I. Giriş
Günümüzde uyuşmazlıkların çözülmesinde devlet yargısına oranla daha tercih edilir hale gelen tahkimin, uyuşmazlığın taraflarınca yeğlenir olmasının pek çok nedeni arasında başı çekenlerden biri devlet yargılaması gibi “aleniyet” üzerine değil, gizlilik[1] temelinde kurulmuş olmasıdır[2]. Tarafların herhangi bir yargılamanın muhtelif aşamalarında ticari sırlarını, finansal durumlarını, kalite, ürün ve ayıba ilişkin hususları[3], sözleşmesel ilişkilerini veyahut kurumsal yönetimlerine ilişkin bazı unsurları sundukları da dikkate alındığında, bilhassa ticari uyuşmazlıklar söz konusu olduğunda ticari itibarlarını da koruma saiki ile[4] sunulanların kamuya açık biçimde bilinir olması yerine gizli kalması ve fakat mevcut bir uyuşmazlığın da çözülmesi istenmektedir.
Gerek ulusal hukuk açısından 1982 Anayasası’nın 141. maddesinde bulunan, kural olarak, duruşmaların herkes açık olduğu ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) 28. maddesinde duruşma ve kararların bildirilmesinin aleni olduğu hükümleri, gerekse devlet yargısını kapsamına alan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (“AİHS”) “Herkes davasının (…) kamuya açık olarak (…) görülmesini isteme hakkına sahiptir” hükmünü amir 6/1. fıkrası, devlet yargısının aleniliğini açıkça düzenlemekte[5], yine kanunlar ile getirilen istisnalar haricinde devlet yargısındaki yargılama süreci tüm taraflar için aleni surette işlemekte, kimi zaman duruşmalar kapalı da yapılsa dosyalara erişimin herkese açık olması, mahkeme kararlarının aleni olması tüm yargılama sürecini aleni hale getirmektedir. Bu hükümler doğrultusunda, Türk hukukunda “duruşmaların mı yoksa yargılamanın mı açık olduğu” konusunda da tartışmalar yapılırken benzer tartışmaların artık tahkim açısından da yapıldığı görülmektedir. Buna göre, tahkim duruşmalarının aleni yapılmamasının tahkimi de tümüyle gizli hale getirmeyebileceği, mutlak olmadığı, duruşmalar ile yargılamanın gizliliğinin ayrı değerlendirilmesi gereken kavramlar olabilecekleri de ifade edilmektedir[6].
Tahkim ile benzer durum, bir yargılama yolu değil, uyuşmazlık çözüm yöntemi olmakla birlikte arabuluculukta da görülmektedir. Bilhassa ticari uyuşmazlıklarda taraflar, ticari sırlarının korunması (“mahalledeki birilerinin kirli çamaşırları havalandırma" niyetinin olmaması[7]) kaygısını gütmekte; etkili bir arabuluculuk süreci için tarafların açık sözlü olabilmelerinin mümkün kılınması gerekmekte; tarafların aleni biçimde yaptıkları bir bilgi/ belge paylaşımının sonradan (bir yargılama devam etsin veya etmesin) aleyhlerine olabilmesi ihtimalinin[8] verdiği korku, bu bağlamda uyuşmazlıkların arabuluculuk yolunda kimselere duyurmadan çözülmesinin temini[9], gizliliği, arabuluculukta da temel bir ilke ve kurala dönüştürmektedir.
International Centre for Settlement of Investment Disputes (“ICSID”) Konvansiyonu’nun 25. maddesi uyarınca, yatırım tahkimi, Konvansiyon’a taraf akit ülkeler ile diğer akit ülke vatandaşları arasında yatırımlardan kaynaklanan hukuki uyuşmazlıkları yargılama konusunda yetkiye sahiptir[10]. Devletin gerek doğrudan kendisinin gerekse hizmet almak suretiyle verdiği kamu hizmetleri ve bunların yürütülmesi nedeniyle ticaret hayatının en önemli aktörlerinden biri olduğu malumdur. Buna göre yatırım tahkimi ele alındığında, taraflardan birini özel hukuk kişileri oluşturmakta iken diğer tarafı Konvansiyon’a taraf olan bir devlet tüzel kişiliğinin temsil ettiği anlaşılmaktadır. Yatırım tahkiminde de bir “tahkim” söz konusu olmakla birlikte, tahkime konu hukuki ilişkinin tarafları ve içeriği onu milletlerarası ticari tahkimden farklılaştırmaktadır. Bu farklılaştırma bir yandan devlet ile özel kişi arasındaki statü farkını eşitleştirirken, diğer yandan hem esasa hem de usule ilişkin ilke, kural ve uygulamalarda kendini göstermekte; işbu çalışmanın konusu kapsamında, yatırım tahkiminde, milletlerarası ticari tahkimdeki gibi mutlak (veya yeni görüşlerle birlikte mutlaka yakın) biçimde uygulanan bir gizlilikten de söz edilememekte, hatta artan bir şeffaflığın düzenleme ve uygulamalar ile teşvik edildiği[11] görülmektedir.
Yatırım tahkiminde kullanılan şeffaflık kavramının kabul edilmiş net bir tanımı bulunmamakla birlikte esas olarak kamuyla bilgi paylaşımı, kamunun bilgilendirilmesi (public information) ve kamunun sürece katılımı (public participation)[12] olarak çift yönlü ele alınmaktadır. Bunlar, tahkim sürecinden haberdar olunması, hakemlerin atanma süreci ve kimler oldukları, duruşmaların aleni yapılması, dosya belgelerine erişim, üçüncü kişilerin yargılamaya katılımı, tahkim kararlarının yayınlanarak kamu ile paylaşılması gibi suretlerde ortaya çıkmaktadır[13].
Bu çerçevede çalışmanın devamında, esas olarak yatırım tahkimindeki şeffaflık ağırlıklı kabulün “kamu yararı” temelindeki yerleşimi ile özellikle ICSID açısından gizlilik ve şeffaflığa ilişkin ilke, kural ve uygulamalar değerlendirilecektir.
II. Liberal Devletin Kamu Yararı ve Bireysel Katılım Anlayışından Yatırım Tahkiminde Şeffaflık
Esasında tahkimin tercihinde, tıpkı gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olan taraf gibi devletin de özellikle siyasi kaygıları veya güvenlik konularını içeren uyuşmazlıklar açısından ya da ulusal ve uluslararası mecrada itibar kaybı yaşamamak adına tahkimin gizli karakterini isteyerek tercih edeceği ifade edilmektedir[14]. Devletlerin de gizliliği istemeleri bu nedenlerle mümkün olmakla birlikte devlet bir özel hukuk kişisinden farklı olarak her zaman kamu yararını esas alarak kamu hizmeti sunma görevinde bulunduğundan gizlilik ilke ve uygulamalarının daha ziyade şeffaflık yönüne döndüğü görülmektedir[15].
Ticari tahkimle karşılaştırıldığında menfaatler arasında bir farklılık öngörüldüğü göze çarpmaktadır. Ticari çıkarlar ile kamu yararının korunmasının çatıştığı noktada ticari tahkimde ağırlık özel menfaatlerin korunması üzerine[16] gizlilik ilkesiyle gelişmiş iken devletin taraf olduğu yatırım tahkiminde kamusal çıkar ve kamuoyunu yakından ilgilendiren hususlar olduğu görüşü öne çıkmakta[17], kamu adına harcama yapan, hizmet veren, işlemde bulunan devletin taraf olduğu bir tahkim yargılamasından kamuoyunun bilgi sahibi olmaması, lehe veya aleyhe verilen kararları, gerekçelerini, uyuşmazlığa ilişkin bilgileri bilmemeleri büyük bir eksiklik olarak görülmeye başlanmıştır[18]. Nitekim OECD de bunu “yatırım tahkiminde kamu yararı kaygısının, devletin ulusal bütçeyi toplumun refahı için kullanıyor olması nedeniyle anlaşılabilir” olduğu şeklinde ifade etmektedir[19].
Bugünün neoliberal devlet formu, sermayenin uluslararasılaşmasının gereği olarak, kamu ile özel sektör ilişkilerinin iç içe geçtiği, kamunun tasarruf haklarının özel sektöre tahvil edildiği, kurulan uluslar üstü hukuki ve ticari düzenleyici mekanizmalar ve özel metinler eliyle ulusal kamu aktörlerinin karar mekanizmalarının[20] serbest piyasa ile uyumlu hale getirilmeye çalışıldığı (TRIPS, ICC, UN, WTO gibi), kamu idaresinin “yönetişim”, performans, verimlilik gibi özel sektöre ait kavramlar üzerinden uluslararası normlarla içselleştirilmeye çabalandığı bir form olarak karşımızda durmaktadır[21]. Bu yönetişim anlayışı tüm aktörler arasındaki ilişkiyi sözleşme ilişkisine indirgeyerek önce birey olarak vatandaşların siyasi yönetişime katılmasını derinleştirmiş, daha sonra bu süreç uluslararası alanda özel aktörlerin rolünü güçlendirmeye etki etmiş[22], ortaya çıkan uluslararası toplum anlayışı, artık hükümetlerin kamunun denetimine açık olması, kamuoyunun katıldığı faaliyetler hakkında bilgilendirilmesi, demokratik devletin gerekleri - hukukun üstünlüğü ilkeleri[23], kişilere tanınan bireysel katılım/ kontrol hakları ile kamusal süreçlerde etkin rol alma görünümünü desteklemiştir. Sivil toplumu da devlet ve toplumun dışında konumlandıran (liberal veya muhafazakâr fark etmeksizin) neoliberal yaklaşımların[24] da birleşime katılmasıyla yatırım tahkimindeki bu kontrol/ denetim/ katılım görev ve yetkisinin hareket noktası sivil toplum kuruluşları haline gelmiştir. Keza dünyada da yatırım tahkimindeki şeffaflaşmanın STK/ NGO’ların önderliğinde gerçekleştiği ifade edilmekte[25]; STK’ların tahkim hakkında ilk sırada dile getirdiği argümanın da hesap verilebilirliğin eksik olduğu, bu nedenle kamu ile özel sektör arasındaki güçler dengesinin meşru zeminden kaydığı iddiasıdır[26].
Tam da bu noktada, bir yandan finansal liberalizasyon ile sermayenin özgürlüğünü sağlamak amacıyla ulusal ve uluslararası tahkim mevzuatı ve uygulaması yerleştirilirken[27] OECD Çalışma Raporu’nda da ifade edilen “toplumun refahı için devletin ulusal bütçesi”nin kullanılıyor olması[28] ile yatırım tahkimi açısından kamu yararı ve kamuoyunun yönetişime katılma/ haberdar olma/ denetleme/ kontrol etme haklarının kabulü şeffaflık kavramı üzerinden gelişen “demokratik”[29] bir yargılamayı getirmiştir. Kamu yararı kavramı, bu yönüyle şeffaflığı genişletici iken, bazı açılardan daraltıcı bir etkisinin olduğu da savunulmaktadır. Özellikle TRIPS kapsamında düzenlenen ticari sırlar, uyuşmazlığın politize edilmesi riski kamu yararı nedeniyle tahkimin şeffaflığında sınırlandırıcı bir etkiye sahip olacaktır[30].
Diğer yandan kamu yararının bir başka veçhesi olarak, kamu hizmetine ilişkin hususlar yine liberal insan hakları teorisiyle de bağdaştırılarak ele alınmakta, bunlardan kaynaklanan ve devletin taraf olduğu uyuşmazlıklara ilişkin yargısal süreç hakkında tüm vatandaşların haberdar olma hakları olduğu savunulmaktadır[31].
Bu yaklaşım ICSID yargılamalarına da yansımaktadır. Her ne kadar ICSID’in ilgili tahkim kurallarında ve sonraki uygulamalarında doğrudan ve açıkça benimsenmemiş olsa da Suez, Sociedad General de Aguas de Barcelona S.A. and Vivendi Universal S.A ve Arjantin devleti arasında gerçekleşen yargılamada sözü edilen bir “kamu yararı testi” görülmektedir[32]. Davadaki yatırım uyuşmazlığı Buenos Aires şehri ve çevre belediyelerin su dağıtım ve kanalizasyon sistemleri üzerinedir. Bu sistemler eliyle milyonlarca insana temel kamu hizmetleri sağlanmakta, bunlar da temel insan hakları düşünceleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Mahkeme, üstü kapalı biçimde anlaşmazlığın temel bir kamu hizmetine (örneğin su, elektrik, sanitasyon) erişimle ilgili olup olmadığı; uyuşmazlık vakasının insanların bu tip hizmetlere erişimini etkileyip etkilemediği ve önemli bir etkisi olup olmadığı/ çok sayıda kişinin erişimine etki edip etmediği gibi unsurların kamu yararının tespitinde ele alınabileceğini ancak her olayda farklı bulgulardan hareketle farklı kamu yararı unsurlarının oluşabileceğini belirtmiştir[33].
Yatırıma konu uyuşmazlıklar çoklukla doğal kaynaklara veya canlı sağlığını etkileyen çevre, sağlık, güvenlik sebebiyle yapılan işlemlere ilişkin olduğundan[34] kamu yararı kavramının, bu surette insanlığın ortak çıkarını kapsayan konuları da içermesi mümkündür. Keza kamunun (maddi) menfaatine ilişkin konular, kamu mallarına ilişkin tasarruflar da kamu yararı kavramı kapsamında değerlendirilebilecektir[35]. Dolayısıyla yatırım tahkimindeki kararlar “kapalı kapılar ardında” verilmemelidir[36].
III. ICSID ve Amicus Curiae
Günümüzde ICSID nezdinde de kamu erişiminin geliştirilmesini amaçlayan usuller artırılmaktadır. 2006 yılında ICSID tahkim kurallarında yapılan değişiklik ile amicus curiae[37] müdahalesi mümkün hale gelmiştir. ICSID tahkim kurallarından Kural 37/ 2’de yapılan değişiklik sonrası tahkim mahkemelerinin üçüncü kişilerin amicus curiae yoluyla yargılamaya dahil olmaları konusunda oldukça istekli oldukları, bilhassa yüksek bedelli tahkim yargılamalarında STK’lerin dahlinin daha da genişlediği ve hatta artık STK’leri de aşan bir yelpazeye evrildiği ifade edilmektedir[38]. Örneğin Avrupa Komisyonu (“EC”), Avrupa Birliği’nin özellikle rekabet hukuku uyuşmazlıklarındaki menfaati söz konusu olduğunda bu menfaati temsil etmek için Komisyon olarak kendisinin amicus curiae olduğunu tahkim mahkemelerine bildirmiş ve kabul edilmiştir[39]. Ancak bireysel olarak katılımın mümkün olup olmayacağı da bir soru olarak yanıtlanmayı beklemektedir[40].
Yatırım projelerinde projeden etkilenecek kişilerin ve toplum kesimlerinin yargılama (hesap sorma) sürecine, süreçten haberdar olarak ve kendi taleplerini, argümanlarını sunarak[41] dahil olabilmeleri amicus curiae’nin şeffaflıktaki yerini belirlemiş ve 2006 yılında yapılan değişiklik ile ICSID Tahkim Kuralları Kural 37/ 2’de uyuşmazlığın tarafı olmayan üçüncü bir kişinin anlaşmazlık kapsamındaki konu ile sınırlı olarak yazılı bildirim yapmasına izin verilmiştir. Amicus curiae’in uygulanması için gerekli haller Kural’da şöyle sayılmıştır[42]:
(a) Uyuşmazlık tarafı olmayan tarafın sunumu, uyuşmazlığın taraf olanlarındakinden farklı bir perspektif, belirli bir bilgi veya kavrayış getirerek yargılamaya ilişkin olgusal veya hukuki bir konunun belirlenmesinde Mahkemeye yardımcı olacak olmalı,
(b) Uyuşmazlık tarafı olmayan tarafın sunumu, ihtilaf kapsamındaki bir konuyu ele almalı,
(c) Uyuşmazlık tarafı olmayan tarafın yargılamada önemli bir menfaati olmalıdır.
Tahkim mahkemesine bir üçüncü kişi tarafından amicus curiae başvurusu yapıldığında mahkeme, kabul veya ret kararını bu kriterlerin bulunup bulunmadığını inceleyerek verecektir. Kural 37/ 2’de “izin verebilir” (the Tribunal may allow) denildiğinden izin verme veya vermeme konusunda tahkim mahkemesi takdir yetkisine sahiptir[43], ancak bu yetkiyi de yine taraflara danıştıktan sonra kullanmaktadır[44].
Amicus curiae’nin faydaları, usul aleniyetinin ve böylelikle halkın tahkim sürecinin “gizli kapaklı” yürümediği algısına kavuşturulmasının sağlanması, üçüncü kişi katılımı yoluyla yatırım tahkiminin usule ilişkin meşruiyetinin artırılmasında oluşacak kamu yararının ortaya çıkması olduğu belirtilmekle birlikte Levine, amicus curiae olarak katılan STK’lerin aslında bugüne kadar tahkim mahkemelerince verilen kararlarda belirleyici olan bildirimler yapmadıklarını söylemekte[45] ve amicus curiae’nin yazılı bildirim ile sınırlı tutulmayıp potansiyel olarak daha geniş bir katılım öngörülmesinin belki de daha etkili olabileceği önerisini getirmektedir[46]. Ayrıca bu yazılı bildirimlerin de içeriksiz, belirsiz, yatırım tahkimi karşıtı popüler sloganlardan oluşmaması, bunun yerine ideolojik olmayan, ikna edici, içeriğe uygun, kısımlara bölünebilir olması beklenmektedir[47].
Biwater Gauff (Tanzanya) Ltd. vs. Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti arasında görülen ICSID yargılamasına[48], Darüsselam şehrinde su tedariki ve kanalizasyon hizmetlerinin özelleştirilmesi ile ilgili uyuşmazlık konu olmuş, beş ayrı STK insan hakları ve sürdürülebilir kalkınma konusundaki kaygılarını amicus curiae başvurusu ile iletmişler, tahkim mahkemesi ICSID Tahkim Kuralları Kural 37/ 2 uyarınca STK’lerin yalnızca yazılı bildirim sunmalarını kabul etmiş, Kural 32/ 2 çerçevesinde duruşmalara aktif katılımları konusunda tarafların kabulü arandığından bu yöndeki talebi reddetmiştir[49].
Keza Suez, Sociedad General de Aguas de Barcelona, S.A. ve Vivendi Universal S.A. vs. Arjantin yargılaması da yine su hizmetlerinin özelleştirilmesine ilişkin olup beş STK, kamu hizmetine erişim hakkı ve temel insan haklarına dayanarak amicus curiae başvurusunda bulunmuş ve STK’lere hem yazılı bildirim hem de duruşmalara erişim imkanı tanınmıştır. Bu dava açısından dikkat çekici olan amicus curiae müdahalecisi STK’lere yargılamaya yazılı bildirimin yanı sıra duruşmalara da erişim hakkı tanınmasının yanında tahkim mahkemesinin yaptığı “dengeleyici” denilebilecek bir yorumdur. Yoruma göre, amicus curiae'nin yargılamalara yeni bakış açıları getireceği açık olmakla birlikte uyuşmazlığın taraflarına, genişletilmiş bir üçüncü kişi müdahalesi ile gereksiz yere yük de oluşturulmamalıdır[50].
Nitekim amicus curiae kurumunun olumsuz yönlerinin başında da uyuşmazlığın taraflarına tahkim sürecine ilişkin olarak ek yükler getirme ihtimali yer almaktadır[51]. Zira amicus curiae müdahalesi yazılı bildirim sunmaktan öteye geçerek belgeleri inceleme, delil toplama, duruşmalara katılmayı da içerir hale gelirse taraflara ilave yükler getirmesi kaçınılmaz olacaktır ki bu durum tahkimin devlet yargısına göre daha hızlı ve ucuz olma özelliklerini de kaybettirebilecektir[52].
Tüm bunların ötesinde gizlilik ve mahremiyet açısından değerlendirmeye geri dönüldüğünde, yatırım tahkiminde artan açıklığın yatırımcıların ticari sır içeren bilgi ve belgelerin gizliliği ile ilgili kaygı duymalarına ve kendilerini tehdit altında hissetmelerine neden olabilecek[53], uyuşmazlıklar yeniden siyasallaştırılabilecek veya bir kamuoyu yargılamasına dönerek popülerleşebilecek, somut olayın gelişime göre taraflardan biri aleyhine adaletsizlik yaratabilecektir[54]. Dolayısıyla böyle bir uygulamanın alanının genişletilmesi, tahkimin gizli olma doğasına da karşı olacaktır.
ICSID Tahkim Kuralları Kural 37/ 2’ye bakıldığında amicus curiae müdahalecisinin yargılamada önemli bir menfaati olmasının arandığı görülmektedir. Yatırım tahkimi söz konusu olduğunda her ne kadara genel bir kamu yararı kavramından hareketle şeffaflık ele alınsa da kanımızca, üçüncü bir kişinin amicus curiae yoluyla katılımı için böylesine genel bir kamu yararı iddiası yeterli olmayacaktır. Tahkim mahkemesi genel kamu yararı iddiasının yanında tahkim kurallarında belirtilen “doğrudan[55]/ özel/ önemli menfaati” de somut olaya göre ele alarak müdahalede bulunanın yararını belirlemek durumundadır.
UNCITRAL Antlaşmaya Dayalı Yatırımcı-Devlet Tahkiminde Birleşmiş Milletler Şeffaflık Kuralları ve 2015 tarihli Mauritius Sözleşmesi, şeffaflık ile ilgili hükümler içermekte, bazı noktalarda ICSID Konvansiyonu ve Tahkim Kurallarından ayrılmaktadır. Ancak ICSID, 2016 ve 2017 yıllarında potansiyel olarak yapmak istediği değişiklikleri listelemiş, özellikle tarafların katılımına ilişkin şeffaflık kurallarını netleştirmeyi hedefe koymuştur[56]. Dolayısıyla ilerleyen zamanda ICSID tahkiminde şeffaflığın düzeyinin artacağı değerlendirilmektedir.
IV. ICSID Sekreteryası’nın Kamuya Yayınladığı İçerikler
ICSID Konvansiyonu Bölüm IV’te 22. madde çerçevesinde Genel Sekreter, tüm uzlaşma veya tahkim taleplerinin kaydını, zamanı geldiğinde her bir yargılamanın sona erme tarih ve yönteminin tayini de dahil olmak üzere ICSID’in işleyişi hakkındaki bilgileri uygun şekilde yayınlamak[57] ve eğer uyuşmazlığın tüm taraflarının izni olursa Uzlaştırma Komisyonlarının raporlarını, tahkim kararlarını, tutanak ve diğer yargılama kayıtlarını yatırımlarla ilgili uluslararası hukukun gelişimini ilerletmek amacıyla yayımlanmasını düzenlemek görev ve yetkilerini haizdir. Dolayısıyla ICSID nezdinde bir başvuru yapıldığında uyuşmazlık tarafları, uyuşmazlığın konu özeti, başlama tarihinden bitiş tarihine kadar süreçteki temel işlemler, tarafların izni halinde raporlar, kararlar, tutanaklar kamuoyunun erişimine açık tutulmaktadır. Nitekim Sekreterya da bu görev ve yetkileri doğrultusunda https://icsid.worldbank.org/ web sitesinde kamuoyu ile bu yayınları paylaşmaktadır. ICSID’de, temel konvansiyon ile açıkça düzenlenen bu özellik, ticari tahkime ilişkin olarak örneğin ICC tahkiminde veyahut diğer kurumsal tahkim merkezlerinin tahkim kurallarında görülmemektedir.
V. ICSID Kararlarının Yayınlanması ve Karar İçerikleri
Ticari tahkimde kararların yayınlanması gizliliğin ihlali sayılmakta, bazı düzenlemelerde buna ilişkin hüküm bulunmaz ve zımni olarak gizlilik yükümlülüğünün bulunduğu kabul edilirken[58], bazı ulusal düzenlemelerde açık hüküm konulduğu görülmektedir[59]. Yatırım tahkimi açısından ise kararların yayınlanması hakkında ICSID Konvansiyonu’nun 48. maddesinin 5. fıkrasında Merkez’in, tarafların onayı olmaksızın kararları yayınlayamayacağı düzenlenmekte, tarafların iradesi ile bu kararlar internet üzerinden yayınlanabilmektedir.
Bir ICSID kararı yayınlandığında hangi unsurların paylaşılmış olacağı konusunda ise ICSID Tahkim Kuralları Kural 47’ye bakılması gerekecektir. Buna göre, Merkez tarafından verilen bir gerekçeli kararda tarafların tam bilgisi, hakem heyetinin kuruluşuna dair açıklama, hakemlerin adları ve her birini atayan makamların kim olduğu, tarafların temsilcilerinin/ avukatlarının/ danışmanlarının adları, mahkemenin oturumlarının tarihleri ve yapıldığı yerler, yargılamanın bir özeti, tarafların görüşleri, mahkemenin kendisine sunulan her bir iddia ile ilgili kararı ve bu kararların nedenleri, mahkemenin yargılama giderleriyle ilgili kararı bulunacaktır[60]. Keza kararın oy çokluğuyla verilmiş olması halinde karşı oy gerekçeleri de yayının içerisinde görünür olacaktır.
ICSID Tahkim Kuralları Kural 32’de de duruşmaya tarafların, temsilcilerinin/ avukatlarının/ danışmanlarının, tanıkların ve uzmanların yanı sıra taraflardan herhangi biri itiraz etmedikçe tahkim mahkemesinin yetkilileri dışında diğer kişilerin de duruşmanın tamamına veya bir kısmına katılmasına ya da gözlemlemesine Genel Sekreter görüşünden sonra izin verilebileceği; bu halde tahkim mahkemesinin özel ve imtiyazlı bilgilerin korunması için özel usuller belirleyebileceği öngörülmektedir[61]. Katılım, duruşmaların tamamına veya bir kısmına "aktif olarak katılma" veya "pasif olarak gözlemleme" şeklinde olabilmektedir[62].
Tahkim mahkemesi kararlarının yayınlanmasında gerekçeli kararda bulunması gereken hakem heyetinin kuruluşuna dair bilgilerin, yargılama özetinin, tarafların görüşlerinin, mahkeme kararı ve gerekçelerinin kamu ile paylaşılıyor olması özellikle ilk başta sözü edilen kamunun bilgilendirilmesi; duruşmalara katılımın 32. kural çerçevesinde açık olmasında ise kamunun katılımının sağlanması yönünden önem taşımaktadır.
VI. Üçüncü Kişi Finansmanında Tahkim Yargılamasına Dahil Olma
Tahkim her ne kadar devlet yargısına göre ucuz olarak nitelendirilse de, gerek milletlerarası ticari tahkime gerekse yatırım tahkimine konu ticari işlerin veya yatırımların dava değerlerinin yüksek olması halinde taraflar, başvuru giderleri başta olmak üzere yargılama giderlerini (başvuru masrafları, tahkim giderleri, hakem ücretleri, avukatlık giderleri gibi[63]) karşılamakta güçlük yaşayabilmektedirler. Bu zorluğa çözüm olarak bulunan uygulama ise dava konusu ve taraflarından bağımsız[64] bir üçüncü kişinin finansman sağlaması olmuştur. ICSID nezdinde de pek çok yargılamada başvurucular tarafından üçüncü kişi finansmanına başvurulmaktadır[65].
Başlarda yalnızca sigorta şirketleri finansör olurken, daha sonra dava ve tahkim yargılamasının finansmanı üzerine faaliyet göstermek için kurulan özel finansman şirketleri ortaya çıkmıştır[66]. Böyle bir ilişkide finansör şirket, tahkim masraflarını ödemesi karşılığında yargılama sonunda eğer hükmedilir ise, tazminatın belli bir oranını almaktadır[67].
Üçüncü kişi finansmanı, kişilerin hak arama özgürlüğü ve mahkemeye erişim haklarını kullanabilmeleri açısından olumlu kabul edilmektedir. Ayrıca taraf ile finansör arasında finansman sözleşmesinin yapılması sırasında kapsamlı bir durum tespit süreci (due diligence) geçirilmekte, finansör şirket tahkim süreci ve sonrasında kararın tenfiz edilebilirliğine kadar bir risk analizi yapmakta, bu yolla yapılan analizin ve finansör şirketin finanse ettiği tarafa yaptığı uzman yardımlarının tahkim yargılamasının işleyişini de kolaylaştırdığı ifade edilmektedir[68].
Sakıncalarının başında ise gizliliğin ihlali gelmektedir[69]. Finansör şirket ile başvurucu taraf arasında sözleşme yapılmakta, sözleşme hükümlerine göre değişmekle birlikte genel olarak, üçüncü kişi finansör hakemin belirlenmesi, avukatların seçilmesi veya muhtemel sulh anlaşmasının koşulları konusunda söz sahibi olmakta, ancak bu söz sahipliği onu tahkim yargılamasının bizzat tarafı haline getirmemektedir[70]. Ancak finansör şirket, tahkimi finanse edip etmeyeceğine karar verirken başvurucu tarafın elindeki teknik, finansal ve hukuki tüm bilgi ve belgelere erişmekte, hatta kimi zaman bu belgeler avukat müvekkil gizliliği kapsamındaki bilgi ve belgelere kadar gitmekte, finansör şirket başvurucu tarafın avukatlarından doğrudan bilgi belge temin etmektedir[71].
VI. Sonuç
Tahkim genel bir başlık olarak ele alındığında, devlet yargısı ile büyük ölçüde, aleniyet ve gizlilik farklılığı üzerinden karşılaştırılmaktadır. Bilhassa ticari sırlar açısından tahkimin vaat ettiği gizlilik ticari uyuşmazlıklarda tahkimi daha tercih edilir kılmaktadır. Tahkim, milletlerarası ticari tahkim ve devlet-yatırımcı ilişkilerine ilişkin yatırım tahkimi olarak iki ayrı bakışla incelendiğinde ise gizliliğe bakışın da değiştiği görülmektedir. Yatırım tahkiminde kamu yararı gerekçesinin öne çıkmasıyla kamunun katılımı ve bilgi sahibi olması önem kazanmış, hesap sorulabilirlik bağlamında da kamu erişiminin geliştirilmesi amacıyla 2006 yılında ICSID tahkim kurallarında değişiklik yapılmış ve Kural 37/ 2 ile amicus curiae uygulaması mümkün kılınmıştır. Böylelikle aslında -devlet veya yatırımcı olarak- uyuşmazlığın tarafı olmayan ve fakat yatırım projesinden etkilenecek kesimler yargılama sürecine dahil olabilme, bilgi sahibi olma ve şartlar oluştuğunda kendi argümanlarını sunma imkanına sahip olmuşlardır. Bunun yanında ticari tahkimde dosya içeriği ve kararlar kural olarak yayınlanmaz iken ICSID Konvansiyonu ve Tahkim Kuralları uyarınca yayınlanması zorunlu içeriklerin varlığı, kararlarda bulunması zorunlu unsurların uyuşmazlığın taraflarına, konusuna, sonucuna ve başkaca pek çok ayrıntıya dair olması gibi hususlar da ICSID yatırım tahkiminde şeffaflığın farklı kademeleri olarak görülmektedir. Üçüncü kişi finansmanı ise tahkim yargılamasına dahil olmamakla birlikte, finansörlüğünü yaptığı taraf ile olan işbirliği neticesinde birtakım bilgiler edinmekte olduğundan gizliliği ihlali ve/ veya şeffaflık bağlamında ele alınıp alınmayacağı tartışmaya açıktır.
Özel kişiler arasında vuku bulan ticari ilişkilerde taraflara gizlilik üzerinden teşviki yapılan tahkim, devlet-yatırımcı arasındaki ilişki söz konusu olduğunda dönemin liberal insan hakları, sivil toplum ve bireysel katılımcılık görüşlerinin de etkisiyle yatırım tahkiminde şeffaflık eğilimi ağırlık kazanmaktadır. OECD’nin de vurgusuyla yatırım tahkiminde temel uyuşmazlık konusunun, uyuşmazlığı yaratan hukuk ilişkide ve/ veya sonrasında hükmedilmesi muhtemele tazminat boyutunda kamunun bütçesini ilgilendiriyor olması, şeffaflığa olan eğilime temel dayanaklardan birini teşkil etmektedir. ICSID’in 2000’lerin başından itibaren getirilen düzenlemelerin ötesine geçerek 2016 yılından gündeme aldığı değişiklik hedefleri ve özellikle tarafların aktif katılımına dair kurallarını netleştirme amacında olduğunun bilinmesi de yatırım tahkiminde şeffaflığın gündemdeki potansiyel düzenlemeler ile daha da genişletileceği anlaşılmaktadır.
Dipnotlar
Gizlilik ve mahremiyet farkı Hk.; Gizlilik, tahkim ile ilgili bilgilerin açıklanmaması iken mahremiyet, taraf olmayanların katılımının engellenmesidir. KARACAN, Pınar, Uluslararası Yatırım Tahkiminde Şeffaflık Kavramı, Antlaşmaya Dayalı Yatırımcı-Devlet Tahkiminde Birleşmiş Milletler Şeffaflık Konvansiyonu, Beta Yayıncılık, İstanbul, 2017, s. 13. ↩︎
ATAMAN-FİGANMEŞE, İnci, Milletlerarası Ticari Tahkim ve Yatırım Tahkimi Arasındaki Farklar, Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni, Cilt. 31, Sayı: 1, (s. 91 – 152), 2012, s. 139. ↩︎
ÖZEL, Sibel, Milletlerarası Ticari Tahkimde Kanunlar İhtilafı Meseleleri, Legal Yayıncılık, İstanbul, 2008, s. 26. ↩︎
RUHİ, Ahmet Cemal, Uygulamacılar İçin 25 Soruda Tahkim Rehberi, On İki Levha Yayınları, İstanbul 2020, s. 38. ↩︎
Kamu hukukçusu bakış açısıyla, Türk hukukunda “duruşmaların mı yoksa yargılamanın mı açık olduğu” konusundaki görüşleri için Bkz. GÖZLER, Kemal, Alenî Olan Ne? Duruşma mı, Yargılama mı?, Yayın Tarihi: 6 Aralık 2020, www.anayasa.gen.tr/alenilik.htm. ↩︎
YASAN, Candan, Milletlerarası Tahkimde Gizlilik, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Prof. Dr. Ata Sakmar’a Armağan, 2011/ 1, (s. 777 - 806), s. 778. ↩︎
FREEDMAN, L. R. – PRIGOFF, M. L., Confidentiality in Mediation: The Need for Protection, Journal on Dispute Resolution, Vol. 2:1, 1986, p. 38. https://kb.osu.edu/bitstream/handle/1811/76172/OSJDR_V2N1_037.pdf?sequence=1 ↩︎
OWEN, G. V., Protecting the Confidentiality of Communications in Mediation, Osgoode Hall Law School, Vol. 36, Issue: 4, The Practices of Alternative Dispute Resolution (ADR), p. 671 – 672. https://digitalcommons.osgoode.yorku.ca/ohlj/vol36/iss4/3/ ↩︎
KENTRA, P. A., Hear No Evil, See No Evil, Speak No Evil: The Intolerable Conflict for Attorney-Mediators Between the Duty to Maintain Mediation Confidentiality and the Duty to Report Fellow Attorney Misconduct, BYU Law Review, Vol. 1997, Issue: 3, p. 723. https://digitalcommons.law.byu.edu/lawreview/vol1997/iss3/7/ ↩︎
AVŞAR, Melis, ICSID Konvansiyonu’na Göre Yatırım Kavramı, Public and Private International Law Bulletin, Cilt: 37, Sayı: 2, (s. 95 - 140), s. 102. ↩︎
ATAMAN-FİGANMEŞE, 2012, s. 142. ↩︎
KARACAN, 2017, s. 7. ↩︎
KARACAN, 2017, s. 15. ↩︎
CHIRICHIELLO, Michela, Confidentiality and Public Interest in Mixed International Arbitration, McGill University Faculty of Law Institute of Comprative Law, Yayınlanmamış Master Tezi, 2003, (Açık Erişim: https://escholarship.mcgill.ca/concern/theses/3j333450g?locale=en), s. 24. ↩︎
Devletin kamusal amaçla hareket ederken kendisine tanınan takdir yetkisi de, devletin her zaman kamunun yararına, kamunun menfaati doğrultusunda davranacağı fikrinden kaynaklanmaktadır. CHOUDHURY, Barnali, Recapturing Public Power: Is Investment Arbitration's Engagement of the Public Interest Contributing to the Democratic Deficit." Vanderbilt Journal of Transnational Law, vol. 41, no. 3, May 2008, HeinOnline, (p. 775 - 832), s. 791. ↩︎
ÇAL, Sedat, Uluslararası Yatırım Tahkimine Yönelik Kimi Eleştirilerin Değerlendirilmesi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 57, Sayı: 4, Ankara, 2008, (s. 135 - 190), s. 146. ↩︎
Bu yönü nedeniyle uluslararası yatırım tahkiminin bir ticari tahkim türü olmaktan ziyade “global idare hukuku” adı ile bir idare hukuku uyuşmazlık çözüm yolu olarak kabul gerektiği de teoride ifade edilmeye başlanmıştır. Nedeni, yatırım tahkimi yargılamasının da devlet iktidarı ve düzenleyici kuruluşlar üzerinde bir kontrol mekanizması işlevi gördüğü düşüncesidir. HARTEN, Gus Van/ LOUGHLIN, Martin, Investment Treaty Arbitration as a Species of Global Administrative Law, The European Journal of International Law, Vol: 17/ 1, (p. 121 - 150), s. 122. ↩︎
OECD, Transparency and Third Party Participation in Investor-State Dispute Settlement Procedures, OECD Working Papers on International Investment, 2005/01, OECD Publishing, s. 2, (http://www.oecd.org/daf/inv/investment-policy/WP-2005_1.pdf); ARCURI, Alessandra/ MONTANARO, Francesco, Justice for All: Protecting the Public Interest in Investment Treaties, Boston College Law Review, vol. 59, no. 8, November 2018, HeinOnline, (p. 2791 - 2824), s. 2798. ↩︎
OECD, 2005, s.11, prg. 41, ↩︎
CHOUDHURY, 2008, s. 777. ↩︎
ÖZDEMİR, Ali Murat/ SAYGILI, Abdurrahman/ ZABUNOĞLU, Hamdi Gökçe vd., Genel Kamu Hukuku Kuramsal Yaklaşım, İmge Kitabevi, Ankara, 2019, s. 338-339. ↩︎
CHIRICHIELLO, 2003, s. 81. ↩︎
CHOUDHURY, 2008, s. 783 vd.; ÖZDEMİR/ SAYGILI/ ZABUNOĞLU vd., 2019, s. 339; ↩︎
ÖZDEMİR/ SAYGILI/ ZABUNOĞLU vd., 2019, s. 324. ↩︎
TEITELBAUM, Ruth, A Look at the Public Interest in Investment Arbitration: Is It Unique? What Should We Do About It?, Publicist, vol. 5, no. 1, 2010, HeinOnline, (p. 54 - 62), s. 54. ↩︎
GIEST, Alison, Interpreting Public Interest Provisions in International Investment Treaties, Chicago Journal of International Law, vol. 18, no. 1, Summer 2017, HeinOnline, (p. 321 - 352), s. 330 - 331. ↩︎
ÖZDEMİR/ SAYGILI/ ZABUNOĞLU vd., 2019, s. 339. ↩︎
Yatırımcı-devlet ilişkisinde kamu bütçesi ile yatırım olmasının yanı sıra tahkim yargılaması sonucunda devletin kaybeden tarafta olması halinde ödeyeceği tazminatların yüksek meblağlarda olması da kamunun haberdar olma hakkı bağlamında ele alınmaya değerdir. KARACAN, 2017, s. 27. ↩︎
Choudhury, tahkimde artan kamu erişimi ve katılımın getirdiği şeffaflığın, yatırım tahkim sürecine daha fazla demokrasi kazandırmanın temel bir ön koşulu olduğunu, ayrıca -ilerleyen başlıkta anlatılacak olmakla birlikte- kamu yararına ilişkin konuları içeren tahkimlerde amicus curiae'nin standart olarak uygulanması yoluyla da bu “demokratikleştirme” amacına en iyi şekilde hizmet edileceğini ifade etmektedir. CHOUDHURY, 2008, s. 810 vd. ↩︎
CHIRICHIELLO, 2003, s. 86 - 91. ↩︎
Hatta bu konudaki katılımın daha aktif bir katılım da olabileceğini dile getirenler ve buna ilişkin modeller sunanlar da bulunmaktadır. Bu model önerileri, şikayet mekanizmalarını, yatırımdan etkilenen bireylerin, yatırım tahkimi bağlamında insan hakları, çalışma hakkı ve çevre standartları gibi başlıklarda başvurabilecekleri sistemleri, daha hibrit veya çok katmanlı olarak düşünülebilecek "ağ bağlantılı şikayet sistemleri"ni içermektedir. Bu da “Investment Treaty Arbitration for All” sloganı ile ifade edilmiştir. ARCURI/ MONTANARO, 2018, s. 2818 vd. ↩︎
TRIANTAFILOU, Epaminontas E., Is a Connection to the Public Interest a Meaningful Prerequisite of Third Party Participation in Investment Arbitration, Publicist, vol. 5, no. 1, 2010, HeinOnline, (p. 38 - 46), s. 42. ↩︎
TRIANTAFILOU, 2010, s. 41; Suez, Sociedad General de Aguas de Barcelona S.A. and Vivendi Universal S.A v. Argentine Republic (ICSID Case No. ARB/03/19), https://icsid.worldbank.org/cases/case-database/case-detail?CaseNo=ARB/03/19. ↩︎
KARACAN, 2017, s. 24. ↩︎
CHOUDHURY, 2008, s. 791. ↩︎
KARACAN, 2017, s. 9. ↩︎
“Amicus Curiae” kelime anlamı itibariyle “mahkemenin dostu”, “mahkemeye yardımcı olmak için tarafı olmadığı uyuşmazlık hakkında mahkemede ifade veren taraf” olarak tanımlanmaktadır.
https://www.oxfordreference.com/view/10.1093/acref/9780199551248.001.0001/acref-9780199551248-e-192?rskey=xwEaDS&result=201 ↩︎LEVINE, Eugenia. "Amicus Curiae in International Investment Arbitration: The Implications of an Increase in Third-Party Participation." Berkeley Journal of International Law, vol. 29, no. 1, 2011, HeinOnline, (p. 200-224), s. 201 ve 207. ↩︎
LEVINE, 2011, s. 213; SIMÕES, Fernando Dias, A Guardian or a Friend? The European Commission’s Participation in Investment Arbitration, Michigan State International Law Review, Vol: 25/ 2, (s. 233 - 303), s. 257 - 263. Ayrıca, EC’nin hangi davalarda bu talepte bulunduğuna dair künye bilgileri için Bkz. s. 257 – Dipnot. 138. ↩︎
MATSUSHITA, Mitsuo. Transparency, Amicus Curiae Briefs and Third Party Rights, Journal of World Investment & Trade, vol. 5, no. 2, April 2004, HeinOnline, (p. 329 - 348), (Discussion Session) s. 342. ↩︎
KARACAN, 2017, s. 11. ↩︎
http://icsidfiles.worldbank.org/icsid/icsid/staticfiles/basicdoc/partf-chap04.htm ↩︎
Kural’daki, "Taraflardan biri itiraz etmedikçe" ve "Genel Sekreter ile görüştükten sonra" ifadelerinin çıkarılması ve bu yolla kamuya açık oturumların doğasını vurgulamak için "izin verebilir" yerine "verir/ verecektir" kesin ibarelerinin kullanılmasının gerektiği Hk. YU, Hong-Lin, Who Is in - Who Is out - How the UNCITRAL Transparency Rules Can Influence the Upcoming Amendments of the ICSID Arbitration Rules, Contemporary Asia Arbitration Journal (CAA Journal), vol. 11, no. 1, May 2018, HeinOnline, (p. 45 - 72), s. 64. ↩︎
YU, 2018, s. 57. ↩︎
LEVINE, 2011, s. 217. ↩︎
LEVINE, 2011, s. 219. ↩︎
MATSUSHITA, 2004, s. 338. ↩︎
Biwater Gauff (Tanzania) Ltd. v. Tanzania, ICSID Case No. ARB/05/22. ↩︎
LEVINE, 2011, s. 211. ↩︎
LEVINE, 2011, s. 212. ↩︎
YU, 2018, s. 59. ↩︎
LEVINE, 2011, s. 219 - 220. ↩︎
TIENHAARA, Kyla, Third Party Participation in Investment-Environment Disputes: Recent Developments, Review of European Community & International Environmental Law, Vol. 12, Issue. 2, 2007, (p. 230 - 242), s. 230. ↩︎
TIENHAARA, 2007, s. 241 (Table 1). ↩︎
LEVINE, 2011, s. 222. ↩︎
YU, 2018, s. 67. ↩︎
Milletlerarası ticari tahkimde kurumsal tahkim yerine ad hoc tahkim seçilerek bir tahkim merkezinde başvuru kaydının olmaması dahi mümkün iken yatırım tahkiminde ICSID tahkim yargılamasının seçilmesi hali bir kurumsal tahkim olduğundan ve ad hoc bir süreç olmadığından bu suretle de gizliliğin sağlanma ihtimali bulunmamaktadır. ↩︎
Tüysüz, örneğin tarafların tahkimin doğası gereği tarafların zımnî olarak gizlilik yükümlülüğü altında olduklarının İngiliz hukukunda içtihat yoluyla kabul edildiğini aktarmaktadır. TÜYSÜZ, Cemre, Milletlerarası Ticari Tahkimde Gizlilik Yükümlülüğü, Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni, Cilt 37 , Sayı 2 , Ocak 2017 , (s. 846 – 873), s. 854 - 855. ↩︎
Örneğin İspanya, Hong Kong, Avustralya, Peru, İskoçya tahkim kanunlarında gizliliğin esas olduğu, yalnızca belirlenen özel hallerde veya yasal zorunlulukların/ mahkemelerin/ düzenleyici kuruluşların talepleri gibi hallerde gizliliğin kalkabileceği düzenlenmektedir. TÜYSÜZ, 2017, s. 852 - 854. ↩︎
http://icsidfiles.worldbank.org/icsid/icsid/staticfiles/basicdoc/partF-chap06.htm ↩︎
http://icsidfiles.worldbank.org/icsid/icsid/staticfiles/basicdoc/partf-chap04.htm ↩︎
YU, 2018, s. 58. ↩︎
ÇALIŞKAN, Yusuf, Uluslararası Yatırım Tahkiminin Üçüncü Kişiler Tarafından Finansmanı, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi Cevdet Yavuz’a Armağan, Cilt. 22, Sayı: 3, (s. 645 - 658), 2016, s. 646. ↩︎
SÜRAL EFEÇINAR, Ceyda, Uluslararası Tahkimde Üçüncü Kişi Finansmanının Masraflar İçin Teminat Gösterilmesi Kararının Verilmesine Etkileri, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt. 20, Sayı: 2, 2018, (s. 33 - 62), s. 35. ↩︎
Örneğin; S&T Oil Equipment and Machinery Ltd. v. Romania, ICSID Case No. ARB/07/13; FTR Holding S.A. (Switzerland), Philip Morris Products S.A. (Switzerland) and Abal Hermanos S.A. (Uruguay) v. Oriental Republic of Uruguay, ICSID Case No. ARB/10/7; Ioannis Kardassopoulos v. The Republic of Georgia, ICSID Case No. ARB/05/18; Bernardus Henricus Funnekotter and others v. Republic of Zimbabwe, ICSID Case No. ARB/05/6; Gustav F. W. Hamester GmbH & Co KG v. Republic of Ghana, ICSID Case No. ARB/07/24; Siag and Vecchi v. Egypt, ICSID Case No ARB/05/15, RSM Production Corporation v Grenada, ICSID Case No. ARB/05/14; Ata Construction, Industrial and Trading Company v Hashemite Kingdom of Jordan, ICSID Case No ARB/08/02. ↩︎
ÇALIŞKAN, 2016, s. 646. ↩︎
BURGER, Laurence, Third-Party Funding in Arbitration Proceedings-Practitioners Tips, Youung Arbitration Review, 2011, (p. 12 - 13), s. 12, https://www.winston.com/images/content/7/8/v2/789/YAR-Burger.pdf. ↩︎
ÇALIŞKAN, 2016, s. 649 - 651. ↩︎
Üçüncü kişi finansörün yargılamaya dahil edilmesine ve (kim olduğunun) açıklanması gerektiğine ilişkin tartışmalar Hk. Ed. SÜRAL EFEÇINAR, Ceyda/ ÖMEROĞLU, Ekin/ UYANIK, Ece, Uluslararası Yatırım Tahkimi ve Üçüncü Kişi Finansmanı, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2018, s. 97 – 104. ↩︎
SÜRAL EFEÇINAR, 2018, s. 36. ↩︎
ÇALIŞKAN, 2016, s. 652. ↩︎