Lexpera Blog

Korona Virüs (COVİD 19) Salgınının Tasdik Edilmiş Konkordato Projelerine Etkisi

COVID-19 salgınının nedeniyle birçok işyerinin kapalı olması ekonomik anlamda sıkıntılı süreçlerin yaşanmasına neden olmaktadır. İşletmeler bu süreçte nakit akışı sağlamada zorlandıkları için ödemelerde gecikmeye düşmektedirler. İşletmelerin nakit ihtiyaçlarının karşılanması ve ekonominin içinde bulunduğu sıkıntılı sürecin atlatılabilmesi için bir dizi önlemler alınmaktadır. Bankalar tarafından da avantajlı kredilerin işletmelere sağlandığı görülmektedir.

Salgının ekonomi üzerindeki etkisi hukuki anlamda da birçok sorunun doğmasına neden olmaktadır. Bu sorunlar yalnızca süreç içerisinde kabul edilen hukuki düzenlemelerden kaynaklanmayıp salgının iktisadi hayat üzerindeki etkisi başlı başına hukuki sorunları beraberinde getirmektedir. Bu süreçte doğması muhtemel sorunlardan birisi de konkordato projesinin tasdik edilmesinden sonra, şirket tarafından onaylanan projede yer alan ödeme planlarına uygun bir şekilde ödemelerin yapılamamasıdır. Konkordato projesinin onaylanması ile birlikte artık şirketin belirlenen ödeme planına uygun davranması gerekmektedir. Fakat mevcut ekonomik koşullar içinde işletmelerin beklenilen kârlılık seviyesine ulaşamamaları ve bu sebeple de gereken ödemeleri yapmaları imkansız hale gelebilir. Çalışmamızda, onaylanmış projedeki ödeme planına aykırı hareket edilmesinin bu süreçte ortaya çıkartacağı sorunlar ve bu sorunların sonuçları üzerinde durulacaktır.

1. 7226 Sayılı Kanun Geçici 1. Maddesinin Tasdik Edilmiş Konkordatoya Etkisi

Konkordato tasdik edilmesi ile birlikte alacaklılar ve borçlu bakımından bağlayıcı hale gelmektedir (İİK m. 308/c). Konkordatonun tasdik edilmesinden sonra konkordato projesi tasdik edilen haliyle tarafları bağladığından, bu aşamadan sonra artık söz konusu konkordato projesine göre borçlu hareket etmek ve borçlarını ödemekle yükümlü hale gelmektedir. Tasdik kararı akabinde, tasdik edilen konkordatonun yerine getirilmesini sağlamak için gerekli gözetim, yönetim ve tasfiye tedbirlerini almakla görevli bir kayyım tayin edilmesi söz konusu olmaktadır. Bu kayyım borçlunun işletmesinin durumu ve proje uyarınca borçlarını ödeme kabiliyetini muhafaza edip etmediği konusunda iki ayda bir tasdik kararını veren mahkemeye rapor vermekle görevlidir (İİK m. 306/II). Dolayısıyla tasdik kararı ile birlikte konkordato komiserlerinin görevleri de sona ermektedir.

7226 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesi uyarınca, “...nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere tüm icra ve iflas takipleri, taraf ve takip işlemleri, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınması, ihtiyati haciz kararlarının icra ve infazına ilişkin işlemler...” 30.04.2020 tarihine kadar durdurulmuştur. Cumhurbaşkanlığı tarafından bu sürenin bir defaya mahsus olarak uzatılabileceği de maddenin birinci fırkasında belirtilmiştir. Nitekim bu sürenin Haziran ayının 15’ine kadar uzatılacağı yönünde açıklamalar yapılmaktadır. Ancak mevcut durdurulmuştur.

Geçici 1. madde düzenlemesi, borçlunun konkordatonun tasdiki neticesinde kesinleşen ödeme planına uygun bir şekilde ödemede bulunamamasına üzerine doğrudan bir etkiyi haiz değildir. Bu durumda maddenin ortaya çıkartacağı tek durum, ödemede bulunulamaması nedeniyle alacaklıların borçluya karşı belirlenen süreler boyunca icra takibinde bulunamayacak olmalarıdır. Konkordato borçlusunun belirlenen ödeme planına göre ödemede bulunmaması durumunda alacaklılar tarafından icra takibinde bulunularak söz konusu taksidin ödenmesi için cebri icra yoluna başvurulması mümkündür. Dolayısıyla icra iflas hukukuna ilişkin maddede yer alan sürelerin durdurulmasının tasdik edilen konkordato projesinin değiştirilmesi sonucunu doğurmayacağı, sadece icra takibine geçilmesini ötelediği görülmektedir.

2. Konkordato Projesindeki Ödeme Planına Aykırı Davranılması Durumunda Başvurulabilecek Hukuki Yollar

Tasdik edilen konkordato projesine uygun davranılmayacağının ortaya çıkması durumunda, projenin değiştirilmesi için başvurulabilecek bir yol konkordatoya ilişkin hükümlerde bulunmamaktadır. Dolayısıyla mevcut hukuki durum kapsamında soruna bir çözüm getirilmesi gerekmektedir.

Salgın nedeniyle içinde bulunduğumuz bu olağan üstü sürecin, hukuki anlamda mücbir sebep teşkil ettiği hususu genel olarak kabul edilmektedir. Nitekim Yargıtay HGK 2017/90 E., 2018/1259 K., 27.06.2018 T. kararında, “Mücbir sebep, sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcun ihlâline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır. Deprem, sel, yangın, salgın hastalık gibi doğal afetler mücbir sebep sayılır.” şeklinde bir tanım yapılmakta ve salgın hastalığın mücbir sebep kapsamında değerlendirileceği açıkça ifade edilmektedir.

Mücbir sebebin kabul edildiği durumda ise ifa imkansızlığı (TBK m 136) ve ifa güçlüğü (TBK m 138) düzenlemelerine başvurulması söz konusu olacaktır. Para borçları bakımından imkansızlığın kabul edilmediği göz önünde bulundurulduğunda, bu hallerde TBK m. 138 uyarınca aşırı ifa güçlüğü nedeniyle uyarlamanın gündeme geleceği kabul edilecektir. Zira mücbir sebebin olumsuz sonuçlarının yalnızca borçlu üzerinde bırakılması taraflar arasındaki eşitlik ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. İncelemeye tabi tuttuğumuz konu bakımından bir para borcunun ödenmesi söz konusu olacağından, TBK m. 138 hükümlerinin uygulanabileceği sonucuna varılacaktır.

TBK m. 138’de sözleşmenin değişen koşullara uyarlanmasının şartları şu şekilde belirlenmiştir:

  • Sözleşmenin yapıldığı sırada, taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum ortaya çıkmış olmalı,
  • Bu durum borçludan kaynaklanmamış olmalı (borçlunun kusuru olmamalı),
  • Ortaya çıkan durum sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmiş olmalı,
  • Borçlu, borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olmalıdır.

TBK m. 138’in şartları incelendiğinde, salgın nedeniyle konkordato planına uygun olarak ödemede bulunulamamasının bu kapsamda değerlendirilebileceği de görülmektedir. Zira ödemelerin durması, salgının ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerinden kaynaklanmakta ve bu durum konkordato planının tasdikinden sonra ortaya çıkmaktadır. Borçluya atfedilecek bir kusurdan kaynaklanmayan söz konusu salgın nedeniyle edimler arasındaki dengenin aşırı şekilde bozulması ve bu durumun borçlunun yıkımına neden olacak nitelik taşıması sebebiyle uyarlama yoluna gidilebilecektir. Elbette bu değerlendirme yapılırken borçlunun hangi faaliyet alanında iştigal ettiği de önem arz etmektedir. Salgın sebebiyle belirli işkollarında ciddi daralmalar yaşanmış olmakla birlikte gıda, temizlik malzemeleri, tıbbi ve kimyasal ürünler üreten işletmelerin bu süreçte kârlılıklarını katladıkları da bir gerçektir.

a. Alacaklılarla Ek Protokol Yapılması

Konkordato projesinde belirlenen ödeme planına uygun davranılamayacağının ortaya çıkması durumunda yapılması gereken ilk olarak, mücbir sebep kapsamında konkordato planına göre ödemede bulunulamayacağının alacaklılara bildirilerek, alacaklılarla bir ek protokol yapılmaya çalışılması olmalıdır. Zira konkordato planının tasdik edilmesi ile birlikte tarafları bağlayıcı hale gelmektedir. Konkordato planının bir sözleşme niteliğinde olup olmadığı tartışılabilir. Ancak alacaklıların onayı ile birlikte ilk taksitin ötelenmesinin mümkün olacağı düşünülmektedir. Elbette böylesi bir protokolün bütün alacaklılarla yapılması gerekeceğinden oldukça zor bir ihtimal olduğu da gözden kaçırılmamalıdır.

b. Konkordatonun Kısmen Feshi Davasında Mahkemeden Uyarlama Talep Edilmesi

Konkordato planına göre ödemelerin yapılamaması durumunda, İİK m. 308/e’de yer alan, "Kendisine karsı konkordato projesi uyarınca ifada bulunulmayan her alacaklı konkordato uyarınca kazanmış̧ olduğu yeni hakları muhafaza etmekle birlikte konkordatoyu tasdik eden mahkemeye başvurarak kendisi hakkında konkordatoyu feshettirebilir.” düzenlemesi uyarınca, konkordatonun kısmi olarak feshi mümkün hale gelmektedir. Dolayısıyla ödemelerde gecikilmesi durumunda ilgili alacaklının mahkemeden konkordatonun kendisi açısından feshini talep etmesi mümkündür. Elbette bu alacaklının sadece konkordato planına göre ilgili taksit için icra takibi başlatması da imkan dahilindedir. Ancak bu halde de alacaklının 7226 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesi ile getirilen düzenleme uyarınca belirtilen sürenin sonuna kadar beklemesi gerekecektir.

Konkordato iyi niyetli borçluları korumak üzere getirilmiş bir kurum olup alacaklılar ile borçlular arasındaki menfaat dengesini korumaya ve borçlunun da ayakta tutulması esaslarına dayanmaktadır. Dolayısıyla borçlu tarafından ödeme yapılmaması nedeniyle açılacak konkordatonun kısmen feshi davasında mahkemeden, mücbir sebebin varlığı gerekçe gösterilerek konkordato planının değişen şartlara uyarlanmasının istenebileceğinin kabul edilmesi gerekmektedir. Zira borçlunun ödemelerini zamanında gerçekleştirememesi, salgın nedeniyle içinde bulunulan ekonomik durumdan kaynaklanmaktadır. Salgının etkilerinin ortadan kaldırılması amacıyla idari otoriteler tarafından alınan kararlar nedeniyle birçok sektörde ciddi anlamda daralmalar olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla salgının sebep olduğu bu durumun konkordato bakımından da sonuçlarının olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.

Konkordatonun kısmen feshi davasında görevli mahkeme, konkordatonun tasdikine karar veren mahkeme olacağından (İİK m. 308/e), aynı mahkeme tarafından mücbir sebebin varlığının kabul veya reddedilmesi ve mücbir sebebin kabulü halinde ise TBK m. 138 uyarınca konkordato planında uyarlamaya gidilmesi ise yerinde bir çözüm olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira mahkeme söz konusu konkordato planını inceleyerek konkordato şartlarının mevcut olduğunu tespit etmiş ve borçlunun borçlarını ödeme noktasında dürüst davrandığına kanaat getirmiştir. Borçlunun salgın nedeniyle içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıyı aşması için konkordato planında gerekli değişikliği yapma konusunda karar vermesi, konkordato sürecine hakim olan bir mahkeme tarafından yapılması bütün tarafların menfaatleri göz önünde bulundurulduğunda doğru bir çözüm olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim, konkordatonu tasdikine karar veren mahkemenin, konkordato planında gördüğü eksikliklerin giderilmesini talep etme yetkisi bulunmaktadır. İİK m.305/II’de bu durum, “Mahkeme konkordato projesini yetersiz bulursa kendiliğinden veya talep üzerine gerekli gördüğü düzeltmenin yapılmasını isteyebilir.” şeklinde belirtilmiştir. Mahkemenin konkordato projesi üzerindeki bu tasarrufu, onaylanmış konkordato projesinin değişen şartlara uyarlanmasında da hakimin yetkisinin kabul edilmesinde dayanak bir düzenleme olarak kabul edilebilecektir.

3. Sonuç

Salgın nedeniyle konkordato planında yer alan ödeme planına uygun bir şekilde ödemelerin yapılamaması, içinde bulunduğumuz süreçte sıklıkla karşılaşılabilecek bir durum olacaktır. Uygulamada ortaya çıkacak bu sorunun çözümünde,

  • Alacaklılar ile yapılacak ek protokol ile ilk taksidin ötelenmesi veya ödeme planının tekrardan ele alınması,
  • Ödemede bulunulamaması nedeniyle açılacak olan konkordatonun kısmen feshi davasında mahkemeden TBK m. 138 uyarınca konkordato planının değişen şartlara uyarlanmasının talep edilmesi,

Yollarına başvurulmasının yerinde olacağı düşünülmektedir.

Lexpera Blog’da yayımlanan yazılar, yazarlarının görüşlerini ifade eder. Lexpera Blog’da bir yazıya yer verilmesi, o yazıda savunulan görüşlerin On İki Levha Yayıncılık tarafından benimsendiği anlamına gelmez. Yazılar, bilgi amaçlı olup, hukuki mütalaa ya da tavsiye niteliği taşımamaktadır.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve diğer mevzuat hükümlerine aykırı ve bilimsel yazma etik kurallarını aşan iktibaslar konusunda yazarların ve On İki Levha Yayıncılık’ın rızası bulunmamaktadır.
Author image
Pekdinçer & Partners