen para cezasının 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca tahsili için durum mahkemece tahsil dairesine bildirilecektir. Tahsil dairesi alınan teminattan, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren üç ay içinde para cezasını tahsil etmezse talep halinde teminat ilgilisine iade edilir.

İhalenin feshi talebinin reddi halinde kimlerin para cezasına mahkum edileceği konusunu düzenleyen 134. maddenin 5. fıkrasında bazı belirsizlikler bulunmaktadır. Değişikliklerden önce ihalenin feshini talep eden herkesin, talebin esastan reddedildiği durumlarda ihale bedelinin yüzde onu oranında para cezasına mahkumiyeti söz konusu olmakta idi. Kanun değişikliği ile kanaatimce bu konuda bir farklılık bulunmayacak, ihalenin feshini talep eden ve talebi esastan reddedilen herkes yine para cezasını ödemek zorunda kalacaktır. Talebin usulden reddedildiği hallerde ise para cezasına mahkumiyet söz konusu olmayacaktır. Para cezasına ilişkin esaslı değişiklik, ihalenin feshini talep edenin feshi istenen ihale bedelinin yüzde onuna kadar para cezasına mahkum edilecek olmasıdır. Burada dikkat edilmesi gereken husus, mahkemenin her durumda feshi istenen ihale bedelinin yüzde onuna hükmedecek olması değildir. Madde gereğince yüzde onuna kadar ibaresi kullanılarak icra mahkemesinin takdir yetkisi çerçevesinde para cezasına mahkûm etmesi mümkün kılınmıştır. Getirilen bu düzenlemede de temel amacın, ihalenin hızlı bir şekilde tamamlanması ve menfaat elde etmek amacıyla ihalenin feshini isteyen kişilerin bu şekilde elde etmek istedikleri haksız kazancın önüne geçilmesi olduğu maddenin gerekçesinde belirtilmişse de icra mahkemesinin yüzde onluk takdir yetkisine ilişkin marjını neye dayanarak kullanacağına ilişkin maddede bir açıklık bulunmamaktadır.

İhalenin feshine ilişkin şikâyet görevsiz veya yetkisiz icra mahkemesi veya mahkemeye yapılırsa, icra mahkemesi veya mahkeme evrak üzerinde inceleme yaparak başvuru tarihinden itibaren en geç on gün içinde görevsizlik veya yetkisizlik kararı verecek ve masrafını gider avansından karşılamak suretiyle dosyayı re’sen görevli veya yetkili icra mahkemesine gönderecektir. Mahkemelerin bu kararı kesin nitelik taşıyacaktır (m.134,f.7).

İhale kesinleşmedikçe ve ihale konusu mal alıcıya teslim edilmedikçe veya teslime hazır hale getirilmedikçe ihale bedeli alacaklılara ödenmeyecektir. İhale konusu malın teslim edilemeyeceği veya teslime hazır hale getirilemeyeceği durumlarda ihale iptal olunarak ihale bedeli ihale alıcısına ödenecektir.

Satış ilanı tebliğ edilmemiş veya satılan malın esaslı vasıflarındaki hataya yahut ihalede fesada bilahare vakıf olunmuşsa şikayet süresi öğrenme tarihinden itibaren başlayacaktır. Bu konuda önceki düzenlemeden farklı bir husus bulunmamaktadır. Bu kapsamda yapılan değişiklik ise bu durumlarda geçerli bir yıllık sürenin başlangıç anına ilişkindir. İhale, satış ilanının tebliğ edilmemesi, malın esaslı vasıflarında hata ya da ihaleye fesat karıştırma sebebiyle feshedilecekse bir yıllık süre, ihalenin yapıldığına ilişkin kararın elektronik satış portalında ilan edildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır.

Son olarak belirtmek gerekir ki, Kanunun 134 üncü maddesinde bu maddeyi ihdas eden Kanunla yapılan değişiklikler, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtayda görülmekte olan ihalenin feshi talepleri hakkında uygulanmayacaktır (Geçici Madde 18, f. 4). Ancak, ihale bedelinin yüzde onuna kadar para cezasına mahkûmiyete ilişkin hüküm görülmekte olan ihalenin feshi talepleri hakkında da uygulama alanı bulacaktır. Temyiz kanun yolu incelemesi aşamasında bulunan dosyalar bakımından para cezasının oranına ilişkin olarak yapılan değişiklik tek başına bozma nedeni yapılamayacak, Yargıtay değişikliği uygulamak suretiyle hükmü düzeltebilecektir.

Sonuç

Cebri icra hukukundaki satışların belli bir süre sonra yalnızca online gerçekleşecek olması önemli bir değişikliktir. Aslında bu değişiklik takip hukukunda arzulanan ve artık ihtiyacı kendisini şiddetli bir şekilde hissettiren esaslı ve yapısal değişikliklerin belki de başlangıcı niteliğindedir. Bu değişikliklerin uygulamaya konulmasıyla birlikte, kronik bir nitelik arz eden fiziki satışlardan yaşanan problemler, palyatif bir şekilde değil yapısal olarak çözüme kavuşacaktır. Değişikliklerin uygulamaya girmesi ile özellikle sistemsel sorunların yaşanacağını öngörebilmek güç değildir. Fakat zaman içerisinde ortaya çıkacak sistemsel sorunlar rahatlıkla giderilebilecektir. Elbette yapılan kanun değişikliğinde esaslı bazı sorunlar bulunmaktadır. Örneğin, borçluya satış yetkisinin verilmesinde takip alacaklısının rızasının aranmaması önemli bir eksikliktir. Her satış talebiyle birlikte kıymet takdiri giderlerinin yatırılmasının beklenilmesi de İİK’nın genel sistematiğine uygun değildir. Yine satış isteyen alacaklıya, borçluya, mahcuzun resmi sicilinde kayıtlı olan ilgililerine, sınırlı ayni hak sahiplerine ve pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenlere ihalenin feshi yargılamasında sağlanan bazı kolaylıklar, değişikliklere getirilecek önemli eleştirilerden birisidir. Bu gibi sorunlarına rağmen, fiziki satışlara son veren cebri satışlara ilişkin radikal değişikliğin, cebri icra hukukumuzun diğer kronik sorunlarının da kısa süre içinde radikal bir şekilde çözümlenebileceği konusunda umut aşıladığı söylenebilecektir.


Dipnotlar


  1. Her ne kadar mevcut düzenleme kapsamında İİK m. 113 gereğince alacaklı talep etmeden borçlunun talebiyle vaktinden evvel satış yapılabilirse de bu maddenin uygulaması oldukça dar kapsamdadır. ↩︎

Lexpera Blog’da yayımlanan yazılar, yazarlarının görüşlerini ifade eder. Lexpera Blog’da bir yazıya yer verilmesi, o yazıda savunulan görüşlerin On İki Levha Yayıncılık tarafından benimsendiği anlamına gelmez. Yazılar, bilgi amaçlı olup, hukuki mütalaa ya da tavsiye niteliği taşımamaktadır.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve diğer mevzuat hükümlerine aykırı ve bilimsel yazma etik kurallarını aşan iktibaslar konusunda yazarların ve On İki Levha Yayıncılık’ın rızası bulunmamaktadır.
Author image
İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Medeni Usul ve İcra ve İflas Hukuku ABD Öğretim Üyesi