Lexpera Blog

Sigorta Tahkim Yargılamasında Vekalet Ücreti

Giriş

Türk hukuk sisteminde tahkim yargılaması 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun on birinci kısmında “Tahkim” başlığı altında 407-444. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Esasen tahkim yolunun seçilmesiyle, taraflar arasındaki uyuşmazlığın devlet mahkemeleri yerine hakemler aracılığıyla çözülmesi sağlanmaktadır. Tahkimin hukuki niteliği ile ilgili tartışmalar olmakla birlikte, tahkimin olumlu ve olumsuz olmak üzere iki etkisine bakıldığında tahkim yargılamasının usul hukukuna ilişkin olduğu söylenmelidir. Tahkim, kurumsal ve arızi tahkim olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bir tahkim kurumunun gözetiminde yapılan tahkim kurumsal tahkimken, herhangi bir tahkim kurumu gözetiminde yapılmayan tahkim ise arızi yani ad hoc tahkimdir. Bununla birlikte tarafların serbest iradeleriyle yargılama veya tahkim yolu seçme imkanına sahip olduğu durumlarda ihtiyari tahkim söz konusuyken, tarafların arasındaki uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözülmesinin zorunlu olduğu hallerde zorunlu tahkim söz konusudur.

Tahkim hükümlerinin zaman bakımından uygulanması hususu önem arz etmektedir. HMK’nın 448. maddesine göre: “Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.” Bundan anlaşılması gereken, Hukuk Muhakemeleri Kanunu yürürlüğe girmeden önce taraflar tahkim yoluna başvurmuş ise ve söz konusu işlem tamamlanmamış bir işlemse, yeni Kanun’un yürürlüğe girmesiyle birlikte söz konusu Kanun hükümleri uygulanacaktır. Tarafların tahkim yoluna başvurabilmeleri için tahkime elverişlilik mevcut olmalıdır. Bu hususta HMK’nın 408. maddesinde belirtildiği üzere, “Taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklardan veya iki tarafın iradelerine tabi olmayan işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklar tahkime elverişli değildir.” Buna ek olarak tahkim, çekişmeli yargıya tabi uyuşmazlıklar hakkında geçerlidir. Çekişmesiz yargıya tabi işlerde tahkim yoluna başvurulamaz.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlene tahkim yargılaması ile ilgili olarak genel bir değerlendirme yapılmakla birlikte, 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu bakımından tahkim yargılamasına değinilecektir. Sigorta tahkim sistemi ile sigortalılar ve sisteme üye sigortacılık yapan kuruluşlar arasındaki uyuşmazlıkların çözümü amaçlanmaktadır. Bununla birlikte belirtilmelidir ki, Zorunlu sigortalarda ve Güvence Hesabı’na başvuru imkânı olan durumlarda sigorta şirketi tahkim yargılamasına üye bir kuruluş olmasa dahi tahkim yoluna gidilebilecektir. Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesi gereğince “sigorta ettiren veya sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan kişiler ile riski üstlenen taraf arasında sigorta sözleşmesinden veya Hesaptan faydalanacak kişiler ile Hesap arasında doğan uyuşmazlıkların çözümü amacıyla Birlik nezdinde Sigorta Tahkim Komisyonu oluşturulur. Sigortacılık yapan kuruluşlardan, sigorta tahkim sistemine üye olmak isteyenler, durumu yazılı olarak Komisyona bildirmek zorundadır. Sigorta tahkim sistemine üye olan kuruluşlarla uyuşmazlığa düşen kişi, uyuşmazlık konusu sözleşmede özel bir hüküm olmasa bile tahkim usulünden faydalanabilir...” Sigorta hukukunda tahkim usulü söz edilen kanunla birlikte aynı zamanda Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik’te de düzenlenmiştir. Tahkim yargılaması sonunda hükmedilen vekalet ücreti hususunda ilgili Kanun ve yönetmelik hükümlerinde farklı değerlendirmeler mevcuttur. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30/17. maddesi, "Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti, Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir." şeklindedir. Buna karşılık, Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16. Maddesine 13. fıkra eklenerek vekalet ücreti ile ilgili olarak farklı bir değerlendirmede bulunulmuştur. "Tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücreti, her iki taraf için de Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biridir."

Kanun ve yönetmelikte yer alan bu düzenlemelerin sonucu olarak tahkim yargılaması sonucunda hükmedilecek vekalet ücreti bakımından uygulamada sıkıntılar yaşanmaktadır. Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde verilen kararlarda, öğretide ve Yargıtay kararlarında bu husus ile ilgili olarak farklı değerlendirmeler mevcuttur. Yargılama sonucunda hükmedilecek vekalet ücreti ilgili Kanun maddesi gereği talebi kısmen veya tamamen reddedilen bakımından mı etki doğuracaktır, yönetmelik gereği yargılamanın her iki tarafı bakımından mı etki doğuracaktır?

Bu çalışmamızda, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde belirtilen tutarlar ile ilgili olarak, Sigortacılık Kanunu’nun 30/17 hükmü ile Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik 16/13 hükmünü karşılaştırmalı olarak ele alıp, Yargıtay kararları ışığında değerlendirip; aynı konu hakkında düzenlenen farklı hükümlerin hangisinin uygulanması gerektiği, yargılama sonucunda hükmedilecek vekalet ücretinin yalnızca talebi kısmen veya tamamen reddedilenler bakımından mı 1/5 şeklinde uygulanacağı, talepte bulunan denilmesiyle kimin anlaşılması gerektiği, buna karşılık Yönetmelikte yer alan hükme göre yargılamanın her iki tarafı bakımından mı 1/5 şeklinde uygulanacağı üzerinde durulacaktır.

I. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemleri Kanunu’nda Düzenlenen Tahkim Hakkında Genel Değerlendirme

A. Tahkimin Tanımı ve Hukuki Niteliği

Tahkim, taraflar arasındaki uyuşmazlıkların bağımsız ve tarafsız hakemler nezdinde ve yargısal yolla çözümüdür. Taraflar tahkime gitme hususunda anlaşarak, aralarındaki uyuşmazlığın devlet yargısı yoluyla değil, tahkim yoluyla çözümleneceğini kararlaştırabilirler[1]. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda tahkim, Kanun’un on birinci kısmında, 407-444. maddeler arasında düzenlenmiştir. Belirtmiş olduğumuz tanımdan da anlaşıldığı üzere tahkim, tarafların aralarında yaptıkları anlaşma gereği uyuşmazlıklarını devlet mahkemeleri yerine hakemler aracılığıyla çözülmesine imkân tanıyan bir merciidir. Hal böyle iken tahkimin Kanun sistematiği içerisinde hukuki niteliğine değinmekte yarar vardır. Tahkimin hukuki niteliği ile ilgili olarak öğretide farklı görüşler mevcuttur. Burada tartışılması gereken husus tahkimin bir maddi hukuk, borçlar hukuku sözleşmesi mi yoksa usul hukuku sözleşmesi mi olduğudur. Esasen tahkim sözleşmesi taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için yapıldığından, bununla birlikte davanın açılması, delillerin gösterilmesi, kararın verilmesi ve bu karara karşı Kanun yoluna başvurma imkanının olması sözleşmenin usuli yönünü yansıtmaktadır. Buna ek olarak, tahkimin iki önemli etkisi bulunmaktadır. Öncelikle tahkim yoluna gidilmesiyle birlikte hakemlerin yargılama yapabilmesine imkân tanınmaktadır. Bir diğeri ise tahkim yolunun seçilmesiyle birlikte artık mahkemelere başvuru olanağı ortadan kalkmaktadır. Bundan anlaşılması gereken, tahkim sözleşmesinin hukuki etkisi öncelikle usul hukuku alanında geçerlidir[2].

Temel olarak tahkim ile yargılama arasındaki farkların da belirtilmesi gerekmektedir. Öncelikle taraflar devlet yargısında yargılamayı yapacak mahkemeyi ve hakimi seçemez ancak tahkimde taraflar, uyuşmazlık konusunda bir kişiyi hakem olarak seçebilmektedir. Bununla birlikte devlet yargısında taraflar yargılama usulünü seçemezler ve değiştiremezler, ancak tahkim de yargılama usulünü seçmek ve değiştirmek tarafların iradesine bağlıdır. Bir diğer fark ise devlet yargısında hangi maddi hukuk kurallarının uygulanacağı önceden belirlidir, tahkimde ise taraflar yargılamada uygulanacak maddi hukuku seçme şansına sahiptir. Devlet yargısında kural olarak alenilik esasken, tahkim yargılamasında kural olarak gizlilik esastır[3].

Tahkim sözleşmesi yapılabilmesi ve tahkim yolunun seçilebilmesi için tahkime elverişlilik bulunmalıdır. Bu konu HMK’nın 408. maddesinde, “Taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklardan veya iki tarafın iradelerine tabi olmayan işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklar tahkime elverişli değildir.” şeklinde ifade edilmiştir. Bu durumda, tapu iptali davaları, boşanma davaları, iflas davaları hakemlerde görülemez[4]. İlgili Kanun maddesinden anlaşılması gereken bir diğer husus, tahkim sözleşmesi, iki tarafın iradesine tabi olan uyuşmazlıklar bakımından yapılabilmektedir[5]. Zira, iki tarafın iradelerine tabi olmayan işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklar tahkime elverişli değildir. Bununla birlikte, şu hususa değinmekte yarar vardır. Tahkim, çekişmeli yargıya tabi uyuşmazlıklar hakkında uygulanabilmektedir. Taraflar, çekişmesiz yargıya tabi uyuşmazlıkları tahkim yoluyla çözebilmek için tahkim sözleşmesi yapamazlar[6].

HMK’nın yürürlüğe girmesinden önce yapılmış olan tahkim sözleşmesine dayanılarak tahkim yargılamasına başlandığında, tahkime Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’ndaki tahkim hükümlerinin mi Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ndaki tahkim hükümlerinin mi uygulanacağı önem taşımaktadır. HMK’nın 448. maddesine göre, “Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.” Bu hükümden anlaşılması gereken, yeni kanun hükümleri tamamlanmış usul işlemlerine etki etmeyecek, önceki kanuna göre yapılmış işlemler şayet tamamlanmış ise söz konusu işlemler geçerli olarak kalacaktır. Ancak tamamlanmamış usul işlemleri yeni kanun hükümlerine tabi olacaktır[7].

B. Tahkim ve Türleri Hakkında Genel Değerlendirme

Kural olarak, bir tahkim kurumunun gözetiminde ve o kurumun tahkim kurallarına göre yapılan tahkim kurumsal tahkimdir. Kurumsal tahkime birkaç örnek vermek gerekirse; “Milletlerarası Ticaret Odası Tahkimi, Alman Tahkim Derneği Tahkimi, Londra Tahkim Mahkemesi..” Bu durumda, tahkim kurumu gözetimi altında olmaksızın yapılan tahkim ise arızi (ad hoc) tahkimdir[8]. Belirtilmelidir ki arızi tahkim esasen tahkim yeri hukukuna göre yapılan bir tahkim türüdür. Bu durumda, denilebilir ki arızi tahkim, Kanuna göre ya da tarafların tahkim sözleşmesine göre yapılmaktadır[9]. Ad hoc tahkim, herhangi bir kuruma bağlı olarak gerçekleştirilemez[10].

Tahkim türlerinden bahsederken ihtiyari ve zorunlu tahkim üzerinde de durmak gerekir. Tarafların serbest iradelerine bağlı olarak, yani tarafların aralarındaki uyuşmazlığın çözümü hususunda devlet yargısı yerine tahkim yargılamasına başvurma arasında seçim yapma imkânı olduğu durumlarda ihtiyari tahkim söz konusu olmaktadır. Türk Hukuk sisteminde ihtiyari tahkim iki ayrı Kanunda düzenlenmiştir. Bunlardan biri, Milletlerarası Tahkim Kanunu, bir diğeri ise Hukuk Muhakemeleri Kanunu’dur. HMK’da düzenlenmiş olan tahkim MTK’nın tanımladığı yabancılık unsurunu içermeyen ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği hallerde uygulanır[11]. İhtiyari tahkim sözleşmeye dayanmaktadır, öncelikle taraflar aralarındaki uyuşmazlığın çözülmesi için tahkim yoluna başvurmayı kararlaştırabilirler. Bu durumda taraflar arasında tahkim sözleşmesi kurulmaktadır[12]. Taraflar arasında tahkim sözleşmesi yapılmasıyla birlikte olumlu ve olumsuz olmak üzere iki etki meydana gelmektedir. Tahkim sözleşmesinin olumlu etkisi, sözleşme taraflarını uyuşmazlığı tahkim yoluyla çözme yükümlülüğü altına sokmasıdır. Bu durumda, taraflar uyuşmazlığı tahkim yoluyla çözmeyi üstlenmektedir. Bununla birlikte, tahkim sözleşmesinin olumsuz etkisi ise sözleşmenin yapılmasıyla birlikte uyuşmazlığın çözümü için mahkemeye başvurma imkanının ortadan kalkmasıdır. Tahkim yolunun sözleşmeyle kararlaştırılması karşısında, taraflar artık uyuşmazlığın çözümü için tahkim yoluna gitmek zorundadır[13]. Bununla birlikte, tahkim sözleşmesine rağmen davacı mahkemede dava açarsa, davalı süresi içinde tahkim ilk itirazı ileri sürerek davanın usulden reddini isteyebilir[14].

Buna karşılık taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için devlet yargısına başvurmaktan başka imkân olmadığı durumlarda zorunlu tahkim mevcuttur[15]. Zorunlu tahkimde tarafların genel mahkemelerde dava açma hakkı bulunmamaktadır, tarafların iradelerinden bağımsız olarak uyuşmazlığın tahkim yargılamasında çözümlenmesi zorunlu tutulmuştur[16]. Bu durumda denilebilir ki, zorunlu tahkim; tarafların daha önceden aralarında herhangi bir tahkim sözleşmesi yapmamalarına rağmen kanun gereği tahkime başvurmak durumunda oldukları tahkim türüdür[17]. Zorunlu tahkim hakkında birkaç örnek vermek gerekirse, “6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’na Göre Tahkim, 1512 sayılı Noterlik Kanunu’na Göre Yapılan Tahkim".

İnceleme konumuzla ilgili olarak 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’na göre yapılan tahkimin türü de önem arz etmektedir. Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesine göre, “Sigorta ettiren veya sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan kişiler ile riski üstlenen taraf arasında sigorta sözleşmesinden veya Hesaptan faydalanacak kişiler ile Hesap arasında doğan uyuşmazlıkların çözümü amacıyla Birlik nezdinde Sigorta Tahkim Komisyonu oluşturulur. Sigortacılık yapan kuruluşlardan, sigorta tahkim sistemine üye olmak isteyenler, durumu yazılı olarak Komisyona bildirmek zorundadır. Sigorta tahkim sistemine üye olan kuruluşlarla uyuşmazlığa düşen kişi, uyuşmazlık konusu sözleşmede özel bir hüküm olmasa bile tahkim usûlünden faydalanabilir. İlgili mevzuat ile zorunlu tutulan sigortalardan kaynaklanan bu fıkra kapsamındaki uyuşmazlıklar için ilgili kuruluş sigorta tahkim sistemine üye olmasa dahi hak sahipleri bu bölüm hükümlerine göre tahkim usulünden faydalanabilir.”

Sigortacılıkta tahkim, zorunlu tahkime benzer özellikler gösterse de tam olarak bu şekilde nitelendirilmesi doğru değildir. Öncelikle belirtilmelidir ki gerek sigortacılık yapan kuruluşlar gerek sigorta ettiren veya sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan kişiler sigortacılık tahkimine başvurmak zorunda değildir. İlgili kişiler tahkim yerine uyuşmazlıklarının çözümü için mahkemeye de başvurabilmektedir. Sigortacılık Kanunu, kanun kapsamında olan uyuşmazlıklar bakımından adli yargıya başvuru yolunu kapatmamıştır. Bu durumda, sigorta ettiren veya sigortalı uyuşmazlık hakkında adli yargı yoluna başvurabileceği gibi tahkim yoluna da başvurabilir. Bununla birlikte, sigorta sözleşmesinde yer alan taraflar ad hoc tahkim yolunu seçmiş olsalar dahi tahkimde yer alacak hakemlerin Kanunda yazılı olan gerekli şartları taşıması gerekmektedir. Bundan anlaşılması gereken, sigortacılıkta tahkimin kendine özgü bir yapısı olmasıdır[18].

II. 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu’nda Düzenlenen Tahkim Hakkında Genel Değerlendirme

A. Sigorta Tahkimin Kanundaki Yeri ve Özellikleri

5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun[19] 30. maddesinde, sigortacılıkta tahkim usulü düzenlenmiştir. Bununla birlikte, Hazine Müsteşarlığı tarafından çıkarılan Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik ile de tahkim sistemine yönelik düzenlemeler yapılmıştır. Yukarıda değinildiği üzere tahkim, taraflar arasındaki uyuşmazlığın devlet yargısı yerine tahkim yargılamasında çözülmesidir. Şüphesiz tahkim yoluna başvurabilmek için tarafların iradelerinin de bu yönde tezahür etmesi gerekmektedir. Sigortacılıkta tahkim usulüne bakıldığında, sigorta şirketi Sigorta Tahkim Komisyonu’na üye olmak istediğinde kendisiyle ilgili olarak çıkan uyuşmazlıklarda karşı tarafın tahkim yoluna gidebileceğini kabul etmiş olmaktadır[20]. Bunun sonucu olarak Sigorta Tahkim Komisyonu’na üye olan bir sigorta şirketiyle uyuşmazlık yaşayan kişi dilerse uyuşmazlığın çözümü için Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurabilecektir. Ancak başvuru hakkı olan kişi istemesi durumunda devlet yargısına da başvurabilecek durumdadır. Zira, Sigortacılık Kanunu’nda düzenlenen tahkim usulü, başvuru hakkı olan kişinin devlet yargısına başvurma imkanını ortadan kaldırmamaktadır[21].

Sigortacılıkta düzenlenen tahkim usulünde esasen taraflar arasında akdedilen bir tahkim sözleşmesinin varlığından söz edilemez. Sigorta sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte, şayet sözleşme akdedilen sigorta şirketi Sigorta Tahkim Komisyonu’na üye ise veya üye olup olmamasından bağımsız olarak uyuşmazlık Zorunlu Sigortalardan kaynaklanmakta ise başvurma hakkı olan kişinin doğrudan tahkim yoluna gidebilme imkanının bulunduğunun kabulü gerekir, bu durum taraflar arasında bir tahkim anlaşması olmamasına rağmen, başvuru hakkı sahibinin tahkime gidebilmesinin tipik bir örneğini oluşturmaktadır[22].

Bu noktada şu hususu belirtmekte yarar vardır. HMK m. 412/3 hükmüne göre, tahkim sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması gerekmektedir. Ancak sigorta tahkim sisteminde, sigorta şirketi ile sigorta ettiren arasında herhangi bir tahkim sözleşmesi bulunmasa dahi veya sözleşme bulunmakla birlikte tahkim hususunda özel bir hüküm yer almasa dahi tahkim sözleşmesinin var olduğu kabul edilmektedir[23]. Bilindiği üzere, sigorta tahkimde taraflar arasında herhangi bir tahkim sözleşmesi olmasa dahi, uyuşmazlığın çıkması durumunda uyuşmazlık tarafı olan sigorta şirketi tahkime üye ise veya uyuşmazlık zorunlu sigortalardan kaynaklanmakta ise taraflar arasında tahkim sözleşmesi hususunda kendiliğinden oluşan bir anlaşma var kabul edilir.

Varılan bu sonuca göre belirtilmelidir ki, HMK’da düzenlenen tahkim usulü ile Sigortacılıkta Tahkim usulü farklılıklar içermektedir. Öncelikle, Hukuk Muhakemeleri Kanunu tahkim ile ilgili olarak, esas sözleşmenin yanında tahkim sözleşmesi veya şartı ararken; Sigortacılık Kanunu’nda düzenlenen tahkim, taraflar arasında herhangi bir tahkim sözleşmesi yer almasa dahi tahkim yoluna başvurma imkânı olduğunu düzenlemektedir[24].

B. Tahkimin Kapsamı

Sigortacılık kapsamında herhangi bir uyuşmazlık için tahkim yoluna gidilebilmesi bakımından kanunen gereken şartların sağlanmış olması gerekmektedir. Sigortacılık Kanunu’nun 30/1 hükmünde, “Sigorta ettiren veya sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan kişiler ile riski üstlenen taraf arasında sigorta sözleşmesinden veya Hesaptan faydalanacak kişiler ile Hesap arasında doğan uyuşmazlıkların çözümü amacıyla Birlik nezdinde Sigorta Tahkim Komisyonu oluşturulur.” denilmektedir. Bundan anlaşılması gereken, tahkime başvurabilmek için öncelikle sigorta ettiren ile sigortacı arasında akdedilen sözleşmeden kaynaklanan bir uyuşmazlığın olması gerekmektedir[25]. Söz konusu şartın gerçekleşmesi durumunda, başvuru hakkı olan kişiler uyuşmazlığın çözümü için Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurabileceklerdir. Bu durumda, Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuru yapma hakkı olan kişilerin de belirtilmesinde yarar vardır. Sigortacı ile sigorta sözleşmesini akdeden sigorta ettiren, buna bağlı olarak sigorta sözleşmesinden yararlanan sigortalı veya lehtar Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurma hakkı olan kişilerdir[26]. Bununla birlikte belirtilmelidir ki, bazı hallerde sigorta sözleşmesinin tarafı olmasa da zarar gören kişiler zararlarının tazmini amacıyla Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuru yapabilmektedir. Bunun tipik örneği, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde düzenlenmiştir, “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.”

Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurabilme imkânı bulunan kişiler ile ilgili olarak gerçek veya tüzel kişi ayrımı bulunmamaktadır. Sigorta sözleşmesinden kaynaklanan bir uyuşmazlık sonucunda başvuru hakkı olan herkes Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurabilecektir[27]. Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuruda bulunabilecek kişileri sigorta ettiren, sigortalı veya lehtar ve bununla birlikte bazı durumlarda sözleşmenin tarafı olmamasına rağmen sigorta sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlık sonucu zarar görenler olarak belirttikten sonra aleyhine başvuru yapılabilecek tarafı da belirtmek gerekir. Sigortacılık Kanunu m. 30/1 gereği aleyhine başvuru yapılabilecekler sigorta şirketi ve Güvence Hesabı’dır[28]. Bununla birlikte, ilgili kurumlar aleyhine Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurabilmek için ilgili kuruluşların tahkime üye olması gerekir. Ancak belirtildiği üzere zorunlu sigortalardan kaynaklanan uyuşmazlıklarda üye olma şartı aranmaz.

İnceleme konumuz ile ilgili olarak Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuru usulü hakkında da bilgi vermek gerekmektedir. Yukarıda değinildiği üzere sigorta şirketiyle arasında uyuşmazlık bulunan ve tahkime başvuru yapma hakkına sahip olan kişiler, uyuşmazlığın çözümü için Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurabilir. Ancak burada şu hususun aydınlatılmasında yarar vardır. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle sigorta şirketine mi başvurmak gerekir, yoksa doğrudan Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuru yapılabilir mi? Bu sorunun cevabı esasen Sigortacılık Kanunu’nun 30/13 hükmünde verilmiştir. Söz konusu hükme göre, “Komisyona gidilebilmesi için, sigortacılık yapan kuruluşla uyuşmazlığa düşen kişinin, uyuşmazlığa konu teşkil eden olay ile ilgili olarak sigortacılık yapan kuruluşa gerekli başvuruları yapmış ve talebinin kısmen ya da tamamen olumsuz sonuçlandığını belgelemiş olması gerekir. Sigortacılık yapan kuruluşun, başvuru tarihinden itibaren onbeş iş günü içinde yazılı olarak cevap vermemesi de Komisyona başvuru için yeterlidir.” İlgili madde de belirtildiği üzere, Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurabilmek için başvuru sahibinin öncelikle sigorta şirketine kanunen gerekli evraklar ile başvuru yapması ve bu başvurusunun başvuru tarihinden itibaren on beş iş günü içinde cevap bulmaması veya talebini karşılamaması gerekmektedir[29]. Ancak belirtilmelidir ki on beş iş günü olan bu süre Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuru durumunda geçerlidir, sigorta şirketiyle uyuşmazlık yaşayan bir kişi tahkim yolunu seçmeyip Komisyon haricindeki yargı yollarına müracaat etmek istediğinde bu süre uygulanmaz[30]. Sigorta tahkiminde başvurunun nereye yapılacağı ve başvuruda hangi evraklara yer verileceği Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin[31] 16/1 hükmünde düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre, “Tahkim için, Komisyonun merkezine ya da başvuru yapan kişinin ikametgahının bulunduğu ya da rizikonun gerçekleştiği yerdeki büroya başvurulabilir. Uyuşmazlık başvurularında, başvuru formu, uyuşmazlığa ilişkin bilgi ve belgeler ile başvuru ücretinin yatırıldığına dair belgenin yer alması gerekir.”

Bununla birlikte, başvuru sahibinin Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurabilmesi için yukarıda söz edilen şartlara ek olarak, ilgili uyuşmazlık hakkında genel mahkemelerde dava açılmamış olması ve Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümleri uyarınca Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvuru yapmamış olması gerekmektedir[32]. Ayrıca bu noktada şu hususun belirtilmesi gerekmektedir. Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin m.16/2 hükmünde, Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurabilmek için HMK kapsamında tahkim yoluna başvurulmamış olması gerektiği de ayrıca belirtilmiştir[33].

Sigorta Tahkim Komisyonu’na yapılan başvuru neticesinde, uyuşmazlığı çözmekle görevlendirilen hakemler dört aylık süre içerisinde gerekli incelemeleri yaparak karar verir. Hakemlerin verdiği karar içeriğinde uyuşmazlığın ne olduğu, davanın esası ve yargılama giderleri hakkında bilgi verilmektedir[34]. Yargılama giderleri içerisinde inceleme konumuz olan ve Sigortacılık Kanunu ile Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelikte birbirinden farklı olarak düzenlenen vekalet ücreti de yer almaktadır.

Sigortacılık tahkim usulü hakkında genel bir değerlendirme yapmakla birlikte son olarak hakem kararlarına karşı hangi durumlarda kanun yollarına başvurulabileceği hakkında da bilgi verme ihtiyacı doğmuştur. Bu durum Sigortacılık Kanunu’nun 30/12 maddesinde düzenlenmiştir. Uyuşmazlık Hakem Heyeti’nin vermiş olduğu karar, beş bin Türk lirasının altındaysa kesindir, ancak beş bin Türk lirası ve daha üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında verilen hakem kararlarına karşı kararın Komisyonca ilgiliye bildiriminden itibaren on gün içinde bir defaya mahsus olmak üzere Komisyon nezdinde itiraz edilebilir. Bu noktada uyuşmazlık artık İtiraz Hakem Heyeti nezdinde incelenecektir. Şayet itirazda bulunulmamış ise bu durumda artık verilen karar kesinleşir. İtiraz Hakem Heyeti’nce verilen karar kırk bin liranın altında kalıyorsa bu durumda verilen karar kesindir, ancak söz konusu karar kırk bin liranın üstünde bir uyuşmazlık hakkında verilmiş ise bu durumda temyiz yargı yoluna gidilebilir. Ancak, tahkim süresinin sona ermesinden sonra karar verilmiş olması, talep edilmemiş bir şey hakkında karar verilmiş olması, bunun dışında hakemlerin yetkileri dahilinde olmayan konularda karar vermesi ve hakemlerin, tarafların iddiaları hakkında karar vermemesi durumlarında uyuşmazlığın miktarına bağlı olmaksızın temyiz yolu açıktır (SK m.30/14).

III. Vekalet Ücretinin Kanundaki Yeri ve Niteliği Hakkında Genel Değerlendirme

A. Vekalet Ücretine Yönelik Düzenlemeler ve Vekalet Ücretinin Niteliği

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323/1-ğ hükmüne göre vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir edilen vekalet ücreti, kanun sistematiği içerisinde yargılama giderleri arasında yer almaktadır[35]. Yargılama giderlerinden sorumluluk ise HMK’nın 326.maddesinde düzenlenmiş olup ilgili kanun hükmüne göre yargılama giderlerinden kaynaklanan sorumluluk aleyhine hüküm verilen tarafa aittir.

Vekalet ücretine ilişkin bir başka düzenleme 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168/1-2 hükmünde yer almaktadır[36]. Esasen yargılama sonucunda hükmedilen vekalet ücretinin belirlenmesinde Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi[37] uygulanmaktadır. Avukatlık Kanunu m. 169’a göre ise yargılama sonucunda karşı tarafa yüklenen vekalet ücreti avukatlık ücret tarifesinde yazılı miktardan az ve üç katından fazla olamaz. HMK’nın 330.maddesinde de vekil ile takip edilen davalarda mahkemece Kanuna göre takdir edilecek vekalet ücretinin taraf lehine hükmedileceği belirtilmiştir, ancak söz konusu ücreti tahsil eden müvekkilin ilgili tutarı vekile ödeme borcu doğmaktadır[38].

5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30/17 hükmünde ise, “Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti, Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir.” denilmiştir. Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesinde düzenlenen tahkim usulüne dayanılarak hazırlanan Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16/13 hükmünde, “Tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücreti, her iki taraf için de Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biridir.” denilmiştir.

Bununla birlikte, 20.11.2021 tarihli ve 31665 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren AAÜT Genel Hükümler Tebliğinin 17. maddesinde, “1) Hakem önünde yapılan her türlü hukuki yardımlarda bu Tarife hükümleri uygulanır. (2) Sigorta Tahkim Komisyonları, vekalet ücretine hükmederken, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen ücretin altında kalmamak kaydıyla bu Tarifenin üçüncü kısmına göre avukatlık ücretine hükmeder. Ancak talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine bu Tarifeye göre hesaplanan ücretin beşte birine hükmedilir. Konusu para ile ölçülemeyen işlerde, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen maktu ücrete hükmedilir. Ancak talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine öngörülen maktu ücretin beşte birine hükmedilir. Sigorta Tahkim Komisyonlarınca hükmedilen vekalet ücreti, kabul veya reddedilen miktarı geçemez.” şeklinde düzenleme yer almaktadır.

Vekalet ücretinin ilgili Kanunlarda ve yönetmelikte ne şekilde düzenlendiğini tespit etmekle birlikte, inceleme konumuz ile ilgili olarak şu hususa değinmekte yarar vardır. Sigortacılık Kanunu’nda talebi kısmen veya tamamen reddedilen aleyhine hükmedilecek vekalet ücreti bakımından AAÜT’de yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekalet ücretinin beşte biri olarak belirtilen bir oran mevcuttur. Buna karşılık, Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik hükümlerinde ise yargılamanın her iki tarafı için de beşte birlik oran öngörülmüştür. Yukarıda değinilen AAÜT uyarınca da talepte bulunan bakımından aleyhine hükmolunan vekalet ücreti için beşte bir oran öngörülürken, karşı taraf bakımından böyle bir özellikten söz edilmemiştir[39].

Kanun ve Yönetmelik hükümlerinin ilgili hükümleri uygulamada farklı görüşler ve tartışmalara yol açmaktadır. Bu durumda, çalışmamızın bundan sonraki kısmında Yargıtay’ın görüşleri ışığında, Sigorta Tahkim Komisyonu’nda hükmolunan vekalet ücretinin Kanun’da geçen anlamıyla yalnızca talepte bulunan bakımından mı uygulanması gerektiği, bu kapsamda olmak üzere talepte bulunanın kimler olabileceği buna karşılık Kanun hükmü karşısında Yönetmelik hükmünün uygulanabilirliği ve Yönetmelik hükümlerinin uygulanması durumunda beşte bir olarak söz edilen oranın yargılamanın her iki tarafı bakımından mı uygulanması gerektiğine değinilecektir.

B. Avukatlık Kanunu’nda ve AAÜT’de Yer Alan Vekalet Ücreti Hakkında İnceleme Konumuz Çerçevesinde Genel Değerlendirme

1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesinde, “Avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder.” şeklinde vekalet ücretinin tanımı yapılmaktadır. Bununla birlikte, aynı maddenin 4. fıkrasında, “Avukatlık asgarî ücret tarifesi altında vekâlet ücreti kararlaştırılamaz.” denilmektedir. Bu durumda denilebilir ki, avukatın hukuki yardımda bulunarak hak ettiği para, vekalet ücretidir ve bu ücret AAÜT’de düzenlenen miktarın altında olamaz.

Avukatlık ücret tarifeleri, Baronun yönetim kurulları tarafından her yıl Eylül ayı içerisinde yargı yerlerindeki işlemler ile diğer işlemlerden alınacak avukatlık ücretinin asgarî miktarlarını gösteren birer tarife hazırlanarak Türkiye Barolar Birliğine gönderilir. Bununla birlikte, Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca, baro yönetim kurullarının teklifleri de göz önüne alınmak suretiyle uygulanacak tarife o yılın Ekim ayı sonuna kadar hazırlanarak Adalet Bakanlığına gönderilir. Belirtilmelidir ki, Avukatlık asgari ücret tarifesi [Avukatlık Kanunu m. 168](https://www.lexpera.com.tr/mevzuat/kanunlar/avukatlik-kanunu-1136(madde-168) hükmünde belirtilen prosedür çerçevesinde hazırlanan, yargılama gideri olarak hükmedilecek olan vekalet ücretinin asgari sınırını belirleyen bir cetvel niteliğindedir.

Sigorta tahkim yargılaması sonucunda hakem kararlarında değinilen ve taraflar lehine hükmedilen vekalet ücreti, yargılama giderlerindendir ve AAÜT’ye göre hesaplanmaktadır[40]. Son olarak, 20.11.2021 tarihinde 31665 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren AAÜT’de Sigorta Tahkim Komisyonu’nda uygulanması gereken tarife ile ilgili de düzenleme bulunmaktadır[41]. Söz konusu hükümden anlaşılması gereken, ilgili tarifenin ikinci kısım ikinci bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen ücret 5.100,00 TL olduğundan, talepte bulunanın başvurusunun kabul edildiği durumlarda vekiline hükmedilecek vekalet ücretinde bu miktarın altına düşmemek üzere ve ayrıca tarifenin üçüncü kısmı dikkate alınarak vekalet ücretine hükmetmek gerekir. Buna ek olarak, ilgili tarifede “talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler” aleyhine hükmedilmesi gereken vekalet ücretinin beşte bir oranında olması gerektiği de belirtilmiştir.

IV. 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu’na Göre Konunun Değerlendirilmesi

SK m. 30/17 hükmünde; “Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti, Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir.” denilmiştir. Anılan düzenleme 29.06.2012 tarihli, 28338 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan; 6327 sayılı “Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile getirilmiştir. Burada üzerinde durulması gereken husus, “talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler” denilmekle kimlerin bu imkândan faydalanması gerektiğinin belirlenmesidir.

Bununla birlikte, Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik’te de; “Tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücreti, her iki taraf için de Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biridir.” hükmüne yer verilmiştir. Anayasa’nın 124. maddesinde, “Başbakanlık, Bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler.” denilmektedir. Ancak, Sigortacılık Kanunu’nun 30/17 hükmü karşısında, Yönetmeliğin 16/13 maddesi, Kanun hükmüyle çelişir durumdadır[42]. Normlar hiyerarşisine bakıldığında ise daha alt sırada yer alan yönetmeliklerin kanuna aykırı nitelikte hükümler öngörmesi mümkün görünmemektedir[43].

Kanun hükmünün uygulanması gerektiğini savunan görüşlere bakıldığında görülmektedir ki, Kanun hükmünde düzenlendiği şekliyle, talebi kısmen veya tamamen reddedilen denilmesiyle anlaşılması gereken Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuruda bulunabilecek olan kişiler, yani bu suretle sigorta ettiren veya sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan kişilerdir[44].

Bu görüşe benzer görüşler içeren bir Sigorta Tahkim Komisyonu kararında, “Gerçekten de Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16/13. maddesinde her ne kadar taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücretinin her iki taraf için de Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biri olacağı ifade edilmiş ise de yönetmeliğin söz konusu hükmü, Sigortacılık Kanunu'nun m. 30/17 hükmünün başvuran aleyhine kapsamını genişletmek suretiyle açıkça aykırı bir düzenleme içermektedir. Anılan kanunla Hazine Müsteşarlığına, Sigorta Tahkimde avukatlık vekâlet ücreti düzenlemesi için açıkça bir yetki vermemiştir. Anayasa'nın 124. Maddesinde "Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler." düzenlemesi öngörülmüştür. Bu bakımdan aynı zamanda fonksiyon gaspı niteliğinde olan ve normlar hiyerarşisinde daha alt sırada yer alan yönetmeliklerin, kanuna aykırı nitelikte hükümler öngörmeleri mümkün olmadığına ilişkin genel hukuk kuralı karşısında, kanuna aykırı nitelikte yönetmelik hükmünün yok sayılarak yerine kanun hükmünün uygulanması zorunlu olduğu sonucuna varılmıştır." ifadelerine yer verilmiştir[45].

Sigortacılık Kanunu’nun uygulanması gerektiğine yönelik öğretide yer alan görüşler de Kanun’un 30/17 maddesinin konuluş amacına bakılması gerektiğinden söz edilmektedir[46]. Talebi kısmen veya tamamen reddedilen denilmekle burada her daim davalı konumunda olacak sigorta şirketinin kastedildiğini söylemek mümkün görünmemektedir[47]. Zira, Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuruda bulunabilecek kişilerin sigorta ettiren veya sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayanlar olması sebebiyle, burada esasen davalı konumunda olan sigorta şirketinin hüküm altına alınmasını istediği bir talepten söz edilemez[48]. Sigortacılıkta tahkimde, başvuru tarafı sigorta ettiren veya sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan kişidir. Riski üstlenen sigorta şirketi veya Güvence Hesabı’nın sigorta sözleşmesinden faydalanan tarafın aleyhine olmak üzere tahkim yargılamasına başvuru yapma olanağı bulunmamaktadır[49].

Burada üzerinde durulması gereken bir başka husus, sigorta şirketinin yargılama sırasında ileri sürdüğü itiraz veya def’ilerin talep olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğidir. Öğretide yer alan görüşlere bakıldığında, Kanundaki düzenleme açıkça başvuru sahibi hakkında getirilmiştir[50]. Davalı tarafın karşı davası veya alacak talebi bulunmayıp anılan maddenin metninde "talebi reddedilen" ifadesi ile kastedilen, yalnızca başvuran yani davacıdır. Yargılama hukukunda; davalının davaya karşı koyması, itiraz ve defi yolu ile olur ve bu şekildeki davranış "talep" olarak ifade edilemez[51]. Bundan anlaşılması gereken, sigorta şirketlerinin aleyhlerine açılan davaların reddini talep etmeleri, hukuki bir talep olarak nitelendirilmemelidir, sigorta tahkiminde karşı dava açma imkanının bulunmadığı da göz önünde bulundurulduğunda burada sigorta şirketi esasen ancak savunma halindedir[52]. Sigortacılık Kanunu m.30 hükmüne göre, başvuru yapabilecek kişiler hak sahipleri olarak ifade edilmekle zaten sigorta şirketleri bakımından tahkime gitme imkanının olmadığı ifade edilmiştir[53].

Son olarak belirtilmelidir ki, öğretide Sigortacılık Kanunu’nda yer alan düzenlemenin uygulanması gerektiğine yönelik görüşlere bakıldığında, Yönetmelik hükmünün Kanun hükmüne aykırı nitelikte olması sebebiyle uygulanamayacağının, yargılama sonunda talebin kısmen veya tamamen reddedilmesi durumunda talepte bulunanın aleyhine beşte bir oranında uygulanması gereken vekalet ücreti düzenlemesinin yalnızca başvuru sahibi bakımından uygulanabileceğinin belirtildiği görülmektedir.

V. Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğe Göre Konunun Değerlendirilmesi

Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16/13 hükmünde, “Tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücreti, her iki taraf için de Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biridir.” denilmektedir. Yukarıda değinildiği üzere, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’na göre yönetmelikte yer alan bu düzenleme farklı bir hüküm içermektedir. Yönetmelikte yer alan maddeye göre, tahkim yargılaması sonucunda hükmedilecek vekalet ücreti yargılamanın her iki tarafı bakımından da AAÜT’de belirlenen oranın beşte biri olacak şekilde belirlenmelidir. Esasen, yönetmelikte yer alan bu düzenleme Kanun karşısında farklı bir hüküm içerdiği için uygulamada sıklıkla problem yaşanmaktadır. Çalışmamıza, doktrinde yönetmeliğin uygulanması gerektiğine dair görüşlere değinerek devam edeceğiz.

Yargıtay’ın da vermiş olduğu kararlara bakıldığında (çalışmanın devamında değinilecektir) yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden sonra, Sigortacılık Kanunu’nda 30/17 hükmünde düzenlenen, “talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler” denilmesinin sadece başvuru sahiplerini değil, sigorta şirketleri bakımından da uygulanması gerektiği şeklindedir[54].

Doktrinde bulunan bir diğer görüşe göre, Sigortacılık Kanunu’nda vekalet ücreti ile ilgili yer alan düzenleme, tahkim yargılaması sonucunda aleyhine karar çıkanların, diğer tarafın kendisini avukat aracılığıyla temsil etmesi halinde ayrıca vekâlet ücreti ödemeleri gerektiğini belirtmektedir. Söz konusu hükmün amacı ise Avukatlık Asgari Ücret Tarifesindeki ücretin beşte biri kadar olacağını kararlaştırarak yüksek miktarda çıkabilecek vekalet ücretini önlemektir. Bu imkândan yargılamanın her iki tarafının da yararlanması gerektiği ayrıca belirtilmiştir[55]. Bununla birlikte, bu hususta yer alan bir diğer görüş, tahkim yargılamasının çekişmeli yargı olması sebebiyle uyuşmazlık taraflarından birisinin talebi kabul edilirken, diğer tarafın talebi de reddedilmiş olacağından, şayet kanun hükmü uygulanacak olsa bile talepte bulunanın sadece başvuru sahibi değil sigorta şirketi de olabileceği şeklindedir[56].

VI. Yargıtay Kararları Işığında Konunun Değerlendirilmesi

Çalışmamızın bu bölümünde, Yargıtay’ın inceleme konumuz ile ilgili olarak ne şekilde kararlar verdiğini ve görüşlerinin ne yönde olduğunu değerlendireceğiz.

Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16/13 hükmünden önce, Yargıtay vermiş olduğu kararlarda Sigortacılık Kanunu’nun 30/17 hükmüne göre değerlendirmelerde bulunarak beşte birlik oranın davalı lehine hükmedilecek vekalet ücretinde uygulanması gerektiğini belirtmektedir. Bu hususta verilen kararlardan birkaç örnek vermek gerekirse, “Kabule göre de, 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu'nun 30/17. maddesi 'Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti, Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir' hükmünü, karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 'Tahkimde Ücret' başlıklı 16. maddesi ise 'Hakem önünde yapılan her türlü hukuki yardımlarda da bu Tarife hükümleri uygulanır' hükmünü içermektedir. Davacının talebi yönünden kısmi kabul söz konusu olduğu ve SK'nın 30/17. maddesinin kısmen veya tamamen reddedilen talep bakımından davalı lehine hükmedilecek vekalet ücreti için uygulanması gerektiği göz önüne alınarak AAÜT'nin 12. maddesi gereğince tam nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, 1/5 oranında vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.”[57].

Buna benzer nitelikte bir kararda, “5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun 30/17.maddesi “Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti, Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir” hükmünü, karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin “Tahkimde Ücret” başlıklı 16. maddesi ise “Hakem önünde yapılan her türlü hukuki yardımlarda da bu Tarife hükümleri uygulanır” hükmünü içermektedir. Davacının talebi yönünden tam kabul sözkonusu olduğu ve SK'nın 30/17. maddesinin kısmen veya tamamen reddedilen talep bakımından davalı lehine hükmedilecek vekalet ücreti için uygulanması gerektiği gözönüne alınarak AAÜT'nin 12. maddesi gereğince tam nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, 1/5 oranında vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru görülmemiştir.”[58]. Söz konusu kararlarda görüleceği üzere, Yargıtay’ın bu husustaki görüşleri, başvuru sahipleri lehine tam vekalet ücretine hükmedilmesi şeklindedir[59].

Bununla birlikte, Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16/13 hükmünün yürürlüğe girmesiyle birlikte Yargıtay kararlarında da değişiklikler olmuştur. “Kabule göre de; 19.01.2016 tarihli ve 29598 Resmi Gazetede yayımlanarak Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16. maddesinin 13. fıkrasına" (13)(Ek:RG-19/1/2016-29598) tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücreti, her iki taraf için de Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biridir." Hükmü eklenmiştir. Heyetçe verilen 28.09.2016 tarihli kararda davacı lehine hükmedilecek vekalet ücreti için Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16.13 maddesinin uygulanması gerektiği gözönüne alınarak AAÜT'nin 13. maddesi gereğince hesaplanan 6.013,97 TL vekalet ücretinin 1/5'i oranında vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken tam nispi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.”[60].

Yargıtay’ın farklı tarihlerde verdiği farklı kararlarına değinildikten sonra, bu noktada İtiraz Hakem Heyeti’nin de konu ile ilgili olarak ne şekilde kararlar verdiğini incelemek gerekmektedir. Söz konusu kararlara bakıldığında, yönetmelik hükmünün, Sigortacılık Kanunu m. 30/17 hükmüne aykırı olması sebebiyle uygulanmasının mümkün olmadığı, sigorta şirketinin hüküm altına alınmasını istediği herhangi bir talebinin olmadığı, bunun sonucunda beşte bir oranının başvuru sahibi bakımından uygulanabileceğinin belirtildiği görülmektedir[61].

Benzer nitelikte bir kararda İtiraz Hakem Heyeti şu değerlendirmelerde bulunmuştur:

“Tahkim yargılamasındaki vekâlet ücretinin 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca belirlenen A.A.Ü.T. ile belirlenen ücretin altında olamayacağı anlaşılmaktadır. 5684 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesinde değişiklik yapan 6327 sayılı Kanunun 58.maddesinin son fıkrasında “Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekâlet ücreti, Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde belirlenen vekâlet ücretinin beşte biridir” denilerek yasal bir istisna ihdas edilmiştir. Ancak bu yasa maddesinin gerekçesinden, “talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler” ifadesinin aleyhine başvuru yapılan sigortacıyı içermeyeceği, Yasa Koyucunun sigortadan faydalananlar lehine pozitif ayrımcılık tercihi yaptığı anlaşılmaktadır. Unutulmamalıdır ki, kanunun yorumu ile yasa koyucunun iradesinin yerine geçmek ve boşluk doldurmak farklı kavramlardır. “Kanunun açık olduğu durumlarda yoruma ve gerekçeye başvurulamaz. TMK. nun 1. maddesi gereğince kanun özüyle ve sözüyle uygulanmalıdır.” (YARGITAY İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu E:2005/1 K:2007/1 T:26.01.2007) Sonuç olarak, Avukatlık Yasası ile getirilen emredici hükmün aksi ancak yine yasa ile düzenlenebilir. 5684 sayılı yasanın 30/17 maddesi hükmü ise, başvuranın talebinin reddedilmesi halinde uygulanabilecektir.

Bu nedenle, Yönetmelikle yapılan bir düzenlemenin Yasa hükmünü ortadan kaldırmayacağı ve Yasanın Yönetmeliğe uygun yorumlanması beklentisinin normlar hiyerarşisi ilkesine açıkça aykırı olduğu anlaşıldığından ve yasaya aykırı yönetmelik hükümlerinin iptal edilmeseler dahi uygulanamayacağı açık olduğundan, başvuran lehine, karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. 13 ve 17 maddelerine göre hesap edilen nispi vekalet ücretinin tamamına hükmedilmesinin yerinde olduğu sigorta kuruluşunun itirazının reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.”[62].

İtiraz Hakem Heyeti kararlarına bakıldığında, Sigortacılık Kanunu’nun m. 30/17 hükmünün amacının, talepte bulunan başvuru sahibi bakımından uygulanabileceği, talepte bulunan kişinin sigorta şirketi değil başvuru sahibi olduğu belirtilerek, yargılama sonunda talebi kısmen ya da tamamen reddedilen kişinin aleyhine hükmedilmesi gereken vekalet ücreti hususunda ilgili düzenlemenin başvuru sahibi için düzenlendiği belirtilmektedir.

VII. Görüşümüz

Yukarıda detaylı bir şekilde aktarıldığı gibi, Sigorta Tahkim yargılamasında hükmedilecek vekalet ücretiyle ilgili olarak uygulamada tartışmalar ve problemler bulunmaktadır. Kanaatimizce, Sigortacılık Kanunu m. 30/17’de “talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler” denilmesiyle kastedilen, talep ileri sürebilecek kişinin başvuru sahibi olabileceğidir. Esasen sigorta şirketinin burada hüküm altına alınmasını istediği bir talebi bulunmamaktadır. Sigorta tahkim yargılamasında başvuru, sigorta şirketleri ve Güvence Hesabı aleyhine yapılabilir, Sigorta şirketlerinin veya Güvence Hesabı’nın uyuşmazlığın çözümü için başvuruda bulunması veya aleyhine yapılan başvuruya, karşı dava açma olanağı bulunmamaktadır[63].

Davanın reddi isteminin Komisyon nezdinde hüküm altına alınabilecek hukuki bir talep niteliğinde olmaması nedeniyle yargılama gideri şeklinde hükmedilecek vekalet ücreti bakımından davanın reddi isteminin talep olarak değerlendirilemeyeceği ve ilgili hükmün sigorta şirketleri bakımından tatbikinin mümkün olmadığı kanaatindeyiz[64]. Başvuru Sahibi’nin tahkim nezdindeki talebi karşısında sigorta şirketinin ileri sürebileceği hususların savunma aracı kapsamında bir itiraz veya def’i şeklinde olabileceği, bunun sonucu olarak Sigortacılık Kanunu’nda düzenlenen “talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti, Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir.” hükmünün başvuru sahibi bakımından uygulanabileceği anlamına ulaşılmaktadır. Buna ek olarak, her ne kadar Yönetmelik hükmü Kanun hükmüne göre farklı ifadeler içermekteyse de başvuru sahipleri lehine tam vekalet ücretinin hükmedilmesi gerektiği AAÜT’de açıkça belirtilmiştir.

Tam bu noktada belirtilmelidir ki, Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 3’üncü maddesinde söz konusu Yönetmeliğin 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30’uncu maddesine dayanılarak hazırlandığı ifade edilmiştir. Sigortacılık Kanunu’nun 30’uncu maddesinin 17nci fıkrası “Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekâlet ücreti, Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde belirlenen vekâlet ücretinin beşte biridir.” hükmünü amirdir. Söz konusu hükme rağmen, Yönetmeliğin 16. maddesinin 13. fıkrasında taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücretinin her iki taraf için de Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemesinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biri olduğu ifade edilmiştir. Bu bakımdan yönetmelik hükmü, Sigortacılık Kanun’unun 30’uncu maddesinin 17. fıkrası hükmünün kapsamını genişletmek suretiyle ona aykırı nitelikte bir düzenleme içermektedir.

Bununla birlikte, normlar hiyerarşisinde daha alt sırada yer alan yönetmeliklerin kanun ile sınırları belirlenmiş olan durumlar karşısında farklı hükümler öngörmesi mümkün değildir. Bu bakımdan, kanuna aykırı nitelikte yönetmelik hükmünün, kanun karşısında uygulanmasının mümkün olmadığı kanaatindeyiz[65]. Sigortacılık Kanunu m. 30/17 hükmünün konuluş amacı da ayrıca göz önünde bulundurulmalıdır. İlgili hükmün gerekçesinde, sigorta şirketlerine karşı talepte bulunan başvuru sahiplerinin, taleplerinin reddine bağlı olarak ortaya çıkabilecek yüksek vekalet ücreti riskinden korunması amacının olduğu görülmektedir[66].

Varılan bu sonuca göre, Sigorta Tahkim Komisyonu’nda yargılama giderleri kapsamında hükmedilen vekalet ücreti bakımından, talepte bulunan olarak başvuru sahibinin anlaşılması gerektiği, ilgili hükmün yargılamada karşı taraf olan sigorta şirketleri veya Güvence Hesabı bakımından uygulanmasının mümkün olmadığı, talebin kısmen ya da tamamen reddi durumunda başvuru sahibinin aleyhine hükmolunan vekalet ücretinin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nde belirlenen vekalet ücretinin beşte biri oranında olacağı kanaatindeyiz.

Sonuç

Türk hukuk sisteminde tahkim, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 407-444. Maddeleri arasında düzenlenmiştir. Tahkim yolunun seçilmesiyle, taraflar arasındaki uyuşmazlığın devlet mahkemeleri yerine hakemler aracılığıyla çözülmesi sağlanmaktadır. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’na göre yapılan tahkimin türü de önem arz etmektedir. Sigortacılıkta tahkim, zorunlu tahkime benzer özellikler gösterse de tam olarak bu şekilde nitelendirilmesi doğru değildir. Öncelikle belirtilmelidir ki gerek sigortacılık yapan kuruluşlar gerek sigorta ettiren veya sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan kişiler sigortacılık tahkimine başvurmak zorunda değildir. İlgili kişiler tahkim yerine uyuşmazlıklarının çözümü için mahkemeye de başvurabilmektedir. Sigortacılık Kanunu kanun kapsamında olan uyuşmazlıklar bakımından adli yargıya başvuru yolunu kapatmamıştır. Bu durumda, sigorta ettiren veya sigortalı uyuşmazlık hakkında adli yargı yoluna başvurabileceği gibi ad hoc veya kurumsal tahkim yoluna da başvurabilir. Bundan anlaşılması gereken, sigortacılıkta tahkimin kendine özgü bir yapısı olmasıdır.

Sigortacılıkta tahkim yargılamasında yargılama sonucunda hükmedilecek yargılama giderlerinden olan vekalet ücreti hususunda uygulamada problemler yaşanmaktadır. Uygulamada bu yönde çelişkilerin olmasının temel sebebi, Sigortacılık Kanunu’nda ve Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelikte vekalet ücretiyle ilgili olarak farklı gerekçelerin yer almasıdır. Sigortacılık Kanunu’na göre, “Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti, Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir.” Bununla birlikte, Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğe göre, “Tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücreti, her iki taraf için de Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biridir.”

Normlar hiyerarşisinde daha alt sırada yer alan yönetmeliklerin kanun ile sınırları belirlenmiş olan durumlar karşısında farklı hükümler öngörmesi mümkün değildir. Bu bakımdan, kanuna aykırı nitelikte yönetmelik hükmünün, kanun karşısında uygulanması mümkün görünmemektedir. Bununla birlikte, Sigortacılık Kanunu m. 30/17 hükmünün konuluş amacı da ayrıca göz önünde bulundurulmalıdır. İlgili hükmün gerekçesinde, sigorta şirketlerine karşı talepte bulunan başvuru sahiplerinin, taleplerinin reddine bağlı olarak ortaya çıkabilecek yüksek vekalet ücreti riskinden korunması amacının olduğu görülmektedir.

Sigortacılık Kanunu m. 30/17’de “talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler” denilmesiyle kastedilen, talep ileri sürebilecek kişinin başvuru sahibi olabileceğidir. Sigorta Tahkim Komisyonu’nda görülen yargılama aşamasında, sigorta şirketinin burada hüküm altına alınmasını istediği bir talebi bulunmamaktadır. Davanın reddi isteminin Komisyon nezdinde hüküm altına alınabilecek hukuki bir talep niteliğinde olmadığını belirtmekte yarar vardır. Başvuru Sahibi’nin tahkim nezdindeki talebi karşısında sigorta şirketinin ileri sürebileceği hususların savunma aracı kapsamında bir itiraz veya def’i şeklinde olabileceği, bunun sonucu olarak başvuru sahibi tarafından ileri sürülen talebin tamamen veya kısmen reddedilmesi durumunda, talepte bulunan başvuru sahibi aleyhine hükmolunan vekalet ücretinin Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde belirlenen vekalet ücretinin beşte biri olabileceği belirtilmelidir.


Dipnotlar


  1. PEKCANITEZ, Hakan/YEŞİLIRMAK, Ali, Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, On İki Levha Yayıncılık, 15.Bası, İSTANBUL 2017, s.2594, KURU, Baki, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Yetkin Yayınları, C.2, MART 2020, s.1857, ARSLAN, Ramazan/YILMAZ, Ejder/TAŞPINAR AYVAZ, Sema/HANAĞASI, Emel, Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, 6.Baskı, ANKARA 2020, s.801, BUDAK, Ali Cem/KARAASLAN, Varol, Medeni Usul Hukuku, Adalet Yayınevi, 3.Baskı, ANKARA 2019, s.423, KURU, Baki, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Legal Yayınevi, KASIM 2015, s.722, ÜSTÜNDAĞ, Saim, Medeni Yargılama Hukuku, C.1-2, 7.Baskı, İSTANBUL 2000, s.933, ULAŞ, Işıl, Sigortacılıkta Tahkim, “Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi”, C.24, S.2, ARALIK 2007, s.(239-266), s.239. ↩︎

  2. PEKCANITEZ/YEŞİLIRMAK, s.2598, Benzer yönde bkz. “Tahkim sözleşmesi bir usul hukuku sözleşmesidir.” (KURU, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, s.1870.) Ayrıca bkz. “Tahkim sözleşmesi, taraflar arasında usuli ilişki kurmayı, değiştirmeyi veya kaldırmayı amaçlayan ve asli etkilerini doğrudan yargılama hukukunda ortaya çıkaran bir sözleşme olması sebebiyle, usul hukuku sözleşmesidir.” (ARSLAN/YILMAZ/TAŞPINAR AYVAZ/HANAĞASI, s.802.) ↩︎

  3. PEKCANITEZ/YEŞİLIRMAK, s.2600. ↩︎

  4. Tahkim sözleşmesi, tarafların iradesine tabi olan uyuşmazlıklar için mümkündür (6100 Sayılı HMK m. 408/I). Başka bir deyişle, tarafların dava konusu üzerinde kabul veya sulh yolu ile serbestçe tasarruf edemeyecekleri hallerde, tahkim mümkün değildir. Örneğin, boşanma ve ayrılık davaları, iflas davaları ve çekişmesiz yargı işleri için tahkim sözleşmesi yapılamaz. Aynı şekilde taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklardan veya iki tarafın iradelerine tabi olmayan işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklar tahkimin konusu olamaz (HMK m. 408/I).” (Yargıtay 15.HD, E.2019/3450, K.2020/1932, T.29.6.2020) ↩︎

  5. KURU, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, s.1872, PEKCANITEZ/YEŞİLIRMAK, s.2631, ARSLAN/YILMAZ/TAŞPINAR AYVAZ/HANAĞASI, s.802. ↩︎

  6. PEKCANITEZ/YEŞİLIRMAK, s.2641. ↩︎

  7. PEKCANITEZ/YEŞİLIRMAK, s.2618. ↩︎

  8. PEKCANITEZ/YEŞİLIRMAK, s.2610. ↩︎

  9. PEKCANITEZ/YEŞİLIRMAK, s.2611. ↩︎

  10. ŞAHİN, Meltem, Sigorta Hukuku Uyuşmazlıklarının Tahkim Yoluyla Çözümü, İSTANBUL 2021, s.26. ↩︎

  11. KURU, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, s.1868. ↩︎

  12. KURU, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, s.1869. ↩︎

  13. PEKCANITEZ/YEŞİLIRMAK, s.2662 vd, Benzer yönde bkz. “Uyuşmazlığın çözümlenmesinde hem mahkemeden hem tahkimden söz edilmesi halinde tahkim sözleşmesi geçerli sayılamaz.” (Yargıtay 15.HD, 5077/6009, 25.11.2015, KURU, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, s.1870.) ↩︎

  14. PEKCANITEZ/YEŞİLIRMAK, s.2663, Benzer yönde bkz. “Tahkim ilk itirazını kabul eden mahkemenin görevsizlik kararı yerine davanın usulden reddi kararı vermesi gerekir. Çünkü görev kuralları belirli bir davaya aynı yargı kolundaki ilk derece mahkemelerinden hangisinin bakacağını düzenler. Tahkim ise alternatif uyuşmazlık çözüm yollarından birisidir ve herhangi bir yargı koluna girmez. Üstelik “uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği itirazı” dava şartı olmayıp kanunda ilk itiraz olarak sayıldığından (HMK m.116/1-b ve m.413) dava şartlarından olan görevle aynı nitelikte görülemez. HMK'nın 413. maddesinde de tahkim ilk itirazının kabulü halinde mahkemenin davayı usulden reddedeceği hükme bağlanmıştır.” (Yargıtay 6.HD, E.2021/2498, K.2021/1979, T.2.12.2021) ↩︎

  15. PEKCANITEZ/YEŞİLIRMAK, s.2613, KURU, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, s.1858. ↩︎

  16. KAYIHAN, Şaban/SELANİK, Atakan Adem, Sigorta Hukukunda Alternatif Çözüm Yolları ve Tahkim Usulü, Seçkin Yayıncılık, ANKARA 2022, s.54. ↩︎

  17. ŞAHİN, s.23. ↩︎

  18. PEKCANITEZ/YEŞİLIRMAK, s.2616, KURU, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, s.1866. Benzer yönde bkz. “Esasen mecburi tahkim şeklindeki vasıflandırmanın yerindeliği bir yana bırakılacak olursa Kanun, kapsamına aldığı tarafların adli yargıya başvuru yolunu kapatmış değildir, Kanunun 30. maddesinde düzenlenen şekliyle bir yargı merciinin bu kez zorunlu tutulmasının anayasaya aykırılık yaratacağını söylemek, kanımızca yanlış olmayacaktır.” (YEŞİLOVA ARAS, Ecehan/YEŞİLOVA, Bilgehan, Sigortacılık Tahkimi-Sigorta Tahkim Usulü ve Ayırdedici Özellikleri, C.8, S. Özel, 2013, Yaşar Üniversitesi E-Dergisi, s.(275-379.), s.289. Ayrıca bkz. “Ülkemizdeki sigorta tahkim sisteminin zorunlu veya ihtiyari tahkim türlerinden birine dâhil olmadığı daha önce ifade edilmişti. Zira sigorta tahkimine ilişkin düzenleme, ombudsmanlıkta olduğu gibi, nevi şahsına münhasır bir özellik sergilemektedir.” (ÖZDAMAR, Mehmet, Sigorta Hukukunda Uyuşmazlıkların Çözümünde Tahkim Sistemi, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.17, S.2, 2013, s.(831-856.), s.839. ↩︎

  19. Resmî Gazete, Tarih:14.06.2007, Sayı:26552 ↩︎

  20. ÖZDAMAR, s.838, YAŞAR, Tuğçe Nimet, “Türkiye Adalet Akademisi Dergisi”, S.36, 2018, s.(211-240), s.220, YEŞİLOVA ARAS, Ecehan/YEŞİLOVA, Bilgehan, s.294, Benzer yönde bkz. KAYIHAN/SELANİK, s.78. ↩︎

  21. KURU, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, s.1867, ÖZDAMAR, s.838, Ayrıca bkz. KAYIHAN/SELANİK s.79. ↩︎

  22. PEKCANITEZ/YEŞİLIRMAK, s.2616, ÖZDAMAR, s.841. ↩︎

  23. ŞAHİN, s.45. ↩︎

  24. ŞAHİN, s.46, Benzer yönde bkz. KAYIHAN/SELANİK s.79. ↩︎

  25. Benzer yönde bkz. “Evvelemirde, uyuşmazlığın kaynağı bir özel sigorta sözleşmesi olmalıdır. Yani sigortacı ile sigorta ettiren arasında akdedilmiş bir sigorta sözleşmesi bulunmalıdır.” (KAYIHAN/SELANİK s.90.) ↩︎

  26. ÖZDAMAR, s.845, YAŞAR, s.225, ↩︎

  27. ÖZDAMAR, s.845, KAYIHAN/SELANİK, s.113. ↩︎

  28. Benzer yönde bkz. “Riski üstlenen taraf, sigorta tahkimde aleyhine başvuru yapılan taraftır. Sigorta şirketleri ve Güvence Hesabı, davalı sıfatıyla yargılamada yer alır.” (KAYIHAN/SELANİK, s.73.) ↩︎

  29. KTK’da ilgili süre 15 gün olarak belirtilmiştir. Bkz. KTK m.97: “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” ↩︎

  30. SEVEN, Vural, Mahkemeye-Tahkime Başvurmadan Önce Sigorta Şirketine Başvurma Zorunluluğu, İzmir Barosu Dergisi, S.2, Yıl.83, MAYIS 2018, s.(95-129), s.98. ↩︎

  31. Resmî Gazete, Tarih:17.08.2007, Sayı:26616 ↩︎

  32. Sigortacılık Kanunu, m.30/14, “Mahkemeye ve Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri uyarınca Tüketici Sorunları Hakem Heyetine intikal etmiş uyuşmazlıklar ile ilgili olarak Komisyona başvuru yapılamaz.” Benzer yönde bkz. “Sigorta tahkimi ile ilgili son olarak, başvuru sahibinin tahkimden önce aynı uyuşmazlıkla ilgili olarak genel mahkemelerde dava açmamış, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümleri uyarınca Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvuru yapmamış olması gerekmektedir.” (ÖZDAMAR, s.848.), Ayrıca bkz. KAYIHAN/SELANİK, s.92. ↩︎

  33. KAYIHAN/SELANİK, s.92, STİY m.16/2: “Uyuşmazlığın mahkemeye, Hukuk (Mülga ibare: RG-19/1/2016-29598) (...) Muhakemeleri Kanununa göre tahkime ya da Tüketici Sorunları Hakem Heyetine intikal edip etmediğinin ilgilinin beyanı esas alınarak tespiti.” ↩︎

  34. ÖZDAMAR, s.849. ↩︎

  35. ATALAY, Oğuz, Pekcanıtez Medeni Usul Hukuku, On İki Levha Yayıncılık, 15.Bası, İSTANBUL 2017, s.2391, KURU, s.632, ARSLAN/YILMAZ/TAŞPINAR AYVAZ/HANAĞASI, s.734, KAYIHAN, Şaban/ÜNLÜTEPE, Mustafa, Sigorta Tahkim Yargılamasına Konu Uyuşmazlıklarda Hükmedilecek Vekâlet Ücreti, Hasan Kalyoncu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 12, Temmuz 2016, Sayfa: 109-124, s.112. ↩︎

  36. Baronun yönetim kurulları, her yıl Eylül ayı içerisinde, yargı yerlerindeki işlemler ile diğer işlemlerden alınacak avukatlık ücretinin asgarî hadlerini gösteren birer tarife hazırlayarak Türkiye Barolar Birliğine gönderirler. Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca, baro yönetim kurullarının teklifleri de göz önüne alınmak suretiyle uygulanacak tarife o yılın Ekim ayı sonuna kadar hazırlanarak Adalet Bakanlığına gönderilir. (Ek cümle: 16/6/2009-5904/35 md.) Şu kadar ki hazırlanan tarifede; genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davalar ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarı maktu olarak belirlenir. Bu tarife Adalet Bakanlığına ulaştığı tarihten itibaren bir ay içinde Bakanlıkça karar verilmediği veya tarife onaylandığı takdirde kesinleşir. Ancak Adalet Bakanlığı uygun bulmadığı tarifeyi bir daha görüşülmek üzere, gösterdiği gerekçesiyle birlikte Türkiye Barolar Birliğine geri gönderir. Geri gönderilen bu tarife, Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca üçte iki çoğunlukla aynen kabul edildiği takdirde onaylanmış, aksi halde onaylanmamış sayılır; sonuç Türkiye Barolar Birliği tarafından Adalet Bakanlığına bildirilir. 8 inci maddenin altıncı fıkrası hükümleri kıyasen uygulanır.” ↩︎

  37. Resmî Gazete, Tarih:20.11.2021, Sayı:31665baki ↩︎

  38. KAYIHAN/ÜNLÜTEPE, s.113. ↩︎

  39. KAYIHAN/ÜNLÜTEPE, s.115. ↩︎

  40. KAYIHAN/SELANİK, s.147. ↩︎

  41. 20.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 17/2. fıkrasına göre; “Sigorta Tahkim Komisyonları, vekalet ücretine hükmederken, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen ücretin altında kalmamak kaydıyla bu Tarifenin üçüncü kısmına göre avukatlık ücretine hükmeder. Ancak talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine bu Tarifeye göre hesaplanan ücretin beşte birine hükmedilir. Konusu para ile ölçülemeyen işlerde, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen maktu ücrete hükmedilir. Ancak talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine öngörülen maktu ücretin beşte birine hükmedilir. Sigorta Tahkim Komisyonlarınca hükmedilen vekalet ücreti, kabul veya reddedilen miktarı geçemez.” ↩︎

  42. KAYIHAN/ÜNLÜTEPE, s.121. ↩︎

  43. KAYIHAN/ÜNLÜTEPE, s.121, KAYIHAN/SELANİK, s.154. ↩︎

  44. KAYIHAN/ÜNLÜTEPE, s.122, Benzer yönde bkz. “Sigorta Tahkim Komisyonu’na, tahkim konusunda başvuru prosedürü, sigorta sözleşmesinin tarafı olan sigorta ettiren ve şayet varsa sigorta lehtarı tarafından değerlendirilmesi gerekir. Çünkü, sigorta sözleşmesinden kaynaklanan hakların sigortacı kuruluş tarafından karşılanmadığını ileri süren ve ondan hak talep eden durumda olan bu kişilerdir.” (ULAŞ, s.249.) Ayrıca bkz. “Kanaatimizce de Sig.K. m.30/17 hükmünde yer verilen “talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler” ibaresi ile kastedilen başvuru sahipleridir ve başvuru sahipleri lehine hükmedilecek olan vekalet ücreti bakımından söz konusu oranın geçerli olmadığı sonucuna ulaşılmalıdır.” (KAYIHAN/SELANİK, s.154.), Ayrıca bkz. KARASU, Rauf, Sigorta Tahkimi ile İlgili Güncel Sorunlar ve Çözüm Önerileri, “TAAD”, Yıl:7, Sayı:26, Nisan 2016, s.(49-69), s.66. ↩︎

  45. mondaq.com, Sigorta Tahkim Komisyonu Tarafından Hükmedilecek Vekalet Ücretinin Sigortacılık Kanunu ve Sigortacılıkta Tahkim Yönetmeliği Çerçevesinde Değerlendirilmesi, Sigorta Tahkim Komisyonu, K. 2019/102994 sayılı, T. 16.12.2019 tarihli kararı. ↩︎

  46. Bkz. KAYIHAN/ÜNLÜTEPE, s.122. Benzer yönde bkz. KAYIHAN/SELANİK, s.155, Ayrıca bkz. KARASU, s.67. ↩︎

  47. YEŞİLOVA ARAS/YEŞİLOVA, s.351, Karş. KABUKÇUĞLU ÖZER, Fatma Dilek, Sigortacılık Kanunu Şerhi, On İki Levha Yayıncılık, İSTANBUL 2012, s.513. ↩︎

  48. YEŞİLOVA ARAS/YEŞİLOVA, s.351, KAYIHAN/ÜNLÜTEPE, s.123, Benzer yönde bkz. KAYIHAN/SELANİK, s.155, Ayrıca bkz. KARASU, s.67. ↩︎

  49. KAYIHAN/SELANİK, s.74. ↩︎

  50. KAYIHAN/ÜNLÜTEPE, s.123, YEŞİLOVA, ARAS/YEŞİLOVA, s.352, Karş. KABUKÇUOĞLU, ÖZER, s.513, ÖZDAMAR, s.849, KAYIHAN/SELANİK, s.155. ↩︎

  51. YEŞİLOVA ARAS/YEŞİLOVA, s.352, KAYIHAN/SELANİK, s.155, Benzer yönde bkz. “Davalı sigorta şirketinin karşı davası veya alacak talebi bulunmayıp anılan maddenin metninde "talebi reddedilen" ifadesi ile kastedilen, yalnızca başvuran yani davacıdır. Zira, nispi avukatlık ücretine esas alınacak "talep", para ile ifade edilen taleplerdir ve davalının alacak yönünden bir talebi bulunmamaktadır. Yargılama hukukunda; davalının davaya karşı koyması, itiraz ve defi yolu ile olur ve bu şekildeki davranış "talep" olarak ifade edilemez. Davalı tarafın talepte bulunabilmesi, ancak karşı dava veya takas definde söz konusu olabilir. Bu bakımdan anılan hükümde kastedilenin, "başvuran/davacı" olduğu tartışmasızdır. Yine anılan maddeye göre her iki taraf için de 1/5 oranında vekalet ücreti uygulanması gerektiğinin söylenecek olması halinde, kanun koyucu tarafından "talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler" ibaresinin konulmasının hiçbir anlamı kalmayacaktır. Kanun koyucunun iradesinin o yolda olması durumunda bu ibare yerine, "Tahkim Komisyonu nezdinde açılan davalarda..." ibaresi konulması gerekirdi.” 20.06.2019 Tarih ve 2019/İHK-7358 sayılı İtiraz Hakem Heyeti Kararı, Ayrıca bkz. “Buna göre sigortacılık tahkimine başvuran taraf lehine tam, aleyhine 1/5 oranında vekâlet ücretine karar verilir. Ancak Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik’te yapılan son değişikliğe göre “Tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücreti, her iki taraf için de Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biridir.” (m.16(13)). Bu Yönetmelik hükmünün kanuna aykırı olduğu kanısındayım.”(BUDAK, Ali Cem, Sigortacılıkta Tahkim Alanında Meydana Gelen Değişiklikler, YUHFD Vol. XIII No. 1 (2016), s.(121-129), s.129.) ↩︎

  52. KARASU, s.67. ↩︎

  53. KAYIHAN/SELANİK s.81. ↩︎

  54. KAYIHAN/ÜNLÜTEPE, s.116, Benzer yönde bkz. “Dava, emtia nakliyat sigorta poliçesi uyarınca zararın azaltılması için yapılan masrafın tahsili istemine ilişkindir. 6327 sayılı Kanunla Sigortacılık Kanunu'na eklenen 30/17. fıkrası uyarınca, talebi kısmen veya tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücretinin AAÜT'de belirlenen vekalet ücretinin 1/5'i olacağı öngörülmüştür. Madde hükmünde sözkonusu olan talep, tahkim yargılamasında karşılıklı yer alan uyuşmazlık taraflarının talepleridir. Dolayısıyla maddedeki "talebi red olunanlar" ifadesi, hem sigorta sözleşmesinde menfaat sağlayanları hem de risk üstlenen kuruluş ve güvence hesabını ifade eder. Zira, tahkimde uyuşmazlığın taraflarından her biri hakemden kendi lehine hüküm kurulmasını istemektedir. Diğer bir ifadeyle, sigorta sözleşmesiyle menfaat sağlayanlar kendi lehine ancak risk üstlenen kuruluş ve güvence hesabına hüküm kurulmasını talep ederken risk üstlenen kuruluş ve güvence hesabı da haksız olduğu iddiası ile karşı tarafın talebinin reddedilerek, kendi lehine hüküm kurulmasını talep eder. Ayrıca tahkim yargılamasının çekişmeli yargı olduğu gözönünde bulundurularak hakem, uyuşmazlık taraflarından birisinin talebini kabul ettiği oranda diğer tarafın talebini de reddetmiş demektir. Bu noktada maddede geçen reddedilen kavramı sadece davacı konumundaki sigorta sözleşmesinden menfaaat sağlayanlara yönelik değildir. Diğer taraftan AAÜT'de belirlenen vekalet ücretinin 1/5'i olması ve hükmedilecek vekalet ücretinin her iki yan bakımından gözönüne alınması gereken bir ücret olup, bu nedenle karşı yan lehine belirlenen avukatlık ücretinin 1/5'ine hükmedilmesi gerekirken, tamamına hükmedilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 11.HD, E.2016/1573, K.2016/7620, T.29.9.2016) Ayrıca bkz. ”Kabule göre de; davacı lehine hükmedilecek vekalet ücretine ilişkin olarak Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16/13 maddesinin uygulanması gerektiği gözönüne alınarak AAÜT'nin 13. maddesi ve AAÜT'nin 17. maddesi gereğince, maktu vekalet ücretinin altında kalmamak kaydıyla, hesaplanan nispi vekalet ücretinin 1/5'i oranında vekalet ücretine hükmedilmesi hesaplanan miktarın maktu ücretin altında kalması halinde maktu ücrete hükmedilmesi gerekirken, nispi tam vekalet ücretine karar verilmesi de doğru olmamıştır.” (Yargıtay 4.HD, E.2021/5361, K.2021/7501, T.26.10.2021) ↩︎

  55. ÖZDAMAR, s.849. ↩︎

  56. KABUKÇUOĞLU, ÖZER, s.513. Benzer yönde bkz. “Dava; inşaat all risk sigortasına dayalı eksik ödenen hasar tazminatının ve faiz alacağının tahsili istemine ilişkindir. 6327 Sayılı Kanunla Sigortacılık Kanunu'na eklenen 30/17. fıkrası uyarınca, talebi kısmen veya tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücretinin AAÜT'de belirlenen vekalet ücretinin 1/5'i olacağı öngörülmüştür. Madde hükmünde söz konusu olan talep, tahkim yargılamasında karşılıklı yer alan uyuşmazlık taraflarının talepleridir. Dolayısıyla maddedeki "talebi red olunanlar" ifadesi, hem sigorta sözleşmesinde menfaat sağlayanları hem de risk üstlenen kuruluş ve güvence hesabını ifade eder. Zira, tahkimde uyuşmazlığın taraflarından her biri hakemden kendi lehine hüküm kurulmasını istemektedir. Diğer bir ifadeyle, sigorta sözleşmesiyle menfaat sağlayanlar kendi lehine ancak risk üstlenen kuruluş ve güvence hesabına hüküm kurulmasını talep ederken risk üstlenen kuruluş ve güvence hesabı da haksız olduğu iddiası ile karşı tarafın talebinin reddedilerek, kendi lehine hüküm kurulmasını talep eder. Ayrıca tahkim yargılamasının çekişmeli yargı olduğu gözönünde bulundurularak hakem, uyuşmazlık taraflarından birisinin talebini kabul ettiği oranda diğer tarafın talebini de reddetmiş demektir. Bu noktada maddede geçen reddedilen kavramı sadece davacı konumundaki sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayanlara yönelik değildir. Bu nedenle davacı yan lehine belirlenen avukatlık ücretinin 1/5'ine hükmedilmesi gerekirken, tamamına hükmedilmesi doğru görülmemiş, Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti kararının bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiş ise de, anılan bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, HUMK 438/7 maddesi uyarınca Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti kararının düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.” (Yargıtay 11.HD, E.2018/2546, K.2018/8150, T.20.12.2018) ↩︎

  57. Yargıtay 17.HD, E.2014/5005, K.2014/7686, T.15.5.2014. Benzer yönde bkz. “Sigortacılık Kanunu m.30/17 ve AAÜT m.17/2 gereğince davacı lehine tam nispi vekalet ücretine karar verilmesi gerekir.”(Yargıtay 11.HD, E.2020/926, K.2021/3970, T.22.04.2021, AKKANAT, Halil/ATALI, Murat/SEVEN, Vural, Yargıtay Kararlarında Sigorta Tahkimi, Yetkin Yayınları, ANKARA 2022, s.779.) ↩︎

  58. Yargıtay 17.HD, E.2014/2255, K.2014/3620, T.13.3.2014. ↩︎

  59. KAYIHAN/ÜNLÜTEPE, s.116, Benzer yönde bkz. “Davacı lehine, Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16.maddesinin 13.fıkrası gereğince, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi esas alınarak hesaplanacak vekalet ücretinin 1/5’i oranında vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken tam nispi vekalet ücretine hükmedilmesi isabetsizdir.” (Yargıtay 4.HD, E.2021/3539, K.2021/3260, T.17.06.2021, AKKANAT/ATALI/SEVEN, s.787.) ↩︎

  60. Yargıtay 17.HD, E.2018/59, K.2019/12316, T.23.12.2019, Benzer yönde bkz. “Talep, inşaat all risk sigortasına dayalı eksik ödenen hasar tazminatının ve faiz alacağının tahsili istemine ilişkindir. 6327 Sayılı Kanunla Sigortacılık Kanunu'na eklenen 30/17. fıkrası uyarınca, talebi kısmen veya tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücretinin AAÜT'de belirlenen vekalet ücretinin 1/5'i olacağı öngörülmüştür. Madde hükmünde söz konusu olan talep, tahkim yargılamasında karşılıklı yer alan uyuşmazlık taraflarının talepleridir. Dolayısıyla maddedeki "talebi red olunanlar" ifadesi, hem sigorta sözleşmesinde menfaat sağlayanları hem de risk üstlenen kuruluş ve güvence hesabını ifade eder. Zira, tahkimde uyuşmazlığın taraflarından her biri hakemden kendi lehine hüküm kurulmasını istemektedir. Diğer bir ifadeyle, sigorta sözleşmesiyle menfaat sağlayanlar kendi lehine ancak risk üstlenen kuruluş ve güvence hesabına hüküm kurulmasını talep ederken risk üstlenen kuruluş ve güvence hesabı da haksız olduğu iddiası ile karşı tarafın talebinin reddedilerek, kendi lehine hüküm kurulmasını talep eder. Ayrıca tahkim yargılamasının çekişmeli yargı olduğu gözönünde bulundurularak hakem, uyuşmazlık taraflarından birisinin talebini kabul ettiği oranda diğer tarafın talebini de reddetmiş demektir. Bu noktada maddede geçen reddedilen kavramı sadece davacı konumundaki sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayanlara yönelik değildir. Bu nedenle davacı yan lehine belirlenen avukatlık ücretinin 1/5'ine hükmedilmesi gerekirken, tamamına hükmedilmesi doğru görülmemiş, Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti kararının bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiş ise de, anılan bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, HUMK 438/7 maddesi uyarınca Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti kararının düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.” (Yargıtay 11.HD, E.2018/2546, K.2018/8150, T.20.12.2018), Ayrıca bkz. ”Kararda davacı lehine hükmedilecek vekalet ücreti için Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16/13 maddesinin uygulanması gerektiği göz önüne alınarak AAÜT'nin 13. maddesi gereğince hesaplanan 6.944,28 TL vekalet ücretinin 1/5'i oranında vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken tam nispi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değil bozma nedeni ise de bu yanılgının giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediğinden hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.” (Yargıtay 17.HD, E.2019/3114, K.2019/9901, T.24.10.2019) ”19.01.2016 tarihli ve 29598 Resmi Gazetede yayımlanarak Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16. maddesinin 13.fıkrasına "(13) (Ek:RG-19/1/2016-29598) tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücreti, her iki taraf için de Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekalet ücretinin beşte biridir." hükmü eklenmiştir. İtiraz hakem heyetince verilen 25.03.2016 tarihli kararda davacı lehine hükmedilecek vekalet ücreti için Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16.13 maddesinin uygulanması gerektiği gözönüne alınarak AAÜT'nin 13. maddesi gereğince hesaplanan vekalet ücretinin 1/5'i oranında vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken tam nispi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozma nedeni ise de, bu yanılgının giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediğinden hükmün 6100 Sayılı HMK'nın geçici 33/II. maddesi delaletiyle 1086 Sayılı HMUK'nın 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.” (Yargıtay 17.HD, E.2016/9857, K.2019/3532, T.26.3.2019) ↩︎

  61. KAYIHAN/ÜNLÜTEPE, s.117, Benzer yönde bkz. “Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16/13.maddesinde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekalet ücretinin her iki taraf için hesaplanan vekalet ücretinin beşte biri olduğu ifade edilmiş olduğundan, yönetmeliğin söz konusu hükmü, 5684 Sayılı Kanunun 30/17.madde hükmünün kapsamını genişletmek suretiyle ona aykırı düşen bir düzenleme içermektedir. Oysa anılan kanun, Hazine Müsteşarlığına, Sigortacılıkta Tahkimde avukatlık vekalet ücreti düzenlemesi için açıkça bir yetki vermemiştir. Anayasa’nın 124.maddesi “Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak kaydıyla, yönetmelikler çıkarabilir”, demektedir. Bu bakımdan, normlar hiyerarşisinde daha alt sırada yer alan yönetmeliklerin, kanuna aykırı nitelikte hükümler öngörmesi mümkün değildir. Bu bakımdan, kanuna aykırı nitelikte yönetmelik hükmü yerine, kanun hükmünün uygulanması zorunludur. Bu husus Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.03.1996 T. E.1993/5, K.1996/1 Sayılı kararında da benimsenmiştir. Bu kararda “… Yargıtay’ın süregelen uygulamalarında ayrım yapılmaksızın, yönetmeliğin kanuna aykırı olması halinde, kanuna değer verilerek uyuşmazlıkların çözümlenmesi ilkesi benimsenmiştir. Yönetmeliğin kanuna bağımlı olması, açıklanan şekilde yorum ve uygulama yapılmasını gerektirdiği…” ifade edilmiştir. Belirlenen vekalet ücretine hükmedilmesinde usul ve yasalara aykırı bir yön bulunmadığından, bu yöne ilişkin davalı itirazı da yerinde görülmediğinden reddine karar verilmesi gerekmiştir.” (08.06.2021 Tarih ve 2021/İHK-17402 Sayılı İtiraz Hakem Heyeti Kararı, Nisan-Haziran 2021, Sayı.46, s.114 vd. Hakem Karar Dergisi.) “Davalı sigorta şirketinin vekalet ücretine ilişkin itirazını değerlendirecek olursak; vekalet ücretinin belirlenmesi Avukatlık Kanunu m.169 ve 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu m.30/17 hükmü dikkate alınmak suretiyle belirlenir. 19.01.2016 tarih ve 29598 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Sigortacılıkta Tahkim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik ile yönetmeliğin 16.maddesine eklenen bent (13) uyarınca avukatlık ücretinin takdirinde 21.12.2015 tarihinde 29569 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde belirlenen vekalet ücretine ilişkin yeni bir ölçü getirilmiştir. Ancak Avukatlık Kanununun 169.maddesindeki asgari sınırın altında vekalet ücreti taktir edilmesi bir başka yasa ile mümkün hale getirilebilir ise de Avukatlık Kanununda yer alan bu hüküm Yönetmelik ile değiştirilemez. Nitekim bu sonuç konu ile ilgili Anayasa m.124’de açıkça belirlenmiştir. Yargıtay ve Danıştay’ın istikrarlı uygulamalarına göre kanuna aykırı yönetmelikler yargı merciince iptal edilmemiş olsa bile uygulanamaz ve hüküm veren hakim veya Sigortacılık Kanunun 30/23 maddesi gereğince hakem tarafında da resen dikkate alınır. Bu nedenlerle davacı başvuru sahibi lehine tam vekalet ücretine hükmetmek gerekir. Davalı sigorta şirketinin bu hususa ilişkin itirazı da yerinde görülmemiştir.” (10.06.2019 Tarih ve 2019/İHK-6610 sayılı İtiraz Hakem Heyeti Kararı, Nisan-Haziran 2019.) ↩︎

  62. 25.11.2019 Tarih ve 2019/İHK-17575 Sayılı İtiraz Hakem Heyeti Kararı, Hakem Karar Dergisi, Ekim-Aralık 2019, Sayı.40, s.77 vd. ↩︎

  63. KAYIHAN/SELANİK, s.155. ↩︎

  64. Benzer yönde bkz. YEŞİLOVA ARAS/YEŞİLOVA, s.352, “Esasa yönelik savunma ise inkar yollu veya varsa kimi itiraz yahut def’ilerin ileri sürülmesi şeklindedir. Bu esnada lafzen davalının davanın reddini istemesi, teknik ve bilinen anlamıyla davanın konusu olan; hukuki korunmanın içeriğini teşkil eden; müddeabihi oluşturan ve üzerinden bir yargılama gideri olarak avukatlık vekâlet ücretinin hesap edileceği talep değildir. Bütün bu nedenlerle söz konusu hükmün amacına da uygun olarak sadece davacılar lehine uygulanması gerekecek olup davalı sigorta şirketlerinin de bu hükümden faydalanması beklenmemelidir.” Ayrıca bkz. “Öte yandan; davalı sigorta şirketinin karşı davası veya alacak talebi bulunmayıp anılan maddenin metninde “talebi reddedilen” ifadesi ile kastedilen, yalnızca başvuran yani davacıdır. Zira, nispi avukatlık ücretine esas alınacak “talep”, para ile ifade edilen taleplerdir ve davalının alacak yönünden bir talebi bulunmamaktadır. Yargılama hukukunda; davalının davaya karşı koyması, itiraz ve defi yolu ile olur ve bu şekildeki davranış “talep” olarak ifade edilemez. Davalı tarafın talepte bulunabilmesi, ancak karşı dava veya takas definde söz konusu olabilir. Bu bakımdan anılan hükümde kastedilenin, “başvuran/davacı” olduğu tartışmasızdır. Yine anılan maddeye göre her iki taraf için de 1/5 oranında vekalet ücreti uygulanması gerektiğinin söylenecek olması halinde, kanun koyucu tarafından “talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler” ibaresinin konulmasının hiçbir anlamı kalmayacaktır. Kanun koyucunun iradesinin o yolda olması durumunda bu ibare yerine, “Tahkim Komisyonu nezdinde açılan davalarda…” ibaresi konulması gerekirdi. Kanun metninin açık lafzı karşısında, bir takım yorumlarla kanuna aykırı karar verilmesi hukuken mümkün değildir.” (Hakem Karar Dergisi, Sayı.38, Nisan-Haziran 2019, s.38.) ↩︎

  65. Yargıtay İBGK kararı da bu yöndedir: "... Anayasa'da kanun çıkarma yetkisi yasama organına verilmiştir. Yasama organı Anayasa çerçevesinde konu ile sınırlı olmaksızın kanun çıkarabilir. Bir başka deyimle kanun, Yasama Organı tarafından yapılan bağımsız bir hukuksal düzenlemedir. Buna karşılık yönetmelik, kanunu açıklayan, kanunun uygulanmasını sağlayan ve kanunu tamamlayan bir idari tasarruftur. Yönetmelikle kanun arasında organik bağ mevcut olup, yönetmelik kanuna bağımlıdır. Bu sebeple öncelikle üstün norm olan kanunun, kanuna aykırı olmayan hallerde ise yönetmelik hükümlerinin uygulanması gerekir. Bir başka anlatımla; kanunla yönetmeliğin çatışması halinde üstün norm durumunda bulunan kanuna değer verilerek uyuşmazlığın çözümlenmesi zorunludur. Yargıtay'ın süregelen uygulamalarında ayırım yapılmaksızın yönetmeliğin kanuna aykırı olması halinde, kanuna değer verilerek uyuşmazlıkların çözümlenmesi ilkesi benimsenmiştir. Yönetmeliğin kanuna bağımlı olması açıklanan şekilde yorum ve uygulama yapılmasını gerektirmektedir..." (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu, E. 1993/5, K. 1996/1, T. 22.3.1996) Benzer yönde bkz. KAYIHAN/SELANİK, s.154. ↩︎

  66. Sigortacılık Kanunu m.30/17 hükmüne ilişkin gerekçe, “Diğer taraftan Sigorta Tahkim Komisyonuna genellikle düşük meblağlar için başvurulmaktadır. Bu durumda talebi kısmen veya tamamen reddedilen taraf için, yargılama giderleri arasında yer alan avukatlık ücretinin uyuşmazlık konusu miktarla karşılaştırıldığında yüksek kalabildiği dikkate alınarak maddede gerekli düzenleme yapılmıştır.” ((http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem24/yil01/ss271.pdf). Benzer yönde bkz. KAYIHAN/ÜNLÜTEPE, s.122. ↩︎

Kaynakça

AKKANAT, Halil/ATALI, Murat/SEVEN, Vural,Yargıtay Kararlarında Sigorta Tahkimi, Yetkin Yayınları, ANKARA 2022.

ARSLAN, Ramazan/YILMAZ, Ejder/TAŞPINAR AYVAZ, Sema/HANAĞASI, Emel, Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, 6.Baskı, ANKARA 2020.

ATALAY, Oğuz/PEKCANITEZ, Hakan, Medeni Usul Hukuku, On İki Levha Yayıncılık, 15.Bası, İSTANBUL 2017.

BUDAK, Ali Cem/KARAASLAN, Varol, Medeni Usul Hukuku, Adalet Yayınevi, 3.Baskı, ANKARA 2019.

KABUKÇUĞLU ÖZER, Fatma Dilek, Sigortacılık Kanunu Şerhi, On İki Levha Yayıncılık, İSTANBUL 2012.

KARASU, Rauf, Sigorta Tahkimi ile İlgili Güncel Sorunlar ve Çözüm Önerileri, “TAAD”, Yıl:7, Sayı:26, Nisan 2016.

KAYIHAN, Şaban/SELANİK, Atakan Adem, Sigorta Hukukunda Alternatif Çözüm Yolları ve Tahkim Usulü, Seçkin Yayıncılık, ANKARA 2022.

KAYIHAN, Şaban/ÜNLÜTEPE, Mustafa, Sigorta Tahkim Yargılamasına Konu Uyuşmazlıklarda Hükmedilecek Vekâlet Ücreti, Hasan Kalyoncu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 12, Temmuz 2016.

KURU, Baki, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Yetkin Yayınları, C.2, MART 2020.

KURU, Baki, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Legal Yayınevi, KASIM 2015.

ÖZDAMAR, Mehmet, Sigorta Hukukunda Uyuşmazlıkların Çözümünde Tahkim Sistemi, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.17, S.2, 2013.

PEKCANITEZ, Hakan/YEŞİLIRMAK, Ali, Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, On İki Levha Yayıncılık, 15.Bası, İSTANBUL 2017.

SEVEN, Vural, Mahkemeye-Tahkime Başvurmadan Önce Sigorta Şirketine Başvurma Zorunluluğu, İzmir Barosu Dergisi, S.2, Yıl.83, MAYIS 2018.

ŞAHİN, Meltem, Sigorta Hukuku Uyuşmazlıklarının Tahkim Yoluyla Çözümü, İSTANBUL 2021.

ULAŞ, Işıl, Sigortacılıkta Tahkim, “Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi”, C.24, S.2, ARALIK 2007.

ÜSTÜNDAĞ, Saim, Medeni Yargılama Hukuku, C.1-2, 7.Baskı, İSTANBUL 2000.

YAŞAR, Tuğçe Nimet, “Türkiye Adalet Akademisi Dergisi”, S.36, 2018.

YEŞİLOVA ARAS, Ecehan/YEŞİLOVA, Bilgehan, Sigortacılık Tahkimi-Sigorta Tahkim Usulü ve Ayırdedici Özellikleri, C.8, S. Özel, 2013, Yaşar Üniversitesi E-Dergisi.

mondaq.com, Sigorta Tahkim Komisyonu Tarafından Hükmedilecek Vekalet Ücretinin Sigortacılık Kanunu ve Sigortacılıkta Tahkim Yönetmeliği Çerçevesinde Değerlendirilmesi.

Hakem Karar Dergisi

Lexpera Blog’da yayımlanan yazılar, yazarlarının görüşlerini ifade eder. Lexpera Blog’da bir yazıya yer verilmesi, o yazıda savunulan görüşlerin On İki Levha Yayıncılık tarafından benimsendiği anlamına gelmez. Yazılar, bilgi amaçlı olup, hukuki mütalaa ya da tavsiye niteliği taşımamaktadır.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve diğer mevzuat hükümlerine aykırı ve bilimsel yazma etik kurallarını aşan iktibaslar konusunda yazarların ve On İki Levha Yayıncılık’ın rızası bulunmamaktadır.
Author image
Hakkında Kemal Taşkale
Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu, Gümüşhane Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi YL, İzmir Barosu Stajyer Üyesi, Özekes-Seven Hukuk Bürosu