I. Giriş
Ülkemizde 6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen ve birçok ilimizi etkisi altına alan iki büyük depremde binlerce yurttaşımız hayatını kaybetmiş ve yaralanmıştır. Depremin hemen ardından yıkılan binaların müteahhitleri ve binaların denetiminden sorumlu olan yapı denetim kuruluşlarının hukuki ve cezai sorumlulukları ile idarenin sorumluluğu[1] konuşulur olmuştur.
Bununla birlikte kamuoyunda deprem sebebiyle seçimlerin ertelenip ertelenemeyeceği, seçimleri erteleme yetkisinin hangi anayasal organa ait olduğu ve deprem bölgelerindeki seçim süreçlerinin nasıl yürütüleceği konuları da tartışılmaya başlanmıştır. Bu yazıda seçimlerin ertelenmesine ilişkin anayasal düzenlemeye değinilecek, deprem sebebiyle seçimlerin ertelenebileceğini ileri süren görüşler değerlendirilecek (II) ve deprem bölgelerindeki seçim süreçlerinin nasıl yürütülmesi gerektiği konusu (III) ele alınacaktır.
II. Seçimlerin Ertelenmesi
1. Anayasal Düzenleme
Anayasa’nın 78. maddesinde savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkân görülmemesi durumunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar verebileceğini düzenlenmektedir. Anayasa’nın açık hükmüne göre seçimlerin ertelenmesi ancak Meclis tarafından ilan edilen bir savaş durumunda mümkündür. Üstelik, bu savaş halinin “seçimlerin yapılmasına imkân tanımaması” da gerekmektedir. Nitekim Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın gerçekleştirildiği ağır koşullar altında bile seçimler yapılabilmiştir. 1919 ve 1920’de yapılan seçimlerle oluşan TBMM sayesinde Kurtuluş Savaşı demokrasiyle yönetilerek kazanılmıştır.[2] Anayasa’daki düzenleme biçimi, seçimlerin deprem gibi bir mücbir sebeple ertelenmesine olanak tanımamaktadır. Öyle ki 1982 Anayasası’nın taslak metninde yer alan bu yöndeki ifadeler, iktidarı elinde bulunduranlar tarafından suistimal edilmeye oldukça elverişli olduğu gerekçesiyle nihai metinden çıkarılmıştır.
Buna rağmen Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından alınacak bir kararla ya da Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 2012/96 karar sayılı kararı doğrultusunda kanunla hatta OHAL CBK’si ile seçimlerin deprem sebebiyle ertelenebileceği ileri sürülmektedir. Bu iddiaların ayrı başlıklar altında incelenmesi gerekir.
2. YSK Seçimleri Erteleyebilir mi?
YSK’nın seçimleri erteleyebileceği görüşü, iki farklı argümanla ileri sürülmektedir. Birinci argüman, Anayasa ve 7062 sayılı Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un, YSK’ya bu yönde bir yetki tanıdığı görüşüne, ikinci ise YSK’nın deprem vb. mücbir sebeplerle yerel seçimlerin ertelenmesine karar verdiği eski tarihli kararlarına dayanmaktadır.
Anayasa’nın 79. maddesi YSK’ya seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikâyet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama yetkisini tanımıştır. Anayasa’nın 78. maddesinde sebep ve yetki unsuru açık bir şekilde düzenlenmiş olan seçimlerin ertelenmesi ise tümüyle farklı bir yetkidir. YSK tarihi belirli olan bir seçimin yürütülmesi ve bu seçime ilişkin uyuşmazlıkların çözülmesiyle sınırlı bir yetki kullanabilir. Anayasa’daki bu düzenlemeler karşısında YSK’nın seçimleri erteleme yetkisine sahip olduğu görüşü hiçbir hukuki geçerliliğe sahip değildir.
Bu bağlamda YSK’nın mücbir sebeplerle seçimlerin ertelenmesine karar verdiği eski tarihli kararları da değerlendirilmelidir. Kamuoyunda sıklıkla sözü edilen bu kararlardan birisi Varto iline bağlı Göltepe köyünde gerçekleştirilecek olan köy muhtar ve ihtiyar meclisi üye seçimlerinin deprem sebebiyle yapılamamasına ilişkindir. 14 Eylül 1966 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan YSK kararında bir yerde deprem, su baskını gibi tabiî âfetler, büyük yangınlar veya bunlara benzer olaylar yüzünden seçimlerin yapılmasına maddi imkân kalmayan durumlarda hemen yapılması gereken seçimlerin yapılamamış olmasının doğal olduğu; felâket günlerinden kısa bir süre sonra yapılması gereken bu seçimlerin ne zaman yapılacağına YSK’nın karar vereceği belirtilmektedir. YSK’nın bu yöndeki kararlarının bazı çok istisnai durumlarda gerçekleştiğini belirtmek gerekir.[3] Ayrıca YSK'nın mücbir sebep nedeniyle mahalli idareler seçimlerini ertelediği eski tarihli kararlarının konu olduğu tüm olaylarda seçim süreci zaten başlamıştır. Üstelik ya oy verme gününde ya da oy verme gününe çok yakın bir tarihte bir mücbir sebep ortaya çıkmıştır. Oysaki 18 Haziran 2023’de gerçekleştirilecek bir seçim için yaklaşık 4 aylık bir süre bulunmaktadır ve seçim takvimi henüz işlemeye başlamamıştır. YSK bu süreçte depremden hayatını kaybedenlerin tespitini yapmak, depremzedelerin gittiği şehirleri tespit etmek ve depremzedelerin yeni yerleşim yerlerine uygun bir şekilde seçmen kütüklerini hazırlamakla görevlidir.
Bununla birlikte YSK’nın eski tarihli kararlarına karşılık yakın tarihli bir kararı daha bulunmaktadır. 19/4/2015 tarihinde verilen 708 sayılı karara konu olan dilekçede 7 Haziran 2015 tarihinde yapılacak olan 25. dönem milletvekili seçimlerinin 2016 yılına uzatılması istenilmiştir. YSK, “Anayasa'nın 78. maddesi uyarınca seçimler Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ve ancak savaş sebebiyle ertelenebileceğinden talebin reddine karar verilmesi gerekir.” diyerek oy birliğiyle seçimlerin ertelenmesi talebini reddetmiştir. YSK’nın bu kararından dönmesini gerektirecek herhangi bir sebep bulunmamaktadır. Ayrıca basına yansıyan haberlere göre YSK, depremden etkilenen bölgelerden birisi olan Elazığ’ın Güneykent Mahallesi’nde 5 Mart 2023 tarihinde gerçekleştirilecek olan muhtarlık ve ihtiyar heyeti seçimlerinin deprem sebebiyle ertelenmesi talebini de reddetmiştir.[4]
3. AYM’nin 2012/30 E. Sayılı Kararı Seçimlerin Ertelenmesine Dayanak Teşkil Eder mi?
Öncelikli olarak bu kararın arka planını hatırlamak gerekir. Kararın doğmasına yol açan temel neden, 2007 Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin öngörülmesidir. Bu Anayasa değişikliği sonrasında çıkarılan Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu, Anayasa’nın 78. maddesinde seçimlerin TBMM tarafından ertelenebileceği kuralını, Cumhurbaşkanı seçimi için de öngörmüştür. Nitekim söz konusu Anayasa değişikliğinden önce Cumhurbaşkanı’nın Meclis tarafından seçileceği öngörüldüğü için Anayasa’nın 78. maddesindeki seçimlerin ertelenmesi konusu da sadece TBMM seçimleri için geçerliydi.
AYM, Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu’nda yer alan savaş sebebiyle Cumhurbaşkanı seçiminin Meclis tarafından ertelenebileceği kuralının anayasallığını denetlemiştir. Başvurucuların bu yönde bir düzenlemenin kanun ile yapılamayacağı iddiası karşısında AYM, Anayasa’nın 78. maddesinde yer alan bir düzenlemenin kanun ile Cumhurbaşkanlığı seçimi için de geçerli kılınabileceğini ifade etmiştir. Buna karşılık AYM kararında, Cumhurbaşkanı seçimlerinin ertelenme sebebi olarak “savaş ve benzeri” gibi ifadelerin yer alması, TBMM ya da YSK’ya bu yönde bir karar alma yetkisi vermeyecektir. AYM içtihat yoluyla Anayasa’nın koyduğu sınırlı sebebi (savaş) genişletemez. Ayrıca bu Kanun’da savaş dışında başka sebepler öngörülmüş de değildir.
Son olarak Kanun’un ilgili maddesinin anayasaya uygunluğu, Anayasa’nın 102. maddesine dayandırılmıştır. 2017 Anayasa değişikliği ile 102. madde ilga edilmiş ve Cumhurbaşkanı ve Meclis seçimlerinin aynı tarihte yapılacağı hükmü getirilmiştir. Anayasa’nın 78. maddesindeki “seçimler” ibaresi de Cumhurbaşkanı ya da Meclis seçimleri ayrımı yapmamaktadır. Sonuç olarak AYM’nin mücbir sebeplerle Cumhurbaşkanı seçimlerinin ertelenebileceğine ilişkin görüşü, Anayasa’da TBMM ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin aynı gün yapılması öngörüldüğü için dayanağını yitirmiştir.
4. OHAL CBK’sı ile Seçimler Ertelenebilir mi?
Anayasa’nın 119. maddesine göre OHAL CBK’ları “olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda” çıkarılabilir. Ayrıca bu CBK’lar, OHAL süresi içerisinde ve OHAL’in kapsadığı bölgeler için çıkarılabilir. 8/2/2023 tarihinde 6785 sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile ilan edilen OHAL, sadece afet bölgesinde ve 3 aylık bir süre için ilan edilmiştir. Dolayısıyla bu OHAL ilanına dayanarak seçimlerin tüm ülkede ertelenemeyeceği açıktır.
Buna karşılık tüm Türkiye açısından da bir OHAL ilanı söz konusu olsaydı yine de OHAL CBK’sı ile seçimler ertelenemezdi. Nitekim Anayasa’nın 78. maddesinde hangi organın hangi sebeple seçimleri erteleyebileceğini sınırlandırıcı bir biçimde ifade edilmiştir. Savaş sebebiyle seçimleri erteleme yetkisi yalnızca TBMM’ye ait olduğundan, Cumhurbaşkanı tarafından olağanüstü CBK çıkarılarak kullanılamaz. Buna rağmen bir OHAL CBK’sı ile seçimlerin ertelenmesi durumunda ilgili CBK’yı denetleyecek olan organ AYM’dir. AYM 2016 yılında geliştirdiği içtihadında, OHAL KHK’larının denetlenebilmesi için bu yöndeki bir anayasal yetkinin açıkça tanınması gerektiğini ve Anayasa’nın 148. maddesinin lafzı, Anayasa koyucunun amacı ve ilgili yasama belgeleri göz önünde bulundurulduğunda, olağanüstü dönem KHK’larının herhangi bir ad altında yargısal denetime tabi tutulamayacağını söylemektedir.[5] AYM’nin 1991 tarihli içtihadındaki tutumu ise tamamen farklıydı. AYM bu içtihadında "olağanüstü hal KHK'si" adı altında yapılan düzenlemelerin Anayasa'nın öngördüğü ve Anayasa'ya uygunluk denetimine bağlı tutmadığı gerçekten bir olağanüstü hal KHK'si niteliğinde olup olmadıklarını incelemek ve bu nitelikte görmediği düzenlemeler yönünden Anayasa'ya uygunluk denetimi yapmak zorunda”[6] olduğunu söylemekteydi. AYM’nin 2016 yılındaki içtihadını sürdürerek, seçimleri erteleyen bir OHAL CBK’sının denetimini gerçekleştirilememesi halinde demokratik hukuk devleti ilkesi tamamen ortadan kalkmış olacaktır.
III. Deprem Bölgesindeki Seçimlerin Yürütülmesinde Ortaya Çıkacak Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Büyük acılara sebep olan depremin ardından, deprem bölgesinde bulunan kişilerin ve deprem bölgesini terk eden afetzedelerin nerede ve nasıl oy vereceği sorusu akıllara gelmiştir. Ayrıca depremin şiddetini ağır gösterdiği illerdeki kayıpların sayısının fazlalığı ve bu bölgelerden başka şehirlere kalıcı ya da geçici göçün olması sebebiyle milletvekili dağılımının nasıl gerçekleştirilmesi gerektiği de ortaya konulmalıdır.
1. Deprem ve İllerin Çıkaracağı Milletvekili Dağılımının Hesaplanması
Seçimlerde kullanılacak olan oyların eşit başarı değerine sahip olması, temsil eşitliği ilkesinin gerçekleşmesi açısından büyük önem taşır. Partilerin aldığı oylar ve milletvekili dağılımı arasında olabildiğince tam - doğru bir ilişkinin kurulması gerekir.[7] Bu bağlamda önümüzdeki milletvekili genel seçimine ilişkin illerin çıkaracağı milletvekili sayısı hesaplanırken deprem sebebiyle nüfusunun önemli ölçüde azalmış olan illerin bu durumunun ayrıca hesaba katılması gerekir.
Milletvekili Seçim Kanunu’nun 5. maddesine göre seçim çevreleri ve her seçim çevresinin çıkaracağı milletvekili sayısı, Yüksek Seçim Kurulu tarafından genel nüfus sayımı sonuçlarının açıklanmasından itibaren en geç altı ay içinde ilan edilir. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’ne geçilmesi ile birlikte on yılda bir yapılan genel nüfus sayımlarına gerek kalmamıştır. Türkiye İstatistik Kurumu, “Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemindeki” bilgiler doğrultusunda her sene güncel nüfus bilgilerini kamuoyuyla paylaşmaktadır. YSK da bu veriler doğrultusunda her sene hangi ilin ne kadar milletvekili çıkaracağına ilişkin hesaplarını güncellemektedir. Son olarak 5 Nisan 2022 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan 124 numaralı kararında YSK, 31.12.2021 tarihli verileri esas alarak illerin çıkaracağı milletvekili sayısını belirlemiştir. YSK süregelen bu uygulamasını devam ettirirse, 2023 yılında gerçekleşecek milletvekili genel seçimine ilişkin illerin çıkaracağı milletvekili sayısını hesaplarken 31 Aralık 2022 tarihli verileri esas alacaktır. Bu durumda deprem nedeniyle hayatını kaybeden ya da deprem bölgesini terk ederek adreslerini başka şehirlere taşıyan yurttaşların illerin çıkaracağı milletvekili sayısı üzerinde herhangi bir etkisi olmayacaktır.
Ancak depremin etkisini oldukça ağır gösterdiği Hatay, Kahramanmaraş ve Gaziantep gibi şehirlerdeki yurttaşların önemli bir bölümünün şehirlerini terk edeceği ve başka illere kalıcı ya da geçici olarak taşınacağı göz önünde bulundurulmalıdır. Bu doğrultuda söz konusu kişilerin öncelikle tespit edilmesi, ölen yurttaşların belirlenmesi ve başka şehre kalıcı olarak taşınanların adres kayıtlarının güncellemesi; ardından 31 Aralık 2022 verilerinin bu güncellemeler doğrultusunda yenilenmesi düşünülebilir. YSK’nın yaşanan olağanüstü durumun gereği olarak bu doğrultuda bir karar alması, temsilde eşitliğin sağlanması açısından da önem arz edecektir.
2. Deprem ve Seçmen Kütüklerinin Hazırlanması
YSK’nın deprem sebebiyle seçmen kütüklerini tespit etmekte birtakım zorluklar yaşaması muhtemeldir. Seçmen kütüklerinin gerçeğe en uygun bir biçimde hazırlanması seçimlerin dürüstlüğü açısından önemlidir. Bu konuda temel görev YSK’ya düşmektedir.
298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un 33. maddesi gereği seçmen kütükleri, adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi bilgileri esas alınarak Yüksek Seçim Kurulunca belirlenecek usul ve esaslara göre her yıl yeniden düzenlenir ve sürekli bilgi toplama ile her seçim döneminde güncelleştirilir. Aynı zamanda 7062 sayılı Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Seçmen Kütüğü Genel Müdürlüğüne seçmen kütüğünü oluşturmak, güncellemek ve seçmen kütüğünün oluşturulması ve güncel tutulması için ihtiyaç duyulan bilgi ve belgeleri tüm kamu kurum ve kuruluşlarından temin etme görevini yüklemiştir. YSK seçmen kütüklerinin belirlenmesi sürecinde yaşayacağı zorlukları, vali, kaymakam, belediye başkanları ve muhtarların da bilgisine başvurarak aşabilir. Nitekim 298 sayılı Kanun, valiler, kaymakamlar, belediye başkanları, muhtarlar ve bütün kamu görevlilerinin her türlü seçim işleri ve seçmen kütüklerinin yazımında, seçim kurullarının istediği bilgileri ve belgeleri, gecikmeden, süresinde ve doğru olarak göndermeye mecbur olduğunu belirtmektedir. YSK, deprem bölgelerindeki kamu makamlarının de bilgilerine başvurarak 4 aylık bir süre içerisinde seçmen kütüklerini tespit edebilecektir.
Afet bölgesindeki yurttaşların “Muhtarlık Bölgesi Askı Listeleri”ne erişebilmesi için özel koşullar da yaratılabilir. Nitekim 298 sayılı Kanun gereği muhtarlık bölgesi askı listeleri, ait oldukları mahalle veya köylerde, halkın kolaylıkla görüp okuyabileceği yerlere asılır. Aynı Kanun gereği ilçe seçim kurulu başkanı, askı devam ettiği sürece muhtarlık bölgesi seçmen sayısını da göz önünde tutarak seçmenlerin adlarını aramalarını ve incelemelerini kolaylaştırmak üzere gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. Afet bölgelerindeki seçim kurulu başkanları bu olağanüstü durumu da göz önünde bulundurarak afetzedelerin itirazlarının kayda geçirilmesi açısından ek imkanlar öngörebilir. Böylelikle yapılan itirazların kayda geçirilmesi ve eksiklik / hataların düzeltilmesi daha kolay ve hızlı bir şekilde gerçekleşebilecektir.
Ayrıca seçmen kütüklerinin hazırlanmasında, deprem bölgesinde kaybolan ya da kendisine ulaşılamasa da hayatını kaybettiği yönünde ciddi kanıtlar bulunan kişilerin durumu da göz önünde bulundurulmalıdır. Bu konuda ölüm karinesi ve gaiplik açısından ikili bir ayrıma gidilebilecektir. Medeni Kanun’un 31. maddesine göre bir kimse ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durumlar içinde kaybolursa, cesedi bulunamamış olsa bile gerçekten ölmüş sayılır. Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda müracaat edilen yerin mülkî idare amirinin emri ile ölüm tutanağı düzenlenerek ölüm olayı işleneceği belirtilmektedir. Hakkında ölüm karinesi bulunan kişinin alt veya üst soyundan bir kişinin ya da kardeşlerinin, bunlar yoksa mirasçılarının dilekçe ile başvurarak olayı belgelendirmeleri ya da yetkili makamların durumu resmî bir yazı ile nüfus müdürlüğüne bildirmeleri gereklidir. Olayın belgelenmesi durumunda mülki idare emirinin emri ile kişiler hakkında ölüm kaydı düşülmektedir. Bu durum söz konusu olduğunda hakkında ölüm karinesi düşülen kişilerin hukuk düzleminde ölen bir kişiden herhangi bir farkı olmayacaktır. Dolayısıyla bu kişiler hakkında seçme ve seçilme hakkı da söz konusu olmayacaktır.
Gaiplik kararının verilebilmesi için ise ölüm tehlikesinin üzerinden en az bir yıl veya son haber tarihinin üzerinden en az beş yıl geçmiş olması gerekmektedir. Depremden kaynaklı olarak gaiplik kararı verilmesi için bu sürelerin geçmesi gerekecektir. Önümüzdeki seçimin tarihi düşünüldüğünde depremden kaynaklı gaiplik kararı için sürelerin tamamlanamayacağı ortadadır. Bu durumunda haklarında gaiplik kararı talep edilen kişilerin seçme ve seçilme hakları geçerliliğini korumaya devam edecektir. Haklarında gaiplik kararı talep edilen kişiler de seçmen kütüklerinin hazırlanması vb. gibi konularda hayatta olan kişilerle aynı statüde görülecektir.
3. Deprem Bölgesindeki Seçim Süreçlerinin Yürütülmesi
Deprem bölgesindeki seçim süreci boyunca seçimlerin güvenliği ve gizliliği ilkesine uygun hareket edilmesi önem arz etmektedir. Ayrıca YSK’nın deprem bölgesindeki olağanüstü duruma uygun olarak gerekli önlemleri de alması gerekmektedir. Bu açıdan bölgedeki kişilerin nerede ve nasıl oy vereceğinin belirlenmesi öncelik arz eder.
298 sayılı Kanun’a göre oy sandığının konulduğu ve sandık kurulunun görev yaptığı oda, bölüm veya bu amaçla oluşturulan yere sandık çevresi denmektedir. Sandıkların konulacağı yerlerin belirlenmesinde oyun kolaylıkla, serbestçe ve gizli şekilde verebilmesinin de sağlanması gerekmektedir. Bu konuda 289 sayılı Kanun sandık kurullarının gerekli tedbirleri alabileceğini belirtmektedir. Yine aynı Kanun’a göre sandıkların okul (özel okullar ve özel dershaneler dahil) avlusu ve salonların elverişli kısımları gibi genel yerlere, yetmediği takdirde kiralanacak kahvehane, lokanta gibi yerlere konulacağı belirtilmektedir. Kışla, karargah, ordugah gibi askeri bina ve tesislerle karakollara ve parti binalarına, muhtarlık odalarına ise sandıklar konamayacaktır.
Depremin etkisini gösterdiği yerleşim yerlerinde yukarıda sayılan ve sandık kurulmasına izin verilen binaların depreme dayanıklılığı büyük bir titizlikle araştırılmalıdır. Bu yerlerin yetmemesi halinde yasaklı olmayan diğer güvenli binaların da sandığın konulacağı yer olarak belirlenmesi gerekmektedir. Buna rağmen depremden ağır etkilenen yerleşim yerlerindeki binaların önemli bir bölümünün ağır hasarlı olması kuvvetli bir ihtimaldir. Bu bölgedeki kişilerin oylarını kullanabileceği güvenli binaların olmaması durumunda sandık çevrelerinin açık alanlara kurulması düşünülebilecektir. Bu açık alanlarda gizli oy ilkesine uygun bir düzeneğin kurulması gerekmektedir. Ayrıca bu bölgedeki sandık kurullarının görev ve yetkilerini gereği gibi yerine getirmesi için elverişli koşulların sağlanması büyük bir öneme sahiptir. YSK’nın bu yükümlülüklere uygun hareket etmesi sonucunda seçimlerin güvenliği sağlanmış olacaktır.
4. Deprem Bölgesini Terk Etmek Zorunda Kalan Kişiler ve Seçmen Kütükleri
Yaşanılan büyük depremin ortaya çıkarmış olduğu bir diğer önemli sonuç, deprem bölgesindeki insanların yerleşim yerlerini terk etmeleridir. Üstelik depremin yarattığı ağır travma da hesaba katılırsa bu kişilerin yerleşim yerlerine önemli bir süre dönmeyeceği tahmin edilebilir. Basına yansıyan kimi haberlerde deprem bölgelerini terk eden yurttaşların milletvekili seçimi için oy kullanamayacağı ve sadece Cumhurbaşkanı seçimi için oy kullanabileceği söylenmektedir.[8] Böyle bir durum seçme ve seçilme hakkının ortadan kaldırılmasıdır. Deprem bölgelerini terk eden yurttaşların seçme haklarını kullanmasının önündeki engellerin aşılması devletin pozitif yükümlülüğü altındadır. Bu durumda yerleşim yerini terk eden kişiler nerede oy kullanacaktır? Kullandıkları oylar deprem bölgesi içerisindeki kendi yerleşim yerleri için mi yoksa taşındıkları yeni iller için mi hesap edilecektir? Son olarak bu soruların da cevaplanması gerekir.
5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda, yerleşim yeri adresi dışında kalan yerleri tanımlamak üzere “diğer adres” kavramı kullanılmaktadır. Adres Kayıt Sistemi Yönetmeliğine göre göre yazlık, kışlık, öğrenci yurdu, cezaevi, askerlik hizmetinin yapıldığı yer gibi geçici süreyle kalınan yerler diğer adres kavramına denk düşmektedir. 5490 sayılı Kanun 48/4’e göre “Faydalanılan kamu hizmetleriyle sınırlı olmak üzere adrese dayalı olarak yürütülen iş ve işlemlerde diğer adres, yerleşim yeri adresi ile aynı hukuki değere sahiptir. Kurumlar yürütecekleri iş ve işlemlerde yerleşim yeri adresi gibi diğer adres bilgilerini de esas alır.” Fakat buna rağmen 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun seçmen kütüklerin oluşturulmasında yerleşim yerinin esas alınacağını söylemektedir. Yine aynı Kanun gereği aynı binada oturan seçmenlerin, hane bütünlüklerinin korunması ve aynı seçim bölgesinde kalmaları şartıyla, farklı sandık bölgelerine kaydedilebileceği söylenmektedir. 289 sayılı Kanun’un mevcut hükümlerinin, yerleşim yeri dışındaki başka bir şehirde oy kullanılmasına imkân tanımadığını söylemek gerekir.
Buna karşılık gittikleri ilde oy kullanacak olanların oylarının hangi ilin oylarına ilave edileceği konusunda yaşanılan olağanüstü durum sebebiyle ikili bir ayrıma gidilerek yeni düzenlemeler yapılabilir. Deprem bölgesinden ayrılan fakat geçici olarak başka şehirlerde yaşamayı düşünenlerin tespit edilerek gittikleri ilde oy kullanması, bu kişilerin oylarının ayrı sandıklarda tutulması ve oyların kendi yerleşim yerlerine ilave edilmesi sağlanabilir. Gittikleri yerde sürekli kalmayı niyet edenlerin ise ikametgahlarını yeni illere taşımaları gerekmektedir. Böylelikle oylarının yeni yerleşim yerleri için geçerli olması sağlanabilecektir. Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun arasındaki uyumsuzluğun kanun ya da OHAL CBK’sı ile giderilmesi sonucunda, geçici olarak başka bölgede ikamet eden kişilerin oylarını gittikleri yerleşim yerinde vermesi sağlanabilecektir. Böylelikle şartları açıkça belli olan hükümler doğrultusunda depremzedelerin seçme ve seçilme haklarının kullanmasının önündeki engeller aşılacaktır.
IV. Sonuç
Ülkemizdeki 6 Şubat 2023 tarihli deprem ne yazık ki büyük kayıplara sebep olmuştur. Deprem, kamuoyunda çeşitli yönleriyle tartışılmaya devam etmektedir. Bu tartışmaların bir bölümü de seçimlerin ertelenmesi ve deprem bölgesindeki seçim işlerinin yürütülmesine ilişkindir. Deprem sebebiyle seçimlerin ertelenemeyeceği açıktır. YSK kararı ya da OHAL CBK’sı ile de seçimler ertelenemeyecektir. Zamanında gerçekleştirilecek seçimlerin, deprem bölgelerinde seçimlerin dürüstlüğü ve güvenliği ilkesine uygun bir biçimde gerçekleştirilmesi gerekir. Bu açıdan deprem bölgelerini terk eden kişilerin durumu da göz önünde bulundurulmalıdır. YSK’nın tüm seçim süreçlerini hukuk devleti ilkesine uygun bir şeffaflık içerisinde yürütmesi, sandık demokrasisinin gerçekleşmesi için vazgeçilmezdir.
Dipnotlar
Bu konuda bkz. Ali Ulusoy, Depremden Dolayı Devlet Kurumlarının Mali Sorumluluğu, https://t24.com.tr/yazarlar/ali-d-ulusoy/depremden-dolayi-devlet-kurumlarinin-mali-sorumlulugu,38818. (Erişim Tarihi 23.02.2023). Tevfik Sönmez Küçük, Mülki İdare Amirlerinin Afet Yönetimindeki Yeri, https://www.vaziyet.com.tr/analiz/mulki-idare-amirlerinin-afet-yonetimindeki-yeri-30957.html (Erişim Tarihi 23.02.2023). ↩︎
Bülent Tanör, Kurtuluş-Kuruluş, Cumhuriyet Kitapları, 2019 İstanbul, s.116. ↩︎
Levent Gönenç, Türkiye’de Seçim Uyuşmazlıkları ve Çözüm Yolları, Adalet Yayınevi, Ankara 2008, s. 60. ↩︎
Bkz. https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/yskden-elazigdaki-muhtarlik-secimleriyle-ilgili-karar-2054686 (Erişim Tarihi: 23.02.2023) ↩︎
AYM, E.2016/171, K.2016/164, 02/11/2016, § 23. ↩︎
Korkut Kanadoğlu - Ahmet Mert Duygun, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, 2. Baskı, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul 2021, s. 159. ↩︎
Bkz. https://haber.sol.org.tr/haber/haber-kalici-ikametgahi-olmayan-depremzedeler-milletvekili-secimleri-icin-oy-kullanamayacak (Erişim Tarihi: 24.02.2023) ↩︎