Lexpera Blog

İleride Doğacak Alacak Haklarının Devredilmesinden Sonra Söz Konusu Alacağın Doğduğu Sözleşmenin Devredilmesinin Alacak Hakkı Üzerindeki Etkisi

Giriş

Bilindiği üzere sözleşmenin devrinin sonuçlarından biri de, devre konu sözleşmeden doğan hakların ve borçların devralana geçmesidir. Nitekim devirle beraber devralana geçen haklardan ilk akla geleni alacak hakkıdır. Gerçekten de sözleşmenin devri alacağın devrinde olduğu gibi ve daha kapsamlı bir şekilde alacağın devralana geçmesini sağlar.

Biz de bu yazımızda henüz doğmamış bir alacak hakkının devrine ilişkin anlaşan taraflardan devredenin, daha sonra bu devre konu olan alacağın doğduğu sözleşmeyi devretmesi halinde; henüz doğmamış alacak bakımından ne gibi bir sonucun ortaya çıkacağını tartışacağız.

Müstakbel Alacak Hakkının Devrinden Sonra, Bu Alacağı Doğuran Sözleşmenin Devri

Sözleşmenin devrinin ortaya çıkardığı en önemli sonuçlardan biri, alacak haklarının sözleşmenin devri ile beraber devralan tarafa geçmesidir. Bu özellik sözleşmenin devrinin bir tasarruf işlemi olmasından ileri gelmektedir. Nitekim sözleşmenin devrinde hakların bir kül halinde, devralana geçmesi kapsamı içerisinde alacak hakları da yer alır. Alacak hakkı alacaklının bir edimi borçludan talep hakkıdır[1]. Bu yönüyle alacak hakkı, sözleşme ilişkisinin kurulması ile ortaya çıkar[2]. Bazı durumlarda ise alacak hakkı meydana gelmese de sözleşme kurulmuş olur[3]. Buna sözleşmenin kurulmasından bir sonraki yıl için kiralanacak bina için yapılmış olan kira sözleşmesi, kredi sözleşmesi kurulduktan sonra henüz kullanılmamış kredi örnek olarak verilebilir.

Alacak hakkının mevcut olmadığı bir sözleşmenin kurulabileceğini kabul etmekle beraber, alacağın mevcut olmadığı bir sözleşmenin devredilmesinin önünde bir engel mevcut değildir. Bu durumda sözleşmenin devri gerçekleştiğinde, sözleşmeden kaynaklı olarak ileride doğacak olan alacakların, sözleşmenin yeni tarafı olan sözleşmeyi devralan lehine doğacağı konusunda bir tartışma yoktur.

Henüz doğmamış alacakların devredilmesi sonrasında, bu alacakların doğacağı sözleşmenin devredilmesi halinde söz konusu alacakların durumunun ne olacağı konusunda tartışmak gerekir. Alacak hakları üzerinde tasarruf işlemi yapılabileceği gibi henüz doğmamış alacak hakları üzerinde de tasarruf işlemi yapılması bir başkasına devredilebilmesinin mümkün olup olmadığı doktrinde tartışmalıdır[4]. Doğmamış bir alacak hakkı üzerinde tasarruf işlemi yapılmasını mümkün gören yazarlara göre, doğmamış bir hak üzerinde yapılan tasarruf işlemi sonrasında sözleşmenin devri işlemi yapılırsa burada alacak hakkının durumunun ne olacağı konusunda farklı bir görüş ortaya atılmıştır. Bu görüşe göre ileride doğacak alacak hakkı bakımından yapılmış devir işleminin bir tasarruf işleminin olduğuna şüphe yoktur. Bununla beraber sözleşmenin devri bir tasarruf işlemi olduğundan, sözleşmeden doğan alacak hakkının üzerinde bir kez daha tasarruf işlemi yapılamayacaktır. Çünkü bir hak üzerinde, iki tasarruf işlemi yapılır ise, bunlardan zaman bakımından önce yapılanı hüküm doğurur[5]. Bununla beraber belirtmek gerekir ki kimse sahip olduğu haktan fazlasını devredemeyecektir[6].

Ancak daha doğmamış bir alacak hakkının devredilmesi sonrası, sözleşmenin devri söz konusu olursa, alacak hakkına kimin sahip olacağı konusunda bir farklılık meydana gelir. Şöyle ki ileride doğacak bir alacak hakkının devredilebilmesi mümkün iken, bu alacak hakkının devrinin gerçekleştiği anda devredenin bu hakka sahip olması yeterli olmayıp, devredenin bu hakların doğduğu anda da tasarruf yetkisine sahip olması gerekir[7]. Bu sebeple ileride doğacak olan alacak hakları için yapılmış devir sonrası, bu alacakların konu olduğu sözleşmenin devri yapılırsa, alacağı temlik eden kişinin bu alacağın doğduğu anda tasarruf yetkisi olmayacağından ve bu yetki sözleşmeyi devralanda olacağından, alacağın devri hüküm doğurmayacak olup, sözleşmeyi devralan bu alacak hakkına sahip olacaktır. Kanaatimizce ileride doğacak bir alacak hakkı üzerinde yapılan işlem bir tasarruf işlemi niteliğinde değil; bir borçlandırıcı işlem niteliğinde olacaktır. Şöyle ki yukarıda da belirtildiği üzere, bir kimse sahip olduğu haktan fazlasını devredemez.

Alacak hakkının ilerde doğacağı varsayımında, kişi bu hak üzerinde henüz tasarruf hakkına ve tasarruf yetkisine haiz olmayacaktır[8]. Bununla sebeple, ileride doğacak alacak hakkı üzerinde kişinin yapabileceği işlem yalnızca, alacağın devri vaadi[9] olacak olup, bu vaadin yapılması sonrası sözleşmenin devri yapıldığına, yapılan vaadin ifası mümkün olmayacak ve vaadi yapan taraf borca aykırılıktan sorumlu tutulacaktır[10]. Bununla beraber, bu hallerde alacağın devrinin tahvil yoluyla, alacağın devri vaadine çevrilmesi mümkün olabilecektir[11].


Buğra Kaan Çakıroğlu'nun kira sözleşmelerinin kiracı tarafından devri konusunu ele aldığı "Kira Sözleşmesinin Kiracı Tarafından Devri (TBK M. 323)" isimli eserine buradan ulaşılabilir.

On İki Levha Yayıncılık


Dipnotlar


  1. AYRANCI, Hasan, Sözleşmenin Yüklenilmesi (Devri), Ankara 2003, Yetkin Yayınları, s. 121 ↩︎

  2. Örneğin bir satış sözleşmesinde, alacak hakkı sözleşmeyle birlikte meydana gelir. ↩︎

  3. ÖZ, Turgut, İstanbul Şerhi Türk Borçlar Kanunu, Editörler Kurulu: Rona Serozan, Turgut Öz, Faruk Acar, Emre Gökyayla, H. Murat Develioğlu, İstanbul 2017, Vedat Kitapçılık, s. 1266. ↩︎

  4. Bir görüşe göre; ileride doğacak bir alacak üzerinde tasarruf işleminin mümkün gözükmesi ile beraber alacağın doğduğu sırada bu tasarruf yetkisinin, devredende var olması gerekir. Bu durumu kabul etmekle beraber bizim de katıldığımız diğer görüş nazarında, ileride doğacak bir alacağın devri, ileride devrin gerçekleşmesi bakımından bir tasarruf yetkisinin varlığını gerektireceğinden ve eğer bu tasarruf yetkisi, alacağın doğduğu anda devredende bulunmuyorsa, tasarruf işleminin geçersizliğini meydana getirecektir. Bununla beraber öncelik ilkesi gereği bir hak üzerinde birden fazla tasarruf işlemi yapılırsa bunlardan zaman bakımından önce olanı geçerli olacaktır. Bu sebeple ileride doğacak bir alacak hakkı üzerinde, ancak bir borçlandırıcı işlem yapılabilecektir. Bu sebeple devreden alacak hakkına henüz sahipse, devralacak kişi ile aralarında yaptıkları işlem alacağın devri değil, alacağın devrine ilişkin, devir vaadi olacaktır. Doktrindeki mevcut ayrıma ilişkin olarak Bkz.: ÖZ, s. 1267; TERCIER, Pierre/ PICHONNAZ, Pascal/ DEVELİOĞLU, Murat, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, On İki Levha, s. 536. ↩︎

  5. TUNÇOMAĞ, Kenan, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C.1, 5. Bası, İstanbul 1972, s. 90; EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 17. Bası, Ankara 2014, Yetkin Yayınları, s. 179. ↩︎

  6. AYRANCI, s. 123 ↩︎

  7. ÖZ, s. 1264 vd.; AYRANCI, s. 123 ↩︎

  8. Buna örnek olarak, mirasçıların terekede yer alan alacaklarda, devir işlemini yapandan başkasına ait alacaklarda, tasarruf yetkisi kural olarak yoktur. Buna ilişkin olarak Bkz.: ÖZ, s. 1263 vd. ↩︎

  9. ÖZ, s. 1267; TERCIER/PICHONNAZ/DEVELİOĞLU, s. 536. ↩︎

  10. Bir görüşe göre; ileride doğacak bir alacak üzerinde tasarruf işleminin mümkün gözükmesi ile beraber alacağın doğduğu sırada bu tasarruf yetkisinin, devredende var olması gerekir. Bu durumu kabul etmekle beraber bizim de katıldığımız diğer görüş nazarında, ileride doğacak bir alacağın devri, ileride devrin gerçekleşmesi bakımından bir tasarruf yetkisinin varlığını gerektireceğinden ve eğer bu tasarruf yetkisi, alacağın doğduğu anda devredende bulunmuyorsa, tasarruf işleminin geçersizliğini meydana getirecektir. Bununla beraber öncelik ilkesi gereği bir hak üzerinde birden fazla tasarruf işlemi yapılırsa bunlardan zaman bakımından önce olanı geçerli olacaktır. Bu sebeple ileride doğacak bir alacak hakkı üzerinde, ancak bir borçlandırıcı işlem yapılabilecektir. Bu sebeple devreden alacak hakkına henüz sahipse, devralacak kişi ile aralarında yaptıkları işlem alacağın devri değil, alacağın devrine ilişkin, devir vaadi olacaktır. Doktrindeki mevcut ayrıma ilişkin olarak Bkz.: ÖZ, s. 1267; TERCIER/PICHONNAZ/DEVELİOĞLU, s. 536; OĞUZMAN, Kemal, ÖZ, Turgut, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, c. 2, 11.Bası, İstanbul 2014, Vedat Kitapçılık, s. 551. ↩︎

  11. OĞUZMAN/ÖZ, s. 556. ↩︎

Kaynakça

TERCIER, Pierre/ PICHONNAZ, Pascal/ DEVELİOĞLU, Murat, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, On İki Levha.

TUNÇOMAĞ, Kenan, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C.1, 5. Bası, İstanbul 1972.

AYRANCI, Hasan, Sözleşmenin Yüklenilmesi (Devri), Ankara 2003, Yetkin Yayınları.

OĞUZMAN, Kemal, ÖZ, Turgut, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, c. 2, 11.Bası, İstanbul 2014, Vedat Kitapçılık.

ÖZ, Turgut, İstanbul Şerhi Türk Borçlar Kanunu, Editörler Kurulu: Rona Serozan, Turgut

Öz, Faruk Acar, Emre Gökyayla, H. Murat Develioğlu, İstanbul 2017, Vedat Kitapçılık.

EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 17. Bası, Ankara 2014, Yetkin Yayınları.

Lexpera Blog’da yayımlanan yazılar, yazarlarının görüşlerini ifade eder. Lexpera Blog’da bir yazıya yer verilmesi, o yazıda savunulan görüşlerin On İki Levha Yayıncılık tarafından benimsendiği anlamına gelmez. Yazılar, bilgi amaçlı olup, hukuki mütalaa ya da tavsiye niteliği taşımamaktadır.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve diğer mevzuat hükümlerine aykırı ve bilimsel yazma etik kurallarını aşan iktibaslar konusunda yazarların ve On İki Levha Yayıncılık’ın rızası bulunmamaktadır.
Author image
Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı